İçeriğe geç
duruvizyon e-dergi

“Peygamber” İfadesinin Tehlikesi!

Rasul… taşıyan, taşıyıcı demektir.

Bu kelime ile aynı kökten olan… İrsal; göndermek, yollamak, İrsaliye; yol gönderi belgesi, Mürsel; irsal olunmuş, gönderilmiş, yollanmış, Mürselin; (Mürsel kelimesinin çoğulu olarak) gönderilenler, yollananlar ve Risale; irsal edilen anlamlarındadır.

Nebi yeni haber getiren, bilinmeyen bir şeyi açıklayan, detaylarıyla izah eden ve haber veren demektir.

Nebe’; haber, Enbiya ise Nebiler demektir. Nübüvvet ise; önceden bilinmeyen haberleri bilinir hale getirerek İnsanlığın faydasına sunmaktır.

571 yılında beşeriyete tenezzül eden, 632 yılında gömlek değiştiren Hz. Muhammed (SAV) efendimiz, Şahs-ı Beşeriyesiyle “Hatem-ül Enbiyadır”. Yani Nebilerin… yani yeni haberler getirenlerin en sonuncusudur.

Çünkü, Allah’ın Dini, İslam ile artık ikmal olmuştur. Artık yeni bir haber, yeni bir din yeni bir yaşam şekli hasıl olmayacaktır.

Rasulullah Efendimiz bunu ayrıca Veda Hutbesinde de beyan etmişlerdir.

Veda Hutbesi

Nübüvvet görevi Hz. Muhammed (sav) Efendimizin şahs-ı beşerisine aittir.

Risalet görevi ise efendimiz hazretlerinin şahs-ı manevisindedir. Bu maneviyat… kendisine ümmet olanlar ile birlikte hale sürmektedir ve sürecektir.

PEYGAMBER İFADESİ

Öyle ilginç bir oyun kurulmuştur ki!…

ALLAH Resulü için, “peygamber” rütbesi türetilmiş ve Risaleti ile Nübüvveti beraberce bu tek kelimeye hapsedilmiştir.

Üstelik bu kavramın üzerine, bir de “Son Peygamber” kilidi vurularak, hem Risaletinhem de Nübüvvetin sonlandığı zannı, bir algı operasyonu olarak İslam Mensuplarına kabule zorlanmıştır.

Oysa, ‘peygamber’ ifadesi Arapça dilinde olmadığı gibi (ki farsçadır), kültürümüze de sonradan ve özellikle katıştırılmıştır.

Asr-ı Saadet döneminde hiçbir şekilde kullanılmamıştır. Kur’an-ı Kerim’de de geçmez.

Bu ifadeyi dilimize ve algılarımıza yerleştirenlerin bariz olarak iki büyük hedefi olmuştur ve maalesef bu hedeflere ulaşmışlardır.

  • Birincisi;

Son Peygamber ifadesi ile… hitam bulan sadece Nübüvvet olduğu halde, Risaletin de son bulduğuna İslam Ümmetini inandırmaya kalkışmışlardır.

  • İkincisi ise;

Nübüvvetin Hz Muhammed(SAV)’ın Şahs-ı Beşeri’sinde, Risaletin ise Şahs-ı Manevi’sinde bulunmasına karşın, her iki yetki ve görevin de efendimizin Şahs-ı Beşeri’sinde olduğuna İslam Ümmetini inanmaya zorlamışlardır.

Böylece İslam’ın temel şartı olan Şahadet’te geçen “şahitlik ederim ki; Muhammed Allah Rasulüdür” ifadesindeki Muhammed kavramını Efendimizin Şahs-ı Beşeri ile kısıtlamışlardır.

Öyle ki; Ümmeti, Kelime-i Şahadet’i ifade ederken, Muhammed ifadesine ‘Hz. Muhammed (sav)’ yazacak/söyleyecek noktaya kadar getirmişlerdir.
(Oysa, orjinal ifadede Muhammed kelimesi tenvinlidir, “Muhammeden” şeklindedir. Hz. Muhammed kast edilmiş olsaydı tenvin alamazdı!)

14 asır önce bu dünyadan ebediyete göçmüş olan Hz. Muhammed (sav)’e şahitliğin imkansızlığından hareketle, İslam’ı yaşanamaz hale getirmeye kalkışmışlardır.

Hz. Muhammed (sav) söylemi, efendimizin Şahs-ı Beşerisi ile Nübüvvetini ifade eder.

“Hazret” ifadesi, beşer kişiler için kullanılır. Maneviyat belirten ifadelerde “Hazret” kullanmak… maneviyatı beşeriyete düşüreceğinden sakıncalıdır!

Şahs-ı Manevisi Muhammed olarak yalın haliyle ifade edilir. Risaletini temsil eder ve her İnsan olanın kendi derinliğinde, her insanın kendi öz yapısında mevcuttur.

Tecrübe etmesi bedavadır.

Yani İslam’ın en temel şartı ile… en temelden oynanmış ve maalesef bugün itibari ile de başarılı olmuşlardır.

Selamlar…