Salatın Şartları ve Rükünleri
Salat’ın Şartları
Necasetten Taharet – Hadesten Taharet
Setr-i Avret
Setretmek; örtmek, giyinmek ve gizlemek demektir. Avret; örtülmesi, saklanması gereken yerler demektir. Setr-i avret; örtülmesi gereken yerleri örtmek demektir.
Vücudumuzun avret yeri olduğu gibi, bir de bu vücudumuzu kullanan Öz Yapımızın avret yeri var.
Vücudumuzun avret yeri, bilinir. Herkes bunu bilir ve uyar. Giyinilmesi gerektiği gibi ve tertemiz elbiseler giyilir.
Ancak bir de Öz Yapımızın, içyapımızın avreti vardır. Bir de bu avret yerimizi örtecek bir elbisemiz vardır.
Salat ikame edeceğimiz zaman öyle bir ahlak elbisesi giyeceğiz ki, kalbimizin, düşüncelerimizin, niyetlerimizin, arzularımızın ve tüm duygularımızın avretini örtmeliyiz. Gözümüz, kulağımız, ağzımız-dilimiz bile avret yerimizdir. Bunların da hep, o ahlak elbisemiz ile örtülmesi; Allah’tan uzaklaşan, bizi uzaklaştıran, Allah’tan ayrı olan her şeyle irtibatımızı kesilmesi mecburdur.
Her şeyin özü Allah’tır. İnsanın da Öz’ü Allah’tandır. ALLAH her şeyi ve bütün kainatı Muhammed için yaratmıştır. O halde, her şeyin varlığı da, İnsanın varlığı da Muhammed sebebiyledir. Bütün İnsanların beden varlığı da manevi varlığı da Muhammed sebebiyledir.
İşte bu müşahedeye zarar verecek, bu duygudan uzaklaştıracak her şey; avrettir. Tüm bunlar setr-i avret yapılmadan salatın şartları tamam olamaz.
Abdest alırken, içimize doğan ferahlamayı korumak maksadıyla okuduğumuz kelime-i şahadet de setr-i avrettir.
İstikbal-i Kıble
İstikbal; yönelme, yönelerek karşılama, bir misafiri kapıya kadar giderek karşılama, anlamına gelir.
Kıble; yönelmek için ortak olarak kabul edilmiş yön, taraf demek olmakla birlikte, hususiyetle Mekke şehrinde bulunan Kabe demektir. Kabe, dört duvardan müteşekkil, içi boş ve üzeri örtülü bir yapıdır.
İstikbal-i Kıble; salat için, Kıbleye yönelmek demek olur.
Dünya üzerindeki bütün Müslümanların, salat ederken Kıbleye yönelmesi durumunda, içi zaten bir boşluk olan Kabe binasını ortadan kalkıverdiğini düşünsek, tüm Müslümanların birbirine yönelmesi gibi bir durum ortaya çıkar. Bu da bütün İslam aleminin tek bir vücud olduğu anlamını doğurur.
Bedenimizle salat ikame ederken kıbleye yöneldiğimiz gibi, salat ikame ederken enfüsümüzde de, düşüncelerimizle, duygu ve hissiyatımızla; Öz noktamıza, Can noktamıza yöneliriz. Can noktamız, aklımızda ve düşüncelerimizde hiçbir şey yokken, düşüncelerin geliverdiği yerdir. Salat ikame ederken, bedenimizi Kabe’nin bulunduğu Kıbleye, dikkat ve ehemmiyetimizi de Can Noktamıza yani Cenin Noktamıza yönlendirmemiz gerekir. Bu gereklilik, benliğimizi yok ederek ortadan kaldırıp, Salatı, sahibine ikame etmenin gerekliliğidir.
Vakit
Niyet
Kur’an dilinde çoğunlukla eril sözcükler ana kavramları, dişil sözcükler ise bu kavramlara ulaşmanın yol ve yöntemlerini ya da sonuçlarını ifade eder (dava-davet, edna-dünya gibi).
Niyet sözcüğü, “nuve” sözcüğünün dişil (müennes) halidir. Nuve sözcüğü; varlığın temelini oluşturan yapı, teşekkül veya çekirdek anlamındadır.
Niyet sözcüğü, varlığın, amacında doğru ilerlerken alacağı yolu, uygulayacağı yöntemi ve ulaşacağı sonucu belirtir; bir işe kalben yönelmek demektir.
Salatı ikame etmenin gayesi gerek kâinat gerekse insan şahsiyeti için Allah’ın düzenleyiciliğine vesile olmaktır. Diğer bir deyişle, Allah’ın sahipliğine ve düzenleyiciliğine vekalet etmenin yolu ve yöntemi salattır. İşte bu vekaletin farkındalığının açıkça beyanına niyet denir.
Yani niyet, kişinin kendisinin belirlediği bir hedef, bir amaç değildir; kişinin cibilliyetinin ve zihniyetinin doğal sonucudur. Bir kimsenin niyetinin değişmesi, ancak kişinin cibilliyetinin ve/veya zihniyetinin değişmesi ile mümkün olacaktır, ki bu değişime tevbe denir.
Tevbe, bir pişmanlığı ve bu pişmanlığa bağlı bir vazgeçiş değil; bir dönüşüm halidir. Zira, cibilliyet ve/veya zihniyet değişimi olmadan kişinin ameli/davranışı değişmeyecektir. Bu duruma, şamdan taşımayı öğrenen kedinin fare gördüğünde içgüdüsel olarak elindekini bırakıp onun peşine koşması örnek verilebilir.
Kişinin davranışlarının/amelinin, kendi çekirdek yapısına olan bağımlılığına -yani nüve-niyet ilişkisine– ise asalet (asıl yapıya bağlılık) denir.


Geri bildirim: Salat ve Kozmik Düzen - DuruVizyon