| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid5508.ss79.as.ssNAZİAT.ns81.ny.cs30.syf582.sure.79.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
79. NAZİAT / 1-2-3-4-5 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Yemin olsun!...
• gark ederek nez edenlere!
• ve neşt ederek neşt edenlere!
• ve sebh ederek sebh edenlere…
• ve ardından, sebk ederek sebak olanlara…
• ve ardından, emirle müdebbir olanlara! Yemin Yemin Yemin
NZA:
G:RK:
NŞT:
NŞT:
SBH
SBH
SBK:
SBK:
DBR
eMR
.mid5509.ss79.as1.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxYemin Yemin Yeminx.ss79.as2.ss79.as3.ss79.as4.ss79.as5.x#nza:-nez#||#g:rk:-gark#||#nşt:-neşt#||#emr-emir#||#sbh-sebh#||#sbk:-sebk#||#sbk:-sebak#||#dbr-müdebbir#x#NZA:#||#G:RK:#||#NŞT:#||#NŞT:#||#SBH#||#SBH#||#SBK:#||#SBK:#||#DBR#||#eMR#||#nza:-nez#||#g:rk:-gark#||#nşt:-neşt#||#emr-emir#||#sbh-sebh#||#sbk:-sebk#||#sbk:-sebak#||#dbr-müdebbir# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا * وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا * وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا * فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا * فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا Ven nâziâti garkâ(garkan). * Ven nâşitâti neştâ(neştan). * Ves sâbihâti sebhâ(sebhan). * Fes sâbikâti sebkâ(sebkan). * Fel mudebbirâti emrâ(emren). Müdebbir د ب رDBR | Evvelden düşünüp işleri ona göre ayarlayan. Her şeyin evvelden tedbirini yapan, gören. İlmi ile her şeyin akibetini ihâta edip ona göre hikmetle iş yapan Allah. Çğl.MüdebbirâtÇğl.MüdebbirînAynı kökten:Dabir Deber Debre Deberât Dibâr Edbür Debr Dübur Dübr Dübür Edbar İdbar İstidbar Müdabere Müdbir Müdebber Müdebbire Müdebbir Müdebbirât Müdebbirîn Müstedbir Mütedebbir Tedbir Tedabir |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
gark غ ر قG:RK: | Garkolmak. Batmak, suda boğulmak.Aynı kökten:gark igtirak istigrak magruk mugrak tagrik |
Nez' ن ز عNZA: | Çekip koparan. Şiddet ve acı ile can vermek. Çekip koparmak, ayırmak. Çekip almak. Kuyudan kovayı çekip çıkarmak. Saymak. Kaldırmak, yok etmek.Çğl.NaziatAynı kökten:Menzu' Münazi' Müntezi' Mütenazi' Nez' Naziat Tenazu' |
Neşt ن ش طNŞT: | Yılan sokmak ve ısırmak. / Bir yerden bir yere gitmek. / Çözmek. Çıkarmak. / İpi bağlamak. / kendini zorlamak (görevlerini yerine getirirken), salıvermek, çekmek, bir yerden çıkmakAynı kökten:Naşıt Neşita Neşt |
Sebh س ب حSBH | Yerindelik. Noksansızlık. Olması gerektiği gibi olmaklık. / Genişlik. Hafiflik. / Uğraşı içinde kalmak, meşguliyet. Aynı kökten:fesübhanallah Müsebbih Müsebbiha Sebbih Sebh Sebhale Sübha sübhan subhan Tesbih İsbah Sâbih Sâbiha Sâbihât Sebbah Sebbahe Sebh Sebuh Sibahat Sebahat Yesbehun Müsebbeh Sebha Sebih Sebiha Tasbih |
Sebak س ب قSBK: | Ders. Yarış. Koşu yapanların aralarında koydukları ödül.Çğl.EsbâkAynı kökten:İstibak Masebak Mesbuk Münsebik Müsabaka Müsabakat Müsabık Müstebık Mütesabık Mütesabıka Sabık sabıka Sâbıkûn Sevabık Sâbıkan Sebak Esbâk Sebbak Sebike sebk Sebkat Sibak Tesabuk Tesbik Tesbikat |
sebk س ب قSBK: | İleri geçme. Birisini geçme. Yarışma hali. İlerleme. Vaki olma. Birşeyin önceki hali, ilk durumu. Birşeyin kalıplanarak bir şeye benzetilmesi. Koşuda kazanan hayvan.Aynı kökten:İstibak Masebak Mesbuk Münsebik Müsabaka Müsabakat Müsabık Müstebık Mütesabık Mütesabıka Sabık sabıka Sâbıkûn Sevabık Sâbıkan Sebak Esbâk Sebbak Sebike sebk Sebkat Sibak Tesabuk Tesbik Tesbikat |
Diyanet Meali: Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara,
Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara,
Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere,
Derken, öne geçenlere,
Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). |
79. NAZİAT / 6-7 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Yevmde, racife recf eder... Radife de ona tabi olur. Ahiret
YVM
RCF
RCF
TBA:
RDF
.mid5510.ss79.as6.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretxxyevmxx.ss79.as7.x#tba:-tabi#||#yvm-yevm#||#rcf-racife#||#rcf-recf#||#rdf-radife#x#YVM#||#RCF#||#RCF#||#TBA:#||#RDF#||#tba:-tabi#||#yvm-yevm#||#rcf-racife#||#rcf-recf#||#rdf-radife# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ * تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ Yevme tercufur râcifeh(râcifetu). * Tetbeuher râdifeh(râdifetu). Racife ر ج فRCF | Şiddetle sarsan sarsıntı. Dünyayı yerinden oynatan vakıa. Aynı kökten:Ercaf Eracif Ürcufe ircaf mürcif Racife Recefan Recf Recfe Recefe Recefât Recif |
Recf ر ج فRCF | Şiddetle sarsmak veya sarsılmak. Sarsıcı fitne çıkarmak. Aynı kökten:Ercaf Eracif Ürcufe ircaf mürcif Racife Recefan Recf Recfe Recefe Recefât Recif |
Radife ر د فRDF | Kıyametteki ikinci Sur'un ismi. (O'nunla bütün ölüler hayat bulurlar.)Aynı kökten:İrtidaf Müradif Müteradif Radif Radife Redf Redif Terdif Terdifât Terdifen |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. |
79. NAZİAT / 8 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Yevme-izinde kalbler vacifedir. Ahiret
K:LB
YVM
VCF
.mid5511.ss79.as8.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretxxyevmxx#k:lb-kalb#||#vcf-vacife#||#yvm-yevme-izin#x#K:LB#||#YVM#||#VCF#||#k:lb-kalb#||#vcf-vacife#||#yvm-yevme-izin# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ Kulûbun yevmeizin vâcifeh(vâcifetun). kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
Vacife و ج فVCF | Muztarib olan. Istırab çeken. / Korkan. / Sallana sallana yürüyen. / Ağrılı bir şekilde atmak, / ısrar etmek, / En rahatsız bir durumda heyecanlanmak, çarpıntı yapma |
Yevme-izin ي و مYVM | Herkesin kendisinde olan, o belirsiz gün.Aynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. |
79. NAZİAT / 9 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Onların basarları huşu içindedir. Ahiret
BS:R
H:ŞA:
.mid5512.ss79.as9.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretx#h:şa:-huşu#||#bs:r-basar#x#BS:R#||#H:ŞA:#||#h:şa:-huşu#||#bs:r-basar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ Ebsâruhâ hâşiah(hâşiatun). basar ب ص رBS:R | Görme duyusu. Gözün görmesi. Kalble hissetme. Kalb gözü. İdrak. Fikir. Gözleme, takib etme. Çğl.EbsârAynı kökten:basar Ebsâr Basir basiret Basair besaret İbsar İbtisar İstibsar Mubasara Mubsır Mubsırât Mütebassır Tabassur Tebsir |
Huşu' خ ش عH:ŞA: | Huşu. Alçak gönüllülük. Hayâ etmek ve mütevazi olmak. Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl. Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük. Sükun ve tezellül.Aynı kökten:Hâşâ Haşi' Huşşa' Haşiîn Huşu' Mütehaşi' Mütehaşşi' Tahaşşu' |
Diyanet Meali: Onların gözleri (korku ile) inecektir. |
79. NAZİAT / 10-11 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Diyorlar ki:
"Hufrelerde gerçekten redd edilenler mi olacağız?
Nahr kemikler olduğumuz zaman mı?" Ahiret
K:VL
RDD
HFR
KVN
A:Z:M
NH:R
.mid5513.ss79.as10.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretx.ss79.as11.x#rdd-redd#||#a:z:m-azm#||#hfr-hufre#||#nh:r-nahr#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#K:VL#||#RDD#||#HFR#||#KVN#||#A:Z:M#||#NH:R#||#rdd-redd#||#a:z:m-azm#||#hfr-hufre#||#nh:r-nahr#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ * أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً Yekûlûne e innâ le merdûdûne fîl hâfireh(hâfireti). * E izâ kunnâ izâmen nahıreh(nahıreten). azm ع ظ مA:Z:M | Kemik.Çğl.izamÇğl.izamenAynı kökten:A'zam Uzma azamet A'zami Azamût Azîm Azime Azâim Âzime azm izam izamen İzz muazzam muazzamat Müteazzım Taazzum Taazzumat Ta'zim Ta'zimat Uzm |
Hufre ح ف رHFR | Kazılmış çukur. Oyuk. Mezar. / Ahd, söz. Çğl.HafîrAynı kökten:Haffar Hâfir Hafire Hafr Hafriyat Hufre Hafîr Hufreteyn-i Enf İhtifar Mahfur Mihfer Mahafir Tahfir Tahfirat |
Nahr ن خ رNH:R | Eskimek. Çürümek. Parçalamak. çürümüş, solucan yemiş, israf edilmiş, ufalanmışAynı kökten:Menhir Menâhir Nahir Nahr Nehire |
redd ر د دRDD | Geri döndürmek, kabul etmemek. Çevirmek, def etmek. Bir şeyin karşılığını icra etmek.Aynı kökten:İrtida' İrtidad Mürted Mürtedi' müsteredd mütereddid Mütereddidîn Râdd redd reddiye Terad tereddüd Tereddüdât |
Diyanet Meali: Şöyle derler: “Biz gerçekten gerisingeriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?”
“Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?” |
79. NAZİAT / 12 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Derler ki:
"Öyleyse işte bu, hasir kerredir!" Ahiret
K:VL
KRR
H:SR
.mid5514.ss79.as12.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretx#h:sr-hasir#||#krr-kerre#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KRR#||#H:SR#||#h:sr-hasir#||#krr-kerre#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ Kâlû tilke izen kerretun hâsireh(hâsiretun). Hasîr خ س رH:SR | Hüsranda olan. Sapıtan, dalâlete giden. Azgın. / Eli boş. Müdafaasız. Çaresiz.Aynı kökten:hasar hasaret Hasarat Hasaret Hasîr husr hüsr husran hüsran Muhassir Muhassirîn Tahsir ya hasret |
Kerre ك ر رKRR | Bir defa. Bir adet. Kere, defa. Tekrar oluş. Dönmek, art arda geri dönmek, koşmak, tekrarlamak, geri gelmek, sırayla takip etmek, sarılmak (ip), bir veya birden fazla tekrarlamakÇğl.KerratAynı kökten:Kerre Kerrat Mükerrer Mükerrerat Mükerrir Mütekerrir Tekerrür Tekerrürât Tekrar Tekrarat |
Diyanet Meali: “Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür” dediler. |
79. NAZİAT / 13-14 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 582 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Artık muhakkak o, ancak, vahid zecrdir.
Artık onlar, sahireler ile olmuştur! Ahiret
ZCR
VHD
SH!R
.mid5515.ss79.as13.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf582.sure.79.xxxAhiretx.ss79.as14.x#vhd-vahid#||#zcr-zecr#||#sh!r-sahire#x#ZCR#||#VHD#||#SH!R#||#vhd-vahid#||#zcr-zecr#||#sh!r-sahire# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ * فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ Fe innemâ hiye zecretun vâhıdeh(vâhıdetun). * Fe izâ hum bis sâhireh(sâhireti). Sahire س ه رSH!R | Yer yüzü, arz. Kıyamet günü, Cenab-ı Hakk'ın haşir meydanı için tecrid edeceği Arz-ı Beyza. Aslâ insan ve hayvan ayak basmadık yer yüzü. Çöl. Cehennem. |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
Zecr Zecre ز ج رZCR | Menetme, engel olma. Nehyetme. / Zorlama, zorla yaptırma. Zorla önleme. / Sıkma. Kovma. / Eziyet etme. Angarya olarak çalıştırma. / Köpek balığı. / Çağırma. Sürme.
/ Yasaklamak, uzaklaştırmak. / Men'etmek, engel olmak. / Azarlamak, caydırmak, cesaretini kırmak, itmek, sınırlamak / Ağlayarak, sesle veya kınayarak kontrol etmek / Sınırlamak veya yasaklamak için kaba konuşmak / Çağırmak, bağırmak, sayha. Çğl.ZücurAynı kökten:Mutazaccır Münzecir Müzdecer Müzdecir Tazaccur Zecr Zecre Zücur Zecren Zecrî |
Diyanet Meali: Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir.
Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. |
79. NAZİAT / 15 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Musa'nın hadisi sana geldi mi? Musa Kıssası.32
eTY
HDS!
MVS
.mid5516.ss79.as15.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x#hds!-hadis#||#mvs-hz. musa#||#ety-xxoxx#x#eTY#||#HDS!#||#MVS#||#hds!-hadis#||#mvs-hz. musa#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى Hel etâke hadîsu mûsâ. Hadîs ح د ثHDS! | Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim.Çğl.EhadisAynı kökten:Haddas hades Hadesat Ahdas Hadîs Ehadis Hâdis Hâdise Hâdisat Havadis hads Hadsen Hadsiyyat Hiddîs hudus ihdas İstihdas Mayuhdes Muhaddes Muhaddis Muhaddisîn Muhadese Muhdes Muhdis Müstahdes Müstahdis Mütehaddis Mütehaddise Tahaddüs Tehaddüs Tahdis Tahdisât Uhduse |
Hz. Musa م و سMVS | Suyla gelen ikram, suyun getirdiği hazine, suyun koruduğu, sakladığı değer. Aynı kökten:Hz. Musa Mevs Mevs |
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi? |
79. NAZİAT / 16-17 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Rabbi ona mukaddes Tuva vadisi ile nida etmişti:
"Firavuna zehab et… Muhakkak o tuğyandadır!" Musa Kıssası.32
NDV
RBB
VDY
K:DS
T:VY
Z!H!B
T:G:Y
.mid5517.ss79.as16.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x.ss79.as17.x#rbb-rabb#||#k:ds-mukaddes#||#ndv-nida#||#vdy-vadi#||#t:vy-tuva#||#z!h!b-zehab#||#t:g:y-tuğyan#x#NDV#||#RBB#||#VDY#||#K:DS#||#T:VY#||#Z!H!B#||#T:G:Y#||#rbb-rabb#||#k:ds-mukaddes#||#ndv-nida#||#vdy-vadi#||#t:vy-tuva#||#z!h!b-zehab#||#t:g:y-tuğyan# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى * اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى İz nâdâhu rabbuhu bil vâdil mukaddesi tuvâ(tuven). * İzheb ilâ fir’avne innehu tagâ. mukaddes ق د سK:DS | Takdis edilmiş olan. Temiz ve pâk. Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan. Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan. Kudsi.Çğl.MukaddesâtAynı kökten:Akdes Kaddese Kuddus Kuddüs kuds Makdis mukaddes Mukaddesât Mütekaddis Takaddes Takaddüs takdis |
Nida' ن د وNDV | Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak. Ses vermek.Aynı kökten:Münada Münadi Mütenadi Nadi Nevadi Nida' Tenadi Tenad |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
tuğyan tugvan ط غ يT:G:Y | Taşkınlık. Azgınlık. Haddi aşmak. Hadde tecavüz etmek. Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Taşkın mizaçlılık. Resmi devlet kuvvetlerine karşı durmak. Asi olmak. Su baskını.Aynı kökten:Itga Tagıye Tagut Tavagi Tagva Tagy Tagi Tagun tuğyan tugvan |
Tuva ط و يT:VY | Tayy olmuş olan şey. Tur Dağı eteğinde bir vâdinin adı. Örülmüş kuyu.Aynı kökten:Matvi Matavi Muntavî Tav'î Taviyyet Tayy Tayy-i Mekân Tayy-i Zaman Tuva |
vadi و د يVDY | İki dağ arasındaki uzun çukur. Dere. Bir nehrin aktığı yer. Nehir yatağı. Yol, tarz, usül. Saha.Çğl.EvdiyeAynı kökten:Diyet Diyat İyalet vadi Evdiye |
zehab ذ ه بZ!H!B | Gitmek. Zihnen bir yola sapmak. Yanlış düşünce. Bir fikre uymak. Zan. Gidermek, ortadan kaldırmak.Aynı kökten:İzhab mezheb tezhib Zahib zehab zeheb |
Diyanet Meali: Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti:
“Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.” |
79. NAZİAT / 18-19-20 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | "Ardından ona de ki:
Tezkiye olmaya var mısın?
Seni Rabbine ihda edeyim… ve ardından haşy edesin."
Ardından, ona kübra ayeti gösterdi. Musa Kıssası.32
K:VL
ZKV
H!DY
RBB
H:ŞY
ReY
eYY
KBR
.mid5518.ss79.as18.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x.ss79.as19.ss79.as20.x#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#zkv-tezkiye#||#h:şy-haşy#||#h!dy-ihda#||#kbr-ekber#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#K:VL#||#ZKV#||#H!DY#||#RBB#||#H:ŞY#||#ReY#||#eYY#||#KBR#||#eyy-ayet#||#rbb-rabb#||#zkv-tezkiye#||#h:şy-haşy#||#h!dy-ihda#||#kbr-ekber#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى * وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى * فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى Fe kul hel leke ilâ en tezekkâ. * Ve ehdiyeke ilâ rabbike fe tahşâ. * Fe erâhul âyetel kubrâ. ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
ekber ك ب رKBR | Daha kebir, en kebir.Dşl.KübraÇğl.EkâbirAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Tezkiye ز ك وZKV | Bir amaca bir davaya adanmışlıkla bahş olunan, hayr ve şerr olanı ayırd mertebesi, bu mertebeye gelmek. / Ref'etmek, yükselmek. / (Kendini yada başka bir şeyi amacından gayrı tüm zihni unsurlardan) Paklamak, temizlemek. Tamamlamak. / Övmek, medhetmek. / Ateşin alevlenmesi. / Bir kimsenin güvenilirliğini soruşturmak. Bir kimsenin şahadetinin doğruluğuna kefil olmak. / Ölmek üzere olan hayvanı, murdar olmaması için ölmeden önce boğazlamak. / Zekat vermek, almak. Aynı kökten:Ezka Mütezekki Müzekka Müzekki Tezekki Tezkiye Zekâ Zekât Zekevat Zekâvet Zeki Zekiyy Zekiye Ezkiya |
Diyanet Meali: “Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?
Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!”
Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi. |
79. NAZİAT / 21-22 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ancak o, kizb ettirdi... ve asi oldu. Sonra dübürü üzere say etti. Musa Kıssası.32
KZ!B
A:S:Y
DBR
SA:Y
.mid5519.ss79.as21.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x.ss79.as22.x#a:s:y-asi#||#kz!b-kizb#||#sa:y-say#||#dbr-dübür#x#KZ!B#||#A:S:Y#||#DBR#||#SA:Y#||#a:s:y-asi#||#kz!b-kizb#||#sa:y-say#||#dbr-dübür# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَكَذَّبَ وَعَصَى * ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى Fe kezzebe ve asâ. * Summe edbere yes’â. Asi ع ص يA:S:Y | Çok isyan eden, çok isyancı.Aynı kökten:Asi Âsi Âsûn Usat Asy İsti'sa' isyan Ma'siyyet Muasat Muasî |
Dübr Dübür د ب رDBR | Kıç, mak'ad, süfre. Bir işin nihayeti, sonu, akıbeti. Bir şeyin arkası, gerisi. Ard ve arka taraf. Çğl.EdbarAynı kökten:Dabir Deber Debre Deberât Dibâr Edbür Debr Dübur Dübr Dübür Edbar İdbar İstidbar Müdabere Müdbir Müdebber Müdebbire Müdebbir Müdebbirât Müdebbirîn Müstedbir Mütedebbir Tedbir Tedabir |
kizb ك ذ بKZ!B | Yalan. Yalan söyleme. Uydurma söz, asılsız kelam.Çğl.EkazibAynı kökten:Ekzeb Kâzib Kâzibe kezub Kezeb kezzab kizb Ekazib Mekzebe Mekzube Mükâzebe Mükezzib Tekâzüb tekzib Ükzube |
Sa'y س ع يSA:Y | Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. Hızlı yürüme. Cür'et etme. Ziyaret etme. Gammazlık yapma. Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.Aynı kökten:Mes'a Mesâi Mesai Sa'y |
Diyanet Meali: Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti.
Sonra sırt dönüp koşarak gitti. |
79. NAZİAT / 23-24 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ardından haşr etti... ve ardından nida etti.
Dedi ki:
"Ben sizin a'la Rabbinizim." Musa Kıssası.32
HŞR
NDV
K:VL
RBB
A:LV
.mid5520.ss79.as23.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x.ss79.as24.x#hşr-haşr#||#rbb-rabb#||#ndv-nida#||#a:lv-ala#||#k:vl-xxoxx#x#HŞR#||#NDV#||#K:VL#||#RBB#||#A:LV#||#hşr-haşr#||#rbb-rabb#||#ndv-nida#||#a:lv-ala#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَحَشَرَ فَنَادَى * فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى Fehaşere fe nâdâ. * Fe kâle ene rabbukumul a’lâ. A'lâ ع ل وA:LV | Daha iyi. Pek iyi. En yüksek. Ziyâde ve mürtefi olan. Yükseklik. Büyüklük. şeref. şan. İtibarı ve şerefi yüksek zât. İyi. Günahtan sakınan temiz ve sâlih amel sâhibi kimse.Çğl.EaliAynı kökten:A'lâ Eali Âli Aliyy İlliyyun İlliyyîn Aliyy-ül A'la İsti'la Mualla Müteali teala tealev Teali Ulüvv Ulvi Ulviye Ulviyet Vâlâ |
Haşr Haşir ح ش رHŞR | Toplanmak, bir yere birikmek. Toplama, cem'etmek. Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Aynı kökten:Haşere Haşerat Haşır Hâşir Haşır Haşr Haşir Haşur İhtişar mahşer Mahşur Tahşir |
Nida' ن د وNDV | Seslenmek, çağırmak, haykırmak, bağırmak. Ses vermek.Aynı kökten:Münada Münadi Mütenadi Nadi Nevadi Nida' Tenadi Tenad |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi:
“Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. |
79. NAZİAT / 25 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ardından ALLAH onu, ahiretin ve ulanın nekaline ahz etti. Musa Kıssası.32Ahiret
eH:Z!
NKL
eH:R
eVL
.mid5521.ss79.as25.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xAhiretxkissa.147x#evl-ula#||#eh:r-ahiret#||#eh:z!-ahz#||#nkl-nekal#x#eH:Z!#||#NKL#||#eH:R#||#eVL#||#evl-ula#||#eh:r-ahiret#||#eh:z!-ahz#||#nkl-nekal# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى Fe ehazehullâhu nekâlel âhıreti vel ûlâ. ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
ahz ا خ ذeH:Z! | Ele geçirmek. Elde etmek. Alma. Tutma. Esir alma. Kabul etme. Zorla alma. / İşkence etme. // türetilen-çıkarsanan, kabul edilmiş / bir antlaşmayı kabul etmek / sarsılmış-etkilenmiş / ustalık kazanmak, yok etmek, cezbetmek, büyülemek. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
Ula ا و لeVL | Birinci, ilk, evvel. Eskiden vezirlikten sonra gelen sivil rütbe. Şanlı, şerefli kimse.Aynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
Nekâl ن ك لNKL | İbret. İbretlik ceza. / Şiddetli azab. İşkence ve ukubet. Aynı kökten:Enkal Menkel Nekâl Nekl Nikl Enkâl Tenkil Tenkilât |
Diyanet Meali: Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. |
79. NAZİAT / 26 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak bunda, haşy edenler için elbette ibret vardır. Musa Kıssası.32
A:BR
H:ŞY
.mid5522.ss79.as26.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxMusa Kıssası.32xkissa.147x#h:şy-haşy#||#a:br-ibret#x#A:BR#||#H:ŞY#||#h:şy-haşy#||#a:br-ibret# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى İnne fî zâlike le ıbreten li men yahşâ. ibret ع ب رA:BR | Uyanıklığa sebeb olan ders. Çok çirkin ve düşündürücü. Tuhaf, acayip.Aynı kökten:abir ibret itibar ma'ber Maâbir muteber tabir ubur |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
Diyanet Meali: Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. |
| Ayn Secavendi .mid5523.ss79.as.ssNAZİAT.ns.ny.cs.syf.sure.79.xxxxx |
79. NAZİAT / 27-28-29 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Sizin halkıyetiniz mi daha şedid yoksa sema mı?
• Onu bina etti.
• Simkini ref etti
• ve ardından sevva etti.
• Onun gecesini gataş etti
• ve onun duhasını ihrac etti.
ŞDD
H:LK:
SMV
BNY
RFA:
SMK
SVY
G:T:Ş
LYL
H:RC
D:HV
.mid5524.ss79.as27.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxx.ss79.as28.ss79.as29.x#bny-bina#||#lyl-leyl#||#şdd-şedid#||#smv-sema#||#h:lk:-halka#||#svy-sevva#||#smk-simk#||#rfa:-ref#||#g:t:ş-gataş#||#d:hv-duha#||#h:rc-ihrac#x#ŞDD#||#H:LK:#||#SMV#||#BNY#||#RFA:#||#SMK#||#SVY#||#G:T:Ş#||#LYL#||#H:RC#||#D:HV#||#bny-bina#||#lyl-leyl#||#şdd-şedid#||#smv-sema#||#h:lk:-halka#||#svy-sevva#||#smk-simk#||#rfa:-ref#||#g:t:ş-gataş#||#d:hv-duha#||#h:rc-ihrac# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا * رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا * وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا E entum eşeddu halkan emis semâ’(semâu), benâhâ. * Refea semkehâ fe sevvâhâ. * Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ. Bina' bina ب ن يBNY | Yapı, ev. Yapma, kurma. Bünye sahibi etme, vücudlama. / Gr: Müteaddi, lâzım, meçhul, mütavaat gibi fiillerin esasını mevzu yapan kitab.Çğl.EbniyeAynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
Duha ض ح وD:HV | Kuşluk vakti. Güneş. Güneşin ufukta bir mızrak boyu yükselerek, çıplak gözle bakılamaz olduğu zaman.Aynı kökten:Adhâ Daha' Dahv Dahve Dahye Duhye Duha Idha' Idhiyan Îd-i Adhâ Tadhiye Udhiye |
Gataş غ ط شG:T:Ş | Karanlık. / Devamlı su akan gözdeki zayıflık. / karanlık oldu, / zayıfladı, / ihmal ya da gaflet numarası yaptı.Çğl.AgtaşAynı kökten:Agtaş Egtaşa Gataş Agtaş İgtaş İgtişaş Magtuş |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
Leyl Leyle ل ي لLYL | Gece.Çğl.LeyalÇğl.LeyailAynı kökten:Leyl Leyle Leyal Leyail Leyla Leyle-nehara |
Ref' ر ف عRFA: | Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. Lağvetme, hükümsüz bırakma. Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.Aynı kökten:İstirfa' Merfu' Murafaa Mürafaa Murafi' Mürtefi' Mütereffi' raf Reff Rafi' rafia Rafidan rafide Ref' Refi' Terafu' Tereffu' Tereffuât Terfi' Terfiât |
Simk س م كSMK | Yüce olmak, yükselmek.Aynı kökten:Mismak Müsmekat Mesmükât Semik Esmika Sümuk Simk Sümuk |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
sevva س و يSVY | Seviye. Seviyeleme. Seviyelendiren, düzelten. Doğruya götüren.Aynı kökten:istiva Masiva müsavi Mütesavi Mütesevvi Seva Seviyy seviye Seviyye sevva Siva Tesavi tesviye |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.
Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir.
O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. |
79. NAZİAT / 30-31-32-33 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ve arz...
Bundan sonra, onu deha etti.
Ondan, sizin için ve enamınız için meta olarak, suyunu ve merasını ihrac etti... ve dağları ona irsa etti!
eRD:
BA:D
DHV
H:RC
MVH!
RA:Y
CBL
RSV
MTA:
NA:M
.mid5525.ss79.as30.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxx.ss79.as31.ss79.as32.ss79.as33.x#mta:-meta#||#ba:d-bad#||#cbl-cebel#||#erd:-arz#||#dhv-deha#||#h:rc-ihrac#||#ra:y-mera#||#mvh!-ma#||#rsv-irsa#||#rsv-irsa#||#na:m-enam#x#eRD:#||#BA:D#||#DHV#||#H:RC#||#MVH!#||#RA:Y#||#CBL#||#RSV#||#MTA:#||#NA:M#||#mta:-meta#||#ba:d-bad#||#cbl-cebel#||#erd:-arz#||#dhv-deha#||#h:rc-ihrac#||#ra:y-mera#||#mvh!-ma#||#rsv-irsa#||#rsv-irsa#||#na:m-enam# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا * أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا * وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا * مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Vel arda ba’de zâlike dehâhâ. * Ahrece minhâ mâehâ ve mer’âhâ. * Vel cibâle ersâhâ. * Metâan lekum ve li en âmikum. ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
cebel ج ب لCBL | Dağ.Çğl.CibalAynı kökten:cebel Cibal Cebl Cibill Cibillât Cibillet Cibillî Ciblet Cüble |
Deha Dahy د ح وDHV | Yaymak, döşemek.Aynı kökten:Deha Dahy Udhiy |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
meta' meta م ت عMTA: | Fayda. Menfaat. Kıymetli eşya. Dünya geçimliği. Tüccar malı.Çğl.EmtiaAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
ma' م و هMVH! | Su.Çğl.EmvahAynı kökten:ma' Emvah mai Main |
En'am ن ع مNA:M | Nimet. / At, deve, sığır, koyun gibi dört ayaklı hayvanlar. / Davar, mal, sahipli hayvanlar. / Bütün mahlukat. (mecaz) / Develere mahsus "neam" isminin çoğulu "en'am" şeklindedir. Bu şekilde adlandırılmasının mantığı, devenin onların yanında en büyük nimet olarak kabul edilmiş olmasındandır. Bununla beraber, bu sözcük deve, sığır ve koyun cinsi karışık olduğunda da söylenebilir. Ama içinde deve yoksa onlara en'am denmez. Aynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
Mer'a ر ع يRA:Y | Hayvanların otladığı yer. Kır. Mera. Çayırlık. Otlak.Aynı kökten:İstir'a Mer'a Mer'î Mer'iyye Mer'iyyat Muraî Müraat Ra' Râî Ria raina Raiyyet Reaya Ra'y Riayet |
İrsa' ر س وRSV | Sağlamlaştırma, sâbit kılma. Oturtma, yerleştirme. Geminin demir atması. Pâyidar olmak. Yerinden ayrılmama. Mukim olma. Mızrak gibi sivri bir şeyle dürtme.Aynı kökten:İrsa' Mersa Merâsi Mürsa Mürsat Mürsiye Râsiye Revasi Revs Tersane |
İrsa' ر س وRSV | Sağlamlaştırma, sâbit kılma. Oturtma, yerleştirme. Geminin demir atması. Pâyidar olmak. Yerinden ayrılmama. Mukim olma. Mızrak gibi sivri bir şeyle dürtme.Aynı kökten:İrsa' Mersa Merâsi Mürsa Mürsat Mürsiye Râsiye Revasi Revs Tersane |
Diyanet Meali: Ardından yeri düzenleyip döşedi.
Ondan suyunu ve merasını çıkardı.
Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.
Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. |
79. NAZİAT / 34-35 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Kübra tammat geldiğinde… yevmde İnsan say ettiği şeyi tezekkür eder. Ahiret
CYe
T:MM
KBR
YVM
Z!KR
eNS
SA:Y
.mid5526.ss79.as34.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxAhiretxxyevmxinsanxx.ss79.as35.x#yvm-yevm#||#t:mm-tammat#||#kbr-ekber#||#ens-insan#||#z!kr-tezekkür#||#sa:y-say#||#cye-xxoxx#x#CYe#||#T:MM#||#KBR#||#YVM#||#Z!KR#||#eNS#||#SA:Y#||#yvm-yevm#||#t:mm-tammat#||#kbr-ekber#||#ens-insan#||#z!kr-tezekkür#||#sa:y-say#||#cye-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى * يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى Fe izâ câetit tammetul kubrâ. * Yevme yetezekkerul insânu mâ seâ. insan ا ن سeNS | Yetkili ve sahib temsilcinin, beşer yaşantıdaki adı.Çğl.EnasiÇğl.EnasiyeAynı kökten:ins Ünas insan Enasi Enasiye Enes Enis Enise İnas İstinas Me'nus Me'nusiyet Muvaneset Muvanis Müanese Müste'nis Te'nis Üns Ünsî ünsiye ünsiyet Hz. Yunus |
ekber ك ب رKBR | Daha kebir, en kebir.Dşl.KübraÇğl.EkâbirAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
Sa'y س ع يSA:Y | Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. Hızlı yürüme. Cür'et etme. Ziyaret etme. Gammazlık yapma. Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.Aynı kökten:Mes'a Mesâi Mesai Sa'y |
Tammat ط م مT:MM | Felaket, ezici olay. Aynı kökten:Tamm Tamme Tammat Tamme Tâmmât |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
tezekkür ذ ك رZ!KR | Unuttuktan sonra hatıra getirmek. Zikretmek. Bir şeyi ders gibi tekrar ile ezbere almak. Birkaç kişi toplanıp iş üzerine görüşmek.Çğl.TezekkürâtAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Diyanet Meali: En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. |
79. NAZİAT / 36 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Gören kimse için cahim bariz oldurulur. Ahiret
BRZ
CHM
ReY
.mid5527.ss79.as36.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxAhiretxxcehennemxx#chm-cahim#||#brz-bariz#||#rey-xxoxx#x#BRZ#||#CHM#||#ReY#||#chm-cahim#||#brz-bariz#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى Ve burrizetil cahîmu li men yerâ. Bariz ب ر زBRZ | Doğan. Zâhir ve âşikar. Meydanda olan. Belli. Açıkça.Aynı kökten:Bariz Berûz Biraz Büruz İbraz İstibraz Mebruz Mübrez Mübriz Mütebariz Mütebarizîn Tebarüz Tebriz |
Cahim ج ح مCHM | Çok sıcak yer. Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş. Cehennem'in bir tabakası.Aynı kökten:Cahim Cahme Ceham Cehamet cühumet Echam Cahmâ İcham |
Diyanet Meali: Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. |
79. NAZİAT / 37-38-39 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Artık, dünya hayatını eser ederek tuğyanda olan kimse… artık muhakkak, onun mevası cahimdir. Ahiret
T:G:Y
eS!R
HYY
DNV
CHM
eVY
.mid5528.ss79.as37.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxAhiretxxcehennemxx.ss79.as38.ss79.as39.x#dnv-dünya#||#t:g:y-tuğyan#||#hyy-hayat#||#es!r-eser#||#chm-cahim#||#evy-meva#||#evy-meva#x#T:G:Y#||#eS!R#||#HYY#||#DNV#||#CHM#||#eVY#||#dnv-dünya#||#t:g:y-tuğyan#||#hyy-hayat#||#es!r-eser#||#chm-cahim#||#evy-meva#||#evy-meva# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَأَمَّا مَن طَغَى * وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا * فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى Fe emmâ men tagâ. * Ve âserel hayâted dunyâ. * Fe innel cahîme hiyel me’vâ. Cahim ج ح مCHM | Çok sıcak yer. Şiddetli ve kat kat birbiri üzerine yanan ateş. Çukur yerde yanan ateş. Cehennem'in bir tabakası.Aynı kökten:Cahim Cahme Ceham Cehamet cühumet Echam Cahmâ İcham |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
eser ا ث رeS!R | Ayak izi. İşaret. İz. Nişan. Abide. Yapı. Birinin meydana getirdiği şey. Bir şeyin varlığına delâlet eden te'sir. Meydana getirilen kitap. Kitap te'lifi. Öç alma, intikam. Âdet.Çğl.ÂsârAynı kökten:eser Âsâr İsr Me'sere Meâsir Müessir Müessire Müteessir Teessür Teessürât Te'sir |
Me'va ا و يeVY | Mekân. Varılacak yer. Mesken. Sığınacak yer. |
Me'va ا و يeVY | Mekân. Varılacak yer. Mesken. Sığınacak yer. |
hayat ح ي يHYY | Dirilik. Canlılık. Sağlık. / Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa, avlu. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
tuğyan tugvan ط غ يT:G:Y | Taşkınlık. Azgınlık. Haddi aşmak. Hadde tecavüz etmek. Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Taşkın mizaçlılık. Resmi devlet kuvvetlerine karşı durmak. Asi olmak. Su baskını.Aynı kökten:Itga Tagıye Tagut Tavagi Tagva Tagy Tagi Tagun tuğyan tugvan |
Diyanet Meali: 37,38,39. Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. |
79. NAZİAT / 40-41 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Fakat, Rabbinin makamından korku duyan... ve nefsini hevadan nehy eden kimse… artık muhakkak, onun mevası cennettir. Ahiret
H:VF
K:VM
RBB
NH!Y
NFS
H!VY
CNN
eVY
.mid5529.ss79.as40.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxAhiretxxcennetxx.ss79.as41.x#k:vm-makam#||#h:vf-havf#||#rbb-rabb#||#nfs-nefs#||#nh!y-nehy#||#cnn-cennet#||#h!vy-heva#||#evy-meva#x#H:VF#||#K:VM#||#RBB#||#NH!Y#||#NFS#||#H!VY#||#CNN#||#eVY#||#k:vm-makam#||#h:vf-havf#||#rbb-rabb#||#nfs-nefs#||#nh!y-nehy#||#cnn-cennet#||#h!vy-heva#||#evy-meva# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى * فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى Ve emmâ men hâfe makâme rabbihî ve nehen nefse anil hevâ. * Fe innel cennete hiyel me’vâ. Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
Me'va ا و يeVY | Mekân. Varılacak yer. Mesken. Sığınacak yer. |
Hava Hevâ ه و يH!VY | Dünyayı çeviren atmosfer. Yer ile gök arası. Hafif yel. Bir binanın üzerine kat çıkma hakkı. Bir yerin hâli ve sıhhat bakımından durumu. Müzikte ezgili ses, sadâ.Aynı kökten:Ehva Hava Hevâ Havaî Havâiyât Haviye Heva Ehviye Ehva Hevahî Hüvve Hevvât İstihva Tehviye |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
makam ق و مK:VM | Durulacak yer. Rütbeli yer. Mesned. Mansab. Musikide usul. Tempo. kıyam yapılan yerin ismi, kıyam etmek ve kıyamın zamanı için kullanılır: Kıyam etmek/ ayağa kalkmak, ayakta durulan yer, ayakta durulan zaman. Oturulan yer, durulan yer.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
nehy ن ه يNH!Y | Nehiy. Yasak etmek. Menetmek.Aynı kökten:münhi Münhiye Münhiyân münteha mütehani nahi nehy nevahi nihai nihayet |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. |
79. NAZİAT / 42-43-44-45 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Sana, kendilerini mürsa edecek saati sual ediyorlar.
Onun zikrinden sende ne var ki!
Onun müntehası Rabbinedir.
Muhakkak sen, ancak, haşy eden kimselere inzar edensin.
SeL
SVA:
RSV
Z!KR
RBB
NH!Y
NZ!R
H:ŞY
.mid5530.ss79.as42.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxxxsaatxx.ss79.as43.ss79.as44.ss79.as45.xxxvaadxxhaberxxx#sva:-saat#||#rbb-rabb#||#nh!y-münteha#||#rsv-mürsa#||#sel-sual#||#z!kr-zikir#||#h:şy-haşy#||#nz!r-inzar#x#SeL#||#SVA:#||#RSV#||#Z!KR#||#RBB#||#NH!Y#||#NZ!R#||#H:ŞY#||#sva:-saat#||#rbb-rabb#||#nh!y-münteha#||#rsv-mürsa#||#sel-sual#||#z!kr-zikir#||#h:şy-haşy#||#nz!r-inzar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا * فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا * إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا * إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا Yes’elûneke anis sâati eyyâne mursâhâ. * Fîme ente min zikrâhâ. * İlâ rabbike muntehâhâ. * İnnemâ ente munziru men yahşâhâ. Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
münteha ن ه يNH!Y | Son, en son derece, en son yer, nihayet. Son uç.Aynı kökten:münhi Münhiye Münhiyân münteha mütehani nahi nehy nevahi nihai nihayet |
inzar ن ذ رNZ!R | Neticenin kötü olacağını bildirerek fenalıktan sakındırmak. Azab ve ceza va'detmek.Çğl.İnzârâtAynı kökten:İntizar inzar İnzârât münzir nezr nezir nüzera Nuzur Nüzur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Mürsa ر س وRSV | Geminin demir attığı yer.Aynı kökten:İrsa' Mersa Merâsi Mürsa Mürsat Mürsiye Râsiye Revasi Revs Tersane |
sual س ا لSeL | Sormak. İstemek. Dilenmek.Çğl.SualâtÇğl.Es'ileAynı kökten:İstis'al Mes'ul Mesule Mesulât Mes'uliyet sail Saile Seele sual Sualât Es'ile tesaül tese'ül |
Saat Sı'va' س و عSVA: | Bir günün yirmi dörtte biri, saat. Zaman, vakit. Muayyen, belli bir vakit. Altmış dakikalık zaman. Kıyâmet.Çğl.SaatAynı kökten:Saat Sı'va' Saat Suvaa |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Diyanet Meali: Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.
Onu bilip söylemek nerede, sen nerede?
Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir.
Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın. |
79. NAZİAT / 46 Surede Ayet: 46 Kitap Sırası: 79 Nüzul Sırası: 81 Sayfa: 583 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Onu gördükleri yevmde, onlar, sadece, aşiyy veya duha vakti kadar lebs olmuş gibidirler.
YVM
ReY
LBS!
A:ŞV
D:HV
.mid5531.ss79.as46.ssNAZİAT.ns81.nyMEKKE.cs30.syf583.sure.79.xxxxxyevmxxxxvaadxxhaberxxx#yvm-yevm#||#d:hv-duha#||#lbs!-lebs#||#a:şv-aşiyy#||#rey-xxoxx#x#YVM#||#ReY#||#LBS!#||#A:ŞV#||#D:HV#||#yvm-yevm#||#d:hv-duha#||#lbs!-lebs#||#a:şv-aşiyy#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ. Aşiyy ع ش وA:ŞV | Akşam üzeri. İkindi sonu. Güneşe çıplak gözle bakılabildiği zamanın başlangıcı. Aynı kökten:Aşevî Aşi Aşiyy Aşu Aşva' Aşve Aşy Aşa A'şiye Aşyan Işâ Işâ' Işaya Işaeyn Işâân İsti'şa İş'a' İ'şa' İşaa İşaat İ'tişa' Mu'teşî Salât-ül İşâ Ta'şiye Uşve |
Duha ض ح وD:HV | Kuşluk vakti. Güneş. Güneşin ufukta bir mızrak boyu yükselerek, çıplak gözle bakılamaz olduğu zaman.Aynı kökten:Adhâ Daha' Dahv Dahve Dahye Duhye Duha Idha' Idhiyan Îd-i Adhâ Tadhiye Udhiye |
Lebs ل ب ثLBS! | Bir yerde eğlenip durma. Vakit geçirme. Kalma.Aynı kökten:İlbas İstilbas Lebs |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. |