ALLAH’U EKBER
ALLAH ekberdir, en kebir olandır!
ALLAH öyle bir kebirdir ki; geride ALLAH’tan başka hiçbir şey kalmaz.
Bildiğimiz bilmediğimiz, gördüğümüz görmediğimiz, idrak edebildiğimiz edemediğimiz, keşf edilmiş edilmemiş velhasıl her ne varsa, hep beraber ALLAH’ın kibriyasındadır. Hiç birisi ALLAH’tan ayrı değildir.
Beşerin kendisinden ayrı bir ALLAH var olduğunu zannetmesi, hatadır. ALLAH’tan ayrı bir “BEN” yoktur; “BEN”den ayrı da ALLAH yoktur. ALLAH gökte, şurda burda falan değildir. Her yerdedir!
EŞHEDU EN LA İLAHE İLL ALLAH
Şahit olun!… ALLAH’tan başka ilah yoktur!
Şahitlik, bir olayın, bir mefhumun, bir durumun bizzat içinde olmakla, bil-fiil yaşamakla olur! Öğretilenle, haber verilenle, rivayet edilenle, hayal edilenle, sanılan-zannedilenle şahitlik olmaz.
Şahit olmadığı halde, şahitlik iddiasında olana “yalancı şahit” denir. Suçtur! Atarlar içeriye maazallah.
Güven duyulan şey; “ilah”tır.
Bir zorlukla karşılaşıldığı anda, o zorluğu aşmak için akla gelen ilk çözüm yöntemi; “ilah”tır.
Amaç edinilen gayede umut bağlanılan; “ilah”tır.
Sade bir anda, aklı meşgul eden; “ilah”tır.
Değer verilen, zevk duyulan, umut bağlanan, güven duyulan her şey; “ilah”tır!
ALLAH’tan başka neye güvenilse yıkılır! Neye umut bağlansa, yarım/eksik kalınır! Değer verilen şeyden zarar görülür!
ALLAH dışında aklı meşgul eden her şey, İnsan olanın İnsanlık vasfını yıkar, yerle bir eder!
EŞHEDU ENNE MUHAMMEDEN RASULULLAH
Şahit olun!… Muhammed ALLAH’ın Rasulüdür!
Burada anılan Muhammed, makamdır, hizmet noktasıdır, herkesin kendisinde olandır. Beşer olan Hz. Muhammed değildir. (Öyle olsa tenvin almazdı!)
Rasul; taşıyıcı, taşıyan demektir.
ALLAH Rasulü, ALLAH’ın emir ve talimatlarını taşıyan demektir. Emri, İnsana ulaştırandır. En küçük, en önemsiz fiillerin bile emri, kişiye ALLAH’tan Rasul vasıtası ile gelir. Müslüman olanın Rasulü; “Muhammed’dir, kendi varlığında ki Muhammed noktası, Muhammed makamıdır.
Muhammed; hamd edilmiş olan demektir.
Kişi HAMD ederek, HAMD halini yaşayarak Muhammed noktasını bulur. Muhammed noktasını bulamayan beşerin Rasulü, doğal olarak Muhammed olamadığı gibi, o beşer “ümmet-i Muhammed’den de olmaz!
HAYYA ALA-S SALAT(H)
Salat üzre HAYY OLUN, HAYATLANIN!
Hayat; ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam, tekvin sıfatlarını da içine alarak; ALLAH’ın, mahlukuna isbatı olmakla birlikte; Mahlukun ALLAH’ı keşfetmesine ve O’na ulaşmasına yol/vesiledir. Hayy olmanın izharı nefes alıp vermektir, bireyden tezahürüne “can” denilir. (bir çok yerde ruh ile karıştırılır.)
Salat; her ne kadar “namaz” ifadesi ile üzeri örtülmeye çalışılsa da, ALLAH’ın düzenini, kainata hakim kılmayı sağlayan uygulamalar dizgesidir. ALLAH’ın emrine amadeliktir. Özel ritüelleri olmakla birlikte, genel anlamda yaşam şeklidir. Yaşam şekli olmakla, “din”in temelidir.
HAYYA ALA-L FELAH
Felah üzre HAYY OLUN, HAYATLANIN!
Felah; sıkışan, gerilim içinde olan bir şeyin, bir yarılma, bir açılma sonucu ulaştığı rahatlama demektir. Ancak felah kavramında, ulaşılan rahatlama ve saadet ve selamet, kesintisiz süreklilik arz eder. Geçici yada ara ara süren bir şey değildir.
Tohumun, toprağın içinde yarılarak filiz vermesi gibi, nihayetinde bir eser meydana geldiği gibi aynı zamanda bir muhabbetin neticesidir.
ALLAH’U EKBER
ALLAH ekberdir, en kebir olandır!
ALLAH öyle bir kebirdir ki; geride ALLAH’tan başka hiçbir şey kalmaz.
Bildiğimiz bilmediğimiz, gördüğümüz görmediğimiz, idrak edebildiğimiz edemediğimiz, keşf edilmiş edilmemiş velhasıl her ne varsa, hep beraber ALLAH’ın kibriyasındadır. Hiç birisi ALLAH’tan ayrı değildir.
Beşerin kendisinden ayrı bir ALLAH var olduğunu zannetmesi, hatadır. ALLAH’tan ayrı bir “BEN” yoktur; “BEN”den ayrı da ALLAH yoktur. ALLAH gökte, şurda burda falan değildir. Her yerdedir!
LA İLAHE İLL ALLAH
ALLAH’tan başka ilah yoktur!
Ezan-ı Muhammedi Hakkında…
Ezan; ilan etmek, duyurmak demektir.
Bu maksatla yüksekçe bir yerden ve ahalinin duyabileceği kadar yüksek avaz ile okunur.
Ezan; tümüyle emir kipindedir!
Ezan; kainat var olduğundan beri sürekli olarak okunmuştur ve okunacaktır. Ezan, sadece İnsan ve beşere değil, tüm mahlukat için okunmaktadır.
Ezan; duyan için, içinde bulunduğu karanlıkta, istikamet alacağı tarafı gösteren “nur”dur. Her mahluk (hayvanat ve cemadat, dağlar taşlar bile), emir kipinde okunan ezanı huşu içinde dinler, kabul kipinde tekrar eder.
Ezan; hem beşere, salatın vaktini haber vermekle, beşerin verimini düzenler; hem de ilan edildiği mahalde, arzın ve semanın verimini ve bu verimin bereketini tanzim eder. Ayrıca da her vakit okunan ezanın ayrı ayrı hususi görev/sonuçları da mevcuttur.
Günümüzde Sabah ve İkindi ezanları vaktinde okunmadığı için, bu vakitlerde düzene konulan yaşantı unsurlarında, beşer açısından aksaklıklar yaşanmaktadır. (İkindi, torağın ve insana ait maddi manevi vücudun düzenini; Sabah ise; maddi manevi bereketin ve bollaşmanın düzenini temin etmektedir.)
Ezan; ilahi adet üzere, günde beş vakit okunmakla birlikte, zulmet anında da okunur.
Günümüzde, Ezan-ı Muhammedi’nin okunmasında, ilan edilmesinde, hem lafzı bakımında hem usulü bakımından, hem de vakti bakımından açık ve net bir takım sabotaj girişimleri görülmektedir. Bu girişimlerin, hem planlayanlar için hem de maruz kalanlar için ALLAH’tan bir İMTİHAN olduğu AÇIKTIR!
Rabbim bu sınavımızda bizleri hidayete ulaştırır in-şae-ALLAH…