İçeriğe geç
Home » DuruVizyon Blog » İman Etmek ile İnanmak Ayrımı

İman Etmek ile İnanmak Ayrımı

İman yetmez!... Musluman olmak zorundayız!

Ya Eyyuhellezine Amenu! Ey İman Etmiş Olanlar!

Peki, neye iman etmiş olanlar?

«ellezîne yu’minûne bi l-gaybi» Onlar, gayba iman ederler. (Bakara Suresi / 3)

İman, ‘gayb’adır!

Düşünelim:

Bir trafik kazası olmuş olsun…
Kazayı yaşayan inşalardan birisi ile karşılaşayım.
Bana geçirdiği trafik kazasının her detayını anlatsın.
Neredeydiler, ne oldu, nasıl oldu, kim yaptı, kim ne yaptı, ve sair her şeyi…

Ben orada değildim ama bana öyle bir anlattı ki; sanki ben oradaymışım gibi her olanı öğrenmiş oldum, her konuda bilgim oldu.

Şimdi… bir mahkeme kurulsa; ben, bana anlatılanlarla, o trafik kazası hakkında şahitlik yapabilir miyim?

Hayır!

Ben hiç orada olmadım. O trafik kazasını yaşamadım. Öyleyse, şahitlik yapamam!

Peki, kim şahitlik yapabilir?

Ancak, o kazayı yaşayan kazazede yapabilir… Ama ben yapamam!

O kazanın içinde bulunan kazazede, kazayı bizzat yaşadığı için o kazaya ŞAHİT olmuştur.

Ben ise o kazazedenin sözlerine duyduğum güven kadar İMAN ETMİŞ olurum.

İşte, iman etmek ile inanmak arasındaki fark budur; şahitliktir!


Allah Rasulü’nün Tebliği

Hz. Muhammed Efendimiz (sav), çevresinden bir grubu, bir araya toplayıp sordu:
Ey Haşimoğulları!
Size, ‘şu dağın ardından bir ordu geliyor, savaşa hazırlanın’ desem,
Bana inanır mısınız?

Orada bulunanlar, hep birlikte cevap verdiler:

İnanırız ya Muhammed. Sen Emin olansın. Sen yalan söylemezsin!

Hz. Muhammed (sav), bunun üzerine şöyle söyledi;

O halde, size bildiriyorum ki: La ilahe illAllah.

Bunun üzerine, Hz. Muhammed’in davetindekilerden, kendisine güven duyanlar, Efendimizin sözlerine güvenerek, ona inandıkları için, İMAN ettiler.

Yani,
Ben, bana anlatılan… babamdan, hocamdan, atamdan duyduğum bir şeye, onlara güvendiğim ölçüde İMAN ETMİŞ olurum.


Gerçek bir İNANÇ için ise ŞAHİTLİK gerekir! Bizzat içine bulunarak yaşamış olmak gerekir. Yaşamış olmanın verdiği kesinlik gerekir.

Kur’an, mu’min ile Musluman’ı ayırmıştır!

Ya Eyyuhellizine Amenu!
Ey İman Etmiş Olanlar!

ittekullahe hakka tukatihi!
Allah’a bi-hakkın takva ile ittika edin.

ve lâ temûtu enne illâ ve entum muslimûn!
ve sizler, sakın ola ki, Müslüman olmadan ölmeyin!
(Ali İmran/102)


İman etmek, edebilmiş olmak çok mühimdir, çok değerlidir. Kimisi, ne kadar anlatırsan anlat, anlamaz. Ne kadar delil gösterirsen göster, kabul edemez. İçine sindiremez. Bunun için iman etmek çok önemli ve çok kıymetlidir.

Kelam-ı Kadim, büyük oranda iman ehline, mu’minlere hitap eder. Ana unsur olarak; Allah’a ve Ahiret gününe imanı konu eder.

Ancak; Din’in, ihlasın, takvanın gereklerini ve şartlarını da anlatır.

İman Etmek için, güven duyulan bir başkasını dinlemek yeter. Kimisi babasını, kimisi hocasını, kimisi atasını dinleyerek İman Ehli olur, olabilir.

Ancak, Musluman olmak içinKur’an’ı yaşantıya geçirip, bizzat ona şahit olmak şarttır!
Kur’an’ı kendimize Kerim yapmadan, İslam mensubu olamayız! 


Mu’min; İman eden anlamındadır. Kitap ehli mu’mindir… Musevi de mu’mindir, İsevi de mu’mindir, Muhammed ümmeti de mu’mindir.

Musluman yada Muslim; İslam olan, İslam dininin esaslarına, bizzat yaşayarak tabi olan demektir.

Al-i İmran Suresi 3:19ncu ayette;

“Muhakkak ki ALLAH’ın indinde, din, İslam’dır.”

Maide Suresi 5:3ncü ayette;

“Bu yevmde, dininizi, sizin için ikmal ettim. Üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için, din olarak İslam’a razı oldum.”

Allah indinde tek din olan İslam’a mensub olana, “mu’min” değil, “MÜSLÜMAN” denir.

Ayrıca; Bakara Suresi 2:132nci ayette;

“İbrahim onunla kendi oğullarına ve Yakub’a vasiyet etti.
“Ey oğullarım!
Muhakkak ki ALLAH, dini sizin için ıstıfa etti. Artık siz, sakın Müslüman olmadan mevt olmayın!””

Ayetlerden görüleceği üzere, İMAN eden mu’minler, açık ve net olarak MUSLUMAN olmaya davet ve teşvik edilmektedir.

Kelam-ı Kadim’de “Ey iman edenler” ifadesi; Allah’ın ve ahiret gününün varlığını kabul eden herkes için kullanılmıştır. Bu kabul, bir ayetten, herhangi bir Rasulden, herhangi bir duyumdan veya gözlemden kaynaklanabilir.

Oysa, günde beş vakit okunan Ezan-ı Muhammedi’de bile, Allah’a ve Muhammed’e “ŞAHİT OLMAK” emri verilmektedir.

Ezan-ı Muhammedi

İslam’ın temel şartı; “Şahadeti, Kelimeye (yani yaşantıya, hal durumuna) getirmektir.” Yani, ŞAHİT OLMAKTIR.

İman gaybadır ve gayba şahit olunamayacağı açıktır!

İslam’ın, Allah’ın dininin en KAMİL noktası olduğu düşünüldüğünde;
İslam’a mensub olana Musluman denildiğine göre; Musluman olmanın ötesinde bir inanç seviyesi düşünülmemelidir! 

Bir çok kimsenin zannettiği üzere, “iman etme”nin “Musluman olmak”tan üstün olduğu düşüncesi, ümmet-i Muhammed’e ve İslam Alemine ağır bedellere sebep olmaktadır!

Yaşananlar delilimizdir…

Selamlar… Selamlar… Selamlar…


Yazı Özeti

İman etmek yetmez; Musluman olmak zorundayız! Gerçek bir İNANÇ için şahitlik gerekir; bizzat içine bulunarak yaşamış olmak gerekir.

“İman Etmek ile İnanmak Ayrımı” hakkında 1 yorum

  1. Geri bildirim: İnanç Seviyeleri - DuruVizyon

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir