Bütün fiiller Allah’ındır. Beşer, amellerinden sorumludur. Bu noktada “fiil” ile “amel” arasındaki farkı incelememiz gerekir.
Fiil ve Amel Ayrımı
Amel, bilgisine sahip olunan bir işin olağan şekilde uygulamaya geçirilmesidir. Bu işi yapana “amil” (çoğulu “amele”) denir; Türkçemizdeki karşılığı “işçi”dir. Amel eyleminde üretim söz konusudur; sonucunda ortaya bir ürün çıkar. Ortaya çıkan bu sonuca “mamul” denir.
Fiil, bir eylemde müessirin tesiridir. Fiili yerine getirene “fail” denir. Fiil, özden duyumlardan ya da dıştan tesirlerden kaynaklanan bir emir altında ortaya konulan eylemdir.
Amel, bilgiye ve/veya tecrübeye dayalı rutin, olağan bir davranıştır. Bilhassa tasarlanmasına gerek yoktur.
Fiil, buyruk altında yerine getirilir, bir kasıt üzere işlenir. Bu buyruk, hariçten gelen bir talimat olabileceği gibi kişinin kendisinden kaynaklanan bir arzu veya amaçlanan bir irade de olabilir.
Fiiller Allah’ındır. Fiile dair tüm buyruklar Allah’tan gelir. Gövdenin her türlü hareketi, eylemi Akıl ile yönetilmektedir. Emir, kişide önce duygu merkezine ulaşır. Akıl ile işlenir ve amel olarak eyleme dönüşür.
Bütün eylemler, bütün hareket, Allah’ın hayatının tezahürü olan Can’dan kaynaklanır. Fiiller de, fiile dair emirler de, emirlerin sonucundaki eylemler de Allah’ındır. Böylece bütün emirler Allah’tan gelmekte ve Allah’a rücu etmektedir (Bakara/210, Al-i İmran/109, Hacc/76, Enfal/44, Hadid/5). Emirlerin akıbeti Allah’ındır (Hacc/41).
Kişinin Sorumluluğu
Kişisel davranışlar, iki şekilde ortaya çıkmaktadır:
- Sahip olunan bilgi doğrultusunda,
- Kendisine verilen talimat veya buyruk doğrultusunda.
Yani, kişinin davranışları ya ameldir ya da fiildir.
Allah’ın fiillerine dair emirler, kişiye,
- hem doğrudan öz yapısından
- hem de kişiyi çevreleyen dış dünyasından aynı anda iletilir.
Kişi, emri, duygusunda, eğer öz yapısına bağlantılıysa, özden duyum olarak; öz yapısına bağlanamamışsa, dıştan tesir olarak duyar ve tabii olarak uygulamaya geçer.
Kişinin sorumluğu, tam da bu noktadadır: amellerinin kaynağı!
Kişi, Allah’ın adaleti karşısında, ne yaptığından değil, neden yaptığından sorumludur. Eylemini, özden duyumlardan yani Allah’tan duyarak mı yaptı; yoksa Allah’ın gayrısından (min dûn-illah), dış tesirlerden etkilenerek mi yaptı?
Hesap verilecek yer burasıdır.
Bir Örnek
Örneğin, evde otururken, hiç aklımızda, planımızda yokken içimizden bir arzu duyarız ve dışarı çıkıp biraz dolaşmak isteriz.
Bunlar genellikle “canım öyle istedi” dediğimiz şeylerdir. Ardından bu isteğimizi eyleme geçirir, dışarı çıkar ve biraz dolaşırız.
Dışarı çıkmak için içimizden gelen isteğin kaynağı nedir? Bu istek bize nereden gelmiştir?
Mesela, gövdemizde bir maraz duyup, bunu iyi etmek için de çıkmış olabiliriz; hiç aklımızda yokken bir arkadaşımız çağırdığı için de çıkmış olabiliriz; Öz duyumlarımızdan bir emr-i ilahiyi duyarak da çıkmış olabiliriz.
Kıyafet değişme, ayakkabı giyme, asansöre binme, evin ışıklarını kapatma, vs. vs. gibi dışarı çıkmak eylemi için rutin ve tabii olarak bilgilerimiz doğrultusunda yerine getirilen diğer tüm eylemler ameldir.
Dışarı çıkma eylemi, fiildir. Bu eylem de, biz bu eylemin faili olduktan sonra bizim amelimiz olmuştur.
İşte, bu amelimizin emrini, buyruğunu nereden aldığımızın hesabını vereceğiz.
Öz duyumlarımızdan emr-i ilahi olarak duyarak bu fiile fail olmuşsak, Allah’ın emri üzere farzını yerini getirmiş oluruz. Bunun dışında her ne sebeple olursa olsun, Allah’ın gayrısından (min dûnillah) bu eylemi yerine getirmiş oluruz.
Bu şekilde gerçekleştirdiğimiz eylem, bir ibadet bile olsa, Allah muhafaza eylesin.


Geri bildirim: İnsan Olduğumuzu Tespit Etmek - DuruVizyon