| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid3589.ss31.as.ssLOKMAN.ns57.ny.cs21.syf410.sure.31.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
31. LOKMAN / 1 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Elif. Lam. Mim. .mid3590.ss31.as1.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxxx Orijinal Metin :
Diğer Meal :
 Diyanet Meali: Elif Lâm Mîm. |
31. LOKMAN / 2 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Bunlar, hakim Kitab'ın ayetleridir.
eYY
KTB
HKM
.mid3591.ss31.as2.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxxxxkitabxxx#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#hkm-hakim#x#eYY#||#KTB#||#HKM#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#hkm-hakim# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ Tilke âyâtul kitâbil hakîm(hakîmi). ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Diyanet Meali: Bunlar, hikmet dolu Kitab’ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş âyetleridir. |
31. LOKMAN / 3 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhsinler için hüda ve rahmettir.
H!DY
RHM
HSN
.mid3592.ss31.as3.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxx#rhm-rahmet#||#h!dy-huda#||#hsn-muhsin#x#H!DY#||#RHM#||#HSN#||#rhm-rahmet#||#h!dy-huda#||#hsn-muhsin# Orijinal Metin :
Sözlük :
 هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ Huden ve rahmeten lil muhsinîn(muhsinîne). Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
muhsin ح س نHSN | İhsan eden, iyilik eden. Kerim. Cömert. Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden.Aynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
|
31. LOKMAN / 4 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Salat ikame eden ve zekatı veren kimseler… onlar ahirete… onlar yakindirler. Ahiret
K:VM
S:LV
eTY
ZKV
eH:R
YK:N
.mid3593.ss31.as4.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxAhiretxxsalatxzekatxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:vm-ikame-i salat#||#eh:r-ahiret#||#zkv-zekat#||#yk:n-yakin#||#ety-xxoxx#x#K:VM#||#S:LV#||#eTY#||#ZKV#||#eH:R#||#YK:N#||#k:vm-ikame-i salat#||#eh:r-ahiret#||#zkv-zekat#||#yk:n-yakin#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkinûn(yûkinûne). ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Yakîn ي ق نYK:N | Sabit olmak, durulmak, sükûnete kavuşmak. / Vâkıadan edinilen bilgi, / Sabit inanış, / Kanaat / Şüphe ve tereddütten sonra ulaşılan kesinlik / Şüphesiz, sağlam ve kat'i olarak bilmek. Aynı kökten:Ayn-el yakin hakk-el yakin İlm-el yakin mukin Mûkınûn Müsteykın Müteyakkın Müttekın teyakkun Yakîn Yakînen |
Zekât ز ك وZKV | (Bir gayeye kesin olarak hedeflenerek, amacı ve davası dışında ki tüm duygu ve olumlardan) Temizlenme, arınma./ (Amaca dönük duygu ve olumları) Ziyade etme, artırma, artma. / Bir kimsenin, amacı, davası uğruna, aynı yolda beraber olduğu kardeşlerine, malik olduğu (mal, imkan, ilim, kabiliyet vs) herşeyden katkı sağlaması. / Nisab miktarı mala yada paraya sahib olan kimsenin, kırkta birini kurallara uygun olarak vermesi ve bu verilen. Çğl.ZekevatAynı kökten:Ezka Mütezekki Müzekka Müzekki Tezekki Tezkiye Zekâ Zekât Zekevat Zekâvet Zeki Zekiyy Zekiye Ezkiya |
Diyanet Meali: Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. |
31. LOKMAN / 5 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | İşte onlar, Rabblerinden hüda üzeredirler. İşte onlar felaha ulaşanlardır.
H!DY
RBB
FLH
.mid3594.ss31.as5.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxx#rbb-rabb#||#h!dy-hüda#||#flh-felah#x#H!DY#||#RBB#||#FLH#||#rbb-rabb#||#h!dy-hüda#||#flh-felah# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne). Felâh ف ل حFLH | Saadet ve rahata daim olmak (süreklilik içeirir). Selâmet. Kurtuluş. Fevz ve zafer. Necat ve beka. Sahur yemeği. Şakketmek.Aynı kökten:Eflah Falih Felâh İflah İstiflah Müflih Müflihûn Müflihîn |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
31. LOKMAN / 6 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | ve nasdan… ALLAH'ın sebilinden dalalete düşürmek için ilmin gayrısı ile lehv hadis iştira edenler... ve hüzüv ittihaz edenler… işte onlara, muhin azab vardır.
NVS
ŞRY
LH!V
HDS!
D:LL
SBL
G:YR
A:LM
eH:Z!
H!Ze
A:Z!B
H!VN
.mid3595.ss31.as6.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxx#g:yr-gayr#||#nvs-nas#||#sbl-sebil#||#a:lm-ilim#||#a:z!b-azab#||#hds!-hadis#||#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#eh:z!-ittihaz#||#lh!v-lehv#||#h!ze-hüzüv#||#h!vn-muhin#x#NVS#||#ŞRY#||#LH!V#||#HDS!#||#D:LL#||#SBL#||#G:YR#||#A:LM#||#eH:Z!#||#H!Ze#||#A:Z!B#||#H!VN#||#g:yr-gayr#||#nvs-nas#||#sbl-sebil#||#a:lm-ilim#||#a:z!b-azab#||#hds!-hadis#||#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#eh:z!-ittihaz#||#lh!v-lehv#||#h!ze-hüzüv#||#h!vn-muhin# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا أُولَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
ittihaz ا خ ذeH:Z! | Ahz edinmek. Kendi kendine ahz etmek. Kabullenmek. / "Öyle" diye bakmak. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Muhîn ه و نH!VN | Hafif, aşağılık, borçlu, aşağılık, sessiz, zayıf, nazik, aşağılayıcı olmak.Aynı kökten:ehven Hevan hevn heyyin Mehane Mehanet Muhîn Tehavün tehvin |
hüzüv ه ز اH!Ze | Maskaralık. Alay, alay etmek, alaya almak. Eğlenmek.Aynı kökten:hüzüv istihza müstehzi |
Hadîs ح د ثHDS! | Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim.Çğl.EhadisAynı kökten:Haddas hades Hadesat Ahdas Hadîs Ehadis Hâdis Hâdise Hâdisat Havadis hads Hadsen Hadsiyyat Hiddîs hudus ihdas İstihdas Mayuhdes Muhaddes Muhaddis Muhaddisîn Muhadese Muhdes Muhdis Müstahdes Müstahdis Mütehaddis Mütehaddise Tahaddüs Tehaddüs Tahdis Tahdisât Uhduse |
lehv ل ه وLH!V | Oyun. Oyuncak. Çalgı. Eğlence. Günahlı, şehevi, nefsâni meşguliyet. Kadınla yabancı erkeğin oynaması.Çğl.LehviyyatAynı kökten:lehv Lehviyyat Mütelahi Mütelehhi |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
iştira ش ر يŞRY | Satınalma.Aynı kökten:istişra iştira müştera müşteri şira |
Diyanet Meali: İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır. |
31. LOKMAN / 7 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Ona ayetlerimizi tilavet ettiğimizde, sanki işitmemiş, sanki kulaklarında vakr varmış gibi, müstekbir olmaya tevella eder.
Artık ona, elim azabı ibşar et.
TLV
eYY
VLY
KBR
SMA:
eZ!N
VK:R
BŞR
A:Z!B
eLM
.mid3596.ss31.as7.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxx#eyy-ayet#||#elm-elim#||#a:z!b-azab#||#bşr-ibşar#||#vly-tevella#||#vk:r-vakr#||#tlv-tilavet#||#kbr-müstekbir#||#ez!n-üzn#||#sma:-xxoxx#x#TLV#||#eYY#||#VLY#||#KBR#||#SMA:#||#eZ!N#||#VK:R#||#BŞR#||#A:Z!B#||#eLM#||#eyy-ayet#||#elm-elim#||#a:z!b-azab#||#bşr-ibşar#||#vly-tevella#||#vk:r-vakr#||#tlv-tilavet#||#kbr-müstekbir#||#ez!n-üzn#||#sma:-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّى مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ Ve izâ tutlâ aleyhi âyâtunâ vellâ mustekbiren ke en lem yesma’hâ ke enne fî uzuneyhi vakrâ(vakran), fe beşşirhu bi azâbin elîm(elîmin). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
İbşar ب ش رBŞR | Müjdeleme, tebşir etme, sevinçli bir haber bildirme.Çğl.İbşarâtAynı kökten:Başir Beşaret Bişârettir Beşarat beşir Bişr Büşra İbşar İbşarât İstibşar Mübaşeret Mübaşir Mübeşşer mübeşşir Mübeşşirîn Mübeşşirat Mübşer Mübşir Müstebşir Tebaşir Tebşir Tebşirât Beşare Beşâir Beşer Beşere Beşerî Beşeriyyet Fevkalbeşer Fevk-al beşer Mebşure |
elim ا ل مeLM | Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.Dşl.elimeAynı kökten:elem Alam elim elime İlam Mevlim Mulim Müellem Müellim Müteellim Teellüm |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
üzn ا ذ نeZ!N | Kulak. İzin.Çğl.AzanAynı kökten:ezan izan izn izin Me'zene Meâzin Me'zun Me'zunîn Me'zuniyet Müezzin Müezzinîn müste'zen müste'zin Te'zin üzn Azan |
Müstekbir ك ب رKBR | Kibirlenen, kendini büyük gören, büyüklenen.Çğl.MüstekbirînAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
tilavet ت ل وTLV | İkinci bir şeyden okumak. Tali olandan okumak. Takib etmek. Arkasına düşmek.Aynı kökten:Tali tilavet tilv Tülüv |
Vakr و ق رVK:R | İşitmede ki ağırlık. Az işitmek. Sağırlık.Aynı kökten:Muvakkar Muvakkaran Muvakkir Tevakkur Tevkir Vakar Vekar Vakr Vıkr Evkar |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: Ona âyetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele. |
31. LOKMAN / 8 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak iman edenler ve salih ameller işleyenler… onlar için Naim cennetleri vardır.
eMN
A:ML
S:LH
CNN
NA:M
.mid3597.ss31.as8.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxxxcennetximanxx#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#cnn-cennet#||#na:m-naim#x#eMN#||#A:ML#||#S:LH#||#CNN#||#NA:M#||#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#cnn-cennet#||#na:m-naim# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum cennâtun na’îm(na’îmi). Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Naim ن ع مNA:M | Bol miktardaki nimet. Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış. Nizam-ü hal ve mal. Cennet'in sekiz kısmından dördüncü tabakası. // Taze, körpe. Kılçıksız, yumuşak, kemiksiz. Etli sebze.Aynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
salih amel ص ل حS:LH | Allah'ın emrini bizatihi duyarak, ve itaat ederek, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker esası ile yapılan ameller. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Diyanet Meali: Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
31. LOKMAN / 9 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Orada ebedidirler. ALLAH'ın vaadi hakktır.
O, azizdir, hakimdir. AhiretEsma-ül Hüsna
H:LD
VA:D
HK:K:
A:ZZ
HKM
.mid3598.ss31.as9.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxAhiretxEsma-ül Hüsnaxxcennetxx#va:d-vaad#||#hk:k:-hakk#||#h:ld-halid#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz#x#H:LD#||#VA:D#||#HK:K:#||#A:ZZ#||#HKM#||#va:d-vaad#||#hk:k:-hakk#||#h:ld-halid#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz# Orijinal Metin :
Sözlük :
 خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ Hâlidîne fîhâ, va’dallâhi hakkâ(hakkan), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu). Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
Halid خ ل دH:LD | Sonsuz, ebedi. Daimi. Sürüp giden. Devam eden.Dşl.HalideÇğl.HalidatAynı kökten:Hald Halid Halide Halidat Huld Hulud Ihlad Muhalled Muhalledat Muhalledîn Muhalledûn Muhallid Muhled Mütehallid Tahallüd Tahlid |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
|
31. LOKMAN / 10 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | O, semaları, görebildiğiniz amedlerin gayrısında halk etti.
O, arzda, sizi meyd diye rasiyeler ilka etti.
O, orada bütün dabbeden bess etti.
BİZ, semadan su inzal ettik ve ardından BİZ, orada bütün kerim zevclerden nebatlandırdık. Doğa/Yaşam
H:LK:
SMV
G:YR
A:MD
ReY
LK:Y
eRD:
RSV
MYD
BS!S!
KLL
DBB
NZL
SMV
MVH!
NBT
KLL
ZVC
KRM
.mid3599.ss31.as10.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxDoğa/Yaşamx#g:yr-gayr#||#kll-külli#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#dbb-dabbe#||#h:lk:-halk#||#bs!s!-bess#||#lk:y-ilka#||#nzl-inzal#||#krm-kerim#||#a:md-amed#||#rsv-rasiye#||#nbt-nebat#||#zvc-zevc#||#mvh!-main#||#myd-meyd#||#rey-xxoxx#x#H:LK:#||#SMV#||#G:YR#||#A:MD#||#ReY#||#LK:Y#||#eRD:#||#RSV#||#MYD#||#BS!S!#||#KLL#||#DBB#||#NZL#||#SMV#||#MVH!#||#NBT#||#KLL#||#ZVC#||#KRM#||#g:yr-gayr#||#kll-külli#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#dbb-dabbe#||#h:lk:-halk#||#bs!s!-bess#||#lk:y-ilka#||#nzl-inzal#||#krm-kerim#||#a:md-amed#||#rsv-rasiye#||#nbt-nebat#||#zvc-zevc#||#mvh!-main#||#myd-meyd#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ Halakas semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fîl ardı revâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh(dâbbetin), ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin). Amed ع م دA:MD | Sütunlar. Birşeye devam üzere olma. Mülâzemet etme.Aynı kökten:Amd Amden Amed Taammüd Teammüd Taammüdât Taammüden |
bess ب ث ثBS!S! | Neşretmek, yaymak. Parça parça dağılmak. İçindekini açığa vurmak. Ayırmak. Dert, keder. Merak.Aynı kökten:bess İbsas İstibsas Mebsus Münbess |
dabbe د ب بDBB | Debelenen. Hareket eden canlıların tümüni ifade etmek için kullanılır.Çğl.DevabbAynı kökten:dabbe Devabb |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Kerim ك ر مKRM | Takdir edilerek kabul görmüş olan ikram. / Şerefli. Güzide, seçkin, kıymetli şey.
El Kerim : İkram fiili. Dşl.KerimeÇğl.EkarimÇğl.KiramAynı kökten:ekrem ikram İkramat ikramiye İstikram Keramet kerem Kerim Kerime Ekarim Kiram Mekreme Mikram mükerrem mükrem mükrim tekrim |
İlka' ل ق يLK:Y | Koymak, bırakmak. Terk etmek. Öne atmak.Çğl.İlkaatAynı kökten:İlka' İlkaat İltika İstilka' lika mülaki mülteki Mütelaki Mütelakki Telak telaki Telakki Telakkiyât Tilka' |
Main م و هMVH! | Saf, akar su. Göz önünde akan su. Cennet şerbeti. Zâhir, görünen. Göz değmiş, nazar değmiş.Aynı kökten:ma' Emvah mai Main |
Meyd م ي دMYD | Deprenmek. Sallanmak. Ziyaret etmek. Hareket etmek. Kırağı çalmak. Meyletmek. Neşv ü nemâ bulmak. Başı dönüp midesi bulanmak.Aynı kökten:maide Mevaid Me'd Meyd Meydan Meyadin |
Nebat ن ب تNBT | Topraktan yetişen, biten her çeşit şey. Verimli olan, verimi bol olan. Bitki. Yemen diyarında bir kabile adı.Çğl.NebatâtAynı kökten:İnbat Menbit Münbit Nabit Nebat Nebatât Nebatî Nebt Tenebbüt |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Râsiye ر س وRSV | Büyük dağ.Çğl.RevasiAynı kökten:İrsa' Mersa Merâsi Mürsa Mürsat Mürsiye Râsiye Revasi Revs Tersane |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. |
31. LOKMAN / 11 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 410 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Bu, ALLAH'ın halk etmesidir. Gösterin bakalım, O'nun gayrısındakiler neler halk etti!?
Bilakis!
Zalimler mübin dalaletteler.
H:LK:
ReY
H:LK:
DVN
Z:LM
D:LL
BYN
.mid3600.ss31.as11.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf410.sure.31.xxxx#z:lm-zalim#||#dvn-dun#||#h:lk:-halk#||#byn-mübin#||#d:ll-dalalet#||#rey-xxoxx#x#H:LK:#||#ReY#||#H:LK:#||#DVN#||#Z:LM#||#D:LL#||#BYN#||#z:lm-zalim#||#dvn-dun#||#h:lk:-halk#||#byn-mübin#||#d:ll-dalalet#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هَذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ Hâzâ halkullâhi fe erûnî mâzâ halakallezîne min dûnih(dûnihî), beliz zâlimûne fî dalâlin mubîn(mubînin). mübin ب ي نBYN | Açık, aşikar. Ayan kılan, beyan ve izah eden. Dilediğine doğru yolu gösteren. Hak ile batılın arasını tefrik edip, ayıran. Hakkı hakkınca beyan ve izhar eden.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Dûn د و نDVN | Başka. Gayrı, diğer, maadâ. |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: İşte Allah’ın yarattıkları! Haydi, Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler. |
| Ayn Secavendi .mid3601.ss31.as.ssLOKMAN.ns.ny.cs.syf.sure.31.xxxxx |
31. LOKMAN / 12 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | BİZ, Lokman'a "ALLAH'a şükret" diye hikmet vermiştik. Şükür eden kimse… artık muhakkak, nefsi için şükür eder. Kafir olan kimse... artık muhakkak ki ALLAH, ganiydir, hamiddir. Lokman KıssasıEsma-ül Hüsna
eTY
LK:M
HKM
ŞKR
ŞKR
ŞKR
NFS
KFR
G:NY
HMD
.mid3602.ss31.as12.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman KıssasıxEsma-ül Hüsnaxkissa.104x#şkr-şükür#||#nfs-nefs#||#g:ny-ganiy#||#kfr-kafir#||#hkm-hikmet#||#hmd-hamid#||lk:m-hz. lokman#||#ety-xxoxx#x#eTY#||#LK:M#||#HKM#||#ŞKR#||#ŞKR#||#ŞKR#||#NFS#||#KFR#||#G:NY#||#HMD#||#şkr-şükür#||#nfs-nefs#||#g:ny-ganiy#||#kfr-kafir#||#hkm-hikmet#||#hmd-hamid#||lk:m-hz. lokman#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ Ve lekad âteynâ lukmânel hikmete enişkur lillâh(lillâhi), ve men yeşkur fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî), ve men kefere fe innellâhe ganiyyun hamîd(hamîdun). gani ganiy غ ن يG:NY | Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
El Ganiy : Verimi. ALLAH'ın ağası, bol bol ikram edişi. Dşl.GaniyeÇğl.AgniyaAynı kökten:Agna gani ganiy Ganiye Agniya Ganne İgna' İstigna Mugnat Mugnî müstağni |
hikmet ح ك مHKM | İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakimlik. Eşyanın ahvalinden, harici ve batini keyfiyetlerinden bahseden ilim (İlm-i Hikmet). Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kainattaki ve yaradılıştaki İlahi gaye. Sır. Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. Çğl.hikemAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
Hamîd ح م دHMD | Hamdedilmeye layık olan.
El Hamid : Herkes de herşey de hayatından memnundur.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
şükr şükür ش ك رŞKR | Nimetler karşısında duyulan memnunluk.Aynı kökten:Meşkur müteşekkir şakir şekür şekur şükr şükür şükran teşekkür |
Hz. Lokman ل ق مLK:M | xoxoxAynı kökten:Hz. Lokman İlkam İltikam Lakm Lokma Lukme Telkim |
Diyanet Meali: Andolsun, biz Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
31. LOKMAN / 13 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Lokman, oğlu için vaaz ederek, demişti ki:
"Ey Oğlum!
ALLAH'a şirk koşma! Muhakkak şirk, azim zulümdür." Lokman Kıssası
K:VL
LK:M
BNY
VA:Z:
BNY
ŞRK
ŞRK
Z:LM
A:Z:M
.mid3603.ss31.as13.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman Kıssasıxkissa.104x#bny-beni#||#z:lm-zulüm#||#a:z:m-azim#||#şrk-şirk#||#va:z:-vaaz#||lk:m-hz. lokman#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#LK:M#||#BNY#||#VA:Z:#||#BNY#||#ŞRK#||#ŞRK#||#Z:LM#||#A:Z:M#||#bny-beni#||#z:lm-zulüm#||#a:z:m-azim#||#şrk-şirk#||#va:z:-vaaz#||lk:m-hz. lokman#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ Ve iz kâle lukmânu libnihî ve huve yaızuhu yâ buneyye lâ tuşrik billâh(billâhi), inneş şirke le zulmun azîm(azîmun). Azîm ع ظ مA:Z:M | Azimet eden. Gidici. // Büyük. Yüce. Çok ileri. Ç: İzam, Uzema'
El Azim : Mutlakiyet, mutlak yapmak, olmak fiili. Biz de azmimizde ALLAH'ın azmi ile beraberiz. Bazen duymayız, gafil oluruz. Daima hassas olmak icab eder. AZAMETLİ OLANAynı kökten:A'zam Uzma azamet A'zami Azamût Azîm Azime Azâim Âzime azm izam izamen İzz muazzam muazzamat Müteazzım Taazzum Taazzumat Ta'zim Ta'zimat Uzm |
beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
Vaaz Va'z و ع ظVA:Z: | Öğüt vermek. Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma.Aynı kökten:Mev'iza Mev'ize Muvaaza Vaaz Va'z Vâiz Vu'az |
zulüm ظ ل مZ:LM | Haksızlık. Eziyet, işkence. Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak. Dşl.ZulmAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şirk ش ر كŞRK | Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek.Aynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
Hz. Lokman ل ق مLK:M | xoxoxAynı kökten:Hz. Lokman İlkam İltikam Lakm Lokma Lukme Telkim |
Diyanet Meali: Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.” |
31. LOKMAN / 14 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Ana-babası ile insana vasiyet ettirdik. Annesi ona, vehn üzerine vehn ile hamil oldu.
BANA ve ana-babana şükür et diye fisali iki yıldadır.
Masir BANA'dır. Lokman KıssasıKadın ve Aile Hukuku
VS:Y
eNS
VLD
HML
eMM
VH!N
VH!N
FS:L
A:VM
ŞKR
VLD
S:YR
.mid3604.ss31.as14.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman KıssasıxKadın ve Aile Hukukuxxsayıxinsanxxkissa.104xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#şkr-şükür#||#hml-haml#||#vld-xoxox#||#a:vm-avm#||#ens-insan#||#fs:l-fisal#||#vh!n-vehn#||#s:yr-masir#||#emm-ümm#||#vs:y-vasiyet#x#VS:Y#||#eNS#||#VLD#||#HML#||#eMM#||#VH!N#||#VH!N#||#FS:L#||#A:VM#||#ŞKR#||#VLD#||#S:YR#||#şkr-şükür#||#hml-haml#||#vld-xoxox#||#a:vm-avm#||#ens-insan#||#fs:l-fisal#||#vh!n-vehn#||#s:yr-masir#||#emm-ümm#||#vs:y-vasiyet# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ Ve vassaynel insâne bi vâlideyh(vâlideyhi), hamelethu ummuhu vehnen alâ vehnin ve fisâluhu fî âmeyni enişkurlî ve li vâlideyk(vâlideyke), ileyyel masîr(masîru). avm ع و مA:VM | Yıl. Sene.Çğl.A'vamÇğl.E'vamAynı kökten:avm A'vam E'vam |
ümm ümmü ا م مeMM | Ana, anne, vâlide. Nine. Asıl, esas. Başlıca olan şey.Çğl.ÜmmehatAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
insan ا ن سeNS | Yetkili ve sahib temsilcinin, beşer yaşantıdaki adı.Çğl.EnasiÇğl.EnasiyeAynı kökten:ins Ünas insan Enasi Enasiye Enes Enis Enise İnas İstinas Me'nus Me'nusiyet Muvaneset Muvanis Müanese Müste'nis Te'nis Üns Ünsî ünsiye ünsiyet Hz. Yunus |
Fasl Fasıl ف ص لFS:L | İki şey arasındaki ek yeri. Mafsal. Hak ile bâtılın arasını fark. Ayrıcalık. Ayrılma. Çözme. Bölüm. Mevsim. Aynı makamda çalınan şarkı. Çocuğu memeden kesmek. Birini zemmetmek. Gıybet. Kısa duvar. İnsanların lehinde veya aleyhinde söz söyleyerek para toplıyan. Çğl.FisalÇğl.FusulAynı kökten:Fâsıla Fevasıl Fasîle Fesâil Fasl Fasıl Fisal Fusul Fussilet Fusul-ü Erbaa İnfisal İnfisalat mafsal Mefsil Mefâsıl Mufassal Mufassıl Munfasıl Müfasale Tafsil Tafsilât Fasîl Fisâl Fuslân Faysal Fisal Fısal Fassal Fesil Efsâl Fisâl |
Haml ح م لHML | Yük. Sırtına yük alıp getirmek. Ağır şey. Eşya, ağırlık. Kadının karnındaki çocuk. İsnad. Yüklenme. Çğl.AhmalÇğl.HumulAynı kökten:Hâmil Hâmile Haml Ahmal Humul Hamle Hammal Hamul İhtimal Mahamil Muhtemel Müstahmil tahmil Tahmilât |
Masîr ص ي رS:YR | Sürüp giden. Karargâh. Suyun aktığı yer. Rücu etmek, dönüp gitmek. Dönüp varılacak yer.Çğl.MasâyiAynı kökten:Masîr Masâyi Sare Sayruret Sayr |
Vehn و ه نVH!N | Gevşeklik, kuvvetsizlik. Zayıf. Gövdesi kalın ve kısa adam. Gece yarısı. Gece yarısından bir saat sonraki zaman. Dşl.VehnaneAynı kökten:İhan Muhin Tevehhün Tevhin Vahin Vehn Vehnane |
Vasiyet و ص يVS:Y | Bir işi birisine havale etmek. Emir. Fık: Bir malı veya menfaatı, ölümden sonrası için bir şahsa veya bir hayır cihetine teberru yolu ile temlik etmek.Aynı kökten:musi muvassa mütevasi tavsiye tevasi vasi Vasiyet Vasiyy Vesayet Visâyet |
şükr şükür ش ك رŞKR | Nimetler karşısında duyulan memnunluk.Aynı kökten:Meşkur müteşekkir şakir şekür şekur şükr şükür şükran teşekkür |
Diyanet Meali: İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” |
31. LOKMAN / 15 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | "Eğer seni, hakkında ilmin olmayan bir şeyi bana şirk koşmaya cehd ederlerse, artık onlara itaat etme. Dünyada maruf ile onlara sahib çık. BANA inabe edenlerin sebiline tâbi ol.
Sonra rücu yeriniz, BEN'im. Ardından, amel etmiş olduğunuz şeyleri, size haber vereceğim." Lokman Kıssası
CH!D
ŞRK
LYS
A:LM
T:VA:
S:HB
DNV
A:RF
TBA:
SBL
NVB
RCA:
NBe
KVN
A:ML
.mid3605.ss31.as15.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman Kıssasıxxcihadxxkissa.104xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#lys-leyse#||#dnv-dünya#||#t:va:-itaat#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#a:ml-amel#||#nbe-nebe#||#nvb-inabe#||#rca:-merci#||#s:hb-sahib#||#ch!d-cehd#||#a:rf-maruf#||#şrk-şirk#||#kvn-xxoxx#x#CH!D#||#ŞRK#||#LYS#||#A:LM#||#T:VA:#||#S:HB#||#DNV#||#A:RF#||#TBA:#||#SBL#||#NVB#||#RCA:#||#NBe#||#KVN#||#A:ML#||#lys-leyse#||#dnv-dünya#||#t:va:-itaat#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#a:ml-amel#||#nbe-nebe#||#nvb-inabe#||#rca:-merci#||#s:hb-sahib#||#ch!d-cehd#||#a:rf-maruf#||#şrk-şirk#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِن جَاهَدَاكَ عَلى أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
Ma'ruf ع ر فA:RF | Arifin irfan sahibi olduğu mevzu. Arif olunan irfan, ilim, malumat, bilgi, beceri, hüner. / Bilinen, tanınmış, meşhur. / Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği. Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele.Çğl.Ma'rufatAynı kökten:Arafat Arefe Arf A'raf Arif Urefa Avarif İrfan İtiraf maarif Ma'rifet Ma'ruf Ma'rufat Mütearefe Mütearife Mütearif Mütearrif Örf A'raf Ta'rif Ta'rife |
Cehd ج ه دCH!D | Fazla çalışma. Güç ve kuvvetini sarfetme. İnsanın nefsine hâkim olması. Azim, gayret, fedakârlık. Takat. / Stres. Basınç. Aynı kökten:Cahid Cehad Cehd cihad Cühd İchad İctihad İctihadât Mechud Mücahede Mücahedât Mücahid Mücahidîn Müctehid Tecahüd |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
Leyse ل ي سLYS | Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)Aynı kökten:Elest Elleys Eys Hz. İlyas leys layese Leyse |
nebe' ن ب اNBe | Yeni haber. / Haber ile Nebe nin farkı: Haber; olan olmuştur, haberi ardından yapılır. Nebe; olan henüz olmamıştır, haberi gelmekle beraber olur. Aynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
İnabe ن و بNVB | Yönelme, gönül verme, Hak'ka teslimiyetle yönelme. / Ona tövbe ve samimi amelle dönüş yapmak.Aynı kökten:İnabe İstinabe Menab Münavebe Münavebeten Münib Naib Naibe Nevb Nevbet Nevvab Niyabet nöbet Nevbe Nüveb Nüvb Nüvbe Tenavüb |
Merci' ر ج عRCA: | Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
itaat ط و عT:VA: | Alınan emre uymak. Söz dinlemek. / Boyun eğmek. / Amirin meşru emirlerini dinleyip ona göre hareket etmek. / (meşruiyet ve isteklilik içerir)Aynı kökten:İstitaat itaat muta' Mutatavvı' mutavi' muti taa taat Tatavvu' Tav' |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
şirk ش ر كŞRK | Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek başkasından meded beklemek.Aynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
Diyanet Meali: “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” |
31. LOKMAN / 16 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | "Ey oğlum!
Muhakkak, eğer hardaldan habbe miskali olsa, üstüne bir de, sahrın içinde veya semalarda veya arzda olsa, ALLAH onu verir.
Muhakkak ki ALLAH, latiftir, habirdir." Lokman KıssasıEsma-ül Hüsna
BNY
KVN
S!K:L
HBB
H:RDL
KVN
S:H:R
SMV
eRD:
eTY
LT:F
H:BR
.mid3606.ss31.as16.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman KıssasıxEsma-ül Hüsnaxkissa.104x#kvn-tekun#||#bny-beni#||#h:br-habir#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#hbb-habbe#||#s!k:l-miskal#||#s:h:r-sahr#||#lt:f-latif#||h:rdl-hardal#||#ety-xxoxx#x#BNY#||#KVN#||#S!K:L#||#HBB#||#H:RDL#||#KVN#||#S:H:R#||#SMV#||#eRD:#||#eTY#||#LT:F#||#H:BR#||#kvn-tekun#||#bny-beni#||#h:br-habir#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#hbb-habbe#||#s!k:l-miskal#||#s:h:r-sahr#||#lt:f-latif#||h:rdl-hardal#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ Yâ buneyye innehâ in teku miskâle habbetin min hardalin fe tekun fî sahretin ev fîs semâvâti ev fîl ardı ye’ti bihâllâh(bihâllâhu), innellâhe latîfun habîr(habîrun). beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Habir خ ب رH:BR | Haberli. Haberdar. Taze ve yeni şey.
El Habir : Her varlık haberlidir. ALLAH'ın haber fiili. Bütün zerrelerde bile mevcuttur.
Bizde de haber alma haber verme fiili gönlümüzde hazır olduğu halde bundan gafil oluyoruz. Daima dışarıdaki haberlerden medet umuyoruz. Bazen de duyuyoruz da buna "his-el kalb-i vuku" diyoruz. Biraz daha üzerine gitsek ALLAH'ın kalbiyle beraber olduğumuzu yaşayıp, bunun zevkini tadacağız. Aynı kökten:haber Ahbar Habir Hıbre Hibre Hibret Hubr ihbar İhbarat İhbarî İhbariyyat İhbariyye ilmuhaber istihbar istihbarat muhabere Muhaberat muhabir muhbir Müstahbir Mütehabbir Tahbir Tehabbür |
Habb Habbe ح ب بHBB | Tane, çekirdek. Tohum. / Yuvarlak olarak hazırlanmış ilaç, hap. / Buğday tanesi veya buna benzer tohum. / Sivilce. / İhtiyaç. Parça. Dirhemin 1/48 kadarı.Çğl.habbatÇğl.hububÇğl.hububatAynı kökten:Ehabb Habb Habbe habbat hubub hububat habib Habibe Ahbab hibab Hubab hubb hubbe hubban hubbe Mahbub Mahbubat Mahabib mahbube Mahbubiyyet muhabbet Muhibb Muhibbe Muhibban Müstehab mütehabb Mütehabbe tahabbüb Tehabb tahab |
latif ل ط فLT:F | Mülâyim. Yumuşak. Nâzik. Mütenasip. Güzel. Şirin. Küçük ve hoşa giden. Cisimle alâkası olmayan. Göze görünmeyen. Çok lutf edici. Derin, gizli.
El Latif : Lütufkar fiili. Çğl.LitafAynı kökten:Eltaf İltifat İltifatat latif Litaf latife Letafet Letaif Lutf Lütuf Eltaf Lutfen Meltafa Mülattıf Mülattıfat Mültefet Mültefit Mütelattıf Müteleffit Taltif Taltifât Telattuf Telattufât |
Miskal ث ق لS!K:L | Çok cüzi olmayı ifade eder. Yirmidört kıratlık (4,5 gr. kadar) bir ağırlık ölçüsü. (Bir kırat, beş normal arpa ağırlığında olup, bir dirhemin 1/14 üdür.)Aynı kökten:Eskal Miskal Müskal Sakil Sükala' Sekal Eskâl Sekalan Sekaleyn Sikal Teskil |
Sahr Sahret ص خ رS:H:R | Kaya. Büyük taş. Maden kütlesi. Hazret-i Süleyman (A.S) 'in mühürünü çalan ifrit.Çğl.SaharÇğl.SaharatÇğl.SuhurAynı kökten:Sahr Sahret Sahar Saharat Suhur Sahr Suhre Suhar |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
hardal خ ر د لH:RDL | Hardal. |
Diyanet Meali: (Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” |
31. LOKMAN / 17 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | "Ey oğlum!
• Salat ikame et!
• Maruf ile emir et
• ve münkeri nehy et!
• İsabet edenlere sabır et!
Muhakkak işte bunlar, azim emirlerdendir." Lokman Kıssası
BNY
K:VM
S:LV
eMR
A:RF
NH!Y
NKR
S:BR
S:VB
A:ZM
eMR
.mid3607.ss31.as17.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman Kıssasıxxsalatxxkissa.104xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:vm-ikame-i salat#||#bny-beni#||#emr-umur#||#s:br-sabr#||#nh!y-nehy#||#s:vb-isabet#||#nkr-münker#||#a:rf-maruf#||#a:zm-azim#x#BNY#||#K:VM#||#S:LV#||#eMR#||#A:RF#||#NH!Y#||#NKR#||#S:BR#||#S:VB#||#A:ZM#||#eMR#||#k:vm-ikame-i salat#||#bny-beni#||#emr-umur#||#s:br-sabr#||#nh!y-nehy#||#s:vb-isabet#||#nkr-münker#||#a:rf-maruf#||#a:zm-azim# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ Yâ buneyye ekımıs salâte ve’mur bil ma’rûfi venhe anil munkeri vasbir alâ mâ esâbek(esâbeke), inne zâlike min azmil umûr(umûri). Ma'ruf ع ر فA:RF | Arifin irfan sahibi olduğu mevzu. Arif olunan irfan, ilim, malumat, bilgi, beceri, hüner. / Bilinen, tanınmış, meşhur. / Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği. Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele.Çğl.Ma'rufatAynı kökten:Arafat Arefe Arf A'raf Arif Urefa Avarif İrfan İtiraf maarif Ma'rifet Ma'ruf Ma'rufat Mütearefe Mütearife Mütearif Mütearrif Örf A'raf Ta'rif Ta'rife |
Âzim azm ع ز مA:ZM | Kasd, niyet. Sağlam ve kat'i karar. Bir iş hakkında kat'i karar ve niyet sahibi. Sebat. Aynı kökten:Âzim azm Azimet İ'tizam |
beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
emr emir ا م رeMR | İş buyurma. Buyurulan şey. Madde, husus, hadise.Çğl.EvamirÇğl.UmurAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
nehy ن ه يNH!Y | Nehiy. Yasak etmek. Menetmek.Aynı kökten:münhi Münhiye Münhiyân münteha mütehani nahi nehy nevahi nihai nihayet |
münker ن ك رNKR | İnkâr edilmiş olan. Şeriatın kabâhat ve haram diye bildirdiği şey. Makbul ve müstehab olmayıp, günah ve kabahat olan. Mezardaki suâl meleklerinden birisinin ismi. Diğerinin ise "Nekir" dir.Aynı kökten:Enker İnkâr İstinkâr Menkur Münakere münker Münkir Münkirîn Müstenker Müstenkir Mütenekkir Mütenekkiren nankör Nekir Nekire Nekerât nekr Nekre Nükr Nükre Tenekkür Tenkir |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Diyanet Meali: “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” |
31. LOKMAN / 18 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | "Nasa haddini tasir etme!
Arzda merah olarak meşy etme.
Muhakkak ki ALLAH, fahur muhtal olanların hiçbirisine muhabbet duymaz." Lokman Kıssası
S:A:R
H:DD
NVS
MŞY
eRD:
MRH
HBB
KLL
H:YL
FH:R
.mid3608.ss31.as18.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman Kıssasıxkissa.104xxxemirxxyasakxxx#kll-külli#||#nvs-nas#||#erd:-arz#||#h:yl-muhtal#||#hbb-muhabbet#||#h:dd-hadd#||#fh:r-fahur#||#mşy-meşy#||#mrh-merah#||#s:a:r-tasir#x#S:A:R#||#H:DD#||#NVS#||#MŞY#||#eRD:#||#MRH#||#HBB#||#KLL#||#H:YL#||#FH:R#||#kll-külli#||#nvs-nas#||#erd:-arz#||#h:yl-muhtal#||#hbb-muhabbet#||#h:dd-hadd#||#fh:r-fahur#||#mşy-meşy#||#mrh-merah#||#s:a:r-tasir# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ Ve lâ tusa’ir haddeke lin nâsi ve lâ temşi fîl ardı merahâ(merahan) innellâhe lâ yuhıbbu kulle muhtâlin fehûr(fehûrin). arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Fahur ف خ رFH:R | Çok övünen, çok iftihar eden. Mütekebbir. Tekebbür ve taazzum edici.Aynı kökten:Fahhar Fehhar Fahhari Fahir Fâhire Fahr Fahrî Fahr-i Kâinat Fahr-i Âlem Fahriye Fahur İftihar İftihariyyat Mefahir Mefhar Mefharet Müfahare Müfaharet Müfahir Müftehir Mütefahir Mütefahhir Tefahur Tefahhur |
hadd خ د دH:DD | Yol. İnsan cemaatı. Bir şeye tesir ederek iz bırakmak. Yanak, yüz, vecih. Yeri kazmak, yeri yarmak. Hendek açmak.Çğl.hududAynı kökten:hadd hudud Hadîd Uhdud Ahâdid |
Muhtal خ ي لH:YL | Mütekebbir. Kibirli.Aynı kökten:Hayl Huyul Ahyal Hayyal Hayal Hayâlât Hayalet Heyula Hulya Mahile Mahayil Muhayyel Muhayyele Muhayyelat Muhayyil Muhayyile Mütehayyel Mütehayyelât Mütehayyil Mütehayyile Mütemahhil Tahayyül Tahayyülât Tahyil Tahyilât Muhtal |
muhabbet ح ب بHBB | Sevgi, sevme. Tohumun ekilmesi, ekilen tohumdan semere elde edilmesi, doğanın döngüsünün sağlanması, doğanın insanlığa faydalı hale gelmesi anlamlarındadır. Var olan her şeyden, İnsanlık için fayda üretmek demektir. Sohbet. Haz duyulan şeye meyletmek. Aynı kökten:Ehabb Habb Habbe habbat hubub hububat habib Habibe Ahbab hibab Hubab hubb hubbe hubban hubbe Mahbub Mahbubat Mahabib mahbube Mahbubiyyet muhabbet Muhibb Muhibbe Muhibban Müstehab mütehabb Mütehabbe tahabbüb Tehabb tahab |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Merah م ر حMRH | Sevinç, ferah, sürur. Böbürlenmek. Zayıf olma. Fâsid olmak. Kurumak. Yer. Mekân. Rahat edilecek yer. Meşhur bir nahiv kitabının ismi.Çğl.MerahânAynı kökten:Merah Merahân Mürih |
meşy م ش يMŞY | Yürüme.Aynı kökten:maşi maşiyye müşşat memişhane memşa meşşai meşy meşyen mütemeşşi temeşşi temşiye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
Tas'ir ص ع رS:A:R | Kibirlenmekten dolayı karşısındakinin yüzüne bakmayıp, yüzünü çevirmek.Aynı kökten:Is'ar Musaara Tas'ir |
Diyanet Meali: “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.” |
31. LOKMAN / 19 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 411 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | "Meşyinde iksad et. Sesinden gazz et. Muhakkak seslerin en inkar edileni elbette eşek sesidir." Lokman Kıssası
K:S:D
MŞY
G:D:D:
S:VT
NKR
S:VT
S:VT
HMR
.mid3609.ss31.as19.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf411.sure.31.xxxLokman Kıssasıxkissa.104x#hmr-hımar#||#k:s:d-iksad#||#g:d:d:-gazz#||#mşy-meşy#||#nkr-inkar#||#g:d:d:-gazz#||#s:vt-savt#x#K:S:D#||#MŞY#||#G:D:D:#||#S:VT#||#NKR#||#S:VT#||#S:VT#||#HMR#||#hmr-hımar#||#k:s:d-iksad#||#g:d:d:-gazz#||#mşy-meşy#||#nkr-inkar#||#g:d:d:-gazz#||#s:vt-savt# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ Vaksid fî meşyike vagdud min savtik(savtike), inne enkerel asvâti le savtul hamîr(hamîri). Gazz Gadd غ ض ضG:D:D: | Utancından dolayı önüne bakmak. Azaltmak. Bir şeyin miktarını eksiltmek. Hurmanın tomurcuğu. Zerafet sâhibi. Yeni buzağı.Aynı kökten:Gazaza Gazîz Gazz Gadd Müngazz |
Gazz Gadd غ ض ضG:D:D: | Utancından dolayı önüne bakmak. Azaltmak. Bir şeyin miktarını eksiltmek. Hurmanın tomurcuğu. Zerafet sâhibi. Yeni buzağı.Aynı kökten:Gazaza Gazîz Gazz Gadd Müngazz |
Hımar ح م رHMR | Eşek.Çğl.HamirÇğl.HumurAynı kökten:Ahmer Humran Hamra Hamri Humre Humur Humret İhmirar Hammar Hımar Hamir Humur Muhammer Tahmir Hamr Hımar Humr Humur Hımare Hamâyir Ihmar Muhammere Tahmer Tıhmar |
İksad ق ص دK:S:D | Tutumlu olma.Aynı kökten:kasd kasid kasıd maksad Makasıd maksud suikasd İksad İktisa İktisad Muktesid Aksad Kaside Kasâid Kısde Kusad |
meşy م ش يMŞY | Yürüme.Aynı kökten:maşi maşiyye müşşat memişhane memşa meşşai meşy meşyen mütemeşşi temeşşi temşiye |
İnkâr ن ك رNKR | Bilmeme, tanımama. Yaptığını ve söylediğini gizleme. Yapmadım deme ve ayak direme. Reddetme. Aynı kökten:Enker İnkâr İstinkâr Menkur Münakere münker Münkir Münkirîn Müstenker Müstenkir Mütenekkir Mütenekkiren nankör Nekir Nekire Nekerât nekr Nekre Nükr Nükre Tenekkür Tenkir |
Savt ص و تS:VT | Ses. Bağırmak.Çğl.AsvatÇğl.EsvatAynı kökten:Musavvit Sait Savt Asvat Esvat Tasvit |
Diyanet Meali: “Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!” |
| Ayn Secavendi .mid3610.ss31.as.ssLOKMAN.ns.ny.cs.syf.sure.31.xxxxx |
31. LOKMAN / 20 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | ALLAH'ın, semalarda olanları ve arzda olanları size teshir ettiğini ve zahir ve batın nimetlerini sizin üzerinize isbag ettiğini görmedin mi?
Nasdan kimseler, ALLAH hakkında, ilim ve hüda ve munir kitabları gayrısında cedel eder. Doğa/Yaşam
ReY
SH:R
SMV
eRD:
SBG:
NA:M
Z:H!R
BT:N
NVS
CDL
G:YR
A:LM
H!DY
KTB
NVR
.mid3611.ss31.as20.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxDoğa/Yaşamxxxkitabxxx#g:yr-gayr#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#a:lm-ilim#||#h!dy-huda#||#cdl-cedel#||#na:m-nimet#||#nvr-münir#||#sh:r-teshir#||#z:h!r-zahi||#sbg:-sabig#r#||#bt:n-batın#||#sbg:-isbag#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#SH:R#||#SMV#||#eRD:#||#SBG:#||#NA:M#||#Z:H!R#||#BT:N#||#NVS#||#CDL#||#G:YR#||#A:LM#||#H!DY#||#KTB#||#NVR#||#g:yr-gayr#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#a:lm-ilim#||#h!dy-huda#||#cdl-cedel#||#na:m-nimet#||#nvr-münir#||#sh:r-teshir#||#z:h!r-zahi||#sbg:-sabig#r#||#bt:n-batın#||#sbg:-isbag#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ EE lem terev ennellâhe sehhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zâhireten ve bâtıneh(bâtıneten), ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Bâtın ب ط نBT:N | İç, dâhilî. Gizli. İçyüz. Sır, esrar. // Çukur yer, kuytu yer. Ç: Ebtine
El Batın : Görünmeden evvelki.Çğl.BevatınAynı kökten:Bâtın Bevatın batn batın Butun Bütun Bitan Bitane Betâyin İstibtan Mebtun Mubattın Mubattıne Müstebtın Tebattun |
cedel ج د لCDL | Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. Aynı kökten:cedel Cedelî Cedl Cidal mücadele Mücadelat Mücadil Mütecadil |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Ni'met ن ع مNA:M | Nimet. İyi hal. Güzel hayat, maddi ve manevi imkanlar. Hoş, güzel hal. İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. Giyecek şeyler. Yiyecek faydalı şey, rızık. / Rahatlık. Refaha sebep olan şey. Çğl.Neama'Çğl.En'ümÇğl.NiamAynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
münir ن و رNVR | Nurlandıran, nur veren, ziya veren, ışık veren, parlak.Aynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
isbag isbağ س ب غSBG: | Tamamlamak. Olgunlaştırmak. Kemale erdirmek. Aynı kökten:isbag isbağ Müsbig Sâbig Sâbiga Sebg sübug |
Teshir س خ رSH:R | Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme. İtaat ettirme. Hakir ve zelil etmek. Aynı kökten:İstishar mashara Meshara Mesâhir Müsteshir Mütemeshir Mütemeshirîn Sahir Sahr suhre Suhriyen Sıhriyya Suhriyye Temeshur Temeshurât Tesahhur Tesahhurât Musahhar Musahhir Müsahhir Müsahhar Sihriyy Teshir |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Zahir ظ ه رZ:H!R | Görünen, aşikar olan. Açık, belli, meydanda olan. Görünüşe göre. Şüphesiz. Suret. Dış yüz. Görünüş. Anlaşılan. Meğer. Galiba. Zannederim. Elbette. Arka çıkmak. Destek vermek.
Ez Zahir : Görünen zuhurat fiili. Çğl.zevahirAynı kökten:.Zahir Azhar izhar mazhar Muzahhir Müstazhir Mustazhir Mütezahhir Mütezahir Müzaheret Muzahere müzahir Müzhir Salatüz zuhr Tazhir Tezahhür Tezahür Tezahürât Zahir zevahir zahr zuhur ezhâr zıhar Zuhr zuhur |
Diyanet Meali: Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. |
31. LOKMAN / 21 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Onlara, "ALLAH'ın inzal ettiğine tâbi olun" denildiğinde,
"Bilakis!
Biz, ata-babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye vecd olduğumuz şeye tabiyiz." derler.
Şeytan, kendilerini seir azaba davet ediyor olsa da mı? Şeytan
K:VL
TBA:
NZL
K:VL
TBA:
VCD
eBV
KVN
ŞT:N
DA:V
A:Z!B
SA:R
.mid3612.ss31.as21.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxŞeytanxxŞeytanxcehennemxx#da:v-davet#||#kvn-kane#||#ebv-eb#||#tba:-tabi#||#vcd-vecd#||#a:z!b-azab#||#sa:r-seir#||#nzl-inzal#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#TBA:#||#NZL#||#K:VL#||#TBA:#||#VCD#||#eBV#||#KVN#||#ŞT:N#||#DA:V#||#A:Z!B#||#SA:R#||#da:v-davet#||#kvn-kane#||#ebv-eb#||#tba:-tabi#||#vcd-vecd#||#a:z!b-azab#||#sa:r-seir#||#nzl-inzal#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ vecednâ aleyhi âbâenâ, e ve lev kâneş şeytânu yed’ûhum ilâ azâbis saîr(saîri). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
eb Ebu ا ب وeBV | (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba. Ata. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
se'ir س ع رSA:R | Tutuşmuş, alevli ateş.Aynı kökten:Mütese'ir Sa'r Saur se'ir |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
vecd و ج دVCD | Bulma, karşılaşma. Mevcud olma durumu. Aşk, muhabbet. Kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk hali. Yüksek heyecan. İştiyakın galebesi.Çğl.MevacidAynı kökten:Mevacid mevcud Mevcudat Mevcudîn Mevcudiyet Mütevacid Müteveccid Tevacüd Teveccüd vacid Vacide vecd Mevacid Vicdan vücud |
Diyanet Meali: Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Şeytan, kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı? |
31. LOKMAN / 22 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Vechini ALLAH'a silm eden kimse… o muhsindir. Artık o, sağlam tutanağa istimsak etmiştir.
Emirlerin akibeti ALLAH'adır.
SLM
VCH!
HSN
MSK
A:RV
VS!K:
A:K:B
eMR
.mid3613.ss31.as22.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxx#emr-umur#||#slm-silm#||#hsn-muhsin#||#vch!-vech#||#a:k:b-akibet#||#msk-istimsak#||#vs!k:-vuska#||#a:rv-urve#x#SLM#||#VCH!#||#HSN#||#MSK#||#A:RV#||#VS!K:#||#A:K:B#||#eMR#||#emr-umur#||#slm-silm#||#hsn-muhsin#||#vch!-vech#||#a:k:b-akibet#||#msk-istimsak#||#vs!k:-vuska#||#a:rv-urve# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمَن يُسْلِمْ وَجْهَهُ إِلَى اللَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى وَإِلَى اللَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ Ve men yuslim vechehu ilâllâhi ve huve muhsinun fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, ve ilâllâhi âkibetul umûr(umûri). Âkibe Âkibet ع ق بA:K:B | Bir şeyin sonu. Nihayet. Netice, sonuç.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Urve ع ر وA:RV | Düğme iliği. Yazda ve kışta yaprağı dökülmeyen ağaç. Daima bâki olan nesne. Arslan. Kudretten kinaye olur. Kulp. Yapışacak sap. Tutacak yer.Çğl.UrâAynı kökten:Arra' Arv Ira' İtar İtare i'tara Urva urvatun Urve Urâ Urvet-ül Vüska |
emr emir ا م رeMR | İş buyurma. Buyurulan şey. Madde, husus, hadise.Çğl.EvamirÇğl.UmurAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
muhsin ح س نHSN | İhsan eden, iyilik eden. Kerim. Cömert. Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden.Aynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
İstimsak م س كMSK | Nefsine hâkim olma, kendini tutma.Aynı kökten:İmsak İstimsak Masik Misk Missik Mümessek Mümsik Mümsike Müske Müstemsik Mütemessik Temessük xoxox |
Silm Selm س ل مSLM | Barış, sulh, barışıklık. Barışmak. // Huzur ve sükuneti bozacak hallerden kaçınarak, barışın tesisinden yana olma. Ortaya, tartışma yaratacak mevzular çıkarmama. İçinden olunan duruma razı olma ve sorun yaratmama. (Bunun ilerisinde "her olanın hakk olduğu" bilinci doğar.) / (selm:) Tek kulplu kova. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
Vuska Vüska و ث قVS!K: | Çok kuvvetli ve sağlam olan.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Diyanet Meali: Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır. |
31. LOKMAN / 23 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Kafir kimse… artık onun küfrü seni hüzünlendirmesin.
Onların rücu yerleri BİZ'edir. Ardından amil oldukları ile kendilerine haber verilir.
Muhakkak ki ALLAH, sadrların zatına alimdir.
KFR
HZN
KFR
RCA:
NBe
A:ML
A:LM
Z!VT
S:DR
.mid3614.ss31.as23.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxx#a:lm-alim#||#a:ml-amil#||#kfr-kafir#||#hzn-hüzün#||#nbe-nebe#||#rca:-merci#||#s:dr-sadr#||#z!vt-zevat#x#KFR#||#HZN#||#KFR#||#RCA:#||#NBe#||#A:ML#||#A:LM#||#Z!VT#||#S:DR#||#a:lm-alim#||#a:ml-amil#||#kfr-kafir#||#hzn-hüzün#||#nbe-nebe#||#rca:-merci#||#s:dr-sadr#||#z!vt-zevat# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمَن كَفَرَ فَلَا يَحْزُنكَ كُفْرُهُ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ Ve men kefere fe lâ yahzunke kufruh(kufruhu), ileynâ merciuhum fe nunebbiuhum bi mâ amil(amilû), innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Âmil ع م لA:ML | Amel edenler. Irgat, işçi. Yapan. İşleyen. Sebep. Vergi tahsiline memur kimse. Mütevelli. Vâli.Çğl.ameleAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
nebe' ن ب اNBe | Yeni haber. / Haber ile Nebe nin farkı: Haber; olan olmuştur, haberi ardından yapılır. Nebe; olan henüz olmamıştır, haberi gelmekle beraber olur. Aynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
Merci' ر ج عRCA: | Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
Sadr ص د رS:DR | Gönül. / Bilincin, üst bilinç ile irtibat noktası. / Bilinçaltı. / Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi. / Bulunulacak yerlerin en iyisi. / Baş, reis, başkan. / Kalb, göğüs, ön. / Rücu. / Bir aruz kalıbı. Çğl.SudurAynı kökten:Isdar Musaddar Mutasaddır Mutasaddırin müsadere sadaret Sadır Sadr Sudur sadrazam Sadrî Sadriye Sudr Tasaddur |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
Diyanet Meali: Kim inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
31. LOKMAN / 24 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | BİZ, onları biraz metalandırırız. Sonra onlara galiz azaba muztar ederiz.
MTA:
K:LL
D:RR
A:Z!B
G:LZ:
.mid3615.ss31.as24.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxx#mta:-meta#||#k:ll-kalil#||#d:rr-muztar#||#a:z!b-azab#||#g:lz:-galiz#x#MTA:#||#K:LL#||#D:RR#||#A:Z!B#||#G:LZ:#||#mta:-meta#||#k:ll-kalil#||#d:rr-muztar#||#a:z!b-azab#||#g:lz:-galiz# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَى عَذَابٍ غَلِيظٍ Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ilâ azâbin galîz(galîzin). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
Muztar Müztar ض ر رD:RR | Çaresiz kalmış, zorlanmış. Cebr olunmuş. Mecbur kalış. Çaresiz kalıp başı sıkılan.Çğl.MuztarrînAynı kökten:azarr Darr Izrar Idrar mazrur Mutazarrır Muzırrîn Muztar Müztar Muztarrîn Tadarr Tazarrur Tazrir zarar zarr Azrar Zaruret Zarurat |
Galîz غ ل ظG:LZ: | Çirkin. Terbiye dışı. Yoğun. Kaba. Kokmuş madde.Dşl.GalîzeÇğl.AglazÇğl.GılazAynı kökten:Aglez Galîz Galîze Aglaz Gılaz Gılzet İglaz İglazat İstiglaz Tagliz |
kalil ق ل لK:LL | Az. Bodur kimse.Çğl.KalailAynı kökten:Ekall Akall Ekall-i Kalil Ekalliyet Akalliyet İklal İstiklal kalil Kalail kalilen Kılle Kıllet kulal Laakall Müstakill Müstakillen Mütekallil Takallül |
meta' meta م ت عMTA: | Fayda. Menfaat. Kıymetli eşya. Dünya geçimliği. Tüccar malı.Çğl.EmtiaAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
Diyanet Meali: Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz. |
31. LOKMAN / 25 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Eğer onlara, "Semaları ve arzı kim halk etti?" diye sual etsen,
elbette "ALLAH" derler.
De ki:
"Hamd etmek, ALLAH'ındır."
Bilakis!
Onların pek çoğu alim değiller. Doğa/Yaşam
SeL
H:LK:
SMV
eRD:
K:VL
K:VL
HMD
KS!R
A:LM
.mid3616.ss31.as25.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxDoğa/Yaşamx#erd:-arz#||#smv-semavat#||#a:lm-alim#||#ks!r-ekser#||#h:lk:-halk#||#sel-sual#||#hmd-hamd#||#k:vl-xxoxx#x#SeL#||#H:LK:#||#SMV#||#eRD:#||#K:VL#||#K:VL#||#HMD#||#KS!R#||#A:LM#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#a:lm-alim#||#ks!r-ekser#||#h:lk:-halk#||#sel-sual#||#hmd-hamd#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnellâh(yekûlunnellâhu), kulil hamdulillâh(hamdulillâhi), bel ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
hamd ح م دHMD | Övgü. Övmek.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
Ekser ك ث رKS!R | Pek fazla. Daha çok. Kesrette olan. En çok.Aynı kökten:Ekser iksar İstiksar Kâsir Kesir küsur küsurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mükesser Müksir Müsteksir Mütekasir Mütekessir Mütekessir Tekâsür tekasür Teksir |
sual س ا لSeL | Sormak. İstemek. Dilenmek.Çğl.SualâtÇğl.Es'ileAynı kökten:İstis'al Mes'ul Mesule Mesulât Mes'uliyet sail Saile Seele sual Sualât Es'ile tesaül tese'ül |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Diyanet Meali: Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler. De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler. |
31. LOKMAN / 26 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Semalarda ve arzda olanlar, ALLAH'ındır.
Muhakkak ki O, ganiydir, hamiddir. Esma-ül Hüsna
SMV
eRD:
G:NY
HMD
.mid3617.ss31.as26.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf412.sure.31.xxxEsma-ül Hüsnax#erd:-arz#||#smv-semavat#||#g:ny-ganiy#||#hmd-hamid#x#SMV#||#eRD:#||#G:NY#||#HMD#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#g:ny-ganiy#||#hmd-hamid# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ Lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), innallâhe huvel ganiyyul hamîd(hamîdu). arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
gani ganiy غ ن يG:NY | Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
El Ganiy : Verimi. ALLAH'ın ağası, bol bol ikram edişi. Dşl.GaniyeÇğl.AgniyaAynı kökten:Agna gani ganiy Ganiye Agniya Ganne İgna' İstigna Mugnat Mugnî müstağni |
Hamîd ح م دHMD | Hamdedilmeye layık olan.
El Hamid : Herkes de herşey de hayatından memnundur.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Diyanet Meali: Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye lâyık olandır. |
31. LOKMAN / 27 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEDİNE?? | Şayet arzda ki şecerelerden kalem olsa ve bahra yedi bahr daha medd olsa, ALLAH'ın kelimeleri nefd olmaz.
Muhakkak ki ALLAH, azizdir, hakimdir. Esma-ül Hüsna
eRD:
ŞCR
K:LM
BHR
MDD
BA:D
SBA:
BHR
NFD
KLM
A:ZZ
HKM
.mid3618.ss31.as27.ssLOKMAN.ns57.nyMEDİNE??.cs21.syf412.sure.31.xxxEsma-ül Hüsnaxxsayıxx#ba:d-bad#||#sba:-seba#||#erd:-arz#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz#||#şcr-şecere#||#mdd-medd#||#klm-kelime#||#bhr-bahr#||#k:lm-kalem#||#nfd-nefd#x#eRD:#||#ŞCR#||#K:LM#||#BHR#||#MDD#||#BA:D#||#SBA:#||#BHR#||#NFD#||#KLM#||#A:ZZ#||#HKM#||#ba:d-bad#||#sba:-seba#||#erd:-arz#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz#||#şcr-şecere#||#mdd-medd#||#klm-kelime#||#bhr-bahr#||#k:lm-kalem#||#nfd-nefd# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِن شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِن بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَّا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ Ve lev enne mâ fîl ardı min şeceretin aklâmun vel bahru yemudduhu min ba’dihî seb’atu ebhurin mâ nefidet kelimâtullâh(kelimâtullâhi), innellâhe azîzun hakîm(hakîmun). Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
bahr bahir ب ح رBHR | Deniz. Büyük göl veya nehir. Yarmak, yırtmak. Çok yürüyen at. İyi kimse. Deve hastalığı.Çğl.BihârÇğl.EbhârÇğl.BuhurAynı kökten:Bâhire bahr bahir Bihâr Ebhâr Buhur bahri bahriye Bahriyyun ibhar İstibhar müstebhir Mütebahhir Mütebahhirîn tebahhur |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
Kalem ق ل مK:LM | Kamış. Yazı için ucu inceltilen bir nevi ince ve sert kamış. Yazı yazmak için kullanılan her türlü âlet. İfâde. Üslub. Mâden, taş ve tahta üzerinde oymak için ucu sivri çelik âlet. İnce boya, fırçası. Yazı enva'ı. Resim. Nakış. Resmi dâirelerde kâtiplerin çalıştıkları oda. Ağacı aşılamak için kullanılan ucu kalem gibi yontulmuş ince çöp. Çiçek ve sâir hastalıklara karşı kullanılan aşıyı hâvi ufak şişe. Ok.Çğl.AklâmAynı kökten:İklim Akalim Ekalim Kalem Aklâm Mıklem mıkleme Mekâlim Taklim |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
Medd م د دMDD | Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme. Çoğaltmak. Vermek, sunmak. Bir şeye dikkatlice bakmak. Nihayet, son. Sönmek. Bir şeyi söndürmek. Yardım etmek, mühlet vermek. Yâr ve yâver olmak. Tarlaya fışkı ve gübre dökmek. Sel suyu.Aynı kökten:Emedd İmdad İstimdad Madde Mevadd Ma'dudat Medd Meded medet Medid Memdud Memedd Midad Midadiye Müdd Müdded Mümedd Mümedded Mümidd Müstemedd Temdid Temeddüd |
Nefd ن ف دNFD | Tükenmek, bitmek. Geçici ve fâni olmak.Aynı kökten:İnfad İntifad İstinfad Menfed Nefd Nefed Nefad |
Seb'a seb' س ب عSBA: | Yedi.Aynı kökten:Fil usbuil kadim Kullu usbu Sâbi' Sabi'a Seb'a seb' Seb'în Sübaî Tesbi' Üsbu' Esabî' |
Şecer Şecere ش ج رŞCR | Ağaç. Kütük. Saplı nebat. Soy. Sülale. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel. Dallı budaklı şey. Çetrefilli işler. Çğl.ŞecerâtÇğl.EşcarAynı kökten:İşcar Meşcer Meşcere Müşeccer Şecer Şecere Şecerât Eşcar Şecir Şecr Şücur Teşacür teşcir teşeccür |
Diyanet Meali: Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
31. LOKMAN / 28 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 412 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEDİNE?? | Sizin halkıyetiniz ve sizin baas edilmeniz, sadece, vahid nefs gibidir.
Muhakkak ki ALLAH, semidir, basirdir. Esma-ül Hüsna
H:LK:
BA:S!
NFS
VHD
SMA:
BS:R
.mid3619.ss31.as28.ssLOKMAN.ns57.nyMEDİNE??.cs21.syf412.sure.31.xxxEsma-ül Hüsnax#sma:-semi#||#nfs-nefs#||#h:lk:-halk#||#vhd-vahid#||#ba:s!-baas#||#bs:r-basir#x#H:LK:#||#BA:S!#||#NFS#||#VHD#||#SMA:#||#BS:R#||#sma:-semi#||#nfs-nefs#||#h:lk:-halk#||#vhd-vahid#||#ba:s!-baas#||#bs:r-basir# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 مَّا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ Mâ halkukum ve lâ ba’sukum illâ ke nefsin vâhıdeh(vâhıdetin), innallâhe semîun basîr(basîrun). Ba's Bais ب ع ثBA:S! | Köklü bir değişimle yeniden başlatma. / Yeniden hayatlandırma, diriltme. İhya. / Uykudan uyandırma. / Diriliş. / Gönderme, gönderilme. / Rönesans.
El Bais : Beraberliğinde, birleşmesinde ortak, sebep. Karışma, herşey birbirine karışıktır. Mevtten sonra hayy eden. Köklü değişimler için Nebi irsal eden. Dşl.baasAynı kökten:Ba's Bais baas ib'as meb'as Mebâis |
Basir ب ص رBS:R | Gören, görme duyusu çalışan. Basiret sahibi. Anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören. İt, köpek, kelp.
El Basir : Her mahluk görür. Görme fiili.Aynı kökten:basar Ebsâr Basir basiret Basair besaret İbsar İbtisar İstibsar Mubasara Mubsır Mubsırât Mütebassır Tabassur Tebsir |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
semi' س م عSMA: | İşitme. İşiten, duyan.
Es Semi : İşitme fiili. HERŞEYİ İŞİTENAynı kökten:Esma' Hz. İsmail İsma' İstima' Misma' Mesami' Müstemian Sami' Samia Samiîn Samiûn Samit Samite Sem' Sema' semi' Sima' Tesamu' Tesmi' Tesmiât |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
Diyanet Meali: (Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
31. LOKMAN / 29 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEDİNE?? | Görmüyor musun; ALLAH, geceyi gündüzde ilac ediyor ve gündüzü gecede ilac ediyor!?
Güneşi ve kameri teshir etmiştir. Hepsi müsemma ecele kadar cereyan eder.
Muhakkak ki ALLAH, amel ettiğiniz şeylere habirdir. Doğa/YaşamEsma-ül Hüsna
ReY
VLC
LYL
NH!R
VLC
NH!R
LYL
SH:R
ŞMS
K:MR
KLL
CRY
eCL
SMV
A:ML
H:BR
.mid3620.ss31.as29.ssLOKMAN.ns57.nyMEDİNE??.cs21.syf413.sure.31.xxxDoğa/YaşamxEsma-ül Hüsnax#kll-külli#||#lyl-leyl#||#h:br-habir#||#k:mr-kamer#||#nh!r-nehar#||#smv-müsemma#||#şms-şems#||#a:ml-amel#||#ecl-ecel#||#sh:r-teshir#||#cry-cereyan#||#vlc-ilac#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#VLC#||#LYL#||#NH!R#||#VLC#||#NH!R#||#LYL#||#SH:R#||#ŞMS#||#K:MR#||#KLL#||#CRY#||#eCL#||#SMV#||#A:ML#||#H:BR#||#kll-külli#||#lyl-leyl#||#h:br-habir#||#k:mr-kamer#||#nh!r-nehar#||#smv-müsemma#||#şms-şems#||#a:ml-amel#||#ecl-ecel#||#sh:r-teshir#||#cry-cereyan#||#vlc-ilac#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَأَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ E lem tere ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli, ve sehhareş şemse vel kamere kullun yecrî ilâ ecelin musemmen ve ennallâhe bi mâ ta’melûne habîr(habîrun). amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
Ecel ا ج لeCL | Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. İleride olacağı şüphesiz olan.Çğl.AcalAynı kökten:Ecel Acal Eceliyyet Ecl Müeccel Müste'cel Te'cil |
Habir خ ب رH:BR | Haberli. Haberdar. Taze ve yeni şey.
El Habir : Her varlık haberlidir. ALLAH'ın haber fiili. Bütün zerrelerde bile mevcuttur.
Bizde de haber alma haber verme fiili gönlümüzde hazır olduğu halde bundan gafil oluyoruz. Daima dışarıdaki haberlerden medet umuyoruz. Bazen de duyuyoruz da buna "his-el kalb-i vuku" diyoruz. Biraz daha üzerine gitsek ALLAH'ın kalbiyle beraber olduğumuzu yaşayıp, bunun zevkini tadacağız. Aynı kökten:haber Ahbar Habir Hıbre Hibre Hibret Hubr ihbar İhbarat İhbarî İhbariyyat İhbariyye ilmuhaber istihbar istihbarat muhabere Muhaberat muhabir muhbir Müstahbir Mütehabbir Tahbir Tehabbür |
kamer ق م رK:MR | Ay. Ay ışığında uyumayıp uyanık durmak.Çğl.AkmarAynı kökten:kamer Akmar Mukmir Mukmire |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Leyl Leyle ل ي لLYL | Gece.Çğl.LeyalÇğl.LeyailAynı kökten:Leyl Leyle Leyal Leyail Leyla Leyle-nehara |
nehar ن ه رNH!R | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. Gündüz. Toy kuşunun yavrusu.Çğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
Teshir س خ رSH:R | Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme. İtaat ettirme. Hakir ve zelil etmek. Aynı kökten:İstishar mashara Meshara Mesâhir Müsteshir Mütemeshir Mütemeshirîn Sahir Sahr suhre Suhriyen Sıhriyya Suhriyye Temeshur Temeshurât Tesahhur Tesahhurât Musahhar Musahhir Müsahhir Müsahhar Sihriyy Teshir |
müsemma س م وSMV | İsimlendirilen, ad verilmiş olan, bir ismi olan. Muayyen zaman. Belirli vakit.Çğl.MüsemmeyatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
İlac و ل جVLC | İçeri sokma, idhal etme, girdirme. ?girmek. Sokmak.Aynı kökten:İlac Tevellüc Velec velice velyüc Vüluc |
şems ش م سŞMS | GüneşÇğl.ŞümusAynı kökten:Müşemmes Müteşemmis şems Şümus şemsiye Teşemmüs Teşmis |
Diyanet Meali: Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır. |
31. LOKMAN / 30 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Bu böyledir.
Muhakkak ALLAH… O, hakktır. Muhakkak O'nun gayrısından davet ettikleri şey batıldır.
Muhakkak ki ALLAH… O, aliyydir, kebirdir. Esma-ül Hüsna
HK:K:
DA:V
DVN
BT:L
A:LV
KBR
.mid3621.ss31.as30.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf413.sure.31.xxxEsma-ül Hüsnax#da:v-davet#||#dvn-dun#||#hk:k:-hakk#||#kbr-kebir#||#a:lv-aliyy#||#bt:l-batıl#x#HK:K:#||#DA:V#||#DVN#||#BT:L#||#A:LV#||#KBR#||#da:v-davet#||#dvn-dun#||#hk:k:-hakk#||#kbr-kebir#||#a:lv-aliyy#||#bt:l-batıl# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدْعُونَ مِن دُونِهِ الْبَاطِلُ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ Zâlike bi ennellâhe huvel hakku ve enne mâ yed’ûne min dûnihil bâtılu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr(kebîru). Âli Aliyy ع ل وA:LV | Üstün. Yüce. Çok büyük. Meşhur. Necib. Şerif, celil, aziz olan. Büyük, yüksek, meşhur, namdar, ünlü. Cennetin en yüksek tabakası.
El Aliy : Büyüklük toplamı. Toplu olduğu halde yok görünen durum. YÜCE, YÜCELTİCİ. Çğl.İlliyyunÇğl.İlliyyînAynı kökten:A'lâ Eali Âli Aliyy İlliyyun İlliyyîn Aliyy-ül A'la İsti'la Mualla Müteali teala tealev Teali Ulüvv Ulvi Ulviye Ulviyet Vâlâ |
batıl ب ط لBT:L | Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan.Aynı kökten:batıl battal butlan bütul ibtal iptal mubtil |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Dûn د و نDVN | Başka. Gayrı, diğer, maadâ. |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
Diyanet Meali: Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür. |
| Ayn Secavendi .mid3622.ss31.as.ssLOKMAN.ns.ny.cs.syf.sure.31.xxxxx |
31. LOKMAN / 31 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Görmüyor musun; muhakkak gemiler bahrda, ALLAH'ın nimeti ile cereyan eder!?
Bu, ayetlerinden size göstermek içindir.
Muhakkak işte bunda, bütün sabır edenler, şükür edenler için elbette ayetler vardır.
ReY
FLK
CRY
BHR
NA:M
ReY
eYY
eYY
KLL
S:BR
ŞKR
.mid3623.ss31.as31.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf413.sure.31.xxxx#şkr-şekur#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#s:br-sabr#||#flk-fulk#||#na:m-nimet#||#cry-cereyan#||#bhr-bahr#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#FLK#||#CRY#||#BHR#||#NA:M#||#ReY#||#eYY#||#eYY#||#KLL#||#S:BR#||#ŞKR#||#şkr-şekur#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#s:br-sabr#||#flk-fulk#||#na:m-nimet#||#cry-cereyan#||#bhr-bahr#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَلَمْ تَرَ أَنَّ الْفُلْكَ تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِنِعْمَتِ اللَّهِ لِيُرِيَكُم مِّنْ آيَاتِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ E lem tere ennel fulke tecrî fîl bahri bi ni’metillâhi li yuriyekum min âyâtih(âyâtihî) inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr(şekûrin). bahr bahir ب ح رBHR | Deniz. Büyük göl veya nehir. Yarmak, yırtmak. Çok yürüyen at. İyi kimse. Deve hastalığı.Çğl.BihârÇğl.EbhârÇğl.BuhurAynı kökten:Bâhire bahr bahir Bihâr Ebhâr Buhur bahri bahriye Bahriyyun ibhar İstibhar müstebhir Mütebahhir Mütebahhirîn tebahhur |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Ni'met ن ع مNA:M | Nimet. İyi hal. Güzel hayat, maddi ve manevi imkanlar. Hoş, güzel hal. İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. Giyecek şeyler. Yiyecek faydalı şey, rızık. / Rahatlık. Refaha sebep olan şey. Çğl.Neama'Çğl.En'ümÇğl.NiamAynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
şekür şekur ش ك رŞKR | Çok şükreden.
Eş Şekur : Şükredici, memnun olcu fiili. birbirine teşekkür etme hali. İnsanda teşekkür etme hali ne zaman muti olursa, insandaki insan düşüncesinde ki şekur hali, ALLAH'ın bu fiilinin tatbikatına ne kadar muti olursa, insan o kadar muazzam insan olur. Aynı kökten:Meşkur müteşekkir şakir şekür şekur şükr şükür şükran teşekkür |
Diyanet Meali: Görmedin mi ki, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah, bunu âyetlerinden bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır. |
31. LOKMAN / 32 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Onları mevc, zıll gibi gışa ettiğinde… din O'na muhlis olarak ALLAH'ı davet ederler. Ardından berre necat ettiğinde, onlardan muktesid olanlar olur. Ayetlerimize, bütün hattar kafirlerden başkası cahd etmez.
G:ŞV
MVC
Z:LL
DA:V
H:LS:
DYN
NCV
BRR
K:S:D
CHD
eYY
KLL
H:TR
KFR
.mid3624.ss31.as32.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf413.sure.31.xxxx#da:v-duae#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#kfr-kefur#||#dyn-din#||#g:şv-gışa#||#chd-cahd#||#ncv-necat#||#brr-berr#||#z:ll-zıll#||#h:ls:-muhlis#||#k:s:d-muktesid#||#mvc-mevc#||#h:tr-hattar#x#G:ŞV#||#MVC#||#Z:LL#||#DA:V#||#H:LS:#||#DYN#||#NCV#||#BRR#||#K:S:D#||#CHD#||#eYY#||#KLL#||#H:TR#||#KFR#||#da:v-duae#||#kll-külli#||#eyy-ayet#||#kfr-kefur#||#dyn-din#||#g:şv-gışa#||#chd-cahd#||#ncv-necat#||#brr-berr#||#z:ll-zıll#||#h:ls:-muhlis#||#k:s:d-muktesid#||#mvc-mevc#||#h:tr-hattar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِذَا غَشِيَهُم مَّوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ Ve izâ gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum ilel berri fe minhum muktesıd(muktesidun), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illâ kullu hattârin kefûr(kefûrin). Berr barr ب ر رBRR | İyilik ve ihsan edici, muhsin. Sözünde duran. Takvâ ehli olan, her çeşit günahlardan sakınan. Çok hayır sahibi. Özü sözü doğru olan, hamiyetli. Dindar ve temiz kimse. Susuz, kuru yerler. Toprak. Yeryüzü, yer.
El Berr : Mütemadiyyen beraberlik fiili.Çğl.EbrârÇğl.BerereAynı kökten:Berr barr Ebrâr Berere birr Eberr Meberre Meberrât Teberrü' Berranî Berren Berrî Berriye |
Cahd ج ح دCHD | Bile bile inkâr etme.Aynı kökten:Cahd Cahid Cahûd Cehûd Cühud Mütecahid Tecahüd Cahdel Cehad Cehadet |
Dua duae د ع وDA:V | Davet. / Birisini bir şeye sevk etmek. Çğl.Da'vatÇğl.Ed'iyeAynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
din د ي نDYN | Din; ALLAH ile halkettikleri arasında ki münasebetin düzeni, nizamıdır.Çğl.EdyanAynı kökten:Âdine din Edyan diyanet Ladinî mütedeyyin Deyn Düyun İdane İstidane Medîn Müstedîn Tedeyyün |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Gışa غ ش وG:ŞV | Örtü, perde. Zar. Deri. Kabuk. Üst tabaka. Zarf. Mahfaza.Çğl.AgşiyeAynı kökten:Gaşiye Gavaş Gaşve Gışâve Gaşy Gaşyet Gaşyet-i Mevt Gışa Agşiye Gışavet İstigşa' Magşi Mugaşşî Mugşa Mütegaşşi Tagaşşi Tegaşşi Tagşiye |
muhlis خ ل صH:LS: | Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız.Aynı kökten:halas Hâlis Hâlise Halesa Hulus Hulusi Hulusiyyet İhlas İstihlas mahlas Muhaleset Muhallis Muhles muhlis Müstahlas Müstahlis Mütehallis Tahallüs Tahlis |
Hatr Hattar خ ت رH:TR | Hatur. Gaddar. Hilekâr. Ahdini bozmak, sözünde durmamak. / midesi bozuk veya düzensiz bir durumda olma, / bir başkasına ihanet, hainlik, sadakatsizlik, aldatma, / kurnazlık ile aldatma, / birine kötü veya ahlaksız bir şekilde davranma, / kişinin ruhunu veya midesini yozlaştırır veya rahatsız eder ve onu rahatlatır (şarap veya içecekten söz edilir), / durgun ve gevşemiş, halsiz, ateşli, hastalık sonucu vücutta halsizlik. |
Muktesid ق ص دK:S:D | İktisadlı, tutumlu. Mütevazı. Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan.Aynı kökten:kasd kasid kasıd maksad Makasıd maksud suikasd İksad İktisa İktisad Muktesid Aksad Kaside Kasâid Kısde Kusad |
Kefur ك ف رKFR | Hakkı gizleyici, doğruyu gizleyen.Aynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
Mevc م و جMVC | Dalga. / Titreşim. / Ses, elektrik, ışık ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri. / Denizin dalgası. / Mc: Devir, devre.Çğl.EmvâcAynı kökten:Mevc Emvâc Mevcâ-mevc Mevce Mütemevvic Temevvüc Temevvücât Tul-ul Mevc |
necat ن ج وNCV | Kurtuluş, selâmet. Hırs ve hased. Yüksek mekân. Ağaç budağı. Mantar.Aynı kökten:İnca' İstincad Mencat Münacat Münci Naci Naciye necat necati Tenciye Necv Necva Nicâ Necve |
Zıll ظ ل لZ:LL | Gölge. Perde. Mc: Sahip çıkma, koruma, himaye etme.Çğl.AzlalÇğl.ZululÇğl.ZılalAynı kökten:İstizlal İzlal Mazalle Mazâil Mustazill Mutazallil Muzallel Müstazıll Tazallül Tazlil Zalil Zıll Azlal Zulul Zılal Zılliyet Zulle Zulel |
Diyanet Meali: Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkâr eder. |
31. LOKMAN / 33 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Ey nas!
Rabbinize ittika edin. Babanın çocuğuna ceza olmayacağı ve de çocuğun babasına bir şey ceza olmayacağı yevmden haşy edin!
Muhakkakki ALLAH'ın vaadi hakktır.
Artık dünya hayatı sizi garr etmesin. Garr edenler sizi ALLAH'a garr etmesin! Şeytan
NVS
VK:Y
RBB
H:ŞY
YVM
CZY
VLD
VLD
VLD
CZY
VLD
ŞYe
VA:D
HK:K:
G:RR
HYY
DNV
G:RR
G:RR
.mid3625.ss31.as33.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf413.sure.31.xxxŞeytanxxyevmxŞeytanxxxxemirxxyasakxxx#şye-şey#||#nvs-nas#||#czy-ceza#||#dnv-dünya#||#yvm-yevm#||#rbb-rabb#||#vld-xoxox#||#va:d-vaad#||#hk:k:-hakk#||#vk:y-ittika#||#g:rr-garr#||#h:şy-haşy#||#hyy-hayat#x#NVS#||#VK:Y#||#RBB#||#H:ŞY#||#YVM#||#CZY#||#VLD#||#VLD#||#VLD#||#CZY#||#VLD#||#ŞYe#||#VA:D#||#HK:K:#||#G:RR#||#HYY#||#DNV#||#G:RR#||#G:RR#||#şye-şey#||#nvs-nas#||#czy-ceza#||#dnv-dünya#||#yvm-yevm#||#rbb-rabb#||#vld-xoxox#||#va:d-vaad#||#hk:k:-hakk#||#vk:y-ittika#||#g:rr-garr#||#h:şy-haşy#||#hyy-hayat# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَّا يَجْزِي وَالِدٌ عَن وَلَدِهِ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَن وَالِدِهِ شَيْئًا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’â(şey’en) inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yagurrennekum billâhil garûr(garûru). ceza ج ز يCZY | Karşılık, mukabil.Aynı kökten:ceza Cizye Mücazat Tecziye |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
Garr غ ر رG:RR | Beyhude ve bâtıl şey. Gafil adam. Aldatan. Kuyu kazan. Aldatmak. Hırsa düşmek. Alnında dirhemden büyücek beyazlık bulunan at.Aynı kökten:Garr Garre Garur Gurur İgrar İgtirar Magrur Mağrur Tagrir Tagrirât Tegarrür |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
hayat ح ي يHYY | Dirilik. Canlılık. Sağlık. / Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa, avlu. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın. |
31. LOKMAN / 34 Surede Ayet: 34 Kitap Sırası: 31 Nüzul Sırası: 57 Sayfa: 413 Cüz: 21 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak ki ALLAH... Saatin ilmi O'nun indindedir.
Gays inzal eden O'dur.
Rahimlerde olana alim olan O'dur.
Nefs, gaden ne kesb edeceğini idra edemez.
Nefs, arzın neresinde mevt olacağını idra edemez.
Muhakkak ki ALLAH, alimdir, habirdir. Esma-ül Hüsna
A:ND
A:LM
SVA:
NZL
G:YS!
A:LM
RHM
DRY
NFS
KSB
G:DV
DRY
NFS
eRD:
MVT
A:LM
H:BR
.mid3626.ss31.as34.ssLOKMAN.ns57.nyMEKKE.cs21.syf413.sure.31.xxxEsma-ül Hüsnaxxsaatxx#sva:-saat#||#h:br-habir#||#erd:-arz#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rhm-erham#||#nfs-nefs#||#ksb-kesb#||#dry-idra#||#nzl-inzal#||#g:ys!-gays#||#g:dv-gaden#||#mvt-mevt#||#dry-idra#x#A:ND#||#A:LM#||#SVA:#||#NZL#||#G:YS!#||#A:LM#||#RHM#||#DRY#||#NFS#||#KSB#||#G:DV#||#DRY#||#NFS#||#eRD:#||#MVT#||#A:LM#||#H:BR#||#sva:-saat#||#h:br-habir#||#erd:-arz#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rhm-erham#||#nfs-nefs#||#ksb-kesb#||#dry-idra#||#nzl-inzal#||#g:ys!-gays#||#g:dv-gaden#||#mvt-mevt#||#dry-idra# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ İnnallâhe indehu ilmus sâah(sâati), ve yunezzilul gays(gayse), ve ya’lemu mâ fîl erhâm(erhâmi), ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gadâ(gaden), ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr(habîrun). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
İdra د ر يDRY | Bildirmek. Bildirilmek. Def etmek. |
İdra د ر يDRY | Bildirmek. Bildirilmek. Def etmek. |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Gad غ د وG:DV | Yarın. Ertesi gün.Çğl.GadâÇğl.GadenAynı kökten:Gad Gadâ Gaden Gada Gadat Gudüvv Gudve Gudevât Sabaha gad |
Gays غ ي ثG:YS! | İmdad. Yardım. Yağmur. Yağmurla meydana çıkan çayır.Çğl.GuyusAynı kökten:Gays Guyus Gaysan |
Habir خ ب رH:BR | Haberli. Haberdar. Taze ve yeni şey.
El Habir : Her varlık haberlidir. ALLAH'ın haber fiili. Bütün zerrelerde bile mevcuttur.
Bizde de haber alma haber verme fiili gönlümüzde hazır olduğu halde bundan gafil oluyoruz. Daima dışarıdaki haberlerden medet umuyoruz. Bazen de duyuyoruz da buna "his-el kalb-i vuku" diyoruz. Biraz daha üzerine gitsek ALLAH'ın kalbiyle beraber olduğumuzu yaşayıp, bunun zevkini tadacağız. Aynı kökten:haber Ahbar Habir Hıbre Hibre Hibret Hubr ihbar İhbarat İhbarî İhbariyyat İhbariyye ilmuhaber istihbar istihbarat muhabere Muhaberat muhabir muhbir Müstahbir Mütehabbir Tahbir Tehabbür |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
mevt م و تMVT | Dünya yaşantısının yüklediği görevlerden paydos olma hali.Aynı kökten:İmate memat Memut Men'a Men'at Menaî Menie Meniyye Mevat mevt meyyit Meyt mevta emvat muvat Müvat mümit Temavüt |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Erham ر ح مRHM | En rahim, en merhametli, en çok şefkatli.Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Saat Sı'va' س و عSVA: | Bir günün yirmi dörtte biri, saat. Zaman, vakit. Muayyen, belli bir vakit. Altmış dakikalık zaman. Kıyâmet.Çğl.SaatAynı kökten:Saat Sı'va' Saat Suvaa |
Diyanet Meali: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. |