| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid5590.ss85.as.ssBURUC.ns27.ny.cs30.syf589.sure.85.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
85. BURUC / 1-2-3-4 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Yemin olsun!
• Burcların zatı semaya…
• Vaad edilmiş yevme…
• Şahide... ve meşhuda!
Uhdud ashabı katl edildi! Kıssa: Uhdud AshabıYemin
SMV
Z!VT
BRC
YVM
VA:D
ŞH!D
ŞH!D
K:TL
S:HB
H:DD
.mid5591.ss85.as1.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxKıssa: Uhdud AshabıxYeminxxyevmxxkissa.148x.ss85.as2.ss85.as3.ss85.as4.x#k:tl-katl#||#yvm-yevm#||#smv-sema#||#va:d-vaad#||#brc-burc#||#şh!d-şahid#||#şh!d-meşhud#||#h:dd-uhdud#||#s:hb-sahib#||#z!vt-zat#x#SMV#||#Z!VT#||#BRC#||#YVM#||#VA:D#||#ŞH!D#||#ŞH!D#||#K:TL#||#S:HB#||#H:DD#||#k:tl-katl#||#yvm-yevm#||#smv-sema#||#va:d-vaad#||#brc-burc#||#şh!d-şahid#||#şh!d-meşhud#||#h:dd-uhdud#||#s:hb-sahib#||#z!vt-zat# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالسَّمَاء ذَاتِ الْبُرُوجِ * وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ * وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ * قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ Ves semâi zâtil burûc(burûci). * Vel yevmil mev’ûd(mev’ûdi). * Ve şâhidin ve meşhûd(meşhûdin). * Kutile ashâbul uhdûd(uhdûdi). Burc burç ب ر جBRC | Burç. Aşikar şey. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek. Kale, hisar. Güzelliğini gösteren kadın. Açılıp saçılma. Semâdaki bir kısım yıldızlar. Bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekiller ve farazi suretler. Altısı kuzey altısı güney cihetinde olarak oniki burç kabul edilmiştir. Bu burçların bulundukları sahaya da mıntıkat-ül burûc denir. Burçların isimleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sünbüle, Mizan, Akrep, Kavs, Cedi, Delv ve Hut'tur.Çğl.BürucAynı kökten:Burc burç Büruc Teberrüc |
Uhdud خ د دH:DD | Çukur. Uzun hat. Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak. Hendek. Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz.Çğl.AhâdidAynı kökten:hadd hudud Hadîd Uhdud Ahâdid |
katl ق ت لK:TL | Öldürmek. Aynı kökten:İstiktal katil katl katliam Kıtal Maktel maktul Maktulîn mukatele mukatil mukatilun Müstaktil taktil tekatül Takatül |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus.Aynı kökten:ev'ide iad Mev'id Mev'ud Mev'ude Mevaid Miad Mevaid Muvaade Müvaade Va'd vaad Va'de Vaîd vaide |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
meşhud ش ه دŞH!D | Görünen. Şehadet edilen. Suç üstü yakalanan. Göz ile görülmüş. Cuma günü. Kıyâmet günü.Çğl.MeşhudatAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: Burçlarla dolu göğe andolsun,
Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun,
Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir. |
85. BURUC / 5-6 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Vakudun zatı nar… onlar, onun üzerine kuud etmişlerdi. Kıssa: Uhdud Ashabı
NVR
Z!VT
VK:D
K:A:D
.mid5592.ss85.as5.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxKıssa: Uhdud Ashabıxkissa.148x.ss85.as6.x#vk:d-vakud#||#nvr-nar#||#k:a:d-kuud#||#z!vt-zat#x#NVR#||#Z!VT#||#VK:D#||#K:A:D#||#vk:d-vakud#||#nvr-nar#||#k:a:d-kuud#||#z!vt-zat# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ * إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ Ennâri zâtil vekûd(vekûdi). * İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun). Kuud ق ع دK:A:D | Cülus. Oturmak. Namazın oturarak kılınan kısmı. Secdede iken kalkıp oturmak.Aynı kökten:Kaid Kaide Kavaid Kaiden Kaideten Kaidevî Kuud Mak'ad Mütekaid Mütekaidîn tekaüd Zulkı'de |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
vakud و ق دVK:D | Odun, kömür, vb yakılacak şeyler. Yakacak.Aynı kökten:İkad İstikad Mevkid Mevkud Müstevkid Mütevakkıd Tevakkud Tevkid vakad Vakd Vakdân vakud Vekkad Vukud |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
Diyanet Meali: O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. |
85. BURUC / 7-8 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Onlar, mü'minlere fail oldukları şey üzre şahiddiler. Onlardan nekam etmeleri, sadece, onların aziz, hamid ALLAH'a iman ediyor olmalarındandı. Kıssa: Uhdud Ashabı
FA:L
eMN
ŞH!D
NK:M
eMN
A:ZZ
HMD
.mid5593.ss85.as7.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxKıssa: Uhdud Ashabıxximanximanxxkissa.148x.ss85.as8.x#emn-mümin#||#emn-iman#||#şh!d-şuhud#||#a:zz-aziz#||#hmd-hamid#||#nk:m-nekam#||#fa:l-xxoxx#x#FA:L#||#eMN#||#ŞH!D#||#NK:M#||#eMN#||#A:ZZ#||#HMD#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#şh!d-şuhud#||#a:zz-aziz#||#hmd-hamid#||#nk:m-nekam#||#fa:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ * وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ Ve hum alâ mâ yef’alûne bil mu’minîne şuhûd(şuhûdun). * Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi). Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Hamîd ح م دHMD | Hamdedilmeye layık olan.
El Hamid : Herkes de herşey de hayatından memnundur.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
Nekam ن ق مNK:M | Bir kimseyi kötü bir fiilinden dolayı şiddetle cezalandırmak. İntikam almak.Aynı kökten:İntikam İntikamat Müntakim Nakm Nakmet Nekam |
Diyanet Meali: Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir. |
85. BURUC / 9 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | O, semaların ve arzın mülkü O'nun olandır!...
ALLAH, herşeye şahidtir.
MLK
SMV
eRD:
KLL
ŞYe
ŞH!D
.mid5594.ss85.as9.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxx#şye-şey#||#kll-külli#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#mlk-mülk#||#şh!d-şahid#x#MLK#||#SMV#||#eRD:#||#KLL#||#ŞYe#||#ŞH!D#||#şye-şey#||#kll-külli#||#erd:-arz#||#smv-semavat#||#mlk-mülk#||#şh!d-şahid# Orijinal Metin :
Sözlük :
 الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun). arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
mülk milk م ل كMLK | Mal. Yer. Bina. Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. İzzet, azamet, şevket. Bir şeyin dış yüzü. İnsanın sahip ve malik olduğu şey. Akıl sahiplerini tasarruf etmek. Çğl.EmlakAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
|
85. BURUC / 10 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara fitne edenler, sonra da tevbe etmeyenler... artık onlar için cehennem azabı... ve onlar için harık azab vardır! Ahiret
FTN
eMN
eMN
TVB
A:Z!B
CHNM
A:Z!B
HRK:
.mid5595.ss85.as10.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxAhiretxxcehennemximanxxxxvaadxxhaberxxx#emn-mümin#||#emn-iman#||#a:z!b-azab#||#tvb-tevbe#||#chnm-cehennem#||#ftn-fitne#||#hrk:-harık#x#FTN#||#eMN#||#eMN#||#TVB#||#A:Z!B#||#CHNM#||#A:Z!B#||#HRK:#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#a:z!b-azab#||#tvb-tevbe#||#chnm-cehennem#||#ftn-fitne#||#hrk:-harık# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ İnnellezîne fetenul mu’minîne vel mu’minâti summe lem yetûbû fe lehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîk(harîkı). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
cehennem ج ه ن مCHNM | Allah'a, vekillerine ve emirlerine itaatsizlikden meydana gelen yanma. İç sıkıntısı. ? Kara delik. // Tevratta geçen, İbranice “ge-hinnom” kelimesinden gözyaşı vadisi anlamında kelime. Aynı kökten:cehennem cehnam Cihnam |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fitne ف ت نFTN | Akıl ve kalbi saptıracak şey. Muharebe. Azdırma. Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. Küfr. Delilik. Potada altın ve gümüşü eritmek. İmtihan ve tecrübe etmek. Çğl.fitenAynı kökten:fatin fettan fitne fiten iftitan meftun Müfettin teftin |
Harık ح ر قHRK: | Yakan, yakıcı. Yanan, tutuşmuş. Ateş, od.Aynı kökten:Harık Hark Harraka Hırkat Hurka Hurkat Mahruk Muharrak Muharrik |
tevbe Tövbe ت و بTVB | Bir halden yada durumdan vaz geçmek veya geçirmek. / Caymak, vazgeçmek. Dönüş yapmak.Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
Diyanet Meali: Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır. |
85. BURUC / 11 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 589 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak, iman edenler ve salih ameller işleyenler… onlar için altından nehirler cereyan eden cennetler vardır.
Kebir fevz budur. Ahiret
eMN
A:ML
S:LH
CNN
CRY
THT
NH!R
FVZ
KBR
.mid5596.ss85.as11.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf589.sure.85.xxxAhiretxxcennetximanxxxxvaadxxhaberxxx#nh!r-nehir#||#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#tht-taht#||#cnn-cennet#||#fvz-fevz#||#kbr-kebir#||#cry-cereyan#||#kbr-kebir#x#eMN#||#A:ML#||#S:LH#||#CNN#||#CRY#||#THT#||#NH!R#||#FVZ#||#KBR#||#nh!r-nehir#||#emn-iman#||#s:lh-salih amel#||#tht-taht#||#cnn-cennet#||#fvz-fevz#||#kbr-kebir#||#cry-cereyan#||#kbr-kebir# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), zâlikel fevzul kebîr(kebîru). Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
Cereyan ج ر يCRY | Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürur. Vuku, vaki olma. Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket.Aynı kökten:cari cariye Cevari Cereyan Cery Cirye mecra Mecari tecri |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fevz ف و زFVZ | Amaca ulaşmak. Kurtuluş. Zafer. Necat. Muvaffakiyet. Selamet.Aynı kökten:faiz faizun fevz İfaze Mefaz |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
Nehr nehir ن ه رNH!R | Nehir. Irmak, çay. Akarsu. Vüs'at, bolluk. Genişlik. Neher.Çğl.EnharÇğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
salih amel ص ل حS:LH | Allah'ın emrini bizatihi duyarak, ve itaat ederek, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker esası ile yapılan ameller. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Taht Tahte ت ح تTHT | Alt. Aşağı. Altı. Aşağısı. Gr: Gelecek olan zamir. |
Diyanet Meali: İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır. |
85. BURUC / 12-13-14-15-16 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 590 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Muhakkak ki Rabbinin batş etmesi, elbette şediddir.
Muhakkak ki O, ibda edendir ve ida edendir.
O, gafurdur, veduddur. Mecid arşın zatıdır.
İrade ettiği şey için faildir. AhiretEsma-ül Hüsna
BT:Ş
RBB
ŞDD
BDe
A:VD
G:FR
VDD
Z!VT
A:RŞ
MCD
FA:L
RVD
.mid5597.ss85.as12.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf590.sure.85.xx*1xAhiretxEsma-ül Hüsnax.ss85.as13.ss85.as14.ss85.as15.ss85.as16.x#rvd-irade#||#şdd-şedid#||#rbb-rabb#||#vdd-vedud#||#a:vd-ida#||#bt:ş-batş#||#bde-ibda#||#g:fr-gafur#||#a:rş-arş#||#mcd-mecid#||#z!vt-zi#||#fa:l-xxoxx#x#BT:Ş#||#RBB#||#ŞDD#||#BDe#||#A:VD#||#G:FR#||#VDD#||#Z!VT#||#A:RŞ#||#MCD#||#FA:L#||#RVD#||#rvd-irade#||#şdd-şedid#||#rbb-rabb#||#vdd-vedud#||#a:vd-ida#||#bt:ş-batş#||#bde-ibda#||#g:fr-gafur#||#a:rş-arş#||#mcd-mecid#||#z!vt-zi#||#fa:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ * إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ * وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ * ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ * فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun). * İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu). * Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu). * Zul arşil mecîd(mecîdu). * Fa’âlun limâ yurîd(yurîdu). Arş ع ر شA:RŞ | Bağ çardağı. Gölgelik. Kürsü, taht, yüce makam. En yüksek gök. Fevkiyyet, ulviyyet.Çğl.A'raşÇğl.UruşAynı kökten:Arş A'raş Uruş |
i'da ع و دA:VD | Dönmek, geri dönmek. Düşman etmek. Sıçratmak. Geri getirmek. Muavenet etmek, yardım etmek.Aynı kökten:Ad Kavmi Avd Eyd Avdet Avdetî İade Îd i'da İstiade Maad Meâd Muad Muavede Muavedet Muavid Muîd Müveddi Ta'yid Tuyur |
İbda' ب د اBDe | Benzersiz olanı yaratmak. Nümunesiz şey yapmak. Misli gelmemiş bir eser meydana koymak, icâd. Allah'ın aletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması, icadı. Edb: Geçmişte benzeri olmayan şiiri söylemek.Aynı kökten:Bed' Ebdâ Büdü' bidayet İbda' Mübdi' |
batş ب ط شBT:Ş | Şiddetli ve çok kaba şekilde tutmak. Şiddetle tutup kapma. Kuvvet. Şiddet. Hastalık geçtikten sonraki zayıflık. |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
mecid م ج دMCD | Azametli. Şerefli. Gâlib.
El Mecid : İcatlar, her şey doğrudan doğruya sevilerek meydana gelir. Çğl.EmcadAynı kökten:emced Emacid macid Mecd mecid Emcad Mümecced mütemacid temcid |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
vedud و د دVDD | Çok şefkatli. Kendisine çok sevgi beslenen.
El Vedud : Cisimlerin ALLAH'tan halk edilerek teşekkül şeklidir.Aynı kökten:Evidda meveddet Mütevadd müteveddid Tevadd teveddüd Vedad vedd vidd vedud Vidad xoxox |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.
Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.
O, çok bağışlayandır, çok sevendir.
Arş’ın sahibidir, şanı yüce olandır.
Dilediğini mutlaka yapandır. |
85. BURUC / 17-18 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 590 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Firavun ve Semud'un ordularının hadisi sana geldi mi?
eTY
HDS!
CND
S!MD
.mid5598.ss85.as17.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf590.sure.85.xxxx.ss85.as18.x#cnd-cünd#||#hds!-hadis#||#s!md-semud kavmi#||#ety-xxoxx#x#eTY#||#HDS!#||#CND#||#S!MD#||#cnd-cünd#||#hds!-hadis#||#s!md-semud kavmi#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ * فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi). * Fir’avne ve semûd(semûde). Cünd ج ن دCND | Er, asker. Ordu. Bir kimsenin yardımcıları. Şehir. Rasullere karşı toplanan gruplar.Çğl.CünudÇğl.EcnadAynı kökten:Cünd Cünud Ecnad Cündî |
Hadîs ح د ثHDS! | Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim.Çğl.EhadisAynı kökten:Haddas hades Hadesat Ahdas Hadîs Ehadis Hâdis Hâdise Hâdisat Havadis hads Hadsen Hadsiyyat Hiddîs hudus ihdas İstihdas Mayuhdes Muhaddes Muhaddis Muhaddisîn Muhadese Muhdes Muhdis Müstahdes Müstahdis Mütehaddis Mütehaddise Tahaddüs Tehaddüs Tahdis Tahdisât Uhduse |
Diyanet Meali: Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi? |
85. BURUC / 19-20 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 590 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Bilakis!
Kafirler tekzib içindedir ve ALLAH, onların verasından muhittir.
KFR
KZ!B
VRY
HVT:
.mid5599.ss85.as19.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf590.sure.85.xxxx.ss85.as20.x#kfr-kafir#||#kz!b-tekzib#||#vry-vera#||#hvt:-muhit#x#KFR#||#KZ!B#||#VRY#||#HVT:#||#kfr-kafir#||#kz!b-tekzib#||#vry-vera#||#hvt:-muhit# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ * وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin). * Vallâhu min verâihim muhît(muhîtun). Muhit ح و طHVT: | İhata eden. Etrafını kuşatan, çeviren. Etraf. Çevre. Büyük deniz. Okyanus. Mc: Büyük âlim. Çğl.MuhitatAynı kökten:İhata Muhat Muhit Muhitat |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
tekzib ك ذ بKZ!B | Yalanlamak. Bir işe inanmayıp inkar etmek. Yalan olduğunu söylemek.Aynı kökten:Ekzeb Kâzib Kâzibe kezub Kezeb kezzab kizb Ekazib Mekzebe Mekzube Mükâzebe Mükezzib Tekâzüb tekzib Ükzube |
Vera Very و ر يVRY | Arkadan gelen. / Öte. / Başka taraf. / Arka, geri. / Torun. / Çakmaktan ateş çıkması. // Ateş yakmak. / Müphem olarak, müphem bir şekilde, bir şeyin başka bir şeymiş gibi yapılması. / Gizlemek, örtmek, bir şeyin arkasına örtmek, gizlemek. / Yardımcı, takipçi. / Hz. Musaya inzal olan Kanun Kitabı. // Arzı örten mahlukat. Yaratılmış olanlar. Halk. Mahluk. // Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.Aynı kökten:ira Mütevari Tevari Vera Very |
Diyanet Meali: Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar.
Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır. |
85. BURUC / 21-22 Surede Ayet: 22 Kitap Sırası: 85 Nüzul Sırası: 27 Sayfa: 590 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Bilakis!
O, levh-i mahfuzda, mecid Kur'andır.
K:Re
MCD
LVH
HFZ:
.mid5600.ss85.as21.ssBURUC.ns27.nyMEKKE.cs30.syf590.sure.85.xxxxxkuranxx.ss85.as22.xxxkitabxxx#mcd-mecid#||#k:re-kuran#||#lvh-levh#||#hfz:-mahfuz#x#K:Re#||#MCD#||#LVH#||#HFZ:#||#mcd-mecid#||#k:re-kuran#||#lvh-levh#||#hfz:-mahfuz# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ * فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ Bel huve kur’ânun mecîd(mecîdun). * Fî levhın mahfûz(mahfûzın). Mahfuz ح ف ظHFZ: | Hıfzolunmuş, saklanılmış. Ezberlenmiş. Hafızaya alınmış. Korunup gözetilmiş. Gizlenmiş, saklanmış.Aynı kökten:Hâfız Huffaz Hafaza Hâfıza Hafîziyyet Hıfz İstihfaz Mahfaza Mahfuz Muhafaza Muhafazat Muhafız Muhafızîn Müstahfaz Müstahfazin Mütehaffız Mütehaffızîn |
Kur'an ق ر اK:Re | Kuran. Yönlendiren, yöneten. / Allah'tan mahluka her an gelmeye devam eden emirler. Aynı kökten:ikra karie Kariât kıraat kur' Ekrâ Kur'an |
Levh ل و حLVH | Görünen ibretli manzara. Üzerinde yazı veya şekil çizilebilir düzlük. Seyredilen yerin çizili sureti. Ayet, hadis veya büyüklerin ders verici sözleri. Yazılı şey. Şimşek çakmak. Susamak. Zâhir olmak. Çalıp almak.Aynı kökten:Levh Levha Elvah Levh-i Mahfuz Levvah |
mecid م ج دMCD | Azametli. Şerefli. Gâlib.
El Mecid : İcatlar, her şey doğrudan doğruya sevilerek meydana gelir. Çğl.EmcadAynı kökten:emced Emacid macid Mecd mecid Emcad Mümecced mütemacid temcid |
Diyanet Meali: Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır.
O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır. |