Din, kelime anlamı itibarıyla “yaşantı” demektir. İslamiyet ise Allah katındaki dindir (Âl-i İmrân/19); yani Allah’ın insanlar için irade ettiği yaşama biçimidir.
“Allah” bilincinden uzak kimselerde, ortaya çıkan “BENLİK” iddiası sebebiyle, İslamiyet dışında çeşitli yaşama biçimleri oluşur: menfaatçilik, çıkarcılık, servet düşkünlüğü, makam-mevki derdi, “el görsün”, “desinler”, “ne derler” kaygıları… Hatta ateizm. Bunların tamamı, işte bu şekilde ortaya çıkmış yaşantılardır; yani dinlerdir.
İslam yaşantısı, yeni doğmuş bir bebeğin annesinden süt emmesini bilmesi gibi, insana ilâhî olarak yüklenmiş bir bilgidir. Bu durum, “Herkes doğduğunda Müslümandır” ifadesiyle dile getirilir.
Ancak kişi, sonradan kendisine yüklenenlerle bu yaşantı biçiminden uzaklaşır ve yukarıda örneklediğimiz yönlere savrulur.
Asıl sorun, “İslam’dan uzaklaşmak” yahut “İslam’dan uzaklaştırılmak”tır.
İslam, insanın tabii yaşantısıdır. Kişi kendi düşüncelerini esaretlerden kuratarabilirse, doğal ve kaçınılmaz olarak yönleneceği yer yine İslam’dır.
Allah, şart kıldığı İslam’ı herkese yaşatmak için her an, bizzat irşad eder, çağrıda bulunur ve yol gösterir. Ne var ki cahiliye döneminde Rasulullah’ı sırf kendilerinden çıkmadığı için reddedenler gibi, bugün de bizler, Allah’ın apaçık yol göstermelerini, kendi hayallerimize, yöntemlerimize ve benliklerimize uymadığı gerekçesiyle inkâr etmekteyiz.
Allah’ın İslam yaşantısını herkes için kesin olarak şart koşması, aslında İslam’ın kolaylığının en büyük delilidir. Onu “zor” gibi göstermenin bir anlamı yoktur. Kişi, kendisini doğal yaşantısından alıkoyan engellerden kurtulduğunda, İslam’ın ne olduğu ve neye benzediği sorusu zaten kendiliğinden cevap bulur.
İslam yaşantısının belirtilerinden biri, ferasettir.
Feraset sahibi kimseler, dost ile düşmanı ayırt eder, düşmanın düşmanlıklarını kolaylıkla tespit eder. Onlar, aileleri ve evlatları için doğru kararlar aldıkları gibi, vatanları ve milletleri için de hakkın ve doğrunun yanında dururlar. Kendi üzerlerinden İslam’a düşmanlık yapılmasına izin vermezler. Feraset sahibi insanlar, yalan ile gerçeği ayırt edebilirler.
Selamlar, selamlar, selamlar…

