| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid5145.ss66.as.ssTAHRİM.ns107.ny.cs28.syf559.sure.66.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
66. TAHRİM / 1 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ey Nebi!
ALLAH'ın sana helal ettiği şeyi, zevcelerinin rızasını ibtiga ederek neden haram kılıyorsun?
ALLAH, gafurdur, rahimdir. Esma-ül HüsnaKadın ve Aile Hukuku
NBe
HRM
HLL
BG:Y
RD:V
ZVC
G:FR
RHM
.mid5146.ss66.as1.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxEsma-ül HüsnaxKadın ve Aile Hukukuxxnebixxxxharamxxhelalxxxxibadetxxx#rhm-rahim#||#nbe-nebi#||#hrm-haram#||#g:fr-gafur#||#zvc-zevc#||#hll-helal#||#rd:v-rıza#||#bg:y-ibtiga#x#NBe#||#HRM#||#HLL#||#BG:Y#||#RD:V#||#ZVC#||#G:FR#||#RHM#||#rhm-rahim#||#nbe-nebi#||#hrm-haram#||#g:fr-gafur#||#zvc-zevc#||#hll-helal#||#rd:v-rıza#||#bg:y-ibtiga# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek(leke), tebtegî merdâte ezvâcik(ezvâcike), vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun). İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Helal ح ل لHLL | Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. İhramdan çıkan hacı. Bir erkeğe nizami olarak nikahlı kadın. Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
haram ح ر مHRM | Helâl olmayan, İslâmiyetçe ve dince nehyedilen şeyler ve ameller. Allah'ın izin vermediği, men'ettiği şeyler. Helâlin zıddı olan şey.Çğl.HurmatÇğl.HuremâtÇğl.HurumâtAynı kökten:haram Hurmat Huremât Hurumât haram ay Eşhür-ül Hurum Harami harem Ahram Haremeyn Harîm Ahram Harîme Harm Hurum hürmet İhram Mahrem Mahreman Maharim Mahremiyyet Mahrum Mahrumiyyet Muharrem Muharremât Na-mahrem Taharrüm tahrim Tahrime |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
rıza ر ض وRD:V | Memnunluk, hoşluk, razı olmak. İstek, arzu. Kendi isteği.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 1. Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
66. TAHRİM / 2 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | ALLAH, yeminlerinizi hall etmeyi size farz kılmıştır.
ALLAH, sizin mevlanızdır.
O, alimdir, hakimdir. Esma-ül HüsnaKadın ve Aile Hukuku
FRD:
HLL
YMN
VLY
A:LM
HKM
.mid5147.ss66.as2.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxEsma-ül HüsnaxKadın ve Aile Hukukuxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#a:lm-alim#||#hkm-hakim#||#ymn-yemin#||#vly-mevla#||#hll-hall#||#frd:-farz#x#FRD:#||#HLL#||#YMN#||#VLY#||#A:LM#||#HKM#||#a:lm-alim#||#hkm-hakim#||#ymn-yemin#||#vly-mevla#||#hll-hall#||#frd:-farz# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ Kad faradallâhu lekum tehillete eymânikum, vallâhu mevlâkum, ve huvel alîmul hakîm(hakîmu). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
farz ف ر ضFRD: | Bir kimseyi bir vazifeye tayin etmek veya maaş bağlamak. Bir kimsenin kendi nefsine âid iken başkasına hibe ettiği muayyen bir şey. Takdir veya beyan eylemek. Bir şeyi delmek, gedik açmak. Bir dâvaya mevzu ve rükün kılınan husus. Addetmek, saymak, tutmak.Aynı kökten:Farîze Fariza Ferâiz farz Farza Farzen farzan Farzî Farziye Farziyyât İfraz Mefruz Tefriz Fariz Ferîz İfraz İstifraz Müteferriz Teferrüz |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
Hâll ح ل لHLL | Çözme, bağlı olan bir şeyi açma. Çözülme. Çözüm. Karışık bir mes'elenin içinden çıkma. Anlayıp karar vermek. Neticelendirmek. Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet. Cezbe. Dert, keder, elem. Mecâl. Kuvvet. Susam yağı. Ezmek. Açmak. Dühul etmek, girmek. Giren, dâhil olan. İnen.Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
mevla و ل يVLY | Sahib. Efendi. Köleyi âzad eden. Şanlı. Şerefli. Mâlik. Yardımcı, muavenet eden. Dost ve komşu. Azâd olan.Çğl.MevalîAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
yemin ي م نYMN | Kasem. Yemin, and. Mübarek. Sağ, sağ taraf, sağ el. Sözü Allah'ı zikrederek kuvvetlendirmek. El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek. Fık: Zevcesi ölmüş er.Çğl.EymanÇğl.EymünAynı kökten:Eymen Eyamin Meymene Müsteymin Müteyemmen yemen yemin Eyman Eymün Yümn Yümün Yümna Yümnî |
Diyanet Meali: 2. Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
66. TAHRİM / 3 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Nebi, zevcelerinin bazısına hadis sırr etmişti. Ardından (zevcesi) bunu (diğerine) haber ettiğinde... ALLAH, bunu ona izhar etmişti... birazına arif etti ve birazından iraz etti.
Ardından Nebi, bunu (zevcesine) haber verince,
"Sana bunu kim haber verdi?" dedi.
Dedi ki:
"Bana alim ve habir olan haber verdi." Kıssa: Rasulullah'ın EşleriEsma-ül HüsnaKadın ve Aile Hukuku
SRR
NBe
BA:D:
ZVC
HDS!
NBe
Z:H!R
A:RF
BA:D:
A:RD:
BA:D:
NBe
K:VL
NBe
K:VL
NBe
A:LM
H:BR
.mid5148.ss66.as3.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxKıssa: Rasulullah'ın EşlerixEsma-ül HüsnaxKadın ve Aile Hukukuxxnebixxkissa.140xxxibadetxxx#h:br-habir#||#ba:d:-bazı#||#a:lm-alim#||#nbe-nebi#||#a:rd:-iraz#||#hds!-hadis#||#srr-sırr#||#zvc-zevc#||#a:rf-arif#||#z:h!r-izhar#||#k:vl-xxoxx#x#SRR#||#NBe#||#BA:D:#||#ZVC#||#HDS!#||#NBe#||#Z:H!R#||#A:RF#||#BA:D:#||#A:RD:#||#BA:D:#||#NBe#||#K:VL#||#NBe#||#K:VL#||#NBe#||#A:LM#||#H:BR#||#h:br-habir#||#ba:d:-bazı#||#a:lm-alim#||#nbe-nebi#||#a:rd:-iraz#||#hds!-hadis#||#srr-sırr#||#zvc-zevc#||#a:rf-arif#||#z:h!r-izhar#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ Ve iz eserren nebiyyu ilâ ba’dı ezvâcihî hadîsâ(hadîsen), fe lemmâ nebbeet bihî ve azherehullâhu aleyhi arrefe ba’dahu ve a’rada an ba’d(ba’dın), fe lemmâ nebbeehâ bihî kâlet men enbeeke hâzâ, kâle nebbeeniyel alîmul habîr(habîru). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
İ'raz ع ر ضA:RD: | Yüz çevirmek. Başka tarafa dönmek. İctinab, çekinmek.Aynı kökten:Ârız arz Ma'rız Ma'ruz Ma'ruzât Urz Urza Ârıza Avarız Ârızan Ârızî Muaraza Muarız Muarızîn mütearrız taarruz Tearuz İ'raz Muarraz Maarız meâriz Mu'riz Ta'riz Ta'rizât Irz |
Arif ع ر فA:RF | İrfan sahibi. / Aşina, vakıf. / Hakkaniyetli. / Sabırlı ve mütehammil. / Çok düşünmeğe ihtiyaç kalmaksızın, tekellüfsüz gördüğünü bilen ve anlayan. / Çok irfanlı, çok tanınmış, meşhur alim. / Bir işten iyi anlayan.Çğl.UrefaAynı kökten:Arafat Arefe Arf A'raf Arif Urefa Avarif İrfan İtiraf maarif Ma'rifet Ma'ruf Ma'rufat Mütearefe Mütearife Mütearif Mütearrif Örf A'raf Ta'rif Ta'rife |
Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
Habir خ ب رH:BR | Haberli. Haberdar. Taze ve yeni şey.
El Habir : Her varlık haberlidir. ALLAH'ın haber fiili. Bütün zerrelerde bile mevcuttur.
Bizde de haber alma haber verme fiili gönlümüzde hazır olduğu halde bundan gafil oluyoruz. Daima dışarıdaki haberlerden medet umuyoruz. Bazen de duyuyoruz da buna "his-el kalb-i vuku" diyoruz. Biraz daha üzerine gitsek ALLAH'ın kalbiyle beraber olduğumuzu yaşayıp, bunun zevkini tadacağız. Aynı kökten:haber Ahbar Habir Hıbre Hibre Hibret Hubr ihbar İhbarat İhbarî İhbariyyat İhbariyye ilmuhaber istihbar istihbarat muhabere Muhaberat muhabir muhbir Müstahbir Mütehabbir Tahbir Tehabbür |
Hadîs ح د ثHDS! | Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim.Çğl.EhadisAynı kökten:Haddas hades Hadesat Ahdas Hadîs Ehadis Hâdis Hâdise Hâdisat Havadis hads Hadsen Hadsiyyat Hiddîs hudus ihdas İstihdas Mayuhdes Muhaddes Muhaddis Muhaddisîn Muhadese Muhdes Muhdis Müstahdes Müstahdis Mütehaddis Mütehaddise Tahaddüs Tehaddüs Tahdis Tahdisât Uhduse |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
Sırr Sır س ر رSRR | Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.Çğl.SerairAynı kökten:İsrar Serire Serâir Sırr Sır Serair Meserret Mesarr Meserrat Mesrur Mesruriyet Sarr Serra Sirr Esrar Esirre Sürur Tesrir Tesrirât Serir Sürur Surre Surer |
izhar ظ ه رZ:H!R | Açığa vurma. Meydana çıkarma. Göstermek. Zahir ve aşikare ettirmek. Yalandan gösteriş. Aynı kökten:.Zahir Azhar izhar mazhar Muzahhir Müstazhir Mustazhir Mütezahhir Mütezahir Müzaheret Muzahere müzahir Müzhir Salatüz zuhr Tazhir Tezahhür Tezahür Tezahürât Zahir zevahir zahr zuhur ezhâr zıhar Zuhr zuhur |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 3. Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi. |
66. TAHRİM / 4 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Eğer siz ikiniz, ALLAH'a tevbe ederseniz… artık ikinizin kalbleri sugv etmişti.
Eğer ona tezahür ederseniz… artık muhakkak ki ALLAH... O, onun mevlasıdır.
Cebrail ve mü'minlerin salihi ve melekler bundan sonra zahirdir. Kıssa: Rasulullah'ın Eşleri
TVB
S:G:V
K:LB
Z:H!R
VLY
S:LH
eMN
MLK
BA:D
Z:H!R
.mid5149.ss66.as4.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxKıssa: Rasulullah'ın Eşlerixximanxxkissa.140x#ba:d-bad#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#k:lb-kalb#||#tvb-tevbe#||#vly-mevla#||#mlk-melek#||#s:lh-salih#||#z:h!r-zahir#||#s:g:v-sugv#x#TVB#||#S:G:V#||#K:LB#||#Z:H!R#||#VLY#||#S:LH#||#eMN#||#MLK#||#BA:D#||#Z:H!R#||#ba:d-bad#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#k:lb-kalb#||#tvb-tevbe#||#vly-mevla#||#mlk-melek#||#s:lh-salih#||#z:h!r-zahir#||#s:g:v-sugv# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِن تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا وَإِن تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلَاهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمَلَائِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ İn tetûbâ ilâllâhi fe kad sagat kulûbukumâ, ve in tezâherâ aleyhi fe innallâhe huve mevlâhu ve cibrîlu ve sâlihul mû’minîn(mû’minîne), vel melâiketu ba’de zâlike zahîr(zahîrun). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
Sugv ص غ وS:G:V | Meyletmek, yönelmek, eğilmek. / Söylenilen bir sözü dinleyip kabul etmek ve yapmak. Söylenilen bir sözü kulak verip dinlemek. Aynı kökten:Isga' Sagat sagavet Sugv Tasgi |
salih ص ل حS:LH | İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. / Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. Faziletli, ehl-i takva olan. / Safi gümüş. Dşl.SalihaÇğl.SulehaAynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
tevbe Tövbe ت و بTVB | Bir halden yada durumdan vaz geçmek veya geçirmek. / Caymak, vazgeçmek. Dönüş yapmak.Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
mevla و ل يVLY | Sahib. Efendi. Köleyi âzad eden. Şanlı. Şerefli. Mâlik. Yardımcı, muavenet eden. Dost ve komşu. Azâd olan.Çğl.MevalîAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Zahir ظ ه رZ:H!R | Görünen, aşikar olan. Açık, belli, meydanda olan. Görünüşe göre. Şüphesiz. Suret. Dış yüz. Görünüş. Anlaşılan. Meğer. Galiba. Zannederim. Elbette. Arka çıkmak. Destek vermek.
Ez Zahir : Görünen zuhurat fiili. Çğl.zevahirAynı kökten:.Zahir Azhar izhar mazhar Muzahhir Müstazhir Mustazhir Mütezahhir Mütezahir Müzaheret Muzahere müzahir Müzhir Salatüz zuhr Tazhir Tezahhür Tezahür Tezahürât Zahir zevahir zahr zuhur ezhâr zıhar Zuhr zuhur |
Diyanet Meali: 4. (Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. |
66. TAHRİM / 5 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Eğer sizi boşarsa... Rabbinin ona, hayr olarak...
• Müslüman,
• mü'min,
• kanit olan,
• tevbe eden,
• abd olan,
• saih,
• seyyibe,
• ve bakire
zevceler bedellendirmesi vacib olur. Kıssa: Rasulullah'ın Eşleri
A:SY
RBB
T:LK:
BDL
ZVC
H:YR
SLM
eMN
K:NT
TVB
A:BD
SYH
S!YB
BKR
.mid5150.ss66.as5.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxKıssa: Rasulullah'ın Eşlerixxmüslümanxoruçximanxxkissa.140xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#a:sy-asa#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#t:lk:-talak#||#h:yr-hayr#||#bdl-bedel#||#tvb-taib#||#slm-müslim#||#a:bd-abd#||#bkr-bikr#||#zvc-zevc#||#k:nt-kanit#||#s!yb-seyyibe#||#syh-saih#x#A:SY#||#RBB#||#T:LK:#||#BDL#||#ZVC#||#H:YR#||#SLM#||#eMN#||#K:NT#||#TVB#||#A:BD#||#SYH#||#S!YB#||#BKR#||#a:sy-asa#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#t:lk:-talak#||#h:yr-hayr#||#bdl-bedel#||#tvb-taib#||#slm-müslim#||#a:bd-abd#||#bkr-bikr#||#zvc-zevc#||#k:nt-kanit#||#s!yb-seyyibe#||#syh-saih# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 عَسَى رَبُّهُ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِّنكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُّؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَأَبْكَارًا Asâ rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvâcen hayren min kunne muslimâtin mû’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve ebkârâ(ebkâren). abd abid ع ب دA:BD | Emir alan ve aldığı emri yerine getiren. Buna mecbur olan. / Hareketlerini belirleyecek emirleri almak üzere mabuda bağlantılı olmak. / Köle. Dşl.abideÇğl.a'bideÇğl.ibadAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
Asâ ع س يA:SY | (Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir. Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir. (Kâde) fiiline benzer. Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır. Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder. |
Bedel ب د لBDL | Değiştirme. İkame ile olmadan değiştirme. Karşılık. Bir şeyin yerine verilen ve yerini tutan şey. İvaz. Başkasının adına hacca giden. Elde ve ayakta olan zahmet ve ağrı. Çğl.BedelâtÇğl.EbdalAynı kökten:Bedel Bedelât Ebdal Bedeleyn Bedil Bidal İstibdal Mübadil Mübeddel Mübeddil Müstebdel Müstebdele Müstebdil Mütebadil Mütebeddil Tebadül Tebadülât Tebdil Tebdilât Tebeddül Tebeddülât |
Bikr Bâkir ب ك رBKR | Bekar. Taze. Temiz. El sürülmemiş. Bozulmamış. Erken. Her şeyin evveli. İlk defa. Henüz misli meydana gelmemiş her amel veya durum. Mc: Evvelce kimsenin söylemediği söz. Bakire: Kız. Kızlığı izale edilmemiş. Dşl.BâkireÇğl.EbkârAynı kökten:Bekâr Bekâret Bekûrî Bekûriyyet Bikr Bâkir Bâkire Ebkâr Bekrî Bukre Bükre İbkar Mübakere Bakûre Bekre Bukkarî Ebkâr-ı Efkâr Tebakkur Tebkir |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
hayr hayır خ ي رH:YR | Hayy olana rücu etmek. Emre amede ve itaatkar olmak. Meşru davranış. En iyi, seçkin. Seçmek.Çğl.HayratÇğl.HıyarÇğl.AhyarAynı kökten:hayr hayır Hayrat Hıyar Ahyar Hayre Hayrât hayri Hayriye Hayriyet Hıyar Hıyârât Hıyere ihtiyar ihtiyari İstihare Lâhayr Muhayyer Muhtar Tahayyür |
kanit ق ن تK:NT | Kunut ve duâ eden. İtaatlı. Sükût eden.Çğl.kanitinAynı kökten:kanit kanitin kunut |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Seyyib ث ي بS!YB | Kadın görmüş erkek, erkek görmüş kadın. Dul kadın.Dşl.SeyyibeÇğl.SeyyibâtAynı kökten:Müteseyyib Müteseyyib Müteseyyibîn Seyyib Seyyibe Seyyibât Teseyyüb |
Müslim Müslüman س ل مSLM | Silm olan. / Salim olan. / Teslimiyet halinde olan. / İslam yaşantısını yaşayan. Dşl.MüslimeÇğl.MüslimûnAynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Saih س ي حSYH | Seyahat eden. Çok zaman oruçla veya ibadetle meşgul olan.Aynı kökten:Saih Seyahat Seyh Esyah Süyuh Seyyah Seyyahîn Siyahat Süyuh |
Talâk ط ل قT:LK: | Boşamak. Boşanmak. Bağlı olan bir şeyi çözmek, ayırmak. Nikâhlı karısını bırakmak. (At) sıçramak ve kalkmak.Aynı kökten:İntılak Muntalik Mutallaka Talâk Talk Tulk |
Taib ت و بTVB | Tövbe eden. Günahlarına pişman olan.Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
Zevc ز و جZVC | Çeşit. Tür. / Sınıf. Cins. / Bir şeyi tamamlayan, bütünleyen, noksanlarını ikmal şeyler. / En az iki şeyden meydana gelen. Bunların her biri. // Karı ve kocanın herbiri. Dşl.ZevceÇğl.ZevceynÇğl.zevcatÇğl.EzvacAynı kökten:İzdivac Mütezevvic Mütezevvicîn Müzavece Müzevvec Tezevvüc Tezevvücât Tezvic Zevc Zevce Zevceyn zevcat Ezvac |
Diyanet Meali: 5. Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. |
66. TAHRİM / 6 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ey iman edenler!
Nefslerinizi ve ehlinizi, vakudu nas ve hacerler olan nardan vaky edin!
Onda şedid galiz melekler vardır. Onlar kendilerine emir edilen şeyde, ALLAH'a asi olmazlar... ve emir edilen şeye fail olurlar.
eMN
VK:Y
NFS
eH!L
NVR
VK:D
NVS
HCR
MLK
G:LZ:
ŞDD
A:S:Y
eMR
FA:L
eMR
.mid5151.ss66.as6.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxxxcehennemximanxxxxemirxxyasakxxx#nvs-nas#||#eh!l-ehil#||#şdd-şiddet#||#a:s:y-asi#||#emr-emir#||#emn-iman#||#nfs-enfüs#||#mlk-melek#||#vk:y-vaky#||#hcr-hacer#||#vk:d-vakud#||#nvr-nar#||#g:lz:-galiz#||#fa:l-xxoxx#x#eMN#||#VK:Y#||#NFS#||#eH!L#||#NVR#||#VK:D#||#NVS#||#HCR#||#MLK#||#G:LZ:#||#ŞDD#||#A:S:Y#||#eMR#||#FA:L#||#eMR#||#nvs-nas#||#eh!l-ehil#||#şdd-şiddet#||#a:s:y-asi#||#emr-emir#||#emn-iman#||#nfs-enfüs#||#mlk-melek#||#vk:y-vaky#||#hcr-hacer#||#vk:d-vakud#||#nvr-nar#||#g:lz:-galiz#||#fa:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ Yâ eyyuhellezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu vel hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne. Asi ع ص يA:S:Y | Çok isyan eden, çok isyancı.Aynı kökten:Asi Âsi Âsûn Usat Asy İsti'sa' isyan Ma'siyyet Muasat Muasî |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
Galîz غ ل ظG:LZ: | Çirkin. Terbiye dışı. Yoğun. Kaba. Kokmuş madde.Dşl.GalîzeÇğl.AglazÇğl.GılazAynı kökten:Aglez Galîz Galîze Aglaz Gılaz Gılzet İglaz İglazat İstiglaz Tagliz |
hacer ح ج رHCR | Taş. Kaya. Oda. Hücre.Çğl.AhcarÇğl.HaceratÇğl.HicarAynı kökten:Haccar hacer Ahcar Hacerat Hicar Hicr Hacr Hicr Kavmi hücre Hucer Hucerât hücre Hüceyre hücrat hucurat Mahcur müstahcer |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
vakud و ق دVK:D | Odun, kömür, vb yakılacak şeyler. Yakacak.Aynı kökten:İkad İstikad Mevkid Mevkud Müstevkid Mütevakkıd Tevakkud Tevkid vakad Vakd Vakdân vakud Vekkad Vukud |
Vaky Vıky و ق يVK:Y | Korumak. Sakınmak. Sakındırmak. / Saygı ve sevgiden kaynaklanan korku ile beraber kıyamama ve/veya sakınma durumu. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
şiddet ش د دŞDD | Sertlik, katılık. Ziyadelik. Sıkılık.Çğl.ŞidedAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: 6. Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. |
66. TAHRİM / 7 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 559 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ey kafirler!
Yevmde, tazir etmeyin.
Muhakkak siz, ancak, amel etmiş olduğunuz şeylerle cezalandırılacaksınız. Ahiret
KFR
A:Z!R
YVM
CZY
KVN
A:ML
.mid5152.ss66.as7.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf559.sure.66.xxxAhiretxxyevmxx#czy-ceza#||#yvm-yevm#||#a:ml-amel#||#kfr-kafir#||#a:z!r-tazir#||#kvn-xxoxx#x#KFR#||#A:Z!R#||#YVM#||#CZY#||#KVN#||#A:ML#||#czy-ceza#||#yvm-yevm#||#a:ml-amel#||#kfr-kafir#||#a:z!r-tazir#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ Yâ eyyuhellezîne keferû lâ ta’tezirûl yevm(yevme), innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
Ta'zir ع ذ رA:Z!R | Kusur ve özür etme. Aslı olmayan özürler beyan etme. Necis bulaştırmak.Çğl.Ta'ziratAynı kökten:Azir İsti'zar İ'tizar Ma'zeret Ma'zire Meâzir Muazere Muazzir Mutezir Müteazzir Özür E'zar Taazzür Ta'zir Ta'zirat |
ceza ج ز يCZY | Karşılık, mukabil.Aynı kökten:ceza Cizye Mücazat Tecziye |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: 7. Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz. |
| Ayn Secavendi .mid5153.ss66.as.ssTAHRİM.ns.ny.cs.syf.sure.66.xxxxx |
66. TAHRİM / 8 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 560 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ey iman edenler!
Nasuh tevbe olarak ALLAH'a tevbe edin.
Sizin seyyilerinize kafir olması... ve sizi altından nehirler cereyan eden cennetlere dahil etmesi Rabbinize vacib olur!
Yevmde, ALLAH'ın nebiyi ve onunla birlikte iman edenleri ihza etmez... onların nurları, önlerinde ve yeminlerinde say eder.
Derler ki:
"Rabbimiz!
Bize nurumuzu tamamla ve bize gafur ol. Muhakkak ki SEN herşeye kadirsin." AhiretDuaEsma-ül Hüsna
eMN
TVB
TVB
NS:H
A:SY
RBB
KFR
SVe
DH:L
CNN
CRY
THT
NH!R
YVM
H:ZY
NBe
eMN
NVR
SA:Y
BYN
YDY
YMN
K:VL
RBB
TMM
NVR
G:FR
KLL
ŞYe
K:DR
.mid5154.ss66.as8.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf560.sure.66.xxxAhiretxDuaxEsma-ül Hüsnaxxyevmxcennetxnebiximanxxxxemirxxyasakxxx#şye-şey#||#kll-külli#||#sve-seyyie#||#nh!r-nehir#||#a:sy-asa#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#dh:l-dahil#||#tmm-tamam#||#tht-taht#||#ydy-yed#||#kfr-keffir#||#byn-beyn#||#cnn-cennet#||#tvb-tevbe#||#nbe-nebi#||#g:fr-gafur#||#k:dr-kadir#||#sa:y-say#||#ymn-yemin#||#nvr-nur#||#cry-cereyan#||#h:zy-ihza#||#ns:h-nasuh#||#k:vl-xxoxx#x#eMN#||#TVB#||#TVB#||#NS:H#||#A:SY#||#RBB#||#KFR#||#SVe#||#DH:L#||#CNN#||#CRY#||#THT#||#NH!R#||#YVM#||#H:ZY#||#NBe#||#eMN#||#NVR#||#SA:Y#||#BYN#||#YDY#||#YMN#||#K:VL#||#RBB#||#TMM#||#NVR#||#G:FR#||#KLL#||#ŞYe#||#K:DR#||#şye-şey#||#kll-külli#||#sve-seyyie#||#nh!r-nehir#||#a:sy-asa#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#dh:l-dahil#||#tmm-tamam#||#tht-taht#||#ydy-yed#||#kfr-keffir#||#byn-beyn#||#cnn-cennet#||#tvb-tevbe#||#nbe-nebi#||#g:fr-gafur#||#k:dr-kadir#||#sa:y-say#||#ymn-yemin#||#nvr-nur#||#cry-cereyan#||#h:zy-ihza#||#ns:h-nasuh#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ(nasûhan), asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun). Asâ ع س يA:SY | (Fiil veya harftir) Ümid veya korku bildirir. Şek ve yakin manalarına delalet eder; (ola ki, şayet ki, meğer ki, olur, gerektir) manalarına gelir. (Kâde) fiiline benzer. Ekseri, (lâkin) (leyte) mânasına temenni için kullanılır. Hitab-ı İlahî kısmında yakîn ve vücubu ifade eder. |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
dahil د خ لDH:L | İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş. Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek. Aynı kökten:dahil dahl Dehal Dehalet duhul İddihal İdhal İdhalât Medhal Medahil Medhul müdahil Müdahilîn Müdahilan Müdhal Müdhil Mütedahil |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
İhza' خ ز يH:ZY | Rezil ve rüsvay etme. Kepâze etme.Aynı kökten:Hazî Hızy Hizy İhza' İrtihaz Mahazi Mahzî Mahzul Mahazil Tahazül Hazl Hızlan |
kadir ق د رK:DR | Bir işi yapmaya gücü yeten. Mukaddir. Muktedir. Kudreti mutlak olan ve her hususa muktedir olan.
El Kadir : Muhakkak becermek. Muktedirde becermiş olmak. Kudret. Kudret sâhibi ve herşeye kudreti yeten. Nihayetsiz kudret sahibi. Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
Nehr nehir ن ه رNH!R | Nehir. Irmak, çay. Akarsu. Vüs'at, bolluk. Genişlik. Neher.Çğl.EnharÇğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
Nasuh ن ص حNS:H | Nasihat alan. / Başına gelmiş olanla akıllanan, ders çıkaran. / Hâlis. Temiz. İyi niyetli. / Kesin, kat'i. Sadakatlı. Aynı kökten:İstinsah Muntasıh Mütenassıh Nasih Nâsiha Nasihat Nasuh Nush Tenasuh |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sa'y س ع يSA:Y | Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. Hızlı yürüme. Cür'et etme. Ziyaret etme. Gammazlık yapma. Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.Aynı kökten:Mes'a Mesâi Mesai Sa'y |
seyyie س و اSVe | Kötülük, günah, suç. Yaramazlık, fenalık.Çğl.seyyiatAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
Taht Tahte ت ح تTHT | Alt. Aşağı. Altı. Aşağısı. Gr: Gelecek olan zamir. |
Tamam ت م مTMM | Bitme, bitirme, son, nihayet. Tam, eksiksiz, noksansız. Ne eksik ne fazla. Münasib, uygun.Aynı kökten:istitmam itmam Tamam Tamamen tamamiyet Temme Tetimme Tetümme Tetümmat Tetmim |
tevbe Tövbe ت و بTVB | Bir halden yada durumdan vaz geçmek veya geçirmek. / Caymak, vazgeçmek. Dönüş yapmak.Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
yemin ي م نYMN | Kasem. Yemin, and. Mübarek. Sağ, sağ taraf, sağ el. Sözü Allah'ı zikrederek kuvvetlendirmek. El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek. Fık: Zevcesi ölmüş er.Çğl.EymanÇğl.EymünAynı kökten:Eymen Eyamin Meymene Müsteymin Müteyemmen yemen yemin Eyman Eymün Yümn Yümün Yümna Yümnî |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 8. Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler. |
66. TAHRİM / 9 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 560 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ey Nebi!
Kafirler ve münafıklar ile cihad et… ve onlara galiz davran!
Onların mevası cehennemdir. Ne beis masirdir!
NBe
CH!D
KFR
NFK:
G:LZ:
eVY
CHNM
BeS
S:YR
.mid5155.ss66.as9.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf560.sure.66.xxxxxcehennemxnebixcihadxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#kfr-küffar#||#nbe-nebi#||#chnm-cehennem#||#nfk:-münafık#||#s:yr-masir#||#ch!d-cihad#||#evy-meva#||#bes-beis#||#g:lz:-galiz#x#NBe#||#CH!D#||#KFR#||#NFK:#||#G:LZ:#||#eVY#||#CHNM#||#BeS#||#S:YR#||#kfr-küffar#||#nbe-nebi#||#chnm-cehennem#||#nfk:-münafık#||#s:yr-masir#||#ch!d-cihad#||#evy-meva#||#bes-beis#||#g:lz:-galiz# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru). beis ب ا سBeS | Azab, şiddet. Korku. Zarar, ziyan. Zorluk, meşakkat, zahmet. Fenalık. Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fena durumda olmak. |
cihad ج ه دCH!D | Düşman ile muharebe. İlim ve imanla, sözle, fiile, mal ve canla bütün kuvvetini sarf etmek. Allah yolunda muharebe. Din için çalışmak.Aynı kökten:Cahid Cehad Cehd cihad Cühd İchad İctihad İctihadât Mechud Mücahede Mücahedât Mücahid Mücahidîn Müctehid Tecahüd |
cehennem ج ه ن مCHNM | Allah'a, vekillerine ve emirlerine itaatsizlikden meydana gelen yanma. İç sıkıntısı. ? Kara delik. // Tevratta geçen, İbranice “ge-hinnom” kelimesinden gözyaşı vadisi anlamında kelime. Aynı kökten:cehennem cehnam Cihnam |
Me'va ا و يeVY | Mekân. Varılacak yer. Mesken. Sığınacak yer. |
Galîz غ ل ظG:LZ: | Çirkin. Terbiye dışı. Yoğun. Kaba. Kokmuş madde.Dşl.GalîzeÇğl.AglazÇğl.GılazAynı kökten:Aglez Galîz Galîze Aglaz Gılaz Gılzet İglaz İglazat İstiglaz Tagliz |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
münafık ن ف قNFK: | İki yüzlü, araya nifak sokan. Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden. Görünüşte müslüman olup hakikatte kafir ve düşman olan.Çğl.MünafıkînAynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
Masîr ص ي رS:YR | Sürüp giden. Karargâh. Suyun aktığı yer. Rücu etmek, dönüp gitmek. Dönüp varılacak yer.Çğl.MasâyiAynı kökten:Masîr Masâyi Sare Sayruret Sayr |
Diyanet Meali: 9. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! |
66. TAHRİM / 10 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 560 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | ALLAH kafirlere, Nuh'un hanımını ve Lut'un hanımını mesel darb etti.
İkisi de BİZ'e ibadet edenlerden iki salih abd altındaydı... ardından ikisi de ihanet etti. Artık, onların ikisine de ALLAH'tan bir şey ganiy olmaz.
Denildi ki:
"İkiniz de dahil olanlarla beraber nara dahil olun." Mesel: HanımlarAhiretKadın ve Aile Hukuku
D:RB
MS!L
KFR
MRe
NVH
MRe
LVT:
KVN
THT
A:BD
A:BD
S:LH
H:VN
G:NY
ŞYe
K:VL
DH:L
NVR
DH:L
.mid5156.ss66.as10.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf560.sure.66.xxxMesel: HanımlarxAhiretxKadın ve Aile Hukukuxxsayıxxkissa.141xxxibadetxxx#kvn-kane#||#şye-şey#||#dh:l-dahil#||#mre-imree#||#tht-taht#||#g:ny-ganiy#||#kfr-kafir#||#a:bd-abd#||#a:bd-ibadet#||#d:rb-darb#||#s:lh-salih#||#ms!l-mesel#||#nvr-nar#||#h:vn-ihanet#||#nvh-hz. nuh#||#lvt:-hz. lut#||#k:vl-xxoxx#x#D:RB#||#MS!L#||#KFR#||#MRe#||#NVH#||#MRe#||#LVT:#||#KVN#||#THT#||#A:BD#||#A:BD#||#S:LH#||#H:VN#||#G:NY#||#ŞYe#||#K:VL#||#DH:L#||#NVR#||#DH:L#||#kvn-kane#||#şye-şey#||#dh:l-dahil#||#mre-imree#||#tht-taht#||#g:ny-ganiy#||#kfr-kafir#||#a:bd-abd#||#a:bd-ibadet#||#d:rb-darb#||#s:lh-salih#||#ms!l-mesel#||#nvr-nar#||#h:vn-ihanet#||#nvh-hz. nuh#||#lvt:-hz. lut#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ Dareballâhu meselen lillezîne keferûmreete nûhın vemreete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yugniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mead dâhılîn(dâhilîne). abd abid ع ب دA:BD | Emir alan ve aldığı emri yerine getiren. Buna mecbur olan. / Hareketlerini belirleyecek emirleri almak üzere mabuda bağlantılı olmak. / Köle. Dşl.abideÇğl.a'bideÇğl.ibadAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
ibadet ع ب دA:BD | Aldığı emir üzere yaşamak. Emre itaat etmek. Kendi benliğini ve varlığını bırakmak, vaz geçmek. Çğl.İbadatAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
dahil د خ لDH:L | İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş. Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek. Aynı kökten:dahil dahl Dehal Dehalet duhul İddihal İdhal İdhalât Medhal Medahil Medhul müdahil Müdahilîn Müdahilan Müdhal Müdhil Mütedahil |
gani ganiy غ ن يG:NY | Zengin, kimseye muhtaç olmayan, elindekinden fazla istemiyen. Varlıklı, bol.
El Ganiy : Verimi. ALLAH'ın ağası, bol bol ikram edişi. Dşl.GaniyeÇğl.AgniyaAynı kökten:Agna gani ganiy Ganiye Agniya Ganne İgna' İstigna Mugnat Mugnî müstağni |
ihanet خ و نH:VN | Hainlik. Haksızlık. Kötülük.Aynı kökten:hain hıyanet ihanet muhin muhtan mütehavin tahvin Tahvinât Tehavün |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Hz. Lut LVT: | xoxoxAynı kökten:Hz. Lut Lat' Levt Livata Melavet Milat Milvat |
İmree İmreet م ر اMRe | Kadın. Hâtun. Avrat.Aynı kökten:İmree İmreet Mer' Müru' Mer'e Mer'et Mer'î Mer'iyye Mürüvvet |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
Hz. Nuh ن و حNVH | Sarkmak, sallanarak bir yandan bir yana hareketlenmek; / Bir şeyi değerli bir suya (mesela altın suyuna) batırarak süslemek, kıymetini yükseltmek; / Sulanmak, ağlamak; / Nağmeli şekilde ötmek, feryad etmek, gıcırdamak / Süryanice, “sakin” manasına; İbranice, "sakin, teselli eden" manalarına gelmektedir.Aynı kökten:Hz. Nuh Münaveha Mütenevvih Nevh nevha Envah Nevha Nevvah Nevvahe Nuhat Nüvah Tenevvüh Tenvih |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
salih ص ل حS:LH | İşe yarar, elverişli, uygun, iyi. / Haklı olan, itikatlı, dindar, dinî emirlere uyan. Faziletli, ehl-i takva olan. / Safi gümüş. Dşl.SalihaÇğl.SulehaAynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Taht Tahte ت ح تTHT | Alt. Aşağı. Altı. Aşağısı. Gr: Gelecek olan zamir. |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: 10. Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi. |
66. TAHRİM / 11 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 560 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | ALLAH, iman edenlere, firavun'un hanımını mesel darb eder. O demişti ki:
"Rabbim!
SEN'in indinde, cennette, benim için bir beyt bina et. Beni firavundan ve onun amellerinden necat et. Beni zalimler kavminden necat et." Mesel: HanımlarDua
D:RB
MS!L
eMN
MRe
K:VL
RBB
BNY
A:ND
BYT
CNN
NCV
A:ML
NCV
K:VM
Z:LM
.mid5157.ss66.as11.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf560.sure.66.xxxMesel: HanımlarxDuaxxcennetximanxxkissa.141x#k:vm-kavim#||#bny-bina#||#z:lm-zalim#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#mre-imree#||#byt-beyt#||#cnn-cennet#||#d:rb-darb#||#ncv-necat#||#ms!l-mesel#||#k:vl-xxoxx#x#D:RB#||#MS!L#||#eMN#||#MRe#||#K:VL#||#RBB#||#BNY#||#A:ND#||#BYT#||#CNN#||#NCV#||#A:ML#||#NCV#||#K:VM#||#Z:LM#||#k:vm-kavim#||#bny-bina#||#z:lm-zalim#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#mre-imree#||#byt-beyt#||#cnn-cennet#||#d:rb-darb#||#ncv-necat#||#ms!l-mesel#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne). amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Bina' bina ب ن يBNY | Yapı, ev. Yapma, kurma. Bünye sahibi etme, vücudlama. / Gr: Müteaddi, lâzım, meçhul, mütavaat gibi fiillerin esasını mevzu yapan kitab.Çğl.EbniyeAynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
beyt ب ي تBYT | Ev, hane. Gecelemek.Çğl.BüyûtAynı kökten:Beyat beyit Ebyat beyt Büyût mebit |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
İmree İmreet م ر اMRe | Kadın. Hâtun. Avrat.Aynı kökten:İmree İmreet Mer' Müru' Mer'e Mer'et Mer'î Mer'iyye Mürüvvet |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
necat ن ج وNCV | Kurtuluş, selâmet. Hırs ve hased. Yüksek mekân. Ağaç budağı. Mantar.Aynı kökten:İnca' İstincad Mencat Münacat Münci Naci Naciye necat necati Tenciye Necv Necva Nicâ Necve |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: 11. Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti. |
66. TAHRİM / 12 Surede Ayet: 12 Kitap Sırası: 66 Nüzul Sırası: 107 Sayfa: 560 Cüz: 28 Nüzul Yeri: MEDİNE | Ferci hısn edilmiş olan İmran kızı Meryem…
• ona Ruhumuzdan nefh ettik.
• Rabbinin kelimelerine ve
• O'nun kitablarına sadakat gösterdi.
• Kanit olanlardan oldu. Mesel: HanımlarRuh
MRY
BNY
A:MR
HS:N
FRC
NFH:
RVH
S:DK:
KLM
RBB
KTB
KVN
K:NT
.mid5158.ss66.as12.ssTAHRİM.ns107.nyMEDİNE.cs28.syf560.sure.66.xxxMesel: HanımlarxRuhxxsadakaxxkissa.141xxxkitabxxx#kvn-kane#||#bny-beni#||#ktb-kitab#||#rbb-rabb#||#nfh:-nefh#||#s:dk:-sadakat#||#klm-kelime#||#rvh-ruh#||#hs:n-hısn#||#k:nt-kanit#||#frc-ferc#||#mry-hz. meryem#||#a:mr-imran#x#MRY#||#BNY#||#A:MR#||#HS:N#||#FRC#||#NFH:#||#RVH#||#S:DK:#||#KLM#||#RBB#||#KTB#||#KVN#||#K:NT#||#kvn-kane#||#bny-beni#||#ktb-kitab#||#rbb-rabb#||#nfh:-nefh#||#s:dk:-sadakat#||#klm-kelime#||#rvh-ruh#||#hs:n-hısn#||#k:nt-kanit#||#frc-ferc#||#mry-hz. meryem#||#a:mr-imran# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn(kânitîne). İmran ع م رA:MR | Hz. Meryem’in babasının adı. / İncil’de “Amram” şeklinde ifade edilen bu lafız, Hem Hz. Meryem’in, hem de Musa ve Harun'un babaları olarak zikredilmiştir.Aynı kökten:amer Amir İ'mar imaret İmarat İmran Ma'mur Ma'mure Mi'mar muammer Mu'temir ömür Ömr Ta'mir Ta'mirât umre Umurat ümran |
beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
Ferc ف ر جFRC | Yarık, çatlak, yırtmaç. Ayıp. Dişi tenasül organı. Edeb yeri. Korkulacak yer.Çğl.FurûcAynı kökten:Ferace Ferc Furûc Ferruc Ferâric Firc Fürce Füruc İfrac Müferrec Tefrice Tefâric Faric Ferce Ferec Müferric Müteferric Müteferricîn Teferruc Tefric |
hısn ح ص نHS:N | Korunmak. Kale. Hisar. Sığınmağa, korunmağa mahsus sağlam yer.Çğl.husunAynı kökten:Hasan Hasanet Hasna Hısan hısn husun Hisan .Hısan muhassan muhsan mütehassın tahassun tahsin |
kanit ق ن تK:NT | Kunut ve duâ eden. İtaatlı. Sükût eden.Çğl.kanitinAynı kökten:kanit kanitin kunut |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Hz. Meryem م ر يMRY | xoxoxAynı kökten:Hz. Meryem İmtira' Ma'ret Mirye Mümarat Mümaret Mümarete mümter mümterin temari |
Nefh ن ف خNFH: | Üflemek, şişmek, üfürük. Kaba kuşluk vaktine varmak.Aynı kökten:Müntefih Nafih Nefh Nefha Teneffuh Tenfih Tenfihât |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Ruh ر و حRVH | Allah'ın hayatının her canlıdan tezahürü, can. / Rüzgar. Koku. / Öğleden akşama kadar olan vakit. / Bir şeyin tahsil edilmesinden duyulan neşe. / Bir amaca, davaya adanmışlığın ortaya çıkardığı gayret. / Dava edinilen amaca ulaşma hasretinini verdiği heyecan. Çğl.ErvahAynı kökten:Erih Mirvaha Mervaha Merâvih Müsterhî Müterevvih Rayiha Riha Revâih Revayih Reha' Revah revan Revh Revha Reyhan Rih Riyah Ruh Ervah Ruha Ruhanî Ruhaniyyun Ruh-ul Kuds Teravih Terviha Terevvuh İrahe İstirahat Müsterih Rahat Rahi Ravh Ravvah |
sadaka ص د قS:DK: | Dostluk. Doğruluk. Bir kimseye kalbden bağlılık. Dostlukta sebat, vefadarlık. Allah için, elde olandan ihtiyacı olana dostluk etmek. Herkese karşı doğru olmak. Çğl.SadakatAynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
Diyanet Meali: 12. Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi. |