TÜRKLERDE TAKVİM
Türk takvimlerinin ortak özelliği, orta kuşak coğrafyasına uygun olmasıdır. Türk takvimi, Türk’ün içinde yaşadığı tabiatın içinden çıkmıştır. Türk’ün yaşadığı orta iklim kuşağı dört mevsime imkân verir. Dolayısıyla Türk takvimi, güneşe dayalı ve güneş yılı esaslıdır.
Hemen herkesin bildiği mevsimlik takvim, Türk hayatında etkili olmuş, binlerce yıl kullanılmıştır. Bunun yanında komşularının takvimleri de kullanılmıştır.
Türk takviminin hem insandaki hem de tarih içindeki görünüşü, günümüzdeki izleriyle de uygunluk göstermektedir. Bu takvim, Kazak, Özbek, Tatar, Kırgız, Türkmen, Başkurt, Altaylı vb. Türk toplumları tarafından kullanılmış ve hala kullanılmaktadır.
- 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ: Türklerin kullandığı en eski takvimdir. Güneş yılını esas alır. Bu takvimde her yıl bir hayvan adıyla anılır.
- CELALİ TAKVİM: Büyük Selçuklular zamanında Melikşah tarafından hazırlatılan bu takvim güneş yılına göre hazırlanmıştı.
- HİCRİ TAKVİMİ: Ay yılını esas alır. Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği 622 yılını başlangıç alır.
- RUMİ TAKVİM: Osmanlı devletinde resmi ve mali işlerde kullanılmak üzere 19. yüzyıl başlarından itibaren yürürlüğe giren takvimdir. Güneş Yılını esas alır.
- MİLADİ TAKVİMİ: 1926′dan itibaren kullandığımız takvimdir. Güneş yılını esas alır. Temeli Eski Mısırlılar’a dayanır. Batıya sonradan aktarılmıştır.
ONİKİ HAYVANLI TAKVİM
Hayvanların Türk hayatında önemli bir yeri olduğu açık ve kesindir. Nitekim Türklüğün en eski zümrelerinden olan Kırgızlarda ay isimlerinde dahi hayvan isimleri etkilidir. Türkler, takvimlerinde her seneye bir hayvan adı vermişlerdi.
Her seneye bir hayvan adı verilmesinin kökeni tartışmalıdır. Bilinen devirlerde bu tür takvim Türk hayatının içine tam olarak girmiş olmakla birlikte, Çinlilerde de erken zamanlardan beri böylesine bir takvim olduğu bilinmektedir.
Oniki Hayvanlı Türk takviminde, sıçan ile başlayan yıllar şöyledir;
Sıçan,
Sığır,
Pars,
Tavşan,
Balık,
Ejder (Yılan),
At,
Koy(un),
Biçin (Maymun),
Tavuk,
İt (köpek),
Domuz.
Bu türden, her yıla bir hayvan adı verilen zamanlama günümüzde Doğu Asya’da kullanılmakta olup, ayrıca iç Asya Türkleri arasında da canlı olarak yaşamaktadır. Afganistan’da yaşayan Türkmenler ve öteki Türk boylarında da canlı olarak yaşıyordu. Geçmiş bin yıllarda da bu tarihlendirme etkili olarak kullanılmıştır.
Osmanlılar da bu takvimi, XVI.yy.’a kadar resmen kullanmaktadırlar. Fatih S. Mehmed, Otlukbeli Zaferi Fetihnâmesinde, hicri tarih yanında bu tarihi de vermiştir.
2021 yılı Sığır yıldır.
Her 12 yıla, bir “müçel” denilmektedir. Türk yaşantısında, insan hayatının ortalama 60 yıl, yani beş müçel olduğu kabul edilmiştir.
ANADOLU TÜRKLERİ’NİN KULLANDIĞI HAVA TAKVİMİ
Osmanlı döneminde imparatorluk sınırlarına farklı coğrafyaların katılması ile bir dönem Hicri Takvim ve Rumi Takvim de kullanılmakla beraber, aynı anda Oniki Hayvanlı Türk takvimi de kullanılmıştır.
Türk tarihinde, ayların adlarında, hem sıralama hem de mevsimlik bölünüş kullanılmıştır.
Meselâ Göktürklerde, XIX.yy. sonlarında Uygur Türklerinin kullandığı, sıralama esaslı isimler kullanılmıştır. Buna karşılık dört mevsime bağlı adlandırma da etkin olmuştur.
Kaşgarlı, Nevruz’dan itibaren Ayların sıralandığı belirtmekte, fakat bu tür ay adlarını vermemektedir. Bununla birlikte hem Timur, hem de Osmanlılarda bu türlü tarihlendirme vardır.
Timur, XIV.yy sonlarında kazdırdığı Karsakpay yazıtında böyle bir tarihlendirme kullanmıştır.
XV.yy sonlarına ait bir eserde, böylesine adlandırmanın tam olarak esası bulunmaktadır. Bunda Eylül’ün Güzün ilk ayı olduğu belirtilip, sonrakiler de sırasıyla verilmektedir.
Kim ana Süryani Eylül ad kodu / Güzün İlk ayı duyur Türk dili…
Mevsimlere göre ayların adlanması, Türkiye sahasında, özellikle ülkenin doğu kesimlerinde (Tunceli ve Kars yöresinde) XIX. ve XX. yüzyılda da yaşamıştır.
Burada belirteceğimiz en önemli husus ünlü Osmanlı Bilim adamı ve Tarihçisi Kemal Paşaoğlu’ndaki bir kayıt olup, burada “Orta kış ayının onuncu günü” tarihiyle, hicri tarih de vermekte ve bunlar birbirini tutmaktadır.
22 Aralık’ta başlayan ilk kış ayını takiben, 21 Ocakta Orta Kış ayı başlamakta olup, bunun onuncu günü ile de 31 Ocak tarihine ulaşırız. Nitekim verilen hicrî tarihin çevrilmesi ile 2 Şubat tarihi bulunmaktadır. Hicri Tarihlerin gerçek zaman ile 1-2 günlük farkları her zaman görülebilmektedir.
Bu kayıt, mevsimlere bağlı takvim gerçeğinin, Osmanlı âleminde de var olduğunu gösteriyor. Böyle Türk takviminin bu gerçeğinin, Osmanlılarda da yaşayarak âdeta, doğudan batıya Türk hayatının bütününde var olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Türk halkı, kayıtlara hemen hiç geçmese de yılbaşı olarak şimdiki Mart ayını kutlamakta idi.
XIX.yy başlarında bir İngiliz seyyahı, o zaman Türk idaresinde olan Atina’da, Türklerin Mart ayında, yeni yılın gelişini kutlamakta olduğunu yazmıştır. Bu küçük kayıtlar, Batı Türklüğünde de yeni yılın bahar ile birlikte girdiğini açıkça gösterir.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Türkiye’de Miladi Takvimi İlk olarak Osmanlı devletinde İttihat ve Terakki partisi zamanında Takvim-i Garbi ismiyle 1917’de yürürlüğe konan Roma takvimi, Cumhuriyetin kurulmasıyla gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları sırasında resmen kabul edilmiştir.
26 Aralık 1925 tarih ve 698 sayılı “Takvimde Tarih Mebdeinin Tebdili” hakkındaki kanunla, Hicri 1342 Ocak ayının ilk günü 1 Ocak 1926 olarak değiştirilmiş ve bu tarihten itibaren yeni takvim yürürlüğe girmiştir.
T.B.M.M. tutanaklarında kanun şu şekilde resmilik kazanmıştır:
Kanun No: 698. Kabul tarihi: 26.12.1925.
Madde 1. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde resmi devlet takviminde tarih başlangıcı olarak uluslararası takvim (milâdî Gregorien) başlangıç kabul edilmiştir.
Madde 2. 1341 senesi Kânûn-i evvelinin otuz birinci gününü takip eden gün, 1926 senesi Kânûn-i sânîsinin birinci günüdür.
Madde 3. Hicrî Kamerî takvim öteden beri olduğu üzere özel hallerde kullanılır. Hicrî Kamerî ayların başlangıcını rasathane resmen tesbit eder.
Madde 4. İşbu kanun neşri tarihinde muteberdir.
Madde 5. İşbu kanunun ahkâmını icraya İcra Vekilleri Hey’eti memurdur (T.B.M.M. Kanunlar Dergisi, c.1 V, Atatürk İnkılâbı, Kültür Bak. Yay. Ankara 1984, s. 497).
ARAPLARDA TAKVİM
Arapların yaşadığı coğrafyada mevsim değişimleri ile zaman ayırımı pek mümkün olmadığından güneşe dayalı takvim kullanımından mahrum kalmışlardır. Bu bölgede yaşayanlar, ayın evrelerine göre zamanı bölümlemişlerdir.
İslam öncesi Arap yaşayışında düzenli ve bilinçli bir takvim kabulü yoktu. Araplarda her önemli olay, bir takvim başlangıcı olarak kullanılırdı. Hicret olayından önce en son takvim başlangıcı olarak kabul edilen olay Fil Vakasıdır.
HİCRİ TAKVİM
Hicri Takvim, Allah Rasulü Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç olarak kabul eden takvim sistemdir.
HİCRİ-ŞEMSİ TAKVİM
Hz. Muhammed’in Kuba köyüne gelişi olan, 8 Rebiülevvel / 20 Eylül 622 Pazartesi tarihini ilk gün ve başlangıç kabul eden ve güneş yılını esas alan takvim sistemidir.
HİCRİ-KAMERİ TAKVİM
Hicretin 17nci yılında, Hz. Ömer zamanında, genişleyen devlet yapısının yönetimin kolaylaştırmak için, yeni bir takvim kullanılması kararı alınmıştır.
Hicretin olduğu senenin Muharrem ayının ilk günü, takvimin ilk günü ve başlangıç kabul edilmiştir. Ay yılını esas alır. Kısaca Hicri Takvim olarak isimlendirilen bu sistemin başladığı gün, miladi olarak, 16 Temmuz 622 tarihidir.
RUMİ TAKVİM
Osmanlı Devletinde Hicri 1205 (1790) yılından itibaren malî işleri tanzim etmek için Rumi Takvim kullanılmasına başlandı.
13 Mart 1840’ta, Osmanlı Devleti’nde kullanılmaya başlanan Rumi Takvim, Miladi 622 (Hicret) senesini başlangıç alır. Yıl Mart ayı ile başlar. Güneş yılını esas alır.
Rumî takvim, Cevdet Paşa başkanlığında kurulan komisyon tarafından, 1871’de hicret esas alınarak yeniden şekillendirilmiştir.
Başlangıç tarihi, Miladi 23 Eylül 622 olarak alınmıştır. Aylar Şemsî olarak hesaplandığı için Hicrî-Kamerî tarihe göre her otuz üç yılda bir yıl geri kalmaktadır.
Bu takvim Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar yürürlükte kalmıştır.
ROMA TAKVİMİ – MİLADÎ TAKVİM
- Milâdi takvimin ilk şekli olan Jülyen takvimi, MÖ 46 yılında Roma’nın kuruluşunun 708. yıldönümünde, İskenderiye’de yaşayan astronomi bilgini Sosigenes’in tavsiyesi üzerine Roma İmparatoru Julies Cesar tarafından yapılmıştır.
- İsa’nın doğumunu tarih başlangıcı ve dünyanın güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı yıl olarak kabul eden takvimdir.
- Bir yıl, 365 gün 6 saat alınmak suretiyle, kalan 6 saatlik fark her dört yılda bir 24 saate çevrilmiştir. Bu tür yıllara da “fazlalık yıl” veya “artık yıl” ismi verilmiştir.
- Artık yıllarda aylar 6 ay 30, 6 ay 31 gün çekecek şekilde düzenlenmiştir. Artık olmayan yıllarda ise yılın son ayı olan Şubat’tan 1 gün çıkarılmıştır. O dönemde yılbaşı mart olduğundan, şubat ayının artık yıllarda 30, diğer yıllarda ise 29 güne çekilmesine sebep olmuştur.
- Takvim düzenlemesini yapan Julies Cesar’ın ismi Temmuz ayına verilmiştir (July).
- Sezar’ın öldürülmesinden sonra takvim düzenlemesi düzgün uygulanamadı.
- MÖ 8. yılda Augustus, düzenli yürümeyen uygulamayı tekrar yoluna koydu. Augustustıpkı Jül Sezar gibi takvimde değişiklik yaptığı için o zamanlar sextilis olan ayın adını değiştirip kendi ismi olan Augustus’u vermiştir.
- Fakat ismi Sezar’dan gelen temmuz ayının 31, ağustos ayının ise 30 çekmesinden dolayı şubat ayından 1 gün alınıp ağustos ayına eklenmiştir. Böylece şubat ayı artık yıllarda 29, diğer yıllarda 28 güne düşmüştür.
- Yine bu takvim çerçevesinde 325 yılında takvimin başlıca kurallarını belirleyen İznik Konsülü, Güneş Çevriminin esas alınarak mevsimlerin güneş çevrimine yerleştirilmesine karar vermiştir.
- Dört yılda bir gün eklemekle takvim yine kesin bir şekilde düzeltilmiş olmuyor, bu hesaplamaya göre arada yine 1000 yılda 7,5 günlük bir fark kalıyordu. Bir yılda 0,007784 yıllık fark, başlangıçta önemsiz gibi görünüyorsa da zaman geçtikçe fazlalaşacağından, yanlışlıkların ortaya çıkmasına sebep olabilirdi.
- İznik Konsülünün toplanmasından, 1582 yılına kadar ki fark olan 1257 yılda bu farkın on güne ulaştığı anlaşılmış, o günkü takvim gününe on gün eklenmiştir.
- Gerçekten de, bu takvimin,1500 yıl kullanıldıktan sonra, güneş yılından 10 gün geri kaldığı anlaşılmıştır. Tarih, 21 Mart olması gerekirken eldeki takvimde 11 Mart görünmekteydi.
- Papa XIII. Gregorius’un 1582 yılında Jülyen takviminde görülen düzensizliğin giderilmesi amacıyla yaptığı çalışmalar sonunda toplanan Ruhâni meclis, her dört yüz yılda üç artık yılın atılarak bu farkın giderilmesini sağladı.
- Buna göre dört yüzün katları olan yıllarda artık yıl 400’e bölünme kuralı getirildi. 1600, 2000, 2400 yılları artık yıl olacak, örneğin 1900 senesi 400’e bölünmediği için artık yıl olmayacaktı. Bu da Gregorius takvimi reformunun son özelliğini meydana getirir.
- Böylece Roma’da 4 Ekim 1582 Perşembe gününü doğrudan doğruya 15 Ekim Cuma gününe bağlama kararı alınmıştır. Bu sayede hafta içinde günlerin sırası da değişmemiş oluyordu.
- İşte bu değişme ve toplantıyı (İznik Konsülü) düzenleyen Papanın ismine atfen, bu takvime Gregorien (milâdî) Takvimi denir.
- Gregorien Takvimi Fransa’da 1582 yılında kabul edilerek, 9 Aralık 1582’den hemen 20 Aralığa geçilmiştir. İngiltere 1752 yılının 3 Eylül günü kabul ettiği bu takvimle doğrudan 14 Eylül gününe geçmiştir.
- Gregorien takviminde yılbaşının 1 Ocak tarihi olarak kabul edilmesi 1752 yılında gerçekleşti. O tarihe kadar 24 Aralık ile 1 Ocak arasında ki günlere “çift yıl” adı verilmekteydi.