İçeriğe geç
IKM - Uluslararası Para Fonu

IMF – Uluslararası Para Fonu

IMF (International Monetary Fund); “Uluslararası Para Fonu” anlamına gelir.

1944 yılında ABD’nin Bretton Woods kasabasında kurulmuş olan ve 1947 yılında fiilen çalışmaya başlayan, Bretton Woods İkizleri denilen uluslararası iki organizasyondan birisidir.

IMF’NİN İLGİ ALANLARI

Ödemeler bilançosu açığı olan ülkelere, uluslararası mali düzeni sağlamak amacıyla, kısa vadeli bazen de uzun vadeli kredi imkanı sağlanır.

Ülkelerin kur politikaları fon tarafından gözlenir ve yönlendirilir.

Ülkelerin ticari bankalara ya da resmi kurumlara olan borçlarını ödeyememeleri halinde, taraflar arasında ara buluculuk faaliyeti yürütülerek, siyasi yetkiler fonun denetimine alınır.

Ülkeleri daha liberal bir kambiyo ve dış ticaret rejimi uygulamaya yönlendirerek küresel şirketler için açık bir pazar haline getirilir.

Ülkelere teknik yardım ve destekler sağlanarak, tam anlamıyla bağımlık oluşturulur.

ÜLKE KOTASI, ANLAŞMALAR ve ÖDEMELER

IMF’nin işleyişine prensiplerine göre, öncelikle IMF’ye üye olan ülke için bir kota belirlenir. Kota belirlenirken ülkenin yurt içi hasılası ve dış ticaret hacmi baz alınır.

Bu kota o ülkenin, Fona ödeyeceği miktarı, Fondan çekeceği kredi miktarını ve Fondaki oy hakkını belirler.

Ülke fona üye olduğu zaman, fon aidatının %75’ini kendi ulusal parası cinsinden, geri kalan %25’ini ise dolar cinsinden yatırır. Böylece fonun emrinde her an kullanıma hazır her ülkenin parası bulunmuş olur.

IMF kredilerin geri ödeme süresi genellikle 3-5 yıldır. Ülke borcunu aldığı para cinsinden ödeyebileceği gibi IMF’nin parası olan SDR cinsinden de ödeyebilir.

IMF ile yapılan “Stand-By Anlaşmaları”nın şartları, borç alacak olan ülkenin üst seviyedeki mali yetkilileriyle (genellikle Ekonomik İşlerle Görevli Devlet Bakanı, Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı) ve o ülkeye gelen bir grup IMF yetkilileri arasında yapılan görüşmeler sonucu kesinlik kazanır. IMF’yi temsil eden yetkililer, Washington’dan ayrılmadan önce borç alacak olan ülkeyle ilgilenen IMF yöneticileri ve Amerika Birleşik Devletleri’ni temsil eden siyasi yöneticiden gerekli talimatları alarak ayrılırlar.

IMF’yi temsilen, borç alacak olan ülkeye gelen görüşmeciler, Fon adına tam yetkilidirler ve verdikleri kararlar Washington’da hiçbir şekilde değiştirilmez.

PERFORMANS KRİTERLERİ

IMF kredileri “Performans Kriterine” dayanır. Yani IMF borç vermek için ülkeden bazı şartları gerçekleştirmesini ister. IMF’nin “Stand-By Anlaşmaları”nda ileri sürdüğü başlıca politikalar şöyle sıralanabilir;

          • Ülke kamu giderlerini kısıcı önlemler alınmasını sağlar. Her türlü yatırımlar, sübvansiyonlar, desteklemeler kaldırılır. Devlet vatandaşı için hiçbir şey yapmayacak noktaya getirilir.
          • Vergileri artırıcı önlemler alınmasını sağlayarak, vatandaşlarının üzerine yüklenmeye devam eder.
          • Bütün bunları yaparken piyasaya para arzı kısılmaktadır.
          • Serbest fiyat politikaları izlenmesini şart koşan fon, yabancı sermayenin ülke içinde edindiği kazanımların serbestçe ülke dışına çıkarılması için şartları da yaratır.
          • Dış ticaret politikalarının liberalleşmesini ister. Yabancı sermayeye uygun şartlar hazırlanır. Ülkeye her türlü mal girişinin önü açılır. Denetimler ya tamamen kaldırılır yada tümüyle gevşetilir.
          • Ulusal paranın değeri düşürülür. Devalüasyonlar Stand-By anlaşmalarının olmazsa olmazıdır. Yerli paranın satın alma gücünün düşmesi demek, yabancı sermayenin kar oranlarının artması ile birlikte yerli üreticilerin rekabet gücünün ortadan kalkması demektir.

Tüm bu kriterlerin yerine getirilmesinden sonra yükselişe geçecek olan enflasyonun önlenmesi amacıyla da, banka kredilerinin kısıtlanması, faiz hadlerinin ve bankaların rezerv zorunluluklarının yükseltilmesi, bütçe açığının, yönetimin gücü yettiği ölçüde kapatılması, fiyat denetimlerinin kaldırılması gibi politikaları dayatır.

NİYET MEKTUBU

Performans Kriterlerinin, IMF heyeti ile görüşmeler yoluyla oluşturulması tamamlandığında, ülke yetkilileri, ülkelerinin, IMF’den borç alabilmek amacıyla yerine getireceği şartları kapsayan bir “niyet mektubu” yazarlar.

Niyet mektubu, döviz kuru uygulamaları, dışalım kısıtlamaları, bütçe açığının denetimi, banka kredilerinin kısıtlanması ve yabancı sermaye politikaları ile ilgili konuları kapsar. Hükümetleri fona karşı bağlayıcı bir metindir.

IMF İLE ÇALIŞMANIN SONUCU

IMF’nin gayesi gelişmekte olan ülkeleri kalkındırmak değildir. Onun amacı sanayileşmiş ülkelerin ticaret ve yatırımlarının kesintisiz akışını sağlamaktır. Daha açık ifade ile sömürü düzenini devamını esas alır.

İzah edilen kriterleri sağlayıp, niyet mektubunu veren bir ülkenin artık dış borç ve faiz sarmalından kurtulması çok zordur. Yerli ekonomisi tamamıyla yok olacak olan ülkenin ekonomisi, fonla yapılan anlaşmadan sonra ülkeye girecek yabancı sermayenin kontrolüne geçecektir.

Fon tarafından verilen krediler, fonla anlaşma yapıldıktan sonra ülkeye yönlenen yabancı şirketlere peşkeş çekilmek zorundadır. Yatırımları ve gelişmesi duran ülke gitgide zayıflamaya ve fakirleşmeye başlar. IMF kredisi kullanan, gelişmekte olan ülkelerde borç alma uğruna, milli bağımsızlık yara almaktadır.

Batılılarca IMF kredisi verilmek suretiyle borçlunun hizada tutulması ve baskı altına alınması amaçlanır.

IMF’NİN ORTAYA ÇIKIŞI

IMF ve Dünya Bankası, 18. yy sonları ve 19. yy başlarında projelendirilen Dünya Savaşları, Büyük Buhranlar ve Halk ayaklanmalarının gibi etkilerle, ülkelerin güçlerinin, ekonomilerinin ve bağımsızlıklarının ellerinden alınması sonrasında, Küresel Hanedanlar tarafından kurulmuştur.

Aynı Hanedanlar, bu iki kuruluş aracılığı ile kendilerine bağımlı hale getirdikleri ülkelerin hammadde, enerji ve iş gücü kaynaklarını, yine kendilerinin olan küresel şirketleri ile kendi lehlerinde kullanarak olağan üstü kazanımlar sağlamaktadırlar.

TÜRKİYE VE IMF İLİŞKİLERİ

Türkiye, IMF’ye 1947 yılında, ABD ile diplomatik ilişkilerinin gelişmesine paralel olarak üye olmuştur. Kurtuluş Savaşı ve Büyük Buhran yıllarının ardından 2.Dünya Savaşı ile ekonomisi kısıtlanan ve ABD’nin verdiği yüklü yardım ve kredilere mahkum bırakılan Türkiye, uluslararası finans ve ekonomi kuruluşlarının tümüne aynı dönemde üye yapılmıştır.

Bu güne kadar, IMF ile 19 Stand-By anlaşması imzalayan Türkiye, ilk anlaşmasını 1960 darbesinden hemen sonra yapmıştır. Genel olarak gözlendiğinde anlaşmaların neredeyse tamamı ya darbeler sonrasına ya da gerek siyasi gerek ekonomik baskılar ardından imzalanmıştır.

19ncu Stand-By anlaşmasının yükümlülüklerini 2013 de tamamlayan Türkiye, bu tarihten sonra başka bir anlaşmaya girmemiş ve ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır.

Halen daha Türkiye’nin IMF ile kredi anlaşması yapmasını isteyen ve bu yönde baskılar kurmaya çalışan dış kaynaklı küresel odaklar mevcuttur. Hatta bu küresel odakların yurt içindeki gerek sermaye gerek siyasi gerekse medya uzantıları da bu baskıların oluşmasına zaman zaman zemin hazırlamaktadırlar.