| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid1830.ss13.as.ssRAD.ns96.ny.cs13.syf248.sure.13.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
13. RAD / 1 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 248 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Elif. Lam. Mim. Ra.
İşte bunlar kitabın ayetleri!
Hakk… Rabbinden sana inzal edilendir.
Lakin nasın pek çoğu iman etmezler.
eYY
KTB
NZL
RBB
HK:K:
KS!R
NVS
eMN
.mid1831.ss13.as1.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf248.sure.13.xxxxximanxxxxkitabxxx#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-ekser#||#nzl-inzal#x#eYY#||#KTB#||#NZL#||#RBB#||#HK:K:#||#KS!R#||#NVS#||#eMN#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-ekser#||#nzl-inzal# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 المر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَالَّذِيَ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ الْحَقُّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يُؤْمِنُونَ Elif lâm mim râ tilke âyâtul kitâb(kitâbi), vellezî unzile ileyke min rabbikel hakku ve lâkinne ekseren nâsi lâ yu’minûn(yu’minûne). iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
Ekser ك ث رKS!R | Pek fazla. Daha çok. Kesrette olan. En çok.Aynı kökten:Ekser iksar İstiksar Kâsir Kesir küsur küsurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mükesser Müksir Müsteksir Mütekasir Mütekessir Mütekessir Tekâsür tekasür Teksir |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: 1. Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar. |
13. RAD / 2 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 248 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Görebileceğiniz bir amed olmaksızın semaları ref eden ALLAH...
• sonra Arş'a istiva edendir...
• ve güneşi ve kameri teshir edendir.
• Hepsi, müsemma ecel için cereyan eder.
• Emri debre ettirir.
• Ayetlerini tafsil eder.
Umulur ki, Rabbinize mülaki olacağınıza yakin olursunuz! Doğa/Yaşam
RFA:
SMV
G:YR
A:MD
ReY
SVY
A:RŞ
SH:R
ŞMS
K:MR
KLL
CRY
eCL
SMV
DBR
eMR
FS:L
eYY
LK:Y
RBB
YK:N
.mid1832.ss13.as2.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf248.sure.13.xxxDoğa/Yaşamx#g:yr-gayr#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#k:mr-kamer#||#emr-emir#||#smv-müsemma#||#smv-semavat#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#ecl-ecel#||#svy-istiva#||#sh:r-teshir#||#fs:l-tafsil#||#dbr-debre#||#fs:l-fasl#||#lk:y-mülaki#||#yk:n-yakin#||#rfa:-ref#||#a:md-amed#||#cry-cereyan#||#a:rş-arş#||#rey-xxoxx#x#RFA:#||#SMV#||#G:YR#||#A:MD#||#ReY#||#SVY#||#A:RŞ#||#SH:R#||#ŞMS#||#K:MR#||#KLL#||#CRY#||#eCL#||#SMV#||#DBR#||#eMR#||#FS:L#||#eYY#||#LK:Y#||#RBB#||#YK:N#||#g:yr-gayr#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#k:mr-kamer#||#emr-emir#||#smv-müsemma#||#smv-semavat#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#ecl-ecel#||#svy-istiva#||#sh:r-teshir#||#fs:l-tafsil#||#dbr-debre#||#fs:l-fasl#||#lk:y-mülaki#||#yk:n-yakin#||#rfa:-ref#||#a:md-amed#||#cry-cereyan#||#a:rş-arş#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اللّهُ الَّذِي رَفَعَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لأَجَلٍ مُّسَمًّى يُدَبِّرُ الأَمْرَ يُفَصِّلُ الآيَاتِ لَعَلَّكُم بِلِقَاء رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne)." Amed ع م دA:MD | Sütunlar. Birşeye devam üzere olma. Mülâzemet etme.Aynı kökten:Amd Amden Amed Taammüd Teammüd Taammüdât Taammüden |
Arş ع ر شA:RŞ | Bağ çardağı. Gölgelik. Kürsü, taht, yüce makam. En yüksek gök. Fevkiyyet, ulviyyet.Çğl.A'raşÇğl.UruşAynı kökten:Arş A'raş Uruş |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
Deber Debre د ب رDBR | Kımıldamak, hareket etmek, oynamak, titremek. Savaşırken askerin bozulması, bozguna uğraması. Bir evlek yer. Vaktinden sonra gelmek.Çğl.DeberâtÇğl.DibârÇğl.EdbürAynı kökten:Dabir Deber Debre Deberât Dibâr Edbür Debr Dübur Dübr Dübür Edbar İdbar İstidbar Müdabere Müdbir Müdebber Müdebbire Müdebbir Müdebbirât Müdebbirîn Müstedbir Mütedebbir Tedbir Tedabir |
Ecel ا ج لeCL | Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. İleride olacağı şüphesiz olan.Çğl.AcalAynı kökten:Ecel Acal Eceliyyet Ecl Müeccel Müste'cel Te'cil |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Fasl Fasıl ف ص لFS:L | İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal. Hak ile bâtılın arasını fark. Ayrıcalık. Ayrılma. Çözme. Bölüm. Mevsim. Aynı makamda çalınan şarkı. Çocuğu memeden kesmek. Birini zemmetmek. Gıybet. Kısa duvar. İnsanların lehinde veya aleyhinde söz söyleyerek para toplıyan. Çğl.FisalÇğl.FusulAynı kökten:Fâsıla Fevasıl Fasîle Fesâil Fasl Fasıl Fisal Fusul Fussilet Fusul-ü Erbaa İnfisal İnfisalat mafsal Mefsil Mefâsıl Mufassal Mufassıl Munfasıl Müfasale Tafsil Tafsilât Fasîl Fisâl Fuslân Faysal Fisal Fısal Fassal Fesil Efsâl Fisâl |
Tafsil ف ص لFS:L | Etraflı olarak bildirmek. Açıklamak, şerh ve beyan etmek. İzah etmek.Çğl.TafsilâtAynı kökten:Fâsıla Fevasıl Fasîle Fesâil Fasl Fasıl Fisal Fusul Fussilet Fusul-ü Erbaa İnfisal İnfisalat mafsal Mefsil Mefâsıl Mufassal Mufassıl Munfasıl Müfasale Tafsil Tafsilât Fasîl Fisâl Fuslân Faysal Fisal Fısal Fassal Fesil Efsâl Fisâl |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
kamer ق م رK:MR | Ay. Ay ışığında uyumayıp uyanık durmak.Çğl.AkmarAynı kökten:kamer Akmar Mukmir Mukmire |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
mülaki ل ق يLK:Y | Buluşan. Yüz yüze gelen. Görüşen. Kavuşan.Aynı kökten:İlka' İlkaat İltika İstilka' lika mülaki mülteki Mütelaki Mütelakki Telak telaki Telakki Telakkiyât Tilka' |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Ref' ر ف عRFA: | Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. Lağvetme, hükümsüz bırakma. Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.Aynı kökten:İstirfa' Merfu' Murafaa Mürafaa Murafi' Mürtefi' Mütereffi' raf Reff Rafi' rafia Rafidan rafide Ref' Refi' Terafu' Tereffu' Tereffuât Terfi' Terfiât |
Teshir س خ رSH:R | Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme. İtaat ettirme. Hakir ve zelil etmek. Aynı kökten:İstishar mashara Meshara Mesâhir Müsteshir Mütemeshir Mütemeshirîn Sahir Sahr suhre Suhriyen Sıhriyya Suhriyye Temeshur Temeshurât Tesahhur Tesahhurât Musahhar Musahhir Müsahhir Müsahhar Sihriyy Teshir |
müsemma س م وSMV | İsimlendirilen, ad verilmiş olan, bir ismi olan. Muayyen zaman. Belirli vakit.Çğl.MüsemmeyatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
istiva س و يSVY | Müsavi oluş. Temasül. İ'tidal, istikamet ve karar. Kemalin sâbit olması. Kaba kuşluk zamanı. Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. İstila eylemek.Aynı kökten:istiva Masiva müsavi Mütesavi Mütesevvi Seva Seviyy seviye Seviyye sevva Siva Tesavi tesviye |
Yakîn ي ق نYK:N | Sabit olmak, durulmak, sükûnete kavuşmak. / Vâkıadan edinilen bilgi, / Sabit inanış, / Kanaat / Şüphe ve tereddütten sonra ulaşılan kesinlik / Şüphesiz, sağlam ve kat'i olarak bilmek. Aynı kökten:Ayn-el yakin hakk-el yakin İlm-el yakin mukin Mûkınûn Müsteykın Müteyakkın Müttekın teyakkun Yakîn Yakînen |
şems ش م سŞMS | GüneşÇğl.ŞümusAynı kökten:Müşemmes Müteşemmis şems Şümus şemsiye Teşemmüs Teşmis |
Diyanet Meali: 2. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız. |
13. RAD / 3 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 248 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | O...
• arzı medd eden
• ve orada rasiyeler ve nehirler kılan
• ve bütün semerelerden orada iki zevc kılandır.
• geceyle gündüze gışa edendir.
Muhakkak bunlarda, tefekkür eden kavim için elbette ayetler vardır. Doğa/Yaşam
MDD
eRD:
CA:L
RSV
NH!R
KLL
S!MR
CA:L
ZVC
S!NY
G:ŞV
LYL
NH!R
eYY
K:VM
FKR
.mid1833.ss13.as3.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf248.sure.13.xxxDoğa/Yaşamxxsayıxx#k:vm-kavim#||#kll-külli#||#lyl-leyl#||#eyy-ayet#||#s!ny-isnan#||#nh!r-nehir#||#nh!r-nehar#||#erd:-arz#||#g:şv-gışa#||#s!mr-semere#||#mdd-medd#||#rsv-rasiye#||#zvc-zevc#||#zvc-zevc#||#fkr-tefekkür#||#ca:l-xxoxx#x#MDD#||#eRD:#||#CA:L#||#RSV#||#NH!R#||#KLL#||#S!MR#||#CA:L#||#ZVC#||#S!NY#||#G:ŞV#||#LYL#||#NH!R#||#eYY#||#K:VM#||#FKR#||#k:vm-kavim#||#kll-külli#||#lyl-leyl#||#eyy-ayet#||#s!ny-isnan#||#nh!r-nehir#||#nh!r-nehar#||#erd:-arz#||#g:şv-gışa#||#s!mr-semere#||#mdd-medd#||#rsv-rasiye#||#zvc-zevc#||#zvc-zevc#||#fkr-tefekkür#||#ca:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا وَمِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ Ve huvellezî meddel arda ve ceale fîhâ revâsiye ve enhârâ(enhâren), ve min kullis semerâti ceale fîhâ zevceynisneyni yugşil leylen nehâr(nehâre), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne). arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Tefekkür ف ك رFKR | Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek.Aynı kökten:Fekr Fikr Fikir Efkâr Fikret Fikrî Fikriye Fikriyyat Mefkure Müfekkir Müfekkire Mütefekkir Mütefekkirîn Tefekkür Tefkir |
Gışa غ ش وG:ŞV | Örtü, perde. Zar. Deri. Kabuk. Üst tabaka. Zarf. Mahfaza.Çğl.AgşiyeAynı kökten:Gaşiye Gavaş Gaşve Gışâve Gaşy Gaşyet Gaşyet-i Mevt Gışa Agşiye Gışavet İstigşa' Magşi Mugaşşî Mugşa Mütegaşşi Tagaşşi Tegaşşi Tagşiye |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Leyl Leyle ل ي لLYL | Gece.Çğl.LeyalÇğl.LeyailAynı kökten:Leyl Leyle Leyal Leyail Leyla Leyle-nehara |
Medd م د دMDD | Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme. Çoğaltmak. Vermek, sunmak. Bir şeye dikkatlice bakmak. Nihayet, son. Sönmek. Bir şeyi söndürmek. Yardım etmek, mühlet vermek. Yâr ve yâver olmak. Tarlaya fışkı ve gübre dökmek. Sel suyu.Aynı kökten:Emedd İmdad İstimdad Madde Mevadd Ma'dudat Medd Meded medet Medid Memdud Memedd Midad Midadiye Müdd Müdded Mümedd Mümedded Mümidd Müstemedd Temdid Temeddüd |
nehar ن ه رNH!R | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. Gündüz. Toy kuşunun yavrusu.Çğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
Nehr nehir ن ه رNH!R | Nehir. Irmak, çay. Akarsu. Vüs'at, bolluk. Genişlik. Neher.Çğl.EnharÇğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
Râsiye ر س وRSV | Büyük dağ.Çğl.RevasiAynı kökten:İrsa' Mersa Merâsi Mürsa Mürsat Mürsiye Râsiye Revasi Revs Tersane |
Semer ث م رS!MR | Meyve. Yemiş. Verim. Netice. Fayda. Kâr.Dşl.SemereÇğl.EsmarÇğl.SemerâtÇğl.SimarAynı kökten:İsmar Semar Semer Semere Esmar Semerât Simar Tesmir |
İsnan ث ن يS!NY | İkiAynı kökten:İsnan İsneyn İstisna İstisnaat İstisnan Mesnâ Mesanî Müstesna sani saniye Seniyye Seniye Sine Sinet |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 3. O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır. |
13. RAD / 4 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 248 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Arzda, vahid su ile iska olan...
• mütecavir kıtalar...
• ve ineb (üzüm) cennetleri
• ve zer (ekinler)
• ve sınvan nahl (hurma ağaçları)
• ve sınvan olmayanlar vardır.
Ancak BİZ, üküllerinde, bazısını bazısına fazl ederiz.
Muhakkak bunda, akıl eden kavim için elbette ayetler vardır.
eRD:
K:T:A:
CVR
CNN
A:NB
ZRA:
NH:L
S:NV
G:YR
S:NV
SK:Y
MVH!
VHD
FD:L
BA:D:
BA:D:
eKL
eYY
K:VM
A:K:L
.mid1834.ss13.as4.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf248.sure.13.xxxxxxibadetxxx#k:vm-kavim#||#g:yr-gayr#||#eyy-ayet#||#a:nb-ineb#||#ba:d:-bazı#||#erd:-arz#||#a:k:l-akıl#||#fd:l-fazl#||#zra:-zer#||#ekl-ükül#||#cnn-cennet#||#vhd-vahid#||#s:nv-sınvan#||#cvr-mütecavir#||#k:t:a:-kıta#||#sk:y-iska#||#nh:l-nahl#||#mvh!-main#x#eRD:#||#K:T:A:#||#CVR#||#CNN#||#A:NB#||#ZRA:#||#NH:L#||#S:NV#||#G:YR#||#S:NV#||#SK:Y#||#MVH!#||#VHD#||#FD:L#||#BA:D:#||#BA:D:#||#eKL#||#eYY#||#K:VM#||#A:K:L#||#k:vm-kavim#||#g:yr-gayr#||#eyy-ayet#||#a:nb-ineb#||#ba:d:-bazı#||#erd:-arz#||#a:k:l-akıl#||#fd:l-fazl#||#zra:-zer#||#ekl-ükül#||#cnn-cennet#||#vhd-vahid#||#s:nv-sınvan#||#cvr-mütecavir#||#k:t:a:-kıta#||#sk:y-iska#||#nh:l-nahl#||#mvh!-main# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَفِي الأَرْضِ قِطَعٌ مُّتَجَاوِرَاتٌ وَجَنَّاتٌ مِّنْ أَعْنَابٍ وَزَرْعٌ وَنَخِيلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقَى بِمَاء وَاحِدٍ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلَى بَعْضٍ فِي الأُكُلِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ Ve fîl ardı kıtaun mutecâvirâtun ve cennâtun min a’nâbin ve zer’un ve nahîlun sınvânun ve gayru sınvânin yuskâ bi mâin vâhid(vâhidin), ve nufaddılu ba’dehâ alâ ba’dın fîl ukul(ukuli), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne). akıl ع ق لA:K:L | İmsak ve imtisak. Men'etmek. Sığınacak yer. Diyet. Düşünme ve anlama kabiliyeti. İlim, zihinde hâsıl olan sûret. İnsan zihninin sıfatı. Kalbde Hak ve bâtılı ayırdedebilen bir nur. Huk: Bir cinayetten dolayı, icab eden diyeti vermektir. Kırmızı mihfe örtüsü. Çğl.UkulÇğl.UkalaAynı kökten:akıl Ukul Ukala Aklî Lâyu'kal makul Ma'kulat taakkul ukala |
ineb ع ن بA:NB | Üzüm.Çğl.A'nâbAynı kökten:ineb A'nâb |
Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
Mütecavir ج و رCVR | Komşu. Civarda bulunan.Aynı kökten:Ciret Civâr Cüvar Civariyyet İctivar Mücaveret Mücavir Müctevir Mütecavir Tecavür Cair Câr Cayir Cevr Cevir İsticare Mücevver Mücîr Tecvir |
Ükl Ükül ا ك لeKL | Meyve, yiyecek, azık. Zekâ.Aynı kökten:Âkil Âkile Ekile ekl Ekul Me'kel Me'kul Teekkül Ükl Ükül Ükle Ükel |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Kıt'a ق ط عK:T:A: | Bölüm. Parça, cüz. Bölük, kısım. Taraf. Kesme, parçalama, kat etme. Haram olan şey. Bir dönüm araziden az olan yer. Büyük kara parçası. Ülke, memleket. Mat: Bir dairenin bir yayı ile onun çapı arasındaki kısım. Tıb: Kesik organın vücudda kalan parçası. Ask: Çok kalabalık olmayan askerî kuvvet. Edb: En az iki beyitten yapılmış manzume parçası. Çğl.KıtatÇğl.KıtaatAynı kökten:Ikta' İnkıta' kat'a Kat'an Kat'î Kat'iyyen Kat'iyyet Kıt'a Kıtat Kıtaat Maktu' Maktua Makati' Maktuan |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Main م و هMVH! | Saf, akar su. Göz önünde akan su. Cennet şerbeti. Zâhir, görünen. Göz değmiş, nazar değmiş.Aynı kökten:ma' Emvah mai Main |
nahl nahil ن خ لNH:L | Sövmek, iftira etmek. / Bedelsiz bir şey vermek veya bedelsiz verilen şey. / Gelin ya da sünnet alayının önünde taşınan, üzeri çeşitli süslerle bezeli balmumundan yapılmış ağaç. / Un elemek. / Hurma ağacı. / Bal arısı. Çğl.NahliyeAynı kökten:nahl nahil Nahliye Nahle |
Sınvan ص ن وS:NV | Çiftlerden biri veya iç içe geçmiş ikiden fazla ağaç, tek kökten kümeler halinde büyüyen ağaçlar. İlgili aile üyeleri. |
İska س ق يSK:Y | Su vermek, sulamak. İçilecek şey sunmak.Aynı kökten:İska İstika' İstiska Musakka Müsteskî Saki SAKİ' Saky Salat-ı İstiska Sikaye Sikayet Sukya Teskiye |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
Zer' ز ر عZRA: | Ekilmiş. Ekme. Tohum ekme. Yetişmiş ekin.Aynı kökten:İzdira' Mezraa Mezru Mezari' Müzaraa Müzerri' Müzerri' Zari' Zer' Zerare Zer'iyyat Zerra' Ziraat Ziraî |
Diyanet Meali: 4. Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır. |
13. RAD / 5 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 248 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Eğer sana acayib gelecekse... acayip olan, "Biz turab olunca mı?... cedid halkiyet içinde mi olacak mışız!?" demeleridir.
• İşte onlar, Rabblerine kafir olanlardır.
• İşte onlar, unklarında guller olanlardır.
• İşte onlar, nar ashabıdır... orada ebedidirler.
A:CB
A:CB
K:VL
KVN
TRB
H:LK:
CDD
KFR
RBB
G:LL
A:NK:
S:HB
NVR
H:LD
.mid1835.ss13.as5.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf248.sure.13.xxxxxcehennemxx#rbb-rabb#||#h:lk:-halk#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#a:cb-acayib#||#cdd-cedid#||#s:hb-sahib#||#g:ll-gull#||#a:nk:-unk#||#nvr-nar#||#trb-turab#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#A:CB#||#A:CB#||#K:VL#||#KVN#||#TRB#||#H:LK:#||#CDD#||#KFR#||#RBB#||#G:LL#||#A:NK:#||#S:HB#||#NVR#||#H:LD#||#rbb-rabb#||#h:lk:-halk#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#a:cb-acayib#||#cdd-cedid#||#s:hb-sahib#||#g:ll-gull#||#a:nk:-unk#||#nvr-nar#||#trb-turab#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِن تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَئِذَا كُنَّا تُرَابًا أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ الأَغْلاَلُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدونَ Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). aceb acayib ع ج بA:CB | Şaşırmak. Beğenmek. Hoşuna gitmek. Çok acayib. Pek tuhaf olan. Taaccüb, şaşma, hayret. Garib, hoş, latif ve nadir-ül vücud olduğundan bir şey için inkar ve istiğrab etme hali.Aynı kökten:aceb acayib isti'cab mu'cib müsta'ceb müsta'cib taaccüb |
Unk ع ن قA:NK: | Boyun, gerdanlık, gerdan.Çğl.A'nâkAynı kökten:İ'tinak Muanik Ta'nik Unk A'nâk |
Cedid ج د دCDD | Yenilenmiş ve henüz kullanılmamış. Aynı kökten:Cedd Cedde Ceddat Cedid Cedidan Cüdd Cüddet Cüded Mecdud Mücedded Müceddeden Müceddid Müceddidîn Müteceddid Müteceddidîn Teceddüd |
Gull غ ل لG:LL | Kelepçe. Suçlunun boynuna veya ayaklarına takılan zincir, pranga.Çğl.AglalÇğl.EglalAynı kökten:Galel Eğlâl Galil Gılâl Gall Galle Galal Gılâl Gallat Gılale Galâyil Gıll Gull Aglal Eglal Gulul İstiglal Maglul Meglul |
Halid خ ل دH:LD | Sonsuz, ebedi. Daimi. Sürüp giden. Devam eden.Dşl.HalideÇğl.HalidatAynı kökten:Hald Halid Halide Halidat Huld Hulud Ihlad Muhalled Muhalledat Muhalledîn Muhalledûn Muhallid Muhled Mütehallid Tahallüd Tahlid |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
Türâb Turab ت ر بTRB | Toprak. Toz.Çğl.TirbanÇğl.EtribeÇğl.TürbanAynı kökten:İtrab Terb Terba Terbab Teribe Teraib Teribe Teterrüb Tetrib Tırbal Tarâbil Tirb Tırb Tirâb Etrâb Türâb Turab Tirban Etribe Türban Türbe Atrab Itrab İstıtrab İstitrab İstitrabî Mıtrab Mutatarrib Mutatarribin Mutrib Müstatrib Tarab Tatarrub Tatrib Metrebe |
Diyanet Meali: 5. Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
13. RAD / 6 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Hasenelerin öncesinde… senin seyyielere acele etmeni istiyorlar. Oysa onların öncesinden mesulat hilv olmuştu.
Muhakkak ki Rabbin, kendilerine zulüm üzere olan nas için elbette mağfiretin zatıdır.
Muhakkak ki Rabbinin ikabı elbette şedidtir.
A:CL
SVe
K:BL
HSN
H:LV
K:BL
MS!L
RBB
Z!VT
G:FR
NVS
Z:LM
RBB
ŞDD
A:K:B
.mid1836.ss13.as6.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#k:bl-kabl#||#nvs-nas#||#sve-seyyie#||#z:lm-zulüm#||#şdd-şedid#||#a:cl-acele#||#rbb-rabb#||#h:lv-hilv#||#a:k:b-ikab#||#g:fr-mağfiret#||#ms!l-mesulat#||#hsn-hasene#||#z!vt-zi#x#A:CL#||#SVe#||#K:BL#||#HSN#||#H:LV#||#K:BL#||#MS!L#||#RBB#||#Z!VT#||#G:FR#||#NVS#||#Z:LM#||#RBB#||#ŞDD#||#A:K:B#||#k:bl-kabl#||#nvs-nas#||#sve-seyyie#||#z:lm-zulüm#||#şdd-şedid#||#a:cl-acele#||#rbb-rabb#||#h:lv-hilv#||#a:k:b-ikab#||#g:fr-mağfiret#||#ms!l-mesulat#||#hsn-hasene#||#z!vt-zi# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ الْمَثُلاَتُ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ Ve yesta’cilûneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimul mesulât(mesulâtu), ve inne rabbeke lezû magfiretin lin nâsi alâ zulmihim, ve inne rabbeke le şedîdul ıkâb(ıkâbi). Acele ع ج لA:CL | Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik.Aynı kökten:A'cel Acele Âcil Acul İ'cal İcalet icle İclet Ucul İsti'cal Muaccel Müsta'cel Müsta'celen Müsta'cil Müteaccil Taaccül Taaccülat Ta'cil Ta'cilât |
İkab ع ق بA:K:B | Şiddetli azab, eziyet, ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
mağfiret Magfiret غ ف رG:FR | Cenab-ı Hakk'ın kullarının günahlarını örtmesi. Günah hanesindekileri sevab hanesine aktarması.Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Hilv Hulüv خ ل وH:LV | Boş oluş. Boşluk. Gelip geçmiş olma. Boşa çıkmış olma. Devri geçmiş olma. Aynı kökten:Halâ' Halevat Hali Ahliya Haliyen Haliyye Halle halvet Hilv Hulüv Hulu Ihla' İhla Tahalli Tahliye Tehi |
Hasen hasene ح س نHSN | İyi. Güzel. Hüsünlü. Güzellik. Güzel olmak. Güzel amel.Çğl.HasenatAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Mesulat م ث لMS!L | Azab, ukubet. Cezâ çekme.Aynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
seyyie س و اSVe | Kötülük, günah, suç. Yaramazlık, fenalık.Çğl.seyyiatAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
zulüm ظ ل مZ:LM | Haksızlık. Eziyet, işkence. Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak. Dşl.ZulmAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: 6. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir. |
13. RAD / 7 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Kafirler, "Ona Rabbinden bir ayet inzal olaydı ya!" diyorlar!
Muhakkak sen... ancak, bir nezr edicisin... bütün kavimler için bir hadiy vardır.
K:VL
KFR
NZL
eYY
RBB
NZ!R
KLL
K:VM
H!DY
.mid1837.ss13.as7.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#k:vm-kavim#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#kfr-kafir#||#nzl-inzal#||#nz!r-nezr#||#h!dy-hadi#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KFR#||#NZL#||#eYY#||#RBB#||#NZ!R#||#KLL#||#K:VM#||#H!DY#||#k:vm-kavim#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#kfr-kafir#||#nzl-inzal#||#nz!r-nezr#||#h!dy-hadi#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْلآ أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin). ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Hâdî Hadiy ه د يH!DY | Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.
El Hadi : Hayatın teşekkül etmesi. Bomboş bir hayatın teşekkül etmiş hali. Hidayete erdirenÇğl.HüdatÇğl.HevadîÇğl.HidatAynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
nezr nezir ن ذ رNZ!R | Korkutmak. Korkutarak ikaz etmek. Bir iş için korkulacak bir şey söyleyip gözdağı vermek. İlerdeki hesap için korkutmak. ("Beşir" in zıddıdır). / Adak adamak. Çğl.nüzeraÇğl.NuzurÇğl.NüzurAynı kökten:İntizar inzar İnzârât münzir nezr nezir nüzera Nuzur Nüzur |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: 7. İnkâr edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. |
| Ayn Secavendi .mid1838.ss13.as.ssRAD.ns.ny.cs.syf.sure.13.xxxxx |
13. RAD / 8 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | ALLAH…
• bütün dişilerin hamil olduğu şeye
• ve rahimlerin gayz ettiği şeye ve de ziyade ettiği şeye alimdir.
O'nun indinde, bütün şeyler mikdar iledir.
A:LM
HML
KLL
eNS!
G:YD:
RHM
ZYD
KLL
ŞYe
A:ND
K:DR
.mid1839.ss13.as8.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#şye-şey#||#kll-külli#||#zyd-ziyade#||#hml-haml#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rhm-erham#||#ens!-ünsa#||#g:yd:-gayz#||#k:dr-mikdar#x#A:LM#||#HML#||#KLL#||#eNS!#||#G:YD:#||#RHM#||#ZYD#||#KLL#||#ŞYe#||#A:ND#||#K:DR#||#şye-şey#||#kll-külli#||#zyd-ziyade#||#hml-haml#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rhm-erham#||#ens!-ünsa#||#g:yd:-gayz#||#k:dr-mikdar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اللّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَى وَمَا تَغِيضُ الأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَيْءٍ عِندَهُ بِمِقْدَارٍ Allâhu ya’lemu mâ tahmilu kullu unsâ ve mâ tegîdul erhâmu ve mâ tezdâd(tezdâdu), ve kullu şey’in indehu bi mıkdâr(mıkdârin). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Ünsa ا ن ثeNS! | Dişi. Çğl.İnasAynı kökten:Inas Mi'nas Ünsa İnas Ünuset |
Gayz غ ي ضG:YD: | Eksilmek. Bir şeyin pahası eksilmek. / Hilkati noksan olma. / Kıymetten düşük şey. / Suyun eksilip azalması, yere çekilmesi. |
Haml ح م لHML | Yük. Sırtına yük alıp getirmek. Ağır şey. Eşya, ağırlık. Kadının karnındaki çocuk. İsnad. Yüklenme. Çğl.AhmalÇğl.HumulAynı kökten:Hâmil Hâmile Haml Ahmal Humul Hamle Hammal Hamul İhtimal Mahamil Muhtemel Müstahmil tahmil Tahmilât |
Mikdar ق د رK:DR | Parça. Kısım. Bölük. Kıymet. Değer. Derece.Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Erham ر ح مRHM | En rahim, en merhametli, en çok şefkatli.Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
ziyade ز ي دZYD | Artan, fazla kalan. Çok bol. Fazladan. Artma, çoğalma.Aynı kökten:Ezyed İstizade Mezîd Müstezad Müzad müzayede Tezayüd Zad Zade Zaid Zide Zidet ziyade |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 8. Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O’nun katında bir ölçü iledir. |
13. RAD / 9 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | O, gayba ve şahadete alimdir... kebirdir... mütealidir. Esma-ül Hüsna
A:LM
G:YB
ŞH!D
KBR
A:LV
.mid1840.ss13.as9.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxEsma-ül Hüsnax#a:lm-alim#||#g:yb-gayb#||#şh!d-şahadet#||#kbr-kebir#||#a:lv-müteali#x#A:LM#||#G:YB#||#ŞH!D#||#KBR#||#A:LV#||#a:lm-alim#||#g:yb-gayb#||#şh!d-şahadet#||#kbr-kebir#||#a:lv-müteali# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ Âlimul gaybi veş şehâdetil kebîrul muteâl(muteâli). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Müteali ع ل وA:LV | Âlî, büyük. Yüksek olan, yükselen. Fls: Tecrübe ile elde edilen. İlim hududunu aşan.
El Müteali : Aynı kökten:A'lâ Eali Âli Aliyy İlliyyun İlliyyîn Aliyy-ül A'la İsti'la Mualla Müteali teala tealev Teali Ulüvv Ulvi Ulviye Ulviyet Vâlâ |
gayb gaib غ ي بG:YB | Gizli olan. Görünmeyen. Göz önünde bulunmayan, hazırda olmayan. Görünmeyen alem. Belirsiz. Güman. Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey. Kaybolmuş olan. Gr: Üçüncü şahıs, hazırda olmayan kimse.Çğl.GuyubAynı kökten:gayb gaib Guyub Gaybet Gaybî Gaybubet gayyib Gayub Gayâb Gaybe gıyab Gıybet İgtiyab Magib Mugayebe Mugayyeb Mugayyebât Mugtab Mütegayyib Mütegayyibe Tagayyüb Tegayyüm Tegayyümât |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
şahadet Şehâdet ش ه دŞH!D | Şâhidlik. Bir şeyin doğruluğuna inanmak. Allah rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek. Din için muharebeden şehitlik. Şahid olunan şeyler. Yaşayarak tespit edilmesi ve şahid olunması imkanlı olanlar. Aynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: 9. O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir. |
13. RAD / 10 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Sizden,
• kavli sırr eden kimseler...
• ve onu cehr eden kimseler...
• ve gece ile istihfa eden kimseler…
• ve gündüz ile sarib olanlar…
sevadır.
SVY
SRR
K:VL
CH!R
H:FY
LYL
SRB
NH!R
.mid1841.ss13.as10.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#lyl-leyl#||#k:vl-kavl#||#nh!r-nehar#||#srb-sarib#||#srr-sırr#||#svy-seva#||#ch!r-cehr#||#h:fy-istihfa#x#SVY#||#SRR#||#K:VL#||#CH!R#||#H:FY#||#LYL#||#SRB#||#NH!R#||#lyl-leyl#||#k:vl-kavl#||#nh!r-nehar#||#srb-sarib#||#srr-sırr#||#svy-seva#||#ch!r-cehr#||#h:fy-istihfa# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 سَوَاء مِّنكُم مَّنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَن جَهَرَ بِهِ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ Sevâun minkum men eserrel kavle ve men cehere bihî ve men huve mustahfin bil leyli ve sâribun bin nehâr(nehâri). Cehr ج ه رCH!R | Açıktan, açıkça. Görünmek, zâhir olmak. Aynı kökten:Cehir Cüherâ Cehr Cehre Cehren Cehret Cehreten Cehrî Cihar Ciharen İchar Mechur Mechuriye Michar |
İstihfa' خ ف يH:FY | Gizlenme, saklanma.Aynı kökten:Hafî Hafaya Hafiyyat Hafiye hâfiyye Havâfi Hafiye Hafiyyen Hafiyyeten Hafy Hıfâ Ahfiye Hufye İhfa ihtifa İstihfa' Mahfî Mahfiyyen |
kavl kavil ق و لK:VL | Anlaşma. Sözleşme. Konuşulan söz. Söz cümlesi. İtikad, delalet. Tarif. İlham.Çğl.AkvalÇğl.AkavilAynı kökten:ikale kavl kavil Akval Akavil kavval makal makul mikvel Makavil mütekavvil Mütekavvilîn takvil Takvilât tekavül |
Leyl Leyle ل ي لLYL | Gece.Çğl.LeyalÇğl.LeyailAynı kökten:Leyl Leyle Leyal Leyail Leyla Leyle-nehara |
nehar ن ه رNH!R | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. Gündüz. Toy kuşunun yavrusu.Çğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
Sarib س ر بSRB | Yol, tarik.Aynı kökten:Sarib Serab Sereb Esrâb Sürbe Süreb Sürüb Sürub Tesrib |
Sırr Sır س ر رSRR | Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.Çğl.SerairAynı kökten:İsrar Serire Serâir Sırr Sır Serair Meserret Mesarr Meserrat Mesrur Mesruriyet Sarr Serra Sirr Esrar Esirre Sürur Tesrir Tesrirât Serir Sürur Surre Surer |
Seva س و يSVY | Beraber olma. Beraberlik. Denk, müsavi.Aynı kökten:istiva Masiva müsavi Mütesavi Mütesevvi Seva Seviyy seviye Seviyye sevva Siva Tesavi tesviye |
Diyanet Meali: 10. (O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir. |
13. RAD / 11 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Elinin arasından ve halflerinden ona muakkib olanlar vardır... ALLAH'ın emrinden onu hıfz ederler.
Muhakkak ki ALLAH... nefsleri ile olanı tagyir edinceye kadar... kavim ile olanı tagyir etmez.
ALLAH, bir kavme sui irade ettiğinde... artık onu redd edecek yoktur. Onlara O'nun gayrısından vali de yoktur.
A:K:B
BYN
YDY
H:LF
HFZ:
eMR
G:YR
K:VM
G:YR
NFS
RVD
K:VM
SVe
RDD
DVN
VLY
.mid1842.ss13.as11.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#k:vm-kavim#||#g:yr-gayr#||#rvd-irade#||#sve-sui#||#rdd-redd#||#h:lf-half#||#dvn-dun#||#emr-emir#||#nfs-enfüs#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#hfz:-hıfz#||#a:k:b-muakkib#||#vly-vali#||#g:yr-tagyir#x#A:K:B#||#BYN#||#YDY#||#H:LF#||#HFZ:#||#eMR#||#G:YR#||#K:VM#||#G:YR#||#NFS#||#RVD#||#K:VM#||#SVe#||#RDD#||#DVN#||#VLY#||#k:vm-kavim#||#g:yr-gayr#||#rvd-irade#||#sve-sui#||#rdd-redd#||#h:lf-half#||#dvn-dun#||#emr-emir#||#nfs-enfüs#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#hfz:-hıfz#||#a:k:b-muakkib#||#vly-vali#||#g:yr-tagyir# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin). Muakkib ع ق بA:K:B | Ardına düşen, takib eden, ardından koşan. Tağyir ve ibtal eden.Çğl.MuakkibînAynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Dûn د و نDVN | Başka. Gayrı, diğer, maadâ. |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Tagyir غ ي رG:YR | Başkalaştırma. Değiştirme. Bozma. İyiden kötüye değiştirme.Çğl.TagyirâtAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
half خ ل فH:LF | Ard. Arka. Ardıl. Kendinden sonra gelen. Arka taraf.Aynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
Hıfz ح ف ظHFZ: | Saklama. Koruma. Siyanet. Muhafaza. Ezber etmek. Hatırda tutmak. Kur'an'ı ezberde tutmak.Aynı kökten:Hâfız Huffaz Hafaza Hâfıza Hafîziyyet Hıfz İstihfaz Mahfaza Mahfuz Muhafaza Muhafazat Muhafız Muhafızîn Müstahfaz Müstahfazin Mütehaffız Mütehaffızîn |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
redd ر د دRDD | Geri döndürmek, kabul etmemek. Çevirmek, def etmek. Bir şeyin karşılığını icra etmek.Aynı kökten:İrtida' İrtidad Mürted Mürtedi' müsteredd mütereddid Mütereddidîn Râdd redd reddiye Terad tereddüd Tereddüdât |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
vali و ل يVLY | Bir vilâyeti idare eden en büyük memur. Mâlik.
El Vali : Hükmiyet, hükmüyeti sevk ve idare eden. Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
Diyanet Meali: 11. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. |
13. RAD / 12 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | O'… berki, size korku ve tama ile gösterendir... ve sekal sehabı inşa edendir.
ReY
BRK:
H:VF
T:MA:
NŞe
SHB
S!K:L
.mid1843.ss13.as12.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#h:vf-havf#||#brk:-berk#||#s!k:l-sekal#||#shb-sehab#||#nşe-inşa#||#t:ma:-tama#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#BRK:#||#H:VF#||#T:MA:#||#NŞe#||#SHB#||#S!K:L#||#h:vf-havf#||#brk:-berk#||#s!k:l-sekal#||#shb-sehab#||#nşe-inşa#||#t:ma:-tama#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هُوَ الَّذِي يُرِيكُمُ الْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَ Huveellezî yurîkumul berka havfen ve tamean ve yunşius sehâbes sikâl(sikâle). berk ب ر قBRK: | Göz kamaştırıcı şey. Şimşek çakması. Parlama. Yıldırım. Zinetlenme, süslenme. Çğl.BürukAynı kökten:Berak Berkân berk Büruk Ebrak İbrak İstebrak |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
İnşa ن ش اNŞe | Yapma. Vücuda getirme. Terkib etme. Bir şey peyda etmek.Aynı kökten:İnşa İnşaat İnşat İntişa' Menşe' Münşi Naşi Naşie Neş'et |
Sekal ث ق لS!K:L | Ağır yük. Kalabalık ağırlık. Mal, mülk, meta. Ev eşyası. Misafir. İns ve cinnin bir ünvanı. Çğl.EskâlAynı kökten:Eskal Miskal Müskal Sakil Sükala' Sekal Eskâl Sekalan Sekaleyn Sikal Teskil |
sehab Sehabe س ح بSHB | Bulut. Karanlık. Bulut gibi uçuşan böcekler. Cazibeye kapılanlar, sürüklenenler. Etki altında kalanlar. Çğl.SehâibÇğl.SuhubAynı kökten:Eshab sehab Sehabe Sehâib Suhub Sehb |
Tama' ط م عT:MA: | Çok istemek. Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Askerî fertlerin maaşları.Aynı kökten:Matma' Matmu' Tama' Tamaen Tam'an Tamah Tumuh Tama'kâr Tamma' Tatmi' |
Diyanet Meali: 12. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir. |
13. RAD / 13 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 249 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | • Rad, O'nun hamd etmesi ile
• ve de melekler, O'nun korkusundan O'na sebbih ederler.
Saikalar irsal eder ve ardından dilediği kimseye onları isabet ettirir.
Onlar ALLAH hakkında cedel ederler. O'nun mihali şedidtir.
SBH
RA:D
HMD
MLK
H:VF
RSL
S:A:K:
S:VB
ŞYe
CDL
ŞDD
MHL
.mid1844.ss13.as13.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf249.sure.13.xxxx#şye-şae#||#h:vf-havf#||#şdd-şedid#||#s:vb-isabet#||#cdl-cedel#||#mhl-mihal#||#mlk-melek#||#rsl-irsal#||#s:a:k:-saika#||#sbh-sebbih#||#hmd-hamd#||#ra:d-rad#x#SBH#||#RA:D#||#HMD#||#MLK#||#H:VF#||#RSL#||#S:A:K:#||#S:VB#||#ŞYe#||#CDL#||#ŞDD#||#MHL#||#şye-şae#||#h:vf-havf#||#şdd-şedid#||#s:vb-isabet#||#cdl-cedel#||#mhl-mihal#||#mlk-melek#||#rsl-irsal#||#s:a:k:-saika#||#sbh-sebbih#||#hmd-hamd#||#ra:d-rad# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلاَئِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَاء وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ Ve yusebbihur ra’du bi hamdihî vel melâiketu min hîfetih(hîfetihî), ve yursilus savâıka fe yusîbu bihâ men ye?âu ve hum yucâdilûne fillâh(fillâhi), ve huve şedîdul mihâl(mihâli). cedel ج د لCDL | Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. Aynı kökten:cedel Cedelî Cedl Cidal mücadele Mücadelat Mücadil Mütecadil |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
hamd ح م دHMD | Övgü. Övmek.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
Mihal م ح لMHL | Kuvvet. Azab. Ukubet. Ustalıkla çalışmak, sanatı veya yönetimi uygulamak.Aynı kökten:Mahl Mehîl Mehail Mehul Mihal Mütemahil |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
ra'd ر ع دRA:D | Gök gürültüsü |
irsal ر س لRSL | Taşımak. / Göndermek, gönderilmek, yollamak, getirmek, götürmek. / Havale kılma. Elçi gönderme. / Salıvermek. Kendi haline koymak. / Sürü sahibi olmak. Çğl.İrsalatAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
saika ص ع قS:A:K: | Yıldırım. Ölüm, mevt. Nüzul ateşi. Semadan gelen şiddetli ses. Mühlik ve azab. Bulutları sevke vazifeli melek. Sürükleyen, sevkeden, götüren hal, sebep.Çğl.SavaikAynı kökten:saika Savaik |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Sebbih س ب حSBH | İdrak hali ile açıkça ve net olarak beyan etmek. / Noksansızlığına... Yerli yerindeliğine (evvelde ve ahirde ve zahirde ve batında)… Tam olması gerektiği gibi olduğuna… inanmak ve ikna olmak. Bunların idrakinde olmak ve beyan etmek. (Kavramsal olarak Allah'a özgüdür!) Aynı kökten:fesübhanallah Müsebbih Müsebbiha Sebbih Sebh Sebhale Sübha sübhan subhan Tesbih İsbah Sâbih Sâbiha Sâbihât Sebbah Sebbahe Sebh Sebuh Sibahat Sebahat Yesbehun Müsebbeh Sebha Sebih Sebiha Tasbih |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 13. Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır. |
13. RAD / 14 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 250 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Hakk dava O'nundur!
O'nun gayrısından dava edinilenler… fevhine iblağ olması için keffini suya bast edenin buna baliğ olamadığı gibi… kendilerine isticab etmez!
Kafirlerin davası, sadece, dalalet hakkındadır!
DA:V
HK:K:
DA:V
DVN
VCB
ŞYe
BST:
KFF
MVH!
BLG:
FVH!
BLG:
DA:V
KFR
D:LL
.mid1845.ss13.as14.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf250.sure.13.xxxx#da:v-davet#||#da:v-dava#||#da:v-duae#||#şye-şey#||#dvn-dun#||#hk:k:-hakk#||#kfr-kafir#||#bst:-bast#||#blg:-iblağ#||#blg:-baliğ#||#vcb-isticab#||#d:ll-dalalet#||#fvh!-fevh#||#kff-keff#||#mvh!-ma#x#DA:V#||#HK:K:#||#DA:V#||#DVN#||#VCB#||#ŞYe#||#BST:#||#KFF#||#MVH!#||#BLG:#||#FVH!#||#BLG:#||#DA:V#||#KFR#||#D:LL#||#da:v-davet#||#da:v-dava#||#da:v-duae#||#şye-şey#||#dvn-dun#||#hk:k:-hakk#||#kfr-kafir#||#bst:-bast#||#blg:-iblağ#||#blg:-baliğ#||#vcb-isticab#||#d:ll-dalalet#||#fvh!-fevh#||#kff-keff#||#mvh!-ma# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّ كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَ إِلاَّ فِي ضَلاَلٍ Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin). Bâliğ Bâliğa ب ل غBLG: | Yetişmiş. Olgun yaşına gelmiş. Aklı kemal bulmuş, erişmiş, varmış.Aynı kökten:Bâliğ Bâliğa Belâg belağ belağat beliğ Bülega Bülga Bülgat büluğ eblağ İblağ meblağ Mebaliğ Mübalaga Mübalağa Mübalagat Mübellag Mübellig Tebellüğ tebliğ Tebligat |
İblağ ب ل غBLG: | Bildirmek. Yetiştirmek. Haberdar etmek. Göndermek.Aynı kökten:Bâliğ Bâliğa Belâg belağ belağat beliğ Bülega Bülga Bülgat büluğ eblağ İblağ meblağ Mebaliğ Mübalaga Mübalağa Mübalagat Mübellag Mübellig Tebellüğ tebliğ Tebligat |
Bast ب س طBST: | Genişlemek, açmak, yaymak. Bir şeye el uzatmak. Sevindirmek. Bir mecliste haya sebebiyle olan sıkılmanın gitmesiyle açılmak. Özür kabul etmek. Kaplamak.Aynı kökten:Bâsıt Basit Besait Bast Best Bisat Büsüt Bist İnbisat Mebsut Münbasit Mütebassıt |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Da'vâ د ع وDA:V | Takib edilen fikir, iddia. / Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi. / Hakkı olanın iddia etmesi. Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek. / Mes'ele. / İnat. Ayak diremek. / Bir kimseyi bir şeye sevketmek. / Birisinin hâkimin huzurunda başka birisinden hak istemesi. Çğl.DeaviAynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Dua duae د ع وDA:V | Davet. / Birisini bir şeye sevk etmek. Çğl.Da'vatÇğl.Ed'iyeAynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Dûn د و نDVN | Başka. Gayrı, diğer, maadâ. |
Fevh ف و هFVH! | Yaradan kan fışkırması. Bolluk, genişlik. Güzel kokunun yayılması. Kaynamak. Kokmak. Ağız büyüklüğü.Çğl.FevehanAynı kökten:Feveh Efvah Fevh Fevehan Fevha Fevehât Füvh Efvâh Tefevvüh Tefevvühât |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
Keff ك ف فKFF | Vaz geçme, el çekme, çekinmek, men'etme, imtinâ etmek, sâkit olmak. Avuç, el, avuç içi. Nimet.Çğl.KüfufAynı kökten:Kâffe Kefaf Kifaf Kefe Keffe Kefef Keff Küfuf Keffe Ükef Keffe Kifef Mükeffef mekfuf Mekâfif Tekeffüf |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
ma' م و هMVH! | Su.Çğl.EmvahAynı kökten:ma' Emvah mai Main |
İsticab و ج بVCB | Vâcib olmak. Hak etmek. / İcab olan bir şey için gereken şartları yerine getirmek. / Bir davete katılmak. Bir davanın neferi olmak, gereklerini yerine getirmek. Aynı kökten:Evceb icab İcabat İsticab Mevacib Mevacibât Mevcub Mucib Mucibe Müstevcib Müvecceb Tevcib Vacib Vacibe Vâcibât Vecibe Vücub |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 14. Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar. |
13. RAD / 15 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 250 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? SECDE AYETİ | Semalardakiler ve arzdakiler ve onların zılları... ta'van ve kerhen... gudüvv ve asile... ALLAH'a secde eder! Secde Ayeti
SCD
SMV
eRD:
T:VA:
KRH!
Z:LL
G:DV
eS:L
.mid1846.ss13.as15.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf250.sure.13.xxxSecde Ayetixxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#t:va:-tav#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#krh!-kerh#||#z:ll-zıll#||#scd-secde#||#g:dv-gudüvv#||#es:l-asile#x#SCD#||#SMV#||#eRD:#||#T:VA:#||#KRH!#||#Z:LL#||#G:DV#||#eS:L#||#t:va:-tav#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#krh!-kerh#||#z:ll-zıll#||#scd-secde#||#g:dv-gudüvv#||#es:l-asile# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلِلّهِ يَسْجُدُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلالُهُم بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ* Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli). arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Asile ا ص لeS:L | Bir şeyin tamamı, bütünü. Öğleden sonranın son kısmı, akşam üzeri. Ölüm, mevt.Çğl.AsâilAynı kökten:Asil Asile Asâil Asl Asıl Asla |
Gudüvv غ د وG:DV | Sabah vakti. Sabahleyin bir şeye başlamak.Aynı kökten:Gad Gadâ Gaden Gada Gadat Gudüvv Gudve Gudevât Sabaha gad |
Kerh ك ر هKRH! | İğrenme, hoşlanmayıp tiksinme. Zorlama. Bir şey sonradan kerih olmak.Aynı kökten:Ekreh İkrah İkrahen İstikrah Kerahe Kerâhiye Kerâhet Keraheten Kerahiyyet Kerh Kerih Kerihe Kerâih Kerihet Mekruh Mekruhat Mekruha Mekruhiyet Mükrih Müstekrih Mütekerrih Tekerrüh |
secde Sücud س ج دSCD | Tasarrufuna ve kontrolü altına girmek. Gücü ve kudreti yeter duruma gelmek. / Namazın rükunlarından, kainatın cemadatının ve sular aleminin vahid İnsan tarafından düzene konulduğu kısmı. / Allah'ın ulviyetinin sübhan olduğunun beyan ve ikrarı. Aynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Tav' ط و عT:VA: | İsteyerek uymak, tabi olmak. Bir şeyi istekle yapmak. Muti' olmak. Mer'anın genişliğinden dolayı davarın her tarafta otlamasının mümkün olması.Aynı kökten:İstitaat itaat muta' Mutatavvı' mutavi' muti taa taat Tatavvu' Tav' |
Zıll ظ ل لZ:LL | Gölge. Perde. Mc: Sahip çıkma, koruma, himaye etme.Çğl.AzlalÇğl.ZululÇğl.ZılalAynı kökten:İstizlal İzlal Mazalle Mazâil Mustazill Mutazallil Muzallel Müstazıll Tazallül Tazlil Zalil Zıll Azlal Zulul Zılal Zılliyet Zulle Zulel |
Diyanet Meali: 15. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer. |
13. RAD / 16 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 250 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | De ki:
"Semaların ve arzın Rabbi kimdir?"
De ki:
"ALLAH"
De ki:
"Nefsleri için menfaate ve de darra melik olmayan, O'nun gayrısından veliyler mi ittihaz ettiniz!?"
De ki:
"Kör ve basir istiva mıdır?
Yahut, zulmetler ve nur istiva mıdır?
Yahut, ALLAH'a, O'nun halkıyeti gibi halk eden şerikler mi kıldılar... ve ardından bu halkiyet onlara teşabüh mü etti?"
De ki:
"ALLAH halk etmiştir herşeyi!
O, vahiddir, kahhardır." Doğa/YaşamEsma-ül Hüsna
K:VL
RBB
SMV
eRD:
K:VL
K:VL
eH:Z!
DVN
VLY
MLK
NFS
NFA:
D:RR
K:VL
SVY
A:MY
BS:R
SVY
Z:LM
NVR
CA:L
ŞRK
H:LK:
H:LK:
ŞBH!
H:LK:
K:VL
H:LK:
KLL
ŞYe
VHD
K:H!R
.mid1847.ss13.as16.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf250.sure.13.xxxDoğa/YaşamxEsma-ül Hüsnax#şye-şey#||#kll-külli#||#z:lm-zulmet#||#a:my-ama#||#dvn-dun#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#rbb-rabb#||#nfs-enfüs#||#d:rr-darr#||#nfa:-nafia#||#h:lk:-halık#||#vhd-vahid#||#şbh!-teşabüh#||#mlk-melik#||#eh:z!-ittihaz#||#svy-istiva#||#vly-veliy#||#bs:r-basir#||#nvr-nur#||#şrk-şerik#||#k:h!r-kahhar#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#RBB#||#SMV#||#eRD:#||#K:VL#||#K:VL#||#eH:Z!#||#DVN#||#VLY#||#MLK#||#NFS#||#NFA:#||#D:RR#||#K:VL#||#SVY#||#A:MY#||#BS:R#||#SVY#||#Z:LM#||#NVR#||#CA:L#||#ŞRK#||#H:LK:#||#H:LK:#||#ŞBH!#||#H:LK:#||#K:VL#||#H:LK:#||#KLL#||#ŞYe#||#VHD#||#K:H!R#||#şye-şey#||#kll-külli#||#z:lm-zulmet#||#a:my-ama#||#dvn-dun#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#rbb-rabb#||#nfs-enfüs#||#d:rr-darr#||#nfa:-nafia#||#h:lk:-halık#||#vhd-vahid#||#şbh!-teşabüh#||#mlk-melik#||#eh:z!-ittihaz#||#svy-istiva#||#vly-veliy#||#bs:r-basir#||#nvr-nur#||#şrk-şerik#||#k:h!r-kahhar#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُلِ اللّهُ قُلْ أَفَاتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِ أَوْلِيَاء لاَ يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ أَمْ جَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء خَلَقُواْ كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ Kul men rabbus semâvâti vel ard(ardı), kulillâh(kulillâhu), kul e fettehaztum min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne li enfusihim nef’an ve lâ darrâ(darren), kul hel yestevil a’mâ vel basîru em hel testevîz zulumâtu ven nûr(nûru), em cealû lillâhi şurekâe halakû ke halkıhî fe teşâbehel halku aleyhim, kulillâhu hâliku kulli şey’in ve huvel vâhidul kahhâr(kahhâru). A'ma ع م يA:MY | Kör. Gözü görmeyen. Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik. Yağmur bulutları.Dşl.AmyâÇğl.UmyanAynı kökten:A'ma Amyâ Umyan Imya ımiyyâ İ'ma Müteamî Müteammi Ta'miye |
Basir ب ص رBS:R | Gören, görme duyusu çalışan. Basiret sahibi. Anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören. İt, köpek, kelp.
El Basir : Her mahluk görür. Görme fiili.Aynı kökten:basar Ebsâr Basir basiret Basair besaret İbsar İbtisar İstibsar Mubasara Mubsır Mubsırât Mütebassır Tabassur Tebsir |
Darr ض ر رD:RR | Zarar, ziyan.
Ed Darr : Sığınılacak nokta. sığınılan fiilidir. Sığınılacak her yer darr dır. Oturduğumuz yerde darrdır. rica etmek de darrdır.Aynı kökten:azarr Darr Izrar Idrar mazrur Mutazarrır Muzırrîn Muztar Müztar Muztarrîn Tadarr Tazarrur Tazrir zarar zarr Azrar Zaruret Zarurat |
Dûn د و نDVN | Başka. Gayrı, diğer, maadâ. |
ittihaz ا خ ذeH:Z! | Ahz edinmek. Kendi kendine ahz etmek. Kabullenmek. / "Öyle" diye bakmak. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Halık خ ل قH:LK: | Yoktan yaratan. Yaratıcı.
El Halık : Halkediciliği. var olmaya başlamak, var olma niyeti gibi...
Her varlığın ALLAH'ın tecellisi ile bir halik tarafı vardır; ana karnında, insan gönlünde, toprakta ALLAH'ın halik fiili tezahür eder. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Kahhar ق ه رK:H!R | Galib-i Mutlak ve her an kahretmeğe muktedir olan.
El Kahhar : Fiilde, harekette iken, bir şekilde fiilin durmasına gahhar denir. ALLAH herşeyde kahreder. Çiçeğin dökülmesi, meyvanın kuruması, suyun sel olması gibi…Aynı kökten:Akher Ikhâr Kahhar Kahir kahr kahır Kahrenî Makhur Makhurane Makhuriyet Mukahhir Takhir Takhirât |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
melik م ل كMLK | Mülk ve melekut sâhibi. Padişah. Mutasarrıf.
El Melik : ALLAH'ın bütün varlığı, melekiyetiyle birlikte. Dşl.melikeÇğl.MülûkAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
nafia ن ف عNFA: | Faydalı işler. Menfaatli olanlar. İnşaat işleri.Aynı kökten:enfa' menfaat Menafi' nafi nafia Nef'î Nifa' |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
istiva س و يSVY | Müsavi oluş. Temasül. İ'tidal, istikamet ve karar. Kemalin sâbit olması. Kaba kuşluk zamanı. Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. İstila eylemek.Aynı kökten:istiva Masiva müsavi Mütesavi Mütesevvi Seva Seviyy seviye Seviyye sevva Siva Tesavi tesviye |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
veli veliy و ل يVLY | Sahib, mâlik. Evliya. Dost Muin. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. Sıddık. Baba. Babanın babası, ced.
El Veli : ALLAH'ın inanmak fiilidir. İnsan, özünün inancı ile ALLAH'la birleşince veli oluyor. Çğl.EvliyaAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
zulmet ظ ل مZ:LM | Karanlık. Kara gün. Dinsizlik ve zulüm devri. Mc: Sıkıntı. Çğl.ZulümatAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Teşabüh ش ب هŞBH! | Benzeşme. Birbirine benzeme.Aynı kökten:Eşbeh İştibah Müşabehe Müşabehet Müşabih Müşebbeh Müşebbehe Müşebbih Müştebeh Müştebih Müteşabih Müteşabihe Müteşabihât Müteşebbih Müteşebbihîn Şabih Şebah Eşbâh Şebahet Şebeh Şibih Şebih Şibh Eşbah Şübhe Şübeh Şübühât Teşabüh Teşbih Teşbihât Teşebbüh |
şerik ش ر كŞRK | Ortak. Arkadaş.Çğl.ŞürekaAynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 16. De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki: “O'nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” De ki: “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.” |
13. RAD / 17 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 250 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Semadan su inzal eder... ve ardından vadiler, kendi kaderleri ile seyl olur... Ardından seyl, rabiyenin zebedine hamil olur.
Hilye veya meta ibtiga ederek nar içinde kendilerine vakd ettikleri şeylerden... bunun mislinde zebed olur.
Böyledir!...
ALLAH, hakk ve batılı darb etmektedir!
• ya zebed... artık cef olup zehab olur...
• ya da nasa menfaat sağlayan şeyler... artık arzda meks olur.
Böyledir!...
ALLAH, meseller darb etmektedir. Doğa/Yaşam
NZL
SMV
MVH!
SYL
VDY
K:DR
HML
SYL
ZBD
RBV
VK:D
NVR
BG:Y
HLY
MTA:
ZBD
MS!L
D:RB
HK:K:
BT:L
ZBD
Z!H!B
CFe
NFA:
NVS
MKS!
eRD:
D:RB
MS!L
.mid1848.ss13.as17.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf250.sure.13.xxxDoğa/Yaşamx#mta:-meta#||#nvs-nas#||#hml-haml#||#erd:-arz#||#smv-sema#||#nfa:-nafia#||#hk:k:-hakk#||#rbv-rubve#||#bg:y-ibtiga#||#vk:d-vakd#||#cfe-cef#||#z!h!b-zehab#||#mks!-meks#||#zbd-zebed#||#nzl-inzal#||#k:dr-kader#||#ms!l-misl#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#vdy-vadi#||#syl-seyl#||#nvr-nar#||#hly-hilye#||#bt:l-batıl#||#mvh!-main#x#NZL#||#SMV#||#MVH!#||#SYL#||#VDY#||#K:DR#||#HML#||#SYL#||#ZBD#||#RBV#||#VK:D#||#NVR#||#BG:Y#||#HLY#||#MTA:#||#ZBD#||#MS!L#||#D:RB#||#HK:K:#||#BT:L#||#ZBD#||#Z!H!B#||#CFe#||#NFA:#||#NVS#||#MKS!#||#eRD:#||#D:RB#||#MS!L#||#mta:-meta#||#nvs-nas#||#hml-haml#||#erd:-arz#||#smv-sema#||#nfa:-nafia#||#hk:k:-hakk#||#rbv-rubve#||#bg:y-ibtiga#||#vk:d-vakd#||#cfe-cef#||#z!h!b-zehab#||#mks!-meks#||#zbd-zebed#||#nzl-inzal#||#k:dr-kader#||#ms!l-misl#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#vdy-vadi#||#syl-seyl#||#nvr-nar#||#hly-hilye#||#bt:l-batıl#||#mvh!-main# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَدًا رَّابِيًا وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاء حِلْيَةٍ أَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِّثْلُهُ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللّهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَ فَأَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاء وَأَمَّا مَا يَنفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الأَرْضِ كَذَلِكَ يَضْرِبُ اللّهُ الأَمْثَالَ Enzele mines semâi mâen fe sâlet evdiyetun bi kaderihâ fahtemeles seylu zebeden râbiyâ(râbiyen), ve mimmâ yûkıdûne aleyhi fîn nâribtigâe hılyetin ev metâın zebedun misluh(misluhu), kezâlike yadribullâhul hakka vel bâtıl(bâtıle), fe emmez zebedu fe yezhebu cufâ’(cufâen), ve emmâ mâ yenfaun nâse fe yemkusufîl ard(ardı), kezâlike yadrıbullâhul emsâl(emsâle). İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
batıl ب ط لBT:L | Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan.Aynı kökten:batıl battal butlan bütul ibtal iptal mubtil |
Cef' ج ف اCFe | Kenara çerçöp atmak. Zâyi ve bâtıl olmak. Koparmak. Bir kabı eğip içindekini dökmek. Köpük ya da pislik fırlatmak, atmak ya da kabartmak, köpük atmak, değersiz ya da işe yaramaz olmak. |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
hilye ح ل يHLY | Güzel sıfatlar. Süs, Zinet, Cevher. Süslemek, bezemek. Güzel yüz. Kılıcın sapındaki veya kınındaki zinet. Suret. Hey'et. Görünüş. |
Haml ح م لHML | Yük. Sırtına yük alıp getirmek. Ağır şey. Eşya, ağırlık. Kadının karnındaki çocuk. İsnad. Yüklenme. Çğl.AhmalÇğl.HumulAynı kökten:Hâmil Hâmile Haml Ahmal Humul Hamle Hammal Hamul İhtimal Mahamil Muhtemel Müstahmil tahmil Tahmilât |
kader ق د رK:DR | Tayin etmek. Kıymet biçmek. Belirlemek. İtibar vermek. Güç, kuvvet, takat vermek. / Olması gerekeni olması gerektiği şekilde yerine getirmek. / ALLAH'ın muradı, murad ettiği şey. Takdir-i İlâhî. Ezelî kısmet. Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
Meks م ك ثMKS! | Durma, eğlenme, bekleme.Aynı kökten:Makis Mâkise Meks Müks |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
misl misil م ث لMS!L | Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı. Aynısı kadar. Bire-bir. Çğl.EmselAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
meta' meta م ت عMTA: | Fayda. Menfaat. Kıymetli eşya. Dünya geçimliği. Tüccar malı.Çğl.EmtiaAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
Main م و هMVH! | Saf, akar su. Göz önünde akan su. Cennet şerbeti. Zâhir, görünen. Göz değmiş, nazar değmiş.Aynı kökten:ma' Emvah mai Main |
nafia ن ف عNFA: | Faydalı işler. Menfaatli olanlar. İnşaat işleri.Aynı kökten:enfa' menfaat Menafi' nafi nafia Nef'î Nifa' |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Ribve Rubve ر ب وRBV | (Rebvet - Rebâvet) Artırılmış, çoğaltılmış. / Yüce, yüksek yer. / Üste olan. Yüksek. / Toprağın üst tarafındaki verimli kısmı, havalanmış bahçe toprağı. Dşl.RabiyeÇğl.RevâbiAynı kökten:İrba' riba Ribve Rubve Rabiye Revâbi Rubbe Rübye Rubâ |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Seyl س ي لSYL | Sel. şiddetle gelen şey.Çğl.SüyulAynı kökten:Müsil Sailiyet Seyelan Seyl Süyul Seyr Ü Seyelân Tesyil |
vadi و د يVDY | İki dağ arasındaki uzun çukur. Dere. Bir nehrin aktığı yer. Nehir yatağı. Yol, tarz, usül. Saha.Çğl.EvdiyeAynı kökten:Diyet Diyat İyalet vadi Evdiye |
Vakd Vakdân و ق دVK:D | Ateşin yanması, tutuşması.Aynı kökten:İkad İstikad Mevkid Mevkud Müstevkid Mütevakkıd Tevakkud Tevkid vakad Vakd Vakdân vakud Vekkad Vukud |
zehab ذ ه بZ!H!B | Gitmek. Zihnen bir yola sapmak. Yanlış düşünce. Bir fikre uymak. Zan. Gidermek, ortadan kaldırmak.Aynı kökten:İzhab mezheb tezhib Zahib zehab zeheb |
Zebed ز ب دZBD | Köpük. Kaymak. / Kir ve pas, tüfl. / Çeyrek, dörtte bir. Çğl.EzbâdÇğl.ZübedAynı kökten:İzbad Mizbed Mezâbid Mütezebbid Müzbid Tezebbüd Zebed Ezbâd Zübed Zübad Zübbad Zübd Zübde Zübüd Zübed |
Diyanet Meali: 17. O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir. |
13. RAD / 18 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 250 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Rabblerine isticab edenler için hüsna vardır.
O'na isticab etmeyenler... şayet, arzdakiler ve de beraberinde onun misli, cemian kendilerinin olsa, elbette onu fidye ederlerdi.
İşte onlar… sui hesab onlar içindir. Onların mevaları cehennemdir. Ne beis mihadtır!
VCB
RBB
HSN
VCB
eRD:
CMA:
MS!L
FDY
SVe
HSB
eVY
CHNM
BeS
MH!D
.mid1849.ss13.as18.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf250.sure.13.xxxxxcehennemxx#sve-sui#||#erd:-arz#||#rbb-rabb#||#cma:-cemian#||#fdy-fidye#||#evy-meva#||#mh!d-mihad#||#bes-beis#||#chnm-cehennem#||#hsb-hesab#||#hsn-hüsna#||#ms!l-misl#||#vcb-isticab#x#VCB#||#RBB#||#HSN#||#VCB#||#eRD:#||#CMA:#||#MS!L#||#FDY#||#SVe#||#HSB#||#eVY#||#CHNM#||#BeS#||#MH!D#||#sve-sui#||#erd:-arz#||#rbb-rabb#||#cma:-cemian#||#fdy-fidye#||#evy-meva#||#mh!d-mihad#||#bes-beis#||#chnm-cehennem#||#hsb-hesab#||#hsn-hüsna#||#ms!l-misl#||#vcb-isticab# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لِلَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِرَبِّهِمُ الْحُسْنَى وَالَّذِينَ لَمْ يَسْتَجِيبُواْ لَهُ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لاَفْتَدَوْاْ بِهِ أُوْلَئِكَ لَهُمْ سُوءُ الْحِسَابِ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمِهَادُ Lillezînestecâbû li rabbihimul husnâ, vellezîne lem yestecibû lehu lev enne lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bih(bihî), ulâike lehum sûul hısâbi ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel mihâd(mihâdu). beis ب ا سBeS | Azab, şiddet. Korku. Zarar, ziyan. Zorluk, meşakkat, zahmet. Fenalık. Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fena durumda olmak. |
cehennem ج ه ن مCHNM | Allah'a, vekillerine ve emirlerine itaatsizlikden meydana gelen yanma. İç sıkıntısı. ? Kara delik. // Tevratta geçen, İbranice “ge-hinnom” kelimesinden gözyaşı vadisi anlamında kelime. Aynı kökten:cehennem cehnam Cihnam |
cemian ج م عCMA: | Topluca. Hep beraber. Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Me'va ا و يeVY | Mekân. Varılacak yer. Mesken. Sığınacak yer. |
Fidye ف د يFDY | Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para. Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.Çğl.İftida'Aynı kökten:Feda' Fedaî Fida Fidye İftida' İftida' Müfadat Tefadi Tefdiye |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
ahsen ح س نHSN | En güzel. Çok güzel. İyi zan. Pek güzel. İyi amel ve haslet. Daha iyi.Dşl.hüsnaAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
Mehd Mihad م ه دMH!D | Beşik. Döşeme, döşek. Beslenilecek, büyüyecek yer. Yeryüzü. Yayıp döşemek. Kâr kazanmak. Hazırlanmak.Çğl.MühudAynı kökten:Mahid Mehd Mihad Mühud Mihadde Mümehhed Mümehhid Mütemehhid Temehhüd Temhid |
misl misil م ث لMS!L | Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı. Aynısı kadar. Bire-bir. Çğl.EmselAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
İsticab و ج بVCB | Vâcib olmak. Hak etmek. / İcab olan bir şey için gereken şartları yerine getirmek. / Bir davete katılmak. Bir davanın neferi olmak, gereklerini yerine getirmek. Aynı kökten:Evceb icab İcabat İsticab Mevacib Mevacibât Mevcub Mucib Mucibe Müstevcib Müvecceb Tevcib Vacib Vacibe Vâcibât Vecibe Vücub |
Diyanet Meali: 18. Rablerinin emrine uyanlar için mükâfatın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır! |
| Ayn Secavendi .mid1850.ss13.as.ssRAD.ns.ny.cs.syf.sure.13.xxxxx |
13. RAD / 19 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Rabbinden sana inzal edilenin hakk olduğuna alim olan, kör kimse gibi midir!?
Muhakkak... ancak, (ulu-l elbab) lübb sahibleri tezekkür edebilir. Ahiret
A:LM
NZL
RBB
HK:K:
A:MY
Z!KR
eVL
LBB
.mid1851.ss13.as19.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretx#evl-uli#||#a:my-ama#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#nzl-inzal#||#z!kr-tezekkür#||#lbb-lübb#x#A:LM#||#NZL#||#RBB#||#HK:K:#||#A:MY#||#Z!KR#||#eVL#||#LBB#||#evl-uli#||#a:my-ama#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#nzl-inzal#||#z!kr-tezekkür#||#lbb-lübb# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min rabbikel hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ûlul elbâb(elbâbi). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
A'ma ع م يA:MY | Kör. Gözü görmeyen. Manevi körlük, cahillik, bilgisizlik. Yağmur bulutları.Dşl.AmyâÇğl.UmyanAynı kökten:A'ma Amyâ Umyan Imya ımiyyâ İ'ma Müteamî Müteammi Ta'miye |
Uli ا و لeVL | Sâhib. Ehil.Aynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
lübb ل ب بLBB | Akıl. Sağduyu. İç. Öz. Her şeyin iyisi, hülâsası. Öz, halis. Gerdan.Çğl.ElbabÇğl.LübubAynı kökten:Lebb Lebbe Lebeb Elbâb Lebbeyk lübb Elbab Lübub |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
tezekkür ذ ك رZ!KR | Unuttuktan sonra hatıra getirmek. Zikretmek. Bir şeyi ders gibi tekrar ile ezbere almak. Birkaç kişi toplanıp iş üzerine görüşmek.Çğl.TezekkürâtAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Diyanet Meali: 19. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. |
13. RAD / 20 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar,
• ALLAH'a ahdlerine vefa edenlerdir...
• ve de misakı nakz etmeyenlerdir. Ahiret
VFY
A:H!D
NK:D:
VS!K:
.mid1852.ss13.as20.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxikrarxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#a:h!d-ahd#||#vs!k:-misak#||#vfy-vefa#||#nk:d:-nakz#||#vfy-vefa#||#vs!k:-misak#x#VFY#||#A:H!D#||#NK:D:#||#VS!K:#||#a:h!d-ahd#||#vs!k:-misak#||#vfy-vefa#||#nk:d:-nakz#||#vfy-vefa#||#vs!k:-misak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka). ahd ahid ع ه دA:H!D | Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant // Vaadetme. Söz verme. / Yemin. And. Misak. / Asır. Devir. / Tevhid. Mukavele. Vasiyet. // tanıma, / yükümlülük, yemin, söz verme. Çğl.UhudAynı kökten:ahd ahid Uhud Ahid Ma'hed Maahid Ma'hudiyyet Muahid müteahhid Müteahhidîn Taahhüd |
Nakz ن ق ضNK:D: | Kurtulmak. Bozmak. Bozucu. Halâs olmak.Aynı kökten:Enkaz İnkaz Minkaz Münakız Müntakız Mütenakız Nakız Nakiz Nakize Nakz Nakzan Nakzen Nakzeyn Nekaz Enkâz Nikz Nukz Enkâz Tenakkuz Tenakuz Tenkiz |
vefa و ف يVFY | Kazanımlarına karşılık bedel ödeme gerekliliği, bağlılığını sürdürme. // Ahdinde, sözünde durma. / Ödeme. / Yetişme. // Sözünü tutma / Borcuna sadık olma / Görevini yerine getirme // Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı. Aynı kökten:Fi Fiyat Fiat ifa İstivfa Mufî müstevfa Müstevfi müteveffa Müteveffat Teveffi Vâfi Vâfiye vefa vefat Vefiyat |
vefa و ف يVFY | Kazanımlarına karşılık bedel ödeme gerekliliği, bağlılığını sürdürme. // Ahdinde, sözünde durma. / Ödeme. / Yetişme. // Sözünü tutma / Borcuna sadık olma / Görevini yerine getirme // Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı. Aynı kökten:Fi Fiyat Fiat ifa İstivfa Mufî müstevfa Müstevfi müteveffa Müteveffat Teveffi Vâfi Vâfiye vefa vefat Vefiyat |
Misak و ث قVS!K: | Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Misak و ث قVS!K: | Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Diyanet Meali: 20. Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır. |
13. RAD / 21 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar,
• ALLAH'ın vasl olunmasını emir ettiği şeylere vasl olanlardır...
• ve Rabblerine haşy edenlerdir...
• ve sui hesabtan korkanlardır. Ahiret
VS:L
eMR
VS:L
H:ŞY
RBB
H:VF
SVe
HSB
.mid1853.ss13.as21.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#h:vf-havf#||#sve-sui#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#vs:l-vasl#||#hsb-hesab#||#h:şy-haşy#||#vs:l-vasl#x#VS:L#||#eMR#||#VS:L#||#H:ŞY#||#RBB#||#H:VF#||#SVe#||#HSB#||#h:vf-havf#||#sve-sui#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#vs:l-vasl#||#hsb-hesab#||#h:şy-haşy#||#vs:l-vasl# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Diyanet Meali: 21. Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. |
13. RAD / 22 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar,
• Rabblerinin vechine ibtiga ederek sabır edenlerdir...
• ve salat ikame edenlerdir...
• ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, sırr olarak ve alenen infak edenlerdir...
• ve hasene ile seyyieyi dar edenlerdir.
İşte onlar... darın ukbası onlarındır! İnfakAhiret
S:BR
BG:Y
VCH!
RBB
K:VM
S:LV
NFK:
RZK:
SRR
A:LN
DRe
HSN
SVe
A:K:B
DVR
.mid1854.ss13.as22.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxİnfakxAhiretxxsalatxinfakxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-ikame-i salat#||#sve-seyyie#||#rbb-rabb#||#a:ln-aleni#||#s:br-sabr#||#rzk:-rızk#||#hsn-hasene#||#dre-dar#||#dvr-dar#||#a:k:b-ukba#||#srr-sırr#||#vch!-vech#||#bg:y-ibtiga#||#nfk:-infak#x#S:BR#||#BG:Y#||#VCH!#||#RBB#||#K:VM#||#S:LV#||#NFK:#||#RZK:#||#SRR#||#A:LN#||#DRe#||#HSN#||#SVe#||#A:K:B#||#DVR#||#k:vm-ikame-i salat#||#sve-seyyie#||#rbb-rabb#||#a:ln-aleni#||#s:br-sabr#||#rzk:-rızk#||#hsn-hasene#||#dre-dar#||#dvr-dar#||#a:k:b-ukba#||#srr-sırr#||#vch!-vech#||#bg:y-ibtiga#||#nfk:-infak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri). ukba ع ق بA:K:B | Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. Ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Aleni ع ل نA:LN | Açık olarak, meydanda. Gizli olmayarak.Aynı kökten:Alen Alenen Aleni Aleniyye Aleniyyet Alîn İ'lan ilân İ'lanat İsti'lan İ'tilan Mu'lin Müteallin Taallün Ta'lin |
İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
dar' د ر اDRe | Savmak. Engel olmak. Men etmek. Ansızın haberdar olmak. |
Dâr د و رDVR | Yer, mekan, konak. Memleket.Çğl.DiyarÇğl.DiranAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
Hasen hasene ح س نHSN | İyi. Güzel. Hüsünlü. Güzellik. Güzel olmak. Güzel amel.Çğl.HasenatAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rızk ر ز قRZK: | Allah'ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet. Yiyip içecek şey. Maddi manevi ihtiyaca lazım nimet. // (rızık: doyuran, beslenen, eklenen varlık demek.) Dşl.RızıkÇğl.Erzak Aynı kökten:İrtizak İstirzak Mürtezik Mürtezika Müsterzık Razık rezzak rızk Rızık Erzak Terzik |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
Sırr Sır س ر رSRR | Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.Çğl.SerairAynı kökten:İsrar Serire Serâir Sırr Sır Serair Meserret Mesarr Meserrat Mesrur Mesruriyet Sarr Serra Sirr Esrar Esirre Sürur Tesrir Tesrirât Serir Sürur Surre Surer |
seyyie س و اSVe | Kötülük, günah, suç. Yaramazlık, fenalık.Çğl.seyyiatAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
Diyanet Meali: 22. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. |
13. RAD / 23 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Adn cennetleri…
Ata-babalarından ve zevcelerinden ve zürriyetlerinden salah olanlar da... ona dahil olurlar.
Melekler de, bütün bablardan onlara dahil olurlar. Ahiret
CNN
DH:L
S:LH
eBV
ZVC
Z!RR
MLK
DH:L
KLL
BVB
.mid1855.ss13.as23.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxcennetxadnxx#kll-külli#||#z!rr-zürriyet#||#ebv-eb#||#dh:l-dahil#||#cnn-cennet#||#s:lh-salah#||#bvb-bab#||#mlk-melek#||#zvc-zevc#x#CNN#||#DH:L#||#S:LH#||#eBV#||#ZVC#||#Z!RR#||#MLK#||#DH:L#||#KLL#||#BVB#||#kll-külli#||#z!rr-zürriyet#||#ebv-eb#||#dh:l-dahil#||#cnn-cennet#||#s:lh-salah#||#bvb-bab#||#mlk-melek#||#zvc-zevc# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(bâbin). bab ب و بBVB | Kapı. Kısım. Bölüm. |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
dahil د خ لDH:L | İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş. Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek. Aynı kökten:dahil dahl Dehal Dehalet duhul İddihal İdhal İdhalât Medhal Medahil Medhul müdahil Müdahilîn Müdahilan Müdhal Müdhil Mütedahil |
eb Ebu ا ب وeBV | (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba. Ata. |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
salah ص ل حS:LH | Düzenlemek, şekillendirmek, disiplin vermek. En iyi duruma getirmek. / Nefsden arınarak, Allah ile beraberliğin fark edilmesi. / Her an sahipliğini takınmak, kullanmak. İnsana hizmet etmek için güç almak. / Bir şeyin en iyi hâli. Rahatlık, sulh, iyileşme, düzelme, iyilik. Dine olan bağlılık. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
zürriyet ذ ر رZ!RR | Soy, nesil, döl, kuşak.Çğl.ZürriyatAynı kökten:Tezerruk zerr zerre Zirr Zürre zürriyet Zürriyat |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 23. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): |
13. RAD / 24 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Sabır ettiğiniz şey ile size selam olsun!
Artık darın ukbası... ne de naimdir. Ahiret
SLM
S:BR
NA:M
A:K:B
DVR
.mid1856.ss13.as24.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxcennetxxxxvaadxxhaberxxx#s:br-sabr#||#slm-selam#||#na:m-naim#||#dvr-dar#||#a:k:b-ukba#x#SLM#||#S:BR#||#NA:M#||#A:K:B#||#DVR#||#s:br-sabr#||#slm-selam#||#na:m-naim#||#dvr-dar#||#a:k:b-ukba# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ Selâmun aleykum bi mâ sabertum fe ni’me ukbed dâr(dâri). ukba ع ق بA:K:B | Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. Ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Dâr د و رDVR | Yer, mekan, konak. Memleket.Çğl.DiyarÇğl.DiranAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
Naim ن ع مNA:M | Bol miktardaki nimet. Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış. Nizam-ü hal ve mal. Cennet'in sekiz kısmından dördüncü tabakası. // Taze, körpe. Kılçıksız, yumuşak, kemiksiz. Etli sebze.Aynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
selam س ل مSLM | Selamet. Emniyet. Barış. Huzur. Esenlik. Rahatlık. Bütün korktuklarından emin olma. Salim olma. / Gelip geçici olmama. / Aşina, bilindik. / Söz veya işaretle nezaket gösterme, esenlik dileme, merhaba. / Selam Allah'tandır.
Es Selam : Herşeyinde bir selam, bir rahatlık, bir esenlik var demektir.
Kuddüsüs Selam; takdis edildiği zaman rahatlık temin edilir. Hastalığın arkasından hissedilen rahatlık gibi. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Diyanet Meali: 24. “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” |
13. RAD / 25 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | • Misak vermelerinin sonrasında ALLAH'a ahdlerini nakz edenler...
• ve kendisine vasl olunmasını ALLAH'ın emir ettiği şeyi kata edenler...
• ve arzda fesad çıkaranlar...
işte onlar... Lanet onlaradır! Darın suisi onlaradır! Ahiret
NK:D:
A:H!D
BA:D
VS!K:
K:T:A:
eMR
VS:L
FSD
eRD:
LA:N
SVe
DVR
.mid1857.ss13.as25.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxcehennemxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#la:n-lanet#||#ba:d-bad#||#sve-sui#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#k:t:a:-kata#||#fsd-ifsad#||#dvr-dar#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak#x#NK:D:#||#A:H!D#||#BA:D#||#VS!K:#||#K:T:A:#||#eMR#||#VS:L#||#FSD#||#eRD:#||#LA:N#||#SVe#||#DVR#||#la:n-lanet#||#ba:d-bad#||#sve-sui#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#k:t:a:-kata#||#fsd-ifsad#||#dvr-dar#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَآ أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُوْلَئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri). ahd ahid ع ه دA:H!D | Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant // Vaadetme. Söz verme. / Yemin. And. Misak. / Asır. Devir. / Tevhid. Mukavele. Vasiyet. // tanıma, / yükümlülük, yemin, söz verme. Çğl.UhudAynı kökten:ahd ahid Uhud Ahid Ma'hed Maahid Ma'hudiyyet Muahid müteahhid Müteahhidîn Taahhüd |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Dâr د و رDVR | Yer, mekan, konak. Memleket.Çğl.DiyarÇğl.DiranAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
ifsad ف س دFSD | Bozmak. Azdırmak. Fesada uğratmak. Fitne salmak. Karıştırmak.Çğl.İfsadatAynı kökten:fesad Fesadat ifsad İfsadat İnfisad İstifsad Mifsad müfsid Müfsidîn |
kat'a ق ط عK:T:A: | Kesmek, bölmek, ayırmak. Devre dışı bırakmak, devam edememek, çekilmek. Parça, kısım, bölüm, bir bütünden kesilmiş kısım. Nehir geçme. Yol almaAynı kökten:Ikta' İnkıta' kat'a Kat'an Kat'î Kat'iyyen Kat'iyyet Kıt'a Kıtat Kıtaat Maktu' Maktua Makati' Maktuan |
La'net ل ع نLA:N | Nefret. Tiksinti. Allah'ın rahmetinden mahrumiyyet.Aynı kökten:İltian Laîn Lâin La'n La'net Lian Lüane Mel'ane Mel'anet Melain Mel'un Melain Mülaane Mülaene Mütelain Telaun Tel'in |
Nakz ن ق ضNK:D: | Kurtulmak. Bozmak. Bozucu. Halâs olmak.Aynı kökten:Enkaz İnkaz Minkaz Münakız Müntakız Mütenakız Nakız Nakiz Nakize Nakz Nakzan Nakzen Nakzeyn Nekaz Enkâz Nikz Nukz Enkâz Tenakkuz Tenakuz Tenkiz |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
Misak و ث قVS!K: | Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Diyanet Meali: 25. Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır. |
13. RAD / 26 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | ALLAH, rızkı, dilediği kimse için bast eder ve ikdar eder.
Ancak onlar, dünya hayatı ile ifrah olurlar… oysa dünya hayatı, ahirete metadan başka değildir. Ahiret
BST:
RZK:
ŞYe
K:DR
FRH
HYY
DNV
HYY
DNV
eH:R
MTA:
.mid1858.ss13.as26.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxAhiretxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#şye-şae#||#mta:-meta#||#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#rzk:-rızk#||#bst:-bast#||#k:dr-ikdar#||#hyy-hayat#||#frh-ifrah#x#BST:#||#RZK:#||#ŞYe#||#K:DR#||#FRH#||#HYY#||#DNV#||#HYY#||#DNV#||#eH:R#||#MTA:#||#şye-şae#||#mta:-meta#||#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#rzk:-rızk#||#bst:-bast#||#k:dr-ikdar#||#hyy-hayat#||#frh-ifrah# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اللّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاء وَيَقَدِرُ وَفَرِحُواْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الآخِرَةِ إِلاَّ مَتَاعٌ Allâhu yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdir(yakdiru), ve ferihû bil hayâtid dunyâ, ve mal hayâtud dunyâ fîl âhıreti illâ metâ’u(metâun). Bast ب س طBST: | Genişlemek, açmak, yaymak. Bir şeye el uzatmak. Sevindirmek. Bir mecliste haya sebebiyle olan sıkılmanın gitmesiyle açılmak. Özür kabul etmek. Kaplamak.Aynı kökten:Bâsıt Basit Besait Bast Best Bisat Büsüt Bist İnbisat Mebsut Münbasit Mütebassıt |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
İfrah ف ر حFRH | Ferahlandırmak. Memnun etmek. Belirsiz bir şeyi belirtme. Şübhe ve tereddütü giderme. (Kuş) yavrulama. (Tohum) yeşerme.Aynı kökten:Efran Ferah Ferhan Ferâhî Ferih Ferihan Fârihan İfrah Müfterih Müteferrih Teferruh |
hayat ح ي يHYY | Dirilik. Canlılık. Sağlık. / Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa, avlu. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
İkdar ق د رK:DR | Kudret verme, kuvvetleştirme, güç kazandırma. Geçimini sağlama. Birini kayırma.Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
meta' meta م ت عMTA: | Fayda. Menfaat. Kıymetli eşya. Dünya geçimliği. Tüccar malı.Çğl.EmtiaAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
rızk ر ز قRZK: | Allah'ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet. Yiyip içecek şey. Maddi manevi ihtiyaca lazım nimet. // (rızık: doyuran, beslenen, eklenen varlık demek.) Dşl.RızıkÇğl.Erzak Aynı kökten:İrtizak İstirzak Mürtezik Mürtezika Müsterzık Razık rezzak rızk Rızık Erzak Terzik |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 26. Allah, rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. |
| Ayn Secavendi .mid1859.ss13.as.ssRAD.ns.ny.cs.syf.sure.13.xxxxx |
13. RAD / 27 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Kafirler diyorlar ki:
"Ona Rabbinden bir ayet inzal olaydı ya!"
De ki:
"Muhakkak ki ALLAH, dilediğini dall eder… kendisine inabe edeni ise ihda eder."
K:VL
KFR
NZL
eYY
RBB
K:VL
D:LL
ŞYe
H!DY
NVB
.mid1860.ss13.as27.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxxxxvaadxxhaberxxx#şye-şae#||#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#kfr-kafir#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#nvb-inabe#||#nzl-inzal#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KFR#||#NZL#||#eYY#||#RBB#||#K:VL#||#D:LL#||#ŞYe#||#H!DY#||#NVB#||#şye-şae#||#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#kfr-kafir#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#nvb-inabe#||#nzl-inzal#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْلاَ أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ قُلْ إِنَّ اللّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
İnabe ن و بNVB | Yönelme, gönül verme, Hak'ka teslimiyetle yönelme. / Ona tövbe ve samimi amelle dönüş yapmak.Aynı kökten:İnabe İstinabe Menab Münavebe Münavebeten Münib Naib Naibe Nevb Nevbet Nevvab Niyabet nöbet Nevbe Nüveb Nüvb Nüvbe Tenavüb |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 27. İnkâr edenler diyorlar ki: “Ona (Muhammed’e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.” |
13. RAD / 28 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 251 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar,
• iman edenler ve ALLAH'ı zikir etmek ile kalbleri tatmin olanlardır.
Değil mi ki... Kalbler, ALLAH'ı zikir etmek ile tatmin olur!?
eMN
T:MN
K:LB
Z!KR
Z!KR
T:MN
K:LB
.mid1861.ss13.as28.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf251.sure.13.xxxxximanxxximan-duruxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#emn-iman#||#k:lb-kalb#||#z!kr-zikir#||#t:mn-tatmin#x#eMN#||#T:MN#||#K:LB#||#Z!KR#||#Z!KR#||#T:MN#||#K:LB#||#emn-iman#||#k:lb-kalb#||#z!kr-zikir#||#t:mn-tatmin# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu). iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
Tatmin ط م نT:MN | İkna etmek. Kandırmak. İnsanın kalbini emin etmek. Rahatlandırmak.Aynı kökten:itminan mutmain Tamn Tatmin Tuma'nine |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Diyanet Meali: 28. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. |
13. RAD / 29 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar,
• iman edenler ve salih ameller işleyenlerdir…
• Tuba ve hüsn meab onlar içindir.
eMN
A:ML
S:LH
T:YB
HSN
eVB
.mid1862.ss13.as29.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xxxxximanxxximan-duruxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#hsn-hüsn#||#t:yb-tuba#||#evb-meab#x#eMN#||#A:ML#||#S:LH#||#T:YB#||#HSN#||#eVB#||#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#hsn-hüsn#||#t:yb-tuba#||#evb-meab# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin). iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Meab ا و بeVB | Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Aynı kökten:Ayib Evb Evbe Eybe Evvab İyab Meab |
Hüsn Hüsün ح س نHSN | Güzellik. İyilik. Eksiksizlik. Çğl.HüsniyyatAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
salih amel ص ل حS:LH | Allah'ın emrini bizatihi duyarak, ve itaat ederek, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker esası ile yapılan ameller. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Tuba ط ي بT:YB | Ne hoş. Ne iyi. / Her şeyin iyisi ve efdali. / İyilik, güzellik. / Baht. / Cennette bulunan ve kökü semada, dalları ednada olan ağaç. / Çok berrak ve saf olan. Aynı kökten:mutayyeb mütetayyib tabe tayyib Tayyibe tayyibat Tıybe Tuba |
Diyanet Meali: 29. İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır. |
13. RAD / 30 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Bu böyledir!
Öncelerinden ümmetler hilv olmuş olan bir ümmette... sana vahy ettiğimizi onlara tilavet etmen için seni BİZ irsal ettik.
Onlar rahmana kafir oluyorlar.
De ki:
"O, benim Rabbimdir! O'ndan başka ilah yoktur!
Ben, O'na tevekkül ettim!
Benim metabım (tevbe makamım) O'dur!"
RSL
eMM
H:LV
K:BL
eMM
TLV
VHY
KFR
RHM
K:VL
RBB
eLH!
VKL
TVB
.mid1863.ss13.as30.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xxxx#k:bl-kabl#||#vhy-vahy#||#elh!-ilah#||#vkl-tevekkül#||#rbb-rabb#||#rhm-rahman#||#kfr-küfr#||#tvb-metab#||#h:lv-hilv#||#emm-ümmet#||#tlv-tilavet#||#rsl-irsal#||#k:vl-xxoxx#x#RSL#||#eMM#||#H:LV#||#K:BL#||#eMM#||#TLV#||#VHY#||#KFR#||#RHM#||#K:VL#||#RBB#||#eLH!#||#VKL#||#TVB#||#k:bl-kabl#||#vhy-vahy#||#elh!-ilah#||#vkl-tevekkül#||#rbb-rabb#||#rhm-rahman#||#kfr-küfr#||#tvb-metab#||#h:lv-hilv#||#emm-ümmet#||#tlv-tilavet#||#rsl-irsal#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 كَذَلِكَ أَرْسَلْنَاكَ فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَا أُمَمٌ لِّتَتْلُوَ عَلَيْهِمُ الَّذِيَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمَنِ قُلْ هُوَ رَبِّي لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ Kezâlike erselnâke fî ummetin kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân(rahmâni), kul huve rabbî lâ ilâhe illâ hû(hûve), aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb(metâbi). ilah ا ل هeLH! | Güvenilen şey. Değer verilen şey. Tapınılan. Put. Dşl.ilaheÇğl.aliheAynı kökten:ilah ilahe alihe ilahi ilahiyat İlahiyyun |
ümmet ا م مeMM | Cemaat, kavim, taife. Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir dille konuşan millet.Çğl.ÜmemAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
Hilv Hulüv خ ل وH:LV | Boş oluş. Boşluk. Gelip geçmiş olma. Boşa çıkmış olma. Devri geçmiş olma. Aynı kökten:Halâ' Halevat Hali Ahliya Haliyen Haliyye Halle halvet Hilv Hulüv Hulu Ihla' İhla Tahalli Tahliye Tehi |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Küfr küfür ك ف رKFR | Örtmek. Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz. Aynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rahman ر ح مRHM | Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adalet sahibi.
Er Rahman : ALLAH'ın düzelticiliğinin, terbiye ediciliğinin, eğiticiliğinin ismidir. Olumsuzlukların olumluya dönmesi, düzelmesi, her şeyin olması gereken düzene kavuşması ALLAH'ın Rahmetidir. İkaz edilen toplumların, yanlış olan hallerden Sırat-ı müstakime yani her an ALLAH'ın emrini duyarak ve uygu ile yaşamaya yönelmeleri ALLAH'ın Rahmetiyle olacaktır. Çğl.erhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
irsal ر س لRSL | Taşımak. / Göndermek, gönderilmek, yollamak, getirmek, götürmek. / Havale kılma. Elçi gönderme. / Salıvermek. Kendi haline koymak. / Sürü sahibi olmak. Çğl.İrsalatAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
tilavet ت ل وTLV | İkinci bir şeyden okumak. Tali olandan okumak. Takib etmek. Arkasına düşmek.Aynı kökten:Tali tilavet tilv Tülüv |
Metab ت و بTVB | Tevbe edilecek makam. / Rücu edilecek, geri dönülecek yer. Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
vahy vahiy و ح يVHY | Emrin, bir fikrin veya bir hakikatın, Allah tarafından, Rasul noktasından İnsan'a inzal olması. |
tevekkül و ك لVKL | Kendini vekil ettirmek. / İşi, sahibinin vekili olarak yapmak. / Üzerine aldığı vekalet görevini yerine getirip, kararı asalet sahibine terk etmek. // Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. / Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. / Yeis ve kederden uzak olmak. Aynı kökten:Müekkel Müekkil Mütevakil Mütevekkil Müvekkel Müvekkil Tevakül tevekkül Tevkil vekalet Vekâleten vekil Vükelâ |
Diyanet Meali: 30. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.” |
13. RAD / 31 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | "Dağları seyir ettirebilen... veya arzı kata ettirebilen... veya mevt olmuşlara kelime ettirilebilen bir Kur'an olsaydı ya!..."
Bilakis!
Emirler cemian ALLAH'ındır!
İman edenler... ALLAH'ın şayet dileseydi, nası cemian hidayete erdireceğine iyas olmadılar mı!
Kafirler, ALLAH'ın vaadi gelinceye kadar... sanat ettikleri şeyler ile kendilerine karia isabet ettirmeye... veya darlarından karib olarak hulul ettirmeye, zeyl ederler (ara vermeden devam ederler).
Muhakkak ki ALLAH, vaad ettiğine hilaf etmez!
K:Re
SYR
CBL
K:T:A:
eRD:
KLM
MVT
eMR
CMA:
YeS
eMN
ŞYe
H!DY
NVS
CMA:
ZYL
KFR
S:VB
S:NA:
K:RA:
HLL
K:RB
DVR
eTY
VA:D
H:LF
VA:D
.mid1864.ss13.as31.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xx*3xxxkuranximanxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#şye-şae#||#nvs-nas#||#h:lf-hilaf#||#cbl-cebel#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#emn-iman#||#cma:-cemian#||#syr-seyr#||#va:d-miad#||#va:d-vaad#||#s:vb-isabet#||#kfr-kafir#||#k:t:a:-kata#||#yes-iyas#||#k:ra:-karia#||#dvr-dar#||#k:rb-karib#||#hll-hulul#||#zyl-zeyl#||#h!dy-hidayet#||#s:na:-sanat#||#k:re-kuran#||#mvt-mevt#||#klm-kelime#||#ety-xxoxx#x#K:Re#||#SYR#||#CBL#||#K:T:A:#||#eRD:#||#KLM#||#MVT#||#eMR#||#CMA:#||#YeS#||#eMN#||#ŞYe#||#H!DY#||#NVS#||#CMA:#||#ZYL#||#KFR#||#S:VB#||#S:NA:#||#K:RA:#||#HLL#||#K:RB#||#DVR#||#eTY#||#VA:D#||#H:LF#||#VA:D#||#şye-şae#||#nvs-nas#||#h:lf-hilaf#||#cbl-cebel#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#emn-iman#||#cma:-cemian#||#syr-seyr#||#va:d-miad#||#va:d-vaad#||#s:vb-isabet#||#kfr-kafir#||#k:t:a:-kata#||#yes-iyas#||#k:ra:-karia#||#dvr-dar#||#k:rb-karib#||#hll-hulul#||#zyl-zeyl#||#h!dy-hidayet#||#s:na:-sanat#||#k:re-kuran#||#mvt-mevt#||#klm-kelime#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَى بَل لِّلّهِ الأَمْرُ جَمِيعًا أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُواْ أَن لَّوْ يَشَاء اللّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا وَلاَ يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُواْ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُواْ قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِّن دَارِهِمْ حَتَّى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le heden nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde). cebel ج ب لCBL | Dağ.Çğl.CibalAynı kökten:cebel Cibal Cebl Cibill Cibillât Cibillet Cibillî Ciblet Cüble |
cemian ج م عCMA: | Topluca. Hep beraber. Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
Dâr د و رDVR | Yer, mekan, konak. Memleket.Çğl.DiyarÇğl.DiranAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hilaf خ ل فH:LF | Ters, karşı, zıd. Karşı koymak. Muhalefet etmek.Aynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
Hulul ح ل لHLL | Girme. Dâhil olma. İçine gizlice giriş. / Birinin veya birkaç kimsenin sevgi veya itimadını kazanmak, içlerine onlardan görünüp girmek. / Halletmek. Vuku' bulmak. Zuhur etmek. / Gelip çatmak. / Bir menzile inmek. / Kim: Bazı akıcı cisimlerin vücud mesâmâtından kolaylıkla geçebilmesi ve bu esâsa dayanan kimya tahlil usulü.
/ Fiz: Mesamatı olan bir perde ile ayrılan iki akıcı cisimde mevcut bazı maddelerin birinden diğerine geçmesi hâdisesi ki, barsaklarda olan imtisas bu tarzdadır. Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
kari'a Karia ق ر عK:RA: | Vuran, çarpan. Kapıyı çalan. Yürekleri hoplatan. Ansızın gelen belâ. Peygamberimiz'in düşman üzerine saldığı asker grubu. Pek şiddetli rüzgâr.Çğl.Kavari'Aynı kökten:kari'a Karia Kavari' |
karib ق ر بK:RB | Çok yakın. En yakın. / Yakın hısım. Aynı kökten:akraba Ekarib Akrebiyyet iktirab İstikrab karib Kerrubî Kerrubiyyun Mukarrebûn Kırban kurb kurbiyet Kurban Karabin kurbet karabet Mukarebet Mukarib mukarreb Mukarrebun Mukarrib Müstakrib mütekarib Mütekarrib Mütekarribe Mütekarribîn Takarrüb Takrib Takriben Takribî |
Kur'an ق ر اK:Re | Kuran. Yönlendiren, yöneten. / Allah'tan mahluka her an gelmeye devam eden emirler. Aynı kökten:ikra karie Kariât kıraat kur' Ekrâ Kur'an |
kat'a ق ط عK:T:A: | Kesmek, bölmek, ayırmak. Devre dışı bırakmak, devam edememek, çekilmek. Parça, kısım, bölüm, bir bütünden kesilmiş kısım. Nehir geçme. Yol almaAynı kökten:Ikta' İnkıta' kat'a Kat'an Kat'î Kat'iyyen Kat'iyyet Kıt'a Kıtat Kıtaat Maktu' Maktua Makati' Maktuan |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
mevt م و تMVT | Dünya yaşantısının yüklediği görevlerden paydos olma hali.Aynı kökten:İmate memat Memut Men'a Men'at Menaî Menie Meniyye Mevat mevt meyyit Meyt mevta emvat muvat Müvat mümit Temavüt |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
San'at ص ن عS:NA: | Ustalık, hüner, mârifet. Sanat. Ustalıkla yapılan iş, fiil. Bilgi ile yardım etme. Çğl.SanayiAynı kökten:Isna' İstısna' San'at Sanayi Sania Sanai' Sani'iyyet |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Seyr س ي رSYR | Yürüyüş. Eğlenme ve ibret için bakma. Gezip görme. Görülecek şey ve yer. Uzaktan bakıp karışmama. Yolculuk.Aynı kökten:Müsayere Sair Seyr Seyruret Seyyar Seyyare Seyyarat Siret Siyer Tesyir Tesyirât |
Miad و ع دVA:D | Vaad edilen gelecek zaman veya yer. Müsaade edilen zaman. Kıyâmet. Mahşer. Vaad. Müddet.Çğl.MevaidAynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
İyas ي ا سYeS | Yeis hali. Ümidsizlik ve kederli oluş.Aynı kökten:İyas Muvayese Müeyyis Yeis Ye's |
Zeyl ز ي لZYL | Ek, ilâve, bir şeyin altı, devamı. Etek. (ma, la veya lam olumsuz ön ekleri ile) hala devam etmek, durmadan devam etmekÇğl.EzyalÇğl.ZüyulAynı kökten:Müzal Müzeyyel Tezyil Zayil Zâyile Zeyl Ezyal Züyul Zeylen Zeyliyât |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 31. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. |
| Ayn Secavendi .mid1865.ss13.as.ssRAD.ns.ny.cs.syf.sure.13.xxxxx |
13. RAD / 32 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Senden önce de Rasullere istihza edilmişti… ve ardından BEN, kafirlere imla etmiştim... sonra da onları ahz etmiştim!
Nasıl olmuştu ikabım!?
H!Ze
RSL
K:BL
MLV
KFR
eH:Z!
KYF
KVN
A:K:B
.mid1866.ss13.as32.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xxxxxrasulxx#k:bl-kabl#||#kyf-keyfe#||#kfr-kafir#||#a:k:b-ikab#||#rsl-rasul#||#eh:z!-ahz#||#h!ze-istihza#||#mlv-imla#||#kvn-xoxox#x#H!Ze#||#RSL#||#K:BL#||#MLV#||#KFR#||#eH:Z!#||#KYF#||#KVN#||#A:K:B#||#k:bl-kabl#||#kyf-keyfe#||#kfr-kafir#||#a:k:b-ikab#||#rsl-rasul#||#eh:z!-ahz#||#h!ze-istihza#||#mlv-imla#||#kvn-xoxox# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَمْلَيْتُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe emleytu lillezîne keferû summe ehaztuhum, fe keyfe kâne ıkâb(ıkâbi). İkab ع ق بA:K:B | Şiddetli azab, eziyet, ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
ahz ا خ ذeH:Z! | Ele geçirmek. Elde etmek. Alma. Tutma. Esir alma. Kabul etme. Zorla alma. / İşkence etme. // türetilen-çıkarsanan, kabul edilmiş / bir antlaşmayı kabul etmek / sarsılmış-etkilenmiş / ustalık kazanmak, yok etmek, cezbetmek, büyülemek. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
istihza ه ز اH!Ze | Alay etmek, birisi ile eğlenmek. Birisini gülünç duruma düşürmek, maskara etmek.Aynı kökten:hüzüv istihza müstehzi |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
keyfe ك ي فKYF | Nasıl? Sağlık, afiyet. Memnuniyet.Aynı kökten:keyf keyif keyfe keyfiyyet mükeyyif Mükeyyifât |
İmla م ل وMLV | Doldurma, doldurulma. Yazı yazma. (Dikte) Bir dildeki kelime ve sözleri doğru yazma bilgisi. Müddeti mühlet vererek uzatma. Aynı kökten:İmla İstimla meliyy mella |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
Diyanet Meali: 32. Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre (mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! |
13. RAD / 33 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Kimler onlar!?... O, bütün nefs üzre, kesb ettikleri şeylerle kaimken... ALLAH'a şerik kılanlar!?
De ki:
"İsimlendirin onları bakalım!...
ya O'nun arzda alim olmadığı bir şeyle haber verirsiniz... ya da kavlden zahir (içi boş laf) ile!?
Bilakis!
Kafirlere, kendi mekrleri ziynetlendirildi... ve sebilden sadd edildi onlar!
ALLAH'ın dall ettiği kimse... artık ona, hadiy yoktur! Ahiret
K:VM
KLL
NFS
KSB
CA:L
ŞRK
K:VL
SMV
NBe
A:LM
eRD:
Z:H!R
K:VL
ZYN
KFR
MKR
S:DD
SBL
D:LL
H!DY
.mid1867.ss13.as33.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xxxAhiretx#k:vm-kaim#||#kll-külli#||#k:vl-kavl#||#sbl-sebil#||#erd:-arz#||#smv-isim#||#a:lm-alim#||#nfs-nefs#||#ksb-kesb#||#zyn-zeyn#||#kfr-kafir#||#nbe-nebe#||#z:h!r-zahir#||#mkr-mekr#||#d:ll-dalalet#||#s:dd-sadd#||#şrk-şerik#||#h!dy-hadi#||#ca:l-xxoxx#||#kvn-xoxox#x#K:VM#||#KLL#||#NFS#||#KSB#||#CA:L#||#ŞRK#||#K:VL#||#SMV#||#NBe#||#A:LM#||#eRD:#||#Z:H!R#||#K:VL#||#ZYN#||#KFR#||#MKR#||#S:DD#||#SBL#||#D:LL#||#H!DY#||#k:vm-kaim#||#kll-külli#||#k:vl-kavl#||#sbl-sebil#||#erd:-arz#||#smv-isim#||#a:lm-alim#||#nfs-nefs#||#ksb-kesb#||#zyn-zeyn#||#kfr-kafir#||#nbe-nebe#||#z:h!r-zahir#||#mkr-mekr#||#d:ll-dalalet#||#s:dd-sadd#||#şrk-şerik#||#h!dy-hadi#||#ca:l-xxoxx#||#kvn-xoxox# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَفَمَنْ هُوَ قَآئِمٌ عَلَى كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَجَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء قُلْ سَمُّوهُمْ أَمْ تُنَبِّئُونَهُ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي الأَرْضِ أَم بِظَاهِرٍ مِّنَ الْقَوْلِ بَلْ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ مَكْرُهُمْ وَصُدُّواْ عَنِ السَّبِيلِ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ E fe men huve kâimun alâ kulli nefsin bi mâ kesebet, ve cealû lillâhi şurekâ’(şurekâe), kul semmûhum, em tunebbiûnehu bi mâ lâ ya’lemu fîl ardı em bi zâhirin minel kavl(kavli), bel zuyyine lillezîne keferû mekruhum ve suddû anis sebîl(sebîli), ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Hâdî Hadiy ه د يH!DY | Hidayete ermiş. Mürşid. Rehber, delil. Hidayet yolunu gösteren. Hidayete, doğruluğa eriştiren. Önde giden.
El Hadi : Hayatın teşekkül etmesi. Bomboş bir hayatın teşekkül etmiş hali. Hidayete erdirenÇğl.HüdatÇğl.HevadîÇğl.HidatAynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kavl kavil ق و لK:VL | Anlaşma. Sözleşme. Konuşulan söz. Söz cümlesi. İtikad, delalet. Tarif. İlham.Çğl.AkvalÇğl.AkavilAynı kökten:ikale kavl kavil Akval Akavil kavval makal makul mikvel Makavil mütekavvil Mütekavvilîn takvil Takvilât tekavül |
kaim ق و مK:VM | Ayakta duran. Mevcut. Baki. Sürekli itaat haliden olan. Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
Mekr Mekir م ك رMKR | Hile. Aldatma. Oyun. Düzen. (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır.)Çğl.MükurAynı kökten:İmtikâr Makir Mekkâr Mekkârî Mekr Mekir Mükur Mümakere |
nebe' ن ب اNBe | Yeni haber. / Haber ile Nebe nin farkı: Haber; olan olmuştur, haberi ardından yapılır. Nebe; olan henüz olmamıştır, haberi gelmekle beraber olur. Aynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
Sadd ص د دS:DD | Yüz çevirmek. Men etmek. Bir şeyden birini vazgeçirmek. Fikir, niyet, kasd. Yakınlık, civar. Konuşulan husus.Aynı kökten:Esadd Isdad Sadd Sadid sudud |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
isim س م وSMV | Bir şeyin zihinde doğmasını sağlayan işaret ve alamet. Tek başına anlaşılır bir manaya delalet eden kelime. Çğl.esmaÇğl.esamiAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Zahir ظ ه رZ:H!R | Görünen, aşikar olan. Açık, belli, meydanda olan. Görünüşe göre. Şüphesiz. Suret. Dış yüz. Görünüş. Anlaşılan. Meğer. Galiba. Zannederim. Elbette. Arka çıkmak. Destek vermek.
Ez Zahir : Görünen zuhurat fiili. Çğl.zevahirAynı kökten:.Zahir Azhar izhar mazhar Muzahhir Müstazhir Mustazhir Mütezahhir Mütezahir Müzaheret Muzahere müzahir Müzhir Salatüz zuhr Tazhir Tezahhür Tezahür Tezahürât Zahir zevahir zahr zuhur ezhâr zıhar Zuhr zuhur |
Zeyn ز ي نZYN | Zinet, süs. Süslemek.Aynı kökten:Mütezeyyin Müzeyyen Müzeyyenât Müzeyyin Tezeyyün Tezeyyünât Tezyin Tezyinât Zeyn Zinet Ziynet |
şerik ش ر كŞRK | Ortak. Arkadaş.Çğl.ŞürekaAynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
Diyanet Meali: 33. Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur. |
13. RAD / 34 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 252 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Dünya hayatında azab, onlar içindir!
Ahiret azabı ise, elbette daha şakktır!... ve onlar için ALLAH'tan vaky edecek de yoktur! Ahiret
A:Z!B
HYY
DNV
A:Z!B
eH:R
ŞK:K:
VK:Y
.mid1868.ss13.as34.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf252.sure.13.xxxAhiretxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#a:z!b-azab#||#şk:k:-şakk#||#vk:y-vaky#||#hyy-hayat#x#A:Z!B#||#HYY#||#DNV#||#A:Z!B#||#eH:R#||#ŞK:K:#||#VK:Y#||#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#a:z!b-azab#||#şk:k:-şakk#||#vk:y-vaky#||#hyy-hayat# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَّهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الآخِرَةِ أَشَقُّ وَمَا لَهُم مِّنَ اللّهِ مِن وَاقٍ Lehum azâbun fîl hayâtid dunyâ ve le azâbul âhıreti eşakk(eşakku), ve mâ lehum minallâhi min vâk(vâkın). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
hayat ح ي يHYY | Dirilik. Canlılık. Sağlık. / Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa, avlu. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
Vaky Vıky و ق يVK:Y | Korumak. Sakınmak. Sakındırmak. / Saygı ve sevgiden kaynaklanan korku ile beraber kıyamama ve/veya sakınma durumu. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
şakk ش ق قŞK:K: | Yarık, çatlak. Yarılma, çatlama. / Yırtılma. Yırtma. / Kırma. Zorlanma, zorluk. / Eziyetli, zahmet verici, güç. Aynı kökten:eşakk İnşikak iştikak Meşâkka meşakkat Meşâkk Münşakk şakk şık Şikak Teşakk teşakkuk teşkik |
Diyanet Meali: 34. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur. |
13. RAD / 35 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Muttakilere vaad edilen cennetin meseli şöyledir;
Altından nehirler cereyan eder... Onun ükülleri ve onun zıllı daimdir.
İşte bu, ittika edenlerin ukbasıdır.
Kafirlerin ukbası ise nardır! Ahiret
MS!L
CNN
VA:D
VK:Y
CRY
THT
NH!R
eKL
DVM
Z:LL
A:K:B
VK:Y
A:K:B
KFR
NVR
.mid1869.ss13.as35.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxAhiretxxcennetxx#nh!r-nehir#||#tht-taht#||#va:d-vaad#||#ekl-ükül#||#kfr-kafir#||#cnn-cennet#||#a:k:b-ukba#||#vk:y-ittika#||#vk:y-muttaki#||#ms!l-mesel#||#z:ll-zıll#||#nvr-nar#||#cry-cereyan#||#dvm-daim#x#MS!L#||#CNN#||#VA:D#||#VK:Y#||#CRY#||#THT#||#NH!R#||#eKL#||#DVM#||#Z:LL#||#A:K:B#||#VK:Y#||#A:K:B#||#KFR#||#NVR#||#nh!r-nehir#||#tht-taht#||#va:d-vaad#||#ekl-ükül#||#kfr-kafir#||#cnn-cennet#||#a:k:b-ukba#||#vk:y-ittika#||#vk:y-muttaki#||#ms!l-mesel#||#z:ll-zıll#||#nvr-nar#||#cry-cereyan#||#dvm-daim# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 مَّثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), ukuluhâ dâimun ve zilluhâ, tilke ukbellezînettekav ve ukbel kâfirînen nâr(nâru). ukba ع ق بA:K:B | Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. Ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
Daim د و مDVM | Devam eden.Aynı kökten:Daim Daima Daimî Devam Deymumet Deymumî İdame İdman İstidame Müdam Müdavemet Müdavim Müdavimîn Müdmin Müstedam Müstedîm |
Ükl Ükül ا ك لeKL | Meyve, yiyecek, azık. Zekâ.Aynı kökten:Âkil Âkile Ekile ekl Ekul Me'kel Me'kul Teekkül Ükl Ükül Ükle Ükel |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
Nehr nehir ن ه رNH!R | Nehir. Irmak, çay. Akarsu. Vüs'at, bolluk. Genişlik. Neher.Çğl.EnharÇğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
Taht Tahte ت ح تTHT | Alt. Aşağı. Altı. Aşağısı. Gr: Gelecek olan zamir. |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Muttaki و ق يVK:Y | İttika eden. Takva sahibi olan. Kendisini takva sahibi yapan. Ehl-i takva. Çğl.MüttakînAynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Zıll ظ ل لZ:LL | Gölge. Perde. Mc: Sahip çıkma, koruma, himaye etme.Çğl.AzlalÇğl.ZululÇğl.ZılalAynı kökten:İstizlal İzlal Mazalle Mazâil Mustazill Mutazallil Muzallel Müstazıll Tazallül Tazlil Zalil Zıll Azlal Zulul Zılal Zılliyet Zulle Zulel |
Diyanet Meali: 35. Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkâr edenlerin sonu ise ateştir. |
13. RAD / 36 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, sana inzal ettiğimiz şey ile ifrah olurlar. Ancak bu hizblerden öylesi de vardı ki... onun bir kısmını inkar ederler.
De ki:
"Muhakkak ben... ancak, ALLAH'a abd olmaya ve de O'na şirk koşmamaya emir olundum. O'na davet ediyorum. Meab O'nadır."
eTY
KTB
FRH
NZL
HZB
NKR
BA:D:
K:VL
eMR
A:BD
ŞRK
DA:V
eVB
.mid1870.ss13.as36.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxxxxkitabxxx#da:v-davet#||#ktb-kitab#||#emr-umur#||#ba:d:-bazı#||#a:bd-abd#||#nzl-inzal#||#hzb-hizb#||#evb-meab#||#şrk-şirk#||#nkr-inkar#||#frh-ifrah#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#eTY#||#KTB#||#FRH#||#NZL#||#HZB#||#NKR#||#BA:D:#||#K:VL#||#eMR#||#A:BD#||#ŞRK#||#DA:V#||#eVB#||#da:v-davet#||#ktb-kitab#||#emr-umur#||#ba:d:-bazı#||#a:bd-abd#||#nzl-inzal#||#hzb-hizb#||#evb-meab#||#şrk-şirk#||#nkr-inkar#||#frh-ifrah#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمِنَ الأَحْزَابِ مَن يُنكِرُ بَعْضَهُ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللّهَ وَلا أُشْرِكَ بِهِ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ Vellezîne âteynâhumul kitâbe yefrehûne bimâ unzile ileyke ve minel ahzâbi men yunkiru ba’dah(ba’dahu), kul innemâ umirtu en a’budallâhe ve lâ uşrike bih(bihî), ileyhi ed’û ve ileyhi meâb(meâbi). abd abid ع ب دA:BD | Emir alan ve aldığı emri yerine getiren. Buna mecbur olan. / Hareketlerini belirleyecek emirleri almak üzere mabuda bağlantılı olmak. / Köle. Dşl.abideÇğl.a'bideÇğl.ibadAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
emr emir ا م رeMR | İş buyurma. Buyurulan şey. Madde, husus, hadise.Çğl.EvamirÇğl.UmurAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
Meab ا و بeVB | Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Aynı kökten:Ayib Evb Evbe Eybe Evvab İyab Meab |
İfrah ف ر حFRH | Ferahlandırmak. Memnun etmek. Belirsiz bir şeyi belirtme. Şübhe ve tereddütü giderme. (Kuş) yavrulama. (Tohum) yeşerme.Aynı kökten:Efran Ferah Ferhan Ferâhî Ferih Ferihan Fârihan İfrah Müfterih Müteferrih Teferruh |
hizb hizib ح ز بHZB | Bölük. Kısım. Grup. Cemaat. Takım. Fırka. Taraftar. Toprağı katı yer. Kur'ânın kısımları. Çğl.AhzabAynı kökten:hizb hizib Ahzab Tahazzüb Tahzib |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
İnkâr ن ك رNKR | Bilmeme, tanımama. Yaptığını ve söylediğini gizleme. Yapmadım deme ve ayak direme. Reddetme. Aynı kökten:Enker İnkâr İstinkâr Menkur Münakere münker Münkir Münkirîn Müstenker Müstenkir Mütenekkir Mütenekkiren nankör Nekir Nekire Nekerât nekr Nekre Nükr Nükre Tenekkür Tenkir |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
şirk ش ر كŞRK | Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek.Aynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
Diyanet Meali: 36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır.” |
13. RAD / 37 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Bu böyledir!
BİZ onu, arabiyye hüküm olarak inzal ettik.
İlimden sana verilenin sonrasında... eğer onların hevalarına tabi olursan, senin için ALLAH'tan veliy de olmaz… vaky edecek de!
NZL
HKM
A:RB
TBA:
H!VY
BA:D
CYe
A:LM
VLY
VK:Y
.mid1871.ss13.as37.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#ba:d-bad#||#a:rb-arabiyye#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#vly-veliy#||#vk:y-vaky#||#nzl-inzal#||#hkm-hüküm#||#h!vy-heva#||#cye-xxoxx#x#NZL#||#HKM#||#A:RB#||#TBA:#||#H!VY#||#BA:D#||#CYe#||#A:LM#||#VLY#||#VK:Y#||#ba:d-bad#||#a:rb-arabiyye#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#vly-veliy#||#vk:y-vaky#||#nzl-inzal#||#hkm-hüküm#||#h!vy-heva#||#cye-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْمًا عَرَبِيًّا وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاقٍ Ve kezâlike enzelnâhu hukmen arabiyyâ(arabiyyen), ve le initteba’te ehvâehum ba’de mâ câeke minel ilmi mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ vâk(vâkın). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Arabiyye ع ر بA:RB | Saf, açık, sade, yalın, pürüzsüz, hatadan-kusurdan uzak olarak, fasih konuşma ile açıklanmış, ifade edilmiş berrak ve akıcı ifade. / Arapların konuştuğu dil. Aynı kökten:Arab Arabiyye Arub Urb Urub Arube Earab E'rab Urban İ'rab İrabe İrabet İrb İrbe Ârâb İsti'rab İstirabe Muarreb Müsta'rib Mütearribe Taarrüb Urba Urbun |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Hava Hevâ ه و يH!VY | Dünyayı çeviren atmosfer. Yer ile gök arası. Hafif yel. Bir binanın üzerine kat çıkma hakkı. Bir yerin hâli ve sıhhat bakımından durumu. Müzikte ezgili ses, sadâ.Aynı kökten:Ehva Hava Hevâ Havaî Havâiyât Haviye Heva Ehviye Ehva Hevahî Hüvve Hevvât İstihva Tehviye |
hükm hüküm ح ك مHKM | Karar. Emir. Kuvvet. Hakimlik. Amirlik. İrade. Kumanda. Nüfuz. Kadılık etmek. Tesir. Cari olmak. Makam. Bir davanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki rabıtayı tasdik veya inkar etmek.Çğl.AhkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
Vaky Vıky و ق يVK:Y | Korumak. Sakınmak. Sakındırmak. / Saygı ve sevgiden kaynaklanan korku ile beraber kıyamama ve/veya sakınma durumu. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
veli veliy و ل يVLY | Sahib, mâlik. Evliya. Dost Muin. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. Sıddık. Baba. Babanın babası, ced.
El Veli : ALLAH'ın inanmak fiilidir. İnsan, özünün inancı ile ALLAH'la birleşince veli oluyor. Çğl.EvliyaAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: 37. Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
| Ayn Secavendi .mid1872.ss13.as.ssRAD.ns.ny.cs.syf.sure.13.xxxxx |
13. RAD / 38 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Senin öncenden de Rasuller irsal etmiştik… onlara da zevceler ve zürriyet kılmıştık.
Bir Rasul olamaz ki… ALLAH'ın izni ile olmadan bir ayet ile gelsin!
Bütün eceller için kitab vardır.
RSL
RSL
K:BL
CA:L
ZVC
Z!RR
KVN
RSL
eTY
eYY
eZ!N
KLL
eCL
KTB
.mid1873.ss13.as38.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxxxrasulxxxxkitabxxx#k:bl-kabl#||#kll-külli#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#z!rr-zürriyet#||#ecl-ecel#||#rsl-rasul#||#zvc-zevc#||#ez!n-izin#||#zvc-zevc#||#ca:l-xxoxx#||#ety-xxoxx#||#kvn-kane#x#RSL#||#RSL#||#K:BL#||#CA:L#||#ZVC#||#Z!RR#||#KVN#||#RSL#||#eTY#||#eYY#||#eZ!N#||#KLL#||#eCL#||#KTB#||#k:bl-kabl#||#kll-külli#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#z!rr-zürriyet#||#ecl-ecel#||#rsl-rasul#||#zvc-zevc#||#ez!n-izin#||#zvc-zevc#||#ca:l-xxoxx#||#ety-xxoxx#||#kvn-kane# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeh(zurriyyeten), ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), li kulli ecelin kitâb(kitâbun). Ecel ا ج لeCL | Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. İleride olacağı şüphesiz olan.Çğl.AcalAynı kökten:Ecel Acal Eceliyyet Ecl Müeccel Müste'cel Te'cil |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
izn izin ا ذ نeZ!N | Yasağı kaldırmak. Bir şeye ruhsat vermek. Yol vermek. Hizmetten çıkarmak.Aynı kökten:ezan izan izn izin Me'zene Meâzin Me'zun Me'zunîn Me'zuniyet Müezzin Müezzinîn müste'zen müste'zin Te'zin üzn Azan |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
zürriyet ذ ر رZ!RR | Soy, nesil, döl, kuşak.Çğl.ZürriyatAynı kökten:Tezerruk zerr zerre Zirr Zürre zürriyet Zürriyat |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 38. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. |
13. RAD / 39 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | ALLAH, dilediğini mahv eder ve de sabitler.
Umm-ul Kitab (ana kitab, kitabın esası) O'nun indindedir.
MHV
ŞYe
S!BT
A:ND
eMM
KTB
.mid1874.ss13.as39.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#şye-şae#||#ktb-kitab#||#a:nd-ind#||#mhv-mahv#||#s!bt-sabit#||#emm-ümm#x#MHV#||#ŞYe#||#S!BT#||#A:ND#||#eMM#||#KTB#||#şye-şae#||#ktb-kitab#||#a:nd-ind#||#mhv-mahv#||#s!bt-sabit#||#emm-ümm# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِتُ وَعِندَهُ أُمُّ الْكِتَابِ Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit(yusbitu), ve indehu ummul kitâb(kitâbi). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
ümm ümmü ا م مeMM | Ana, anne, vâlide. Nine. Asıl, esas. Başlıca olan şey.Çğl.ÜmmehatAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
mahv م ح وMHV | Harab olma. Yıkılma. Ortadan kalkma. Çökme. Bozulma. Tas: Beşeri noksanlıklardan kurtuluş hali.Aynı kökten:imha imtiha' mahi mahv memhuvv |
sabit ث ب تS!BT | Duran, yerinde durup hareket etmeyen. Doğruluğu isbat edilmiş olan.Aynı kökten:isbat müsbet müsbit müsebbet müsebbit sabit sebat sebit sübut tesbit |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 39. Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır. |
13. RAD / 40 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlara vaad ettiğimizin bazısını sana göstersek de... veya seni vefat ettirsek de… artık muhakkak senin üzerine olan... ancak belağdır.
Hesab, BİZ'dedir! Ruh
ReY
BA:D:
VA:D
VFY
BLG:
HSB
.mid1875.ss13.as40.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxRuhxxxvaadxxhaberxxx#ba:d:-bazı#||#va:d-vaad#||#blg:-belağ#||#hsb-hesab#||#vfy-vefat#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#BA:D:#||#VA:D#||#VFY#||#BLG:#||#HSB#||#ba:d:-bazı#||#va:d-vaad#||#blg:-belağ#||#hsb-hesab#||#vfy-vefat#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِن مَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلاَغُ وَعَلَيْنَا الْحِسَابُ Ve in mâ nuriyenneke ba’dallezî neiduhum ev neteveffeyenneke fe innemâ aleykel belâgu ve aleynel hisâb(hisâbu). Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
Belâg belağ ب ل غBLG: | Eriştirme, yetiştirme. Maksada uyan güzel ifâde. Kâfi gelme, kifâyet.Aynı kökten:Bâliğ Bâliğa Belâg belağ belağat beliğ Bülega Bülga Bülgat büluğ eblağ İblağ meblağ Mebaliğ Mübalaga Mübalağa Mübalagat Mübellag Mübellig Tebellüğ tebliğ Tebligat |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
vefat و ف يVFY | Dünya yaşantısının kişiye yüklediği görevlerin tamamlanması ve kişinin bunun sorumluluğundan çıkması.Çğl.VefiyatAynı kökten:Fi Fiyat Fiat ifa İstivfa Mufî müstevfa Müstevfi müteveffa Müteveffat Teveffi Vâfi Vâfiye vefa vefat Vefiyat |
Diyanet Meali: 40. Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir. |
13. RAD / 41 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onlar, BİZ'im arza geldiğimizi, etrafından onu nakıs ettiğimizi görmezler mi?
ALLAH hüküm eder… O'nun hükmüne muakkib yoktur.
O, hesabı seri olandır. Esma-ül Hüsna
ReY
eTY
eRD:
NK:S:
T:RF
HKM
A:K:B
HKM
SRA:
HSB
.mid1876.ss13.as41.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxEsma-ül Hüsnaxxcihad-duruxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#erd:-arz#||#hsb-hesab#||#hkm-hüküm#||#nk:s:-naks#||#a:k:b-muakkib#||#sra:-seri#||#t:rf-taraf#||#ety-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#eTY#||#eRD:#||#NK:S:#||#T:RF#||#HKM#||#A:K:B#||#HKM#||#SRA:#||#HSB#||#erd:-arz#||#hsb-hesab#||#hkm-hüküm#||#nk:s:-naks#||#a:k:b-muakkib#||#sra:-seri#||#t:rf-taraf#||#ety-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا نَأْتِي الأَرْضَ نَنقُصُهَا مِنْ أَطْرَافِهَا وَاللّهُ يَحْكُمُ لاَ مُعَقِّبَ لِحُكْمِهِ وَهُوَ سَرِيعُ الْحِسَابِ E ve lem yerev ennâ ne’til arda nenkusuhâ min etrâfihâ, vallâhu yahkumu lâ muakkıbe li hukmih(li hukmihî), ve huve serîul hısâb(hısâbi). Muakkib ع ق بA:K:B | Ardına düşen, takib eden, ardından koşan. Tağyir ve ibtal eden.Çğl.MuakkibînAynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
hükm hüküm ح ك مHKM | Karar. Emir. Kuvvet. Hakimlik. Amirlik. İrade. Kumanda. Nüfuz. Kadılık etmek. Tesir. Cari olmak. Makam. Bir davanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki rabıtayı tasdik veya inkar etmek.Çğl.AhkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
Nakıs Naks ن ق صNK:S: | Eksiklik, noksan, kusur. Azaltma, eksiltme. Tamam olmayan. Gr: Yalnız son harfi harf-i illet olan kelime. Mat: Eksi. Negatif. Çğl.NakısatAynı kökten:Enkas Menkus Münakasa Münakasât Münakkas Müstenkıs Mütenakıs Nakıs Naks Nakısat Noksan Nuksan Nakais Nevakıs Tenkis Tenkisât |
Seri' Seri'a س ر عSRA: | Çabuk. Hızlı. Az vakitte çok iş yapan.Aynı kökten:Esra' İsra' İstisra' Münserih Müsaraa Müsâraât Müsaraat Müsaraaten Müserri' Müsri' Müteserri' Ser'an Sür'a Seri' Seri'a Serian Sira' Sür'at Sür'aten Teserru' Tesri' Tesriât Tesrian |
Taraf ط ر فT:RF | Yan, yön. Yer, memleket, ülke. Kıt'a. Taraftarlık, sahip çıkmak, korumak. Aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişiden veya iki topluluktan her biri.Çğl.AtrafÇğl.EtrafAynı kökten:Taraf Atraf Etraf Tarf Atraf Tarfe Tatarruf |
Diyanet Meali: 41. Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir. |
13. RAD / 42 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 253 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Onların öncesinden olanlar da mekr etmişlerdi. Artık mekrler cemian ALLAH'ındır.
O, bütün nefsin kesb ettiği şeylere alimdir. Kafirler de darın ukbasının kimin olduğuna alim olacaklar!
MKR
K:BL
MKR
CMA:
A:LM
KSB
KLL
NFS
A:LM
KFR
A:K:B
DVR
.mid1877.ss13.as42.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf253.sure.13.xxxx#k:bl-kabl#||#kll-külli#||#a:lm-alim#||#nfs-nefs#||#cma:-cemian#||#ksb-kesb#||#kfr-küffar#||#a:k:b-ukba#||#dvr-dar#||#mkr-mekr#x#MKR#||#K:BL#||#MKR#||#CMA:#||#A:LM#||#KSB#||#KLL#||#NFS#||#A:LM#||#KFR#||#A:K:B#||#DVR#||#k:bl-kabl#||#kll-külli#||#a:lm-alim#||#nfs-nefs#||#cma:-cemian#||#ksb-kesb#||#kfr-küffar#||#a:k:b-ukba#||#dvr-dar#||#mkr-mekr# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَلِلّهِ الْمَكْرُ جَمِيعًا يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ Ve kad mekerellezîne min kablihim fe lillâhil mekru cemîâ(cemîan),ya’lemu mâ teksibu kullu nefs(nefsin), ve se ya’lemul kuffâru li men ukbed dâr(dâri). ukba ع ق بA:K:B | Âhiret, öbür dünya, bâki olan âlem. Ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
cemian ج م عCMA: | Topluca. Hep beraber. Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
Dâr د و رDVR | Yer, mekan, konak. Memleket.Çğl.DiyarÇğl.DiranAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
Mekr Mekir م ك رMKR | Hile. Aldatma. Oyun. Düzen. (Birisinin kötü veya iyi hâllerini öğrenmek veya kötülüğe sevketmek ya da gayesinden alıkoymak için yapılır.)Çğl.MükurAynı kökten:İmtikâr Makir Mekkâr Mekkârî Mekr Mekir Mükur Mümakere |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
Diyanet Meali: 42. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir. |
13. RAD / 43 Surede Ayet: 43 Kitap Sırası: 13 Nüzul Sırası: 96 Sayfa: 254 Cüz: 13 Nüzul Yeri: MEKKE?? | Kafirler diyorlar ki: "Sen mürsellerden değilsin."
De ki:
"Benimle sizin aramızda ALLAH'a şahid olarak... kitabın ilmi, indinde olan kimse kafidir."
K:VL
KFR
LYS
RSL
K:VL
KFY
ŞH!D
BYN
BYN
A:ND
A:LM
KTB
.mid1878.ss13.as43.ssRAD.ns96.nyMEKKE??.cs13.syf254.sure.13.xxxxxrasulxxxxkitabxxx#lys-lest#||#ktb-kitab#||#a:nd-ind#||#a:lm-ilim#||#kfy-kafi#||#kfr-kafir#||#byn-beyn#||#rsl-mürsel#||#şh!d-şahid#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KFR#||#LYS#||#RSL#||#K:VL#||#KFY#||#ŞH!D#||#BYN#||#BYN#||#A:ND#||#A:LM#||#KTB#||#lys-lest#||#ktb-kitab#||#a:nd-ind#||#a:lm-ilim#||#kfy-kafi#||#kfr-kafir#||#byn-beyn#||#rsl-mürsel#||#şh!d-şahid#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَسْتَ مُرْسَلاً قُلْ كَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِندَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ Ve yekûlullezîne keferû leste murselâ(murselen), kul kefâ billâhi şehîden beynî ve beynekum ve men indehu ilmul kitâb(kitâbi). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Kâfi ك ف يKFY | Kifayet eden. Vâfi, başka şeye ihtiyaç bırakmayan. Yeten, yetişen, elveren.Aynı kökten:Adem-i Kifâyet İstikfa Kâfi kifayet Maal-kifaye Mükâfat Mükâfî Müktefî Mütekâfi Mütekâfiyye Tekâfi Tekâfü' Vâfi Ve Kâfi |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
mürsel ر س لRSL | İrsal edilmiş. Çğl.MürselatÇğl.MürselinAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: 43. İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” |