1. FATİHA / 2-3-4 Hamd etmek;
• Rabb-il alemin,
• Rahman,
• Rahim,
• Din yevminin maliki, ALLAH'ındır. Esma-ül Hüsna
HMD
RBB
A:LM
RHM
RHM
MLK
YVM
DYN
.mid2.ss1.as2.ssFATİHA.ns5.nyMEKKE.cs1.syf1.sure.1.xxxEsma-ül Hüsnaxxyevmxx.ss1.as3.ss1.as4.x#yvm-yevm#||#a:lm-alem#||#rbb-rabb#||#rhm-rahman#||#rhm-rahim#||#hmd-hamd#||#dyn-din#||#mlk-malik#x#HMD#||#RBB#||#A:LM#||#RHM#||#RHM#||#MLK#||#YVM#||#DYN#||#yvm-yevm#||#a:lm-alem#||#rbb-rabb#||#rhm-rahman#||#rhm-rahim#||#hmd-hamd#||#dyn-din#||#mlk-malik# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ * اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ * مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ el-hamdu li-llâhi rabb il-âlemîn. * er-rahmân ir-rahîm. * Mâliki yevm id-dîn. alem ع ل مA:LM | Kümülatif ilmin, halıktan mahluka ikramında, cüzlere, parçalara evrilmeden önce ki külliyeti. / Cihan, kâinat. Dünya. Her şey. / Cemaat. Halk. Cemiyet. / Dehr. / Hususi hal ve keyfiyet. / Bir güneş ile ona tabi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği daire. Çğl.AleminAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
din د ي نDYN | Din; ALLAH ile halkettikleri arasında ki münasebetin düzeni, nizamıdır.Çğl.EdyanAynı kökten:Âdine din Edyan diyanet Ladinî mütedeyyin Deyn Düyun İdane İstidane Medîn Müstedîn Tedeyyün |
hamd ح م دHMD | Övgü. Övmek.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
malik م ل كMLK | Sâhib. Malı elinde bulunduran. Bir şeyin mülkiyetini elinde tutan. Cehennem zebânilerine hâkim ve onları idare eden meleğin adı.Aynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
rahman ر ح مRHM | Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adalet sahibi.
Er Rahman : ALLAH'ın düzelticiliğinin, terbiye ediciliğinin, eğiticiliğinin ismidir. Olumsuzlukların olumluya dönmesi, düzelmesi, her şeyin olması gereken düzene kavuşması ALLAH'ın Rahmetidir. İkaz edilen toplumların, yanlış olan hallerden Sırat-ı müstakime yani her an ALLAH'ın emrini duyarak ve uygu ile yaşamaya yönelmeleri ALLAH'ın Rahmetiyle olacaktır. Çğl.erhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) mâliki Allah’a mahsustur. |
2. BAKARA / 2-3-4-5 Bu kitab, içinde rayb olmayandır.
• Gayba iman eden...
• ve salat ikame eden...
• ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden...
• ve sana inzal edilene ve senin öncenden inzal olana iman eden...
• ve ahiretlerine ikna olmuş...
muttakiler için hüdadır.
İşte onlar, Rabblerinden hüda üzredirler.
İşte onlar, felaha ulaşanlardır. İnfakMuttaki
KTB
RYB
H!DY
VK:Y
eMN
G:YB
K:VM
S:LV
RZK:
NFK:
eMN
NZL
NZL
K:BL
eH:R
K:NA:
H!DY
RBB
FLH
.mid7.ss2.as2.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf1.sure.2.xxxİnfakxMuttakixxsalatxinfakximanxxximan-duruxx.ss2.as3.ss2.as4.ss2.as5.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxkitabxxx#k:vm-ikame-i salat#||#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahiret#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rzk:-rızk#||#h!dy-huda#||#vk:y-muttaki#||#ryb-rayb#||#g:yb-gayb#||#nfk:-infak#||#nzl-inzal#||#k:na:-ikna#||#flh-felah#x#KTB#||#RYB#||#H!DY#||#VK:Y#||#eMN#||#G:YB#||#K:VM#||#S:LV#||#RZK:#||#NFK:#||#eMN#||#NZL#||#NZL#||#K:BL#||#eH:R#||#K:NA:#||#H!DY#||#RBB#||#FLH#||#k:vm-ikame-i salat#||#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahiret#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rzk:-rızk#||#h!dy-huda#||#vk:y-muttaki#||#ryb-rayb#||#g:yb-gayb#||#nfk:-infak#||#nzl-inzal#||#k:na:-ikna#||#flh-felah# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ * اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ * وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ * اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ zâlike l-kitâbu lâ reybe fîhi, huden li l-muttekîne. * ellezîne yu’minûne bi l-gaybi ve yukîmûne s-salâte ve mim mâ razaknâ-hum yunfikûne. * vellezîne yu’minûne bi mâ unzile iley-ke ve mâ unzile min kablike ve bi l-âhireti-hum yûkınûne. * ulâike alâ huden min rabbi-him ve ulâike humu l-muflihûne. ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Felâh ف ل حFLH | Saadet ve rahata daim olmak (süreklilik içeirir). Selâmet. Kurtuluş. Fevz ve zafer. Necat ve beka. Sahur yemeği. Şakketmek.Aynı kökten:Eflah Falih Felâh İflah İstiflah Müflih Müflihûn Müflihîn |
gayb gaib غ ي بG:YB | Gizli olan. Görünmeyen. Göz önünde bulunmayan, hazırda olmayan. Görünmeyen alem. Belirsiz. Güman. Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey. Kaybolmuş olan. Gr: Üçüncü şahıs, hazırda olmayan kimse.Çğl.GuyubAynı kökten:gayb gaib Guyub Gaybet Gaybî Gaybubet gayyib Gayub Gayâb Gaybe gıyab Gıybet İgtiyab Magib Mugayebe Mugayyeb Mugayyebât Mugtab Mütegayyib Mütegayyibe Tagayyüb Tegayyüm Tegayyümât |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
İkna' ق ن عK:NA: | İnsanlara akılcı ve simgesel yollarla bir fikir, tutum veya eylemin benimsetilmesine doğru kılavuzluk etme sürecidir. İknanın amacına ulaşmada kullandığı yöntem amaca doğru zorlamak yerine amacı ilgi çekici kılmaktır. / Kanaat vermek. Razı etmek. Razı edilmek. İnandırmak. İnandırılmak. / Ayakta iki tarafa bakmadan durmak. Aynı kökten:İkan İkna' istikan Mukni' Akna' kanaat Kani' Kanu' Makna' |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rayb reyb ر ي بRYB | Endişe içeren şüphe. / Korku, endişe, sui zan ve töhmet. // kafayı bulandırmak, musibet vermek, kötü kanaat yaratmak, yanlış suçlamada bulunmak.Çğl.RüyubAynı kökten:Murîb Murtab rayb reyb Rüyub |
rızk ر ز قRZK: | Allah'ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet. Yiyip içecek şey. Maddi manevi ihtiyaca lazım nimet. // (rızık: doyuran, beslenen, eklenen varlık demek.) Dşl.RızıkÇğl.Erzak Aynı kökten:İrtizak İstirzak Mürtezik Mürtezika Müsterzık Razık rezzak rızk Rızık Erzak Terzik |
Muttaki و ق يVK:Y | İttika eden. Takva sahibi olan. Kendisini takva sahibi yapan. Ehl-i takva. Çğl.MüttakînAynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Diyanet Meali: Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Muttakiler için yol göstericidir.
Onlar gaybe iman ederler, salatı ikame ederler, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.
İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve felaha erenler de işte onlardır. |
2. BAKARA / 21 Ey nas!
Sizi ve öncenizden olanları halk eden Rabbinize ibadet edin!
Umulur ki ittika edersiniz.
NVS
A:BD
RBB
H:LK:
K:BL
VK:Y
.mid21.ss2.as21.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf3.sure.2.xxxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:bl-kabl#||#nvs-nas#||#rbb-rabb#||#h:lk:-halk#||#a:bd-ibadet#||#vk:y-ittika#x#NVS#||#A:BD#||#RBB#||#H:LK:#||#K:BL#||#VK:Y#||#k:bl-kabl#||#nvs-nas#||#rbb-rabb#||#h:lk:-halk#||#a:bd-ibadet#||#vk:y-ittika# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne). ibadet ع ب دA:BD | Aldığı emir üzere yaşamak. Emre itaat etmek. Kendi benliğini ve varlığını bırakmak, vaz geçmek. Çğl.İbadatAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
halk halak خ ل قH:LK: | Yaratmak. İcad. Örneği ve benzeri olmayan bir şeyi yaratmak, ibdâ' eylemek. Bir şeyi yumuşatıp düzleştirmek. Halk, toplum. Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Diyanet Meali: Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız. |
2. BAKARA / 26-27 Muhakkak ki ALLAH, mesel darb etmekten istihya etmez!
• Bazen, bir sivrisineği...
• ve hatta bazen, onun fevkinde olanı...
• ya da hatta... iman eden... ve ardından hakk olanın Rabblerinden olduğuna alim olanları...
• veya hatta... kafir olan... ve ardından "bu mesel ile ALLAH ne irade etti?" diyenleri.
Çoğunu onlarla dalalete düşürür ve de çoğunu onlarla ihda eder.
Onlarla dalalete düşürdükleri, sadece...
• misaklarından sonra ALLAH'ın ahdini nakz eden...
• ALLAH'ın, vasl olunmasını emir ettiği şeyi kata eden...
• ve arzda fesad çıkaran... fasıklardır!
İşte onlar hüsranda olanlardır.
HYY
D:RB
MS!L
BA:D:
FVK:
eMN
A:LM
HK:K:
RBB
KFR
K:VL
RVD
MS!L
D:LL
KS!R
H!DY
KS!R
D:LL
FSK:
NK:D:
A:H!D
BA:D
VS!K:
K:T:A:
eMR
VS:L
FSD
eRD:
H:SR
.mid25.ss2.as26.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf4.sure.2.xxxxximanxxxikrarxx.ss2.as27.xxxemirxxyasakxxx#rvd-irade#||#ba:d:-bauza#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-kesir#||#kfr-kafir#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#fsk:-fasık#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#hyy-istihya#||#fvk:-fevk#||#ba:d-bad#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#h:sr-hüsran#||#k:t:a:-kata#||#fsd-fesad#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasıl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak#||#k:vl-xxoxx#x#HYY#||#D:RB#||#MS!L#||#BA:D:#||#FVK:#||#eMN#||#A:LM#||#HK:K:#||#RBB#||#KFR#||#K:VL#||#RVD#||#MS!L#||#D:LL#||#KS!R#||#H!DY#||#KS!R#||#D:LL#||#FSK:#||#NK:D:#||#A:H!D#||#BA:D#||#VS!K:#||#K:T:A:#||#eMR#||#VS:L#||#FSD#||#eRD:#||#H:SR#||#rvd-irade#||#ba:d:-bauza#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-kesir#||#kfr-kafir#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#fsk:-fasık#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#hyy-istihya#||#fvk:-fevk#||#ba:d-bad#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#h:sr-hüsran#||#k:t:a:-kata#||#fsd-fesad#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasıl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓ اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَاۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًاۢ يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَيَهْد۪ي بِه۪ كَث۪يرًاۜ وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَۙ * اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ۖ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn(fâsıkîne). * Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh(mîsâkıhî), ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard(ardı) ulâike humul hâsirûn(hâsirûne). ahd ahid ع ه دA:H!D | Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant // Vaadetme. Söz verme. / Yemin. And. Misak. / Asır. Devir. / Tevhid. Mukavele. Vasiyet. // tanıma, / yükümlülük, yemin, söz verme. Çğl.UhudAynı kökten:ahd ahid Uhud Ahid Ma'hed Maahid Ma'hudiyyet Muahid müteahhid Müteahhidîn Taahhüd |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Baûda Baûza ب ع ضBA:D: | Sivrisinek. Sinek.Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
fesad ف س دFSD | Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek.Çğl.FesadatAynı kökten:fesad Fesadat ifsad İfsadat İnfisad İstifsad Mifsad müfsid Müfsidîn |
Fâsık ف س قFSK: | Fısk içinde olan. Hata, sürekli olarak ısrar eden. Allah'ın emirlerine karşı zıt hareket eden. Küçük günahlarda ısrar eden. Çğl.FesekaAynı kökten:Efsak Fâsık Feseka fısk Fisk Füsuk Mefsaka tefsik |
fevk ف و قFVK: | Üst. Yüksek. Yukarı. Fazla. Aynı kökten:Fevak Füvâk fevk fevkalade Fevkanî İfakat Ma-fevk Mütefevvik Mütefevvikîn |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
husran hüsran خ س رH:SR | Mahrumiyet. Kayıp. Çok büyük ziyan. Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı. Aynı kökten:hasar hasaret Hasarat Hasaret Hasîr husr hüsr husran hüsran Muhassir Muhassirîn Tahsir ya hasret |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
İstihya ح ي يHYY | Diriltme, yaşatma. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
kat'a ق ط عK:T:A: | Kesmek, bölmek, ayırmak. Devre dışı bırakmak, devam edememek, çekilmek. Parça, kısım, bölüm, bir bütünden kesilmiş kısım. Nehir geçme. Yol almaAynı kökten:Ikta' İnkıta' kat'a Kat'an Kat'î Kat'iyyen Kat'iyyet Kıt'a Kıtat Kıtaat Maktu' Maktua Makati' Maktuan |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Kesir ك ث رKS!R | Çok. Bol. Kesret üzere olan. Türlü. Çeşitli. Artan parçalar, geri kalan adetler. Artık.Çğl.küsurÇğl.küsuratAynı kökten:Ekser iksar İstiksar Kâsir Kesir küsur küsurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mükesser Müksir Müsteksir Mütekasir Mütekessir Mütekessir Tekâsür tekasür Teksir |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
Nakz ن ق ضNK:D: | Kurtulmak. Bozmak. Bozucu. Halâs olmak.Aynı kökten:Enkaz İnkaz Minkaz Münakız Müntakız Mütenakız Nakız Nakiz Nakize Nakz Nakzan Nakzen Nakzeyn Nekaz Enkâz Nikz Nukz Enkâz Tenakkuz Tenakuz Tenkiz |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
Misak و ث قVS!K: | Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Vâsıl و ص لVS:L | Ulaşan, erişen, kavuşan. Hakka vâsıl olan.Aynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Diyanet Meali: Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. |
2. BAKARA / 30 Rabbin meleklere demişti ki:
"Muhakkak ki BEN, arzda halife kılacağım."
Dediler ki:
"Orada fesad çıkaran ve kanlar sefk eden kimse mi kılacaksın orada?
Biz, SEN'in hamd etmen ile sebbih ederiz ve kuds ederiz SEN'i."
Dedi ki:
"Muhakkak ki BEN, sizin alim olmadıklarınıza alimim!" Adem Kıssası.1
K:VL
RBB
MLK
CA:L
eRD:
H:LF
K:VL
CA:L
FSD
SFK
DMV
SBH
HMD
K:DS
K:VL
A:LM
A:LM
.mid28.ss2.as30.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf5.sure.2.xxxAdem Kıssası.1xkissa.002x#h:lf-halife#||#erd:-arz#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#dmv-dem#||#fsd-fesad#||#sbh-sebbih#||#sfk-sefk#||#mlk-melek#||#hmd-hamd#||#k:ds-kuds#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#RBB#||#MLK#||#CA:L#||#eRD:#||#H:LF#||#K:VL#||#CA:L#||#FSD#||#SFK#||#DMV#||#SBH#||#HMD#||#K:DS#||#K:VL#||#A:LM#||#A:LM#||#h:lf-halife#||#erd:-arz#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#dmv-dem#||#fsd-fesad#||#sbh-sebbih#||#sfk-sefk#||#mlk-melek#||#hmd-hamd#||#k:ds-kuds#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
dem demy د م وDMV | Kan.Çğl.Dima'Aynı kökten:dem demy Dima' demrag İdma' Müdemma Müfdem |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
fesad ف س دFSD | Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek.Çğl.FesadatAynı kökten:fesad Fesadat ifsad İfsadat İnfisad İstifsad Mifsad müfsid Müfsidîn |
halife خ ل فH:LF | Öncekinin yerine geçen.Çğl.HalaifÇğl.HulefâAynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
hamd ح م دHMD | Övgü. Övmek.Aynı kökten:ahmed hamd Hamîd Hâmid Hâmidîn Hâmidûn Mahmedet Mahamid mahmud mehmed muhammed Tahmid Tahmidât Tahmidiye |
kuds ق د سK:DS | Mübareklik. Kudsilik. Nezafet. Pâk olmak. Noksanlardan uzak olmak.Aynı kökten:Akdes Kaddese Kuddus Kuddüs kuds Makdis mukaddes Mukaddesât Mütekaddis Takaddes Takaddüs takdis |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sebbih س ب حSBH | İdrak hali ile açıkça ve net olarak beyan etmek. / Noksansızlığına... Yerli yerindeliğine (evvelde ve ahirde ve zahirde ve batında)… Tam olması gerektiği gibi olduğuna… inanmak ve ikna olmak. Bunların idrakinde olmak ve beyan etmek. (Kavramsal olarak Allah'a özgüdür!) Aynı kökten:fesübhanallah Müsebbih Müsebbiha Sebbih Sebh Sebhale Sübha sübhan subhan Tesbih İsbah Sâbih Sâbiha Sâbihât Sebbah Sebbahe Sebh Sebuh Sibahat Sebahat Yesbehun Müsebbeh Sebha Sebih Sebiha Tasbih |
sefk س ف كSFK | Dökme, akıtma.Aynı kökten:Mesfuk Seffak sefk sefk-i dima |
Diyanet Meali: Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. |
2. BAKARA / 37 Adem, Rabbinden kelimeler telakki etti… ve ardından ona tevbe etti.
Muhakkak ki O... tevvab, rahim olan O'dur! Adem Kıssası.1Esma-ül Hüsna
LK:Y
eDM
RBB
KLM
TVB
TVB
RHM
.mid35.ss2.as37.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf5.sure.2.xxxAdem Kıssası.1xEsma-ül Hüsnaxkissa.002x#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tvb-tevvab#||#lk:y-telakki#||#klm-kelime#||#edm-hz. adem#x#LK:Y#||#eDM#||#RBB#||#KLM#||#TVB#||#TVB#||#RHM#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tvb-tevvab#||#lk:y-telakki#||#klm-kelime#||#edm-hz. adem# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu). Hz. Adem ا د مeDM | • İbranice "toz-kızıl toprak”,
• Süryanice “sessiz-sakin”,
• Asurca “döllenmek, üretmek, ekilebilir arazi” manalarına gelmektedir.
Arapçada;
• yokluk, bedeni veya bedeni varlığı yok etmek;
• karışarak birleşmek;
• tecrübeli olmak;
• model olmak, taklit edilmeye değer bir örnek olmak;
• satıh, yüzey;
• ıslah edilmiş, terbiye edilmiş, uygun hale getirilmiş, bozulması engellenmiş, (mesele deri için tabaklanmış);
• ünsiyet tutan, insal olan anlamlarına gelir.
Ayrıca, bu kelimenin, devam kökünden, idame eden, daim olan, devam eden anlamlarına gelme ihtimali de vardır.Aynı kökten:Adam Adem Âdemiyât Ademoğulları Benî Âdem Adîm Edim Edm Hz. Adem İdam İ'dam Mu'dim Mün'adim Ma'dum xoxox |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
Telakki ل ق يLK:Y | Karşılamak. Almak. Kabul etmek. Şahsi anlayış ve görüş.Çğl.TelakkiyâtAynı kökten:İlka' İlkaat İltika İstilka' lika mülaki mülteki Mütelaki Mütelakki Telak telaki Telakki Telakkiyât Tilka' |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
tevvab ت و بTVB | Dönüş yapanın, kime dönüş yaptığının idrakin de olması. Bu idarake sahip olan. / Tevbe ettiren. (tevbe ettiren, tevbeyi kabul edecek olandır.)
Et Tevvab : Dönüş etmesiyle dönüş etmesi, sonra da kime dönüş ettiğini bilmesine tevvap derler. Bunun esas yaşantısını insanlar yaşar. Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
Diyanet Meali: Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. |
2. BAKARA / 45-46 Sabır ve salat ile iane dileyin!
Muhakkak bu,
• Rabblerine mülaki olacaklarını
• ve O'na muhakkak rücu edeceklerini zann ederek huşu duyanlardan başkasına kebir gelir. Musa Kıssası.01Huşu
A:VN
S:BR
S:LV
KBR
H:ŞA:
Z:NN
LK:Y
RBB
RCA:
.mid43.ss2.as45.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf6.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xHuşuxxsalatxxkissa.003x.ss2.as46.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#s:lv-salat#||#h:şa:-huşu#||#a:vn-iane#||#kbr-kebir#||#lk:y-mülaki#||#rca:-rücu#||#z:nn-zann#x#A:VN#||#S:BR#||#S:LV#||#KBR#||#H:ŞA:#||#Z:NN#||#LK:Y#||#RBB#||#RCA:#||#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#s:lv-salat#||#h:şa:-huşu#||#a:vn-iane#||#kbr-kebir#||#lk:y-mülaki#||#rca:-rücu#||#z:nn-zann# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ وَاِنَّهَا لَكَب۪يرَةٌ اِلَّا عَلَى الْخَاشِع۪ينَۙ * اَلَّذ۪ينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا رَبِّهِمْ وَاَنَّهُمْ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ۟ Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). * Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). iane ع و نA:VN | Yardım. İmdat. Yardım için istenen, toplanan şey. Orta yaşlı.Çğl.İanatAynı kökten:avan Avine Avân avan Uven avan avane A'van avn Avnî Esteîn iane İanat İanet istiane İstianat muavin Muîn Müstain Müstainen Müstean Müteavin Nesteinu Tav'an |
Huşu' خ ش عH:ŞA: | Huşu. Alçak gönüllülük. Hayâ etmek ve mütevazi olmak. Korku ile karışık sevgiden gelen edebli bir hâl. Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük. Sükun ve tezellül.Aynı kökten:Hâşâ Haşi' Huşşa' Haşiîn Huşu' Mütehaşi' Mütehaşşi' Tahaşşu' |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
mülaki ل ق يLK:Y | Buluşan. Yüz yüze gelen. Görüşen. Kavuşan.Aynı kökten:İlka' İlkaat İltika İstilka' lika mülaki mülteki Mütelaki Mütelakki Telak telaki Telakki Telakkiyât Tilka' |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rücu ر ج عRCA: | Cayma, vazgeçme. Geri dönme. Sözünden dönme.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
salat salah ص ل وS:LV | Düzen vermek, düzenlemek. / Sineyi yok ederek ve benliğinden arınarak, Allah'ın kainata düzen vermesine katılmak. Çğl.SalavatAynı kökten:musalla Musalli Musallîn salat salah Salavat salavat salli Salv |
Zann ظ ن نZ:NN | Bir önermede, ihtimallerden birinin akıl yolu ile ağır basması ve bunun tercih edilmesi. Sübjektif kanaat. / Şüphe. / Zannetmek, sanmak. / Sezme. / Farkına varma. Çğl.ZununAynı kökten:Mazanne Mazınne Maznun Mutazanni Mutazannin Tazannün Zann Zunun Zânn Zannî |
Diyanet Meali: Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.
Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini çok iyi bilirler. |
2. BAKARA / 49 • sizi sui azaba sevm eden...
• oğullarınızı zebh eden...
• ve kadınlarınızı istihya eden...
Firavun alinden sizi necat etmiştik. Bunda, Rabbinizden azim bir bela vardı. Musa Kıssası.01
NCV
eVL
SVM
SVe
A:Z!B
Z!BH
BNY
HYY
NSV
BLV
RBB
A:Z:M
.mid47.ss2.as49.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf7.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003x#evl-ali#||#bny-beni#||#sve-sui#||#nsv-nisa#||#rbb-rabb#||#a:z!b-azab#||#a:z:m-azim#||#hyy-istihya#||#blv-bela#||#ncv-necat#||#svm-sevm#||#z!bh-zebh#x#NCV#||#eVL#||#SVM#||#SVe#||#A:Z!B#||#Z!BH#||#BNY#||#HYY#||#NSV#||#BLV#||#RBB#||#A:Z:M#||#evl-ali#||#bny-beni#||#sve-sui#||#nsv-nisa#||#rbb-rabb#||#a:z!b-azab#||#a:z:m-azim#||#hyy-istihya#||#blv-bela#||#ncv-necat#||#svm-sevm#||#z!bh-zebh# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ نَجَّيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِ يُذَبِّحُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْۜ وَف۪ي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظ۪يمٌ Ve iz necceynâkum min âli fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
Azîm ع ظ مA:Z:M | Azimet eden. Gidici. // Büyük. Yüce. Çok ileri. Ç: İzam, Uzema'
El Azim : Mutlakiyet, mutlak yapmak, olmak fiili. Biz de azmimizde ALLAH'ın azmi ile beraberiz. Bazen duymayız, gafil oluruz. Daima hassas olmak icab eder. AZAMETLİ OLANAynı kökten:A'zam Uzma azamet A'zami Azamût Azîm Azime Azâim Âzime azm izam izamen İzz muazzam muazzamat Müteazzım Taazzum Taazzumat Ta'zim Ta'zimat Uzm |
Belâ ب ل وBLV | Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Dert. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye. Yaramaz nesne.Çğl.BelâyâAynı kökten:Belâ Belâyâ Belv Belva Belve Bilv Mübtelâ |
beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
İstihya ح ي يHYY | Diriltme, yaşatma. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
necat ن ج وNCV | Kurtuluş, selâmet. Hırs ve hased. Yüksek mekân. Ağaç budağı. Mantar.Aynı kökten:İnca' İstincad Mencat Münacat Münci Naci Naciye necat necati Tenciye Necv Necva Nicâ Necve |
nisa ن س وNSV | Kadınlar.Çğl.NisvânAynı kökten:müennes nisa Nisvân nisai Nisaiye Nisvî Teennüs |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
sevm س و مSVM | Derde sokmak. Maruz bırakmak.Aynı kökten:Müsevvem sevm Sima Simat Sime Simât Simya |
zebh ذ ب حZ!BH | Kesmek. BoğazlamakAynı kökten:Mezbaha Mezabih Mezbuh Mizbah Tezbih Zâbih zebh zebih zebiha Zibh |
Diyanet Meali: Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. |
2. BAKARA / 61 Siz
"Ey Musa!
Biz vahid taama sabır edemeyiz. Bizim için Rabbini davet et... arzda nebat ettiği şeylerden bize ihrac etsin; bakl (sebze) ve aksee (kabak) ve füvm (sarımsak, buğday) ve ades (mercimek) ve basal (soğan)." demiştiniz.
O dedi ki:
"O hayr olan ile o edna olanı bedellendirme mi istiyorsunuz!?
Mısıra hebt olun!...
Artık muhakkak size, sual ettikleriniz elbette vardır."
Onlara zillet ve meskenet darb edildi. ALLAH'tan gazab ile beva oldular. Bu, onların ALLAH'ın ayetlerine kafir olmaları ve Nebileri hakk gayrısında katl etmeleri iledir. Bu, isyan etmeleri ve düşmanlık etmiş olmaları iledir. Musa Kıssası.01
K:VL
MVS
S:BR
T:A:M
VHD
DA:V
RBB
H:RC
NBT
eRD:
BK:L
K:S!e
FVM
A:DS
BS:L
K:VL
BDL
DNV
H:YR
H!BT:
MS:R
SeL
D:RB
Z!LL
SKN
BVe
G:D:B
KVN
KFR
eYY
K:TL
NBe
G:YR
HK:K:
A:S:Y
KVN
A:DV
.mid56.ss2.as61.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf8.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xxnebixxkissa.003x#da:v-davet#||#g:yr-gayr#||#k:tl-katl#||#eyy-ayet#||#dnv-edna#||#g:d:b-gazab#||#a:s:y-isyan#||#erd:-arz#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#hk:k:-hakk#||#h:yr-hayr#||#bdl-tebdil#||#kfr-küfr#||#nbe-nebi#||#vhd-vahid#||#skn-meskenet#||#bve-beva#||#d:rb-darb#||#sel-sual#||#a:ds-ades#||#h!bt:-hebt#||#h:rc-ihrac#||#nbt-nebat#||#z!ll-zillet#||#t:a:m-taam#||#bk:l-bakl#||#ms:r-mısır#||#bs:l-basal#||#k:s!e-aksee#||#fvm-füvm#||#mvs-hz. musa#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#K:VL#||#MVS#||#S:BR#||#T:A:M#||#VHD#||#DA:V#||#RBB#||#H:RC#||#NBT#||#eRD:#||#BK:L#||#K:S!e#||#FVM#||#A:DS#||#BS:L#||#K:VL#||#BDL#||#DNV#||#H:YR#||#H!BT:#||#MS:R#||#SeL#||#D:RB#||#Z!LL#||#SKN#||#BVe#||#G:D:B#||#KVN#||#KFR#||#eYY#||#K:TL#||#NBe#||#G:YR#||#HK:K:#||#A:S:Y#||#KVN#||#A:DV#||#da:v-davet#||#g:yr-gayr#||#k:tl-katl#||#eyy-ayet#||#dnv-edna#||#g:d:b-gazab#||#a:s:y-isyan#||#erd:-arz#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#hk:k:-hakk#||#h:yr-hayr#||#bdl-tebdil#||#kfr-küfr#||#nbe-nebi#||#vhd-vahid#||#skn-meskenet#||#bve-beva#||#d:rb-darb#||#sel-sual#||#a:ds-ades#||#h!bt:-hebt#||#h:rc-ihrac#||#nbt-nebat#||#z!ll-zillet#||#t:a:m-taam#||#bk:l-bakl#||#ms:r-mısır#||#bs:l-basal#||#k:s!e-aksee#||#fvm-füvm#||#mvs-hz. musa#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسٰى لَنْ نَصْبِرَ عَلٰى طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ الْاَرْضُ مِنْ بَقْلِهَا وَقِثَّٓائِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَاۜ قَالَ اَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذ۪ي هُوَ اَدْنٰى بِالَّذ۪ي هُوَ خَيْرٌۜ اِهْبِطُوا مِصْرًا فَاِنَّ لَكُمْ مَا سَاَلْتُمْۜ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۟ Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne). adese ades ع د سA:DS | Mercimek. Mercek. Uzağı yakın veya yakını uzakta görmeğe yarayan dürbün veya mikroskop camı.Çğl.AdâsAynı kökten:adese ades Adâs Adesî |
Adüvv ع د وA:DV | Düşman, hasım.Çğl.A'daÇğl.EadiAynı kökten:Adavet Âdiyât Âdiye Adüvv A'da Eadi Adv Adevân Adva Advan Mu'ted Mu'tedî Müteaddi Müteadi Udva' Udvan |
isyan ع ص يA:S:Y | İtaatsizlik. Emre karşı gelmek. Ayaklanmak.Aynı kökten:Asi Âsi Âsûn Usat Asy İsti'sa' isyan Ma'siyyet Muasat Muasî |
Tebdil ب د لBDL | Değiştirmek. Tağyir etmek. Bir şeyi başka bir hâle veya şeye değiştirmek.Çğl.TebdilâtAynı kökten:Bedel Bedelât Ebdal Bedeleyn Bedil Bidal İstibdal Mübadil Mübeddel Mübeddil Müstebdel Müstebdele Müstebdil Mütebadil Mütebeddil Tebadül Tebadülât Tebdil Tebdilât Tebeddül Tebeddülât |
bakl ب ق لBK:L | Her çeşit sebze. Sakal bitmek ve diş çıkmak mânâsına mastardır. |
basal ب ص لBS:L | Soğan. Soğanlı bitkilerin kökleri. |
beva ب و اBVe | Yerleşmek. Makam edinmek. Gizli şeyin, sırrın açığa çıkması. Musibete, belaya uğrama. Felaket gelmesi. Kederlenme. Uğramak, maruz kalmakAynı kökten:beva Beve' Bevve Bevvee Bu' Mübevve Tebevvü' |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Gazab Gadab غ ض بG:D:B | Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık.Aynı kökten:Gazab Gadab Gazban Gadbân Gazub Guzbe İgzab Magzab Mugazebe Mugzib Mütegazzib Tegazzüb |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Hebt Hübut ه ب طH!BT: | İniş. Aşağı inme. Aşağı indirme. İnmek. (Suudun zıddı). Bir yere inip konmak. Nüzul, illet, maraz. Zayıflama. Eksiltmek. Kötü bir hale uğratmak. Birbiri ardınca vurmak. Uyuşma. Bir memlekete birisini dâhil ettirmek. Aynı kökten:Habıt Hebt Hübut Mehbit Mehbit-i Vahy Mühbit Münhebit |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
hayr hayır خ ي رH:YR | Hayy olana rücu etmek. Emre amede ve itaatkar olmak. Meşru davranış. En iyi, seçkin. Seçmek.Çğl.HayratÇğl.HıyarÇğl.AhyarAynı kökten:hayr hayır Hayrat Hıyar Ahyar Hayre Hayrât hayri Hayriye Hayriyet Hıyar Hıyârât Hıyere ihtiyar ihtiyari İstihare Lâhayr Muhayyer Muhtar Tahayyür |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
aksee ق ث اK:S!e | acur, hıyar, kabak |
katl ق ت لK:TL | Öldürmek. Aynı kökten:İstiktal katil katl katliam Kıtal Maktel maktul Maktulîn mukatele mukatil mukatilun Müstaktil taktil tekatül Takatül |
Küfr küfür ك ف رKFR | Örtmek. Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz. Aynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
mısır م ص رMS:R | Büyük şehir. Metropol. Başkent. Mısır ülkesi. |
Hz. Musa م و سMVS | Suyla gelen ikram, suyun getirdiği hazine, suyun koruduğu, sakladığı değer. Aynı kökten:Hz. Musa Mevs Mevs |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
Nebat ن ب تNBT | Topraktan yetişen, biten her çeşit şey. Verimli olan, verimi bol olan. Bitki. Yemen diyarında bir kabile adı.Çğl.NebatâtAynı kökten:İnbat Menbit Münbit Nabit Nebat Nebatât Nebatî Nebt Tenebbüt |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
sual س ا لSeL | Sormak. İstemek. Dilenmek.Çğl.SualâtÇğl.Es'ileAynı kökten:İstis'al Mes'ul Mesule Mesulât Mes'uliyet sail Saile Seele sual Sualât Es'ile tesaül tese'ül |
meskenet س ك نSKN | Miskinlik. Tembellik. Uyuşukluk. Bitkinlik. Beceriksizlik. Fakirlik. Yoksulluk.Aynı kökten:iskan mesken Mesakin meskenet Meskeniyet meskun miskin Mesakîn Müsekkin Mütemeskin sakin Sakinan Sevakin Sükkân Sekene Sekine Sekinet Sekn Sikkîn Sükûn Tesekkün teskin |
taam ط ع مT:A:M | Yenilen şey. Aş. (hak edilmiş olmak, sahiplik içerir.) Lezzet.Çğl.tuumAynı kökten:it'am mat'um Mat'umat mut'im taam tuum |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
zillet ذ ل لZ!LL | Aşağılık, horluk, hakirlik, alçaklık.Aynı kökten:Ezell İstizlal İzlal Mezellet Muzill Müstezill Mütezellil Müzellil Müzill Tezellül Tezellülât Tezlil Zelalet zelil Zilal Zullân Ezille Zelul Zülül Zelulî Zill zillet Züll |
Diyanet Meali: Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. |
2. BAKARA / 62 Muhakkak,
• iman edenler
• ve ALLAH'a ve ahir yevme iman eden ve salih ameller işleyen; hadüler ve nasraniler ve sabiiler...
artık onlar için... Rabbleri indinde onların ecirleri;
onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. Musa Kıssası.01Ahiret
eMN
H!VD
NS:R
S:Be
eMN
YVM
eH:R
A:ML
S:LH
eCR
A:ND
RBB
H:VF
HZN
.mid58.ss2.as62.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf9.sure.2.xx*2xMusa Kıssası.01xAhiretxxyevmximanxxkissa.003xxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxx#h:vf-havf#||#eh:r-ahir#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#s:lh-salih amel#||#h!vd-hadü#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#s:be-sabii#||#ns:r-nasrani#x#eMN#||#H!VD#||#NS:R#||#S:Be#||#eMN#||#YVM#||#eH:R#||#A:ML#||#S:LH#||#eCR#||#A:ND#||#RBB#||#H:VF#||#HZN#||#h:vf-havf#||#eh:r-ahir#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#s:lh-salih amel#||#h!vd-hadü#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#s:be-sabii#||#ns:r-nasrani# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَالَّذ۪ينَ هَادُوا وَالنَّصَارٰى وَالصَّابِـ۪ٔينَ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Ecir ا ج رeCR | Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.Aynı kökten:Ecir ecr ecir Ücur Acar Ücret İcar İcare İcarat İcaret İsticar Mucer Mucir Mücir Müste'cir |
Ahir ا خ رeH:R | Sonra gelen. Sonraki. Son, en son.
El Ahir : Sonu olmayan. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Hadü ه و دH!VD | Bir durumdan başka bir duruma evrilmek, dönmek. / Pişmalık duyarak dönüş yapmak. /yönlendirilmek, görevine dönmek.Aynı kökten:Hadü Hâid Hud Hevdun Hz. Hud Tehvid yahudi |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
nasrani ن ص رNS:R | Hıristiyanlar. Nasraniler. Nasıralı. (Nasıra; Filistin"de Hz.İsa'nın doğum yeri olan kent.)Çğl.NasaraAynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sâbiî ص ب اS:Be | İtaatten ayrılan. Batıla meyleden. Yıldıza tapan. Çğl.SabiînÇğl.SâbiiyyunAynı kökten:Sabb Sâbiî Sabiîn Sâbiiyyun |
salih amel ص ل حS:LH | Allah'ın emrini bizatihi duyarak, ve itaat ederek, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker esası ile yapılan ameller. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir). |
2. BAKARA / 68 "Bizim için Rabbini davet et... onun nasıl olduğunu beyan etsin." dediler.
Dedi ki:
"Muhakkak ki O diyor ki; fariz ve de bikr olmayan, bu ikisinin arasında avan bir dişi sığırdır.
Artık, emir olunduğunuzu yapın!" Musa Kıssası.01
K:VL
DA:V
RBB
BYN
K:VL
K:VL
BK:R
FRD:
BKR
A:VN
BYN
FA:L
eMR
.mid63.ss2.as68.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf9.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003x#da:v-davet#||#bk:r-bakara#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#byn-beyn#||#bkr-bikr#||#a:vn-avan#||#frd:-fariz#||#fa:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#DA:V#||#RBB#||#BYN#||#K:VL#||#K:VL#||#BK:R#||#FRD:#||#BKR#||#A:VN#||#BYN#||#FA:L#||#eMR#||#da:v-davet#||#bk:r-bakara#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#byn-beyn#||#bkr-bikr#||#a:vn-avan#||#frd:-fariz#||#fa:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۜ قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌۜ عَوَانٌ بَيْنَ ذٰلِكَۜ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiy(hiye), kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun beyne zâlik(zalike) fef’alû mâ tu’merûn(tu’merune). avan ع و نA:VN | Esir.Çğl.AvineÇğl.AvânAynı kökten:avan Avine Avân avan Uven avan avane A'van avn Avnî Esteîn iane İanat İanet istiane İstianat muavin Muîn Müstain Müstainen Müstean Müteavin Nesteinu Tav'an |
Bakar ب ق رBK:R | Öküz. Dana. Sığır. (Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvanlar da toprağı sürüp yarmak için kullanıldığından)Dşl.BakaraÇğl.BukurÇğl.BikarAynı kökten:Bakar Bakara Bukur Bikar Bakır Bakr Bakûre Bekr Bekre |
Bikr Bâkir ب ك رBKR | Bekar. Taze. Temiz. El sürülmemiş. Bozulmamış. Erken. Her şeyin evveli. İlk defa. Henüz misli meydana gelmemiş her amel veya durum. Mc: Evvelce kimsenin söylemediği söz. Bakire: Kız. Kızlığı izale edilmemiş. Dşl.BâkireÇğl.EbkârAynı kökten:Bekâr Bekâret Bekûrî Bekûriyyet Bikr Bâkir Bâkire Ebkâr Bekrî Bukre Bükre İbkar Mübakere Bakûre Bekre Bukkarî Ebkâr-ı Efkâr Tebakkur Tebkir |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
Fariz ف ر ضFRD: | Yaşlı. Aynı kökten:Farîze Fariza Ferâiz farz Farza Farzen farzan Farzî Farziye Farziyyât İfraz Mefruz Tefriz Fariz Ferîz İfraz İstifraz Müteferriz Teferrüz |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.” |
2. BAKARA / 69 "Bizim için Rabbini davet et. Onun rengini beyan etsin." dediler.
Dedi ki:
"Muhakkak ki O diyor ki; parlak sarı renkte bir dişi sığırdır. Rengi, nazar edenleri sürur eder." Musa Kıssası.01
K:VL
DA:V
RBB
BYN
LVN
K:VL
K:VL
BK:R
S:FR
FK:A:
LVN
SRR
NZ:R
.mid64.ss2.as69.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf9.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003x#da:v-davet#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#srr-sürur#||#nz:r-nazar#||#s:fr-safra#||#lvn-levn#||#fk:a:-faki#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#DA:V#||#RBB#||#BYN#||#LVN#||#K:VL#||#K:VL#||#BK:R#||#S:FR#||#FK:A:#||#LVN#||#SRR#||#NZ:R#||#da:v-davet#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#srr-sürur#||#nz:r-nazar#||#s:fr-safra#||#lvn-levn#||#fk:a:-faki#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا لَوْنُهَاۜ قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَٓاءُۙ فَاقِعٌ لَوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِر۪ينَ Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne). Bakar ب ق رBK:R | Öküz. Dana. Sığır. (Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvanlar da toprağı sürüp yarmak için kullanıldığından)Dşl.BakaraÇğl.BukurÇğl.BikarAynı kökten:Bakar Bakara Bukur Bikar Bakır Bakr Bakûre Bekr Bekre |
beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Fuku' ف ق عFK:A: | Parlak, canlı. Çok sarı olmak. Safi olmak.Çğl.FakiAynı kökten:Fuku' Faki |
levn ل و نLVN | Renk, alametÇğl.ElvanAynı kökten:levn Elvan |
nazar ن ظ رNZ:R | Göz atmak. Beklemek, izlemek. Ertelemek. Düşünmek, ibret almak. Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce. Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek. Gözdeğmesi. İltifat. İtibar.Aynı kökten:İntizar İnzar Manzara Menazır Minzar Münazara Münazarat Münazır Münazırîn Mütenazır nazar Nazaran Nazarî nazariye Nazariyyât Nazır Nüzzâr Nazıra Nazre Tenazzur unzur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Safra ص ف رS:FR | Sarı renk. Sarı. Sarı ve solgun olan veya olan şey. Karaciğere bağlı öd kesesi içindeki yeşilimsi sarı ve acı su ki, yağların hazmına hizmet eder. Dengeyi sağlamak için yelkenli gemilerin sintinelerine konan mâden, taş, kum gibi ağırlıklar.Aynı kökten:Asfar Isfirar İsfirar Musferra Safer Safir Safra Safran Safriye Sufr Sıfr Sufret Usfür |
Sürur س ر رSRR | Sevinç. Neş'eli olmak.Aynı kökten:İsrar Serire Serâir Sırr Sır Serair Meserret Mesarr Meserrat Mesrur Mesruriyet Sarr Serra Sirr Esrar Esirre Sürur Tesrir Tesrirât Serir Sürur Surre Surer |
Diyanet Meali: Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi. |
2. BAKARA / 70 "Bizim için Rabbini davet et. Onun ne olduğunu beyan etsin. Dişi sığır bize teşbih edilsin.
Muhakkak biz, inşALLAH, elbette mühtedileriz." dediler. Musa Kıssası.01
K:VL
DA:V
RBB
BYN
BK:R
ŞBH!
ŞYe
H!DY
.mid65.ss2.as70.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf10.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003x#da:v-davet#||#şye-inşallah#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#h!dy-mühtedi#||#şbh!-teşbih#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#DA:V#||#RBB#||#BYN#||#BK:R#||#ŞBH!#||#ŞYe#||#H!DY#||#da:v-davet#||#şye-inşallah#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#h!dy-mühtedi#||#şbh!-teşbih#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۙ اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ وَاِنَّٓا اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَمُهْتَدُونَ Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne). Bakar ب ق رBK:R | Öküz. Dana. Sığır. (Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvanlar da toprağı sürüp yarmak için kullanıldığından)Dşl.BakaraÇğl.BukurÇğl.BikarAynı kökten:Bakar Bakara Bukur Bikar Bakır Bakr Bakûre Bekr Bekre |
beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Mühtedî ه د يH!DY | Hidayete ermiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Teşbih ش ب هŞBH! | Benzetmek, benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek. Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san'atı.Çğl.TeşbihâtAynı kökten:Eşbeh İştibah Müşabehe Müşabehet Müşabih Müşebbeh Müşebbehe Müşebbih Müştebeh Müştebih Müteşabih Müteşabihe Müteşabihât Müteşebbih Müteşebbihîn Şabih Şebah Eşbâh Şebahet Şebeh Şibih Şebih Şibh Eşbah Şübhe Şübeh Şübühât Teşabüh Teşbih Teşbihât Teşebbüh |
inşallah ش ي اŞYe | "Eğer Allah dilerse"Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler. |
2. BAKARA / 75-76 Size iman etmelerini mi tama ediyorsunuz!?
Onlardan, ALLAH'ın kelamını işiten bir ferik olmuştu. Sonra, akıl ettikleri şeyin sonrasında onu tahrif etmişlerdi. Onlar alimdiler. İman edenlerle mülaki olduklarında, "iman ettik" derlerdi.
Hali olduklarında ise bazıları bazılarına (birbirlerine),
"ALLAH'ın size feth ettiği şeyleri onlara hadis mi ediyorsunuz? Rabbinizin indinde onu size hüccet etmeleri için mi!? Siz akıl etmiyor musunuz!" derlerdi.
T:MA:
eMN
KVN
FRK:
SMA:
KLM
HRF
BA:D
A:K:L
A:LM
LK:Y
eMN
K:VL
eMN
H:LV
BA:D:
BA:D:
K:VL
HDS!
FTH
HCC
A:ND
RBB
A:K:L
.mid71.ss2.as75.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf10.sure.2.xxxxximanximanxx.ss2.as76.x#kvn-kane#||#ba:d-bad#||#ba:d:-bazı#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#a:k:l-akıl#||#t:ma:-tama#||#frk:-ferik#||#klm-kelam#||#hrf-tahrif#||#h:lv-hali#||#fth-feth#||#hcc-hüccet#||#hds!-hadis#||#lk:y-mülaki#||#fth-feth#||#k:vl-xxoxx#||#sma:-xxoxx#x#T:MA:#||#eMN#||#KVN#||#FRK:#||#SMA:#||#KLM#||#HRF#||#BA:D#||#A:K:L#||#A:LM#||#LK:Y#||#eMN#||#K:VL#||#eMN#||#H:LV#||#BA:D:#||#BA:D:#||#K:VL#||#HDS!#||#FTH#||#HCC#||#A:ND#||#RBB#||#A:K:L#||#kvn-kane#||#ba:d-bad#||#ba:d:-bazı#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#a:k:l-akıl#||#t:ma:-tama#||#frk:-ferik#||#klm-kelam#||#hrf-tahrif#||#h:lv-hali#||#fth-feth#||#hcc-hüccet#||#hds!-hadis#||#lk:y-mülaki#||#fth-feth#||#k:vl-xxoxx#||#sma:-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَفَتَطْمَعُونَ اَنْ يُؤْمِنُوا لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ * وَاِذَا لَقُوا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّاۚ وَاِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضٍ قَالُٓوا اَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَٓاجُّوكُمْ بِه۪ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ E fe tatmeûne en yu’minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba’di mâ akalûhu ve hum ya’lemûn(ya’lemûne). * Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). akıl ع ق لA:K:L | İmsak ve imtisak. Men'etmek. Sığınacak yer. Diyet. Düşünme ve anlama kabiliyeti. İlim, zihinde hâsıl olan sûret. İnsan zihninin sıfatı. Kalbde Hak ve bâtılı ayırdedebilen bir nur. Huk: Bir cinayetten dolayı, icab eden diyeti vermektir. Kırmızı mihfe örtüsü. Çğl.UkulÇğl.UkalaAynı kökten:akıl Ukul Ukala Aklî Lâyu'kal makul Ma'kulat taakkul ukala |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Ferîk ف ر قFRK: | Tümen (Fırka) kumandanı. Korgeneral. İnsan kalabalığı. Büyük insan bölüğü.Aynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
feth fetih ف ت حFTH | Açma, başlama. Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak. Muğlak şeyleri açmak.Çğl.FütuhÇğl.FütuhâtAynı kökten:Fâtih Fâtiha feth fetih Fütuh Fütuhât fettah İftah iftitah infitah Meftuh Miftah Mefatih Müfettah Müfettih münfetih Müsteftih Teftih Teftihât |
feth fetih ف ت حFTH | Açma, başlama. Zaptetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak. Muğlak şeyleri açmak.Çğl.FütuhÇğl.FütuhâtAynı kökten:Fâtih Fâtiha feth fetih Fütuh Fütuhât fettah İftah iftitah infitah Meftuh Miftah Mefatih Müfettah Müfettih münfetih Müsteftih Teftih Teftihât |
Hali خ ل وH:LV | Tenhâ. Boş. Sahipsiz. Issız. İçinde bir şey olmama. Gelip geçmiş olma. Boşa çıkmış olma. Devri geçmiş olma. Çğl.AhliyaAynı kökten:Halâ' Halevat Hali Ahliya Haliyen Haliyye Halle halvet Hilv Hulüv Hulu Ihla' İhla Tahalli Tahliye Tehi |
hüccet ح ج جHCC | Senet. Vesika. Delil. Bir iddiânın doğruluğunu isbat için gösterilen resmi vesika. Şâhid.Çğl.HücecAynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
Hadîs ح د ثHDS! | Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim.Çğl.EhadisAynı kökten:Haddas hades Hadesat Ahdas Hadîs Ehadis Hâdis Hâdise Hâdisat Havadis hads Hadsen Hadsiyyat Hiddîs hudus ihdas İstihdas Mayuhdes Muhaddes Muhaddis Muhaddisîn Muhadese Muhdes Muhdis Müstahdes Müstahdis Mütehaddis Mütehaddise Tahaddüs Tehaddüs Tahdis Tahdisât Uhduse |
Tahrif ح ر فHRF | Bozmak. / Başka tarafa meylettirmek. / Kendi menfaati veya başkasının zararı için bir ibârenin mânasını değiştirmek. / Harflerin yerini değiştirmek. Kalem karıştırmak. Çğl.TahrifâtAynı kökten:Harf Ahruf Huruf Hurufat İnhiraf Muharref Muharrefat Muharrif Münharif Taharrüf Tahrif Tahrifât |
Kelâm ك ل مKLM | Bir hali, bir durumu, bir mânayı ifâde eden ifade. / Allah'a mahsus bir sıfat. / Hikmet ve mantık esaslarıyla Allah'ın varlığı, birliği, İslâmiyetin doğruluğu ve hakkaniyetinden bahseden ilim.Aynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
mülaki ل ق يLK:Y | Buluşan. Yüz yüze gelen. Görüşen. Kavuşan.Aynı kökten:İlka' İlkaat İltika İstilka' lika mülaki mülteki Mütelaki Mütelakki Telak telaki Telakki Telakkiyât Tilka' |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Tama' ط م عT:MA: | Çok istemek. Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Askerî fertlerin maaşları.Aynı kökten:Matma' Matmu' Tama' Tamaen Tam'an Tamah Tumuh Tama'kâr Tamma' Tatmi' |
Diyanet Meali: Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.
Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?” |
2. BAKARA / 105 Kitab ehlinden kafirler ve müşrikler... Rabbinizden hayr olanın sizin üzerinize inzal olmasını vedd etmezler.
ALLAH, rahmetini dilediği kimseye hass kıldırır.
ALLAH, azim fazlın zatıdır.
VDD
KFR
eH!L
KTB
ŞRK
NZL
H:YR
RBB
H:S:S:
RHM
ŞYe
Z!VT
FD:L
A:Z:M
.mid101.ss2.as105.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf15.sure.2.xxxxxxkitabxxx#şye-şae#||#ktb-kitab#||#eh!l-ehil#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#fd:l-fazl#||#vdd-vedd#||#h:yr-hayr#||#kfr-kafir#||#a:z:m-azim#||#nzl-inzal#||#h:s:s:-hass#||#şrk-müşrik#||#z!vt-zi#x#VDD#||#KFR#||#eH!L#||#KTB#||#ŞRK#||#NZL#||#H:YR#||#RBB#||#H:S:S:#||#RHM#||#ŞYe#||#Z!VT#||#FD:L#||#A:Z:M#||#şye-şae#||#ktb-kitab#||#eh!l-ehil#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#fd:l-fazl#||#vdd-vedd#||#h:yr-hayr#||#kfr-kafir#||#a:z:m-azim#||#nzl-inzal#||#h:s:s:-hass#||#şrk-müşrik#||#z!vt-zi# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 مَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Azîm ع ظ مA:Z:M | Azimet eden. Gidici. // Büyük. Yüce. Çok ileri. Ç: İzam, Uzema'
El Azim : Mutlakiyet, mutlak yapmak, olmak fiili. Biz de azmimizde ALLAH'ın azmi ile beraberiz. Bazen duymayız, gafil oluruz. Daima hassas olmak icab eder. AZAMETLİ OLANAynı kökten:A'zam Uzma azamet A'zami Azamût Azîm Azime Azâim Âzime azm izam izamen İzz muazzam muazzamat Müteazzım Taazzum Taazzumat Ta'zim Ta'zimat Uzm |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
Hâss has خ ص صH:S:S: | Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. Saf. Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi.Çğl.HavâssAynı kökten:Bahusus Ehass Hasisa Hâss has Havâss Hassa Havass Hasseten Hassiyet Hâsiyyet Hıss Hısas Hisse Hıssa Husus Hususat Hususa Hususen Hususî hususi Hususiyet Hususiyat İhsas Mahsus Mahsusa Mahsusat Mahsusen Mahsusiyet Muhassas Muhassasat Muhtass Muhtassîn Mütehassıs Tahassus Tahsis Tahsisat Zîhassa |
hayr hayır خ ي رH:YR | Hayy olana rücu etmek. Emre amede ve itaatkar olmak. Meşru davranış. En iyi, seçkin. Seçmek.Çğl.HayratÇğl.HıyarÇğl.AhyarAynı kökten:hayr hayır Hayrat Hıyar Ahyar Hayre Hayrât hayri Hayriye Hayriyet Hıyar Hıyârât Hıyere ihtiyar ihtiyari İstihare Lâhayr Muhayyer Muhtar Tahayyür |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
vedd vidd و د دVDD | Dostluk. Sevgi. Muhabbet.Aynı kökten:Evidda meveddet Mütevadd müteveddid Tevadd teveddüd Vedad vedd vidd vedud Vidad xoxox |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
müşrik ش ر كŞRK | Allah'a ortak kabul eden, şirk işleyen. Allah'tan başkasına ibadet eden.Çğl.MüşrikînAynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
2. BAKARA / 111-112 Diyorlar ki:
"Hadü veya nasrani olan kimselerden başkası asla cennete dahil olamaz."
Bu onların emanisidir.
De ki:
"Eğer sadıksanız, burhanınızı getirirsiniz!"
Bilakis!
Vechi ALLAH'a silm olan kimse… o muhsindir.
Artık Rabbinin indinde onun ecri... onlara korku yoktur ve de onlar hüzünlenmezler. AhiretMuhsin
K:VL
DH:L
CNN
KVN
H!VD
NS:R
MNY
K:VL
H!eT
BRH!N
KVN
S:DK:
SLM
VCH!
HSN
eCR
A:ND
RBB
H:VF
HZN
.mid106.ss2.as111.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf17.sure.2.xxxAhiretxMuhsinxxcennetxislamxx.ss2.as112.xxxvaadxxhaberxxx#h:vf-havf#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#dh:l-dahil#||#h!vd-hadü#||#cnn-cennet#||#hzn-hüzün#||#slm-silm#||#ecr-ecir#||#mny-emani#||#brh!n-burhan#||#s:dk:-sadık#||#ns:r-nasrani#||#vch!-vech#||#hsn-muhsin#||#h!et-hetü#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#K:VL#||#DH:L#||#CNN#||#KVN#||#H!VD#||#NS:R#||#MNY#||#K:VL#||#H!eT#||#BRH!N#||#KVN#||#S:DK:#||#SLM#||#VCH!#||#HSN#||#eCR#||#A:ND#||#RBB#||#H:VF#||#HZN#||#h:vf-havf#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#dh:l-dahil#||#h!vd-hadü#||#cnn-cennet#||#hzn-hüzün#||#slm-silm#||#ecr-ecir#||#mny-emani#||#brh!n-burhan#||#s:dk:-sadık#||#ns:r-nasrani#||#vch!-vech#||#hsn-muhsin#||#h!et-hetü#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ اِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ تِلْكَ اَمَانِيُّهُمْۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ * بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ Ve kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne). * Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Bürhan Burhan ب ر ه نBRH!N | Delil. İsbat. İsbat vasıtası. Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas. Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet. Çğl.BerahinAynı kökten:Bürhan Burhan Berahin Müberhen |
Cennet ج ن نCNN | Etrafı çevrilerek ve kapatılarak korumaya alınmış bahçe.Çğl.CennâtÇğl.CinanAynı kökten:Can Canan Cann Cenan Cenin Ecinne Cenn Cünün Cennân Cennet Cennât Cinan Cinnet Cünun Cinnî Cinn Cinnet Cünnet Cünun Mecane Mecenne Micenn Mecnun Mecanin Mütecenni Mütecennin Tecanün Tecennün |
dahil د خ لDH:L | İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş. Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek. Aynı kökten:dahil dahl Dehal Dehalet duhul İddihal İdhal İdhalât Medhal Medahil Medhul müdahil Müdahilîn Müdahilan Müdhal Müdhil Mütedahil |
Ecir ا ج رeCR | Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.Aynı kökten:Ecir ecr ecir Ücur Acar Ücret İcar İcare İcarat İcaret İsticar Mucer Mucir Mücir Müste'cir |
Hadü ه و دH!VD | Bir durumdan başka bir duruma evrilmek, dönmek. / Pişmalık duyarak dönüş yapmak. /yönlendirilmek, görevine dönmek.Aynı kökten:Hadü Hâid Hud Hevdun Hz. Hud Tehvid yahudi |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
muhsin ح س نHSN | İhsan eden, iyilik eden. Kerim. Cömert. Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden.Aynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
emani م ن يMNY | Kuruntu.Aynı kökten:emani meni Münye Mütemenna Mütemenni Temenni Temenniyât Ümniyye |
nasrani ن ص رNS:R | Hıristiyanlar. Nasraniler. Nasıralı. (Nasıra; Filistin"de Hz.İsa'nın doğum yeri olan kent.)Çğl.NasaraAynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sadık ص د قS:DK: | Doğru, hakikatli, sadakatlı, dürüst.Dşl.sadıkaÇğl.AsdikaAynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
Silm Selm س ل مSLM | Barış, sulh, barışıklık. Barışmak. // Huzur ve sükuneti bozacak hallerden kaçınarak, barışın tesisinden yana olma. Ortaya, tartışma yaratacak mevzular çıkarmama. İçinden olunan duruma razı olma ve sorun yaratmama. (Bunun ilerisinde "her olanın hakk olduğu" bilinci doğar.) / (selm:) Tek kulplu kova. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
Diyanet Meali: Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”
Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. |
2. BAKARA / 124 Rabbi, İbrahim'i kelimeler ile belv etmişti… ve ardından o, onları tamam etmişti.
Demişti ki:
"Muhakkak ki BEN seni, nas için imam kılacağım."
"Benim zürriyetimden de..." demişti.
Dedi ki:
"BEN'im ahdime zalimler nail olmaz!" İbrahim Kıssası.01
BLV
BRH!M
RBB
KLM
TMM
K:VL
CA:L
NVS
eMM
K:VL
Z!RR
K:VL
NYL
A:H!D
Z:LM
.mid119.ss2.as124.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf18.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xkissa.008x#nvs-nas#||#z!rr-zürriyet#||#z:lm-zalim#||#a:h!d-ahd#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tmm-tamam#||#blv-belv#||#klm-kelime#||#emm-imam#||#nyl-nail#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#BLV#||#BRH!M#||#RBB#||#KLM#||#TMM#||#K:VL#||#CA:L#||#NVS#||#eMM#||#K:VL#||#Z!RR#||#K:VL#||#NYL#||#A:H!D#||#Z:LM#||#nvs-nas#||#z!rr-zürriyet#||#z:lm-zalim#||#a:h!d-ahd#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tmm-tamam#||#blv-belv#||#klm-kelime#||#emm-imam#||#nyl-nail#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًاۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۜ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِم۪ينَ Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn(zâlimîne). ahd ahid ع ه دA:H!D | Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant // Vaadetme. Söz verme. / Yemin. And. Misak. / Asır. Devir. / Tevhid. Mukavele. Vasiyet. // tanıma, / yükümlülük, yemin, söz verme. Çğl.UhudAynı kökten:ahd ahid Uhud Ahid Ma'hed Maahid Ma'hudiyyet Muahid müteahhid Müteahhidîn Taahhüd |
Belv Belva ب ل وBLV | Dert, çile. Musibet. Zahmet. İmtihan, tecrübe.Aynı kökten:Belâ Belâyâ Belv Belva Belve Bilv Mübtelâ |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
imam ا م مeMM | Güven duyulan, emniyet edilen öncü. / Allah ile Muhammedin manen intikal yeri. / Rabbine tamamen rücu eden. / Öne geçmek. Önde ve ileride olan. / Delil ve rehber. / Cemaate namaz kıldıran. / Mezheb sahibi olan. / Sultan. Hâkim. Reis. Ümmetin reisi. İslâm hükümetlerinde Devlet Reisi. / Dershanede günlük talim ve dersler için talebelerin önlerine konan tahtalar. / Kıble tarafı. Çğl.EimmeAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
Nail ن ي لNYL | Muradına eren, nâil olan, ele geçiren. Erişmiş.Dşl.NaileAynı kökten:İnale Menal Müna'am Nail Naile Nailiyet Neyl |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Tamam ت م مTMM | Bitme, bitirme, son, nihayet. Tam, eksiksiz, noksansız. Ne eksik ne fazla. Münasib, uygun.Aynı kökten:istitmam itmam Tamam Tamamen tamamiyet Temme Tetimme Tetümme Tetümmat Tetmim |
zürriyet ذ ر رZ!RR | Soy, nesil, döl, kuşak.Çğl.ZürriyatAynı kökten:Tezerruk zerr zerre Zirr Zürre zürriyet Zürriyat |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti. |
2. BAKARA / 126 İbrahim demişti ki:
"Rabbim!
Bu beldeyi emin kıl. Ehlini... kendilerinden ALLAH'a ve ahir yevmine iman edenlerin semerelerinden rızıklandır."
Dedi ki:
"Kafir kimseleri... artık onları biraz metalandırır sonra nar azabına muztar ederim.
Orası ne de beis masirdir!" İbrahim Kıssası.01AhiretDua
K:VL
BRH!M
RBB
CA:L
BLD
eMN
RZK:
eH!L
S!MR
eMN
YVM
eH:R
K:VL
KFR
MTA:
K:LL
D:RR
A:Z!B
NVR
BeS
S:YR
.mid121.ss2.as126.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf18.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xAhiretxDuaxxyevmxcehennemximanxxkissa.008x#mta:-meta#||#eh:r-ahir#||#eh!l-ehil#||#k:ll-kalil#||#bld-belde#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#emn-emin#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#d:rr-muztar#||#a:z!b-azab#||#kfr-kafir#||#rzk:-rızk#||#bes-beis#||#s:yr-masir#||#nvr-nar#||#s!mr-semere#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#BRH!M#||#RBB#||#CA:L#||#BLD#||#eMN#||#RZK:#||#eH!L#||#S!MR#||#eMN#||#YVM#||#eH:R#||#K:VL#||#KFR#||#MTA:#||#K:LL#||#D:RR#||#A:Z!B#||#NVR#||#BeS#||#S:YR#||#mta:-meta#||#eh:r-ahir#||#eh!l-ehil#||#k:ll-kalil#||#bld-belde#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#emn-emin#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#d:rr-muztar#||#a:z!b-azab#||#kfr-kafir#||#rzk:-rızk#||#bes-beis#||#s:yr-masir#||#nvr-nar#||#s!mr-semere#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَارْزُقْ اَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَاُمَتِّعُهُ قَل۪يلًا ثُمَّ اَضْطَرُّهُٓ اِلٰى عَذَابِ النَّارِۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
beis ب ا سBeS | Azab, şiddet. Korku. Zarar, ziyan. Zorluk, meşakkat, zahmet. Fenalık. Savaşta şiddetli harekette bulunmak veya sıkıntı ve fakirlikten fena durumda olmak. |
belde ب ل دBLD | Memleket, şehir. Büyük köy. Yer, arz. Göğüs, sadır. İki kaş arasında kıl olmayıp açık olması.Çğl.beledÇğl.biladÇğl.büldanAynı kökten:belde beled bilad büldan Beledi belediye |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
Muztar Müztar ض ر رD:RR | Çaresiz kalmış, zorlanmış. Cebr olunmuş. Mecbur kalış. Çaresiz kalıp başı sıkılan.Çğl.MuztarrînAynı kökten:azarr Darr Izrar Idrar mazrur Mutazarrır Muzırrîn Muztar Müztar Muztarrîn Tadarr Tazarrur Tazrir zarar zarr Azrar Zaruret Zarurat |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
Ahir ا خ رeH:R | Sonra gelen. Sonraki. Son, en son.
El Ahir : Sonu olmayan. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
emin ا م نeMN | Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan. Korkusuz. Kendisinden korkulmayan. Kendine inanılan. İtimat edilen. İnanan, güvenen. Çok iyi bilen, şüphe etmeyen.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
kalil ق ل لK:LL | Az. Bodur kimse.Çğl.KalailAynı kökten:Ekall Akall Ekall-i Kalil Ekalliyet Akalliyet İklal İstiklal kalil Kalail kalilen Kılle Kıllet kulal Laakall Müstakill Müstakillen Mütekallil Takallül |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
meta' meta م ت عMTA: | Fayda. Menfaat. Kıymetli eşya. Dünya geçimliği. Tüccar malı.Çğl.EmtiaAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
rızk ر ز قRZK: | Allah'ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet. Yiyip içecek şey. Maddi manevi ihtiyaca lazım nimet. // (rızık: doyuran, beslenen, eklenen varlık demek.) Dşl.RızıkÇğl.Erzak Aynı kökten:İrtizak İstirzak Mürtezik Mürtezika Müsterzık Razık rezzak rızk Rızık Erzak Terzik |
Semer ث م رS!MR | Meyve. Yemiş. Verim. Netice. Fayda. Kâr.Dşl.SemereÇğl.EsmarÇğl.SemerâtÇğl.SimarAynı kökten:İsmar Semar Semer Semere Esmar Semerât Simar Tesmir |
Masîr ص ي رS:YR | Sürüp giden. Karargâh. Suyun aktığı yer. Rücu etmek, dönüp gitmek. Dönüp varılacak yer.Çğl.MasâyiAynı kökten:Masîr Masâyi Sare Sayruret Sayr |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Diyanet Meali: Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti. |
2. BAKARA / 127 İbrahim ve İsmail, beytin kaidelerini ref ederken:
"Rabbimiz!
Biz ikimizden kabul et!
Muhakkak ki SEN… semi, alim olan SEN'sin." İbrahim Kıssası.01DuaEsma-ül HüsnaHacc ve Kurban
RFA:
BRH!M
K:A:D
BYT
SMA:
RBB
K:BL
SMA:
A:LM
.mid122.ss2.as127.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf19.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xDuaxEsma-ül HüsnaxHacc ve Kurbanxkissa.008x#k:bl-tekabbel#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#byt-beyt#||#rfa:-ref#||#k:a:d-kaide#||#brh!m-hz. ibrahim#||#sma:-hz. ismail#x#RFA:#||#BRH!M#||#K:A:D#||#BYT#||#SMA:#||#RBB#||#K:BL#||#SMA:#||#A:LM#||#k:bl-tekabbel#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#byt-beyt#||#rfa:-ref#||#k:a:d-kaide#||#brh!m-hz. ibrahim#||#sma:-hz. ismail# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ يَرْفَعُ اِبْرٰه۪يمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَاِسْمٰع۪يلُۜ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّاۜ اِنَّكَ اَنْتَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
beyt ب ي تBYT | Ev, hane. Gecelemek.Çğl.BüyûtAynı kökten:Beyat beyit Ebyat beyt Büyût mebit |
Kaide ق ع دK:A:D | Esas. Temel. Düstur. Nizam. Yol. Ayaklık. Dip taraf. Bir şeyin meydana gelmesine şart ve düstur olan husus. Bir ilim ve fennin düsturlarından her biri. Fık: Hayızdan ve çocuktan kesilmiş kadın.Çğl.KavaidAynı kökten:Kaid Kaide Kavaid Kaiden Kaideten Kaidevî Kuud Mak'ad Mütekaid Mütekaidîn tekaüd Zulkı'de |
Tekabbel ق ب لK:BL | "Kabul etsin" manasında söylenir.Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Ref' ر ف عRFA: | Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma. Lağvetme, hükümsüz bırakma. Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu' (ötreli) okumak.Aynı kökten:İstirfa' Merfu' Murafaa Mürafaa Murafi' Mürtefi' Mütereffi' raf Reff Rafi' rafia Rafidan rafide Ref' Refi' Terafu' Tereffu' Tereffuât Terfi' Terfiât |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Hz. İsmail SMA: | xoxoxAynı kökten:Esma' Hz. İsmail İsma' İstima' Misma' Mesami' Müstemian Sami' Samia Samiîn Samiûn Samit Samite Sem' Sema' semi' Sima' Tesamu' Tesmi' Tesmiât |
Diyanet Meali: Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı. |
2. BAKARA / 128 "Rabbimiz!
İkimizi de SANA Müslüman eyle!
Zürriyetimizden SANA Müslüman ümmet eyle!
Bize mensiklerimizi göster!
Bize tevbe et!
Muhakkak ki SEN… tevvab, rahim olan SEN'sin." İbrahim Kıssası.01DuaEsma-ül Hüsna
RBB
CA:L
SLM
Z!RR
eMM
SLM
ReY
NSK
TVB
TVB
RHM
.mid123.ss2.as128.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf19.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xDuaxEsma-ül Hüsnaxxmüslümanxxkissa.008x#z!rr-zürriyet#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tvb-tevvab#||#slm-müslim#||#nsk-mensik#||#emm-ümmet#||#ca:l-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#RBB#||#CA:L#||#SLM#||#Z!RR#||#eMM#||#SLM#||#ReY#||#NSK#||#TVB#||#TVB#||#RHM#||#z!rr-zürriyet#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#tvb-tevvab#||#slm-müslim#||#nsk-mensik#||#emm-ümmet#||#ca:l-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm(rahîmu). ümmet ا م مeMM | Cemaat, kavim, taife. Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir dille konuşan millet.Çğl.ÜmemAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
mensek mensik ن س كNSK | İbadet yeri. İbadet yapma usulü. Kurban kesecek yer. (Düzenli olarak süreklilik içerir.)Çğl.MenasikAynı kökten:insak mensek mensik Menasik Mensuk nasik nesak Nesik Nesike Nesk Nüsk Nüsük tensik yeknesak |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Müslim Müslüman س ل مSLM | Silm olan. / Salim olan. / Teslimiyet halinde olan. / İslam yaşantısını yaşayan. Dşl.MüslimeÇğl.MüslimûnAynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
tevvab ت و بTVB | Dönüş yapanın, kime dönüş yaptığının idrakin de olması. Bu idarake sahip olan. / Tevbe ettiren. (tevbe ettiren, tevbeyi kabul edecek olandır.)
Et Tevvab : Dönüş etmesiyle dönüş etmesi, sonra da kime dönüş ettiğini bilmesine tevvap derler. Bunun esas yaşantısını insanlar yaşar. Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
zürriyet ذ ر رZ!RR | Soy, nesil, döl, kuşak.Çğl.ZürriyatAynı kökten:Tezerruk zerr zerre Zirr Zürre zürriyet Zürriyat |
Diyanet Meali: “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” |
2. BAKARA / 129 "Rabbimiz!
Onlara,
• SEN'in ayetlerini kendilerine tilavet edecek...
• ve kitab ve hikmete kendilerini alim edecek...
• ve kendilerini tezkiye edecek...
kendi içlerinde kendilerinden Rasul baas eyle!
Muhakkak, aziz, hakim olan SEN'sin." İbrahim Kıssası.01DuaEsma-ül Hüsna
RBB
BA:S!
RSL
TLV
eYY
A:LM
KTB
HKM
ZKV
A:ZZ
HKM
.mid124.ss2.as129.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf19.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xDuaxEsma-ül Hüsnaxxrasulxxkissa.008xxxkitabxxx#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#tlv-tilavet#||#rsl-rasul#||#hkm-hikmet#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz#||#zkv-tezkiye#||#ba:s!-baas#x#RBB#||#BA:S!#||#RSL#||#TLV#||#eYY#||#A:LM#||#KTB#||#HKM#||#ZKV#||#A:ZZ#||#HKM#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#tlv-tilavet#||#rsl-rasul#||#hkm-hikmet#||#hkm-hakim#||#a:zz-aziz#||#zkv-tezkiye#||#ba:s!-baas# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 رَبَّنَا وَابْعَثْ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكّ۪يهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
Ba's Bais ب ع ثBA:S! | Köklü bir değişimle yeniden başlatma. / Yeniden hayatlandırma, diriltme. İhya. / Uykudan uyandırma. / Diriliş. / Gönderme, gönderilme. / Rönesans.
El Bais : Beraberliğinde, birleşmesinde ortak, sebep. Karışma, herşey birbirine karışıktır. Mevtten sonra hayy eden. Köklü değişimler için Nebi irsal eden. Dşl.baasAynı kökten:Ba's Bais baas ib'as meb'as Mebâis |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
hikmet ح ك مHKM | İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakimlik. Eşyanın ahvalinden, harici ve batini keyfiyetlerinden bahseden ilim (İlm-i Hikmet). Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kainattaki ve yaradılıştaki İlahi gaye. Sır. Akıl, söz ve hareketteki uygunluk. Çğl.hikemAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
tilavet ت ل وTLV | İkinci bir şeyden okumak. Tali olandan okumak. Takib etmek. Arkasına düşmek.Aynı kökten:Tali tilavet tilv Tülüv |
Tezkiye ز ك وZKV | Bir amaca bir davaya adanmışlıkla bahş olunan, hayr ve şerr olanı ayırd mertebesi, bu mertebeye gelmek. / Ref'etmek, yükselmek. / (Kendini yada başka bir şeyi amacından gayrı tüm zihni unsurlardan) Paklamak, temizlemek. Tamamlamak. / Övmek, medhetmek. / Ateşin alevlenmesi. / Bir kimsenin güvenilirliğini soruşturmak. Bir kimsenin şahadetinin doğruluğuna kefil olmak. / Ölmek üzere olan hayvanı, murdar olmaması için ölmeden önce boğazlamak. / Zekat vermek, almak. Aynı kökten:Ezka Mütezekki Müzekka Müzekki Tezekki Tezkiye Zekâ Zekât Zekevat Zekâvet Zeki Zekiyy Zekiye Ezkiya |
Diyanet Meali: “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” |
2. BAKARA / 131 Rabbi ona;
"Silm ol!" dediğinde…
"Ben, Rabb-il alemine silm oldum!" demişti. İbrahim Kıssası.01
K:VL
RBB
SLM
K:VL
SLM
RBB
A:LM
.mid127.ss2.as131.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf19.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xxislamxxkissa.008xxxvaadxxhaberxxx#a:lm-alem#||#rbb-rabb#||#slm-silm#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#RBB#||#SLM#||#K:VL#||#SLM#||#RBB#||#A:LM#||#a:lm-alem#||#rbb-rabb#||#slm-silm#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُٓ اَسْلِمْۙ قَالَ اَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne). alem ع ل مA:LM | Kümülatif ilmin, halıktan mahluka ikramında, cüzlere, parçalara evrilmeden önce ki külliyeti. / Cihan, kâinat. Dünya. Her şey. / Cemaat. Halk. Cemiyet. / Dehr. / Hususi hal ve keyfiyet. / Bir güneş ile ona tabi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği daire. Çğl.AleminAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Silm Selm س ل مSLM | Barış, sulh, barışıklık. Barışmak. // Huzur ve sükuneti bozacak hallerden kaçınarak, barışın tesisinden yana olma. Ortaya, tartışma yaratacak mevzular çıkarmama. İçinden olunan duruma razı olma ve sorun yaratmama. (Bunun ilerisinde "her olanın hakk olduğu" bilinci doğar.) / (selm:) Tek kulplu kova. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Diyanet Meali: Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. |
2. BAKARA / 136 Deyin ki:
"Biz,
• ALLAH'a
• ve bize inzal olana
• ve İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a ve Yakub'a ve torunlarına inzal olana
• ve Musa'ya ve İsa'ya verilene
• ve Nebilere Rabblerinden verilene iman ettik.
Onlardan birisi arasında fark görmeyiz.
Biz O'na Müslümanlarız." İbrahim Kıssası.01
K:VL
eMN
NZL
NZL
BRH!M
SMA:
SHK:
A:K:B
SBT:
eTY
MVS
A:YS
eTY
NBe
RBB
FRK:
BYN
eHD
SLM
.mid132.ss2.as136.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf20.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xxmüslümanxnebiximanxxkissa.008xximan-duruxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxkitabxxx#ehd-ehad#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#byn-beyn#||#nbe-nebi#||#slm-müslim#||#nzl-inzal#||#frk:-fark#||#sbt:-sıbt#||#brh!m-hz. ibrahim#||#sma:-hz. ismail#||#shk:-hz. ishak#||#a:k:b-hz. yakub#||#mvs-hz. musa#||#a:ys-hz. isa#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#eMN#||#NZL#||#NZL#||#BRH!M#||#SMA:#||#SHK:#||#A:K:B#||#SBT:#||#eTY#||#MVS#||#A:YS#||#eTY#||#NBe#||#RBB#||#FRK:#||#BYN#||#eHD#||#SLM#||#ehd-ehad#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#byn-beyn#||#nbe-nebi#||#slm-müslim#||#nzl-inzal#||#frk:-fark#||#sbt:-sıbt#||#brh!m-hz. ibrahim#||#sma:-hz. ismail#||#shk:-hz. ishak#||#a:k:b-hz. yakub#||#mvs-hz. musa#||#a:ys-hz. isa#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُولُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَمَٓا اُو۫تِيَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۚ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne). Hz. Yakub ع ق بA:K:B | Yakub ismi, ikab sahibi, akab sahibi olarak iki kelimeden oluşur. İbraniler, doğumunda, ikizi olan “Esau” nun topuğunu tutar halde doğmasına dayandırır. Ardından gidilen, takip edilen; nesiller boyu torun sahibi; büyük musibetlerin, büyük acıların nedeni anlamları vardır. Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
Hz. İsa ع ي سA:YS | xoxoxAynı kökten:A'yes İys Ays Hz. İsa Us İsâs |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fark ف ر قFRK: | Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme. Ayırma vasfı, alameti. Bölüm. / Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer.Çğl.fürukAynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
Hz. Musa م و سMVS | Suyla gelen ikram, suyun getirdiği hazine, suyun koruduğu, sakladığı değer. Aynı kökten:Hz. Musa Mevs Mevs |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Sıbt Sibt س ب طSBT: | Torun. Oğuldan gelen nesil. / İsrailoğulları kabileleri. / Palamutla debbağ edilmiş sığır derisi. Çğl.EsbâtAynı kökten:Sıbt Sibt Esbât |
Hz. İshak س ح قSHK: | İbranicede “gülen gülümseyen” anlamına gelmektedir. Arapça olarak; kendini uzaklaştırmak, uzaklaşmak, / mahrumiyet içine girmek, / belirsiz olmak. Aynı kökten:Hz. İshak Meshuk Sahik Sahik Sahk Suhk Teshik |
Müslim Müslüman س ل مSLM | Silm olan. / Salim olan. / Teslimiyet halinde olan. / İslam yaşantısını yaşayan. Dşl.MüslimeÇğl.MüslimûnAynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Hz. İsmail SMA: | xoxoxAynı kökten:Esma' Hz. İsmail İsma' İstima' Misma' Mesami' Müstemian Sami' Samia Samiîn Samiûn Samit Samite Sem' Sema' semi' Sima' Tesamu' Tesmi' Tesmiât |
Diyanet Meali: Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” |
2. BAKARA / 139 De ki :
"ALLAH hakkında bizimle hacc mı ediyorsunuz!
O, bizim Rabbimizdir... ve sizin de Rabbinizdir!
Bizim amellerimiz bizim... sizin amelleriniz de sizindir.
Biz, O'na muhlis olanlarız." İbrahim Kıssası.01Dua
K:VL
HCC
RBB
RBB
A:ML
A:ML
H:LS:
.mid135.ss2.as139.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf20.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xDuaxkissa.008x#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hcc-hacc#||#h:ls:-muhlis#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#HCC#||#RBB#||#RBB#||#A:ML#||#A:ML#||#H:LS:#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hcc-hacc#||#h:ls:-muhlis#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُلْ اَتُحَٓاجُّونَنَا فِي اللّٰهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْۚ وَلَنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۚ وَنَحْنُ لَهُ مُخْلِصُونَۙ Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne). amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
muhlis خ ل صH:LS: | Hâlis olan. İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan. Her hâli içten ve riyâsız olan. Katıksız.Aynı kökten:halas Hâlis Hâlise Halesa Hulus Hulusi Hulusiyyet İhlas İstihlas mahlas Muhaleset Muhallis Muhles muhlis Müstahlas Müstahlis Mütehallis Tahallüs Tahlis |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.” |
2. BAKARA / 144 Vechinin semada takallüb ettiğini gördük!... ve ardından razı olacağın kıbleyi sana veliy ettireceğiz.
Artık vechine, mescid-i haram şatrını veliy ettir!
Nerede olursanız olun... artık vechlerinize onun şatrını veliy ettirin!
Muhakkak kitab verilenler, onun Rabblerinden hakk olduğuna elbette alimler.
ALLAH, onların amel ettiklerine gafil değildir. Kıble AyetiKıble
ReY
K:LB
VCH!
SMV
VLY
K:BL
RD:V
VLY
VCH!
ŞT:R
SCD
HRM
HYS!
KVN
VLY
VCH!
ŞT:R
eTY
KTB
A:LM
HK:K:
RBB
G:FL
A:ML
.mid141.ss2.as144.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf21.sure.2.xxxKıble AyetixKıblexxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#k:bl-kıble#||#ktb-kitab#||#hys!-haysü#||#smv-sema#||#a:lm-alim#||#k:lb-takallüb#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hk:k:-hakk#||#vly-veliy#||#vch!-vücuh#||#g:fl-gafil#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#rd:v-rıza#||#ety-xxoxx#||#kvn-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#K:LB#||#VCH!#||#SMV#||#VLY#||#K:BL#||#RD:V#||#VLY#||#VCH!#||#ŞT:R#||#SCD#||#HRM#||#HYS!#||#KVN#||#VLY#||#VCH!#||#ŞT:R#||#eTY#||#KTB#||#A:LM#||#HK:K:#||#RBB#||#G:FL#||#A:ML#||#k:bl-kıble#||#ktb-kitab#||#hys!-haysü#||#smv-sema#||#a:lm-alim#||#k:lb-takallüb#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hk:k:-hakk#||#vly-veliy#||#vch!-vücuh#||#g:fl-gafil#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#rd:v-rıza#||#ety-xxoxx#||#kvn-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَدْ نَرٰى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَٓاءِۚ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضٰيهَاۖ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
gafil غ ف لG:FL | Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Aldanan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.Aynı kökten:gafil gaflet Gaful gafle igfal İgfalât mütegafil tagfil Tagfilât tegafül |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
haysü ح ي ثHYS! | Hangi? Hangi yer? / Nerde olursa olsun./ Kadar. / Şekilde. |
kıble ق ب لK:BL | Kabe ciheti. Kıble tarafı. / Güney. / Güneyden esen rüzgar. // Değeri yada üstünlüğü kabul edilerek yönelinen taraf. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
takallüb Tekallüb ق ل بK:LB | Bir taraftan diğer tarafa dönmek. Bir halden başka bir hale değişmek. Başka kalıba girmek.Aynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rıza ر ض وRD:V | Memnunluk, hoşluk, razı olmak. İstek, arzu. Kendi isteği.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
mescid-i haram س ج دSCD | xoxoxAynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
sema س م وSMV | Gök yüzü. Asuman. Gök. / Her şeyin sakfı. / Gölgelik. Bulut ve emsali örtü. / İnsanda duygu merkesinin derinlikleri. İnsanın Allah ile irtibat kurduğu nokta. Çğl.semavatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
veli veliy و ل يVLY | Sahib, mâlik. Evliya. Dost Muin. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. Sıddık. Baba. Babanın babası, ced.
El Veli : ALLAH'ın inanmak fiilidir. İnsan, özünün inancı ile ALLAH'la birleşince veli oluyor. Çğl.EvliyaAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. |
2. BAKARA / 147 Hakk, Rabbindendir!
Artık sakın mümterlerden olma!
HK:K:
RBB
KVN
MRY
.mid144.ss2.as147.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf22.sure.2.xxxxxxemirxxyasakxxx#kvn-tekun#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#mry-mümter#x#HK:K:#||#RBB#||#KVN#||#MRY#||#kvn-tekun#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#mry-mümter# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ۟ El hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne). Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
mümter م ر يMRY | Kuşku eden. Kararsız. Çğl.mümterinAynı kökten:Hz. Meryem İmtira' Ma'ret Mirye Mümarat Mümaret Mümarete mümter mümterin temari |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Diyanet Meali: Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! |
2. BAKARA / 149 Nereden ihrac olsan… artık vechine, mescid-i haram şatrını veliy ettir!
Muhakkak o… Hakk, Rabbindendir!
ALLAH, amel ettiklerinize gafil değildir.
HYS!
H:RC
VLY
VCH!
ŞT:R
SCD
HRM
HK:K:
RBB
G:FL
A:ML
.mid147.ss2.as149.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf22.sure.2.xxxxxxemirxxyasakxxx#hys!-haysü#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hk:k:-hakk#||#g:fl-gafil#||#vly-tevella#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#vch!-vech#||#h:rc-ihrac#x#HYS!#||#H:RC#||#VLY#||#VCH!#||#ŞT:R#||#SCD#||#HRM#||#HK:K:#||#RBB#||#G:FL#||#A:ML#||#hys!-haysü#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#hk:k:-hakk#||#g:fl-gafil#||#vly-tevella#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#vch!-vech#||#h:rc-ihrac# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاِنَّهُ لَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve innehu lel hakku min rabbik(rabbike), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne). amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
gafil غ ف لG:FL | Dikkatsiz, iyi düşünmeyen, uyanık olmayan. Aldanan. Haberi olmayan, ihtiyatsız, başına geleceği önceden düşünmeyen. Allah'ı unutan. Kendi gayr-ı meşru zevkine dalan.Aynı kökten:gafil gaflet Gaful gafle igfal İgfalât mütegafil tagfil Tagfilât tegafül |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
haysü ح ي ثHYS! | Hangi? Hangi yer? / Nerde olursa olsun./ Kadar. / Şekilde. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
mescid-i haram س ج دSCD | xoxoxAynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. |
2. BAKARA / 156-157 Musibet isabet ettiğinde onlar derler ki:
"Muhakkak biz, ALLAH'a aitiz... ve muhakkak O'na rücu ediciyiz!"
İşte onlar... Rabblerinden salatlar ve rahmet onların üzerinedir.
İşte onlar… onlar mühtedilerdir.
S:VB
S:VB
K:VL
RCA:
S:LV
RBB
RHM
H!DY
.mid154.ss2.as156.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf23.sure.2.xx*3xxxsalatxx.ss2.as157.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#s:vb-isabet#||#rca:-rücu#||#s:lv-salat#||#h!dy-mühtedi#||#k:vl-xxoxx#x#S:VB#||#S:VB#||#K:VL#||#RCA:#||#S:LV#||#RBB#||#RHM#||#H!DY#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#s:vb-isabet#||#rca:-rücu#||#s:lv-salat#||#h!dy-mühtedi#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ * اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne). * Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne). Mühtedî ه د يH!DY | Hidayete ermiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rücu ر ج عRCA: | Cayma, vazgeçme. Geri dönme. Sözünden dönme.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
salat salah ص ل وS:LV | Düzen vermek, düzenlemek. / Sineyi yok ederek ve benliğinden arınarak, Allah'ın kainata düzen vermesine katılmak. Çğl.SalavatAynı kökten:musalla Musalli Musallîn salat salah Salavat salavat salli Salv |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Diyanet Meali: Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.
İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. |
2. BAKARA / 178-179 Ey iman edenler!
Katl edilmişler hakkında, kısas üzerinize ketb edildi!
• hürr ile hürr!
• abd ile abd!
• dişi ile dişi!
Bunun için (ölenin) kardeşinden bir kısım afv edilen kimse... artık o, maruf olana tabi olur... ve kendisine ihsan ile eda edilir.
Bu, Rabbinizden tahfif ve rahmettir!
Bundan sonra, düşmanlık eden kimse... artık elim azab onadır!
Hayat kısastadır sizin için... eyy lübb sahibleri!
Umulur ki ittika edersiniz. Kısas Ayeti
eMN
KTB
K:S:S:
K:TL
HRR
HRR
A:BD
A:BD
eNS!
eNS!
A:FV
eH:V
ŞYe
TBA:
A:RF
eDY
HSN
H:FF
RBB
RHM
A:DV
BA:D
A:Z!B
eLM
K:S:S:
HYY
eVL
LBB
VK:Y
.mid172.ss2.as178.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf26.sure.2.xxxKısas Ayetixximanxx.ss2.as179.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#evl-uli#||#şye-şey#||#k:tl-katl#||#eh:v-ahi#||#ktb-ketb#||#ba:d-bad#||#elm-elim#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#h:ff-tahfif#||#a:z!b-azab#||#a:bd-abd#||#k:s:s:-kısas#||#ens!-ünsa#||#hsn-ihsan#||#a:rf-maruf#||#hrr-hürr#||#vk:y-ittika#||#lbb-lübb#||#hyy-hayat#||#edy-eda#||#a:fv-afv#x#eMN#||#KTB#||#K:S:S:#||#K:TL#||#HRR#||#HRR#||#A:BD#||#A:BD#||#eNS!#||#eNS!#||#A:FV#||#eH:V#||#ŞYe#||#TBA:#||#A:RF#||#eDY#||#HSN#||#H:FF#||#RBB#||#RHM#||#A:DV#||#BA:D#||#A:Z!B#||#eLM#||#K:S:S:#||#HYY#||#eVL#||#LBB#||#VK:Y#||#evl-uli#||#şye-şey#||#k:tl-katl#||#eh:v-ahi#||#ktb-ketb#||#ba:d-bad#||#elm-elim#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#h:ff-tahfif#||#a:z!b-azab#||#a:bd-abd#||#k:s:s:-kısas#||#ens!-ünsa#||#hsn-ihsan#||#a:rf-maruf#||#hrr-hürr#||#vk:y-ittika#||#lbb-lübb#||#hyy-hayat#||#edy-eda#||#a:fv-afv# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلٰىۜ اَلْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالْاُنْثٰى بِالْاُنْثٰىۜ فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ اَخ۪يهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَاَدَٓاءٌ اِلَيْهِ بِاِحْسَانٍۜ ذٰلِكَ تَخْف۪يفٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَرَحْمَةٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ اَل۪يمٌ * وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيٰوةٌ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun). * Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne). abd abid ع ب دA:BD | Emir alan ve aldığı emri yerine getiren. Buna mecbur olan. / Hareketlerini belirleyecek emirleri almak üzere mabuda bağlantılı olmak. / Köle. Dşl.abideÇğl.a'bideÇğl.ibadAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
Adüvv ع د وA:DV | Düşman, hasım.Çğl.A'daÇğl.EadiAynı kökten:Adavet Âdiyât Âdiye Adüvv A'da Eadi Adv Adevân Adva Advan Mu'ted Mu'tedî Müteaddi Müteadi Udva' Udvan |
afv ع ف وA:FV | Bağışlamak. Kusur ve günâhı affetmek. Ayakla basılmadık yer. Malın iyisi, helâli ve fazlası. Terketmek. Mahvetmek.Aynı kökten:Afî Afüvv Afuv afv Muaf Muafat Muafiyyet Müsta'fi |
Ma'ruf ع ر فA:RF | Arifin irfan sahibi olduğu mevzu. Arif olunan irfan, ilim, malumat, bilgi, beceri, hüner. / Bilinen, tanınmış, meşhur. / Şeriatın makbul kıldığı veya emrettiği. Adl, ihsan, cud, tatlı dil, iyi muamele.Çğl.Ma'rufatAynı kökten:Arafat Arefe Arf A'raf Arif Urefa Avarif İrfan İtiraf maarif Ma'rifet Ma'ruf Ma'rufat Mütearefe Mütearife Mütearif Mütearrif Örf A'raf Ta'rif Ta'rife |
azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Edâ' ا د يeDY | Yerine getirmek. / Ödemek. Borcunu vermek. / Vazifesini yapmak. / Tarz. Üslub. / Şive. |
ahi ا خ وeH:V | kardeşÇğl.ihvanAynı kökten:ahi ihvan Uht Ahvat |
elim ا ل مeLM | Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.Dşl.elimeAynı kökten:elem Alam elim elime İlam Mevlim Mulim Müellem Müellim Müteellim Teellüm |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Ünsa ا ن ثeNS! | Dişi. Çğl.İnasAynı kökten:Inas Mi'nas Ünsa İnas Ünuset |
Uli ا و لeVL | Sâhib. Ehil.Aynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
Tahfif خ ف فH:FF | Hafifletme, yükünü azaltma. Kolaylaştırma. Hürmette eksik kalmak. Maddî-manevî bir ızdırabı azaltmak. Çğl.TahfifâtAynı kökten:Ahaff Ehaff Hafif Hefaf Hefhaf Heft Hıfaf Hıff Hıffe Hiffet Muhaffef Muhaffif Müstehiff Mütehaffif Tahaffüf Tahfif Tahfifât |
hürr ح ر رHRR | Azat olmuş, köle olmayan.Aynı kökten:hararet harir hariri Harr harran Harrare hürr hürre hürriyet muharrer tahrir |
ihsan ح س نHSN | İyilik, lütuf, bağışlamak. Sahilik etmek, cömertlik yapmak. Allah'ı görür gibi ibadet etmek. Güzel bilmek. Güzel eylemek.Çğl.İhsanatAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
hayat ح ي يHYY | Dirilik. Canlılık. Sağlık. / Kasaba ve köy evlerinde üstü kapalı, bir, iki veya üç tarafı açık sofa, avlu. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
kısas ق ص صK:S:S: | Ödeşmek, suç ile aynı şekilde cezalandırmak.Aynı kökten:iktisas kasas kısas kıssa kısas mukassa takas |
katl ق ت لK:TL | Öldürmek. Aynı kökten:İstiktal katil katl katliam Kıtal Maktel maktul Maktulîn mukatele mukatil mukatilun Müstaktil taktil tekatül Takatül |
Ketb ك ت بKTB | (İlmi ve yaşanmışları) Toplama, bir araya getirme, cem'etme. Dikme.Aynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
lübb ل ب بLBB | Akıl. Sağduyu. İç. Öz. Her şeyin iyisi, hülâsası. Öz, halis. Gerdan.Çğl.ElbabÇğl.LübubAynı kökten:Lebb Lebbe Lebeb Elbâb Lebbeyk lübb Elbab Lübub |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.
Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz. |
2. BAKARA / 198-199 Rabbinizden fazl ibtiga etmeniz size cünah değildir.
Arafattan ifaza edildiğinizde... artık, Meş'ar-ül Haram indinde ALLAH'ı zikir edin!...
Size hidayet ettiği gibi onu zikir edin!
Eğer siz, onun öncesinden yaparsanız... elbette dall olanlardan olursunuz!
Sonra, nasın ifaza edildiği yerden ifaza olun!... ve ALLAH'a istiğfar edin!
Muhakkak ki ALLAH, gafurdur, rahimdir. Esma-ül HüsnaHacc ve Kurban
LYS
CNH
BG:Y
FD:L
RBB
FYD:
Z!KR
A:ND
ŞA:R
HRM
Z!KR
H!DY
KVN
K:BL
D:LL
FYD:
HYS!
FYD:
NVS
G:FR
G:FR
RHM
.mid190.ss2.as198.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf30.sure.2.xx*?xEsma-ül HüsnaxHacc ve Kurbanxxhaccxx.ss2.as199.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:bl-kabl#||#lys-leyse#||#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#fd:l-fazl#||#şa:r-meşar-ül haram#||#cnh-cünah#||#d:ll-dall#||#h!dy-hidayet#||#z!kr-zikir#||#bg:y-ibtiga#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-gafur#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-istiğfar#||#kvn-xxoxx#x#LYS#||#CNH#||#BG:Y#||#FD:L#||#RBB#||#FYD:#||#Z!KR#||#A:ND#||#ŞA:R#||#HRM#||#Z!KR#||#H!DY#||#KVN#||#K:BL#||#D:LL#||#FYD:#||#HYS!#||#FYD:#||#NVS#||#G:FR#||#G:FR#||#RHM#||#k:bl-kabl#||#lys-leyse#||#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#fd:l-fazl#||#şa:r-meşar-ül haram#||#cnh-cünah#||#d:ll-dall#||#h!dy-hidayet#||#z!kr-zikir#||#bg:y-ibtiga#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-gafur#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-istiğfar#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْۜ فَاِذَٓا اَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدٰيكُمْۚ وَاِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الضَّٓالّ۪ينَ * ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne). * Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
cünah ج ن حCNH | Baskı uygulayarak meylettiren sıkıntı. Günah.Aynı kökten:Canih Caniha Caniha Cenah Ecniha Cenh Cinh cünah Cünh Cünha Cünuh İctinah Mücennah Müctenih |
Dall ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolan. Kur'ân ve imân yolundan sapan. Sapkın. Şaşkın. Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.Çğl.DallînÇğl.DâllûnAynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
İfaza ف ي ضFYD: | Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. Taşıp yayılmak.Aynı kökten:Faiz Feyyaz Feyz Füyuz Feyzî İfaza İstifaza Müfaz Müfaza Müfîz Müstefiz Mütefeyyiz |
İfaza ف ي ضFYD: | Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. Taşıp yayılmak.Aynı kökten:Faiz Feyyaz Feyz Füyuz Feyzî İfaza İstifaza Müfaz Müfaza Müfîz Müstefiz Mütefeyyiz |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
istiğfar غ ف رG:FR | Afv dilemek. Cenab-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. "Estağfirullâh" demek.Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
haysü ح ي ثHYS! | Hangi? Hangi yer? / Nerde olursa olsun./ Kadar. / Şekilde. |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Leyse ل ي سLYS | Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)Aynı kökten:Elest Elleys Eys Hz. İlyas leys layese Leyse |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Meş'ar-ül Haram ش ع رŞA:R | xoxoxAynı kökten:Meş'ar Meşâır meş'ur meş'urat müsteş'ar şair Şairât şuara şiar şeair şiare Şeâyir şiir şuur Eş'ar Şa'ar Şa'r Şüur Eşâr Meş'ar-ül Haram Şir'a Şeria Şi'ra |
Diyanet Meali: (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz.
Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2. BAKARA / 200-201-202 Menseklerinizi kaza ettiğinizde… artık, ata-babalarınızı zikir ettiğiniz gibi... veya daha şedid zikir ile ALLAH'ı zikr edin!
Nastan kimseler,
"Rabbimiz!
Bize dünyada ver."
derler. Onlara ahirette, halak yoktur.
Onlardan,
"Rabbimiz!
Bize dünyada haseneler ve ahirette haseneler ver. Bizi narın azabından vaky et."
diyenler… işte onlar, kesb ettiklerinden nasibleri olanlardır.
ALLAH, hesabı seri olandır. AhiretDuaEsma-ül HüsnaHacc ve Kurban
K:D:Y
NSK
Z!KR
Z!KR
eBV
ŞDD
Z!KR
NVS
K:VL
RBB
eTY
DNV
eH:R
H:LK:
K:VL
RBB
eTY
DNV
HSN
eH:R
HSN
VK:Y
A:Z!B
NVR
NS:B
KSB
SRA:
HSB
.mid191.ss2.as200.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf30.sure.2.xxxAhiretxDuaxEsma-ül HüsnaxHacc ve Kurbanx.ss2.as201.ss2.as202.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#nvs-nas#||#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#şdd-şedid#||#ebv-eb#||#rbb-rabb#||#ksb-kesb#||#a:z!b-azab#||#h:lk:-halak#||#z!kr-zikir#||#nsk-mensek#||#k:d:y-kaza#||#vk:y-vaky#||#hsn-hasene#||#nvr-nar#||#hsb-hesab#||#ns:b-nasib#||#sra:-seri#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:D:Y#||#NSK#||#Z!KR#||#Z!KR#||#eBV#||#ŞDD#||#Z!KR#||#NVS#||#K:VL#||#RBB#||#eTY#||#DNV#||#eH:R#||#H:LK:#||#K:VL#||#RBB#||#eTY#||#DNV#||#HSN#||#eH:R#||#HSN#||#VK:Y#||#A:Z!B#||#NVR#||#NS:B#||#KSB#||#SRA:#||#HSB#||#nvs-nas#||#dnv-dünya#||#eh:r-ahiret#||#şdd-şedid#||#ebv-eb#||#rbb-rabb#||#ksb-kesb#||#a:z!b-azab#||#h:lk:-halak#||#z!kr-zikir#||#nsk-mensek#||#k:d:y-kaza#||#vk:y-vaky#||#hsn-hasene#||#nvr-nar#||#hsb-hesab#||#ns:b-nasib#||#sra:-seri#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَاِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَٓاءَكُمْ اَوْ اَشَدَّ ذِكْرًاۜ فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ * وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ * اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ نَص۪يبٌ مِمَّا كَسَبُواۜ وَاللّٰهُ سَر۪يعُ الْحِسَابِ Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın). * Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr(nâri). * Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâb(hısâbi). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
eb Ebu ا ب وeBV | (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba. Ata. |
ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
Halak خ ل قH:LK: | Nasib, hisse.Aynı kökten:Halak Halık Halıkıyyet halkiyet halk halak Hallak Haluk hilkat Hulk Ahlak Ihtilak Tahlik |
hesab ح س بHSB | Hesab. Hesab etmek. Sanmak, zannetmek. Öyle kabul etmek. Ödenmesi gereken bedel.Çğl.HüsbânAynı kökten:Ahseb Hasb Haseb Hasbî Hasbüna Hasib hesab Hüsbân Husban İhsab İhtisab Mahsub Mahsubât Muhasebe Muhasib |
Hasen hasene ح س نHSN | İyi. Güzel. Hüsünlü. Güzellik. Güzel olmak. Güzel amel.Çğl.HasenatAynı kökten:ahsen hüsna hasan Hasen hasene Hasenat Hasna Hüsn Hüsün Hüsniyyat ihsan İhsanat İstihsan Mahasin Mehâsin muhsin Müstahsen Müstahsin tahsin Tahsinat |
Kaza ق ض يK:D:Y | Bir işi tamamiyle kesip atmak, kesin hükmü verip uygulamak. / Kaderin, takdirin ve emrin yerine gelmesi. / Birdenbire olan musibet. Beklenmedik belâ. / İstemeden yapılan zarar. / Bir şeyi birbirine lâzım kılmak. İcab. / Beyan eylemek. / Ahdini yerine getirmek. Ödemek, edâ etmek. / Ölüm. / Hâkimlik, hâkimin hükmü. Hükmetmek. / Kadı'nın hükümetinin hududu olan memleket. / Vaktinde kılınmayan namazı sonradan kılmak. Çğl.AkziyeAynı kökten:Kaza Akziye kazaen Kazaî kazi Kadî Makzî Mukzî Takziye İnkıza' Münkazi Münkaziye |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
Nasib ن ص بNS:B | Nasbeden, bir şeyi bir şeye diken. Gr: Harfi (e) diye üstün okutan.Aynı kökten:İntisab Mansıb Mansub Mansubîn Munassab Müntasıb Nasab Nusb Ensâb Nasb Ensab Nasbetmek Nasb-ül Ayn Nasib Nasib Nasibe Nesâib Nisab |
mensek mensik ن س كNSK | İbadet yeri. İbadet yapma usulü. Kurban kesecek yer. (Düzenli olarak süreklilik içerir.)Çğl.MenasikAynı kökten:insak mensek mensik Menasik Mensuk nasik nesak Nesik Nesike Nesk Nüsk Nüsük tensik yeknesak |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Seri' Seri'a س ر عSRA: | Çabuk. Hızlı. Az vakitte çok iş yapan.Aynı kökten:Esra' İsra' İstisra' Münserih Müsaraa Müsâraât Müsaraat Müsaraaten Müserri' Müsri' Müteserri' Ser'an Sür'a Seri' Seri'a Serian Sira' Sür'at Sür'aten Teserru' Tesri' Tesriât Tesrian |
Vaky Vıky و ق يVK:Y | Korumak. Sakınmak. Sakındırmak. / Saygı ve sevgiden kaynaklanan korku ile beraber kıyamama ve/veya sakınma durumu. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.
Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. |
2. BAKARA / 248 Nebileri onlara dedi ki:
"Muhakkak, onun mülkünün ayeti, sandığı (ahid sandığı) vermesidir... onun içinde Rabbinizden sekineler ve Musa'nın alinin ve Harun'un alinin terekesinden bakiyeler vardır... ona melekler hamil olmuştur.
Eğer siz mü'minler iseniz, muhakkak bunda, sizin için elbette ayetler vardır." Musa Kıssası.05Ahid Sandığı
K:VL
NBe
eYY
MLK
eTY
SKN
RBB
BK:Y
TRK
eVL
MVS
eVL
HRN
HML
MLK
eYY
KVN
eMN
.mid240.ss2.as248.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf39.sure.2.xxxMusa Kıssası.05xAhid Sandığıxxnebiximanxxkissa.009x#evl-ali#||#eyy-ayet#||#hml-haml#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#trk-terk#||#nbe-nebi#||#skn-sekine#||#mlk-melek#||#mlk-mülk#||#bk:y-bakiye#||#mvs-hz. musa#||#hrn-hz. harun#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#K:VL#||#NBe#||#eYY#||#MLK#||#eTY#||#SKN#||#RBB#||#BK:Y#||#TRK#||#eVL#||#MVS#||#eVL#||#HRN#||#HML#||#MLK#||#eYY#||#KVN#||#eMN#||#evl-ali#||#eyy-ayet#||#hml-haml#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#trk-terk#||#nbe-nebi#||#skn-sekine#||#mlk-melek#||#mlk-mülk#||#bk:y-bakiye#||#mvs-hz. musa#||#hrn-hz. harun#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اٰيَةَ مُلْكِه۪ٓ اَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ ف۪يهِ سَك۪ينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ اٰلُ مُوسٰى وَاٰلُ هٰرُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلٰٓئِكَةُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ۟ Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne). bakiye Bakiyye ب ق يBK:Y | Artık. Geri kalan. Artan.Çğl.BevakiAynı kökten:Baki Bâkiyât Bevaki bakiye Bakiyye Bevaki beka İbka İstibka Mabaki mütebaki |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Haml ح م لHML | Yük. Sırtına yük alıp getirmek. Ağır şey. Eşya, ağırlık. Kadının karnındaki çocuk. İsnad. Yüklenme. Çğl.AhmalÇğl.HumulAynı kökten:Hâmil Hâmile Haml Ahmal Humul Hamle Hammal Hamul İhtimal Mahamil Muhtemel Müstahmil tahmil Tahmilât |
Hz. Harun HRN | İlerlemeyi reddeden, geri geri giden, / itaatten beri duran. Aynı kökten:Harun Harunî Hiran Hz. Harun |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
mülk milk م ل كMLK | Mal. Yer. Bina. Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. İzzet, azamet, şevket. Bir şeyin dış yüzü. İnsanın sahip ve malik olduğu şey. Akıl sahiplerini tasarruf etmek. Çğl.EmlakAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
Hz. Musa م و سMVS | Suyla gelen ikram, suyun getirdiği hazine, suyun koruduğu, sakladığı değer. Aynı kökten:Hz. Musa Mevs Mevs |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sekine Sekinet س ك نSKN | Sükûn ve itmi'nan, temkin. Nefisteki telâşın kesilmesi ile hâsıl olan kalb huzuru ve sükûneti. Telâş ve hafifliğin zıddıdır. Kalb rahatlığı, kalb kuvveti veren çok mühim bir duânın ismi.Aynı kökten:iskan mesken Mesakin meskenet Meskeniyet meskun miskin Mesakîn Müsekkin Mütemeskin sakin Sakinan Sevakin Sükkân Sekene Sekine Sekinet Sekn Sikkîn Sükûn Tesekkün teskin |
Terk ت ر كTRK | Bırakma, salıverme, vazgeçme. Bakmama. İhmal etme.Aynı kökten:metruk Metruke Metrukiyyet Tereke Terike Terekat Terk |
Diyanet Meali: Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır.” |
2. BAKARA / 250 Calut ve ordusuna bariz olduklarında, dediler ki:
"Rabbimiz!
Üzerimize sabır ifrag et!
Kademlerimizi sabitle!
Kafirlerin kavmine karşı bize nasır ol!" Musa Kıssası.05Ahid SandığıDua
BRZ
CLT
CND
K:VL
RBB
FRG:
S:BR
S!BT
K:DM
NS:R
K:VM
KFR
.mid243.ss2.as250.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf40.sure.2.xxxMusa Kıssası.05xAhid SandığıxDuaxkissa.009x#k:vm-kavim#||#cnd-cünd#||#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#kfr-kafir#||#k:dm-kadem#||#ns:r-nasır#||#brz-bariz#||#frg:-ifrag#||#s!bt-sabit#||#brz-bariz#||#clt-calut#||#k:vl-xxoxx#x#BRZ#||#CLT#||#CND#||#K:VL#||#RBB#||#FRG:#||#S:BR#||#S!BT#||#K:DM#||#NS:R#||#K:VM#||#KFR#||#k:vm-kavim#||#cnd-cünd#||#rbb-rabb#||#s:br-sabr#||#kfr-kafir#||#k:dm-kadem#||#ns:r-nasır#||#brz-bariz#||#frg:-ifrag#||#s!bt-sabit#||#brz-bariz#||#clt-calut#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِه۪ قَالُوا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَۜ Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne). Bariz ب ر زBRZ | Doğan. Zâhir ve âşikar. Meydanda olan. Belli. Açıkça.Aynı kökten:Bariz Berûz Biraz Büruz İbraz İstibraz Mebruz Mübrez Mübriz Mütebariz Mütebarizîn Tebarüz Tebriz |
Bariz ب ر زBRZ | Doğan. Zâhir ve âşikar. Meydanda olan. Belli. Açıkça.Aynı kökten:Bariz Berûz Biraz Büruz İbraz İstibraz Mebruz Mübrez Mübriz Mütebariz Mütebarizîn Tebarüz Tebriz |
Calut CLT | İbranice ”Golyath'-Goliath-Golyat”, Aramice “Goloūto” asıllı olan bu kelime, köken olarak İbranice olarak kabul edilmiştir. Filistinli kraldır. Hz. Davud tarafından savaş sırasında öldürülmüştür. |
Cünd ج ن دCND | Er, asker. Ordu. Bir kimsenin yardımcıları. Şehir. Rasullere karşı toplanan gruplar.Çğl.CünudÇğl.EcnadAynı kökten:Cünd Cünud Ecnad Cündî |
İfrag ف ر غFRG: | Bir halden başka bir hale sokma. Kalıba dökmek. Şekil vermek. Boşaltmak. Akıtmak. Dökmek. Cari kılmak.Aynı kökten:Farig ferag İfrag İstifrag Müfrag Müfrig Müfriga Müstefrig Teferrug |
kadem ق د مK:DM | Ayak. / Adım. / Metrenin üçte biri kadar olan uzunluk. Oniki parmak uzunluğu, yarım arşın. / Uğur. / İnsanda mantık sistemi. / Zihniyeti belirleyen ana unsur. Çğl.akdamAynı kökten:Akdem İkdam İkdamat İstikdam kadem akdam Kademe Kademiyye kadim kudema kıdem Kuddam Kudum Kudumiyye Makdem Makadim Mâtekaddem Mikdam Makadim Mukaddema Mukaddemat Mukaddeme mukaddim Mukaddime Mukaddimat Mukdim Müstakdim Mütekaddim Mütekaddimîn mütekadim Takadüm Tekadüm takdim Takdimât Takdime Tekadim tekaddüm Takaddüm |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
nasır ن ص رNS:R | Yardımcı, yardım eden, nusret veren. Çğl.NasırînÇğl.NussarÇğl.ensarAynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sabit ث ب تS!BT | Duran, yerinde durup hareket etmeyen. Doğruluğu isbat edilmiş olan.Aynı kökten:isbat müsbet müsbit müsebbet müsebbit sabit sebat sebit sübut tesbit |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
Diyanet Meali: (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” |
2. BAKARA / 258 Rabbi hakkında İbrahim'le hacc edeni görmedin mi!?
ALLAH, ona mülk vermişti...
İbrahim,
"Hayy eden ve mevt eden benim Rabbimdir" demişti.
O, "Ben hayy eder ve mevt ederim" dedi.
Ardından İbrahim,
"Muhakkak ki ALLAH, güneşi şark tarafından verir. Artık sen, onu garb tarafından getir bakalım" dedi.
Ardından kafir, büht etti.
ALLAH, zalimlerin kavimini ihda etmez. İbrahim Kıssası.02
ReY
HCC
BRH!M
RBB
eTY
MLK
K:VL
RBB
HYY
MVT
K:VL
HYY
MVT
K:VL
BRH!M
eTY
ŞMS
ŞRK:
eTY
G:RB
BH!T
KFR
H!DY
K:VM
Z:LM
.mid252.ss2.as258.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf42.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.02xkissa.011x#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#kfr-kafir#||#mlk-mülk#||#h!dy-ihda#||#hcc-hacc#||#bh!t-büht#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#şrk:-şark#||#hcc-hacc#||#g:rb-garb#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#HCC#||#BRH!M#||#RBB#||#eTY#||#MLK#||#K:VL#||#RBB#||#HYY#||#MVT#||#K:VL#||#HYY#||#MVT#||#K:VL#||#BRH!M#||#eTY#||#ŞMS#||#ŞRK:#||#eTY#||#G:RB#||#BH!T#||#KFR#||#H!DY#||#K:VM#||#Z:LM#||#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#kfr-kafir#||#mlk-mülk#||#h!dy-ihda#||#hcc-hacc#||#bh!t-büht#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#şrk:-şark#||#hcc-hacc#||#g:rb-garb#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْي۪ وَاُم۪يتُۜ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). Büht ب ه تBH!T | İftira, isnad edilen yalan. Bir seyyarenin bir günlük hareketi.Aynı kökten:Bühat Büht Bühtan |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
garb Gurub غ ر بG:RB | Batı. Güneşin battığı taraf. / Gün batımı. / Sığır derisinden yapılan büyük kova. Sakaların su koydukları büyük tulum. / Atıldıktan sonra bulunmayan ok. / Yürügen at. / Kenar. // Batma, batış. Batıda görünmez olma. Gözden kaybolmak. Uzaklaşmak. Irak olmak.Çğl.GurubAynı kökten:Agreb Garabet garb Gurub Gurub Garib Garibe Garaib Gureba Garaibat Gârib Gurab Garbân Egribe Gırban Gurbet igrab İstigrab magrib mağrib Magarib Mugrib Mugterib Müstagreb Müstagrib Müstagribîn Mütegarrib Mütegarribîn Salatül mağrib Tagrib Tegarrüb |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
hayy ح ي يHYY | Nefes alıp vermeler, hareketler, dirilikler. Diri, canlı, sağ. Bir şeyi cem' ve ihraz eylemek.
El Hayy : Hayatın umumiyeti, hayat fiili. Çğl.AhyâAynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
mülk milk م ل كMLK | Mal. Yer. Bina. Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. İzzet, azamet, şevket. Bir şeyin dış yüzü. İnsanın sahip ve malik olduğu şey. Akıl sahiplerini tasarruf etmek. Çğl.EmlakAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
mevt م و تMVT | Dünya yaşantısının yüklediği görevlerden paydos olma hali.Aynı kökten:İmate memat Memut Men'a Men'at Menaî Menie Meniyye Mevat mevt meyyit Meyt mevta emvat muvat Müvat mümit Temavüt |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şems ش م سŞMS | GüneşÇğl.ŞümusAynı kökten:Müşemmes Müteşemmis şems Şümus şemsiye Teşemmüs Teşmis |
şark ش ر قŞRK: | Doğu. Güneşin doğduğu taraf. / Güneşin aydınlığı. / Yarmak. Parıldamak. / Duygu, düşünce ve fikirlerin doğuşu, aydınlığı / Manaların ve öz-duyumların, duygu merkezine doğması. Aynı kökten:işrak meşrık maşrık meşarık mişrak müsteşrik müşrik şark teşrik |
Diyanet Meali: Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2. BAKARA / 260 İbrahim,
"Rabbim!
Mevtayı nasıl hayy ediyorsun, bana göster" demişti.
Ona dedi ki: "İman etmiyor musun?"
"Bilakis!
Fakat, kalbimin itminan olması için" dedi.
Dedi ki:
"Kuşlardan dört tane ahz et ve ardından onları kendine suretle. Sonra onların cüz olarak bütün dağlara dağıt. Sonra onları davet et. Say ederek sana vereceklerdir.
Alim ol ki; muhakkak ki ALLAH, azizdir, hakimdir." İbrahim Kıssası.02Esma-ül Hüsna
K:VL
BRH!M
RBB
ReY
KYF
HYY
MVT
K:VL
eMN
K:VL
T:MN
K:LB
K:VL
eH:Z!
RBA:
T:YR
S:VR
CA:L
KLL
CBL
CZe
DA:V
eTY
SA:Y
A:LM
A:ZZ
HKM
.mid254.ss2.as260.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf43.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.02xEsma-ül Hüsnaxxsayıximanxxkissa.011x#da:v-davet#||#kll-külli#||#kyf-keyfe#||#rba:-erbaa#||#cbl-cebel#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#t:yr-tayr#||#a:zz-aziz#||#sa:y-say#||#hkm-hakim#||#eh:z!-ahz#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#s:vr-suret#||#t:mn-itminan#||#cze-cüz#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#K:VL#||#BRH!M#||#RBB#||#ReY#||#KYF#||#HYY#||#MVT#||#K:VL#||#eMN#||#K:VL#||#T:MN#||#K:LB#||#K:VL#||#eH:Z!#||#RBA:#||#T:YR#||#S:VR#||#CA:L#||#KLL#||#CBL#||#CZe#||#DA:V#||#eTY#||#SA:Y#||#A:LM#||#A:ZZ#||#HKM#||#da:v-davet#||#kll-külli#||#kyf-keyfe#||#rba:-erbaa#||#cbl-cebel#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#t:yr-tayr#||#a:zz-aziz#||#sa:y-say#||#hkm-hakim#||#eh:z!-ahz#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#s:vr-suret#||#t:mn-itminan#||#cze-cüz#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ca:l-xxoxx#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اَرِن۪ي كَيْفَ تُحْيِ الْمَوْتٰىۜ قَالَ اَوَلَمْ تُؤْمِنْۜ قَالَ بَلٰى وَلٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْب۪يۜ قَالَ فَخُذْ اَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ اِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلٰى كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْيًاۜ وَاعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟ Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
cebel ج ب لCBL | Dağ.Çğl.CibalAynı kökten:cebel Cibal Cebl Cibill Cibillât Cibillet Cibillî Ciblet Cüble |
Cüz ج ز اCZe | Kısım, parça. Bir şeyin bir parçası. Kitab forması. Küllün mukabili. Kur'ân-ı Kerim'in otuzda bir parçası. Kanaat. İktifâ eylemek. Düğümü sağlam yapmak. Bir şeyi pekiştirip muhkem kılmak. Kız evlâdı. ? bir bütünün küçük parçası, birim, ünite, kitap forması, fasikül |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
ahz ا خ ذeH:Z! | Ele geçirmek. Elde etmek. Alma. Tutma. Esir alma. Kabul etme. Zorla alma. / İşkence etme. // türetilen-çıkarsanan, kabul edilmiş / bir antlaşmayı kabul etmek / sarsılmış-etkilenmiş / ustalık kazanmak, yok etmek, cezbetmek, büyülemek. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
hayy ح ي يHYY | Nefes alıp vermeler, hareketler, dirilikler. Diri, canlı, sağ. Bir şeyi cem' ve ihraz eylemek.
El Hayy : Hayatın umumiyeti, hayat fiili. Çğl.AhyâAynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
keyfe ك ي فKYF | Nasıl? Sağlık, afiyet. Memnuniyet.Aynı kökten:keyf keyif keyfe keyfiyyet mükeyyif Mükeyyifât |
mevt م و تMVT | Dünya yaşantısının yüklediği görevlerden paydos olma hali.Aynı kökten:İmate memat Memut Men'a Men'at Menaî Menie Meniyye Mevat mevt meyyit Meyt mevta emvat muvat Müvat mümit Temavüt |
Erbaa Erbea ر ب عRBA: | Dört.Aynı kökten:Erbaa Erbea Erbain Erbia Merbaa murabbaa Rabi' Rabia Rabi'ul evvel Rabi'us sani rubai Rübaî |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Suret ص و رS:VR | Biçim, görünüş. Kılık. Tarz. Yol. Gidiş. Hal. Tasvir. Dıştan görünen şekil. Çare. Kıyamet günü İsrafil Aleyhisselâm'ın çalacağı boru. Boynuzdan yapılan av düdüğü.Çğl.SurÇğl.SuverAynı kökten:Musavver Musavvir Musavvire Mutasavver Mutasavvir Suret Sur Suver Surî Tasavvur Tasavvurat Tasvir Tasvirat Tesavir |
Sa'y س ع يSA:Y | Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. Hızlı yürüme. Cür'et etme. Ziyaret etme. Gammazlık yapma. Ist: Hac veya Umre'de Safâ ile Merve arasında usulüne göre yedi defa gelip gitmektir.Aynı kökten:Mes'a Mesâi Mesai Sa'y |
itminan ط م نT:MN | Emniyet içinde olmak. İnanmak. Mutlak olarak bilmek. Kararlılık.Aynı kökten:itminan mutmain Tamn Tatmin Tuma'nine |
Tayr Tayir ط ي رT:YR | Kuş. / Uçmak. / Çabuk yürümek. / Uğursuz saymak.Çğl.AtyârÇğl.TuyurAynı kökten:Atyer İstitare İtare Matare Mıktare Mutayere Müstetîr Tatayyur Tatyir Tayeran Tayrân Ta'yir Ta'yirât Tayr Tayir Atyâr Tuyur tayrure tayyar tair tayyare Tetayür Tıyere Tuyur |
Diyanet Meali: Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” |
2. BAKARA / 262 Mallarını ALLAH sebilinde infak eden, sonra infak ettikleri şeyleri minnete tabi kılmayan ve eza etmeyen kimseler… onların ecirleri Rabblerinin indindedir.
Onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. İnfak
NFK:
MVL
SBL
TBA:
NFK:
MNN
eZ!Y
eCR
A:ND
RBB
H:VF
HZN
.mid257.ss2.as262.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf43.sure.2.xxxİnfakxxinfakxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#h:vf-havf#||#mvl-mal#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#nfk:-infak#||#mnn-minnet#||#ez!y-eza#x#NFK:#||#MVL#||#SBL#||#TBA:#||#NFK:#||#MNN#||#eZ!Y#||#eCR#||#A:ND#||#RBB#||#H:VF#||#HZN#||#h:vf-havf#||#mvl-mal#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#nfk:-infak#||#mnn-minnet#||#ez!y-eza# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَٓا اَنْفَقُوا مَنًّا وَلَٓا اَذًۙى لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ Ellezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Ecir ا ج رeCR | Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.Aynı kökten:Ecir ecr ecir Ücur Acar Ücret İcar İcare İcarat İcaret İsticar Mucer Mucir Mücir Müste'cir |
eza ا ذ يeZ!Y | Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. / İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey. / Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. / Tetavül etmek. / Ticarette kaybetme, zarar etme. / Kibir ve gururunu bıraktırma. Aynı kökten:eza Eziyet İza Mu'zî Mu'ziyat Müezzi Müteezzi Mü'zi Te'ziye |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
Minnet م ن نMNN | İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. Birisine iyilik etmek. Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak.Aynı kökten:İmtinan İstimnan Memnun Memnunen Memnuniyyet Menn menne Mennan Mennane Menun Minnet Temenna |
mal م و لMVL | Tasarrufuna sahib olunan şey.Çğl.EmvalAynı kökten:İmale İstimale mal Emval Malî Maliye Temevvül Temvil |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
Diyanet Meali: Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. |
2. BAKARA / 274 Mallarını, gece ve gündüzde, sırr olarak veya aleniyen infak eden kimseler… artık onların ecirleri, Rabblerinin indindedir.
Onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. İnfak
NFK:
MVL
LYL
NH!R
SRR
A:LN
eCR
A:ND
RBB
H:VF
HZN
.mid271.ss2.as274.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf45.sure.2.xxxİnfakxxinfakxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#h:vf-havf#||#lyl-leyl#||#mvl-mal#||#nh!r-nehar#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#a:ln-aleni#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#srr-sırr#||#nfk:-infak#x#NFK:#||#MVL#||#LYL#||#NH!R#||#SRR#||#A:LN#||#eCR#||#A:ND#||#RBB#||#H:VF#||#HZN#||#h:vf-havf#||#lyl-leyl#||#mvl-mal#||#nh!r-nehar#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#a:ln-aleni#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#srr-sırr#||#nfk:-infak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Aleni ع ل نA:LN | Açık olarak, meydanda. Gizli olmayarak.Aynı kökten:Alen Alenen Aleni Aleniyye Aleniyyet Alîn İ'lan ilân İ'lanat İsti'lan İ'tilan Mu'lin Müteallin Taallün Ta'lin |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Ecir ا ج رeCR | Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.Aynı kökten:Ecir ecr ecir Ücur Acar Ücret İcar İcare İcarat İcaret İsticar Mucer Mucir Mücir Müste'cir |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
Leyl Leyle ل ي لLYL | Gece.Çğl.LeyalÇğl.LeyailAynı kökten:Leyl Leyle Leyal Leyail Leyla Leyle-nehara |
mal م و لMVL | Tasarrufuna sahib olunan şey.Çğl.EmvalAynı kökten:İmale İstimale mal Emval Malî Maliye Temevvül Temvil |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
nehar ن ه رNH!R | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. Gündüz. Toy kuşunun yavrusu.Çğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Sırr Sır س ر رSRR | Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey. Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife. İnsanın aklının ermediği şey. Allah'ın hikmeti.Çğl.SerairAynı kökten:İsrar Serire Serâir Sırr Sır Serair Meserret Mesarr Meserrat Mesrur Mesruriyet Sarr Serra Sirr Esrar Esirre Sürur Tesrir Tesrirât Serir Sürur Surre Surer |
Diyanet Meali: Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. |
2. BAKARA / 275 Riba yiyenler... sadece, şeytanın mess ederek habt ettiklerinin kıyam etmesi gibi ancak kıyam edebilirler.
Bu, onların,
"Muhakkak bey', ancak, riba mislidir" demelerindendir.
ALLAH bey'i helal kıldı ve ribayı haram kıldı.
Artık Rabbinden meviza alan kimse... ardından nehy ederse, artık selef olmuş olanlar kendisinedir... ve emri ALLAH'adır.
İda eden... artık işte onlar, nar ashabıdır ve orada ebedidirler. AhiretRibaŞeytan
eKL
RBV
K:VM
K:VM
H:BT:
ŞT:N
MSS
K:VL
BYA:
MS!L
RBV
HLL
BYA:
HRM
RBV
CYe
VA:Z:
RBB
NH!Y
SLF
eMR
A:VD
S:HB
NVR
H:LD
.mid272.ss2.as275.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf46.sure.2.xxxAhiretxRibaxŞeytanxxŞeytanxcehennemxxxxemirxxyasakxxxxharamxxhelalxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-kum#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#nh!y-nehy#||#mss-mess#||#a:vd-ida#||#ekl-ekl#||#h:ld-halid#||#rbv-riba#||#bya:-bey#||#hrm-haram#||#ms!l-misl#||#s:hb-sahib#||#h:bt:-habt#||#nvr-nar#||#hll-helal#||#va:z:-meviza#||#slf-selef#||#cye-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#eKL#||#RBV#||#K:VM#||#K:VM#||#H:BT:#||#ŞT:N#||#MSS#||#K:VL#||#BYA:#||#MS!L#||#RBV#||#HLL#||#BYA:#||#HRM#||#RBV#||#CYe#||#VA:Z:#||#RBB#||#NH!Y#||#SLF#||#eMR#||#A:VD#||#S:HB#||#NVR#||#H:LD#||#k:vm-kum#||#emr-emir#||#rbb-rabb#||#nh!y-nehy#||#mss-mess#||#a:vd-ida#||#ekl-ekl#||#h:ld-halid#||#rbv-riba#||#bya:-bey#||#hrm-haram#||#ms!l-misl#||#s:hb-sahib#||#h:bt:-habt#||#nvr-nar#||#hll-helal#||#va:z:-meviza#||#slf-selef#||#cye-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَّذ۪ينَ يَأْكُلُونَ الرِّبٰوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذ۪ي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُٓوا اِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبٰواۢ وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰواۜ فَمَنْ جَٓاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّه۪ فَانْتَهٰى فَلَهُ مَا سَلَفَۜ وَاَمْرُهُٓ اِلَى اللّٰهِۜ وَمَنْ عَادَ فَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). i'da ع و دA:VD | Dönmek, geri dönmek. Düşman etmek. Sıçratmak. Geri getirmek. Muavenet etmek, yardım etmek.Aynı kökten:Ad Kavmi Avd Eyd Avdet Avdetî İade Îd i'da İstiade Maad Meâd Muad Muavede Muavedet Muavid Muîd Müveddi Ta'yid Tuyur |
Bey' ب ي عBYA: | Satmak. Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.Çğl.Büyu'Aynı kökten:Bayi' Bey' Büyu' Bey' U Şirâ Beyya' Bia Biyâ biat Bey'at Biyaet Biyâât Mebi' Mubî' mübayaa Mübayaat Tebayü' |
ekl ا ك لeKL | Yemek yemeAynı kökten:Âkil Âkile Ekile ekl Ekul Me'kel Me'kul Teekkül Ükl Ükül Ükle Ükel |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
Habt خ ب طH:BT: | Şiddetli vurmak. Önünü görmeyerek körcesine basıp yürümek. Yanılmak, unutmak, hatâ etmek. Fesada vermek. Hiç umulmayan birisinden yardım istemek. Cin, şeytan çarpmak.Aynı kökten:Habt Tahabbut Tehabbüt |
Halid خ ل دH:LD | Sonsuz, ebedi. Daimi. Sürüp giden. Devam eden.Dşl.HalideÇğl.HalidatAynı kökten:Hald Halid Halide Halidat Huld Hulud Ihlad Muhalled Muhalledat Muhalledîn Muhalledûn Muhallid Muhled Mütehallid Tahallüd Tahlid |
Helal ح ل لHLL | Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. İhramdan çıkan hacı. Bir erkeğe nizami olarak nikahlı kadın. Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
haram ح ر مHRM | Helâl olmayan, İslâmiyetçe ve dince nehyedilen şeyler ve ameller. Allah'ın izin vermediği, men'ettiği şeyler. Helâlin zıddı olan şey.Çğl.HurmatÇğl.HuremâtÇğl.HurumâtAynı kökten:haram Hurmat Huremât Hurumât haram ay Eşhür-ül Hurum Harami harem Ahram Haremeyn Harîm Ahram Harîme Harm Hurum hürmet İhram Mahrem Mahreman Maharim Mahremiyyet Mahrum Mahrumiyyet Muharrem Muharremât Na-mahrem Taharrüm tahrim Tahrime |
misl misil م ث لMS!L | Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı. Aynısı kadar. Bire-bir. Çğl.EmselAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
mess م س سMSS | Yapışmak, değmek, dokunmak. Meydana gelmek.Aynı kökten:Emess Mass mess Misas Mümas Mümasse mütemass Temass temas |
nehy ن ه يNH!Y | Nehiy. Yasak etmek. Menetmek.Aynı kökten:münhi Münhiye Münhiyân münteha mütehani nahi nehy nevahi nihai nihayet |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
riba ر ب وRBV | Artmak. Çoğalmak. Kabarmak. Büyümek. Yükselmek. / Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye değiştirmek. / Faiz. Aşırı kazanç. Zarara ortak olmadan kara ortak olmak. Aynı kökten:İrba' riba Ribve Rubve Rabiye Revâbi Rubbe Rübye Rubâ |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
Self Selef س ل فSLF | Eskiden olan. / Evvelce bulunmuş olan. / Yerine geçilen. / Önde olmak, ileri geçmek. / Eski adam. Çğl.EslâfÇğl.SüllafAynı kökten:İslaf İstislaf Maselef Meslufe Selefiye Self Selef Eslâf Süllaf Sülfe Teslif |
Mev'iza Mev'ize و ع ظVA:Z: | Öğüt. Nasihat. Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek.Aynı kökten:Mev'iza Mev'ize Muvaaza Vaaz Va'z Vâiz Vu'az |
Diyanet Meali: Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. |
2. BAKARA / 277 Muhakkak;
• iman edenler
• ve salih ameller işleyenler
• ve salat ikame edenler
• ve zekat verenler…
onların ecirleri Rabblerinin indindedir.
Onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler.
eMN
A:ML
S:LH
K:VM
S:LV
eTY
ZKV
eCR
A:ND
RBB
H:VF
HZN
.mid274.ss2.as277.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf46.sure.2.xxxxxsalatxzekatximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-ikame-i salat#||#h:vf-havf#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#s:lh-salih amel#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#zkv-zekat#||#ety-xxoxx#x#eMN#||#A:ML#||#S:LH#||#K:VM#||#S:LV#||#eTY#||#ZKV#||#eCR#||#A:ND#||#RBB#||#H:VF#||#HZN#||#k:vm-ikame-i salat#||#h:vf-havf#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#s:lh-salih amel#||#hzn-hüzün#||#ecr-ecir#||#zkv-zekat#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Ecir ا ج رeCR | Ücretle çalışan, nefsini kiraya veren. Gündelikçi.Aynı kökten:Ecir ecr ecir Ücur Acar Ücret İcar İcare İcarat İcaret İsticar Mucer Mucir Mücir Müste'cir |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
salih amel ص ل حS:LH | Allah'ın emrini bizatihi duyarak, ve itaat ederek, emr-i bil maruf, nehy-i anil münker esası ile yapılan ameller. Aynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
Zekât ز ك وZKV | (Bir gayeye kesin olarak hedeflenerek, amacı ve davası dışında ki tüm duygu ve olumlardan) Temizlenme, arınma./ (Amaca dönük duygu ve olumları) Ziyade etme, artırma, artma. / Bir kimsenin, amacı, davası uğruna, aynı yolda beraber olduğu kardeşlerine, malik olduğu (mal, imkan, ilim, kabiliyet vs) herşeyden katkı sağlaması. / Nisab miktarı mala yada paraya sahib olan kimsenin, kırkta birini kurallara uygun olarak vermesi ve bu verilen. Çğl.ZekevatAynı kökten:Ezka Mütezekki Müzekka Müzekki Tezekki Tezkiye Zekâ Zekât Zekevat Zekâvet Zeki Zekiyy Zekiye Ezkiya |
Diyanet Meali: Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. |
2. BAKARA / 282 Ey iman edenler!
Birbirinize müsemma ecele kadar, belirlenmiş bir borç ile borçlandığınız zaman onu yazın.
• Aranızda bir katib onu adaletle yazsın.
• Katib, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, aynı şekilde yazsın.
• Üzerinde hakk bulunan o kimseye imlal ettirmesin.
• Rabbi olan ALLAH'a ittika etsin ve ondan bir şey bahs etmesin (eksiltmesin).
Eğer üzerinde hakk olan o kimse, sefih veya zayıf ise veya kendisi onu imlal ettirmeye istitaat edemez ise, artık veliysi onu adaletle imlal ettirmesin.
Erkeklerinizden iki şahidin şahid olmasını isteyin.
• Eğer iki erkek kimse olmuyorsa, o zaman, bir erkek kimse ve şahadetlerinden razı olacağınız iki kadını... İkisinden biri dalalete düşerse, o zaman, ikisinden birisi diğerine zikir ettirir.
• Şahidler davet edildikleri zaman kaçınmasınlar.
• Sagir veya kebir, vadesine kadar onu yazmaktan sem etmeyin.
Bu, ALLAH'ın indinde en kıst olandır ve şahadet için akvamdır ve rayb etmemeniz için ednadır.
Ancak aranızda devr etmeye hazır olan ticaret ise, o zaman, bunu yazmamanız size cünah değildir.
Bey' ettiğinizde şahid edinin.
Katib ve şahidler darr edilmesin.
• Eğer böyle yaparsanız, artık muhakkak o, sizin için füsuk olur.
ALLAH'a ittika edin. ALLAH size ilim veriyor.
ALLAH herşeye alimdir. Esma-ül Hüsna
eMN
DYN
DYN
eCL
SMV
KTB
KTB
BYN
KTB
A:DL
eBY
KTB
KTB
A:LM
KTB
MLL
HK:K:
VK:Y
RBB
BH:S
ŞYe
KVN
HK:K:
SFH!
D:A:F
T:VA:
MLV
MLL
VLY
A:DL
ŞH!D
ŞH!D
RCL
KVN
RCL
RCL
MRe
RD:V
ŞH!D
D:LL
eHD
Z!KR
eHD
eH:R
eBY
ŞH!D
DA:V
SeM
KTB
S:G:R
KBR
eCL
K:ST:
A:ND
K:VM
ŞH!D
DNV
RYB
KVN
TCR
DVR
BYN
LYS
CNH
KTB
ŞH!D
BYA:
D:RR
KTB
ŞH!D
FA:L
FSK:
VK:Y
A:LM
KLL
ŞYe
A:LM
.mid278.ss2.as282.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf47.sure.2.xxxEsma-ül Hüsnaxxsayıximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#da:v-duae#||#k:vm-kum#||#kvn-kane#||#lys-leyse#||#şye-şey#||#kll-külli#||#ktb-katib#||#dnv-edna#||#t:va:-istitaat#||#eh:r-uhra#||#eby-eby#||#ehd-ehad#||#smv-müsemma#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-ilim#||#rbb-rabb#||#ecl-ecel#||#mre-imree#||#hd:r-hazır#||#rcl-recül#||#d:rr-darr#||#hk:k:-hakk#||#byn-beyn#||#sfh!-sefih#||#tcr-ticaret#||#cnh-cünah#||#d:ll-dalalet#||#vly-veliy#||#vk:y-ittika#||#a:dl-adl#||#k:st:-kıst#||#fsk:-füsuk#||#şh!d-şahid#||#şh!d-şüheda#||#şh!d-şahadet#||#z!kr-zikir#||#dyn-din#||#kbr-kebir#||#bya:-bey#||#dvr-devr#||#mll-imlal#||#mlv-imla#||#s:g:r-sagir#||#ryb-rayb#||#rd:v-rıza#||#d:a:f-zayıf#||#sem-sem#||#bh:s-bahs#||#fa:l-xxoxx#x#eMN#||#DYN#||#DYN#||#eCL#||#SMV#||#KTB#||#KTB#||#BYN#||#KTB#||#A:DL#||#eBY#||#KTB#||#KTB#||#A:LM#||#KTB#||#MLL#||#HK:K:#||#VK:Y#||#RBB#||#BH:S#||#ŞYe#||#KVN#||#HK:K:#||#SFH!#||#D:A:F#||#T:VA:#||#MLV#||#MLL#||#VLY#||#A:DL#||#ŞH!D#||#ŞH!D#||#RCL#||#KVN#||#RCL#||#RCL#||#MRe#||#RD:V#||#ŞH!D#||#D:LL#||#eHD#||#Z!KR#||#eHD#||#eH:R#||#eBY#||#ŞH!D#||#DA:V#||#SeM#||#KTB#||#S:G:R#||#KBR#||#eCL#||#K:ST:#||#A:ND#||#K:VM#||#ŞH!D#||#DNV#||#RYB#||#KVN#||#TCR#||#DVR#||#BYN#||#LYS#||#CNH#||#KTB#||#ŞH!D#||#BYA:#||#D:RR#||#KTB#||#ŞH!D#||#FA:L#||#FSK:#||#VK:Y#||#A:LM#||#KLL#||#ŞYe#||#A:LM#||#da:v-duae#||#k:vm-kum#||#kvn-kane#||#lys-leyse#||#şye-şey#||#kll-külli#||#ktb-katib#||#dnv-edna#||#t:va:-istitaat#||#eh:r-uhra#||#eby-eby#||#ehd-ehad#||#smv-müsemma#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-ilim#||#rbb-rabb#||#ecl-ecel#||#mre-imree#||#hd:r-hazır#||#rcl-recül#||#d:rr-darr#||#hk:k:-hakk#||#byn-beyn#||#sfh!-sefih#||#tcr-ticaret#||#cnh-cünah#||#d:ll-dalalet#||#vly-veliy#||#vk:y-ittika#||#a:dl-adl#||#k:st:-kıst#||#fsk:-füsuk#||#şh!d-şahid#||#şh!d-şüheda#||#şh!d-şahadet#||#z!kr-zikir#||#dyn-din#||#kbr-kebir#||#bya:-bey#||#dvr-devr#||#mll-imlal#||#mlv-imla#||#s:g:r-sagir#||#ryb-rayb#||#rd:v-rıza#||#d:a:f-zayıf#||#sem-sem#||#bh:s-bahs#||#fa:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى فَاكْتُبُوهُۜ وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِۖ وَلَا يَأْبَ كَاتِبٌ اَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّٰهُ فَلْيَكْتُبْۚ وَلْيُمْلِلِ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُ وَلَا يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْـًٔاۜ فَاِنْ كَانَ الَّذ۪ي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَف۪يهًا اَوْ ضَع۪يفًا اَوْ لَا يَسْتَط۪يعُ اَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِۜ وَاسْتَشْهِدُوا شَه۪يدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْۚ فَاِنْ لَمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَاَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَٓاءِ اَنْ تَضِلَّ اِحْدٰيهُمَا فَتُذَكِّرَ اِحْدٰيهُمَا الْاُخْرٰىۜ وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَٓاءُ اِذَا مَا دُعُواۜ وَلَا تَسْـَٔمُٓوا اَنْ تَكْتُبُوهُ صَغ۪يرًا اَوْ كَب۪يرًا اِلٰٓى اَجَلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَاَدْنٰٓى اَلَّا تَرْتَابُٓوا اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُد۪يرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَلَّا تَكْتُبُوهَاۜ وَاَشْهِدُٓوا اِذَا تَبَايَعْتُمْۖ وَلَا يُضَٓارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَه۪يدٌۜ وَاِنْ تَفْعَلُوا فَاِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelih(ecelihî), zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîd(şehîdun), ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâh(vettekûllâhe), ve yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun). Adl ع د لA:DL | Hakkaniyet. Adâlet üzere oluş. Cevr ve zulüm etmeyip nefislerde ve akıllarda istikameti kaim ve mâlum olan emir ve hâleti icra etmek. Doğruluk. Her şeyi yerli yerince yapmak, beraber etmek.
El Adl : ALLAH'ın adalet fiili. ALLAH herşeyde adildir. Biz adaletsiz görürsek bu bizim bakışımızın yanlışlığındandır.Aynı kökten:adalet A'del Adil Udul Âdil Âdile Adl Adlî adliye Muadele Muadelat Muadelet Muadil Müteadil Ta'dil Ta'dilat Teadül Teâdülât |
ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Bahs ب خ سBH:S | Noksanlık. Azlık. Nâkıs. Az. Akarsu ile sulanmayıp yağmur suyu ile mahsül alınabilen tarla. Zulüm. İşkence. Uzaklık. Gümrük almak. Göz çıkarmak. |
Bey' ب ي عBYA: | Satmak. Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.Çğl.Büyu'Aynı kökten:Bayi' Bey' Büyu' Bey' U Şirâ Beyya' Bia Biyâ biat Bey'at Biyaet Biyâât Mebi' Mubî' mübayaa Mübayaat Tebayü' |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
cünah ج ن حCNH | Baskı uygulayarak meylettiren sıkıntı. Günah.Aynı kökten:Canih Caniha Caniha Cenah Ecniha Cenh Cinh cünah Cünh Cünha Cünuh İctinah Mücennah Müctenih |
zayıf ض ع فD:A:F | Zayıf. Aynı kökten:İstiz'af iz'af muza'af tezauf za'f zaaf zayıf zı'f |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Darr ض ر رD:RR | Zarar, ziyan.
Ed Darr : Sığınılacak nokta. sığınılan fiilidir. Sığınılacak her yer darr dır. Oturduğumuz yerde darrdır. rica etmek de darrdır.Aynı kökten:azarr Darr Izrar Idrar mazrur Mutazarrır Muzırrîn Muztar Müztar Muztarrîn Tadarr Tazarrur Tazrir zarar zarr Azrar Zaruret Zarurat |
Dua duae د ع وDA:V | Davet. / Birisini bir şeye sevk etmek. Çğl.Da'vatÇğl.Ed'iyeAynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
dünya د ن وDNV | Dünya (Denâet veya dünüvv. den) En yakın, en aşağı. Şimdiki âlemimiz. Dşl.EdnâAynı kökten:Daniye denaet Denavet Denes Ednas Deni' denî Deniyyat Denie dün Dünüvv dünya Ednâ dünyevî edna Ednanî madun Ma-dun |
Devr Devir د و رDVR | Nakil. Birisinin uhdesinden diğerinin uhdesine geçirmek. Bir şeyi sonuna kadar okuyup bitirmek. Geçmiş dersleri hatırlama. Bir şeyin çevresinde dolaşmak. Dönme. Seyahat. Bir memleketi dolaşmak. Bir şeyin kendi mihveri üzerinde dönmesi. Aktarma, bir şeyin bir kaptan veya bir yerden diğerine nakli. Bir şeyin diğerine teslimi. Bir bölük veya takım askerin teftiş veya emniyeti muhafaza için dolaşması. Bazı ehl-i tarikatın dönerek ettikleri zikir, sema. Müzikte, her ölçüye verilen isim olup, umumiyetle büyük ölçüler ve peşrevler için kullanılır. Tas: Dünyaya gelme (Nüzul), geldiği yere dönme hali (Uruc). Dairevî bir hareket. Bir şeyin diğer bir şey etrafında dönmesi. Dolaşmak. Müddet. Zaman. Çağ. Bir şeyi başkasına devretmek. Biri birisini icad etmek. Çğl.EdvârAynı kökten:Daire Dair Devair Dâr Diyar Diran Devr Devir Edvâr Devre Devrât Devriy Devriyye Devvar Devvare Deyr Edyâr Deyyar Düvar İdare İdareten İdarî İstidare İstidarî İzdiyar Medar Müdavere Müdevver Müdevvere Müdevveriyyet Müdevvir Mütedair Tedvir |
din د ي نDYN | Din; ALLAH ile halkettikleri arasında ki münasebetin düzeni, nizamıdır.Çğl.EdyanAynı kökten:Âdine din Edyan diyanet Ladinî mütedeyyin Deyn Düyun İdane İstidane Medîn Müstedîn Tedeyyün |
Ecel ا ج لeCL | Her mahlukun ve canlının Allah tarafından takdir edilen ölüm vakti. İleride olacağı şüphesiz olan.Çğl.AcalAynı kökten:Ecel Acal Eceliyyet Ecl Müeccel Müste'cel Te'cil |
uhra ا خ رeH:R | Sair, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra.Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Füsuk ف س قFSK: | Yalancılık. Doğruluk ve itatten ayrılmak. Sıdk u taatten huruc.Aynı kökten:Efsak Fâsık Feseka fısk Fisk Füsuk Mefsaka tefsik |
Hazır ح ض رHD:R | Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan. Müstaid olan.Çğl.HazirînÇğl.HuzzârAynı kökten:Hadaret Hazır Hazirîn Huzzâr Hazırûn Hazret Hızır huzur İhtizar İhtidar İhzar İhzarat İhzarî İstihzar Mâhazar Mahzar Mahazır Muhazara Muhazarât Muhdar Muhzar Muhtazar Muhzır Müstahzar Müstahzır Mütehazzır Tahazzur |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
kıst ق س طK:ST: | Pay. Hisse. Nasib. Kısım. Mizan. Rızık. Kısım kısım verilen bir hediyenin, borcun her defada verilen bir parçası. Tartı ve ölçüde doğruluk. Adalet etmek.Çğl.aksatAynı kökten:Aksat Iksat İksat Kasit Kasıtîn kıst aksat Kustar kıstâr Kustas Mukasat mukassat muksit Muksitîn taksit Tekasit |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
katib ك ت بKTB | Yazan, yazıcı, kitâbet eden. Katib. Usta yazıcı.Çğl.KetebeAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Leyse ل ي سLYS | Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)Aynı kökten:Elest Elleys Eys Hz. İlyas leys layese Leyse |
İmlal م ل لMLL | Usandırma veya usandırılma.Aynı kökten:Beynelmilel Millet Milel Millî Milliye Milliyet Mütemelli Mütemellil Temellül İmlal İstimlal Melal Melel Melîl melile Mell Melul Memlul Memlule Mümill Temellül Mella Melle |
İmla م ل وMLV | Doldurma, doldurulma. Yazı yazma. (Dikte) Bir dildeki kelime ve sözleri doğru yazma bilgisi. Müddeti mühlet vererek uzatma. Aynı kökten:İmla İstimla meliyy mella |
İmree İmreet م ر اMRe | Kadın. Hâtun. Avrat.Aynı kökten:İmree İmreet Mer' Müru' Mer'e Mer'et Mer'î Mer'iyye Mürüvvet |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
recül ر ج لRCL | Erkek, er kişi. Mevki sahibi kimse, devlet adamı. Yaya olan.Çğl.ricalAynı kökten:ircal İrtical İrticalen recale recül rical ricalen ricl ercül |
rıza ر ض وRD:V | Memnunluk, hoşluk, razı olmak. İstek, arzu. Kendi isteği.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
rayb reyb ر ي بRYB | Endişe içeren şüphe. / Korku, endişe, sui zan ve töhmet. // kafayı bulandırmak, musibet vermek, kötü kanaat yaratmak, yanlış suçlamada bulunmak.Çğl.RüyubAynı kökten:Murîb Murtab rayb reyb Rüyub |
Sagir Sagar ص غ رS:G:R | Küçük, ufak. Büluğa ermemiş çocuk. / Şeref ve itibar bakımından küçük olan. / Zelil edilmiş, alçaltılmış. / Küçük olmak. Zelillik, alçaklık, âdilik. / Küçük günah. Dşl.SagireÇğl.SagairAynı kökten:Asgar Asagir Isgar İstisgar Musaggar Musaggara Müstasgir Sagir Sagar Sagire Sagair Tasgir Tasgirât |
Se'met sem س ا مSeM | Kederli olmak. Melül olmak. Bıkmak, usanmak. |
Sefih س ف هSFH! | Zevk ve eğlenceye düşkün. Sefahete düşmüş. Malını düşünmeden harcayan. Akılsız.Çğl.SüfehaAynı kökten:Müteseffih Sefahet Sefeh Sefeh Sefih Süfeha Tesfih |
müsemma س م وSMV | İsimlendirilen, ad verilmiş olan, bir ismi olan. Muayyen zaman. Belirli vakit.Çğl.MüsemmeyatAynı kökten:adına isim esma esami İsma müsemma Müsemmeyat Mütesemmi sema semavat Semave semavi Semaviyyât Semiy Semiyye Semüvv sümüv Tesemmi |
İstitaat ط و عT:VA: | İtaat etmenin gereklerini yerine getirmek, bunu dilemek ve şartlarına uymak. Aynı kökten:İstitaat itaat muta' Mutatavvı' mutavi' muti taa taat Tatavvu' Tav' |
Ticaret ت ج رTCR | Alım-Satım.Aynı kökten:İtticar Mütacere Tacir Tüccar Tecr Ticaret Ticari Ticariyye |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
veli veliy و ل يVLY | Sahib, mâlik. Evliya. Dost Muin. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. Sıddık. Baba. Babanın babası, ced.
El Veli : ALLAH'ın inanmak fiilidir. İnsan, özünün inancı ile ALLAH'la birleşince veli oluyor. Çğl.EvliyaAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
şahadet Şehâdet ش ه دŞH!D | Şâhidlik. Bir şeyin doğruluğuna inanmak. Allah rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek. Din için muharebeden şehitlik. Şahid olunan şeyler. Yaşayarak tespit edilmesi ve şahid olunması imkanlı olanlar. Aynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
2. BAKARA / 283 Eğer siz sefer üzre iseniz ve bir katib bulamazsanız, o zaman, kabz olunmuş rehinler...
Eğer bazınız bazınıza (birbirinize) eminseniz, o zaman, itimat edilen kimse onun emanetini eda etsin ve Rabbi ALLAH'a ittika etsin.
Şahadeti ketm etmeyin. Onu ketm eden kimse... artık muhakkak onun kalbi asimdir.
ALLAH, amel ettiğiniz şeylere alimdir.
KVN
SFR
VCD
KTB
RH!N
K:BD:
eMN
BA:D:
BA:D:
eDY
eMN
eMN
VK:Y
RBB
KTM
ŞH!D
KTM
eS!M
K:LB
A:ML
A:LM
.mid279.ss2.as283.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf48.sure.2.xxxxximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#ktb-katib#||#ba:d:-bazı#||#emn-emanet#||#emn-emin#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#vcd-vecd#||#ktm-ketm#||#şh!d-şahadet#||#vk:y-ittika#||#sfr-sefer#||#es!m-asim#||#k:bd:-kabz#||#rh!n-rehin#||#edy-eda#||#kvn-xxoxx#x#KVN#||#SFR#||#VCD#||#KTB#||#RH!N#||#K:BD:#||#eMN#||#BA:D:#||#BA:D:#||#eDY#||#eMN#||#eMN#||#VK:Y#||#RBB#||#KTM#||#ŞH!D#||#KTM#||#eS!M#||#K:LB#||#A:ML#||#A:LM#||#ktb-katib#||#ba:d:-bazı#||#emn-emanet#||#emn-emin#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#a:ml-amel#||#vcd-vecd#||#ktm-ketm#||#şh!d-şahadet#||#vk:y-ittika#||#sfr-sefer#||#es!m-asim#||#k:bd:-kabz#||#rh!n-rehin#||#edy-eda#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِنْ كُنْتُمْ عَلٰى سَفَرٍ وَلَمْ تَجِدُوا كَاتِبًا فَرِهَانٌ مَقْبُوضَةٌۜ فَاِنْ اَمِنَ بَعْضُكُمْ بَعْضًا فَلْيُؤَدِّ الَّذِي اؤْتُمِنَ اَمَانَتَهُ وَلْيَتَّقِ اللّٰهَ رَبَّهُۜ وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَۜ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَاِنَّهُٓ اٰثِمٌ قَلْبُهُۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ عَل۪يمٌ۟ Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
amel ع م لA:ML | İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme. Bir bilginin iş olarak tatbiki. Kar, iş işleme. Çğl.AmeliyyatÇğl.A'malAynı kökten:amel Ameliyyat A'mal Âmil amele amile Avâmil İsti'mal Ma'mul mamul muamele Muâmelât Muamil Taammül |
Ba'z Bazı ب ع ضBA:D: | Bir şeyin bir kısmı. Bir parça. Bâzısı. Biraz. Diğer. Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
Edâ' ا د يeDY | Yerine getirmek. / Ödemek. Borcunu vermek. / Vazifesini yapmak. / Tarz. Üslub. / Şive. |
emanet ا م نeMN | Eminlik. İstikamet üzere bulunmak. Birisine koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için bırakma. Emniyet edilip inanılan şey. Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. Osmanlılar Devrinde bazı devlet dairelerine verilen isim. Şehr emâneti, Rusumat emâneti gibi...Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
emin ا م نeMN | Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan. Korkusuz. Kendisinden korkulmayan. Kendine inanılan. İtimat edilen. İnanan, güvenen. Çok iyi bilen, şüphe etmeyen.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Esim Asim ا ث مeS!M | Günahkar, günah işlemiş, cürümlü, suçlu, yalancı kişi.Aynı kökten:Esam İsam Esim Asim İsam ism Asam Measim Me'sem Me'seme Te'sim |
Kabz ق ب ضK:BD: | Tutmak. Ele almak. Kavramak. Almak. Tahsil etmek. Teslim almak. Amelde zorluk çekmek. Kuşun süratle uçması. Mülk. Aynı kökten:Kabız Kabz Kabza Kabzımal kabz-ı mal Kubza kabza Kubzât Makbız Makbuz Makbuzat Mukabbız Munkabız Münkabız Mütekabbız Takabbuz Takabbuzât Takabuz Takbiz |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
katib ك ت بKTB | Yazan, yazıcı, kitâbet eden. Katib. Usta yazıcı.Çğl.KetebeAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Ketm ك ت مKTM | Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.Aynı kökten:Ektem İktam İktiman İktitam İstiktam Kâtim Ketm Ketum Kitman Mektum Mektume Mektumat Mükâteme Tektim |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rehin Rehn ر ه نRH!N | Bir şeyin yerine teminat olarak tutulmuş olan şey, rehin edilmiş. / Mevkuf ve mahpus kılmak. / Bir yere yerleşmek, kurulmuş veya sabit olmak Dşl.RehineÇğl.RühunÇğl.RehainAynı kökten:İrhan İrtihan İstirhan Merhun Mürahene Mürtehen Mürtehin Müsterhin Rahin Rehin Rehn Rehine Rühun Rehain Terahün Terhin Merehan Rehan Rihân |
Sefer س ف رSFR | Yolculuk. Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali. Def'a, kerre. Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek.Çğl.EsfarAynı kökten:İnsifar İsfar Müsfir Sifr Esfar Müsaferet Müsafir Misafir Müsafirîn Safir Sefir Süffar Sefaret Sefer Esfar Seferî Sifar Süfre Süfür Tesfir |
vecd و ج دVCD | Bulma, karşılaşma. Mevcud olma durumu. Aşk, muhabbet. Kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk hali. Yüksek heyecan. İştiyakın galebesi.Çğl.MevacidAynı kökten:Mevacid mevcud Mevcudat Mevcudîn Mevcudiyet Mütevacid Müteveccid Tevacüd Teveccüd vacid Vacide vecd Mevacid Vicdan vücud |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
şahadet Şehâdet ش ه دŞH!D | Şâhidlik. Bir şeyin doğruluğuna inanmak. Allah rızâsı yolunda hayatını fedâ etmek. Din için muharebeden şehitlik. Şahid olunan şeyler. Yaşayarak tespit edilmesi ve şahid olunması imkanlı olanlar. Aynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. |
2. BAKARA / 285 Rasul ve mü'minler, Rabbinden inzal olan şeye iman etti. Hepsi,
• ALLAH'a
• ve meleklerine
• ve kitablarına
• ve Rasullerine iman ettiler.
"Rasullerinden hiç biri arasında fark görmeyiz."
Dediler ki:
"İşittik ve itaat ettik. Gufran ol bize Rabbimiz! Masir sanadır." AmenerRasuluDua
eMN
RSL
NZL
RBB
eMN
KLL
eMN
MLK
KTB
RSL
FRK:
BYN
eHD
RSL
K:VL
SMA:
T:VA:
G:FR
RBB
S:YR
.mid282.ss2.as285.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf48.sure.2.xxxAmenerRasuluxDuaxxrasulximanxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#kll-külli#||#ktb-kitab#||#sma:-semi#||#t:va:-itaat#||#ehd-ehad#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#byn-beyn#||#nzl-inzal#||#rsl-rasul#||#g:fr-gufran#||#s:yr-masir#||#mlk-melek#||#frk:-fark#||#k:vl-xxoxx#x#eMN#||#RSL#||#NZL#||#RBB#||#eMN#||#KLL#||#eMN#||#MLK#||#KTB#||#RSL#||#FRK:#||#BYN#||#eHD#||#RSL#||#K:VL#||#SMA:#||#T:VA:#||#G:FR#||#RBB#||#S:YR#||#kll-külli#||#ktb-kitab#||#sma:-semi#||#t:va:-itaat#||#ehd-ehad#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#byn-beyn#||#nzl-inzal#||#rsl-rasul#||#g:fr-gufran#||#s:yr-masir#||#mlk-melek#||#frk:-fark#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru). beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fark ف ر قFRK: | Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme. Ayırma vasfı, alameti. Bölüm. / Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer.Çğl.fürukAynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
gufran غ ف رG:FR | Cenab-ı Hakk'ın günahları affedip örtmesi, rahmeti.Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
melek Meleke م ل كMLK | Yetenek, kabiliyet, tasarruf etme gücü. / Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Meleke. / Madde ile mananın kesiştiği yer. / İnsan duyuları tarafından algılanamayan, nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk. / Güzel huylu ve güzel olan kimse. / "ülûk" mastarından "elçi, sefir" anlamı olduğu da iddia edilmiştir. Çğl.MelekâtÇğl.MelaikeAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
Masîr ص ي رS:YR | Sürüp giden. Karargâh. Suyun aktığı yer. Rücu etmek, dönüp gitmek. Dönüp varılacak yer.Çğl.MasâyiAynı kökten:Masîr Masâyi Sare Sayruret Sayr |
semi' س م عSMA: | İşitme. İşiten, duyan.
Es Semi : İşitme fiili. HERŞEYİ İŞİTENAynı kökten:Esma' Hz. İsmail İsma' İstima' Misma' Mesami' Müstemian Sami' Samia Samiîn Samiûn Samit Samite Sem' Sema' semi' Sima' Tesamu' Tesmi' Tesmiât |
itaat ط و عT:VA: | Alınan emre uymak. Söz dinlemek. / Boyun eğmek. / Amirin meşru emirlerini dinleyip ona göre hareket etmek. / (meşruiyet ve isteklilik içerir)Aynı kökten:İstitaat itaat muta' Mutatavvı' mutavi' muti taa taat Tatavvu' Tav' |
Diyanet Meali: Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” |
2. BAKARA / 286 ALLAH, nefsi, sadece, vüs'a olduğuna mükellef eder.
Kesb ettiği şeyler kendisi içindir. İktisab ettiği şeyler de kendisinedir.
"Rabbimiz!
Eğer unutursak veya hata yaparsak, bizi ahz etme!
Rabbimiz!
Öncemizden olanlar üzre hamil ettiğin gibi bizim üzerimize ısr hamil etme!
Rabbimiz!
Bizim kendisine tavk edemeyeceğimiz şeyi bize hamil etme.
Bizi afv et.
Bize gafur ol.
Bize rahmet et.
SEN bizim mevlamızsın.
Kafirlerin kavmine karşı bize nasr et." AmenerRasuluDua
KLF
NFS
VSA:
KSB
KSB
RBB
eH:Z!
NSY
H:T:e
RBB
HML
eS:R
HML
K:BL
RBB
HML
T:VK:
A:FV
G:FR
RHM
VLY
NS:R
K:VM
KFR
.mid283.ss2.as286.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf48.sure.2.xxxAmenerRasuluxDuaxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-kavim#||#k:bl-kabl#||#h:t:e-hata#||#hml-haml#||#nsy-nisyan#||#rbb-rabb#||#rhm-erham#||#nfs-nefs#||#ksb-iktisab#||#ksb-kesb#||#kfr-kafir#||#eh:z!-ahz#||#vly-mevla#||#g:fr-gafur#||#ns:r-nasr#||#vsa:-vüs#||#t:vk:-tavk#||#klf-mükellef#||#es:r-ısr#||#a:fv-afv#x#KLF#||#NFS#||#VSA:#||#KSB#||#KSB#||#RBB#||#eH:Z!#||#NSY#||#H:T:e#||#RBB#||#HML#||#eS:R#||#HML#||#K:BL#||#RBB#||#HML#||#T:VK:#||#A:FV#||#G:FR#||#RHM#||#VLY#||#NS:R#||#K:VM#||#KFR#||#k:vm-kavim#||#k:bl-kabl#||#h:t:e-hata#||#hml-haml#||#nsy-nisyan#||#rbb-rabb#||#rhm-erham#||#nfs-nefs#||#ksb-iktisab#||#ksb-kesb#||#kfr-kafir#||#eh:z!-ahz#||#vly-mevla#||#g:fr-gafur#||#ns:r-nasr#||#vsa:-vüs#||#t:vk:-tavk#||#klf-mükellef#||#es:r-ısr#||#a:fv-afv# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne). afv ع ف وA:FV | Bağışlamak. Kusur ve günâhı affetmek. Ayakla basılmadık yer. Malın iyisi, helâli ve fazlası. Terketmek. Mahvetmek.Aynı kökten:Afî Afüvv Afuv afv Muaf Muafat Muafiyyet Müsta'fi |
ahz ا خ ذeH:Z! | Ele geçirmek. Elde etmek. Alma. Tutma. Esir alma. Kabul etme. Zorla alma. / İşkence etme. // türetilen-çıkarsanan, kabul edilmiş / bir antlaşmayı kabul etmek / sarsılmış-etkilenmiş / ustalık kazanmak, yok etmek, cezbetmek, büyülemek. Aynı kökten:ahiz Âhize Âhiz ahz huz ittihaz Me'haz muaheze Muahezat muahiz Sehl-ül Me'haz |
Isr ا ص رeS:R | Ahd. Sözleşme. Yemin. Kulakta küpe deliği. Şiddetli ahkâm ve teklifler. Altındakini yerinde tutan ağırlık, bağ. |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Hata Hatîe خ ط اH:T:e | Yanlışlık. Yanılma. Suç. Günah.Çğl.HataiyyatÇğl.HatayaAynı kökten:Hata Hatîe Hataiyyat Hataya Hatîe Ihta' Muhtî Mütehatti Tahtie Tehatu' |
Haml ح م لHML | Yük. Sırtına yük alıp getirmek. Ağır şey. Eşya, ağırlık. Kadının karnındaki çocuk. İsnad. Yüklenme. Çğl.AhmalÇğl.HumulAynı kökten:Hâmil Hâmile Haml Ahmal Humul Hamle Hammal Hamul İhtimal Mahamil Muhtemel Müstahmil tahmil Tahmilât |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Mükellef ك ل فKLF | Bir şeyi yapmağa mecbur olan. Vazifeli. Muvazzaf. Bir şeyi ödemeğe mecbur olan. Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan. (Bak: Teklif)Çğl.MükellefînAynı kökten:Kalafat Kalfa Külfet Mukallef Mükellef Mükellefîn Mükellefiyet Mükellif Mütekellif Mütekellifîn Tekellüf Tekellüfât Teklif Teklifât Tekâlif xoxox |
İktisab ك س بKSB | Bir şeyi, amel dışında bir bedel ödeyerek yada hiç bedel ödemeden elde etmek, kazanmak. / Karşılığını kesb ettiklerinden ödeyerek elde etmek. Çğl.İktisabatAynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
nasr ن ص رNS:R | Yardım. Yenme. Zafer. Başarı. Yağmurun her yeri sulaması.Aynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
Nisyan ن س يNSY | Unutmak, hatırdan çıkarmak.Aynı kökten:İnsa Mensî Mensiyye Mensiyat Mensiyet Mensiyy Münasat Nasi Nesi' Nesy Ensa Nesyen Mensiyyen Nisyan Tenasi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Erham ر ح مRHM | En rahim, en merhametli, en çok şefkatli.Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Tavk ط و قT:VK: | Takat, güç. Tasma, gerdanlık. Tasma.Çğl.AtvakÇğl.EtvakAynı kökten:Mutavvak Tâka Tâkat Tavk Atvak Etvak Ataka Taakat Tevak xoxox |
mevla و ل يVLY | Sahib. Efendi. Köleyi âzad eden. Şanlı. Şerefli. Mâlik. Yardımcı, muavenet eden. Dost ve komşu. Azâd olan.Çğl.MevalîAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Vüs' Vüs'at و س عVSA: | Genişlik. Bolluk. Fırsat. Boş meydan. Kuvvet, güç, takat. Varlık, zenginlik. Fls: Bir şeyin boşlukta doldurduğu yer.Aynı kökten:Hz. Elyasa Musi' Müttesi' Tevessü' Tevessüât Vâsi' Vasia Vesi' Vesia vesia Vüs' Vüs'at |
Diyanet Meali: Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” |
3. ALİ İMRAN / 7 Muhkem ayetlerin olduğu kitabı sana inzal eden O'dur.
Onlar ana kitabtır. Diğerleri de müteşabihtir.
Kalblerinde zeyg olanlar, fitne ibtiga etmek ve tevilini ibtiga etmek üzere, onun müteşabih olanlarına, kendilerini tabi ederler.
Onun te'viline, ancak, ALLAH alimdir.
İlimde rasih olanlar derler ki:
"Biz ona iman ettik. Hepsi Rabbimizin indindendir."
Lübb sahiblerinden başkası tezekkür edemez.
NZL
KTB
eYY
HKM
eMM
KTB
eH:R
ŞBH!
K:LB
ZYG:
TBA:
ŞBH!
BG:Y
FTN
BG:Y
eVL
A:LM
eVL
RSH:
A:LM
K:VL
eMN
KLL
A:ND
RBB
Z!KR
eVL
LBB
.mid290.ss3.as7.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf49.sure.3.xxxxximanxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#evl-uli#||#evl-tevil#||#kll-külli#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#eh:r-uhra#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#zyg:-zeyg#||#rsh:-rasih#||#z!kr-tezekkür#||#lbb-lübb#||#nzl-inzal#||#ftn-fitne#||#hkm-muhkem#||#şbh!-müteşabih#||#emm-ümm#||#bg:y-ibtiga#||#k:vl-xxoxx#x#NZL#||#KTB#||#eYY#||#HKM#||#eMM#||#KTB#||#eH:R#||#ŞBH!#||#K:LB#||#ZYG:#||#TBA:#||#ŞBH!#||#BG:Y#||#FTN#||#BG:Y#||#eVL#||#A:LM#||#eVL#||#RSH:#||#A:LM#||#K:VL#||#eMN#||#KLL#||#A:ND#||#RBB#||#Z!KR#||#eVL#||#LBB#||#evl-uli#||#evl-tevil#||#kll-külli#||#ktb-kitab#||#eyy-ayet#||#eh:r-uhra#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#zyg:-zeyg#||#rsh:-rasih#||#z!kr-tezekkür#||#lbb-lübb#||#nzl-inzal#||#ftn-fitne#||#hkm-muhkem#||#şbh!-müteşabih#||#emm-ümm#||#bg:y-ibtiga#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
uhra ا خ رeH:R | Sair, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra.Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
ümm ümmü ا م مeMM | Ana, anne, vâlide. Nine. Asıl, esas. Başlıca olan şey.Çğl.ÜmmehatAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Te'vil Evl ا و لeVL | Zâhiren yakın mâna ve delil nakletmek sebebiyle başka mâna vermek. Bir nesneye redd ve irca' etmek. Döndürmek. Bazı müfessirlere göre; Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir. Bazılarına göre; "evvel" lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca' eylemektir. Bazılarına göre de; hükümet ve siyaset mânasına olan "iyalet"den alınmıştır ki, te'vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir.Çğl.Te'vilâtAynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
Uli ا و لeVL | Sâhib. Ehil.Aynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
fitne ف ت نFTN | Akıl ve kalbi saptıracak şey. Muharebe. Azdırma. Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. Küfr. Delilik. Potada altın ve gümüşü eritmek. İmtihan ve tecrübe etmek. Çğl.fitenAynı kökten:fatin fettan fitne fiten iftitan meftun Müfettin teftin |
muhkem ح ك مHKM | Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. İçinde hüküm bulunan ve manası açık olanlar. İhtimalli olmayan söz.Çğl.MuhkematAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
Küllî ك ل لKLL | Külle mensub. Cüz'iyat ve ferdlerden meydana gelmiş olan. Umumi, bütün. Çok, ziyade, fazla. Aynı kökten:İklil Kell Külul küll Küllî külliyat Külliyet külliye Külliyet Külliyen Mükellel |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
lübb ل ب بLBB | Akıl. Sağduyu. İç. Öz. Her şeyin iyisi, hülâsası. Öz, halis. Gerdan.Çğl.ElbabÇğl.LübubAynı kökten:Lebb Lebbe Lebeb Elbâb Lebbeyk lübb Elbab Lübub |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rasih ر س خRSH: | Temeli kuvvetli, sağlam. Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan. İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan. Dşl.RasihaÇğl.RâsihînÇğl.RâsihûnAynı kökten:İrsah Rasih Rasiha Râsihîn Râsihûn Resh Rüsuh Rüsuhiyet |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
tezekkür ذ ك رZ!KR | Unuttuktan sonra hatıra getirmek. Zikretmek. Bir şeyi ders gibi tekrar ile ezbere almak. Birkaç kişi toplanıp iş üzerine görüşmek.Çğl.TezekkürâtAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Zeyg ز ي غZYG: | Şübhe. Doğruluktan ayrılma. Bir tarafa meyletme. Yanılma. Kamaşma. |
Müteşabih ش ب هŞBH! | Birbirine benzeyenler. Fık: Mânası açık olmayan âyet ve hadis. Kur'an-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade.Dşl.MüteşabiheÇğl.MüteşabihâtAynı kökten:Eşbeh İştibah Müşabehe Müşabehet Müşabih Müşebbeh Müşebbehe Müşebbih Müştebeh Müştebih Müteşabih Müteşabihe Müteşabihât Müteşebbih Müteşebbihîn Şabih Şebah Eşbâh Şebahet Şebeh Şibih Şebih Şibh Eşbah Şübhe Şübeh Şübühât Teşabüh Teşbih Teşbihât Teşebbüh |
Diyanet Meali: O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. |
3. ALİ İMRAN / 8 Rabbimiz!
Bizi hidayete erdirdiğinden sonra kalblerimizi zeyg etme!
Bize, SEN'in VARLIĞINDAN rahmet vehb eyle.
Muhakkak ki SEN, vehhabsın. DuaEsma-ül Hüsna
RBB
ZYG:
K:LB
BA:D
H!DY
VH!B
LDN
RHM
VH!B
.mid291.ss3.as8.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf49.sure.3.xxxDuaxEsma-ül Hüsnax#ba:d-bad#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#ldn-ledun#||#h!dy-hidayet#||#zyg:-zeyg#||#vh!b-vehb#x#RBB#||#ZYG:#||#K:LB#||#BA:D#||#H!DY#||#VH!B#||#LDN#||#RHM#||#VH!B#||#ba:d-bad#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#ldn-ledun#||#h!dy-hidayet#||#zyg:-zeyg#||#vh!b-vehb# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
leda ledun ل د نLDN | Vücud. Varlık. Zata ilişkin olan. / Beraber, birlikte, huzurunda. Yakın. İçiçe. / Sırasında, esnasında, birlikte. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
vehb و ه بVH!B | Hibe. Bağış. Vergi. Karşılıksız vermek.Aynı kökten:heb Hibe Mevhibe mevhub Mevâhib vehb vehbi vehhab vahhab vehub |
Zeyg ز ي غZYG: | Şübhe. Doğruluktan ayrılma. Bir tarafa meyletme. Yanılma. Kamaşma. |
Diyanet Meali: (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” |
3. ALİ İMRAN / 9 Rabbimiz!
Muhakkak ki SEN, hakkında rayb olmayan yevm için nasa camisin.
Muhakkak ki ALLAH, vaad ettiğinden hilaf etmez. Dua
RBB
CMA:
NVS
YVM
RYB
H:LF
VA:D
.mid292.ss3.as9.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf49.sure.3.xxxDuaxxyevmxx#nvs-nas#||#h:lf-hilaf#||#yvm-yevm#||#rbb-rabb#||#cma:-cami#||#va:d-vaad#||#ryb-rayb#x#RBB#||#CMA:#||#NVS#||#YVM#||#RYB#||#H:LF#||#VA:D#||#nvs-nas#||#h:lf-hilaf#||#yvm-yevm#||#rbb-rabb#||#cma:-cami#||#va:d-vaad#||#ryb-rayb# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde). cami ج م عCMA: | Toplanma yeri. İslam ibadet yeri. Cem' edici, toplayıcı, içine alan. Cem' etmiş, toplamış bulunan.
El Cami : Cem edici fiili.Çğl.Cevâmi'Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
Hilaf خ ل فH:LF | Ters, karşı, zıd. Karşı koymak. Muhalefet etmek.Aynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rayb reyb ر ي بRYB | Endişe içeren şüphe. / Korku, endişe, sui zan ve töhmet. // kafayı bulandırmak, musibet vermek, kötü kanaat yaratmak, yanlış suçlamada bulunmak.Çğl.RüyubAynı kökten:Murîb Murtab rayb reyb Rüyub |
Va'd vaad و ع دVA:D | Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapac |
|