Mahfuz, hıfzolunmuş, saklanılmış.

Azgın hayvanların ağzına ve ayının dudağının üstüne geçirilen demir halka.

Sığınılacak yer. Tılsım. Cenab-ı Hakk'ın muhafaza etmesine dair yazılı duâ. Fık: Bir malın âdet üzere muhafazasına mahsus yer. Muhafaza etmek.

Saklamak.

Kışkırtan. Teşvik ve tahriz eden.

Korunan, sakınan.

Sakınma, çekinme, korunma.

Kışkırtma, kışkırtılma. Kandırmak. Koparmak.

Tasadan veya aşktan dolayı zayıflayan.

Hastalığın uzaması, derdin müzminleşmesi.

Tâkatsiz kimse, güçsüz ve kuvvetsiz insan.

Terzi.

Tahminle bir şeyin miktarını söylemek.

?Zayıflamak, düzensiz olmak, aşırıya kaçmak, hastalanmak, yorulmak, aşırı keder veya aşkla çözülmek, uzun süre acı çekmek akıl ve hastalık huzursuzluğu, yerden kalkamama veya çıkamama, alçak veya kirli veya kötü olamama, ihmal edilememe veya terk edilememe, bir yararı olmama, birini heyecanlandırma / teşvik etme / kışkırtma, birini şevklendirme veya kavga etme, mücadele etme, oyun okları ile oynayarak ya da oyun oynayarak, kendini ya da kendi ruhunu çalışmak, yozlaştırmak ya da bozmak ya da yok etmek için sürekli ya da ısrarla uygulamak.