26. ŞUARA / 200-201-202-203Sure Ayet Sayısı: 227 Kitap Sırası: 26 Nüzul Sırası: 47 Nüzul Yeri: MEKKE | Böyledir!...
BİZ, onu, mücrimlerin kalblerine selk ettik… (ancak) onlar,
✦ şuurlarında olmadan ansızın kendilerine verilecek elim azabı görünceye…
✦ ardından da; "Bize nazar edilenlerden olur muyuz?" deyinceye…
kadar ona iman etmezler. | كَذٰلِكَ سَلَكْنَاهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۜ | .200 | 200 |
ke Kök: harfKelime: keKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). gibi, sanki anlamlarındadır. Benzetme içindir.
zâlike Kök: harfKelime: zelikeKelime Anlam:
seleknâhu Kök: SLKKelime: ... veri girişi devam ediyor ...
fî Kök: harfKelime: fiKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). -da, -de eklerini ve "içinde", "hakkında" kelimelerini karşılar. "İçinde, içine, hakkında, hususunda, üzere, dâir, mütedair, beherine ve herbirine" mânalarına gelir.
Mekâna ve zamana âidiyyeti bildirir.
Ta'lil için, isti'lâ için ve yine harf-i cerr olan "bâ, ilâ, min, maa" harflerinin yerine kullanılır.
Geçen mef'ul ile gelecek fasıl arasında geçer.
Te'kid mânası da vardır.
kulûbil Kök: K:LBKelime: kulubİsim, Dişil, Çoğul Kelime Anlam: İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Gövdenin kan dolaşımı merkezi. Yürek.
mucrimîne. Kök: CRMKelime: ... veri girişi devam ediyor ... | | | | | | لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۙ | .201 | 201 |
la Kök: harfKelime: laKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). (değil, olmadı) Olumsuzluk anlatır, matufun, matufun aleyhin işine katılmadığını ifade eder.
yu'minûne Kök: eMNKelime: imanFiil, İF'AL Kalıbı, 3.ncü, Eril, Çoğul, Geniş Zaman Kelime Anlam: Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.
bihî Kök: harfKelime: biKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). ile, -e, -a / Bağlamak, ulaştırmak içindir.
hattâ Kök: harfKelime: hattaKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). -e kadar, -a kadar.
Bitiş, sona eriş ifade eder; bu bitiş, zaman veya mekan olabilir.
yeravul Kök: ReYKelime: raeFiil, 3.ncü, Eril, Çoğul, Geniş Zaman Kelime Anlam: Görmek, anlamak. Gösteriş.
azâbel Kök: A:Z!BKelime: azabİsim, Eril Kelime Anlam: Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem.
elîme. Kök: eLMKelime: elimİsim, Eril, Tekil, Sıfat Kelime Anlam: Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren. | | | | | | فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ | .202 | 202 |
fe Kök: harfKelime: feKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). de, da / matuf ve matufun aleyh arasındaki ortak bir yönle birlikte, sıra da bildirir. Aynı zamanda fiillerin meydana gelişi arasında fazla surenin geçmediğini de gösterir.
ye'tîyehum Kök: eTYKelime: itaFiil, 3.ncü, Eril, Tekil, Geniş Zaman Kelime Anlam: Vermek. Bahşetmek. İhsan etmek.
bagteten Kök: BG:TKelime: ... veri girişi devam ediyor ...
ve Kök: harfKelime: veKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). Matuf ve matufun aleyh arasında ortak bir yönü anlatır, sıra bildirmez.
hum Kök: zamirKelime: humZamir Kelime Anlam: Muttasıl zamir. III. Şahıs Kelime Anlam: Munfasıl zamir. III. Şahıs
la Kök: harfKelime: laKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). (değil, olmadı) Olumsuzluk anlatır, matufun, matufun aleyhin işine katılmadığını ifade eder.
yeş'urûne. Kök: ŞA:RKelime: şuurFiil, 3.ncü, Eril, Çoğul, Geniş Zaman Kelime Anlam: Bir şeyi tanıma. İncelikleri idrak etme. Belirti, işaret (üstünlük içerir). Anlayış, idrak. Vicdan. Hiss-i zâhirle duymak. Kendi varlığından haberi olma. Bir şeyi hoşça tanıma. İnceliklerini iyice idrak etme. Kelime Anlam: Kıl. Saç. Ateş yakmak. Cenk koparmak, kavga çıkarmak. | | | | | | فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَۜ | .203 | 203 |
fe Kök: harfKelime: feKelime Anlam: Edat (Harf-i Cer). de, da / matuf ve matufun aleyh arasındaki ortak bir yönle birlikte, sıra da bildirir. Aynı zamanda fiillerin meydana gelişi arasında fazla surenin geçmediğini de gösterir.
yekûlû Kök: K:VLKelime: kavlFiil, 3.ncü, Eril, Tekil, Geniş Zaman Kelime Anlam: Anlaşma. Sözleşme. Konuşulan söz. Söz cümlesi. İtikad, delalet. Tarif. İlham.
hel Kök: soruKelime: helKelime Anlam:
nahnu Kök: zamirKelime: nahnuZamir Kelime Anlam:
munzarûne. Kök: NZ:RKelime: munzarİsim, İF'AL Kalıbı, Edilgen, Eril, Çoğul | | | | |
Diğer Meal: İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk. Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.
|