1. FATİHA / 6-7 Bizi, sırat-ı mustakime ihda eyle…
gazab ettiklerinin ve dall olanların gayrısında, kendilerini nimetlendirdiğin kimselerin sıratına! Dua
H!DY
S:RT:
K:VM
S:RT:
NA:M
G:YR
G:D:B
D:LL
.mid4.ss1.as6.ssFATİHA.ns5.nyMEKKE.cs1.syf1.sure.1.xxxDuaxxsırat-ı mustakimxx.ss1.as7.x#k:vm-mustakim#||#g:yr-gayr#||#g:d:b-gazab#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#na:m-nimet#||#d:ll-dall#x#H!DY#||#S:RT:#||#K:VM#||#S:RT:#||#NA:M#||#G:YR#||#G:D:B#||#D:LL#||#k:vm-mustakim#||#g:yr-gayr#||#g:d:b-gazab#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#na:m-nimet#||#d:ll-dall# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ * صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ihdi-na s-sırât el-mustakîm. * sırât allezîne en’amte aleyhim gayr il-magdûbi aleyhim ve lâ d-dâllînn. Dall ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolan. Kur'ân ve imân yolundan sapan. Sapkın. Şaşkın. Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.Çğl.DallînÇğl.DâllûnAynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Gazab Gadab غ ض بG:D:B | Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık.Aynı kökten:Gazab Gadab Gazban Gadbân Gazub Guzbe İgzab Magzab Mugazebe Mugzib Mütegazzib Tegazzüb |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Ni'met ن ع مNA:M | Nimet. İyi hal. Güzel hayat, maddi ve manevi imkanlar. Hoş, güzel hal. İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. Giyecek şeyler. Yiyecek faydalı şey, rızık. / Rahatlık. Refaha sebep olan şey. Çğl.Neama'Çğl.En'ümÇğl.NiamAynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
Diyanet Meali: Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. |
2. BAKARA / 2-3-4-5 Bu kitab, içinde rayb olmayandır.
• Gayba iman eden...
• ve salat ikame eden...
• ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden...
• ve sana inzal edilene ve senin öncenden inzal olana iman eden...
• ve ahiretlerine ikna olmuş...
muttakiler için hüdadır.
İşte onlar, Rabblerinden hüda üzredirler.
İşte onlar, felaha ulaşanlardır. İnfakMuttaki
KTB
RYB
H!DY
VK:Y
eMN
G:YB
K:VM
S:LV
RZK:
NFK:
eMN
NZL
NZL
K:BL
eH:R
K:NA:
H!DY
RBB
FLH
.mid7.ss2.as2.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf1.sure.2.xxxİnfakxMuttakixxsalatxinfakximanxxximan-duruxx.ss2.as3.ss2.as4.ss2.as5.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxkitabxxx#k:vm-ikame-i salat#||#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahiret#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rzk:-rızk#||#h!dy-huda#||#vk:y-muttaki#||#ryb-rayb#||#g:yb-gayb#||#nfk:-infak#||#nzl-inzal#||#k:na:-ikna#||#flh-felah#x#KTB#||#RYB#||#H!DY#||#VK:Y#||#eMN#||#G:YB#||#K:VM#||#S:LV#||#RZK:#||#NFK:#||#eMN#||#NZL#||#NZL#||#K:BL#||#eH:R#||#K:NA:#||#H!DY#||#RBB#||#FLH#||#k:vm-ikame-i salat#||#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahiret#||#emn-iman#||#rbb-rabb#||#rzk:-rızk#||#h!dy-huda#||#vk:y-muttaki#||#ryb-rayb#||#g:yb-gayb#||#nfk:-infak#||#nzl-inzal#||#k:na:-ikna#||#flh-felah# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَۚۛ ف۪يهِۚۛ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَۙ * اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ * وَالَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَۚ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَۜ * اُو۬لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ zâlike l-kitâbu lâ reybe fîhi, huden li l-muttekîne. * ellezîne yu’minûne bi l-gaybi ve yukîmûne s-salâte ve mim mâ razaknâ-hum yunfikûne. * vellezîne yu’minûne bi mâ unzile iley-ke ve mâ unzile min kablike ve bi l-âhireti-hum yûkınûne. * ulâike alâ huden min rabbi-him ve ulâike humu l-muflihûne. ahiret ا خ رeH:R | Devamiyet. Yaşam-ı ilahinin devamlılığı. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Felâh ف ل حFLH | Saadet ve rahata daim olmak (süreklilik içeirir). Selâmet. Kurtuluş. Fevz ve zafer. Necat ve beka. Sahur yemeği. Şakketmek.Aynı kökten:Eflah Falih Felâh İflah İstiflah Müflih Müflihûn Müflihîn |
gayb gaib غ ي بG:YB | Gizli olan. Görünmeyen. Göz önünde bulunmayan, hazırda olmayan. Görünmeyen alem. Belirsiz. Güman. Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey. Kaybolmuş olan. Gr: Üçüncü şahıs, hazırda olmayan kimse.Çğl.GuyubAynı kökten:gayb gaib Guyub Gaybet Gaybî Gaybubet gayyib Gayub Gayâb Gaybe gıyab Gıybet İgtiyab Magib Mugayebe Mugayyeb Mugayyebât Mugtab Mütegayyib Mütegayyibe Tagayyüb Tegayyüm Tegayyümât |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
İkna' ق ن عK:NA: | İnsanlara akılcı ve simgesel yollarla bir fikir, tutum veya eylemin benimsetilmesine doğru kılavuzluk etme sürecidir. İknanın amacına ulaşmada kullandığı yöntem amaca doğru zorlamak yerine amacı ilgi çekici kılmaktır. / Kanaat vermek. Razı etmek. Razı edilmek. İnandırmak. İnandırılmak. / Ayakta iki tarafa bakmadan durmak. Aynı kökten:İkan İkna' istikan Mukni' Akna' kanaat Kani' Kanu' Makna' |
ikame-i salat ق و مK:VM | xoxoxAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rayb reyb ر ي بRYB | Endişe içeren şüphe. / Korku, endişe, sui zan ve töhmet. // kafayı bulandırmak, musibet vermek, kötü kanaat yaratmak, yanlış suçlamada bulunmak.Çğl.RüyubAynı kökten:Murîb Murtab rayb reyb Rüyub |
rızk ر ز قRZK: | Allah'ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet. Yiyip içecek şey. Maddi manevi ihtiyaca lazım nimet. // (rızık: doyuran, beslenen, eklenen varlık demek.) Dşl.RızıkÇğl.Erzak Aynı kökten:İrtizak İstirzak Mürtezik Mürtezika Müsterzık Razık rezzak rızk Rızık Erzak Terzik |
Muttaki و ق يVK:Y | İttika eden. Takva sahibi olan. Kendisini takva sahibi yapan. Ehl-i takva. Çğl.MüttakînAynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Diyanet Meali: Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Muttakiler için yol göstericidir.
Onlar gaybe iman ederler, salatı ikame ederler, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.
Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.
İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve felaha erenler de işte onlardır. |
2. BAKARA / 16 İşte onlar... huda ile dalalet iştira edenler… artık onların ticaretinde rabih yoktur!
Onlar mühtedi olmazlar. Mesel: KafirlerMüfsid
ŞRY
D:LL
H!DY
RBH
TCR
KVN
H!DY
.mid15.ss2.as16.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf2.sure.2.xxxMesel: KafirlerxMüfsidxkissa.001x#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-mühtedi#||#h!dy-huda#||#rbh-rabih#||#tcr-ticaret#||#kvn-xxoxx#x#ŞRY#||#D:LL#||#H!DY#||#RBH#||#TCR#||#KVN#||#H!DY#||#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-mühtedi#||#h!dy-huda#||#rbh-rabih#||#tcr-ticaret#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدٰىۖ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ ulâik ellezîne şterevû d-dalâlete bi l-hudâ, fe mâ rabihat ticâretu-hum ve mâ kânû muhtedîne. dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Mühtedî ه د يH!DY | Hidayete ermiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabih ر ب حRBH | Kârlı, kazançlı, faydalı.Dşl.RabihaAynı kökten:Merabih rabih Rabiha Ribh |
Ticaret ت ج رTCR | Alım-Satım.Aynı kökten:İtticar Mütacere Tacir Tüccar Tecr Ticaret Ticari Ticariyye |
iştira ش ر يŞRY | Satınalma.Aynı kökten:istişra iştira müştera müşteri şira |
Diyanet Meali: İşte onlar, hidayete karşılık dalalet satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve muhtedin olamamışlardır. |
2. BAKARA / 26-27 Muhakkak ki ALLAH, mesel darb etmekten istihya etmez!
• Bazen, bir sivrisineği...
• ve hatta bazen, onun fevkinde olanı...
• ya da hatta... iman eden... ve ardından hakk olanın Rabblerinden olduğuna alim olanları...
• veya hatta... kafir olan... ve ardından "bu mesel ile ALLAH ne irade etti?" diyenleri.
Çoğunu onlarla dalalete düşürür ve de çoğunu onlarla ihda eder.
Onlarla dalalete düşürdükleri, sadece...
• misaklarından sonra ALLAH'ın ahdini nakz eden...
• ALLAH'ın, vasl olunmasını emir ettiği şeyi kata eden...
• ve arzda fesad çıkaran... fasıklardır!
İşte onlar hüsranda olanlardır.
HYY
D:RB
MS!L
BA:D:
FVK:
eMN
A:LM
HK:K:
RBB
KFR
K:VL
RVD
MS!L
D:LL
KS!R
H!DY
KS!R
D:LL
FSK:
NK:D:
A:H!D
BA:D
VS!K:
K:T:A:
eMR
VS:L
FSD
eRD:
H:SR
.mid25.ss2.as26.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf4.sure.2.xxxxximanxxxikrarxx.ss2.as27.xxxemirxxyasakxxx#rvd-irade#||#ba:d:-bauza#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-kesir#||#kfr-kafir#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#fsk:-fasık#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#hyy-istihya#||#fvk:-fevk#||#ba:d-bad#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#h:sr-hüsran#||#k:t:a:-kata#||#fsd-fesad#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasıl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak#||#k:vl-xxoxx#x#HYY#||#D:RB#||#MS!L#||#BA:D:#||#FVK:#||#eMN#||#A:LM#||#HK:K:#||#RBB#||#KFR#||#K:VL#||#RVD#||#MS!L#||#D:LL#||#KS!R#||#H!DY#||#KS!R#||#D:LL#||#FSK:#||#NK:D:#||#A:H!D#||#BA:D#||#VS!K:#||#K:T:A:#||#eMR#||#VS:L#||#FSD#||#eRD:#||#H:SR#||#rvd-irade#||#ba:d:-bauza#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#hk:k:-hakk#||#ks!r-kesir#||#kfr-kafir#||#ms!l-mesel#||#d:rb-darb#||#fsk:-fasık#||#d:ll-dalalet#||#h!dy-ihda#||#hyy-istihya#||#fvk:-fevk#||#ba:d-bad#||#a:h!d-ahd#||#emr-emir#||#erd:-arz#||#h:sr-hüsran#||#k:t:a:-kata#||#fsd-fesad#||#nk:d:-nakz#||#vs:l-vasıl#||#vs:l-vasl#||#vs!k:-misak#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْي۪ٓ اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَاۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۚ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًاۢ يُضِلُّ بِه۪ كَث۪يرًا وَيَهْد۪ي بِه۪ كَث۪يرًاۜ وَمَا يُضِلُّ بِه۪ٓ اِلَّا الْفَاسِق۪ينَۙ * اَلَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ۖ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn(fâsıkîne). * Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıh(mîsâkıhî), ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard(ardı) ulâike humul hâsirûn(hâsirûne). ahd ahid ع ه دA:H!D | Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant // Vaadetme. Söz verme. / Yemin. And. Misak. / Asır. Devir. / Tevhid. Mukavele. Vasiyet. // tanıma, / yükümlülük, yemin, söz verme. Çğl.UhudAynı kökten:ahd ahid Uhud Ahid Ma'hed Maahid Ma'hudiyyet Muahid müteahhid Müteahhidîn Taahhüd |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Baûda Baûza ب ع ضBA:D: | Sivrisinek. Sinek.Aynı kökten:Baûda Baûza Ba'z Bazı Ba'ziyet |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
darb ض ر بD:RB | Vurmak, vuruş, çarpmak. Beyan etmek. Seyretmek. Nev, cins. Benzer, nazir. Eti hafif olan. Çğl.DurubÇğl.EdrubAynı kökten:darb Durub Edrub darbe Darabât İdrab Madreb madrıb Madarib Mızrab Medârib Mudarebe Mudarib Muztarib Muzdarib Mütedarib Tedarub |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
emir ا م رeMR | Emredici olan. Seyyid. Şerif. Yüksek rütbeli zabit. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. Büyük ve meşhur bir soydan gelen. Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. Zengin.Çğl.ÜmeraAynı kökten:Âmir amir Âmire Emaret emir Ümera emr emir Evamir Umur imra Me'mur memur Teemmür Te'mir |
arz erz ا ر ضeRD: | İnsanın Allah'tan aldığı emri uyguya aldığı nokta. Aşağı. Toprak. Zemin. Yeryüzü. Dünya. Memleket, ülke. Küre. İklim. Davarın ayağının altı.Çğl.ArzînÇğl.ArâziÇğl.EradînAynı kökten:arz erz Arzîn Arâzi Eradîn Arzî Arziye |
fesad ف س دFSD | Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek.Çğl.FesadatAynı kökten:fesad Fesadat ifsad İfsadat İnfisad İstifsad Mifsad müfsid Müfsidîn |
Fâsık ف س قFSK: | Fısk içinde olan. Hata, sürekli olarak ısrar eden. Allah'ın emirlerine karşı zıt hareket eden. Küçük günahlarda ısrar eden. Çğl.FesekaAynı kökten:Efsak Fâsık Feseka fısk Fisk Füsuk Mefsaka tefsik |
fevk ف و قFVK: | Üst. Yüksek. Yukarı. Fazla. Aynı kökten:Fevak Füvâk fevk fevkalade Fevkanî İfakat Ma-fevk Mütefevvik Mütefevvikîn |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
husran hüsran خ س رH:SR | Mahrumiyet. Kayıp. Çok büyük ziyan. Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı. Aynı kökten:hasar hasaret Hasarat Hasaret Hasîr husr hüsr husran hüsran Muhassir Muhassirîn Tahsir ya hasret |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
İstihya ح ي يHYY | Diriltme, yaşatma. Aynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
kat'a ق ط عK:T:A: | Kesmek, bölmek, ayırmak. Devre dışı bırakmak, devam edememek, çekilmek. Parça, kısım, bölüm, bir bütünden kesilmiş kısım. Nehir geçme. Yol almaAynı kökten:Ikta' İnkıta' kat'a Kat'an Kat'î Kat'iyyen Kat'iyyet Kıt'a Kıtat Kıtaat Maktu' Maktua Makati' Maktuan |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
Kesir ك ث رKS!R | Çok. Bol. Kesret üzere olan. Türlü. Çeşitli. Artan parçalar, geri kalan adetler. Artık.Çğl.küsurÇğl.küsuratAynı kökten:Ekser iksar İstiksar Kâsir Kesir küsur küsurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mükesser Müksir Müsteksir Mütekasir Mütekessir Mütekessir Tekâsür tekasür Teksir |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
Nakz ن ق ضNK:D: | Kurtulmak. Bozmak. Bozucu. Halâs olmak.Aynı kökten:Enkaz İnkaz Minkaz Münakız Müntakız Mütenakız Nakız Nakiz Nakize Nakz Nakzan Nakzen Nakzeyn Nekaz Enkâz Nikz Nukz Enkâz Tenakkuz Tenakuz Tenkiz |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
Misak و ث قVS!K: | Anlaşma. Sözleşme. Yeminleşme. Verilen söz.Aynı kökten:İstisak Mevsuk Mevasik Misak Müstevsik Vesak vesika Vesaik Vuska Vüska |
Vasl و ص لVS:L | Âşığın sevdiğine kavuşması. Kavuşmak. Birleştirmek, ulaştırmak. Gr: Ulama, ekleme. Edb: Sözü teşkil eden cümlelerin atıf ve rabt suretiyle birbirine bağlı olarak yazılması usulü ki, buna Sebk-i Mevsul da ta'bir edilir. Bir kelimenin sonundaki harfi, bir sonraki lâfzın sesli harflerle başlayan ilk hecesine birleştirmek.Çğl.EvsalAynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Vâsıl و ص لVS:L | Ulaşan, erişen, kavuşan. Hakka vâsıl olan.Aynı kökten:Mevsul Mutavassıl Mütevassıl Muvasala Mütevasıl Mütevasıla Tavsil Tevassul Tavassul Vâsıl Vasl Evsal Vassal Visal Vusla Vuslat |
Diyanet Meali: Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. |
2. BAKARA / 38-39 Dedik ki:
"Ondan cemian hebt olun!
Size BEN'den hüda verildiğinde... ve ardından hüdaya tabi olan kimseler… artık onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler.
Kafirler ve ayetlerimize kizb edenler ise... işte onlar, nar ashabıdır... onlar orada ebedidirler." Adem Kıssası.1Ahiret
K:VL
H!BT:
CMA:
eTY
H!DY
TBA:
H!DY
H:VF
HZN
KFR
KZ!B
eYY
S:HB
NVR
H:LD
.mid36.ss2.as38.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf6.sure.2.xxxAdem Kıssası.1xAhiretxxcennetxcehennemxxkissa.002x.ss2.as39.x#h:vf-havf#||#eyy-ayet#||#tba:-tabi#||#cma:-cemian#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#hzn-hüzün#||#h!dy-huda#||#h!bt:-hebt#||#kz!b-kizb#||#s:hb-sahib#||#nvr-nar#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#H!BT:#||#CMA:#||#eTY#||#H!DY#||#TBA:#||#H!DY#||#H:VF#||#HZN#||#KFR#||#KZ!B#||#eYY#||#S:HB#||#NVR#||#H:LD#||#h:vf-havf#||#eyy-ayet#||#tba:-tabi#||#cma:-cemian#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#hzn-hüzün#||#h!dy-huda#||#h!bt:-hebt#||#kz!b-kizb#||#s:hb-sahib#||#nvr-nar#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَم۪يعًاۚ فَاِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنّ۪ي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ * وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). * Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). cemian ج م عCMA: | Topluca. Hep beraber. Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Hebt Hübut ه ب طH!BT: | İniş. Aşağı inme. Aşağı indirme. İnmek. (Suudun zıddı). Bir yere inip konmak. Nüzul, illet, maraz. Zayıflama. Eksiltmek. Kötü bir hale uğratmak. Birbiri ardınca vurmak. Uyuşma. Bir memlekete birisini dâhil ettirmek. Aynı kökten:Habıt Hebt Hübut Mehbit Mehbit-i Vahy Mühbit Münhebit |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Halid خ ل دH:LD | Sonsuz, ebedi. Daimi. Sürüp giden. Devam eden.Dşl.HalideÇğl.HalidatAynı kökten:Hald Halid Halide Halidat Huld Hulud Ihlad Muhalled Muhalledat Muhalledîn Muhalledûn Muhallid Muhled Mütehallid Tahallüd Tahlid |
havf خ و فH:VF | Korku.Aynı kökten:haif havf havfen ihafe Mahafet Tahavvüf Tahvif |
Hüzn Hüzün ح ز نHZN | Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.Çğl.AhzanAynı kökten:Ahzen hazan Hazen Hazîn Huzzân Hüzn Hüzün Ahzan İhzan Mahzun Muhzin Mütehazzin Tahazzün Tahzin |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kizb ك ذ بKZ!B | Yalan. Yalan söyleme. Uydurma söz, asılsız kelam.Çğl.EkazibAynı kökten:Ekzeb Kâzib Kâzibe kezub Kezeb kezzab kizb Ekazib Mekzebe Mekzube Mükâzebe Mükezzib Tekâzüb tekzib Ükzube |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
Sâhib Sahıb ص ح بS:HB | Sohbet edilen kimse. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Bir iş yapmış olan. Bir vasfı olan. Eş. Yakın arkadaş. Yoldaş. Yakın dost. Yoldaş, yol arkadaşı. Gözcü.Dşl.SâhibeÇğl.SahbÇğl.EshabÇğl.EsâhıbAynı kökten:Ishab İstishab Mashub Mesâhib Musahebe Musahabat Musahib Müstashab Müstashib sahabe sahabi Sahabiye sahabet Sâhib Sahıb Sâhibe Sahb Eshab Esâhıb sohbet Tesahub |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
Diyanet Meali: “İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.
İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
2. BAKARA / 53 Musa'ya kitab ve furkan vermiştik.
Umulur ki ihtida olursunuz! Musa Kıssası.01
eTY
MVS
KTB
FRK:
H!DY
.mid50.ss2.as53.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf7.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003xxxkitabxxx#ktb-kitab#||#h!dy-ihtida#||#frk:-furkan#||#mvs-hz. musa#||#ety-xxoxx#x#eTY#||#MVS#||#KTB#||#FRK:#||#H!DY#||#ktb-kitab#||#h!dy-ihtida#||#frk:-furkan#||#mvs-hz. musa#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn(tehtedûne). Furkan ف ر قFRK: | Hak ile batılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran. Ayırmak, ayırd etmek. Fârık veya Mefruk. Aynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Hz. Musa م و سMVS | Suyla gelen ikram, suyun getirdiği hazine, suyun koruduğu, sakladığı değer. Aynı kökten:Hz. Musa Mevs Mevs |
Diyanet Meali: Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik. |
2. BAKARA / 70 "Bizim için Rabbini davet et. Onun ne olduğunu beyan etsin. Dişi sığır bize teşbih edilsin.
Muhakkak biz, inşALLAH, elbette mühtedileriz." dediler. Musa Kıssası.01
K:VL
DA:V
RBB
BYN
BK:R
ŞBH!
ŞYe
H!DY
.mid65.ss2.as70.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf10.sure.2.xxxMusa Kıssası.01xkissa.003x#da:v-davet#||#şye-inşallah#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#h!dy-mühtedi#||#şbh!-teşbih#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#DA:V#||#RBB#||#BYN#||#BK:R#||#ŞBH!#||#ŞYe#||#H!DY#||#da:v-davet#||#şye-inşallah#||#bk:r-bakara#||#rbb-rabb#||#byn-beyan#||#h!dy-mühtedi#||#şbh!-teşbih#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۙ اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ وَاِنَّٓا اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَمُهْتَدُونَ Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne). Bakar ب ق رBK:R | Öküz. Dana. Sığır. (Bakr, yarmak demek olduğundan, bu hayvanlar da toprağı sürüp yarmak için kullanıldığından)Dşl.BakaraÇğl.BukurÇğl.BikarAynı kökten:Bakar Bakara Bukur Bikar Bakır Bakr Bakûre Bekr Bekre |
beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Da'vet Dıayet د ع وDA:V | Çağırma. / Ziyafet. / Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek.Aynı kökten:Bedduâ dai Duat Dâiye Da'vâ Deavi Da'vet Dıayet davetiye Dı've Dua duae Da'vat Ed'iye dua İddia İstid'a Med'uv Med'î Med'uvvîn Med'uvven Müddeâ Müddeayat Müddeî Tedaî |
Mühtedî ه د يH!DY | Hidayete ermiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Teşbih ش ب هŞBH! | Benzetmek, benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek. Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san'atı.Çğl.TeşbihâtAynı kökten:Eşbeh İştibah Müşabehe Müşabehet Müşabih Müşebbeh Müşebbehe Müşebbih Müştebeh Müştebih Müteşabih Müteşabihe Müteşabihât Müteşebbih Müteşebbihîn Şabih Şebah Eşbâh Şebahet Şebeh Şibih Şebih Şibh Eşbah Şübhe Şübeh Şübühât Teşabüh Teşbih Teşbihât Teşebbüh |
inşallah ش ي اŞYe | "Eğer Allah dilerse"Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler. |
2. BAKARA / 97 Cebraile düşman olan kimselere de ki:
"Muhakkak o, onu…
• onların elinin arasında olana musaddık olarak...
• ve hüda olarak...
• ve mü'minler için büşra olarak...
senin kalbine ALLAH'ın izniyle inzal etti."
K:VL
KVN
A:DV
NZL
K:LB
eZ!N
S:DK:
BYN
YDY
H!DY
BŞR
eMN
.mid92.ss2.as97.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf14.sure.2.xxxxximanxxxxkitabxxx#kvn-kane#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#k:lb-kalb#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#h!dy-hüda#||#nzl-inzal#||#bşr-büşra#||#s:dk:-musaddık#||#ez!n-izin#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KVN#||#A:DV#||#NZL#||#K:LB#||#eZ!N#||#S:DK:#||#BYN#||#YDY#||#H!DY#||#BŞR#||#eMN#||#kvn-kane#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#k:lb-kalb#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#h!dy-hüda#||#nzl-inzal#||#bşr-büşra#||#s:dk:-musaddık#||#ez!n-izin#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne). Adüvv ع د وA:DV | Düşman, hasım.Çğl.A'daÇğl.EadiAynı kökten:Adavet Âdiyât Âdiye Adüvv A'da Eadi Adv Adevân Adva Advan Mu'ted Mu'tedî Müteaddi Müteadi Udva' Udvan |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Büşra ب ش رBŞR | Müjde. Sevinçli, hayırlı haber. İncil'in bir ismi.Aynı kökten:Başir Beşaret Bişârettir Beşarat beşir Bişr Büşra İbşar İbşarât İstibşar Mübaşeret Mübaşir Mübeşşer mübeşşir Mübeşşirîn Mübeşşirat Mübşer Mübşir Müstebşir Tebaşir Tebşir Tebşirât Beşare Beşâir Beşer Beşere Beşerî Beşeriyyet Fevkalbeşer Fevk-al beşer Mebşure |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
izn izin ا ذ نeZ!N | Yasağı kaldırmak. Bir şeye ruhsat vermek. Yol vermek. Hizmetten çıkarmak.Aynı kökten:ezan izan izn izin Me'zene Meâzin Me'zun Me'zunîn Me'zuniyet Müezzin Müezzinîn müste'zen müste'zin Te'zin üzn Azan |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
musaddık ص د قS:DK: | Sadakatli. Tasdik eden. İmzalayan. Doğruluğunu kabul eden. Aynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
Diyanet Meali: De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” |
2. BAKARA / 120 Sen onların milletine tabi oluncaya kadar... ne yahudiler ne de nasraniler senden razı olmazlar.
De ki:
"Muhakkak ki ALLAH'ın hüdası... hüda budur!"
Eğer gerçekten sen, ilimden sana verilenin ardından onların hevalarına tabi olursan... ALLAH'tan senin için veliy de... nasır da olmaz.
RD:V
H!VD
NS:R
TBA:
MLL
K:VL
H!DY
H!DY
TBA:
H!VY
BA:D
CYe
A:LM
VLY
NS:R
.mid115.ss2.as120.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf18.sure.2.xxxx#ba:d-bad#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#h!vd-yahudi#||#h!dy-huda#||#vly-veliy#||#ns:r-nasrani#||#rd:v-rıza#||#h!vy-heva#||#cye-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#RD:V#||#H!VD#||#NS:R#||#TBA:#||#MLL#||#K:VL#||#H!DY#||#H!DY#||#TBA:#||#H!VY#||#BA:D#||#CYe#||#A:LM#||#VLY#||#NS:R#||#ba:d-bad#||#tba:-tabi#||#a:lm-ilim#||#h!vd-yahudi#||#h!dy-huda#||#vly-veliy#||#ns:r-nasrani#||#rd:v-rıza#||#h!vy-heva#||#cye-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin). ilm ilim ع ل مA:LM | Bilgi. / Bilinmiş ve bilinecek olanların tümünün Hayat-ı ilahi içinde ki kümülatif varlığı. (İlm-i Küll) / Bir muhataptan, okumak, görmek, dinlemek gibi yollardan edinilen bilgi, malumat (İlm-i cüz). Kişinin bir ilim vericiden (muallim), dıştan 5 DUYU yoluyla ve ders edinerek (talim) edindiği bilgi. Öğrenme. Çğl.UlumAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
yahudi ه و دH!VD | Dönen. Nebisine asi olan. Hz.Musa'ya karşı gelen, asi olan tayfa. / Hz.Yakub'un dördüncü oğlu ve İsrailoğullarının 12 aşiretinden en güçlü olanın kurucusu Yehuda'nın soyundan olan. Aynı kökten:Hadü Hâid Hud Hevdun Hz. Hud Tehvid yahudi |
Hava Hevâ ه و يH!VY | Dünyayı çeviren atmosfer. Yer ile gök arası. Hafif yel. Bir binanın üzerine kat çıkma hakkı. Bir yerin hâli ve sıhhat bakımından durumu. Müzikte ezgili ses, sadâ.Aynı kökten:Ehva Hava Hevâ Havaî Havâiyât Haviye Heva Ehviye Ehva Hevahî Hüvve Hevvât İstihva Tehviye |
nasrani ن ص رNS:R | Hıristiyanlar. Nasraniler. Nasıralı. (Nasıra; Filistin"de Hz.İsa'nın doğum yeri olan kent.)Çğl.NasaraAynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
rıza ر ض وRD:V | Memnunluk, hoşluk, razı olmak. İstek, arzu. Kendi isteği.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
veli veliy و ل يVLY | Sahib, mâlik. Evliya. Dost Muin. Muhafaza eden. Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. Sıddık. Baba. Babanın babası, ced.
El Veli : ALLAH'ın inanmak fiilidir. İnsan, özünün inancı ile ALLAH'la birleşince veli oluyor. Çğl.EvliyaAynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. |
2. BAKARA / 135 Diyorlar ki:
"Hadü veya nasrani olun ki, ihtida olun."
De ki:
"Bilakis!
İbrahim'in milleti haniftir. O, müşriklerden olmadı." İbrahim Kıssası.01
K:VL
KVN
H!VD
NS:R
H!DY
K:VL
MLL
BRH!M
HNF
KVN
ŞRK
.mid131.ss2.as135.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf20.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xkissa.008x#kvn-kane#||#rhm-rahim#||#h!vd-huden#||#h!dy-ihtida#||#mll-millet#||#hnf-hanif#||#şrk-müşrik#||#ns:r-nasrani#||#brh!m-hz. ibrahim#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#KVN#||#H!VD#||#NS:R#||#H!DY#||#K:VL#||#MLL#||#BRH!M#||#HNF#||#KVN#||#ŞRK#||#kvn-kane#||#rhm-rahim#||#h!vd-huden#||#h!dy-ihtida#||#mll-millet#||#hnf-hanif#||#şrk-müşrik#||#ns:r-nasrani#||#brh!m-hz. ibrahim#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَالُوا كُونُوا هُودًا اَوْ نَصَارٰى تَهْتَدُواۜ قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hanif ح ن فHNF | İslâmiyetten evvel Allah'ın birliğine inanan ve Hz. İbrahim'in dininden olanların vasfı. İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kimse. Eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen. Malum mürşidi olmadan irşad olan. Eğri.Çğl.HunefaAynı kökten:Hanif Hunefa |
Millet م ل لMLL | Bir dinden olanların topluluğu. Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı. Sınıf. Topluluk. Bir sülâleden gelenlerin hepsi. Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi.Çğl.MilelAynı kökten:Beynelmilel Millet Milel Millî Milliye Milliyet Mütemelli Mütemellil Temellül İmlal İstimlal Melal Melel Melîl melile Mell Melul Memlul Memlule Mümill Temellül Mella Melle |
nasrani ن ص رNS:R | Hıristiyanlar. Nasraniler. Nasıralı. (Nasıra; Filistin"de Hz.İsa'nın doğum yeri olan kent.)Çğl.NasaraAynı kökten:İntisar istinsar mensur mansur Minsar minsir Münasara Müstansır Mütenasır nasır Nasırîn Nussar ensar nasr nusret Nusrat Tenasur mütenassır nasrani Nasara Tansir Tenassur |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
müşrik ش ر كŞRK | Allah'a ortak kabul eden, şirk işleyen. Allah'tan başkasına ibadet eden.Çğl.MüşrikînAynı kökten:işrak iştirak müşarik müşrik Müşrikîn Müşterek şerik Şüreka şirk şirket teşrik |
Diyanet Meali: (Yahudiler) “Yahudi olun" ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” |
2. BAKARA / 137 Ardından… sizin iman ettiğinize…
• eğer onlar da misli ile iman ederlerse… artık onlar ihtida olmuş olurlar...
• eğer tevella ederlerse… artık, muhakkak onlar, şikak içindedirler.
Artık sana, ALLAH kafi olacaktır.
O, semidir, alimdir. İbrahim Kıssası.01Esma-ül Hüsna
eMN
MS!L
eMN
H!DY
VLY
ŞK:K:
KFY
SMA:
A:LM
.mid133.ss2.as137.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs1.syf20.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.01xEsma-ül Hüsnaxximanxxkissa.008x#sma:-semi#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#kfy-kafi#||#h!dy-ihtida#||#ms!l-misl#||#vly-tevella#||#şk:k:-şikak#x#eMN#||#MS!L#||#eMN#||#H!DY#||#VLY#||#ŞK:K:#||#KFY#||#SMA:#||#A:LM#||#sma:-semi#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#kfy-kafi#||#h!dy-ihtida#||#ms!l-misl#||#vly-tevella#||#şk:k:-şikak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَاِنْ اٰمَنُوا بِمِثْلِ مَٓا اٰمَنْتُمْ بِه۪ فَقَدِ اهْتَدَوْاۚ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا هُمْ ف۪ي شِقَاقٍۚ فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۜ Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kâfi ك ف يKFY | Kifayet eden. Vâfi, başka şeye ihtiyaç bırakmayan. Yeten, yetişen, elveren.Aynı kökten:Adem-i Kifâyet İstikfa Kâfi kifayet Maal-kifaye Mükâfat Mükâfî Müktefî Mütekâfi Mütekâfiyye Tekâfi Tekâfü' Vâfi Ve Kâfi |
misl misil م ث لMS!L | Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı. Aynısı kadar. Bire-bir. Çğl.EmselAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
semi' س م عSMA: | İşitme. İşiten, duyan.
Es Semi : İşitme fiili. HERŞEYİ İŞİTENAynı kökten:Esma' Hz. İsmail İsma' İstima' Misma' Mesami' Müstemian Sami' Samia Samiîn Samiûn Samit Samite Sem' Sema' semi' Sima' Tesamu' Tesmi' Tesmiât |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Şikak ش ق قŞK:K: | Nifak, ikilik, ittifaksızlık.Aynı kökten:eşakk İnşikak iştikak Meşâkka meşakkat Meşâkk Münşakk şakk şık Şikak Teşakk teşakkuk teşkik |
Diyanet Meali: Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. |
2. BAKARA / 142 Nasdan bazı sefihler diyecekler ki:
"Üzerine oldukları kıblelerinden onları tevella ettiren nedir?"
De ki:
"Şark tarafı da… garb tarafı da ALLAH'ındır!
Dilediğini sırat-ı mustakime ihda eder." Kıble
K:VL
SFH!
NVS
VLY
K:BL
KVN
K:VL
ŞRK:
G:RB
H!DY
ŞYe
S:RT:
K:VM
.mid139.ss2.as142.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf21.sure.2.xxxKıblexxsırat-ı mustakimxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-mustakim#||#k:bl-kıble#||#şye-şae#||#nvs-nas#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#vly-tevella#||#sfh!-sefih#||#şrk:-şark#||#g:rb-garb#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#K:VL#||#SFH!#||#NVS#||#VLY#||#K:BL#||#KVN#||#K:VL#||#ŞRK:#||#G:RB#||#H!DY#||#ŞYe#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#k:bl-kıble#||#şye-şae#||#nvs-nas#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#vly-tevella#||#sfh!-sefih#||#şrk:-şark#||#g:rb-garb#||#k:vl-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 سَيَقُولُ السُّفَهَٓاءُ مِنَ النَّاسِ مَا وَلّٰيهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّت۪ي كَانُوا عَلَيْهَاۜ قُلْ لِلّٰهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُۜ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). garb Gurub غ ر بG:RB | Batı. Güneşin battığı taraf. / Gün batımı. / Sığır derisinden yapılan büyük kova. Sakaların su koydukları büyük tulum. / Atıldıktan sonra bulunmayan ok. / Yürügen at. / Kenar. // Batma, batış. Batıda görünmez olma. Gözden kaybolmak. Uzaklaşmak. Irak olmak.Çğl.GurubAynı kökten:Agreb Garabet garb Gurub Gurub Garib Garibe Garaib Gureba Garaibat Gârib Gurab Garbân Egribe Gırban Gurbet igrab İstigrab magrib mağrib Magarib Mugrib Mugterib Müstagreb Müstagrib Müstagribîn Mütegarrib Mütegarribîn Salatül mağrib Tagrib Tegarrüb |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kıble ق ب لK:BL | Kabe ciheti. Kıble tarafı. / Güney. / Güneyden esen rüzgar. // Değeri yada üstünlüğü kabul edilerek yönelinen taraf. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
Sefih س ف هSFH! | Zevk ve eğlenceye düşkün. Sefahete düşmüş. Malını düşünmeden harcayan. Akılsız.Çğl.SüfehaAynı kökten:Müteseffih Sefahet Sefeh Sefeh Sefih Süfeha Tesfih |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
şark ش ر قŞRK: | Doğu. Güneşin doğduğu taraf. / Güneşin aydınlığı. / Yarmak. Parıldamak. / Duygu, düşünce ve fikirlerin doğuşu, aydınlığı / Manaların ve öz-duyumların, duygu merkezine doğması. Aynı kökten:işrak meşrık maşrık meşarık mişrak müsteşrik müşrik şark teşrik |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” |
2. BAKARA / 143 Böyledir!...
Sizi...
• nasa şahid olmanız için...
• ve Rasulün de size şahid olması için...
vasat bir ümmet kıldık.
Sadece, iki akabı üzere inkılab eden kimselerden Rasule tabi olanlara alim olmamız için... üzerine olduğunuzu (size) kıble kıldık. ALLAH'ın hidayet ettiklerinden başkasına elbette kebir gelir.
ALLAH sizin imanınızı zayi edecek değildir.
Muhakkak ki ALLAH, nasa, elbette rauftur, rahimdir. KıbleEsma-ül Hüsna
CA:L
eMM
VST:
KVN
ŞH!D
NVS
KVN
RSL
ŞH!D
CA:L
K:BL
KVN
A:LM
TBA:
RSL
K:LB
A:K:B
KVN
KBR
H!DY
KVN
D:YA:
eMN
NVS
ReF
RHM
.mid140.ss2.as143.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf21.sure.2.xxxKıblexEsma-ül Hüsnaxxrasulximanxxxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxx#kvn-kunte#||#k:bl-kıble#||#nvs-nas#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#k:lb-inkilab#||#rhm-rahim#||#rsl-rasul#||#h!dy-hidayet#||#şh!d-şahid#||#vst:-vasat#||#a:k:b-akab#||#kbr-kebir#||#ref-rauf#||#emm-ümmet#||#d:ya:-zayi#||#ca:l-xxoxx#x#CA:L#||#eMM#||#VST:#||#KVN#||#ŞH!D#||#NVS#||#KVN#||#RSL#||#ŞH!D#||#CA:L#||#K:BL#||#KVN#||#A:LM#||#TBA:#||#RSL#||#K:LB#||#A:K:B#||#KVN#||#KBR#||#H!DY#||#KVN#||#D:YA:#||#eMN#||#NVS#||#ReF#||#RHM#||#kvn-kunte#||#k:bl-kıble#||#nvs-nas#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:lm-alim#||#k:lb-inkilab#||#rhm-rahim#||#rsl-rasul#||#h!dy-hidayet#||#şh!d-şahid#||#vst:-vasat#||#a:k:b-akab#||#kbr-kebir#||#ref-rauf#||#emm-ümmet#||#d:ya:-zayi#||#ca:l-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَه۪يدًاۜ وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّت۪ي كُنْتَ عَلَيْهَٓا اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلٰى عَقِبَيْهِۜ وَاِنْ كَانَتْ لَكَب۪يرَةً اِلَّا عَلَى الَّذ۪ينَ هَدَى اللّٰهُۜ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُض۪يعَ ا۪يمَانَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun). Akab ع ق بA:K:B | Bir şeyin hemen gerisinde olan, zaman veya mekan. / Topuk. Ökçe. Çğl.A'kabAynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
Zayi' ض ي عD:YA: | Elden çıkan. Kaybolan. Yitik. Zarar, ziyan.Çğl.ZayiâtAynı kökten:Izaa Muzî' tazyi' Tazyiât Zaya' Zay'a Zıya' Zayi' Zayiât Ziya' Ziyan |
ümmet ا م مeMM | Cemaat, kavim, taife. Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir dille konuşan millet.Çğl.ÜmemAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kıble ق ب لK:BL | Kabe ciheti. Kıble tarafı. / Güney. / Güneyden esen rüzgar. // Değeri yada üstünlüğü kabul edilerek yönelinen taraf. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rauf ر ا فReF | Merhamet sahibi. Şefkatli. Çok acıyan, esirgeyen.
Er Rauf : Anlayış fiili. her mahlukatta müşahade edilir. İnsanlar anlayışlı olarak yaşar. Aynı kökten:Er'ef rauf Re'fe refe Re'fet refet Refrefe Terefrüf |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
Vasat و س طVST: | İki şeyin arasında olan. Ortalama. Cemiyet muhiti. İç.Çğl.EvsâtAynı kökten:Mevsut Mutavassıt Mutavassıtîn Muvasat Müvasat Tavassut Tavsit Tavsitât Vasat Evsât Vasatî Vasıta Vusta |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
2. BAKARA / 150 Nereden ihrac olsan… artık vechine, mescid-i haram şatrını veliy ettir!
Nerede olursanız olun… nasa sizin üzerinize bir hüccet olmaması için... artık vechinize o şatrı veliy ettirin!... onlardan zalim olanlar müstesna...
Artık onlara haşy etmeyin!...
Üzerinize nimetimi tamam etmem için... BANA haşy edin!
Umulur ki ihtida olursunuz.
HYS!
H:RC
VLY
VCH!
ŞT:R
SCD
HRM
HYS!
KVN
VLY
VCH!
ŞT:R
KVN
NVS
HCC
Z:LM
H:ŞY
H:ŞY
TMM
NA:M
H!DY
.mid148.ss2.as150.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf22.sure.2.xxxxxxemirxxyasakxxx#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#z:lm-zalim#||#tmm-tamam#||#h:şy-haşy#||#vch!-vücuh#||#na:m-nimet#||#h!dy-ihtida#||#vly-tevella#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#hcc-hüccet#||#h:rc-ihrac#||#kvn-xxoxx#x#HYS!#||#H:RC#||#VLY#||#VCH!#||#ŞT:R#||#SCD#||#HRM#||#HYS!#||#KVN#||#VLY#||#VCH!#||#ŞT:R#||#KVN#||#NVS#||#HCC#||#Z:LM#||#H:ŞY#||#H:ŞY#||#TMM#||#NA:M#||#H!DY#||#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#z:lm-zalim#||#tmm-tamam#||#h:şy-haşy#||#vch!-vücuh#||#na:m-nimet#||#h!dy-ihtida#||#vly-tevella#||#scd-mescid-i haram#||#şt:r-şatr#||#hcc-hüccet#||#h:rc-ihrac#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۙ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌۗ اِلَّا الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْن۪ي وَلِاُتِمَّ نِعْمَت۪ي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum hucceh(huccetun), illellezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne). İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
hüccet ح ج جHCC | Senet. Vesika. Delil. Bir iddiânın doğruluğunu isbat için gösterilen resmi vesika. Şâhid.Çğl.HücecAynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
haysü ح ي ثHYS! | Hangi? Hangi yer? / Nerde olursa olsun./ Kadar. / Şekilde. |
Ni'met ن ع مNA:M | Nimet. İyi hal. Güzel hayat, maddi ve manevi imkanlar. Hoş, güzel hal. İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. Giyecek şeyler. Yiyecek faydalı şey, rızık. / Rahatlık. Refaha sebep olan şey. Çğl.Neama'Çğl.En'ümÇğl.NiamAynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
mescid-i haram س ج دSCD | xoxoxAynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
Tamam ت م مTMM | Bitme, bitirme, son, nihayet. Tam, eksiksiz, noksansız. Ne eksik ne fazla. Münasib, uygun.Aynı kökten:istitmam itmam Tamam Tamamen tamamiyet Temme Tetimme Tetümme Tetümmat Tetmim |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. |
2. BAKARA / 156-157 Musibet isabet ettiğinde onlar derler ki:
"Muhakkak biz, ALLAH'a aitiz... ve muhakkak O'na rücu ediciyiz!"
İşte onlar... Rabblerinden salatlar ve rahmet onların üzerinedir.
İşte onlar… onlar mühtedilerdir.
S:VB
S:VB
K:VL
RCA:
S:LV
RBB
RHM
H!DY
.mid154.ss2.as156.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf23.sure.2.xx*3xxxsalatxx.ss2.as157.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#s:vb-isabet#||#rca:-rücu#||#s:lv-salat#||#h!dy-mühtedi#||#k:vl-xxoxx#x#S:VB#||#S:VB#||#K:VL#||#RCA:#||#S:LV#||#RBB#||#RHM#||#H!DY#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#s:vb-isabet#||#rca:-rücu#||#s:lv-salat#||#h!dy-mühtedi#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ * اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne). * Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne). Mühtedî ه د يH!DY | Hidayete ermiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rücu ر ج عRCA: | Cayma, vazgeçme. Geri dönme. Sözünden dönme.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
salat salah ص ل وS:LV | Düzen vermek, düzenlemek. / Sineyi yok ederek ve benliğinden arınarak, Allah'ın kainata düzen vermesine katılmak. Çğl.SalavatAynı kökten:musalla Musalli Musallîn salat salah Salavat salavat salli Salv |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Diyanet Meali: Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.
İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. |
2. BAKARA / 159-160 Muhakkak... nasa, kitabta beyan ettiğimiz şeylerin ardından... beyyinelerden ve hüdadan inzal ettiğimiz şeyleri ketm edenler... işte onlara...
• ALLAH onlara lanet eder!
• Lanet ede(bile)nler de onlara lanet eder!
Tevbe eden ve ıslah olan ve beyan eden kimseler müstesna... ve artık işte onlara, BEN de tevbe ederim.
Tevvab, rahim BEN'im! Esma-ül Hüsna
KTM
NZL
BYN
H!DY
BA:D
BYN
NVS
KTB
LA:N
LA:N
LA:N
TVB
S:LH
BYN
TVB
TVB
RHM
.mid156.ss2.as159.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf23.sure.2.xx*3xEsma-ül Hüsnax.ss2.as160.xxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#ktb-kitab#||#la:n-lanet#||#la:n-lain#||#nvs-nas#||#ba:d-bad#||#rhm-rahim#||#ktm-ketm#||#byn-beyyine#||#tvb-tevvab#||#h!dy-huda#||#nzl-inzal#||#s:lh-ıslah#x#KTM#||#NZL#||#BYN#||#H!DY#||#BA:D#||#BYN#||#NVS#||#KTB#||#LA:N#||#LA:N#||#LA:N#||#TVB#||#S:LH#||#BYN#||#TVB#||#TVB#||#RHM#||#ktb-kitab#||#la:n-lanet#||#la:n-lain#||#nvs-nas#||#ba:d-bad#||#rhm-rahim#||#ktm-ketm#||#byn-beyyine#||#tvb-tevvab#||#h!dy-huda#||#nzl-inzal#||#s:lh-ıslah# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِۙ اُو۬لٰٓئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَۙ * اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَبَيَّنُوا فَاُو۬لٰٓئِكَ اَتُوبُ عَلَيْهِمْۚ وَاَنَا التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne). * İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm(rahîmu). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
beyyine ب ي نBYN | Aşikar. Açıklanmış. Gün gibi vazih delil. Müteaddit noktaları beyan eden ve açıklayan. Şahid. İsbat vasıtası. Kavi bürhan.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Ketm ك ت مKTM | Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.Aynı kökten:Ektem İktam İktiman İktitam İstiktam Kâtim Ketm Ketum Kitman Mektum Mektume Mektumat Mükâteme Tektim |
Laîn ل ع نLA:N | Lânetlenmiş, kovulmuş, merdud. Allahın rahmetinden mahrum.Aynı kökten:İltian Laîn Lâin La'n La'net Lian Lüane Mel'ane Mel'anet Melain Mel'un Melain Mülaane Mülaene Mütelain Telaun Tel'in |
La'net ل ع نLA:N | Nefret. Tiksinti. Allah'ın rahmetinden mahrumiyyet.Aynı kökten:İltian Laîn Lâin La'n La'net Lian Lüane Mel'ane Mel'anet Melain Mel'un Melain Mülaane Mülaene Mütelain Telaun Tel'in |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
ıslah ص ل حS:LH | İyileştirmek. Düzeltmek. Kusurları gidermek.Çğl.IslahatAynı kökten:Aslah Eslah Hz. Salih ıslah Islahat Istılah Istılahat İstıslah Munsalih Musalaha Musalahat Musalih Muslih Muslihîn Müsalaha Mütesalih salah Salahat salahiyet salih Saliha Suleha salih amel sulh |
tevvab ت و بTVB | Dönüş yapanın, kime dönüş yaptığının idrakin de olması. Bu idarake sahip olan. / Tevbe ettiren. (tevbe ettiren, tevbeyi kabul edecek olandır.)
Et Tevvab : Dönüş etmesiyle dönüş etmesi, sonra da kime dönüş ettiğini bilmesine tevvap derler. Bunun esas yaşantısını insanlar yaşar. Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
Diyanet Meali: İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder.
Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. |
2. BAKARA / 170 Onlara
"ALLAH'ın inzal ettiğine tabi olun!" denildiğinde, derler ki:
"Bilakis!
Biz ata-babalarımızı üzerine lafi olduğumuz şeye tabi oluruz."
Ya, ata-babaları hiç bir şeye akıl edemeyen ve de ihtida olamayan olmuşlarsa...!?
K:VL
TBA:
NZL
K:VL
TBA:
LFV
eBV
KVN
eBV
A:K:L
ŞYe
H!DY
.mid165.ss2.as170.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf25.sure.2.xxxxxxemirxxyasakxxxxkitabxxx#kvn-kane#||#şye-şey#||#ebv-eb#||#tba:-tabi#||#a:k:l-akıl#||#nzl-inzal#||#h!dy-ihtida#||#lfv-lafi#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#TBA:#||#NZL#||#K:VL#||#TBA:#||#LFV#||#eBV#||#KVN#||#eBV#||#A:K:L#||#ŞYe#||#H!DY#||#kvn-kane#||#şye-şey#||#ebv-eb#||#tba:-tabi#||#a:k:l-akıl#||#nzl-inzal#||#h!dy-ihtida#||#lfv-lafi#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَٓا اَلْفَيْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْـًٔا وَلَا يَهْتَدُونَ Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne). akıl ع ق لA:K:L | İmsak ve imtisak. Men'etmek. Sığınacak yer. Diyet. Düşünme ve anlama kabiliyeti. İlim, zihinde hâsıl olan sûret. İnsan zihninin sıfatı. Kalbde Hak ve bâtılı ayırdedebilen bir nur. Huk: Bir cinayetten dolayı, icab eden diyeti vermektir. Kırmızı mihfe örtüsü. Çğl.UkulÇğl.UkalaAynı kökten:akıl Ukul Ukala Aklî Lâyu'kal makul Ma'kulat taakkul ukala |
eb Ebu ا ب وeBV | (Ebâ, Ebu, Ebi) Baba. Ata. |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
lafi ل ف وLFV | Bulmak. Karşılaşmak.Aynı kökten:lafi Mütelafi Telafi |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? |
2. BAKARA / 174-175-176 Muhakkak
• ALLAH'ın kitabtan inzal ettiklerini ketm edenler...
• ve onunla az bir semen iştira edenler...
işte onlar... batınlarında, sadece, nar yerler!
Kıyamet yevminde... ALLAH,
• Onlara kelime ettirmez!
• Onlara tezkiye ettirmez!
Onlara elim azab vardır!
İşte onlar...
• hüda ile dalaleti...
• ve mağfiret ile azabı...
iştira edenler... artık onlar, nara nasıl sabır ederler!?
Bunlar... ALLAH'ın, kitabı bi-hakkın inzal etmesi iledir!
Muhakkak kitab hakkında ihtilafa düşenler... elbette baid şikak içindedirler. Ahiret
KTM
NZL
KTB
ŞRY
S!MN
K:LL
eKL
BT:N
NVR
KLM
YVM
K:VM
ZKV
A:Z!B
eLM
ŞRY
D:LL
H!DY
A:Z!B
G:FR
S:BR
NVR
NZL
KTB
HK:K:
H:LF
KTB
ŞK:K:
BA:D
.mid169.ss2.as174.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf25.sure.2.xxxAhiretxxyevmxcehennemxcehennemxx.ss2.as175.ss2.as176.xxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#k:vm-kıyamet#||#ktb-kitab#||#ba:d-baid#||#h:lf-ihtilaf#||#elm-elim#||#k:ll-kalil#||#yvm-yevm#||#s:br-sabr#||#hk:k:-hakk#||#a:z!b-azab#||#ekl-ekl#||#ktm-ketm#||#zkv-tezkiye#||#nzl-inzal#||#s!mn-semen#||#nvr-nar#||#klm-kelime#||#h!dy-huda#||#g:fr-mağfiret#||#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#ba:d-baid#||#şk:k:-şikak#x#KTM#||#NZL#||#KTB#||#ŞRY#||#S!MN#||#K:LL#||#eKL#||#BT:N#||#NVR#||#KLM#||#YVM#||#K:VM#||#ZKV#||#A:Z!B#||#eLM#||#ŞRY#||#D:LL#||#H!DY#||#A:Z!B#||#G:FR#||#S:BR#||#NVR#||#NZL#||#KTB#||#HK:K:#||#H:LF#||#KTB#||#ŞK:K:#||#BA:D#||#k:vm-kıyamet#||#ktb-kitab#||#ba:d-baid#||#h:lf-ihtilaf#||#elm-elim#||#k:ll-kalil#||#yvm-yevm#||#s:br-sabr#||#hk:k:-hakk#||#a:z!b-azab#||#ekl-ekl#||#ktm-ketm#||#zkv-tezkiye#||#nzl-inzal#||#s!mn-semen#||#nvr-nar#||#klm-kelime#||#h!dy-huda#||#g:fr-mağfiret#||#şry-iştira#||#d:ll-dalalet#||#ba:d-baid#||#şk:k:-şikak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِه۪ ثَمَنًا قَل۪يلًاۙ اُو۬لٰٓئِكَ مَا يَأْكُلُونَ ف۪ي بُطُونِهِمْ اِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ * اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدٰى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِۚ فَمَٓا اَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ * ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍ۟ İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun). * Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri). * Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakk(hakkı), ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
baid ب ع دBA:D | Zaman yada mekan olarak uzaklık. Uzak. Umulmadık.Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
baid ب ع دBA:D | Zaman yada mekan olarak uzaklık. Uzak. Umulmadık.Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
dalalet ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolmak. Yoldan çıkma. Sapma. Azma. Şaşırma. Şaşkınlık. İman ve İslâmiyetten ayrılmak. Aynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
ekl ا ك لeKL | Yemek yemeAynı kökten:Âkil Âkile Ekile ekl Ekul Me'kel Me'kul Teekkül Ükl Ükül Ükle Ükel |
elim ا ل مeLM | Acı veren, acıtan, ağrıtan. Çok şiddetli ağrı veren.Dşl.elimeAynı kökten:elem Alam elim elime İlam Mevlim Mulim Müellem Müellim Müteellim Teellüm |
mağfiret Magfiret غ ف رG:FR | Cenab-ı Hakk'ın kullarının günahlarını örtmesi. Günah hanesindekileri sevab hanesine aktarması.Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
ihtilaf خ ل فH:LF | Anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik. Birisinin halifesi olmak.Çğl.İhtilafatAynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
kalil ق ل لK:LL | Az. Bodur kimse.Çğl.KalailAynı kökten:Ekall Akall Ekall-i Kalil Ekalliyet Akalliyet İklal İstiklal kalil Kalail kalilen Kılle Kıllet kulal Laakall Müstakill Müstakillen Mütekallil Takallül |
kıyamet ق و مK:VM | İnsanın bir çırpıda ayağa kalkmasıdır. Sonuna hâ harfi ilave edilerek onun aniden meydana geleceğine dikkat çekilmiştir. Dünyanın yıkılıp harab olması. Her şeyin mahvolması. Dünyanın sonu ve mahşer meydanına bütün insanların dirilip toplanacağı zaman. Mc: Büyük bela. Fazla sıkıntı.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
kelime ك ل مKLM | Hal, durum, yaşayış. Çğl.KilemÇğl.KelimatAynı kökten:Kalli Kelâm Kelim kelime Kilem Kelimat makale Mükâleme Mükâlemat Mütekellim Mütekellimîn Tekellüm Tekellümât Teklim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Ketm ك ت مKTM | Saklamak. Gizlemek. Sır tutmak. Söylememek.Aynı kökten:Ektem İktam İktiman İktitam İstiktam Kâtim Ketm Ketum Kitman Mektum Mektume Mektumat Mükâteme Tektim |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Semen ث م نS!MN | Paha, değer, eder, kıymet. Satılan şeyin tespit edeilen tutarı. Çğl.EsmanAynı kökten:müsemmen Semanin Semaniye Semen Esman Semin Simen sümn Sümün Esman Tesmin |
Sabr Sabır ص ب رS:BR | Acıya ve zorluğa katlanmak. Bir musibet ve belâya uğrayanın telâş ve feryad etmeyip sonunu bekleyip tahammül ile katlanması. Muharebede şecaat gösterme. Bir kimseyi bir şeyden alıkoymak. Öğrendiği bir şeyi başkasının da öğrenmesi için tâkat getirmek. Aynı kökten:Musaberet Mustabır sabbar Sabr Sabır sabur tasabbur |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
Tezkiye ز ك وZKV | Bir amaca bir davaya adanmışlıkla bahş olunan, hayr ve şerr olanı ayırd mertebesi, bu mertebeye gelmek. / Ref'etmek, yükselmek. / (Kendini yada başka bir şeyi amacından gayrı tüm zihni unsurlardan) Paklamak, temizlemek. Tamamlamak. / Övmek, medhetmek. / Ateşin alevlenmesi. / Bir kimsenin güvenilirliğini soruşturmak. Bir kimsenin şahadetinin doğruluğuna kefil olmak. / Ölmek üzere olan hayvanı, murdar olmaması için ölmeden önce boğazlamak. / Zekat vermek, almak. Aynı kökten:Ezka Mütezekki Müzekka Müzekki Tezekki Tezkiye Zekâ Zekât Zekevat Zekâvet Zeki Zekiyy Zekiye Ezkiya |
Şikak ش ق قŞK:K: | Nifak, ikilik, ittifaksızlık.Aynı kökten:eşakk İnşikak iştikak Meşâkka meşakkat Meşâkk Münşakk şakk şık Şikak Teşakk teşakkuk teşkik |
iştira ش ر يŞRY | Satınalma.Aynı kökten:istişra iştira müştera müşteri şira |
Diyanet Meali: Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.
İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)
Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkâr etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. |
2. BAKARA / 185 Ramazan ayı ki... onda, nas için hüda ve hüdadan beyyineler ve furkan olan Kur'an inzal oldu... sizden bu aya şahid olan kimse... artık oruç tutsun!
Mariz olan veya sefer üzre kimseler... artık yevmlerin iddeti kadar sonradandır...
ALLAH...
• iddeti tekmil etmeniz için
• ve size hidayet verdiği şeye ALLAH'ı kebirlemeniz için
size yüsr irade eder, size usra irade etmez.
Umulur ki siz şükür edersiniz.
ŞH!R
NZL
K:Re
H!DY
NVS
BYN
H!DY
FRK:
ŞH!D
ŞH!R
S:VM
KVN
MRD:
SFR
A:DD
YVM
eH:R
RVD
YSR
RVD
A:SR
KML
A:DD
KBR
H!DY
ŞKR
.mid176.ss2.as185.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf27.sure.2.xxxxxyevmxkuranxoruçxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxkitabxxx#kvn-kane#||#şkr-şükür#||#rvd-irade#||#nvs-nas#||#s:vm-savm#||#eh:r-uhra#||#yvm-eyyam#||#şh!r-şehr#||#byn-beyyine#||#mrd:-mariz#||#h!dy-hidayet#||#h!dy-huda#||#a:dd-iddet#||#şh!d-şahid#||#k:re-kuran#||#nzl-inzal#||#frk:-furkan#||#kbr-kebir#||#ysr-yüsr#||#a:sr-usra#||#sfr-sefer#||#kml-tekmil#x#ŞH!R#||#NZL#||#K:Re#||#H!DY#||#NVS#||#BYN#||#H!DY#||#FRK:#||#ŞH!D#||#ŞH!R#||#S:VM#||#KVN#||#MRD:#||#SFR#||#A:DD#||#YVM#||#eH:R#||#RVD#||#YSR#||#RVD#||#A:SR#||#KML#||#A:DD#||#KBR#||#H!DY#||#ŞKR#||#kvn-kane#||#şkr-şükür#||#rvd-irade#||#nvs-nas#||#s:vm-savm#||#eh:r-uhra#||#yvm-eyyam#||#şh!r-şehr#||#byn-beyyine#||#mrd:-mariz#||#h!dy-hidayet#||#h!dy-huda#||#a:dd-iddet#||#şh!d-şahid#||#k:re-kuran#||#nzl-inzal#||#frk:-furkan#||#kbr-kebir#||#ysr-yüsr#||#a:sr-usra#||#sfr-sefer#||#kml-tekmil# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًا اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُ الْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne). İddet ع د دA:DD | Miktar, adet, sayı. Hesablanmış zaman. Bekleme süresi. Sayılmış. Madud. Cemaat. Hıfz. Aynı kökten:Add Aded Adet A'dad Âd Bî-add İdad İdde İddet Ma'dud Muadd Muidd Müteaddid Taaddüd Ta'dad Uddet |
usr usra ع س رA:SR | Güçlük, zorluk. Zor iş. Sıkıntı. Darlık. Kıtlık.Aynı kökten:Asir müteasir ta'sir Ta'sirât teasür usr usra usret |
beyyine ب ي نBYN | Aşikar. Açıklanmış. Gün gibi vazih delil. Müteaddit noktaları beyan eden ve açıklayan. Şahid. İsbat vasıtası. Kavi bürhan.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
uhra ا خ رeH:R | Sair, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra.Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
Furkan ف ر قFRK: | Hak ile batılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran. Ayırmak, ayırd etmek. Fârık veya Mefruk. Aynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kur'an ق ر اK:Re | Kuran. Yönlendiren, yöneten. / Allah'tan mahluka her an gelmeye devam eden emirler. Aynı kökten:ikra karie Kariât kıraat kur' Ekrâ Kur'an |
kebir ك ب رKBR | Büyük. Bütün olarak büyük. Cüzlerinin hepisini kapsayarak tek ve büyük.
El Kebir : Büyüklük fiili. ALLAH'ın tecellisinin insandaki büyüklüğü bambaşka büsbüyüklüktür. Bu büyüklüğü kendi küçük benliğine mal edene kibirli adam derler. ALLAH'ın varlığından tecelli eden tegabür varlığı haktır. Bunu nefsi envaresine mal etmek haramdır. Dşl.kebireÇğl.kibarÇğl.küberaÇğl.kebairAynı kökten:Ekâbir ekber Kübra Ekâbir istikbar kebir kebire kibar kübera kebair Kiber kibr kibir kibriya Mükâbere Mükebbir Müstekbir Müstekbirîn Mütekâbir mütekebbir Mütekebbirîn tekbir Tekbirât Tekebbür |
tekmil ك م لKML | Bitirmek, tamamlamak. Kemâle erdirmek. Tam, bütün, eksiksiz.Aynı kökten:ikmal İstikmal Kâmil Kâmilen kemal Kemalât Mükemmel mükemmil Müstekmil Mütekâmil Mütekâmilîn Mütekemmil Mütekemmilîn tekamül tekmil Tekmile |
Mariz م ر ضMRD: | Hasta. İlletli. Dertli.Çğl.MardaAynı kökten:İmraz maraz Maraza Emraz marazi Mariz Marda Mütemârız Mütemârızîn Temaruz Temriz |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
savm ص و مS:VM | Oruç. / Sakınmak, korunmak, uzak durmak, el çekmek, hareket etmemek, terk etmek, / Men etmek. / Suyun akışı, akması. Çğl.SıyamAynı kökten:Saim Saimîn Suvvam savm Sıyam Savmaa Savmea Savâmi' |
Sefer س ف رSFR | Yolculuk. Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali. Def'a, kerre. Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek.Çğl.EsfarAynı kökten:İnsifar İsfar Müsfir Sifr Esfar Müsaferet Müsafir Misafir Müsafirîn Safir Sefir Süffar Sefaret Sefer Esfar Seferî Sifar Süfre Süfür Tesfir |
yüsr yüsür ي س رYSR | Kolaylık. Genişlik. Rahatlık. Zenginlik. Gına. Refah.Aynı kökten:Eyser Yüsra Meysere Meyâsir Meysir Meyser Meysur Müsteyser müteyessir müyesser teysir Yesar Yesaret Yeser Yesir Yesr yüsr yüsür yüsret |
Eyyam ي و مYVM | Güç, iktidar, nüfuz.Aynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
şehr ش ه رŞH!R | Ayın bir tur zamanı, 30 günlük zaman. Bir şeyi izhar etmek. Teşhir etmek.Çğl.eşhürÇğl.şühurAynı kökten:Fiş şehril kadim işhar meşhur müşahere şehr eşhür şühur şöhret teşhir |
şükr şükür ش ك رŞKR | Nimetler karşısında duyulan memnunluk.Aynı kökten:Meşkur müteşekkir şakir şekür şekur şükr şükür şükran teşekkür |
Diyanet Meali: (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. |
2. BAKARA / 196 Hacc ve umreyi ALLAH için tamam edin.
• Eğer hasr olursanız... artık hedyden müsteyser olan!
• Hedy, hill yerine iblağ oluncaya kadar reislerinizi traş etmeyin.
• İçinizden mariz olan veya başında bir eza bulunan olursa... artık oruç veya sadaka veya nesike olarak fidye...
• Emin olmanızın ardından hacca kadar umreden metalanmak isteyen kimse... artık hedyden kolayına geleni...
• Vecd olamayan kimse... artık üç yevm haccda ve yedi yevm rücu ettiğinde oruç tutar... işte böyle kamil olarak aşr olur.
Bu, ehli, Mescid-i Haram'da hazır olmayan kimseler içindir. ALLAH'tan ittika edin ve ALLAH'ın ikabının şedid olduğuna alim olun! Hacc ve Kurban
TMM
HCC
A:MR
HS:R
YSR
H!DY
HLK:
ReS
BLG:
H!DY
HLL
KVN
MRD:
eZ!Y
ReS
FDY
S:VM
S:DK:
NSK
eMN
MTA:
A:MR
HCC
YSR
H!DY
VCD
S:VM
S!LS!
YVM
HCC
SBA:
RCA:
A:ŞR
KML
KVN
eH!L
SCD
HRM
VK:Y
A:LM
ŞDD
A:K:B
.mid187.ss2.as196.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf29.sure.2.xxxHacc ve Kurbanxxyevmxsayıxhaccxoruçxsadakaximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#kvn-kane#||#mta:-temettu#||#s!ls!-selase#||#s:vm-savm#||#sba:-seba#||#eh!l-ehil#||#şdd-şedid#||#yvm-eyyam#||#emn-emin#||#a:lm-alim#||#tmm-tamam#||#hd:r-hazır#||#vcd-vecd#||#fdy-fidye#||#hll-hill#||#blg:-iblağ#||#nsk-nesike#||#a:k:b-ikab#||#mrd:-mariz#||#scd-mescid-i haram#||#vk:y-ittika#||#rca:-rücu#||#hs:r-hasr#||#h!dy-hedy#||#s:dk:-sadaka#||#ysr-müsteyser#||#a:şr-aşr#||#hcc-hacc#||#a:mr-umre#||#res-reis#||#kml-kamil#||#ez!y-eza#||#hlk:-halk#x#TMM#||#HCC#||#A:MR#||#HS:R#||#YSR#||#H!DY#||#HLK:#||#ReS#||#BLG:#||#H!DY#||#HLL#||#KVN#||#MRD:#||#eZ!Y#||#ReS#||#FDY#||#S:VM#||#S:DK:#||#NSK#||#eMN#||#MTA:#||#A:MR#||#HCC#||#YSR#||#H!DY#||#VCD#||#S:VM#||#S!LS!#||#YVM#||#HCC#||#SBA:#||#RCA:#||#A:ŞR#||#KML#||#KVN#||#eH!L#||#SCD#||#HRM#||#VK:Y#||#A:LM#||#ŞDD#||#A:K:B#||#kvn-kane#||#mta:-temettu#||#s!ls!-selase#||#s:vm-savm#||#sba:-seba#||#eh!l-ehil#||#şdd-şedid#||#yvm-eyyam#||#emn-emin#||#a:lm-alim#||#tmm-tamam#||#hd:r-hazır#||#vcd-vecd#||#fdy-fidye#||#hll-hill#||#blg:-iblağ#||#nsk-nesike#||#a:k:b-ikab#||#mrd:-mariz#||#scd-mescid-i haram#||#vk:y-ittika#||#rca:-rücu#||#hs:r-hasr#||#h!dy-hedy#||#s:dk:-sadaka#||#ysr-müsteyser#||#a:şr-aşr#||#hcc-hacc#||#a:mr-umre#||#res-reis#||#kml-kamil#||#ez!y-eza#||#hlk:-halk# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟ Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâm(harâmi), vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâb(ikâbi). İkab ع ق بA:K:B | Şiddetli azab, eziyet, ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
umre ع م رA:MR | Ziyaret. Hac mevsimi dışında Kabe'yi ve Mekke ve Medine'deki mukaddes yerleri ziyaret etmek.Çğl.UmuratAynı kökten:amer Amir İ'mar imaret İmarat İmran Ma'mur Ma'mure Mi'mar muammer Mu'temir ömür Ömr Ta'mir Ta'mirât umre Umurat ümran |
aşr Aşir ع ش رA:ŞR | On. On adetten birisini almak. On etmek. Onluk, on tanelik bölüm. Onda bir. On kısma taksim edilen bir şeyin herbir parçası. Kur'an-ı Kerimin on cüz'ünden herbiri veya on ayetlik bir parçası. Refakatçi. Çokluk. Şirket. Dost, yardımcı, yardak. Koca. Kabile. Kötülükte yardımcılık eden. Sahip. Toz.Aynı kökten:Aşir Aşiret aşr Aşir İşrin Mi'şar Muaşşer Muaşşir Öşür A'şar |
İblağ ب ل غBLG: | Bildirmek. Yetiştirmek. Haberdar etmek. Göndermek.Aynı kökten:Bâliğ Bâliğa Belâg belağ belağat beliğ Bülega Bülga Bülgat büluğ eblağ İblağ meblağ Mebaliğ Mübalaga Mübalağa Mübalagat Mübellag Mübellig Tebellüğ tebliğ Tebligat |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
emin ا م نeMN | Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan. Korkusuz. Kendisinden korkulmayan. Kendine inanılan. İtimat edilen. İnanan, güvenen. Çok iyi bilen, şüphe etmeyen.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
eza ا ذ يeZ!Y | Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. / İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey. / Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. / Tetavül etmek. / Ticarette kaybetme, zarar etme. / Kibir ve gururunu bıraktırma. Aynı kökten:eza Eziyet İza Mu'zî Mu'ziyat Müezzi Müteezzi Mü'zi Te'ziye |
Fidye ف د يFDY | Esir veya kölelikten kurtulmak için verilen para. Fık: Fakirin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceği.Çğl.İftida'Aynı kökten:Feda' Fedaî Fida Fidye İftida' İftida' Müfadat Tefadi Tefdiye |
Hedy ه د يH!DY | Rıza veya keffaret olarak, Harem-i Şerif'e götürülen veya kendisi veya parası gönderilen kurbanlık hayvan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
Hazır ح ض رHD:R | Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan. Müstaid olan.Çğl.HazirînÇğl.HuzzârAynı kökten:Hadaret Hazır Hazirîn Huzzâr Hazırûn Hazret Hızır huzur İhtizar İhtidar İhzar İhzarat İhzarî İstihzar Mâhazar Mahzar Mahazır Muhazara Muhazarât Muhdar Muhzar Muhtazar Muhzır Müstahzar Müstahzır Mütehazzır Tahazzur |
Halk ح ل قHLK: | Bir şeyin üzerinde ki pürüzleri almak. / Yontarak şekil vermek. / Boğaz. / Tıraş etmek.Aynı kökten:Halık Huluk Havâlık Halik Halk Hallak Hulkum Halakim İhtilak İstiha' Mahluk Muhallak Muhallık Muhtelik Tahlik Tahlikat |
Hill Hıll ح ل لHLL | Helal. Yapılması günah olmayan. Harem-i Kabe ile mikat arası, hac zamanında Mekke-i Mükerreme dışında ihrama girilen yerin haricinde bulunan saha.Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
Hasr ح ص رHS:R | Kısıtlamak. Sarmak. Bir şeyin içine alma. Yalnız bir şeye mahsus kılma. Bir çember içine almak. Etrafını çitle çevirme, sınırlama Askerle etrafını kuşatmak. Sıkıştırma. Kısaltma. Okurken tutulup kalmak. Vakfetmek. Zaman ayırmak.Aynı kökten:Hasır Hasîr Hasr Hasur Hisar İhsar İnhisar Muhasara Muhasır Muhasırîn Muhasırûn Münhasır Münhasıran Mütehassir |
Kâmil ك م لKML | Bütün, tam, olgun, eksiksiz, kemalde olan, kusursuz. Kemal ve fazilet sâhibi. Yaşını başını almış, terbiyeli ve görgülü kimse. Âlim, bilgin kişi.Aynı kökten:ikmal İstikmal Kâmil Kâmilen kemal Kemalât Mükemmel mükemmil Müstekmil Mütekâmil Mütekâmilîn Mütekemmil Mütekemmilîn tekamül tekmil Tekmile |
Mariz م ر ضMRD: | Hasta. İlletli. Dertli.Çğl.MardaAynı kökten:İmraz maraz Maraza Emraz marazi Mariz Marda Mütemârız Mütemârızîn Temaruz Temriz |
Temettu' م ت عMTA: | Kazanma, kâr etme. Kâr, fayda, menfaat. Toplamak, cem'etmek. Mühlet vermek. Yoldaş olmak.Çğl.TemettuâtAynı kökten:meta' meta Emtia Temettu' Temettuât |
Nesike ن س كNSK | İbadet (Düzenli olarak süreklilik içerir.) / Hak yoluna kesilen kurban. / Altın veya gümüş külçesi.Aynı kökten:insak mensek mensik Menasik Mensuk nasik nesak Nesik Nesike Nesk Nüsk Nüsük tensik yeknesak |
rücu ر ج عRCA: | Cayma, vazgeçme. Geri dönme. Sözünden dönme.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
Re's Reis ر ا سReS | Baş, kafa. Tepe. Uç. Başlangıç. Reis. Başkan. Sermaye.Çğl.RüesaAynı kökten:Re's Reis Rüesa |
Selase ث ل ثS!LS! | Üç.Aynı kökten:Mesles Mesâlis Selase Selasin Sulasa Teslis |
sadaka ص د قS:DK: | Dostluk. Doğruluk. Bir kimseye kalbden bağlılık. Dostlukta sebat, vefadarlık. Allah için, elde olandan ihtiyacı olana dostluk etmek. Herkese karşı doğru olmak. Çğl.SadakatAynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
savm ص و مS:VM | Oruç. / Sakınmak, korunmak, uzak durmak, el çekmek, hareket etmemek, terk etmek, / Men etmek. / Suyun akışı, akması. Çğl.SıyamAynı kökten:Saim Saimîn Suvvam savm Sıyam Savmaa Savmea Savâmi' |
Seb'a seb' س ب عSBA: | Yedi.Aynı kökten:Fil usbuil kadim Kullu usbu Sâbi' Sabi'a Seb'a seb' Seb'în Sübaî Tesbi' Üsbu' Esabî' |
mescid-i haram س ج دSCD | xoxoxAynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
Tamam ت م مTMM | Bitme, bitirme, son, nihayet. Tam, eksiksiz, noksansız. Ne eksik ne fazla. Münasib, uygun.Aynı kökten:istitmam itmam Tamam Tamamen tamamiyet Temme Tetimme Tetümme Tetümmat Tetmim |
vecd و ج دVCD | Bulma, karşılaşma. Mevcud olma durumu. Aşk, muhabbet. Kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk hali. Yüksek heyecan. İştiyakın galebesi.Çğl.MevacidAynı kökten:Mevacid mevcud Mevcudat Mevcudîn Mevcudiyet Mütevacid Müteveccid Tevacüd Teveccüd vacid Vacide vecd Mevacid Vicdan vücud |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Müsteyser ي س رYSR | Hazır, kolaylanmış.Aynı kökten:Eyser Yüsra Meysere Meyâsir Meysir Meyser Meysur Müsteyser müteyessir müyesser teysir Yesar Yesaret Yeser Yesir Yesr yüsr yüsür yüsret |
Eyyam ي و مYVM | Güç, iktidar, nüfuz.Aynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. |
2. BAKARA / 198-199 Rabbinizden fazl ibtiga etmeniz size cünah değildir.
Arafattan ifaza edildiğinizde... artık, Meş'ar-ül Haram indinde ALLAH'ı zikir edin!...
Size hidayet ettiği gibi onu zikir edin!
Eğer siz, onun öncesinden yaparsanız... elbette dall olanlardan olursunuz!
Sonra, nasın ifaza edildiği yerden ifaza olun!... ve ALLAH'a istiğfar edin!
Muhakkak ki ALLAH, gafurdur, rahimdir. Esma-ül HüsnaHacc ve Kurban
LYS
CNH
BG:Y
FD:L
RBB
FYD:
Z!KR
A:ND
ŞA:R
HRM
Z!KR
H!DY
KVN
K:BL
D:LL
FYD:
HYS!
FYD:
NVS
G:FR
G:FR
RHM
.mid190.ss2.as198.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf30.sure.2.xx*?xEsma-ül HüsnaxHacc ve Kurbanxxhaccxx.ss2.as199.xxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:bl-kabl#||#lys-leyse#||#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#fd:l-fazl#||#şa:r-meşar-ül haram#||#cnh-cünah#||#d:ll-dall#||#h!dy-hidayet#||#z!kr-zikir#||#bg:y-ibtiga#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-gafur#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-istiğfar#||#kvn-xxoxx#x#LYS#||#CNH#||#BG:Y#||#FD:L#||#RBB#||#FYD:#||#Z!KR#||#A:ND#||#ŞA:R#||#HRM#||#Z!KR#||#H!DY#||#KVN#||#K:BL#||#D:LL#||#FYD:#||#HYS!#||#FYD:#||#NVS#||#G:FR#||#G:FR#||#RHM#||#k:bl-kabl#||#lys-leyse#||#nvs-nas#||#hys!-haysü#||#a:nd-ind#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#fd:l-fazl#||#şa:r-meşar-ül haram#||#cnh-cünah#||#d:ll-dall#||#h!dy-hidayet#||#z!kr-zikir#||#bg:y-ibtiga#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-gafur#||#fyd:-ifaza#||#g:fr-istiğfar#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ اَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْۜ فَاِذَٓا اَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدٰيكُمْۚ وَاِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمِنَ الضَّٓالّ۪ينَ * ثُمَّ اَف۪يضُوا مِنْ حَيْثُ اَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne). * Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
cünah ج ن حCNH | Baskı uygulayarak meylettiren sıkıntı. Günah.Aynı kökten:Canih Caniha Caniha Cenah Ecniha Cenh Cinh cünah Cünh Cünha Cünuh İctinah Mücennah Müctenih |
Dall ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolan. Kur'ân ve imân yolundan sapan. Sapkın. Şaşkın. Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.Çğl.DallînÇğl.DâllûnAynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
İfaza ف ي ضFYD: | Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. Taşıp yayılmak.Aynı kökten:Faiz Feyyaz Feyz Füyuz Feyzî İfaza İstifaza Müfaz Müfaza Müfîz Müstefiz Mütefeyyiz |
İfaza ف ي ضFYD: | Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. Taşıp yayılmak.Aynı kökten:Faiz Feyyaz Feyz Füyuz Feyzî İfaza İstifaza Müfaz Müfaza Müfîz Müstefiz Mütefeyyiz |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
istiğfar غ ف رG:FR | Afv dilemek. Cenab-ı Hak'tan kusurlarının affedilmesini, günahlarının bağışlanmasını dilemek. "Estağfirullâh" demek.Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
haysü ح ي ثHYS! | Hangi? Hangi yer? / Nerde olursa olsun./ Kadar. / Şekilde. |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Leyse ل ي سLYS | Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)Aynı kökten:Elest Elleys Eys Hz. İlyas leys layese Leyse |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Meş'ar-ül Haram ش ع رŞA:R | xoxoxAynı kökten:Meş'ar Meşâır meş'ur meş'urat müsteş'ar şair Şairât şuara şiar şeair şiare Şeâyir şiir şuur Eş'ar Şa'ar Şa'r Şüur Eşâr Meş'ar-ül Haram Şir'a Şeria Şi'ra |
Diyanet Meali: (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz.
Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2. BAKARA / 213 Nas, vahid ümmet oldu... ve ardından ALLAH, ibşar ve inzar eden Nebiler baas etti.
Onun hakkında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında nas arasında hüküm versinler diye... onlarla beraber bi-hakkın kitab inzal etti.
Sadece verilenler... kendilerine beyyineler kılınmasının ardından... aralarında bagy ederek, onun hakkında ihtilafa düştüler.
Ardından ALLAH, iman edenlere... kendi izni ile hakk olandan hakkında ihtilaf ettikleri şeye hidayet etti.
ALLAH, dilediği kimseyi sırat-ı mustakime ihda eder.
KVN
NVS
eMM
VHD
BA:S!
NBe
BŞR
NZ!R
NZL
KTB
HK:K:
HKM
BYN
NVS
H:LF
H:LF
eTY
BA:D
CYe
BYN
BG:Y
BYN
H!DY
eMN
H:LF
HK:K:
eZ!N
H!DY
ŞYe
S:RT:
K:VM
.mid202.ss2.as213.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs2.syf32.sure.2.xxxxxnebixsırat-ı mustakimximanxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#k:vm-mustakim#||#kvn-kane#||#şye-şae#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#ba:d-bad#||#h:lf-ihtilaf#||#emn-iman#||#hk:k:-hakk#||#s:rt:-sırat#||#byn-beyyine#||#byn-beyn#||#nbe-nebi#||#vhd-vahid#||#ba:s!-baas#||#nzl-inzal#||#h!dy-ihda#||#h!dy-hidayet#||#hkm-hüküm#||#bg:y-bagy#||#nz!r-inzar#||#ez!n-izin#||#emm-ümmet#||#cye-xxoxx#||#ety-xxoxx#x#KVN#||#NVS#||#eMM#||#VHD#||#BA:S!#||#NBe#||#BŞR#||#NZ!R#||#NZL#||#KTB#||#HK:K:#||#HKM#||#BYN#||#NVS#||#H:LF#||#H:LF#||#eTY#||#BA:D#||#CYe#||#BYN#||#BG:Y#||#BYN#||#H!DY#||#eMN#||#H:LF#||#HK:K:#||#eZ!N#||#H!DY#||#ŞYe#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#kvn-kane#||#şye-şae#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#ba:d-bad#||#h:lf-ihtilaf#||#emn-iman#||#hk:k:-hakk#||#s:rt:-sırat#||#byn-beyyine#||#byn-beyn#||#nbe-nebi#||#vhd-vahid#||#ba:s!-baas#||#nzl-inzal#||#h!dy-ihda#||#h!dy-hidayet#||#hkm-hüküm#||#bg:y-bagy#||#nz!r-inzar#||#ez!n-izin#||#emm-ümmet#||#cye-xxoxx#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 كَانَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّٰهُ النَّبِيّ۪نَ مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۖ وَاَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ ف۪يمَا اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَمَا اخْتَلَفَ ف۪يهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوهُ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ بَغْيًا بَيْنَهُمْۚ فَهَدَى اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا ف۪يهِ مِنَ الْحَقِّ بِاِذْنِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Ba's Bais ب ع ثBA:S! | Köklü bir değişimle yeniden başlatma. / Yeniden hayatlandırma, diriltme. İhya. / Uykudan uyandırma. / Diriliş. / Gönderme, gönderilme. / Rönesans.
El Bais : Beraberliğinde, birleşmesinde ortak, sebep. Karışma, herşey birbirine karışıktır. Mevtten sonra hayy eden. Köklü değişimler için Nebi irsal eden. Dşl.baasAynı kökten:Ba's Bais baas ib'as meb'as Mebâis |
bagy ب غ يBG:Y | Azgınlık. Zulüm. İsyan. Hakkı tecavüz. İstemek, talep etmek. Yaranın şişmesi. (Yağmur) şiddetle yağmak. / Kendi önceliğini isteyerek veya kendi tercihlerini önceleyerek ve isyan ederek zulüm etme. Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
beyyine ب ي نBYN | Aşikar. Açıklanmış. Gün gibi vazih delil. Müteaddit noktaları beyan eden ve açıklayan. Şahid. İsbat vasıtası. Kavi bürhan.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
ümmet ا م مeMM | Cemaat, kavim, taife. Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir dille konuşan millet.Çğl.ÜmemAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
izn izin ا ذ نeZ!N | Yasağı kaldırmak. Bir şeye ruhsat vermek. Yol vermek. Hizmetten çıkarmak.Aynı kökten:ezan izan izn izin Me'zene Meâzin Me'zun Me'zunîn Me'zuniyet Müezzin Müezzinîn müste'zen müste'zin Te'zin üzn Azan |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
ihtilaf خ ل فH:LF | Anlaşmazlık, uyuşmazlık, karışıklık, ikilik. Birisinin halifesi olmak.Çğl.İhtilafatAynı kökten:halef half halife Halaif Hulefâ Hilaf Hilafen Hilafet Hulf İhlaf ihtilaf İhtilafat istihlaf muhalefet muhalif Muhalifîn Muhtelef Muhtelif Muhtelife Müstahlef müstahlif Mütehalif tahlif |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
hükm hüküm ح ك مHKM | Karar. Emir. Kuvvet. Hakimlik. Amirlik. İrade. Kumanda. Nüfuz. Kadılık etmek. Tesir. Cari olmak. Makam. Bir davanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki rabıtayı tasdik veya inkar etmek.Çğl.AhkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzar ن ذ رNZ!R | Neticenin kötü olacağını bildirerek fenalıktan sakındırmak. Azab ve ceza va'detmek.Çğl.İnzârâtAynı kökten:İntizar inzar İnzârât münzir nezr nezir nüzera Nuzur Nüzur |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
Vahid Evhad و ح دVHD | Bir. Bir sayısı. Biricik, eşi ve benzeri olmayan. Tek. / Zatında hiç ortaklığa, çokluğa ihtimali olmayan, parçaları da parçacıkları da olmayan.
El Vahid : ALLAH'ın tekleme, teklik fiili. teklikten gelmesi. Kendisi tekdir ve eşsizdir. Zuhuratları da tekdir ve eşsizdir. Hiç bir şey bir şeye benzemez. "Vahid-ül ehad", tek... teklikten gelmesi.Aynı kökten:tevahhud Vahdaniyet vahdet Vahid Evhad |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir. |
2. BAKARA / 258 Rabbi hakkında İbrahim'le hacc edeni görmedin mi!?
ALLAH, ona mülk vermişti...
İbrahim,
"Hayy eden ve mevt eden benim Rabbimdir" demişti.
O, "Ben hayy eder ve mevt ederim" dedi.
Ardından İbrahim,
"Muhakkak ki ALLAH, güneşi şark tarafından verir. Artık sen, onu garb tarafından getir bakalım" dedi.
Ardından kafir, büht etti.
ALLAH, zalimlerin kavimini ihda etmez. İbrahim Kıssası.02
ReY
HCC
BRH!M
RBB
eTY
MLK
K:VL
RBB
HYY
MVT
K:VL
HYY
MVT
K:VL
BRH!M
eTY
ŞMS
ŞRK:
eTY
G:RB
BH!T
KFR
H!DY
K:VM
Z:LM
.mid252.ss2.as258.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf42.sure.2.xxxİbrahim Kıssası.02xkissa.011x#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#kfr-kafir#||#mlk-mülk#||#h!dy-ihda#||#hcc-hacc#||#bh!t-büht#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#şrk:-şark#||#hcc-hacc#||#g:rb-garb#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#HCC#||#BRH!M#||#RBB#||#eTY#||#MLK#||#K:VL#||#RBB#||#HYY#||#MVT#||#K:VL#||#HYY#||#MVT#||#K:VL#||#BRH!M#||#eTY#||#ŞMS#||#ŞRK:#||#eTY#||#G:RB#||#BH!T#||#KFR#||#H!DY#||#K:VM#||#Z:LM#||#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#şms-şems#||#rbb-rabb#||#rhm-rahim#||#kfr-kafir#||#mlk-mülk#||#h!dy-ihda#||#hcc-hacc#||#bh!t-büht#||#hyy-hayy#||#mvt-mevt#||#şrk:-şark#||#hcc-hacc#||#g:rb-garb#||#brh!m-hz. ibrahim#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ي حَٓاجَّ اِبْرٰه۪يمَ ف۪ي رَبِّه۪ٓ اَنْ اٰتٰيهُ اللّٰهُ الْمُلْكَۢ اِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّيَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُۙ قَالَ اَنَا۬ اُحْي۪ وَاُم۪يتُۜ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ فَاِنَّ اللّٰهَ يَأْت۪ي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذ۪ي كَفَرَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۚ E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). Büht ب ه تBH!T | İftira, isnad edilen yalan. Bir seyyarenin bir günlük hareketi.Aynı kökten:Bühat Büht Bühtan |
Hz. İbrahim BRH!M | İbranicede, "Baba, yüksek ve yüce"; Süryanicede "merhametli baba" demektir.
Arapçada, "tüm dikkatini vererek ve incelemek, gözlemlemek maksadı ile gözünü kıpırdatmadan bir şeye bakıp durmak" / rahmet ile, rahmete, merhamete; / rahmetin başladığı yer, rahimiyete giriş yeri; / kişinin rahmaniyete ulaşıverdiği an.Aynı kökten:Berheme Hz. İbrahim |
garb Gurub غ ر بG:RB | Batı. Güneşin battığı taraf. / Gün batımı. / Sığır derisinden yapılan büyük kova. Sakaların su koydukları büyük tulum. / Atıldıktan sonra bulunmayan ok. / Yürügen at. / Kenar. // Batma, batış. Batıda görünmez olma. Gözden kaybolmak. Uzaklaşmak. Irak olmak.Çğl.GurubAynı kökten:Agreb Garabet garb Gurub Gurub Garib Garibe Garaib Gureba Garaibat Gârib Gurab Garbân Egribe Gırban Gurbet igrab İstigrab magrib mağrib Magarib Mugrib Mugterib Müstagreb Müstagrib Müstagribîn Mütegarrib Mütegarribîn Salatül mağrib Tagrib Tegarrüb |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
hayy ح ي يHYY | Nefes alıp vermeler, hareketler, dirilikler. Diri, canlı, sağ. Bir şeyi cem' ve ihraz eylemek.
El Hayy : Hayatın umumiyeti, hayat fiili. Çğl.AhyâAynı kökten:hayat Hayatiyet hayvan Hayevan Hayvanat hayy Ahyâ Hayyâkallah Hayye Hayy-ul Kayyum Hz. Yahya ihya İstihya mahya muhyi tahiyyatü Tahiyye Tehiyye Tahiyyat Haya İstihya Müstahyi Hayyat Hayyatîn Hayye Hayyât |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
mülk milk م ل كMLK | Mal. Yer. Bina. Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. İzzet, azamet, şevket. Bir şeyin dış yüzü. İnsanın sahip ve malik olduğu şey. Akıl sahiplerini tasarruf etmek. Çğl.EmlakAynı kökten:İmlak İstimlak malik Malik-ül Mülk melek Meleke Melekât Melaike melekut melik melike Mülûk Melk Memleket Memâlik Memluk mülk milk Emlak Mülket Mülkiye Mülkiyet Mümellek Müstemlek Müstemleke Mütemalik Mütemellik Temellük Temlik |
mevt م و تMVT | Dünya yaşantısının yüklediği görevlerden paydos olma hali.Aynı kökten:İmate memat Memut Men'a Men'at Menaî Menie Meniyye Mevat mevt meyyit Meyt mevta emvat muvat Müvat mümit Temavüt |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Rahim ر ح مRHM | Rahmet edici, acıyan, merhamet eden. Döl yatağı, rahim. Yakın hısım, akraba.
Er Rahim : ALLAH'ın halk ettiği şeyin şekillenmesine denir. Şah damarımızdan yakın oluşunun ispatıdır. Teşekkül ettirici, yoktan var etme, zahiren yok iken var olmak. Varedilen, var olan noktadaki feyl-i ilahi.Çğl.ErhamAynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şems ش م سŞMS | GüneşÇğl.ŞümusAynı kökten:Müşemmes Müteşemmis şems Şümus şemsiye Teşemmüs Teşmis |
şark ش ر قŞRK: | Doğu. Güneşin doğduğu taraf. / Güneşin aydınlığı. / Yarmak. Parıldamak. / Duygu, düşünce ve fikirlerin doğuşu, aydınlığı / Manaların ve öz-duyumların, duygu merkezine doğması. Aynı kökten:işrak meşrık maşrık meşarık mişrak müsteşrik müşrik şark teşrik |
Diyanet Meali: Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2. BAKARA / 264 Ey iman edenler!
Mallarını nasa riya olarak infak edenler ve ALLAH'a ve ahir yevmine iman etmeyenler gibi... minnet ve eza ile sadakalarınızı batıl etmeyin.
Artık onun meseli; safva... onun üzerindeki turab meseli gibidir. Ona vabil isabet eder ve ardından onu sald haline terk eder. Kesb ettikleri şeylere ikdar edemezler.
ALLAH, kafir kavimleri ihda etmez. İnfakAhiret
eMN
BT:L
S:DK:
MNN
eZ!Y
NFK:
MVL
ReY
NVS
eMN
YVM
eH:R
MS!L
MS!L
S:FV
TRB
S:VB
VBL
TRK
S:LD
K:DR
ŞYe
KSB
H!DY
K:VM
KFR
.mid259.ss2.as264.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf43.sure.2.xxxİnfakxAhiretxxyevmxsadakaxinfakximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:vm-kavim#||#şye-şey#||#mvl-mal#||#nvs-nas#||#eh:r-ahir#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#ksb-kesb#||#s:vb-isabet#||#trk-terk#||#kfr-kafir#||#s:ld-sald#||#h!dy-ihda#||#nfk:-infak#||#k:dr-ikdar#||#ms!l-mesel#||#mnn-minnet#||#s:fv-safva#||#vbl-vabil#||#s:dk:-sadaka#||#trb-turab#||#bt:l-batıl#||#ez!y-eza#||#rey-xxoxx#x#eMN#||#BT:L#||#S:DK:#||#MNN#||#eZ!Y#||#NFK:#||#MVL#||#ReY#||#NVS#||#eMN#||#YVM#||#eH:R#||#MS!L#||#MS!L#||#S:FV#||#TRB#||#S:VB#||#VBL#||#TRK#||#S:LD#||#K:DR#||#ŞYe#||#KSB#||#H!DY#||#K:VM#||#KFR#||#k:vm-kavim#||#şye-şey#||#mvl-mal#||#nvs-nas#||#eh:r-ahir#||#yvm-yevm#||#emn-iman#||#ksb-kesb#||#s:vb-isabet#||#trk-terk#||#kfr-kafir#||#s:ld-sald#||#h!dy-ihda#||#nfk:-infak#||#k:dr-ikdar#||#ms!l-mesel#||#mnn-minnet#||#s:fv-safva#||#vbl-vabil#||#s:dk:-sadaka#||#trb-turab#||#bt:l-batıl#||#ez!y-eza#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ كَالَّذ۪ي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَاَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًاۜ لَا يَقْدِرُونَ عَلٰى شَيْءٍ مِمَّا كَسَبُواۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne). batıl ب ط لBT:L | Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan.Aynı kökten:batıl battal butlan bütul ibtal iptal mubtil |
Ahir ا خ رeH:R | Sonra gelen. Sonraki. Son, en son.
El Ahir : Sonu olmayan. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
eza ا ذ يeZ!Y | Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. / İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey. / Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. / Tetavül etmek. / Ticarette kaybetme, zarar etme. / Kibir ve gururunu bıraktırma. Aynı kökten:eza Eziyet İza Mu'zî Mu'ziyat Müezzi Müteezzi Mü'zi Te'ziye |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
İkdar ق د رK:DR | Kudret verme, kuvvetleştirme, güç kazandırma. Geçimini sağlama. Birini kayırma.Aynı kökten:Akder İkdar İktidar kader kadir Kadr Kıdr Kudur kudret Akdar Makderet makdur Makdurat Mikdar mukadder Mukadderat Mukaddir Mukaddirîn muktedir Muktedirîn takdir Tekadir |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
Minnet م ن نMNN | İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. Birisine iyilik etmek. Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak.Aynı kökten:İmtinan İstimnan Memnun Memnunen Memnuniyyet Menn menne Mennan Mennane Menun Minnet Temenna |
mesel م ث لMS!L | Bir umumi kaideye delalet eden meşhur söz. Ata sözü. İbretli ve küçük hikaye. Dokunaklı ve manalı söz. Benzer. Misil. Delil. Hüccet.Çğl.EmsalÇğl.EmsileAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
mal م و لMVL | Tasarrufuna sahib olunan şey.Çğl.EmvalAynı kökten:İmale İstimale mal Emval Malî Maliye Temevvül Temvil |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
sadaka ص د قS:DK: | Dostluk. Doğruluk. Bir kimseye kalbden bağlılık. Dostlukta sebat, vefadarlık. Allah için, elde olandan ihtiyacı olana dostluk etmek. Herkese karşı doğru olmak. Çğl.SadakatAynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
Safvâ Safvan ص ف وS:FV | Yumuşak, düz ve kaygan taş veya kaya parçası. Çok soğuk ve açık olan gün.Aynı kökten:esfa ıstıfa Musafat Musaffa mustafa saf safa safi safiyy Safiye Safiyet Safvâ Safvan safve safvet |
Sald ص ل دS:LD | Şiddetle ellerini yere vurmak. / Sert, çıplak ve pürüzsüz (örneğin taş). / Çekingen veya çirkin bir şekilde. / Bitki üretmez toprak. / Az sütü olan veya hiç sütü olmayan deve. |
İsabet ص و بS:VB | Doğruca varıp erişmek. Doğru düşünmek, matluba uygun iş işlemek. Rastlamak. Ecir, mükâfât, karşılık vermek. Doldurmak.Aynı kökten:İsabet İstisvab masube musab Musavvibe Musîb Musîbet Müstasveb Müstasvib Saib savb savab sayyib Tasvib Tasvibât |
Türâb Turab ت ر بTRB | Toprak. Toz.Çğl.TirbanÇğl.EtribeÇğl.TürbanAynı kökten:İtrab Terb Terba Terbab Teribe Teraib Teribe Teterrüb Tetrib Tırbal Tarâbil Tirb Tırb Tirâb Etrâb Türâb Turab Tirban Etribe Türban Türbe Atrab Itrab İstıtrab İstitrab İstitrabî Mıtrab Mutatarrib Mutatarribin Mutrib Müstatrib Tarab Tatarrub Tatrib Metrebe |
Terk ت ر كTRK | Bırakma, salıverme, vazgeçme. Bakmama. İhmal etme.Aynı kökten:metruk Metruke Metrukiyyet Tereke Terike Terekat Terk |
Vabil و ب لVBL | Yağmur. İri taneli yağmur.Aynı kökten:Vabil Vebal Vebl |
Yevm ي و مYVM | Gün. Yirmidört saatlik zaman. Sene. Asır. Devir. Devre. Süreç.Çğl.eyyamAynı kökten:El yevm Eyyam EYYAMÜL USBÜ' Külle yevm Müyaveme Yevm eyyam Yevme-izin Yevmî Yevmiye |
şey ش ي اŞYe | Nesne, şey. İstemek, dilemek.Çğl.EşyaAynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2. BAKARA / 272 Onların hüdası senin üzerine değildir. Fakat, ALLAH dilediği kimseyi ihda eder.
Hayrdan infak ettiğiniz şey... kendi nefsleriniz içindir. Siz, sadece, ALLAH'ın vechini ibtiga etmeye infak edersiniz!
Hayrdan infak ettiğiniz şey... zulüm edilmeden size vefa edilir! İnfak
LYS
H!DY
H!DY
ŞYe
NFK:
H:YR
NFS
NFK:
BG:Y
VCH!
NFK:
H:YR
VFY
Z:LM
.mid268.ss2.as272.ssBAKARA.ns87.nyMEDİNE.cs3.syf45.sure.2.xxxİnfakxxinfakxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#lys-leyse#||#şye-şae#||#z:lm-zulüm#||#nfs-enfüs#||#h:yr-hayr#||#h!dy-huda#||#nfk:-infak#||#vch!-vech#||#h!dy-ihda#||#vfy-vefa#||#bg:y-ibtiga#x#LYS#||#H!DY#||#H!DY#||#ŞYe#||#NFK:#||#H:YR#||#NFS#||#NFK:#||#BG:Y#||#VCH!#||#NFK:#||#H:YR#||#VFY#||#Z:LM#||#lys-leyse#||#şye-şae#||#z:lm-zulüm#||#nfs-enfüs#||#h:yr-hayr#||#h!dy-huda#||#nfk:-infak#||#vch!-vech#||#h!dy-ihda#||#vfy-vefa#||#bg:y-ibtiga# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 لَيْسَ عَلَيْكَ هُدٰيهُمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَلِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَا تُنْفِقُونَ اِلَّا ابْتِغَٓاءَ وَجْهِ اللّٰهِۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne). İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hayr hayır خ ي رH:YR | Hayy olana rücu etmek. Emre amede ve itaatkar olmak. Meşru davranış. En iyi, seçkin. Seçmek.Çğl.HayratÇğl.HıyarÇğl.AhyarAynı kökten:hayr hayır Hayrat Hıyar Ahyar Hayre Hayrât hayri Hayriye Hayriyet Hıyar Hıyârât Hıyere ihtiyar ihtiyari İstihare Lâhayr Muhayyer Muhtar Tahayyür |
Leyse ل ي سLYS | Olmadı (meâlinde fiil-i müşebbehtir)Aynı kökten:Elest Elleys Eys Hz. İlyas leys layese Leyse |
infak ن ف قNFK: | Nafaka sağlama. Harcama. Besleme. Geçindirme. İsraf etmeden, masrafları yerine getirme. Ekonomik hareket sağlama. Aynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
Nefs Nefis ن ف سNFS | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. Göz. Şehvet ve gadabın mebdei olan kuvve-i nefsaniye. Fıtri meyil, bedenin hissi istekleri. Ruh, hayat, asıl. Maya. Hamiyet. Çğl.NüfusÇğl.EnfüsAynı kökten:enfes Enafis Enfüsî Nefs Nefis Nüfus Enfüs Nefsani Nefsi Neseme Nesme Nüsüm Münafese Münafesat Mütenafis nefaset Nefsaniyet Nesis Tenafüs Tenâfüsât menfes Müneffis Müteneffis Nafis nefes Enfas Nesem teneffüs Teneffüsât Tenfis Tenfisât Nefsa Nefsâvât Nifâs Nevâfis |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
vefa و ف يVFY | Kazanımlarına karşılık bedel ödeme gerekliliği, bağlılığını sürdürme. // Ahdinde, sözünde durma. / Ödeme. / Yetişme. // Sözünü tutma / Borcuna sadık olma / Görevini yerine getirme // Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı. Aynı kökten:Fi Fiyat Fiat ifa İstivfa Mufî müstevfa Müstevfi müteveffa Müteveffat Teveffi Vâfi Vâfiye vefa vefat Vefiyat |
zulüm ظ ل مZ:LM | Haksızlık. Eziyet, işkence. Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak. Dşl.ZulmAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. |
3. ALİ İMRAN / 3-4 Elinin arasındakine musaddık olan kitabı, sana bi-hakkın inzal etti.
Tevrat ve de İncil'i nas için hüda olarak önceden inzal etmişti.
Furkanı da inzal etmişti.
Muhakkak, ALLAH'ın ayetlerine kafir olanlar... onlara şedid azab vardır.
ALLAH, azizdir, intikamın zatıdır. AhiretEsma-ül Hüsna
NZL
KTB
HK:K:
S:DK:
BYN
YDY
NZL
TVR
NCL
K:BL
H!DY
NVS
NZL
FRK:
KFR
eYY
A:Z!B
ŞDD
A:ZZ
Z!VT
NK:M
.mid287.ss3.as3.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf49.sure.3.xxxAhiretxEsma-ül Hüsnax.ss3.as4.xxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#şdd-şedid#||#hk:k:-hakk#||#a:z!b-azab#||#ydy-yed#||#kfr-kafir#||#byn-beyn#||#nzl-inzal#||#s:dk:-musaddık#||#a:zz-aziz#||#h!dy-huda#||#frk:-furkan#||#nk:m-intikam#||#tvr-tevrat#||#ncl-incil#||#z!vt-zi#x#NZL#||#KTB#||#HK:K:#||#S:DK:#||#BYN#||#YDY#||#NZL#||#TVR#||#NCL#||#K:BL#||#H!DY#||#NVS#||#NZL#||#FRK:#||#KFR#||#eYY#||#A:Z!B#||#ŞDD#||#A:ZZ#||#Z!VT#||#NK:M#||#k:bl-kabl#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#şdd-şedid#||#hk:k:-hakk#||#a:z!b-azab#||#ydy-yed#||#kfr-kafir#||#byn-beyn#||#nzl-inzal#||#s:dk:-musaddık#||#a:zz-aziz#||#h!dy-huda#||#frk:-furkan#||#nk:m-intikam#||#tvr-tevrat#||#ncl-incil#||#z!vt-zi# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۙ * مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ ذُو انْتِقَامٍ Nezzele aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîl(incîle). * Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin). azab ع ذ بA:Z!B | Eziyet. Büyük sıkıntı. Şiddetli elem. Aynı kökten:azab Azb Iztırab Muazzeb Muazzib Mu'zib Ta'zib |
Aziz ع ز زA:ZZ | İzzetli. Çok izzetli. Sevgili. Çok nurlu. Dost. Şerif. Nadir. Dini dünyaya alet etmeyen. Sireti temiz. Manevi kudret ve kuvvet sahibi. Hristiyanlıkta kudsi kabul edilen daimi reis.
El Aziz : ALLAH'ın teceli eden bütün varlıkları azizdir. Aziz olmayan hiç bir şey yoktur. Zelil olan bir şeyin de başka birşeyin yanında azizleştiğine arif olunur. Dşl.azizeÇğl.EizzeAynı kökten:Aziz azize Eizze Azze Eazz İ'tizaz İ'zaz izzet Muazzez Muazzezen Muizz Müteazziz Taazzüz Ta'ziz |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Furkan ف ر قFRK: | Hak ile batılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı farkedip ayıran. Ayırmak, ayırd etmek. Fârık veya Mefruk. Aynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
İntikam ن ق مNK:M | Öç almak. Hınç ve acı çıkarmak.Çğl.İntikamatAynı kökten:İntikam İntikamat Müntakim Nakm Nakmet Nekam |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
musaddık ص د قS:DK: | Sadakatli. Tasdik eden. İmzalayan. Doğruluğunu kabul eden. Aynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
tevrat ت و ر ةTVR | Tevrat.Aynı kökten:Tareten Târeten Uhrâ Tevr Etvâr tevrat |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
Diyanet Meali: O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
3. ALİ İMRAN / 8 Rabbimiz!
Bizi hidayete erdirdiğinden sonra kalblerimizi zeyg etme!
Bize, SEN'in VARLIĞINDAN rahmet vehb eyle.
Muhakkak ki SEN, vehhabsın. DuaEsma-ül Hüsna
RBB
ZYG:
K:LB
BA:D
H!DY
VH!B
LDN
RHM
VH!B
.mid291.ss3.as8.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf49.sure.3.xxxDuaxEsma-ül Hüsnax#ba:d-bad#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#ldn-ledun#||#h!dy-hidayet#||#zyg:-zeyg#||#vh!b-vehb#x#RBB#||#ZYG:#||#K:LB#||#BA:D#||#H!DY#||#VH!B#||#LDN#||#RHM#||#VH!B#||#ba:d-bad#||#k:lb-kalb#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#ldn-ledun#||#h!dy-hidayet#||#zyg:-zeyg#||#vh!b-vehb# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
leda ledun ل د نLDN | Vücud. Varlık. Zata ilişkin olan. / Beraber, birlikte, huzurunda. Yakın. İçiçe. / Sırasında, esnasında, birlikte. |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
vehb و ه بVH!B | Hibe. Bağış. Vergi. Karşılıksız vermek.Aynı kökten:heb Hibe Mevhibe mevhub Mevâhib vehb vehbi vehhab vahhab vehub |
Zeyg ز ي غZYG: | Şübhe. Doğruluktan ayrılma. Bir tarafa meyletme. Yanılma. Kamaşma. |
Diyanet Meali: (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.” |
3. ALİ İMRAN / 20 Seninle hacc ederlerse, de ki:
"Vechimi ve bana tabi olanları, ALLAH'a silm ettim."
Kitab verilenlere ve ümmilere de ki:
"Siz silm oldunuz mu?"
• Eğer silm oldularsa, artık ihtida olmuşlardır.
• Eğer tevella ederlerse, artık muhakkak senin üzerine olan sadece belağdır.
ALLAH, kendisine abd olanlara basirdir.
HCC
K:VL
SLM
VCH!
TBA:
K:VL
eTY
KTB
eMM
SLM
SLM
H!DY
VLY
BLG:
BS:R
A:BD
.mid301.ss3.as20.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf51.sure.3.xxxxxislamxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#ktb-kitab#||#tba:-tabi#||#slm-silm#||#a:bd-abd#||#vly-tevella#||#bs:r-basir#||#vch!-vech#||#h!dy-ihtida#||#blg:-belağ#||#hcc-hacc#||#emm-ümmi#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#HCC#||#K:VL#||#SLM#||#VCH!#||#TBA:#||#K:VL#||#eTY#||#KTB#||#eMM#||#SLM#||#SLM#||#H!DY#||#VLY#||#BLG:#||#BS:R#||#A:BD#||#ktb-kitab#||#tba:-tabi#||#slm-silm#||#a:bd-abd#||#vly-tevella#||#bs:r-basir#||#vch!-vech#||#h!dy-ihtida#||#blg:-belağ#||#hcc-hacc#||#emm-ümmi#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). abd abid ع ب دA:BD | Emir alan ve aldığı emri yerine getiren. Buna mecbur olan. / Hareketlerini belirleyecek emirleri almak üzere mabuda bağlantılı olmak. / Köle. Dşl.abideÇğl.a'bideÇğl.ibadAynı kökten:abd abid abide a'bide ibad İ'bad ibadet İbadat İsti'bad ma'bed maabid ma'bud ma'bude Ta'bid übeyd |
Belâg belağ ب ل غBLG: | Eriştirme, yetiştirme. Maksada uyan güzel ifâde. Kâfi gelme, kifâyet.Aynı kökten:Bâliğ Bâliğa Belâg belağ belağat beliğ Bülega Bülga Bülgat büluğ eblağ İblağ meblağ Mebaliğ Mübalaga Mübalağa Mübalagat Mübellag Mübellig Tebellüğ tebliğ Tebligat |
Basir ب ص رBS:R | Gören, görme duyusu çalışan. Basiret sahibi. Anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören. İt, köpek, kelp.
El Basir : Her mahluk görür. Görme fiili.Aynı kökten:basar Ebsâr Basir basiret Basair besaret İbsar İbtisar İstibsar Mubasara Mubsır Mubsırât Mütebassır Tabassur Tebsir |
ümmi ا م مeMM | Okuma-yazma bilmeyen. Anasından doğduğu gibi kalmış ve tahsil görmemiş kimse. Anaya mensub olan.Aynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Silm Selm س ل مSLM | Barış, sulh, barışıklık. Barışmak. // Huzur ve sükuneti bozacak hallerden kaçınarak, barışın tesisinden yana olma. Ortaya, tartışma yaratacak mevzular çıkarmama. İçinden olunan duruma razı olma ve sorun yaratmama. (Bunun ilerisinde "her olanın hakk olduğu" bilinci doğar.) / (selm:) Tek kulplu kova. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Diyanet Meali: Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir. |
3. ALİ İMRAN / 72-73-74 Kitab ehlinden bir taife dedi ki:
"İman edenlere inzal olana, gündüz vechinde iman edin ve ahirinde kafir olun. Belki onlar da rücu ederler. Siz kendi dininize tabi olandan başkasına iman etmeyin."
De ki:
"Muhakkak hüda, ALLAH'ın hüdasıdır!
Size verilen şeyin mislinin birinize verileceğine veya Rabbinizin indinde size hacc edeceklerine..."
De ki:
"Muhakkak fazl ALLAH'ın eli iledir.
Onu dilediğine verir. ALLAH, vasidir, alimdir.
Rahmeti ile dilediği kimseye hass kılar.
ALLAH, azim fazlın zatıdır."
K:VL
T:VF
eH!L
KTB
eMN
NZL
eMN
VCH!
NH!R
KFR
eH:R
RCA:
eMN
TBA:
DYN
K:VL
H!DY
H!DY
eTY
eHD
MS!L
eTY
HCC
A:ND
RBB
K:VL
FD:L
YDY
eTY
ŞYe
VSA:
A:LM
H:S:S:
RHM
ŞYe
Z!VT
FD:L
A:Z:M
.mid353.ss3.as72.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf58.sure.3.xxxxximanximanxx.ss3.as73.ss3.as74.xxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#şye-şae#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahir#||#ehd-ehad#||#eh!l-ehil#||#nh!r-nehar#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#fd:l-fazl#||#ydy-yed#||#kfr-küfr#||#a:z:m-azim#||#rca:-rücu#||#vch!-vech#||#nzl-inzal#||#t:vf-taife#||#ms!l-misl#||#dyn-din#||#h!dy-huda#||#hcc-hacc#||#vsa:-vasi#||#h:s:s:-hass#||#z!vt-zi#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#x#K:VL#||#T:VF#||#eH!L#||#KTB#||#eMN#||#NZL#||#eMN#||#VCH!#||#NH!R#||#KFR#||#eH:R#||#RCA:#||#eMN#||#TBA:#||#DYN#||#K:VL#||#H!DY#||#H!DY#||#eTY#||#eHD#||#MS!L#||#eTY#||#HCC#||#A:ND#||#RBB#||#K:VL#||#FD:L#||#YDY#||#eTY#||#ŞYe#||#VSA:#||#A:LM#||#H:S:S:#||#RHM#||#ŞYe#||#Z!VT#||#FD:L#||#A:Z:M#||#şye-şae#||#ktb-kitab#||#eh:r-ahir#||#ehd-ehad#||#eh!l-ehil#||#nh!r-nehar#||#tba:-tabi#||#emn-iman#||#a:nd-ind#||#a:lm-alim#||#rbb-rabb#||#rhm-rahmet#||#fd:l-fazl#||#ydy-yed#||#kfr-küfr#||#a:z:m-azim#||#rca:-rücu#||#vch!-vech#||#nzl-inzal#||#t:vf-taife#||#ms!l-misl#||#dyn-din#||#h!dy-huda#||#hcc-hacc#||#vsa:-vasi#||#h:s:s:-hass#||#z!vt-zi#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ * وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ * يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ Ve kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile alellezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûn(yerciûne). * Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun). * Yahtassu bi rahmetihî men yeşâ’(yeşâu), vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
ind inde ع ن دA:ND | Arapçada zaman veya mekân ismi yerine kullanılır. Nezd, huzur, yan, vakt, taraf gibi mânâlara gelir. (huzur içerir).Aynı kökten:Anîd Anede Anûd İnad ind inde İsti'nad Muanede Muanid Muannid Müteannid Müteannidin Taannüd Taannüdât |
Azîm ع ظ مA:Z:M | Azimet eden. Gidici. // Büyük. Yüce. Çok ileri. Ç: İzam, Uzema'
El Azim : Mutlakiyet, mutlak yapmak, olmak fiili. Biz de azmimizde ALLAH'ın azmi ile beraberiz. Bazen duymayız, gafil oluruz. Daima hassas olmak icab eder. AZAMETLİ OLANAynı kökten:A'zam Uzma azamet A'zami Azamût Azîm Azime Azâim Âzime azm izam izamen İzz muazzam muazzamat Müteazzım Taazzum Taazzumat Ta'zim Ta'zimat Uzm |
din د ي نDYN | Din; ALLAH ile halkettikleri arasında ki münasebetin düzeni, nizamıdır.Çğl.EdyanAynı kökten:Âdine din Edyan diyanet Ladinî mütedeyyin Deyn Düyun İdane İstidane Medîn Müstedîn Tedeyyün |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
Ahir ا خ رeH:R | Sonra gelen. Sonraki. Son, en son.
El Ahir : Sonu olmayan. Aynı kökten:Ahar Aher Ahir ahir yevm ahiret bilahere Bi-l-ahire İlâ-âhir İstihar Mateahhar Mâ-teahhar Muahharen Muahhir muahhar Müste'hir Müste'hire Müteahhir Müteahhirîn Teehhür Te'hir Te'hirât uhra |
Ehad ahad ا ح دeHD | Bir. Tek. // Pazar günü.
El Ehad : Tek olması. Dşl.İhdaAynı kökten:Âhâd Ehad ahad İhda Ehadiyyet Ahadiyet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hâss has خ ص صH:S:S: | Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. Saf. Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi.Çğl.HavâssAynı kökten:Bahusus Ehass Hasisa Hâss has Havâss Hassa Havass Hasseten Hassiyet Hâsiyyet Hıss Hısas Hisse Hıssa Husus Hususat Hususa Hususen Hususî hususi Hususiyet Hususiyat İhsas Mahsus Mahsusa Mahsusat Mahsusen Mahsusiyet Muhassas Muhassasat Muhtass Muhtassîn Mütehassıs Tahassus Tahsis Tahsisat Zîhassa |
hacc ح ج جHCC | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. Bir yere çok tereddütle varıp gelme. Bir şeyden feragat etmek. İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Kâbe-i Şerif'i usulüne uygun olarak bir defa ziyaret etmek. Hacc. Aynı kökten:hacc Hâcc Hacı Hâcce Hüccac Hacîc hacc ayları Hicac hüccet Hücec ihticac İhticacat muhacce tahacüc Zulhicce |
Küfr küfür ك ف رKFR | Örtmek. Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz. Aynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
misl misil م ث لMS!L | Benzer. Eş. Nazır. Tıpkısı. Aynısı kadar. Bire-bir. Çğl.EmselAynı kökten:İmtisal İstimsal mesel Emsal Emsile Mesela Meselen Mesil Mesulat misal Müsül Emsal misl misil Emsel Mümessel mümessil Temessül temsil Temsilât Timsal Temasil Ümsüle |
nehar ن ه رNH!R | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. Gündüz. Toy kuşunun yavrusu.Çğl.EnhürAynı kökten:Müstenhir nehar Enhür Nehr nehir Enhar Enhür |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rücu ر ج عRCA: | Cayma, vazgeçme. Geri dönme. Sözünden dönme.Aynı kökten:İrca' İrtica İstirca' Merci' Mercu' müracaat mürteci raci' Rec'a Ric'at rücu teracu terci' |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Taife ط و فT:VF | Hususi bir sınıf meydana getiren insanlar. Kavim, kabile. Takım.Aynı kökten:Mataf Matâif Metaf Mutaf Mutatavvif Taif Taife Tatvif Tavf tavâf Tavvaf Tayfun Tetavvuf Tufan |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
vech vecih و ج هVCH! | Yüz, çehre. Tarz, üslub. Bir şeyin ön tarafı. Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. Ön. Alın. Cephe. Tarih. Suret. Sebeb. Bir şeyin nefsi ve zatı. Bir şeyin kendisi. Semt. Cihet. Münasebet. İmkan. Kur'an-ı Kerim okunuşundaki farklar. Bir memleketin ileri gelenleri.Dşl.vichetÇğl.vücuhAynı kökten:Müteveccih Müteveccihîn Müvecceh tevacüh teveccüh Teveccühât Vecahet vech vecih vichet vücuh Veche vicah |
Vâsi' Vasia و س عVSA: | Geniş, enli. Bol. Engin. Meydanlı. Her ihtiyacı olana kafi ve bol bol ihsan eden.
El Vasi : Geniş, genişlik fiili. Aynı kökten:Hz. Elyasa Musi' Müttesi' Tevessü' Tevessüât Vâsi' Vasia Vesi' Vesia vesia Vüs' Vüs'at |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
Zu Zi ذ و تZ!VT | Kendi. Öz, asıl. / Hürmete layık kimse. / Ehil. Erbab. Sahib. Malik. // sahip olan şey, özne, şahıs, / özlenme, bazı iltihaplara verilen ad. // Zevata: İki zat. İki sahib. Çift. (müen: zevatey) // Zevat: Üzüm, buğday gibi şeylerin kabuğu. // (Zİ : Zu : Za : Zat : Zevat)Dşl.ZâtÇğl.ZevatAynı kökten:Zâten Zu Zi Zât Zevat |
şae ش ي اŞYe | Diledi, istedi, murad eyledi.Aynı kökten:inşallah maşallah meşaet şae şey Eşya teşyie uşeyya |
Diyanet Meali: Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler” dedi.
“Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”
O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
3. ALİ İMRAN / 86 İman etmelerinin ardından kafir olan bir kavmi, ALLAH nasıl olur da ihda eder!
Kendilerine verilen beyyinelerle, Rasulün hakk olduğuna şahid olmuştu onlar!
ALLAH, zalimler kavmini ihda etmez!
KYF
H!DY
K:VM
KFR
BA:D
eMN
ŞH!D
RSL
HK:K:
CYe
BYN
H!DY
K:VM
Z:LM
.mid365.ss3.as86.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs3.syf60.sure.3.xxxxxrasulximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-kavim#||#kyf-keyfe#||#ba:d-bad#||#z:lm-zalim#||#emn-iman#||#hk:k:-hakk#||#kfr-kafir#||#byn-beyyine#||#h!dy-ihda#||#şh!d-şahid#||#rsl-rasul#||#cye-xxoxx#x#KYF#||#H!DY#||#K:VM#||#KFR#||#BA:D#||#eMN#||#ŞH!D#||#RSL#||#HK:K:#||#CYe#||#BYN#||#H!DY#||#K:VM#||#Z:LM#||#k:vm-kavim#||#kyf-keyfe#||#ba:d-bad#||#z:lm-zalim#||#emn-iman#||#hk:k:-hakk#||#kfr-kafir#||#byn-beyyine#||#h!dy-ihda#||#şh!d-şahid#||#rsl-rasul#||#cye-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
beyyine ب ي نBYN | Aşikar. Açıklanmış. Gün gibi vazih delil. Müteaddit noktaları beyan eden ve açıklayan. Şahid. İsbat vasıtası. Kavi bürhan.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hakk hak ح ق قHK:K: | Batılın zıddı. Gerçek. Her sabit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki malikiyyeti. Dava ve iddia. Hakikate uygunluk. Pay, hisse. Münasib. Vukuu vacib, geleceği şüphesiz olan. Yapacağını yalansız yapan kimse.
El Hakk : Doğruluk fiili. Aynı kökten:Ehakk Hakîk hakikat Hakaik Hakikî Hakk hak muhakkak Muhakkik Muhakkikîn tahakkuk |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
keyfe ك ي فKYF | Nasıl? Sağlık, afiyet. Memnuniyet.Aynı kökten:keyf keyif keyfe keyfiyyet mükeyyif Mükeyyifât |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
Diyanet Meali: İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. |
3. ALİ İMRAN / 96 Muhakkak, nas için vaz edilen "evvel beyt", elbette mübarek Mekke'dekidir.
O, alemler için hüdadır. Hacc ve Kurban
eVL
BYT
VD:A:
NVS
BRK
H!DY
A:LM
.mid375.ss3.as96.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs4.syf61.sure.3.xxxHacc ve Kurbanxxxvaadxxhaberxxx#evl-evvel#||#nvs-nas#||#a:lm-alem#||#byt-beyt#||#h!dy-huda#||#brk-mübarek#||#vd:a:-vaz#x#eVL#||#BYT#||#VD:A:#||#NVS#||#BRK#||#H!DY#||#A:LM#||#evl-evvel#||#nvs-nas#||#a:lm-alem#||#byt-beyt#||#h!dy-huda#||#brk-mübarek#||#vd:a:-vaz# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). alem ع ل مA:LM | Kümülatif ilmin, halıktan mahluka ikramında, cüzlere, parçalara evrilmeden önce ki külliyeti. / Cihan, kâinat. Dünya. Her şey. / Cemaat. Halk. Cemiyet. / Dehr. / Hususi hal ve keyfiyet. / Bir güneş ile ona tabi olan ve etrafında devreden seyyarelerin teşkil ettiği daire. Çğl.AleminAynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
mübarek mubarek ب ر كBRK | İlâhi hayrın bulunduğu şey. Bereketlenmiş, çoğalmış. Bereketli, uğurlu. Hayırlı. Mes'ud. Beğenilen, kendisine kızılan ve şaşılan kimse veya şey.Aynı kökten:barek Barekte bereket Berekât Ebrek mübarek mubarek Mübarekât Müteberrik Müteberrike tebarek teberrük Teberrüken tebrik Tebrikât |
beyt ب ي تBYT | Ev, hane. Gecelemek.Çğl.BüyûtAynı kökten:Beyat beyit Ebyat beyt Büyût mebit |
Evvel ا و لeVL | İlk. Birinci.
El Evvel : Evveli, başlangıcı olmayan. İbtidası olmayıp, herşey üzerine sabık olan. Çğl.EvvelînAynı kökten:alet Evvel Evvelîn Evvela Evvelen Evveliyat Evveliyet Muli' Müevvel Müevvil Te'vil Evl Te'vilât Ula Uli |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
Vaz' و ض عVD:A: | Koyma, konulma. Bırakmak. Doğurmak. Atlamak. Tayin etme, belirtmek. Duruş, hareket, tarz. Hal. Durum.Çğl.Evza'Aynı kökten:Mevzi' Mevzu' Mevzuat Mevzua Mevzuat Muvazaa Tevazu' Vaz' Evza' Vazaat Vaz'an Vâzı' Vazıa |
Diyanet Meali: Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. |
3. ALİ İMRAN / 101 Nasıl küfür edersiniz siz!
Siz…!
Size ALLAH'ın ayetleri tilavet ediliyor!
O'nun Rasulü kendinizde!
ALLAH'a i'tisam eden kimse… artık o, sırat-ı mustakime hidayet edilmiştir!
KYF
KFR
TLV
eYY
RSL
A:S:M
H!DY
S:RT:
K:VM
.mid380.ss3.as101.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs4.syf62.sure.3.xx*3xxxrasulxsırat-ı mustakimxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-mustakim#||#kyf-keyfe#||#eyy-ayet#||#s:rt:-sırat#||#kfr-küfr#||#h!dy-hidayet#||#a:s:m-itisam#||#tlv-tilavet#x#KYF#||#KFR#||#TLV#||#eYY#||#RSL#||#A:S:M#||#H!DY#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#kyf-keyfe#||#eyy-ayet#||#s:rt:-sırat#||#kfr-küfr#||#h!dy-hidayet#||#a:s:m-itisam#||#tlv-tilavet# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَاَنْتُمْ تُتْلٰى عَلَيْكُمْ اٰيَاتُ اللّٰهِ وَف۪يكُمْ رَسُولُهُۜ وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللّٰهِ فَقَدْ هُدِيَ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluh(resûluhu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). İ'tisam ع ص مA:S:M | Günahlardan sakınmak. Pak olmak. / Bir şeye yapışarak sıkı tutmak ve korunmak.Aynı kökten:Asım Asim ismet İsti'sam İ'tisam Ma'sum Ma'sume Ma'sumiyet Mu'tasım Teessüm |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Küfr küfür ك ف رKFR | Örtmek. Allaha inanmamak. Hakkı görmemek. İmansızlık. Nankörlük, dinsizlik, günah, kaba ve ayıp söz. Aynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
keyfe ك ي فKYF | Nasıl? Sağlık, afiyet. Memnuniyet.Aynı kökten:keyf keyif keyfe keyfiyyet mükeyyif Mükeyyifât |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
tilavet ت ل وTLV | İkinci bir şeyden okumak. Tali olandan okumak. Takib etmek. Arkasına düşmek.Aynı kökten:Tali tilavet tilv Tülüv |
Diyanet Meali: Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. |
3. ALİ İMRAN / 103 ALLAH'ın habline cemian mu'tasım olun!
Tefrik olmayın!
ALLAH'ın üzerinize nimetini zikir edin!
Siz düşman olmuştunuz da ardından kalblerinizin arasına ülfet etmişti ve ardından onun nimeti ile kardeş oluvermiştiniz. Nardan bir hufrenin (çukur) (şefe) kenarında idiniz ve ardından sizi ondan inkaz etmişti.
ALLAH, ayetlerini size böyle beyan eder.
Umulur ki ihtida olursunuz.
A:S:M
HBL
CMA:
FRK:
Z!KR
NA:M
KVN
A:DV
eLF
BYN
K:LB
S:BH
NA:M
eH:V
KVN
ŞFV
HFR
NVR
NK:Z!
BYN
eYY
H!DY
.mid383.ss3.as103.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs4.syf62.sure.3.xxxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#eh:v-ihvan#||#eyy-ayet#||#elf-ülfet#||#a:dv-adüvv#||#k:lb-kalb#||#cma:-cemian#||#byn-beyn#||#s:bh-ısbah#||#nk:z!-enkaz#||#hfr-hufre#||#na:m-nimet#||#h!dy-ihtida#||#z!kr-zikir#||#a:s:m-mutasım#||#hbl-habl#||#nvr-nar#||#frk:-tefrik#||#şfv-şefe#||#hfr-hufre#||#kvn-xxoxx#x#A:S:M#||#HBL#||#CMA:#||#FRK:#||#Z!KR#||#NA:M#||#KVN#||#A:DV#||#eLF#||#BYN#||#K:LB#||#S:BH#||#NA:M#||#eH:V#||#KVN#||#ŞFV#||#HFR#||#NVR#||#NK:Z!#||#BYN#||#eYY#||#H!DY#||#eh:v-ihvan#||#eyy-ayet#||#elf-ülfet#||#a:dv-adüvv#||#k:lb-kalb#||#cma:-cemian#||#byn-beyn#||#s:bh-ısbah#||#nk:z!-enkaz#||#hfr-hufre#||#na:m-nimet#||#h!dy-ihtida#||#z!kr-zikir#||#a:s:m-mutasım#||#hbl-habl#||#nvr-nar#||#frk:-tefrik#||#şfv-şefe#||#hfr-hufre#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). Adüvv ع د وA:DV | Düşman, hasım.Çğl.A'daÇğl.EadiAynı kökten:Adavet Âdiyât Âdiye Adüvv A'da Eadi Adv Adevân Adva Advan Mu'ted Mu'tedî Müteaddi Müteadi Udva' Udvan |
Mu'tasım ع ص مA:S:M | Eliyle tutan. Yapışan. Günahtan çekinen. Aynı kökten:Asım Asim ismet İsti'sam İ'tisam Ma'sum Ma'sume Ma'sumiyet Mu'tasım Teessüm |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
cemian ج م عCMA: | Topluca. Hep beraber. Aynı kökten:cami Cevâmi' Camia Cem' Cümu cemaat Cemi' cemian cem'iyyet Cemiyet cem'iyyat Cum'a Cum'at Cumhur Cemahir Ecamire İcma' İctima' İctimaat Mecmua mecmuat Mecami' |
ahi ا خ وeH:V | kardeşÇğl.ihvanAynı kökten:ahi ihvan Uht Ahvat |
Ülfet ا ل فeLF | Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.Aynı kökten:Elf Alaf Uluf Elif ilaf Me'lufiyet Mulif Müellef Müellefe Müellefe Müellif Müellifîn Müteehhil Müteellif Mü'telif Teehhi Teehhül Te'lif Uluf Ülfet |
ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Tefrik ف ر قFRK: | Birbirinden ayırmak, seçmek, ayırdetmek, ayrı kılmak. Korkutmak. Tefrik Ovdurmak.Aynı kökten:Alamet-i Farika Hassa-i Farika Efrak Fârık Fârika Farıkat fark füruk faruk Ferîk fırka Firk Firkat Fürkat Furkan Fürkat Firâk İftirak İnfirak İstifrak Mefrak Mefrik Mefarik Mefruk Müfarık Müferrak Müferrik Müfterik Münferik Mütefarik Müteferrik Tefarik Tefarik-ul Asa Teferruk Tefrik Tefrika |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
habl ح ب لHBL | İp. Urgan. Halat.Çğl.HibalÇğl.HubulAynı kökten:Habbal Habil Habîl habl Hibal Hubul habl-ul verid Hablullah Hibl İhtibal |
Hufre ح ف رHFR | Kazılmış çukur. Oyuk. Mezar. / Ahd, söz. Çğl.HafîrAynı kökten:Haffar Hâfir Hafire Hafr Hafriyat Hufre Hafîr Hufreteyn-i Enf İhtifar Mahfur Mihfer Mahafir Tahfir Tahfirat |
Hufre ح ف رHFR | Kazılmış çukur. Oyuk. Mezar. / Ahd, söz. Çğl.HafîrAynı kökten:Haffar Hâfir Hafire Hafr Hafriyat Hufre Hafîr Hufreteyn-i Enf İhtifar Mahfur Mihfer Mahafir Tahfir Tahfirat |
kalb ق ل بK:LB | İman merkezi. Gönül. Herşeyin ortası. Bir halden diğer bir hale çevirme. Değiştirme. Bir şeyin içini dışına ve dışını içine çevirmek. Vücudun kan dolaşımı merkezi. Yürek.Çğl.KulubAynı kökten:İnkılâb İnkılâbât kalb Kulub Kallab kalpazan maklub mukallib Munkaleb Münkaleb Munkalib Münkalib takallüb Tekallüb Taklib Taklibât |
Ni'met ن ع مNA:M | Nimet. İyi hal. Güzel hayat, maddi ve manevi imkanlar. Hoş, güzel hal. İyilik, lütuf, ihsan. Saadet. Hidayet. Giyecek şeyler. Yiyecek faydalı şey, rızık. / Rahatlık. Refaha sebep olan şey. Çğl.Neama'Çğl.En'ümÇğl.NiamAynı kökten:En'am En'amte İn'am İn'amat İname Min'am Müna'am Mün'am Mün'im Mütena'im Mütena'imîn Naim Naime Na'ma Na'me Nami Namiye Neam Niam Nu'man Neame Neamât Nemat Enmut Nimât Ne'me Nağme Nağamât Nı'me Niam Ni'me Ni'met Neama' En'üm Niam Nu’ame Nu'm Nu'man Nuumet Tan'im Ten'im |
Enkaz ن ق ذNK:Z! | özgürleştirmek, kurtarmak. / teslim etmek. |
nar ن و رNVR | Ateş. Bir meyve adı. Yakıcı, azab verici her şey. Çğl.NiranÇğl.envarÇğl.niyârAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
Isbah ص ب حS:BH | Seher vakti. Sabah vakti. Gafil olmamak. Uyanıklık. Birşeyin oluvermesi, meyana gelivermesi.Aynı kökten:Isbah Masbah Misbah Mısbah Mesabih Sabah Sabahat Sabih Sabiha Subh Asbah Subha Sübha Tasabbuh |
zikr zikir ذ ك رZ!KR | Anmak, hatırlamak. Yad etmek. Anılmak. Anımsamak, akılda tutmak, aklına getirmek. Hatırlatmak, dile getirmek, adını söylemek. Bir şeyi zihinde hazır etme. Akıldan çıkarmamak, unutmamak. Çğl.ezkarAynı kökten:İstizkâr Mezkûr mezkur Müstezkir Mütezekkir müzakere Müzakerat müzekker müzekkere Müzekkire Müzekkir Müztekir Müddekir tezekkür Tezekkürât tezkere Tezkire Tezakir Tezkir Zâkir zakir Zâkirûn Zâkire zeker Zükrân Zükur Zikâre Zekir zikr zikir ezkar zikra Zükr Zükre |
Şefe ش ف وŞFV | Kenar. Dudak. güneşin battığı noktada. ayın görünme noktası. ekstremite, eşik, hayatın geri kalanı, ışık noktasında olmak.Çğl.ŞefevatAynı kökten:Şefe Şefevat |
Diyanet Meali: Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. |
3. ALİ İMRAN / 138 Bu, nas için beyandır. Muttakiler için hüda ve mevizadır.
BYN
NVS
H!DY
VA:Z:
VK:Y
.mid421.ss3.as138.ssALİ İMRAN.ns89.nyMEDİNE.cs4.syf66.sure.3.xxxx#nvs-nas#||#byn-beyan#||#vk:y-muttaki#||#va:z:-meviza#||#h!dy-huda#x#BYN#||#NVS#||#H!DY#||#VA:Z:#||#VK:Y#||#nvs-nas#||#byn-beyan#||#vk:y-muttaki#||#va:z:-meviza#||#h!dy-huda# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 هٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّق۪ينَ Hâzâ beyânun lin nâsi ve huden ve mev’ızatun lil muttekîn(muttekîne). beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
Mev'iza Mev'ize و ع ظVA:Z: | Öğüt. Nasihat. Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek.Aynı kökten:Mev'iza Mev'ize Muvaaza Vaaz Va'z Vâiz Vu'az |
Muttaki و ق يVK:Y | İttika eden. Takva sahibi olan. Kendisini takva sahibi yapan. Ehl-i takva. Çğl.MüttakînAynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Diyanet Meali: Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. |
4. NİSA / 26 ALLAH,
• size beyan etmeyi…
• ve sizi, sizden öncekilerin sünnetlerine ihda etmeyi…
• ve size tevbe etmeyi irade eder.
ALLAH alimdir, hakimdir. Esma-ül Hüsna
RVD
BYN
H!DY
SNN
K:BL
TVB
A:LM
HKM
.mid519.ss4.as26.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf81.sure.4.xxxEsma-ül Hüsnax#k:bl-kabl#||#rvd-irade#||#a:lm-alim#||#byn-beyan#||#tvb-tevbe#||#h!dy-ihda#||#hkm-hakim#||#snn-sünnet#x#RVD#||#BYN#||#H!DY#||#SNN#||#K:BL#||#TVB#||#A:LM#||#HKM#||#k:bl-kabl#||#rvd-irade#||#a:lm-alim#||#byn-beyan#||#tvb-tevbe#||#h!dy-ihda#||#hkm-hakim#||#snn-sünnet# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun). alim ع ل مA:LM | İlim sahibi. Bilen, bilgili. / Çok bilen.
El Alim : İlim, bilme fiili. İnsanda tabii ilim vardır. Bunu, etkiler yüzünden kaybeder. Sonra bu tabii ilmine ulaşmak için, dışarıdan aşılama ilimler alır. Öğrenme denir ismine. Bunların hepsi ALLAH'ın alim fiilidir.Aynı kökten:alim ilm ilim Ulum isti'lam Ma'lum Ma'lumat muallim müteallim taallüm talim Tealüm alem Alemin alamet a'lem A'lam ma'lem Maâlim mu'lem |
beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hakim Hâkim ح ك مHKM | Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden. Memleketi idare eden. Mahkeme reisi. Dşl.HâkimeÇğl.HükkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
Kabl Kablî ق ب لK:BL | Ön. Önce. Evvel. / Öndeki. İlerideki. Evvelki. (hem mekan hem de zaman olarak kullanılır.) // Hiç bir tecrübeye dayanmayan… sadece akıl yoluyla. Aynı kökten:ikbal istikbal kabala Kabil kabila kabile kabail kabiliyet Kabl Kablî Kablî kabul kıble kibla Kubul makbul Makbule Mukabbel mukabele mukabil Mukbil Mukbilan Mukbilîn müstakbel Müstakbil Müstakbilîn mütekabil Tekabbel tekabül |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
Sünnet س ن نSNN | Kanun, yol, âdet. Rasulullahın sözü, emri, hal ve takriri.Çğl.SünenAynı kökten:İsnan Mesnun Müsinn Mesünn Müstesinn Sinn Esnân Sünnet Sünen Sünnî Tesennün |
tevbe Tövbe ت و بTVB | Bir halden yada durumdan vaz geçmek veya geçirmek. / Caymak, vazgeçmek. Dönüş yapmak.Aynı kökten:İstitabe Metab Taib Tetvibe tevbe Tövbe tevvab |
Diyanet Meali: Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
4. NİSA / 51 Kendilerine kitab'tan bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun!?
Onlar, "cibt" ve "tagut"a iman etmekteler!... ve kafirler için,
"Bunlar, iman edenlerden, sebil olarak daha hidayetlidir." demekteler! Tagut.2
ReY
eTY
NS:B
KTB
eMN
CBT
T:G:Y
K:VL
KFR
H!DY
eMN
SBL
.mid547.ss4.as51.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf85.sure.4.xx*2xTagut.2xximanxxkissa.016xxxkitabxxx#ktb-kitab#||#sbl-sebil#||#emn-iman#||#kfr-kafir#||#cbt-cibt#||#h!dy-hidayet#||#ns:b-nasb#||#t:g:y-tagut#||#ns:b-nasib#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx#x#ReY#||#eTY#||#NS:B#||#KTB#||#eMN#||#CBT#||#T:G:Y#||#K:VL#||#KFR#||#H!DY#||#eMN#||#SBL#||#ktb-kitab#||#sbl-sebil#||#emn-iman#||#kfr-kafir#||#cbt-cibt#||#h!dy-hidayet#||#ns:b-nasb#||#t:g:y-tagut#||#ns:b-nasib#||#ety-xxoxx#||#k:vl-xxoxx#||#rey-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ وَيَقُولُونَ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَهْدٰى مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا سَب۪يلًا E lem tera ilâllezîne ûtû nasîben minel kitâbi yu’minûne bil cibti vet tâgûti ve yekûlûne lillezîne keferû hâulâi ehdâ minellezîne âmenû sebîlâ(sebîlen). Cibt ج ب تCBT | Put, sanem, salib. |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
Nasb ن ص بNS:B | Dikme. Bir rütbe alma. Bir memurluğa tayin edilme. Dikili taş, put.Çğl.EnsabAynı kökten:İntisab Mansıb Mansub Mansubîn Munassab Müntasıb Nasab Nusb Ensâb Nasb Ensab Nasbetmek Nasb-ül Ayn Nasib Nasib Nasibe Nesâib Nisab |
Nasib ن ص بNS:B | Nasbeden, bir şeyi bir şeye diken. Gr: Harfi (e) diye üstün okutan.Aynı kökten:İntisab Mansıb Mansub Mansubîn Munassab Müntasıb Nasab Nusb Ensâb Nasb Ensab Nasbetmek Nasb-ül Ayn Nasib Nasib Nasibe Nesâib Nisab |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
Tagut ط غ يT:G:Y | İnsanları Allah'a karşı isyana sevkeden. Put. İsyankar. İslamiyetten önce Kabe'deki putlardan birinin ismi.Çğl.TavagiAynı kökten:Itga Tagıye Tagut Tavagi Tagva Tagy Tagi Tagun tuğyan tugvan |
Diyanet Meali: Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar “cibt”e ve “tâğût”a inanıyorlar. İnkâr edenler için de, “Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır” diyorlar. |
4. NİSA / 68 Elbette onları sırat-ı mustakime hidayet ederdik.
H!DY
S:RT:
K:VM
.mid564.ss4.as68.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf88.sure.4.xxxxxsırat-ı mustakimxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-mustakim#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-hidayet#x#H!DY#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-hidayet# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُسْتَق۪يمًا Ve le hedeynâhum sırâtan mustekîmâ(mustekîmen). Hidayet ه د يH!DY | Yakışan şeyi hediye etmek. Doğruluk. Hakkı hak, bâtılı da bâtıl olarak görüp doğru yola girmek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
Diyanet Meali: Onları elbette doğru yola iletirdik. |
4. NİSA / 88 Size ne oldu da münafıklar hakkında iki fie oldunuz?
ALLAH, kesb ettikleriyle onları reks etmiştir.
ALLAH'ın daha dall ettiği kimsenin ihda olmasını mı irade ediyorsunuz?
ALLAH'ın dall ettiği kimse... artık onu sebile vecd edemezsiniz.
NFK:
FeY
RKS
KSB
RVD
H!DY
D:LL
D:LL
VCD
SBL
.mid587.ss4.as88.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf91.sure.4.xxxxxsayıxx#rvd-irade#||#sbl-sebil#||#ksb-kesb#||#vcd-vecd#||#d:ll-dall#||#h!dy-ihda#||#nfk:-münafık#||#fey-fie#||#rks-reks#x#NFK:#||#FeY#||#RKS#||#KSB#||#RVD#||#H!DY#||#D:LL#||#D:LL#||#VCD#||#SBL#||#rvd-irade#||#sbl-sebil#||#ksb-kesb#||#vcd-vecd#||#d:ll-dall#||#h!dy-ihda#||#nfk:-münafık#||#fey-fie#||#rks-reks# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللّهُ أَرْكَسَهُم بِمَا كَسَبُواْ أَتُرِيدُونَ أَن تَهْدُواْ مَنْ أَضَلَّ اللّهُ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً Fe mâ lekum fil munâfikîne fieteyni vallâhu erkesehum bi mâ kesebû. E turîdûne en tehdû men edallallâh(edallallâhu). Ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâ(sebîlen). Dall ض ل لD:LL | Kendine özüne geri dönüş yolunda kaybolan. Kur'ân ve imân yolundan sapan. Sapkın. Şaşkın. Azan. Azıcı, azdırıcı. Dalalette olan.Çğl.DallînÇğl.DâllûnAynı kökten:Adall Edall Dalal dalalet Dall Dallîn Dâllûn dalle İstidlal madalle Tadlil |
Fie ف ا يFeY | Kalabalık, topluluk, cemaat.Aynı kökten:Fe'y Fe'v Fie |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
kesb Kisb ك س بKSB | Kazanmak için gidilen yol yada işlenen fiil. / Bunun sonucunda elde edilen kazanç, kazanma. / Amel karşılığı kazanılan kazanç. / Fık: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarfetmesi. Aynı kökten:İktisab İktisabat kesb Kisb Keseb Mekseb Mekâsib mükessib Mükteseb müktesib Müktesibe Teksib |
münafık ن ف قNFK: | İki yüzlü, araya nifak sokan. Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden. Görünüşte müslüman olup hakikatte kafir ve düşman olan.Çğl.MünafıkînAynı kökten:infak İstinfak Minfak Münafaka münafık Münafıkîn münfik nafak nafaka Nafakat Nafıka Nafika Nevâfık Nüfeka nifak |
Reks Rekkese ر ك سRKS | Geri döndürmek, çevirmek, tepesi aşağı etmek. Gerisin geriye dönmek. |
irade ر و دRVD | İstek, arzu, talep. Dilemek. Emir. Ferman. Bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.Çğl.iradatAynı kökten:irade iradat iradet Murad mürid rivad |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
vecd و ج دVCD | Bulma, karşılaşma. Mevcud olma durumu. Aşk, muhabbet. Kendinden geçecek, unutacak kadar İlâhî bir aşk hali. Yüksek heyecan. İştiyakın galebesi.Çğl.MevacidAynı kökten:Mevacid mevcud Mevcudat Mevcudîn Mevcudiyet Mütevacid Müteveccid Tevacüd Teveccüd vacid Vacide vecd Mevacid Vicdan vücud |
Diyanet Meali: Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. |
4. NİSA / 98 Hileye itaat etmeyen erkeklerden ve kadınlardan ve velidlerden istizaf edilmiş olanlar ve sebile ihtida olamayanlar müstesnadır. Ahiret
D:A:F
RCL
NSV
VLD
T:VA:
HVL
H!DY
SBL
.mid599.ss4.as98.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf93.sure.4.xxxAhiretx#t:va:-itaat#||#sbl-sebil#||#nsv-nisa#||#vld-xoxox#||#rcl-recül#||#h!dy-ihtida#||#hvl-hile#||#d:a:f-istizaf#x#D:A:F#||#RCL#||#NSV#||#VLD#||#T:VA:#||#HVL#||#H!DY#||#SBL#||#t:va:-itaat#||#sbl-sebil#||#nsv-nisa#||#vld-xoxox#||#rcl-recül#||#h!dy-ihtida#||#hvl-hile#||#d:a:f-istizaf# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِلاَّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلاَ يَهْتَدُونَ سَبِيلاً İllâl mustad’afîne miner ricâli ven nisâi vel vildâni lâ yestatîûne hîleten ve lâ yehtedûne sebîlâ(sebîlen). İstiz'af ض ع فD:A:F | Zayıf ve adi görme, küçümseme.Aynı kökten:İstiz'af iz'af muza'af tezauf za'f zaaf zayıf zı'f |
İhtida ه د يH!DY | Hidayet edilmek. Doğru yola erdirilmek. Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
hile ح و لHVL | Sed. Hâil. Çare. Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak. Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara. Zeval ve intikal. Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık. Aldatmaca. Çğl.HiyelAynı kökten:Filhal Hâl Ahval Halbuki Hâlet havale Havali Havil Huvel havl Havle havâl Havlî hile Hiyel İhtilab İhtiyal Mahale Muhavvile Muhîlî Mumahele Mümahale müstehil Müstehile Müstehilat Mütemehhil Tahavvül Tahvil Tahvilât Temahhul |
nisa ن س وNSV | Kadınlar.Çğl.NisvânAynı kökten:müennes nisa Nisvân nisai Nisaiye Nisvî Teennüs |
recül ر ج لRCL | Erkek, er kişi. Mevki sahibi kimse, devlet adamı. Yaya olan.Çğl.ricalAynı kökten:ircal İrtical İrticalen recale recül rical ricalen ricl ercül |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
itaat ط و عT:VA: | Alınan emre uymak. Söz dinlemek. / Boyun eğmek. / Amirin meşru emirlerini dinleyip ona göre hareket etmek. / (meşruiyet ve isteklilik içerir)Aynı kökten:İstitaat itaat muta' Mutatavvı' mutavi' muti taa taat Tatavvu' Tav' |
Diyanet Meali: Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. |
4. NİSA / 115 Kendisine hüda beyan olmasının ardından Rasule şikak eden ve mü'minlerin sebilinden gayrısına tabi olan kimse… onu tevella ettiğine veliy ederiz ve onu cehenneme saly ederiz. Ne sui masirdir.
ŞK:K:
RSL
BA:D
BYN
H!DY
TBA:
G:YR
SBL
eMN
VLY
VLY
S:LY
CHNM
SVe
S:YR
.mid619.ss4.as115.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf96.sure.4.xxxxxcehennemxrasulximanxxxxvaadxxhaberxxx#g:yr-gayr#||#ba:d-bad#||#sve-sui#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#byn-beyan#||#vly-tevella#||#s:ly-saly#||#s:yr-masir#||#chnm-cehennem#||#rsl-rasul#||#h!dy-huda#||#şk:k:-şikak#x#ŞK:K:#||#RSL#||#BA:D#||#BYN#||#H!DY#||#TBA:#||#G:YR#||#SBL#||#eMN#||#VLY#||#VLY#||#S:LY#||#CHNM#||#SVe#||#S:YR#||#g:yr-gayr#||#ba:d-bad#||#sve-sui#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#emn-mümin#||#emn-iman#||#byn-beyan#||#vly-tevella#||#s:ly-saly#||#s:yr-masir#||#chnm-cehennem#||#rsl-rasul#||#h!dy-huda#||#şk:k:-şikak# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيرًا Ve men yuşâkıkır resûle min ba’di mâ tebeyyene lehul hudâ ve yettebi’ gayra sebîlil mu’minîne nuvellıhî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem(cehenneme). Ve sâet masîrâ(masîran). ba'd Ba'de ب ع دBA:D | Zaman zarfıdır ve tehir ifade eder. / Sonra. İtibaren. / Zaman yada meakan olarak uzak, mesafeli. / Umulmadık. / Helak olmak. Aynı kökten:ba'd Ba'de Ba'de Bu'din baid Bu'd Eb'ad Eb'ad Ebaid Müba'id Müba'ide Mütebaid |
beyan ب ي نBYN | İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. Öğretme. Fesahat ve belagat. Söz olsun, iş olsun; vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alakası ve münasebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.Çğl.BeyanatAynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
cehennem ج ه ن مCHNM | Allah'a, vekillerine ve emirlerine itaatsizlikden meydana gelen yanma. İç sıkıntısı. ? Kara delik. // Tevratta geçen, İbranice “ge-hinnom” kelimesinden gözyaşı vadisi anlamında kelime. Aynı kökten:cehennem cehnam Cihnam |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
mü'min ا م نeMN | İman eden. Allah'a ve emirlerine, kanunlarına iman eden. Allah'a, ahirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse. Emniyete kavuşan. Korkulardan emniyet veren.
El Mu'min : İnanış, inanma, inanıp öylece mutmain olma. ALLAH herşeyi bilerek inanarak yaratır ve bizimle beraber öylece inanır. Çğl.Mü'mininAynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
Gayr Gayrı غ ي رG:YR | Diğer. Başka, başkası. Rakib. Yabancı. Artık. (kıskançlık içerir) (İstisnâ edâtıdır. Başlarına getirildiği kelimeyi nefy yapar.)Çğl.AgyarAynı kökten:Agyer Gayr Gayrı Agyar Gayret Gayriyet Gayur Gayyir Gayyür Gıyer Mugayeret Mugayyer Mugayyir Mütegayyir Tagayyür Tegayyür Tagayyürat Tagyir Tagyirât |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
Saly ص ل يS:LY | Ateşe girmek. Tutuşturmak. Ateşte pişirmek. Sıkıntı çekerek yanmak. |
Masîr ص ي رS:YR | Sürüp giden. Karargâh. Suyun aktığı yer. Rücu etmek, dönüp gitmek. Dönüp varılacak yer.Çğl.MasâyiAynı kökten:Masîr Masâyi Sare Sayruret Sayr |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
sui س و اSVe | Kötü, kötülük. Fenalık. Suç. Kötü olmak.Çğl.MesaviAynı kökten:seyyi' seyyie seyyiat sui Mesavi |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
tevelli Tevella و ل يVLY | Birisini dost edinme. Bir işi üzerine alma. Dönme, yönelme, i'raz etme. Ehl-i Beyt'e tam sevgi. Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.Aynı kökten:evla Evali istila mevla Mevalî müstevli Müstevliye mütevelli Müvella tevelli Tevella vali velayet veli veliy Evliya Veliyy Veliyye Evliyâ Velâyâ vilayet |
Şikak ش ق قŞK:K: | Nifak, ikilik, ittifaksızlık.Aynı kökten:eşakk İnşikak iştikak Meşâkka meşakkat Meşâkk Münşakk şakk şık Şikak Teşakk teşakkuk teşkik |
Diyanet Meali: Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. |
4. NİSA / 137 İman eden sonra kafir olan, sonra yine iman edip sonra yeniden kafir olan, sonra da küfürde ziyade olanlar... ALLAH, onlara gafur olacak değildir. Onlar sebile ihda edilmez.
eMN
KFR
eMN
KFR
ZYD
KFR
KVN
G:FR
H!DY
SBL
.mid643.ss4.as137.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs5.syf99.sure.4.xxxxximanxxxxvaadxxhaberxxx#kvn-yekün#||#sbl-sebil#||#zyd-ziyade#||#emn-iman#||#kfr-kafir#||#h!dy-ihda#||#g:fr-gafur#x#eMN#||#KFR#||#eMN#||#KFR#||#ZYD#||#KFR#||#KVN#||#G:FR#||#H!DY#||#SBL#||#kvn-yekün#||#sbl-sebil#||#zyd-ziyade#||#emn-iman#||#kfr-kafir#||#h!dy-ihda#||#g:fr-gafur# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ آمَنُواْ ثُمَّ كَفَرُواْ ثُمَّ ازْدَادُواْ كُفْرًا لَّمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلاً İnnellezîne âmenû, summe keferû, summe âmenû, summe keferû, summezdâdû kufran lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum sebîlâ(sebîlen). iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
yekün ك و نKVN | Toptan, hepsi. Netice. Toplam. Aynı kökten:kain kainat kün yekün kevn Mükevvin Mütekevvin Tekevvün Tekevvünât tekvin mekan Mekânet |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
ziyade ز ي دZYD | Artan, fazla kalan. Çok bol. Fazladan. Artma, çoğalma.Aynı kökten:Ezyed İstizade Mezîd Müstezad Müzad müzayede Tezayüd Zad Zade Zaid Zide Zidet ziyade |
Diyanet Meali: İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. |
4. NİSA / 168-169 Muhakkak kafir olanlar ve zalim olanlar... ALLAH, onlara gafur olacak ve de onları, içinde ebedi olacakları cehennem tarıkından başka tarıka ihda edecek değildir.
Bu, ALLAH'a yesir olandır. Ahiret
KFR
Z:LM
KVN
G:FR
H!DY
T:RK:
T:RK:
CHNM
H:LD
eBD
KVN
YSR
.mid676.ss4.as168.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs6.syf103.sure.4.xxxAhiretxxcehennemxx.ss4.as169.xxxvaadxxhaberxxx#kvn-kane#||#z:lm-zalim#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#ebd-ebed#||#h!dy-ihda#||#g:fr-gafur#||#chnm-cehennem#||#ysr-yesir#||#t:rk:-tarık#x#KFR#||#Z:LM#||#KVN#||#G:FR#||#H!DY#||#T:RK:#||#T:RK:#||#CHNM#||#H:LD#||#eBD#||#KVN#||#YSR#||#kvn-kane#||#z:lm-zalim#||#h:ld-halid#||#kfr-kafir#||#ebd-ebed#||#h!dy-ihda#||#g:fr-gafur#||#chnm-cehennem#||#ysr-yesir#||#t:rk:-tarık# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَظَلَمُواْ لَمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقاً * إِلاَّ طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللّهِ يَسِيرًا İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan). * İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran). cehennem ج ه ن مCHNM | Allah'a, vekillerine ve emirlerine itaatsizlikden meydana gelen yanma. İç sıkıntısı. ? Kara delik. // Tevratta geçen, İbranice “ge-hinnom” kelimesinden gözyaşı vadisi anlamında kelime. Aynı kökten:cehennem cehnam Cihnam |
ebed ا ب دeBD | Ebedîlik. Zevalsizlik. Sonu olmamak. Çğl.UbudAynı kökten:ebed Ubud ebeden Ebedâ Ebedî Ebediyyen müebbed Te'bid Te'bidât |
gafur غ ف رG:FR | Çok mağfiret eden. Suçları afveden.
El Gafur : Yürek ferahlatacak, derde derman olacak fiil. Duymak. Derinliğimizden ifraz eden bir manayı duymak. Ardından irade gelir. Hepimizde gafur fiili beraberimizde olduğu halde burada tembellik ederiz. Bazen ihmallikler ederiz. Gafura gafil olduğumuz zaman irademiz zayıflar. Aynı kökten:gaffar gafur gufran istiğfar mağfiret Magfiret |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Halid خ ل دH:LD | Sonsuz, ebedi. Daimi. Sürüp giden. Devam eden.Dşl.HalideÇğl.HalidatAynı kökten:Hald Halid Halide Halidat Huld Hulud Ihlad Muhalled Muhalledat Muhalledîn Muhalledûn Muhallid Muhled Mütehallid Tahallüd Tahlid |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
tarık ط ر قT:RK: | Şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey. Dövme, çalma, ayaklarını yere vurma, davul çalma. Gece gelen kimse. Zulmette hâsıl olan belâ ve musibetler. Sabah yıldızı. (Zühre). Yol, cadde. Sebep, vesile, vasıta. Maişeti te'min etmek için tutulan meslek, geçinmek için yapılan iş.Çğl.atrakÇğl.EtrikaAynı kökten:Itrak Matruk Mıtrak Mıtraka Metârık Mutatarrik Mutreka Mütrık tarık atrak Etrika tark Tarraka Tatarruk Tatrik Türk Etrak Türkân |
Yesir ي س رYSR | Az şey, az, kalil. Kumarbaz. Kolay.Aynı kökten:Eyser Yüsra Meysere Meyâsir Meysir Meyser Meysur Müsteyser müteyessir müyesser teysir Yesar Yesaret Yeser Yesir Yesr yüsr yüsür yüsret |
zalim ظ ل مZ:LM | Zulmeden, haksızlık eden.Dşl.ZâlimeÇğl.ZalemeÇğl.ZâlimînAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler (var ya), Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir.
(Allah onları) ancak içinde ebedî kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır. |
4. NİSA / 175 ALLAH'a iman eden ve O'na ismetli olanlar… artık onları, kendisinden rahmetine ve fazlına dahil edecek ve onları sırat-ı mustakime ihda edecektir.
eMN
A:S:M
DH:L
RHM
FD:L
H!DY
S:RT:
K:VM
.mid683.ss4.as175.ssNİSA.ns92.nyMEDİNE.cs6.syf104.sure.4.xxxxxsırat-ı mustakimximanxxximan-duruxxxxibadetxxxxvaadxxhaberxxx#k:vm-mustakim#||#emn-iman#||#rhm-rahmet#||#dh:l-dahil#||#fd:l-fazl#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#a:s:m-ismet#x#eMN#||#A:S:M#||#DH:L#||#RHM#||#FD:L#||#H!DY#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#emn-iman#||#rhm-rahmet#||#dh:l-dahil#||#fd:l-fazl#||#s:rt:-sırat#||#h!dy-ihda#||#a:s:m-ismet# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُواْ بِاللّهِ وَاعْتَصَمُواْ بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِّنْهُ وَفَضْلٍ وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve faldın, ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). ismet ع ص مA:S:M | Lekesiz, saf. Korunmuş. Günahsızlık, masumluk. Günahlardan kaçınmak melekesine sahib olmak. Suçsuzluk. Peygamberlik vasıflarından birisidir.Aynı kökten:Asım Asim ismet İsti'sam İ'tisam Ma'sum Ma'sume Ma'sumiyet Mu'tasım Teessüm |
dahil د خ لDH:L | İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş. Girmek, karışmak. Dokunmak. Taarruz etmek, müdâhale eylemek. Aynı kökten:dahil dahl Dehal Dehalet duhul İddihal İdhal İdhalât Medhal Medahil Medhul müdahil Müdahilîn Müdahilan Müdhal Müdhil Mütedahil |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
rahmet ر ح مRHM | Merhamet, acımak, şefkat etmek. İhsan etmek. Esirgemek. Aynı kökten:Erham Erhamur Rahimin istirham İstirhamat merhamet merhum merhume Müsterham müsterhim müterahhim Rahim Erham rahm rahman erham Rahman-ir Rahim rahmaniyet rahmet |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
Diyanet Meali: Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. |
5. MAİDE / 2 Ey iman edenler!
• ALLAH'ın şiarına
• ve haram aya
• ve hedyeye
• ve kıladelere
• ve Rabblerinden fazl ve rıdvan ibtiga eden Beyt-i Haram ümmetlerine halel getirmeyin.
Helal olduğunuzda (ihramdan çıktığınızda), artık sayd edebilirsiniz.
Sizi Mescid-i Haram'dan sadd etmelerinden, düşmanlıktan ötürü kavme karşı olan şaniniz, sakın ola size cürüm işletmesin!
Birr ve takva üzere avn edişin.
İsm ve düşmanlık üzre yardımlaşmayın.
ALLAH'a ittika edin.
Muhakkak ki ALLAH'ın, ikabı şedidtir. Veda Haccı AyetiHacc ve Kurban
eMN
HLL
ŞA:R
ŞH!R
HRM
H!DY
K:LD
eMM
BYT
HRM
BG:Y
FD:L
RBB
RD:V
HLL
S:YD
CRM
ŞNe
K:VM
S:DD
SCD
HRM
A:DV
A:VN
BRR
VK:Y
A:VN
eS!M
A:DV
VK:Y
ŞDD
A:K:B
.mid687.ss5.as2.ssMAİDE.ns112.nyVeda Haccı.cs6.syf105.sure.5.xxxVeda Haccı AyetixHacc ve Kurbanxxhaccximanxxxxemirxxyasakxxxxibadetxxx#k:vm-kavim#||#şdd-şedid#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#fd:l-fazl#||#şh!r-şehr#||#byt-beyt#||#k:ld-kılade#||#s:dd-sadd#||#şne-şani#||#a:k:b-ikab#||#a:vn-avn#||#crm-cürüm#||#scd-mescid-i haram#||#vk:y-takva#||#vk:y-ittika#||#s:yd-sayd#||#hll-halel#||#hrm-haram#||#şa:r-şiar#||#h!dy-hedy#||#brr-birr#||#hll-helal#||#es!m-ism#||#emm-ümmet#||#rd:v-rıdvan#||#bg:y-ibtiga#x#eMN#||#HLL#||#ŞA:R#||#ŞH!R#||#HRM#||#H!DY#||#K:LD#||#eMM#||#BYT#||#HRM#||#BG:Y#||#FD:L#||#RBB#||#RD:V#||#HLL#||#S:YD#||#CRM#||#ŞNe#||#K:VM#||#S:DD#||#SCD#||#HRM#||#A:DV#||#A:VN#||#BRR#||#VK:Y#||#A:VN#||#eS!M#||#A:DV#||#VK:Y#||#ŞDD#||#A:K:B#||#k:vm-kavim#||#şdd-şedid#||#emn-iman#||#a:dv-adüvv#||#rbb-rabb#||#fd:l-fazl#||#şh!r-şehr#||#byt-beyt#||#k:ld-kılade#||#s:dd-sadd#||#şne-şani#||#a:k:b-ikab#||#a:vn-avn#||#crm-cürüm#||#scd-mescid-i haram#||#vk:y-takva#||#vk:y-ittika#||#s:yd-sayd#||#hll-halel#||#hrm-haram#||#şa:r-şiar#||#h!dy-hedy#||#brr-birr#||#hll-helal#||#es!m-ism#||#emm-ümmet#||#rd:v-rıdvan#||#bg:y-ibtiga# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحِلُّواْ شَعَآئِرَ اللّهِ وَلاَ الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلاَ الْهَدْيَ وَلاَ الْقَلآئِدَ وَلا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّن رَّبِّهِمْ وَرِضْوَانًا وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواْ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَن صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَن تَعْتَدُواْ وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alel birri vet takva ve lâ teâvenû alel ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi). Adüvv ع د وA:DV | Düşman, hasım.Çğl.A'daÇğl.EadiAynı kökten:Adavet Âdiyât Âdiye Adüvv A'da Eadi Adv Adevân Adva Advan Mu'ted Mu'tedî Müteaddi Müteadi Udva' Udvan |
İkab ع ق بA:K:B | Şiddetli azab, eziyet, ceza.Aynı kökten:Akab A'kab Akabe Akabât akabinde Akib Âkibe Âkibet Hz. Yakub İkab Muakabe Muakkab Muakkib Muakkibîn Müteakıb müteakib Ta'kib Ta'kibât Teakub ukba Ukbe |
avn ع و نA:VN | Yardım. İmdad. Yardım eden. Yardımcı. Zahir.Aynı kökten:avan Avine Avân avan Uven avan avane A'van avn Avnî Esteîn iane İanat İanet istiane İstianat muavin Muîn Müstain Müstainen Müstean Müteavin Nesteinu Tav'an |
İbtiga ب غ يBG:Y | Maksad, gaye. Taleb, arzu, istek.Aynı kökten:bagi bugat bagiyy Begâyâ bagaya bagy İbtiga mübagi tebagi yenbagi |
birr ب ر رBRR | Temizlik. Günahtan çekinmek. Takvâ. İn'âm ve ihsan etme. Salih amel. Koyunu sevketmek. Tilki yavrusu. Fare.Aynı kökten:Berr barr Ebrâr Berere birr Eberr Meberre Meberrât Teberrü' Berranî Berren Berrî Berriye |
beyt ب ي تBYT | Ev, hane. Gecelemek.Çğl.BüyûtAynı kökten:Beyat beyit Ebyat beyt Büyût mebit |
Cerm ج ر مCRM | Bir cins Arap sandalı. Kat'. Kesme. Günahkâr olma, günah işleme. Koyun kırkma. Sıcak, sıcaklık.Çğl.CürümAynı kökten:Carim Ceram Cerim Cirâm Cerame Cerem Cerim Ceraim Cerime Cereme Cerm Cürüm Cirm Ecram Cirman Cürm Cürüm İcram İctiram Lacerem Lacereme Mücrim Mücrimîn Tecrim |
ümmet ا م مeMM | Cemaat, kavim, taife. Bir hâkim milletin ashabından olan hey'et-i içtimaiye. Bir peygambere inanıp onun yolundan giden insanların hepsi. Bir dille konuşan millet.Çğl.ÜmemAynı kökten:imam Eimme imame İmamet ümm ümmü Ümmehat ümmet Ümem ümmi Ümmiyet Ümmiyye Ümumet |
iman ا م نeMN | Şahit olunmayan birşeye, bir kaynağa güvenerek itimat etmek.Aynı kökten:amenna amentü amin eman emanet emin emniyet iman istiman i'timan me'men me'mun mü'min Mü'minin müste'min ümman Ümena |
ism ا ث مeS!M | Günah. Büyük günah. Cürüm. Suç. / İyilikten ve iyi olmaktan uzaklaştıran herşey. Çğl.AsamAynı kökten:Esam İsam Esim Asim İsam ism Asam Measim Me'sem Me'seme Te'sim |
fazl ف ض لFD:L | Bir şeyde çok iyi olmak. Seçmek, ayırt etmek, ayırmak. Üstün olmak, çoğalmak, fazlalaşmak. Artmak. Kazanç/hediye, yardım/ödül/iyilik/nezaket bağışlamak. Alimlere yakışır olgunluk. İman, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, inayet. Artmak. Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. Fazla şey. Lüzumsuz söz. Ganimetten artıp taksimi mümkün olmayan şey.Çğl.EfdalÇğl.fuzulÇğl.EfâzılAynı kökten:fazıl Fâdıl Fudala Fazıle Fevâzıl fazilet fazl Efdal fuzul Efâzıl fazla Mefzul Mufazzal Mütefazıl Mütefazzıl Mütefazzılîn Tafazzul Tafdil |
Hedy ه د يH!DY | Rıza veya keffaret olarak, Harem-i Şerif'e götürülen veya kendisi veya parası gönderilen kurbanlık hayvan.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Halel ح ل لHLL | Bozukluk. Eksiklik. Başkası tarafından verilen zarar. İki şeyin aralığı. Boşluk. Açıklık. Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
Helal ح ل لHLL | Allah'ın müsaade ettiği şey. Haram olmayan. İhramdan çıkan hacı. Bir erkeğe nizami olarak nikahlı kadın. Aynı kökten:Helal Hill Hıll İhlal İstihlal Müstahill Müstehil Hal' Halel Ihtilal İhtilal İhlal Muhill Muhtell Tahallül Hâll Hulul Hulule İnhilal Münhal Münhallât Tahlil Mahall Mahâll Mahalle Mahallât |
haram ح ر مHRM | Helâl olmayan, İslâmiyetçe ve dince nehyedilen şeyler ve ameller. Allah'ın izin vermediği, men'ettiği şeyler. Helâlin zıddı olan şey.Çğl.HurmatÇğl.HuremâtÇğl.HurumâtAynı kökten:haram Hurmat Huremât Hurumât haram ay Eşhür-ül Hurum Harami harem Ahram Haremeyn Harîm Ahram Harîme Harm Hurum hürmet İhram Mahrem Mahreman Maharim Mahremiyyet Mahrum Mahrumiyyet Muharrem Muharremât Na-mahrem Taharrüm tahrim Tahrime |
Kılade ق ل دK:LD | Gerdanlık. Boyna takılan kıymetli şey. / Akarsu.Çğl.KalaidAynı kökten:Kald Kılade Kalaid Maklud Mıklad Mekâlid Mukalled Mukalled Mukallid Mukallidîn Mütekallid Takallüd Tekallüd Takallüdât Taklid xoxox |
Kavm Kavim ق و مK:VM | Cemaat. Topluluk. Millet. / Kadınlar olmaksızın erkekler topluluğu. / Bir işe başlamak. / Pazar kurmak. Müşteri ile anlaşmak. // Doğru, dik, ayakta. Dürüst. İsabetli. Boyu düzgün ve güzel. Çğl.akvamAynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
rabb ر ب بRBB | Yetiştiren, eğiten. Terbiye eden. Vicdan. Çğl.erbabAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
rıdvan Rızvan ر ض وRD:V | Memnunluk, razılık, hoşnudluk. Cennet'in kapıcısı olan büyük melek.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
Sadd ص د دS:DD | Yüz çevirmek. Men etmek. Bir şeyden birini vazgeçirmek. Fikir, niyet, kasd. Yakınlık, civar. Konuşulan husus.Aynı kökten:Esadd Isdad Sadd Sadid sudud |
Sayd ص ي دS:YD | Av. Avlanmak. Ava gitmek.Aynı kökten:Isadet Istıyad Mas'ad Mesaid Mısyed Mısyede Sayd Sayd-ı Mahî Sayyad Seyyad Tasayyud |
mescid-i haram س ج دSCD | xoxoxAynı kökten:mescid Mesacid mescid-i aksa mescid-i haram Mescud Müteseccid sacid Secede Süccad Sücud secde Sücud Teseccüd Teseccüdât |
İttika و ق يVK:Y | Takva sahibi olmak. Kendisini Takva sahibi yapmak. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
Takva و ق يVK:Y | Göreve saygı duymak. Emir, tavsiye ve sorumluluklara, sevgi ve saygı duygusu ile riayet etmek, titizlik göstermek. / Esirgemek. Muhafaza etmek. Korumak. Güvene almak. / Eksiklik ve yetersizlikten çekinmek, korku duymak. / Kendisine duyulan güveni zedelemekten, sevgi ve saygıyı kaybetmekten duyulan korku ile sorumluluk bilinci. Aynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
şiar ش ع رŞA:R | İz, belirti, işaret, nişan, ayırt edici iyi adet. Üstünlük veren işaret. İnsanın gömleği. Ölüm.Çğl.şeairAynı kökten:Meş'ar Meşâır meş'ur meş'urat müsteş'ar şair Şairât şuara şiar şeair şiare Şeâyir şiir şuur Eş'ar Şa'ar Şa'r Şüur Eşâr Meş'ar-ül Haram Şir'a Şeria Şi'ra |
şedid ش د دŞDD | Sert, sıkı, şiddetli. Musibet, belâ.Dşl.ŞedideÇğl.ŞidadAynı kökten:Eşedd iştidad Müşedded Müşeddid Müşeddide Müştedd Müteşeddid Şedaid Şedâyid Şedd şedde şedid Şedide Şidad şiddet Şided Teşeddüd |
şehr ش ه رŞH!R | Ayın bir tur zamanı, 30 günlük zaman. Bir şeyi izhar etmek. Teşhir etmek.Çğl.eşhürÇğl.şühurAynı kökten:Fiş şehril kadim işhar meşhur müşahere şehr eşhür şühur şöhret teşhir |
Şani' ش ن اŞNe | Buğz eden veya kin tutan. (devam ve ısrar içerir)Aynı kökten:Şani' Şenaat Şenan Şenia Şenayi' |
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. |
5. MAİDE / 15-16 Ey kitab ehli!
Size Rasulümüzü kıldık. Kitabtan sizin hafy ettiklerinizin çoğunu size beyan etmektedir ve de çoğunu afv etmektedir.
Size kıldığımız... ALLAH'tan nur ve mübin kitabtır.
ALLAH, rıdvanına tâbi olanları...
• onunla selam sebillerine ihda eder.
• Onları, O'nun izni ile zulmetlerden nura ihrac eder.
• Onları sırat-ı mustakime ihda eder.
eH!L
KTB
CYe
RSL
BYN
KS!R
KVN
H:FY
KTB
A:FV
KS!R
CYe
NVR
KTB
BYN
H!DY
TBA:
RD:V
SBL
SLM
H:RC
Z:LM
NVR
eZ!N
H!DY
S:RT:
K:VM
.mid702.ss5.as15.ssMAİDE.ns112.nyMEDİNE.cs6.syf109.sure.5.xx*2xxxsırat-ı mustakimxx.ss5.as16.xxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#k:vm-mustakim#||#ktb-kitab#||#z:lm-zulmet#||#eh!l-ehil#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#ks!r-kesir#||#s:rt:-sırat#||#byn-mübin#||#slm-selam#||#h:fy-hafy#||#rsl-rasul#||#nvr-nur#||#a:fv-afv#||#h!dy-ihda#||#nvr-nur#||#ez!n-izin#||#h:rc-ihrac#||#rd:v-rıdvan#||#cye-xxoxx#||#kvn-xxoxx#x#eH!L#||#KTB#||#CYe#||#RSL#||#BYN#||#KS!R#||#KVN#||#H:FY#||#KTB#||#A:FV#||#KS!R#||#CYe#||#NVR#||#KTB#||#BYN#||#H!DY#||#TBA:#||#RD:V#||#SBL#||#SLM#||#H:RC#||#Z:LM#||#NVR#||#eZ!N#||#H!DY#||#S:RT:#||#K:VM#||#k:vm-mustakim#||#ktb-kitab#||#z:lm-zulmet#||#eh!l-ehil#||#sbl-sebil#||#tba:-tabi#||#ks!r-kesir#||#s:rt:-sırat#||#byn-mübin#||#slm-selam#||#h:fy-hafy#||#rsl-rasul#||#nvr-nur#||#a:fv-afv#||#h!dy-ihda#||#nvr-nur#||#ez!n-izin#||#h:rc-ihrac#||#rd:v-rıdvan#||#cye-xxoxx#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِّمَّا كُنتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ قَدْ جَاءكُم مِّنَ اللّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُّبِينٌ * يَهْدِي بِهِ اللّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلاَمِ وَيُخْرِجُهُم مِّنِ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun). * Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). afv ع ف وA:FV | Bağışlamak. Kusur ve günâhı affetmek. Ayakla basılmadık yer. Malın iyisi, helâli ve fazlası. Terketmek. Mahvetmek.Aynı kökten:Afî Afüvv Afuv afv Muaf Muafat Muafiyyet Müsta'fi |
mübin ب ي نBYN | Açık, aşikar. Ayan kılan, beyan ve izah eden. Dilediğine doğru yolu gösteren. Hak ile batılın arasını tefrik edip, ayıran. Hakkı hakkınca beyan ve izhar eden.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
ehl ehil ا ه لeH!L | Yabancı olmayan, alışık olduğumuz. Dost, sahip, mensup. Evlâd, iyal. Kavm, müteallikat. Usta, muktedir ve becerikli. Halk, umum, nâs. Bir memleketin yerlileri, bir memlekette oturanlar, yaşayanlar.Çğl.AhaliAynı kökten:ehl ehil Ahali Ehliyyet ehliyet Müste'hil |
izn izin ا ذ نeZ!N | Yasağı kaldırmak. Bir şeye ruhsat vermek. Yol vermek. Hizmetten çıkarmak.Aynı kökten:ezan izan izn izin Me'zene Meâzin Me'zun Me'zunîn Me'zuniyet Müezzin Müezzinîn müste'zen müste'zin Te'zin üzn Azan |
İhda ه د يH!DY | İman ve İslâmiyet yolunu göstermek. Hidayete eriştirmek. Doğru yola götürmek. Allah rızasına uyan yola girmesine vesile olmak. Hediye etmek. Armağan yollamak.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hafy خ ف يH:FY | Gizlemek. Setretmek, örtmek. Aynı kökten:Hafî Hafaya Hafiyyat Hafiye hâfiyye Havâfi Hafiye Hafiyyen Hafiyyeten Hafy Hıfâ Ahfiye Hufye İhfa ihtifa İstihfa' Mahfî Mahfiyyen |
ihrac خ ر جH:RC | Çıkmak. Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak.Çğl.ihracatAynı kökten:harc Hâric Hırrîc huruc ihrac ihracat İstihrac İstihracat Maharic Mahrec muhrec Muhrice Müstahrec Müstahric Taharrüc tahric Muharric |
mustakim ق و مK:VM | Doğru, istikametli. Eğri olmayan, düz, dik. Hilesiz, temiz.Aynı kökten:ikame ikame-i salat ikamet istikamet kaim kaime Kavaim kamet Kavm Kavim akvam Kavvam kaymakam kayyime kayyum kıvam kıyam kıyamet kıymet Kıyem makam mukam mukim mustakim takvim Tekavim |
Kesir ك ث رKS!R | Çok. Bol. Kesret üzere olan. Türlü. Çeşitli. Artan parçalar, geri kalan adetler. Artık.Çğl.küsurÇğl.küsuratAynı kökten:Ekser iksar İstiksar Kâsir Kesir küsur küsurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mükesser Müksir Müsteksir Mütekasir Mütekessir Mütekessir Tekâsür tekasür Teksir |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
rıdvan Rızvan ر ض وRD:V | Memnunluk, razılık, hoşnudluk. Cennet'in kapıcısı olan büyük melek.Aynı kökten:İrtiza' İrza İraza Marzî Marziyat Marziye Merzat marzat Müraza Mürazat Müterazi radi Râdiye Radiyen Rızaen razı rıdvan Rızvan rıza Tardiye Tarziye terazi |
Rasul Resul ر س لRSL | Taşıyıcı. Elçi. Getiren ve götüren. / Rasul bir gövde değil, manevi bir sıfattır. Elle tutulup, gözle görülmediği halde; tutan elleri, gören gözleri, hatta kalpleri bile kumanda eden, yetkisi altında tutan, mutlak yürürlüğünü icra eden mücerret ve manevi bir sıfattır. / Kendisine kitap verilmemiş olan, kendisinden önceki inzal edileni devam ettiren Allah elçisi. / Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. / Allah'tan kuluna, kulundan da Allah'a taşıyan. Çğl.RüsülÇğl.RüselaAynı kökten:irsal İrsalat irsaliye mürsel Mürselat Mürselin mürsele Mürsil Rasul Resul Rüsül Rüsela resel Ersâl risale Resail risalet terasül Terasülât |
Sırat ص ر طS:RT: | Yan sınırları belirli olan geniş ve işlek cadde. Yol.Aynı kökten:Sırat Sırat-ı Mustakim |
sebil س ب لSBL | Büyük ve açık yol, cadde. Dağıtılan su, su dağıtma. Çğl.SübülAynı kökten:İsbal sebil Sübül Sebilullah Selsebil tesbil |
selam س ل مSLM | Selamet. Emniyet. Barış. Huzur. Esenlik. Rahatlık. Bütün korktuklarından emin olma. Salim olma. / Gelip geçici olmama. / Aşina, bilindik. / Söz veya işaretle nezaket gösterme, esenlik dileme, merhaba. / Selam Allah'tandır.
Es Selam : Herşeyinde bir selam, bir rahatlık, bir esenlik var demektir.
Kuddüsüs Selam; takdis edildiği zaman rahatlık temin edilir. Hastalığın arkasından hissedilen rahatlık gibi. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
Tabi' ت ب عTBA: | Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden. Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan.Çğl.TebeaAynı kökten:İstitba' İtba' İttiba' İttibaen Metbu' Metbuiyyet Mütabi' Mütabiîn Mütetabi' Tabi' Tebea Tabiat Tabia Tabii Tabiûn Tâbiîn tabiiyyet Teba' Tebaa Tetbi' |
zulmet ظ ل مZ:LM | Karanlık. Kara gün. Dinsizlik ve zulüm devri. Mc: Sıkıntı. Çğl.ZulümatAynı kökten:mazlum Mazlumîn mezalim munzalim Mutazallim Mutazallimîn Muzlim Tazlim Tezalüm zalim Zâlime Zaleme Zâlimîn Zallam Zalûm Zıllîm zulmet Zulümat zulüm Zulm |
Diyanet Meali: Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.
Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir. |
5. MAİDE / 44 Muhakkak, Tevrat'ı, BİZ inzal ettik...
• onda hüda ve nur vardı.
• silm olmuş Nebiler... ALLAH'ın kitabından istihfaz ettikleri şey ile... hadüler ve rabbaniler ve habrlar için onunla hüküm verdiler.
• Onlar, ona şahid oldular.
Artık...
• nasdan haşy etmeyin... BEN'den haşy edin!
• Ayetlerim ile az bir semen iştira etmeyin!
ALLAH'ın inzal ettiği şey ile hüküm etmeyen kimse... artık işte o... onlar kafirdir. Musa Kıssası.10
NZL
TVR
H!DY
NVR
HKM
NBe
SLM
H!VD
RBB
HBR
HFZ:
KTB
KVN
ŞH!D
H:ŞY
NVS
H:ŞY
ŞRY
eYY
S!MN
K:LL
HKM
NZL
KFR
.mid734.ss5.as44.ssMAİDE.ns112.nyMEDİNE.cs6.syf114.sure.5.xxxMusa Kıssası.10xxislamxnebixxkissa.023xxxemirxxyasakxxxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#k:ll-kalil#||#rbb-rabbani#||#h!vd-hadü#||#kfr-kafir#||#nbe-nebi#||#slm-silm#||#h:şy-haşy#||#hbr-habr#||#nzl-inzal#||#h!dy-huda#||#hkm-hüküm#||#şh!d-şahid#||#s!mn-semen#||#şry-iştira#||#nvr-nur#||#hfz:-istihfaz#||#tvr-tevrat#||#kvn-xxoxx#x#NZL#||#TVR#||#H!DY#||#NVR#||#HKM#||#NBe#||#SLM#||#H!VD#||#RBB#||#HBR#||#HFZ:#||#KTB#||#KVN#||#ŞH!D#||#H:ŞY#||#NVS#||#H:ŞY#||#ŞRY#||#eYY#||#S!MN#||#K:LL#||#HKM#||#NZL#||#KFR#||#ktb-kitab#||#nvs-nas#||#eyy-ayet#||#k:ll-kalil#||#rbb-rabbani#||#h!vd-hadü#||#kfr-kafir#||#nbe-nebi#||#slm-silm#||#h:şy-haşy#||#hbr-habr#||#nzl-inzal#||#h!dy-huda#||#hkm-hüküm#||#şh!d-şahid#||#s!mn-semen#||#şry-iştira#||#nvr-nur#||#hfz:-istihfaz#||#tvr-tevrat#||#kvn-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 إِنَّا أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُواْ لِلَّذِينَ هَادُواْ وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُواْ مِن كِتَابِ اللّهِ وَكَانُواْ عَلَيْهِ شُهَدَاء فَلاَ تَخْشَوُاْ النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلاً وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ İnnâ enzelnet tevrâte fîhâ huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimestuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlâ(kalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne). ayet ا ي يeYY | Eser. Kimsenin inkar edemiyeceği açık delil. Nişan. Alamet. İşaret. Menzil, mekan. Kur'an-ı Kerim'deki her bir cümle. Manen uyanmağa sebeb olan hadise.Çğl.ÂyâtAynı kökten:ayet Âyât eyyü iyya |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Hadü ه و دH!VD | Bir durumdan başka bir duruma evrilmek, dönmek. / Pişmalık duyarak dönüş yapmak. /yönlendirilmek, görevine dönmek.Aynı kökten:Hadü Hâid Hud Hevdun Hz. Hud Tehvid yahudi |
Haşy خ ش يH:ŞY | KorkmakAynı kökten:Haşiye Haşy Haşyet Muhaşşî Mütehaşi Tahaşi Tahaşşi Tahşiye Tehaşi |
Habr Hibr ح ب رHBR | Yahudi hahamı. Yahudi âlim. Ferahlık. Refah. Sürur. Tıb: Dişlerin beyazına ârız olan sarılık.Çğl.EhbârÇğl.HuburAynı kökten:Habbar Habr Hibr Ehbâr Hubur Mahber Mihbere Mehâbir Tahbir |
İstihfaz ح ف ظHFZ: | Hıfzetmek. Korumak. Muhafaza etmek. Bir şeyin muhafaza olunmasını birisinden rica etmek.Aynı kökten:Hâfız Huffaz Hafaza Hâfıza Hafîziyyet Hıfz İstihfaz Mahfaza Mahfuz Muhafaza Muhafazat Muhafız Muhafızîn Müstahfaz Müstahfazin Mütehaffız Mütehaffızîn |
hükm hüküm ح ك مHKM | Karar. Emir. Kuvvet. Hakimlik. Amirlik. İrade. Kumanda. Nüfuz. Kadılık etmek. Tesir. Cari olmak. Makam. Bir davanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki rabıtayı tasdik veya inkar etmek.Çğl.AhkâmAynı kökten:hakem hakim Hâkim Hâkime Hükkâm Hâkimiyyet hekim Hükemâ hikmet hikem hükm hüküm Ahkâm hükümet Hükûmat Hükümlü Hükümran İhkâm istihkam İstihkâmat mahkeme Mahakim mahkum muhakeme Muhakemât muhkem Muhkemat Müstahkem Müstahkim Tahakküm Tahkim |
kalil ق ل لK:LL | Az. Bodur kimse.Çğl.KalailAynı kökten:Ekall Akall Ekall-i Kalil Ekalliyet Akalliyet İklal İstiklal kalil Kalail kalilen Kılle Kıllet kulal Laakall Müstakill Müstakillen Mütekallil Takallül |
Kâfir ك ف رKFR | Gerçeklerin üzerini örterek kendisinin ve/veya başkasının, görmesini, incelemesini, tefekkür etmesini, iman etmesini engelleyen. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid. Hayvan tersi.Çğl.KefereÇğl.KüffarÇğl.KâfirûnAynı kökten:ikfar Kâfir Kefere Küffar Kâfirûn Kafur kufur keffar keffare keffaret kefr Küfur Kefur Küfr küfür Küfran Mekfere Mükeffer Mükeffire Tekfir Tekfur |
kitab ك ت بKTB | Ketb edilmiş olan. Çğl.KütübAynı kökten:iktab İktab İstiktab katib Ketebe Ketb kitab Kütüb kitabe kitabet Kitbe mekteb Mekâtib mektub Mekâtîb Mektubat Mukteb Mekâtib Mükâtebe Mükâtib |
nebi ن ب اNBe | Haberci. Yeni haber getiren. Yeni bir din ve düzen getiren ve yerleştiren Allah elçisi. Çğl.enbiyaAynı kökten:nebe' nebevi nebi enbiya nübüvvet |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
nas ن و سNVS | Topluluk. İnsan topluluğu, halk, grup. |
inzal ن ز لNZL | İndirme. İndirilme. Nüzul ettirme. / Birden bire inme. / Tenasül aletinden meninin çıkması.Aynı kökten:enzele inzal menzil Menazil münezzil Münzil mütenezzil nazil nazile nezle nüzul tenezzül Tenezzülât tenzil Tenzilat |
Rabbanî ر ب بRBB | Rabbe âit. Cenab-ı Hakk'a dair ve müteallik. İlâhî. Ârif-i Billâh olan, ilmi ile amel eden âlim. Kendisini tamamen Cenab-ı Hakk'a vermiş olan. Putperestlikle alâkası olmayan.Dşl.RabbaniyeÇğl.RabbaniyyunÇğl.RabbaniyyînAynı kökten:murabba mürebbi rabb erbab Rabbanî Rabbaniye Rabbaniyyun Rabbaniyyîn Rebib Rebibe Rebâib Rebub ribbiyyun rububiyet terbiye |
Semen ث م نS!MN | Paha, değer, eder, kıymet. Satılan şeyin tespit edeilen tutarı. Çğl.EsmanAynı kökten:müsemmen Semanin Semaniye Semen Esman Semin Simen sümn Sümün Esman Tesmin |
Silm Selm س ل مSLM | Barış, sulh, barışıklık. Barışmak. // Huzur ve sükuneti bozacak hallerden kaçınarak, barışın tesisinden yana olma. Ortaya, tartışma yaratacak mevzular çıkarmama. İçinden olunan duruma razı olma ve sorun yaratmama. (Bunun ilerisinde "her olanın hakk olduğu" bilinci doğar.) / (selm:) Tek kulplu kova. Aynı kökten:Darus Selam Eslem Hz. Süleyman İslam İstislam Müsaleme Müsellem Müselleme Müsellim Müslim Müslüman Müslime Müslimûn Müsteslim Müsteslimîn Mütesellim salim salime Sâlimîn selam selamet Selamun Aleykum selem Seleme selim Selime Silm Selm Tesalüm Tesellüm Teslim Teslimat Teslimiyet Derece-i Süllem Süllem Selalim |
tevrat ت و ر ةTVR | Tevrat.Aynı kökten:Tareten Târeten Uhrâ Tevr Etvâr tevrat |
şahid ش ه دŞH!D | Şahitlik yapan. Bilen, tanıyan. Senet yerine geçecek kadar mâkul ve mu'teber sayılan. Gören. Hazır. Veled yatağı denilen ve çocuk ile birlikte çıkan deri.Dşl.ŞahideÇğl.ŞühedaÇğl.ŞevâhidÇğl.ŞühudAynı kökten:istişhad İstişhadat işhad meşhed Meşahid meşhud Meşhudat Meşhudiyyet Müsteşhed Müsteşhedât Müşahed Müşahedat müşahede müşahid Müşahidin şahadet Şehâdet şahid Şahide Şüheda Şevâhid Şühud şehid Şüheda |
iştira ش ر يŞRY | Satınalma.Aynı kökten:istişra iştira müştera müşteri şira |
Diyanet Meali: Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir. |
5. MAİDE / 46 Eserleri üzre, Tevrattan elinin arasındakine musaddık olarak Meryem oğlu İsa'yı kafv ettik.
Ona, içinde hüda ve nur olan ve Tevrattan ellerinin arasındakine musaddık olan, İncil'i verdik.
O hüdadır.
O, muttakiler için mevizadır. İsa Kıssası.03
K:FV
eS!R
A:YS
BNY
MRY
S:DK:
BYN
YDY
TVR
eTY
NCL
H!DY
NVR
S:DK:
BYN
YDY
TVR
H!DY
VA:Z:
VK:Y
.mid736.ss5.as46.ssMAİDE.ns112.nyMEDİNE.cs6.syf115.sure.5.xxxİsa Kıssası.03xkissa.024xxxvaadxxhaberxxxxkitabxxx#bny-beni#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#vk:y-muttaki#||#s:dk:-musaddık#||#h!dy-huda#||#nvr-nur#||#k:fv-kafv#||#va:z:-meviza#||#es!r-eser#||#a:ys-hz. isa#||#mry-hz. meryem#||#tvr-tevrat#||#ncl-incil#||#ety-xxoxx#x#K:FV#||#eS!R#||#A:YS#||#BNY#||#MRY#||#S:DK:#||#BYN#||#YDY#||#TVR#||#eTY#||#NCL#||#H!DY#||#NVR#||#S:DK:#||#BYN#||#YDY#||#TVR#||#H!DY#||#VA:Z:#||#VK:Y#||#bny-beni#||#ydy-yed#||#byn-beyn#||#vk:y-muttaki#||#s:dk:-musaddık#||#h!dy-huda#||#nvr-nur#||#k:fv-kafv#||#va:z:-meviza#||#es!r-eser#||#a:ys-hz. isa#||#mry-hz. meryem#||#tvr-tevrat#||#ncl-incil#||#ety-xxoxx# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 وَقَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِم بِعَيسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَآتَيْنَاهُ الإِنجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ Ve kaffeynâ alâ âsârihim bi îsebni meryeme musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve âteynâhul incîle fîhi huden ve nûrun ve musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve huden ve mev’ızeten muttekîn(muttekîne). Hz. İsa ع ي سA:YS | xoxoxAynı kökten:A'yes İys Ays Hz. İsa Us İsâs |
beni ب ن يBNY | Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)Aynı kökten:bani beni benin benün benna bin Bina' bina Ebniye binaen binaenaleyh bint Bunni bünyan bünye ibn ibne benin benün ebna İbtina' Tebniye |
beyn beyne ب ي نBYN | Arası, arasında, aralık. İki şeyin arası. İkisinin ortası. Firkat. Ayrılık. Beyan. Burnu ve ayakları uzun karga.Aynı kökten:bayin beyan Beyanat beyanname beyn beyne beyyine İstibane mabeyn mübeyyen mübeyyin mübin Müstebin Tebeyyün tibyan |
eser ا ث رeS!R | Ayak izi. İşaret. İz. Nişan. Abide. Yapı. Birinin meydana getirdiği şey. Bir şeyin varlığına delâlet eden te'sir. Meydana getirilen kitap. Kitap te'lifi. Öç alma, intikam. Âdet.Çğl.ÂsârAynı kökten:eser Âsâr İsr Me'sere Meâsir Müessir Müessire Müteessir Teessür Teessürât Te'sir |
Huda Hüda ه د يH!DY | Doğruluk. Hidayeti, doğru olanı, yakışanı göstermek.Aynı kökten:Hâdî Hadiy Hüdat Hevadî Hidat hediye Hedaya Hedy Hidayet Huda Hüda İhda İhdaiyye İhtida İstihda' Mehdi Mihda Mühdî Mühtedî Müstehdî Temehdi |
Kafv ق ف وK:FV | Bir kimsenin ardına düşüp ittibâ etmek, ona tâbi olup uyma.Aynı kökten:Iktifa' Kafa Akfâ Kafv Muktefa |
Hz. Meryem م ر يMRY | xoxoxAynı kökten:Hz. Meryem İmtira' Ma'ret Mirye Mümarat Mümaret Mümarete mümter mümterin temari |
nur ن و رNVR | Yansıyan ışık, Işıma. Aydınlık. Parıltı. Parlaklık. Her çeşit zulmetin zıddı. Işık. Zulmeti def eden vasıta.
El Nur : Işık, kaynak fiili. Çğl.EnvarÇğl.NiranAynı kökten:inare minare menare Menair Minarat münevver münir nar Niran envar niyâr neyyir Neyyirat nur Envar Niran nuri nuriye |
musaddık ص د قS:DK: | Sadakatli. Tasdik eden. İmzalayan. Doğruluğunu kabul eden. Aynı kökten:Esdak Masadak Masduk Mısdak Musadakat Musaddak musaddık Mutasaddık Mutasaddıkîn sadaka Sadakat sadık sadıka Asdika Saduk Saduka Sadukat sıddık sıdk Asdak Tasadduk tasdik Tasdikat |
tevrat ت و ر ةTVR | Tevrat.Aynı kökten:Tareten Târeten Uhrâ Tevr Etvâr tevrat |
Mev'iza Mev'ize و ع ظVA:Z: | Öğüt. Nasihat. Bir cemaate veya kimseye kalbini yumuşatacak ve iyiliğe sevkedecek surette hakikatları ders vermek.Aynı kökten:Mev'iza Mev'ize Muvaaza Vaaz Va'z Vâiz Vu'az |
Muttaki و ق يVK:Y | İttika eden. Takva sahibi olan. Kendisini takva sahibi yapan. Ehl-i takva. Çğl.MüttakînAynı kökten:Etka İttika Muttaki Müttakîn Takıyye Takke Taki Takva Tevkıye Tukat Kı Ku Vâkî Vaky Vıky Vika Veka Vikaye Taka Tevakki Tukye |
yed ي د يYDY | El. Nimet. Mc: Kuvvet, kudret, güç. Yardım. (yedan: iki el) (eydi... eyâdi) Çğl.yüdiÇğl.eydiÇğl.yedanAynı kökten:yed yüdi eydi yedan |
Diyanet Meali: O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik. |
5. MAİDE / 51 Ey iman edenler!
Yahudileri ve nasranileri veliyler olarak ittihaz etmeyin. Onların bazısı bazısına (birbirine) veliydir.
Sizden onlara tevella eden… artık muhakkak, o da onlardandır.
Muhakkak ki ALLAH, zalimlerin kavmini ihda etmez.
eMN
eH:Z!
H!VD
NS:R
VLY
BA:D:
VLY
BA:D:
VLY
H!DY
K:VM
Z:LM
.mid742.ss5.as51.ssMAİDE.ns112.nyMEDİNE.cs6.syf116.sure.5.xxxxximanxxxxemirxxyasakxxx#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#ba:d:-bazı#||#emn-iman#||#h!vd-yahudi#||#vly-tevella#||#eh:z!-ittihaz#||#h!dy-ihda#||#vly-veliy#||#ns:r-nasrani#x#eMN#||#eH:Z!#||#H!VD#||#NS:R#||#VLY#||#BA:D:#||#VLY#||#BA:D:#||#VLY#||#H!DY#||#K:VM#||#Z:LM#||#k:vm-kavim#||#z:lm-zalim#||#ba:d:-bazı#||#emn-iman#||#h!vd-yahudi#||#vly-tevella#||#eh:z!-ittihaz#||#h!dy-ihda#||#vly-veliy#||#ns:r-nasrani# Orijinal Metin :
Sözlük :
Diğer Meal :
 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne). |