İçeriğe geç
Home » DuruVizyon Blog » ALLAH’a İnanmak ve El-Lah’a Tapınmak

ALLAH’a İnanmak ve El-Lah’a Tapınmak

ALLAH'a İnanmak ve El-Lah'a Tapınmak

Ur’dan Taif’e

Hz. İbrahim, diğer putları parçaladıktan sonra balyozunu, orada bulunan en büyük putun üzerine bırakmıştı. “Bu putları kim kırdı” diye soranlara da o putu göstermişti. Oysa onlar, onun diğer putları kıramayacağını çok iyi biliyorlardı.

Hz. İbrahim’in balyozu üzerine bıraktığı, oradaki en büyük puta LAT diyorlardı. Bu put, “tanrılık” iddiasındaki Nemrut’u simgelemek üzere Babil’de inşa edilmişti ve daha sonraki zamanlarda Mezopotamya’dan, son Nebi’nin ortaya çıkacağı Arap yarımadasındaki Taif şehrine taşındı. LAT, bölgenin en büyük ve sözde kudretli görülen putu; Taif ise bu put sayesinde Arap yarımadasındaki en büyük put evinin bulunduğu şehir oldu.

Eski Alışkanlıklar

İslam öncesi cahiliye döneminde, birçok bölgelerde olduğu gibi Ortadoğu’nun ve dahi Arap yarımadasının tamamında putlara tapmak inancı yaygındı. O dönemin putları, şimdiki gibi servet, şehvet, şöhret, nüfuz, mevki şeklinde kavramsal değil, maddesel görsellerden oluşuyordu. Taş, ağaç, pişmiş çamur gibi materyallerden oyularak ya da işlenerek yapılırdı. Her hanede, bir put köşesi olurdu. Bunlar küçük putlardı. Bunların biraz büyükleri, her bölgede inşa edilmiş olan küp şeklindeki yapılarda veya açık alanlarda toplanırdı. Putları muhafaza etmek için kullanılan küp şeklindeki yapılara “kabe” denirdi.

Mekke’deki “kabe”de yüzlerce put vardı. Bu putlardan yapı olarak biraz daha büyük olan ve daha kuvvetli olduklarına inanılan 3 tanesi kabe içinde 3 yüksek sütunun üzerine konulmuştu.

Bölgeye getirilmesinin ardından LAT’ın ismi, Arap dilinin kuralları gereği putlar müennes kabul edildiği için LAH olarak okunmaktaydı. Onun büyüklüğüne ve sözde azametine ithafen belirlilik takısı ile El-Lah olarak anılmaya başlandı.

Taif’e Tebliğ

Hz. Allah Rasulü (sav), nubuvvetin 10.ncu yılında, Taif şehrine bizzat tebliğe gitmiştir. Buranın halkının ikna edilmesini, bu puttan ötürü önemli görmekteydi. Ne var ki, yaptığı görüşmelerde Taif halkı ikna olmadı. Allah Rasulü’nü de şehirden taşlayarak kovdular. Bu olay sırasında Allah Rasulü’nün kanını da akıttılar.

İşte bunu yapanlar, o sırada “El-LAH-u EKBER” diyerek o putu kebirliyorlardı.

Allah İsm-i Celali

“Allah” ismi celali; bütün duygularımızın, düşüncelerimizin, bütün “varlık”ların ilk şartı olan derin ve bir tek gizli duygunun, görünen ve görünmeyen varlıkların birleştikleri noktanın; hiçbir engel olmaksızın, doğrudan doğruya gösterdiği, yüce Allah’ın zatına delalet eden, yalnızca O’na ait olan özel bir isimdir.

Bu yüce isim, lisan açısından da adının sahibi gibi, bir ezeliyet perdesi içindedir. Başlangıçtan itibaren özel bir isim olarak kullanılmıştır. Allah’ın zatı, bütün isimler ve vasıflardan önce bulunduğu gibi; “ALLAH” ismi de öyledir.

  • Allah ismi; ilâhlık vasfından değil, ilâhlık ve mabudiyet vasfı, O’ndan alınmıştır.
  • Allah, ibadet edilen zat olduğu için Allah değildir! O, Allah olduğu için O’na ibadet edilir.
  • O’nun “Allah”lığı, tapılmaya ve kulluk edilmeye layık olması, kendiliğindendir.
  • Mahlukat, Allah’ı mabud olarak ister tanısın ister tanımasın, O bizzat mabuddur. O’na her şey, hatta O’nu inkar edenler bile, O’na abd olmak zorundadırlar.
  • “Allah” yüce ismi ile Allah’tan başka hiçbir ilâh, hiçbir varlık anılmamıştır.

Neden Allah’ı Tanrılaştırmak İstiyor, bu El-Lahçılar?

İlah, “tanrı” demektir. Hak etmediği halde, kendisine sanal bir güç, bir kudret izafe edilen varlıklara verilen isimdir. Cins isimdir. Dişiline ilahe/ tanrıça, çoğuluna alihe/tanrılar denilir.

LAH putunun ismi de bölgenin sözde en azametli gücü olduğu zannedildiğinden ilah anlamında da kullanılmaktaydı. Her iki sözcük de belirlilik takısı aldıklarında El-LAH şekline dönüşürler. EL takısı almadıkları sürece cins isimdirler. Her iki kelimenin de çoğulu “alihe”dir.

Allah ismi celalinin, aslında, gramer yapısı olarak El-Lah şeklinde olduğu iddia edenler çıkmıştır. Eğer böyle olsaydı, gramer kurallarına göre “Ya Allah” denilemez, “Ya eyyuhAllah” demek icap ederdi.


Burada asıl niyet, ALLAH ismi celali yerine bir put adı olan LAH’ın isminin zikredilmesini ve kebirlenmesini temin etmektir. Aslında o putun ne ya da kim olduğunun bir önemi yoktur. Önemli olan Allah isminden, Allah duygusundan, bütün insanları uzak tutmaktır.

Sorgulamayan cahilleri inandırabildikleri kadar inandırmışlardır.

Camilerimizde arkasında durduğumuz bazı imamlar bile El-Lah putunu kebirleyerek namaz ikame etmektedir.

BU BASİT BİR SÖYLEM HATASI DEĞİLDİR!

Kim olursak olalım, ağzından çıkan ses, maddelerin hareketine ve dünyanın dengelerine tesir edebilen bir güce sahiptir. Hele ki salat ikame ederken getirilen tekbirler, bilhassa iftidah tekbiri, bütün evreni şekillendiren, aynı zamanda da İslam’ı güçlendiren enerji salınımlarıdır!

“Allah’u ekber” sesinin İslam mensublarından salınımlanması ile ortaya çıkacak enerji, güç ve düzen… el-Lah sesi ile olumsuzlanmakta, ortadan kaldırılmakta ve hatta ters yönde birtakım sonuçların vuku bulmasına neden olmaktadır.

Sonuçları ise açıkça meydandadır! Arife tarif gerekmez!


Savaş Meydanlarında, ölümüne vatan savunması yapan Mehmetçik, taarruz halinde “Allah Allah Allah” nidaları sada ederken, düşünmemektedir… özünden, içinden gelen haykırışı ortaya koymaktadır.

En dara düştüğümüz anda, içimizden gelen, ağzımızdan çıkıveren haykırış “ALLAH”tır, el-Lah değildir!

“El-Lah”çılara sorulmalıdır!

Hangi deprem, hangi kaza sırasında “el-lah” diye haykırdınız?

Herkes cevabını kendisine versin!


Yazı Özeti

ALLAH'a İnanmak ve El-Lah'a Tapınmak... Burada asıl niyet, ALLAH ismi celali yerine bir put adının isminin zikredilmesini temin etmektir.

“ALLAH’a İnanmak ve El-Lah’a Tapınmak” hakkında 4 yorum

  1. Geri bildirim: Kur'an ve Kelam-ı Kadim - DuruVizyon

  2. Geri bildirim: Milletin ve Ummetin 3 Beka Sorunu - DuruVizyon

  3. Geri bildirim: Ezan-ı Muhammedî - DuruVizyon

  4. Geri bildirim: Allah'ın Sıfatları - DuruVizyon

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir