İçeriğe geç
Can'a Canan Olmak

Can ile Canan

Tüm kainat yaratan ve yaratılan ilişkisi içerisindedir.

Yaratan ve hakim olan, yarattığı üzerinde kendi hakimiyetini seyreder. Aslında birbirinden ayrı olmayan yaratan ve yaratılan, bir ahenk içerisinde hayatı sevk eder.

Yaratılan, yaratanına tam bir itaat içerisindedir. Yaratan “Ol” der ve olmasını istediği her şey derhal olur. Yaratılan bu olma iradesine mükemmel bir itaat gösterir.

İnsanda bütün kainatın özü olan bir beden var.

Bu bedene hükmeden bir canlığımız var.

İsteklerimizin, düşüncelerimizin hiç yokken oluşup geliverdiği yerden, canlılığımız, bedenimizi hükmü altına almış.

Beden, canlılığının emir ve iradesi altında yaşamak için var. Tıpkı kainatın, hayatın emir ve iradesinde yaşaması gibi…

İçimizden gelen istek, arzu ve ihtiyaçlar, canlılığımızın bedenimize olan hükmü ve iradesi. Aslında bedenimiz bu iradeye uygun yaşamak zorunda iken, devreye aklımızla birlikte bir “Ben” giriyor.

“Ben”, oluşan istekleri birer bahane ile erteliyor, geçiştiriyor, önemsemiyor. Yap denileni, emredileni, inkar edercesine devre dışı bırakıyor.

İşte burada düzen bozuluyor!

Tenin, Cana olan amadeliği, akıl ve dolayısı ile “Ben” hırsı yüzünden arızalanıyor. Darbe alıyor.

Tüm kainatta, bu özellik sadece insanda var. İnsan dışında her mevcut, bu emir komuta sistemine uygun yaşıyor. Hayvanlardan bile baksak durum bu. Zaten İnsan emir ile, diğer mahlukat müsaade ile yaşamlarını sürdürüyor.

Oysa, akıl yan dursa, mani olmasa da , “Ben”, canın kendisine olan emirlerine itiraz etmese, Can’a “Canan” olacak.

Can ile Canan, gönül evinde izdivaç edecek…