İçeriğe geç
Erdoğan ve Sakarya

Hedef Erdoğan mı, “Sakarya” mı?

Mondros Mütarekesinde, Sina cephesindeki Nablus bozgunundan başka hiçbir silahlı mücadelesini kaybetmeyen Türk Milleti, masa başında işgal edilmişti.

1919 mayısında işgal kuvvetleri İzmir’den başlayarak Anadolu’ya ayak basmıştı! Çok kısa zamanda, batıda bütün Ege, Akdeniz, Marmara bölgeleri düşman işgaline girmişti.

1.nci ve 2.nci İnönü savaşlarında alınan ağır yenilgiler ile düşmanın işgali kesinleşiyor… Eskişehir kaybediliyor… düşman Ankara kapılarına dayanıyordu.

Bütün mevziler yıkılmış, bütün cepheler kaybedilmiş, bütün kaleler işgal edilmişti… halk, umudunu kaybetmeye başlamıştı… vatan elden gidiyordu!

Düşman unsurların kralları, hükümdarları Bursa’ya, Afyon’a kadar ayak basıyor, kutlamalar yapıyor… bir yandan da Türk’ün milletine, dinine, kültürüne, iffetine hakaretler ediyorlardı!

Nihayet 1921 senesi ağustos ayı sonlarında Ankara önünde Sakarya ırmağı kıyılarında bir umut güneşi parladı.

Türk Milleti yeniden ayağa kalkıyordu!

Sakarya Meydan Muharebesi ile… düşman Polatlı’dan Eskişehir’e Afyon’a kadar olan vatan toprağından çekilmeye zorlandı.

Elbette bu başarı, kesin bir zafer değildi… ancak zafere giden yol açılmış, millet umudunu yeniden kazanmış, istiklal şafağı sökmeye başlamıştı.

Bir yıl sonra, 1922 ağustosunda, bu sefer Dumlupınar’dan başlayan mücadele ile Türk Milleti, Anadolu’nun gerçek sahibinin kim olduğunu dosta da düşmana da gösterecekti!

1918’deki mütarekeden itibaren 1921 ağustosuna kadar, büyük bir hızla ve aceleyle işgal edilen Türk Devleti toprakları, Sakarya ile düştüğü yerden doğruluyordu!

***

Oysa düşman, hiç vazgeçmemişti.

2000’li yıllara gelirken artık savaş metodları ve işgal yöntemleri değişmişti.

Düşman, hiç vazgeçmediği emellerine ulaşmak için… yine bütün mevzileri yıkıyor, cepheleri ele geçiriyor, kaleleri işgal ediyordu. Ama bu sefer, top, tüfek, silah yoktu… Bizden”MİŞ GİBİ” görünen, zihniyetleri ele geçirilmiş kadrolar ile gerçekleşiyordu işgal!

Adım adım, mevzi mevzi, cephe cephe, kale kale ülke işgal ediliyordu!…

Eğitim, Medya, Sanat, Siyaset, Ekonomi, Silahlı kuvvetler teker teker ele geçirilmişti. Müdürler, müsteşarlar, komutanlar, bakanlıklar, başbakanlar, hatta cumhurbaşkanları…

Çıraklık-ustalık müessesi yıkılıyor… esnaf ve zanaatkarımız yok ediliyor… sanayileşmemizin önüne engeller konuluyor… bireysel olarak ortaya konulan her türlü çabalar kasıtlı olarak baltalanıyordu!

“50 cent”e muhtaç olduğumuz… yıllık ihracat rakamımızın 20 milyar doların üzerine çıkarmak zorunda olduğumuz… devletimizin “yetkilileri” tarafından haykırılıyordu. Her ay sadece memur maaşlarının ödenmesi için avrupalara borç arama seferleri düzenlenmeye başlamıştı! Çöplüklerimiz bile isyan ediyordu!

İşte böyle bir zamanda… SAKARYA GÜNEŞİ yeniden parladı bir anda!

Erdoğan, ülke için sadece… yolların, köprülerin imarı demek değildi! Fabrikaların, hastanelerin tesisi demek değildi! Yoksula, muhtaca el uzatan Erdoğan değildi hedefteki!

Erdoğan… yıkılmış mevzilerin, ele geçirilen cephelerin, yıkılmış kalelerin, SAKARYA güneşinin ışığında yeniden kazanılması, yeniden fethedilmesi demekti!

Erdoğan, millete hediye ettiği günümüzün Sakarya Zaferinden ötürü hedefindeydi düşmanın!

Şimdi sırada, Dumlupınar Zaferi var! 9 Eylül Zaferi var…

O gün, silahlı cephede mücadele ederek zaferi sırtlanan milliyetçi mütedeyyin Türk Milleti, bu gün de siyasi mücadele ile zaferi sırtlanmak zorundadır!

***

İşte bu nedenle de… milliyetçilik ve mukaddesat duygularını yıkmaya… milli duygularını kaybetmiş bir kesimi “biz daha iyi milliyetçiyiz, daha kaliteli ülkücüyüz” iddiası ile ayrıştırmaya, hatta teröristlerle birlik yapmaya… itikadi akideleri paramparça etmeye, mukaddesat duygumuzu ortadan kaldırmaya çalışıyorlar!

Evet!… Erdoğan liderliği ile bugünün Sakarya’sını kazanmaya çok yakınız!

Ancak Dumlupınar bizi bekliyor!

Müslüman Türk’ün İstiklali bizi bekliyor…!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir