| Rahman, Rahim ALLAH adına! .mid5634.ss90.as.ssBELED.ns35.ny.cs30.syf593.sure.90.xxxxx Orijinal Metin :
 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ Bismillâhir rahmânir rahîm. |
90. BELED / 1-2 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Hayır!
Sen, bu belde ile hallenirken… Kasem olsun, bu beldeye! Yemin
K:SM
BLD
HLL
BLD
.mid5635.ss90.as1.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxYeminx.ss90.as2.xxxvaadxxhaberxxx#bld-belde#||#k:sm-kasem#||#bld-belde#||#hll-hall#x#K:SM#||#BLD#||#HLL#||#BLD#||#bld-belde#||#k:sm-kasem#||#bld-belde#||#hll-hall# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ * وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ Lâ uksimu bi hâzel beled(beledi). * Ve ente hıllun bi hâzel beled(beledi). belde ب ل دBLD | Memleket, şehir. Büyük köy. Yer, arz. Göğüs, sadır. İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması.Çğl.beledÇğl.biladÇğl.büldanAynı kökten:belde beled bilad büldan Beledi belediye |
belde ب ل دBLD | Memleket, şehir. Büyük köy. Yer, arz. Göğüs, sadır. İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması.Çğl.beledÇğl.biladÇğl.büldanAynı kökten:belde beled bilad büldan Beledi belediye |
Hâll ح ل لHLL | Çözme, bağlı olan bir şeyi açma. Çözülme. Çözüm. Karışık bir mes'elenin içinden çıkma. Anlayıp karar vermek. Neticelendirmek. Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet. Cezbe. Dert, keder, elem. Mecâl. Kuvvet. Susam yağı. Ezmek. Açmak. Dühul etmek, girmek. Giren, dâhil olan. İnen.Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
Kasem ق س مK:SM | Yemin. Ahdetme.Çğl.KasemâtAynı kökten:iksam İstiksam Kasame Kasem Kasemât Maksum Muksem Muksim Müstaksim İktisam İstiksam Kısm Kısım Aksam Kısmet Mukassim Münkasım Müstaksim Mütekasim Taksim Tekasüm Takasüm Uksume Ekasim |
Diyanet Meali: 1,2,3,4. Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık. |
90. BELED / 3 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Yemin olsun, ana-babaya ve evlad olana! Yemin
VLD
VLD
.mid5636.ss90.as3.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxYeminx#vld-xoxox#x#VLD#||#VLD#||#vld-xoxox# Orijinal Metin :
Sözlük :
 وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ Ve vâlidin ve mâ veled(velede). |
90. BELED / 4 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Elbette BİZ, İnsanı kebed içinde halk ettik! Doğa/Yaşam
H:LK:
eNS
KBD
.mid5637.ss90.as4.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxDoğa/Yaşamxxalakxinsanxxxxvaadxxhaberxxx#h:lk:-halk#||#kbd-kebed#||#ens-insan#x#H:LK:#||#eNS#||#KBD#||#h:lk:-halk#||#kbd-kebed#||#ens-insan# Orijinal Metin :
Sözlük :
 لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ Lekad halaknel insâne fî kebed(kebedin). insan ا ن سeNS | Yetkili ve sahib temsilcinin, beşer yaşantıdaki adı.Çğl.EnasiÇğl.EnasiyeAynı kökten:ins Ünas insan Enasi Enasiye Enes Enis Enise İnas İstinas Me'nus Me'nusiyet Muvaneset Muvanis Müanese Müste'nis Te'nis Üns Ünsî ünsiye ünsiyet Hz. Yunus |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Kebed ك ب دKBD | Meşakkat. Şiddet. Mihnet. Karnın şişmesi. Kara ciğer. Ciğer ağrısı. / Karaciğere vurmak, incitmek, yaralamak / herhangi birini ağrılı bir şekilde etkilemek (örneğin yoğun soğukla) / bir şeyi amaç edinmek / üzülmek, bir şeye katlanmak. Çğl.EkbadÇğl.KübudAynı kökten:Kebed Ekbad Kübud Tekebbüd |
|
90. BELED / 5 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Kimsenin kendisine ikdar olamayacağını mı hesab ediyor!?
HSB
K:DR
eHD
.mid5638.ss90.as5.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxxxxvaadxxhaberxxx#ehd-ehad#||#hsb-hesab#||#k:dr-ikdar#x#HSB#||#K:DR#||#eHD#||#ehd-ehad#||#hsb-hesab#||#k:dr-ikdar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ E yahsebu en len yakdira aleyhi ehad(ehadun). Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
İkdar ق د رK:DR | Kudret verme, kuvvetleştirme, güç kazandırma. Geçimini sağlama. Birini kayırma.Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
Diyanet Meali: İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? |
90. BELED / 6 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | "Libde (yığınla) mal helak ettim" diyor.
K:VL
H!LK
MVL
LBD
.mid5639.ss90.as6.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxx#mvl-mal#||#h!lk-ihlak#||#h!lk-helak#||#lbd-libde#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#H!LK#||#MVL#||#LBD#||#mvl-mal#||#h!lk-ihlak#||#h!lk-helak#||#lbd-libde#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden). helak ه ل كH!LK | Yıkılma, bitme, mahvolma. Harislik ve pek düşkünlük. Azab. Korku, havf.Aynı kökten:helak helik ihlak mühlik tehalük tehlike |
ihlak ه ل كH!LK | Harcama, tüketme, bitirme. Yok etme, helâk etme, öldürme.Aynı kökten:helak helik ihlak mühlik tehalük tehlike |
Libde Lübde ل ب دLBD | Çokluk. Karıştırmak. Yıkamak.Aynı kökten:İlbad Lebed Libd Lübud Libde Lübde Lübud Mülebbed Mütelebbid Telbid Telebbüd |
mal م و لMVL | Tasarrufuna sahib olunan şey.Çğl.EmvalAynı kökten:İmale İstimale mal Emval Malî Maliye Temevvül Temvil |
Diyanet Meali: “Yığınla mal harcadım” diyor. |
90. BELED / 7-8-9 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 593 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Kimsenin kendisini görmediğini mi hesab ediyor!?
Ona, iki ayn ve lisan ve iki dudak vermedik mi!
HSB
ReY
eHD
CA:L
A:YN
LSN
ŞFH!
.mid5640.ss90.as7.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf593.sure.90.xxxxxsayıxsayıxx.ss90.as8.ss90.as9.xxxvaadxxhaberxxx#ehd-ehad#||#hsb-hesab#||#a:yn-ayn#||#lsn-lisan#||#şfh!-şefeteyn#||#ca:l-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#HSB#||#ReY#||#eHD#||#CA:L#||#A:YN#||#LSN#||#ŞFH!#||#ehd-ehad#||#hsb-hesab#||#a:yn-ayn#||#lsn-lisan#||#şfh!-şefeteyn#||#ca:l-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ * أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ * وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ E yahsebu en lem yerahû ehad(ehadun). * E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni). * Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni). Ayn ع ي نA:YN | Göz. Pınar, kaynak. Çeşme. Tıpkısı, ta kendisi. Zat. Eşyanın hakikatı. Diz. Altın. Nazar değme. Casus. Muayene etmek. Bir yerin ileri gelenleri. Kavmin şereflisi. Meclis azaları. Kaymakam. Muayyen ve müşahhas olan şeyler. Her şeyin en iyisi. Çğl.A'yanÇğl.A'yunÇğl.UyûnAynı kökten:Ayn A'yan A'yun Uyûn Aynen Ayniyyet În Main Muayin Muayyin Müteayyin Müteayyinân Taayyün Taayyünat |
Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
Lisan ل س نLSN | Dil. Konuşma dili. Lehçe.Çğl.ElsineÇğl.LüsnÇğl.LüsünAynı kökten:Lisan Elsine Lüsn Lüsün |
Şefeteyn Şefetan ش ف هŞFH! | İki dudak.Aynı kökten:Şefeteyn Şefetan |
Diyanet Meali: Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?
Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi? |
90. BELED / 10-11 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 594 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ona iki necd hidayet ettik… ve ardından o, akabelere kahm etmedi.
H!DY
NCD
K:HM
A:K:B
.mid5641.ss90.as10.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf594.sure.90.xxxxxsayıxx.ss90.as11.xxxvaadxxhaberxxx#ncd-necd#||#h!dy-hidayet#||#a:k:b-akabe#||#k:hm-kahm#x#H!DY#||#NCD#||#K:HM#||#A:K:B#||#ncd-necd#||#h!dy-hidayet#||#a:k:b-akabe#||#k:hm-kahm# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ * فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni). * Fe laktehamel akabete. Akabe ع ق بA:K:B | Bâdire. Sarp ve çıkılması müşkül yokuş. Tehlikeli geçit. Dar ve iki tarafı pusu yeri olan boğaz. Muhatara, tehlike. Hastalığın veya başka bir halin en tehlikeli ve korkulur süresi. Kızıldenizin kuzey ucunda, Süveyş'in doğu tarafında bulunan dar bir körfezin ismi.Çğl.AkabâtAynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kahm Kuhum ق ح مK:HM | Düşünmeden kendini bir iş içine atmak. / acele etmek, girmek, üstlenmek, teşebbüs etmek (yokuş yukarı yol), denemek, dalmak, istila etmek, zıplamak, itmek, cesurca atılmak. Aynı kökten:İktiham İktihamat Kahm Kuhum Muktehim Takhim |
Necd Necid ن ج دNCD | Açık ve işlek yol. Yüksek yer. Minder, döşeme gibi oturacak şeyler. Ağaçsız mekân. Hâzık ve mâhir kılavuz. Yiğitlik hâli. Gamlılık, gussa. Hasma galip gelmek. Kahraman, bahadır. Arslan. Çok terlemek. Meme. Münbit yer. Fitne ve nifak yeri olan memleket. Suudi Arabistan'ın doğu mıntıkası. Üstesinden gelmek, galip gelmek, tezahür ettirmek.
Çğl.EncadAynı kökten:Mencud Müneccid Neccad Necd Necid Encad Tencid |
Diyanet Meali: Fakat o, sarp yokuşa atılmadı. |
90. BELED / 12-13-14-15-16-17-18 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 594 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | "Akabe"nin ne olduğunu, sana idra ettiren nedir?
• Rakabe fekk etmektir.
• Yahut, akrabalığın zatı yetimi veya metrebenin zatı miskini mesgabenin zatı (açlık) yevmde taam etmektir.
Sonra,
• iman eden
• ve sabır tavsiye eden
• ve merhamet tavsiye eden kimselerden olmaktır.
İşte onlar, meymene ashabıdır. Akabe
DRY
A:K:B
FKK
RK:B
T:A:M
YVM
Z!VT
SG:B
YTM
Z!VT
K:RB
SKN
Z!VT
TRB
KVN
eMN
VS:Y
S:BR
VS:Y
RHM
S:HB
YMN
.mid5642.ss90.as12.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf594.sure.90.xxxAkabexxyevmximanxxxsadaka-duruxx.ss90.as13.ss90.as14.ss90.as15.ss90.as16.ss90.as17.ss90.as18.xxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#kvn-kane#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#rhm-merhamet#||#s:br-sabr#||#ytm-yetim#||#a:k:b-akabe#||#dry-idra#||#rk:b-rakabe#||#fkk-fekk#||#t:a:m-taam#||#k:rb-akraba#||#trb-metrebe#||#skn-miskin#||#vs:y-tavsiye#||#ymn-meymene#||#s:hb-sahib#||#sg:b-mesgabe#||#z!vt-zi#x#DRY#||#A:K:B#||#FKK#||#RK:B#||#T:A:M#||#YVM#||#Z!VT#||#SG:B#||#YTM#||#Z!VT#||#K:RB#||#SKN#||#Z!VT#||#TRB#||#KVN#||#eMN#||#VS:Y#||#S:BR#||#VS:Y#||#RHM#||#S:HB#||#YMN#||#kvn-kane#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#rhm-merhamet#||#s:br-sabr#||#ytm-yetim#||#a:k:b-akabe#||#dry-idra#||#rk:b-rakabe#||#fkk-fekk#||#t:a:m-taam#||#k:rb-akraba#||#trb-metrebe#||#skn-miskin#||#vs:y-tavsiye#||#ymn-meymene#||#s:hb-sahib#||#sg:b-mesgabe#||#z!vt-zi# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ * فَكُّ رَقَبَةٍ * أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ * يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ * أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ * ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ * أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ Ve mâ edrâke mel akabeh(akabetu). * Fekku rekabetin. * Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabeh(mesgabetin). * Yetîmen zâ makrabeh(makrabetin). * Ev miskînen zâ metrabeh(metrabetin). * Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhame(merhameti). * Ulâike ashâbul meymeneh(meymeneti). Akabe ع ق بA:K:B | Bâdire. Sarp ve çıkılması müşkül yokuş. Tehlikeli geçit. Dar ve iki tarafı pusu yeri olan boğaz. Muhatara, tehlike. Hastalığın veya başka bir halin en tehlikeli ve korkulur süresi. Kızıldenizin kuzey ucunda, Süveyş'in doğu tarafında bulunan dar bir körfezin ismi.Çğl.AkabâtAynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
İdra د ر يDRY | Bildirmek. Bildirilmek. Def etmek. |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Fekk ف ك كFKK | Açmak. Ayırmak. Kırmak. Kaldırmak. Kesmek. El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak. Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak. Köle azadetmek. Pir-i fâni olmak. Aynı kökten:Fekk İftikak İnfikak Münfekk Mütefekkik |
akraba ق ر بK:RB | Aralarında yakınlık olanlar. Yakınlar. Çğl.EkaribAynı kökten:akraba Ekarib Akrebiyyet iktirab İstikrab karib Kerrubî Kerrubiyyun Mukarrebûn Kırban kurb kurbiyet Kurban Karabin kurbet karabet Mukarebet Mukarib mukarreb Mukarrebun Mukarrib Müstakrib mütekarib Mütekarrib Mütekarribe Mütekarribîn Takarrüb Takrib Takriben Takribî |
merhamet ر ح مRHM | Acımak, şefkat göstermek. Korumak, iyilik etmek. Biçarelere yardımda bulunmak. Esirgemek.Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Rakabe ر ق بRK:B | Boyunduruk altında olan. Kul, köle. Boyun, ense kökü.Çğl.RikabÇğl.RakabatAynı kökten:İrtikab İstirkab Merkab Murakabe Murakıb Mürtekıb Müterakkıb Rakabe Rikab Rakabat Rakb Rakib Rakıb Rakiban Rukaba' Rekabet Rekub Rukba Terakkub Terakkubât |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
Mesgabe س غ بSG:B | Açlık. Meşakkat ve yorgunluk içinde açlık.Aynı kökten:Mesgabe Sagıb sagbân Sagbâ |
miskin س ك نSKN | Ziyadesiyle fakir olan. Uyuşuk. Zavallı, fakir kimse.Çğl.MesakînAynı kökten:iskan mesken Mesakin meskenet Meskeniyet meskun miskin Mesakîn Müsekkin Mütemeskin sakin Sakinan Sevakin Sükkân Sekene Sekine Sekinet Sekn Sikkîn Sükûn Tesekkün teskin |
taam ط ع مT:A:M | Yenilen şey. Aş. (hak edilmiş olmak, sahiplik içerir.) Lezzet.Çğl.tuumAynı kökten:it'am mat'um Mat'umat mut'im taam tuum |
Metrebe ت ر بTRB | Fakirlik, miskinlik.Aynı kökten:İtrab Terb Terba Terbab Teribe Teraib Teribe Teterrüb Tetrib Tırbal Tarâbil Tirb Tırb Tirâb Etrâb Türâb Turab Tirban Etribe Türban Türbe Atrab Itrab İstıtrab İstitrab İstitrabî Mıtrab Mutatarrib Mutatarribin Mutrib Müstatrib Tarab Tatarrub Tatrib Metrebe |
tavsiye و ص يVS:Y | Vasiyet bırakma. Ismarlama, sipâriş etme. Birini iyi tanıtma. Öğütleme.Aynı kökten:musi muvassa mütevasi tavsiye tevasi vasi Vasiyet Vasiyy Vesayet Visâyet |
Meymene ي م نYMN | Sağ kol, sağ taraf. Meymenet, yümn-ü bereket. Bereket. Kuvvetlilik. Uğurluluk. Kutluluk.Aynı kökten:Eymen Eyamin Meymene Müsteymin Müteyemmen yemen yemin Eyman Eymün Yümn Yümün Yümna Yümnî |
yetim Yütm ي ت مYTM | Babası ölmüş olan çocuk. / Nesebini inkar etmiş kişi. / Gayrı meşru. / Tek, eşsiz, yalnız. Dşl.YetimeÇğl.EytamÇğl.YetamaAynı kökten:yetim Yütm Yetime Eytam Yetama |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
Diyanet Meali: Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?
O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.
14,15,16. Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.
Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir. |
90. BELED / 19-20 Surede Ayet: 20 Kitap Sırası: 90 Nüzul Sırası: 35 Sayfa: 594 Cüz: 30 Nüzul Yeri: MEKKE | Ayetlerimize kafir olanlar… onlar meş'eme ashabıdır. Musade nar onlaradır.
KFR
eYY
S:HB
ŞeM
NVR
VS:D
.mid5643.ss90.as19.ssBELED.ns35.nyMEKKE.cs30.syf594.sure.90.xxxx.ss90.as20.xxxvaadxxhaberxxx#eyy-ayet#||#kfr-kafir#||#şem-meşeme#||#s:hb-sahib#||#vs:d-musade#||#nvr-nar#x#KFR#||#eYY#||#S:HB#||#ŞeM#||#NVR#||#VS:D#||#eyy-ayet#||#kfr-kafir#||#şem-meşeme#||#s:hb-sahib#||#vs:d-musade#||#nvr-nar# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ * عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeh(meş’emeti). * Aleyhim nârun mu’sadeh(mu’sadetun). ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
Mu'sade و ص دVS:D | Sımsıkı kapatılmış, kilitlenmiş olan.Aynı kökten:İ'sad Mu'sade Vasîd |
Meş'eme ش ا مŞeM | Sol taraf. Sol. Kötü. Uğursuz. Şum. Aynı kökten:Meş'eme Meş'um Şu'm Şum |
Diyanet Meali: Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.
Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır. |