Kavramsal olarak sema, yükseklik; arz, alçaklık demektir. Günlük kullanımları itibariyle sema, gök ya da gökyüzü; arz ise, yer ya da yeryüzü anlamındadır.
Kur’an’ın vahiy yoluyla gelmesi hakkında kullanılan nüzul kavramı, muhataplık amacıyla bir şeyin yada birisinin seviyesine inmek anlamına gelir. Bu anlamın içinde lütuf ve ikram da vardır.
Yani, inmek anlamını barından nüzul kavramında, bir yükseklik bir de alçaklık söz konusudur. İşte buradaki yükseklik sema, alçaklık ise arz olarak karşımıza çıkar. Nüzul, semadan arza doğru gerçekleşir.
Allah’ın emri ve iradesi, zatının Rab esmasından, insanın Rasul noktasına nüzul etmektedir. Bu nüzul olan şey, insanın kendi öz derinliklerinden okuduğu (kıraat ettiği) Kur’an‘dır.
Aynı şekilde, Rasul-u Ekrem Hazretlerine de Rasul noktasından nüzul olmuş ve Allah Rasulü bu emirlerin bir kısmını tebliğ etmiştir. Tebliğ edilenler, bugün Kelam-ı Kadim olarak elimizin altındadır.
Allah, insana şah damarından daha yakındır.
İnsana şah damarından bile yakın olan, Allah’ın Rububiyetidir. Yani Allah’ın insana yakınlığı, Rab esmasıyladır. Rabbiyet, Allah’ın terbiyesi, terbiye ediciliğidir. Rab esmasından insanın Rasul noktasına nüzul olan emr-i ilahi, Rasul noktasından insanın duygu merkezine, bilincine ve bilincini muhafaza eden aklına tebliğ edilir. Akla tebliğ edilen emir ve irade, kararlılık mertebesinde harekete (eyleme) geçer.
İnsanın duygu merkezi, ana merkezdir.
Özden gelen duyumlar ile dıştan duyular yoluyla gelen etkiler, “Duygu” merkezinde birleşir. Bilindiği üzere, insanın doğa ile ilişkisi ve irtibatı 5 duyusu üzerinden sağlanmaktadır. İnsan özünden de 5 duyum ile manevi alem ile irtibattadır:
Amaç, Güven, Gerçekçilik, Hakimiyet ve Yargı.
İnsan denilen, mücerret vücud sahibi varlığın, ilksiz ve sonsuz Öz ile irtibatı Rasul noktası denilen Muhammed makamındandır. Bu nokta Gönül Evi’nin en mahrem yeridir. “Muhammeden Abduhu ve Rasuluhu”ya şahit olunacak yer de işte burasıdır.
Bu noktasını bulamayan kişi, şahadet bir yana, Muhammediyetten bile habersizdir!
İnsanın canlılığı özüdür.
İnsana canlılık, sonsuz hayat sahibi büyük kuvvetten gelir. Hayat, Allah’ın kendisini ispat (subuti) sıfatıdır. Hay esması ile de tecelli etmektedir.
Esma ile Sıfat Arasındaki Fark
Esma ile sıfat arasında ki fark; ilkinin, dilediği zamanda dilediği şartlarda dilediği yerden tezahür etmesi; ikincinin ise her an, her şart altında ve her varlıktan tezahür etmesidir.
ALLAH, Rabbiyeti ve hayat sabit sıfatı ile insanın canlılığı üzerinden, Muhammed makamında ki Rasul noktasına nüzul etmektedir. Eğer insan da, vücud varlığının tüm belirtileri ve tüm dikkati ile Rasul noktasına yoğunlaşırsa, Allah ile insan arasında, doğrudan muhabbet başlar. Muhammed’e şahitlik bu muhabbettir.
Sema, Rabbin; Arz, Aklın remzidir.
İşte, Allah’ın Rabbiyeti sema; insanda, duygu merkezindekilerin intikal ettiği akıl ise arzdır. Semadan arza gelen yol, yani Rab’dan akla gelen yol; Muhammediyet makamında ki Rasul noktasından geçmektedir. Yoksa Allah’ın emirleri, bulutların arasından ya da yıldızların yanından, bastığımız topraklara falan gelmez!
Sema manevi alem, arz ise madde alemdir.
İçinde bulunduğumuz kainatın her zerresi, insan mevcudiyetinin, insan zihniyetinin yansımasıdır. Manevi varlığımızda mevcud olan her şey, madde olarak da zahiren var görünür. Evet, üzerinde yaşadığımız yer yüzü de, dünya da, gördüğümüz gökyüzü de daha üstünde ki uzay boşluğu da, yıldızlar da, çevremizdeki her türlü varlık da, dağlar da, ağaçlar da, böcekler de, mikroplar da velhasıl her şey ama her şey, insanın manevi varlığında bulunanların, zihniyetlerin izharıdır. Ancak bunların hepsi maddedir.
Gerçek semalar da, gerçek arz da insanın öz yapısındadır, mevcuttur. Allah’ın emir ve iradesi, insanın kendi yapısından yine kendi yapısına nüzul etmektedir. Allah insana şah damarından daha yakındır.


Arz ve Sema
Arz, denizlerin (bahr) ve karaların (berr) bileşkesidir.
Denizlerden buharlaşan rahmet, bulutlar ve rüzgarlar ile karaların üzerine gider; hayatlandırıp bereketlendirir ve sonra yeniden denizlere döner gelir.
Akıl, duygu ve mantık bileşkesidir.
Denizler, Duyguya…
Karalar, Mantığa…
Arz, gövdeyle birlikte Akla teşbihtir.
Semalar, Gönül (sadr) alemidir.
Arzın semaya, semanın da arza en yakın olduğu yere DÜNYA denir.