xoxox
ح س س
HSS
| |
Ehass
ح س س
HSS
| Daha uyanık. Daha hassas. |
Hass
ح س س
HSS
| Duyan. Hisseden. Duyucu. Duygu. |
Hassas
ح س س
HSS
| Duygulu, içli. Alıngan. Çok ve çabuk hisseden. Hissi galib olan kimse. |
Hassase
ح س س
HSS
| Hissedici kuvve. Hisseden, duyan. Çğl.his |
Hassasiyet
ح س س
HSS
| Hassaslık. Duygulu olmak. İhtimamlılık. Dikkatlilik. |
Hâsse
ح س س
HSS
| Duygu uzvu. Bir şeye mahsus kuvvet. Hâl. (Bak: Kuvve) |
Hiss
ح س س
HSS
| Duymak. Farkına varmak. Duygu. Bir kimsenin haline acıyıp rikkat ve şefkat eylemek. Bir şeyi idrak edip şuur hâsıl eylemek. Bedendeki his uzuvlarından birisini müteessir eden bir şeyin mevcudiyetini idrak eylemek. DuruMeal'de toplam 4 kayıtta geçiyor. Çğl.Ehsâs Çğl.Hissiyat |
Hissen
ح س س
HSS
| His itibariyle, duygulanarak, hislenerek. |
Hissî
ح س س
HSS
| Duyguya ait, hisse müteallik. Ruhen ve kalben anlaşılan. Aklı muhakeme ile olmayıp his ile olan. |
Hissiyet
ح س س
HSS
| Duygululuk, hissîlik. |
ihsas
ح س س
HSS
| Hissetmek. Hissettirmek. Açık anlatmadan kapalıca bahsetmek. Bulmak. Görmek. Bilmek. Zannetmek. İdrak etmek. Duyurmak. |
ihsasî
ح س س
HSS
| Hisse ait ve müteallik. Duygu ile alâkalı. |
Mahsus
ح س س
HSS
| Duyulmuş. Hissedilmiş. Derk olunmuş. Duyulan. Aşikâr, belli, zâhir, meydanda. |
Muhiss
ح س س
HSS
| Hissettiren, duyuran. |
Mutehassis
ح س س
HSS
| İnsan sözüne kulak verip dinleyen. Hayırlı işlere dair haberlere dikkat edip araştıran. Çok duygulu, duygulanmış, hisli. |
Tahassus Tehassus
ح س س
HSS
| İyi bir haber duyup memnun olmak. Kalben ve ruhen hislenmek, hissetmek. Casuslamak. Aratmak. DuruMeal'de toplam 1 kayıtta geçiyor. |
Zî-hasse
ح س س
HSS
| Duygulu, duygu sâhibi, hisseden. |
Hasis
ح س س
HSS
| Gizli ses. Ateş gürültüsü. Fitil. DuruMeal'de toplam 1 kayıtta geçiyor. |
Hass
ح س س
HSS
| Zannetmek. Silkmek. Davarı kaşağılamak. Közün üstünde birşey pişirmek. Katletmek, öldürmek. |
Hess
ح س س
HSS
| Dövmek. Kırmak, ufalamak. |
Hess
ح س س
HSS
| Öldürmek, katl. |
Hess
ح س س
HSS
| Sıkmak. |
Huss
ح س س
HSS
| Karışmadık, sâfi olan. Ayrı bir kavim. |
Tehessum
ح س س
HSS
| Kesilmek. |
Ehass
ح س س
HSS
| Saçı dökülmüş kişi. |
Hasas
ح س س
HSS
| Başta saçın az olması. |
Hasâs
ح س س
HSS
| Fakirlik. Hali yaramaz olmak. Küçük delik. İki kişinin arasındaki açıklık. Çğl.Hasasa |
Hasaset
ح س س
HSS
| İhtiyaç. Yoksulluk. Züğürtlük. Rahne. Kalbur ve elek gibi şeylerdeki küçük delik, gedik. |
Hassa
ح س س
HSS
| Saç ve sakalı döken bir hastalık. |
Huss
ح س س
HSS
| Kamıştan yapılmış ev. Çğl.Husas |
Huss
ح س س
HSS
| Za'feran. Hurma yaprağı. Eğrelti otu. |
3. ALİ İMRAN / 52 Ardından İsa, onlardan küfür hissettiğinde, dedi ki: |
3. ALİ İMRAN / 152 Onları O'nun izni ile hiss ettiğinizde... ALLAH size vaadine elbette kat'iyyetle sadakat gösterdi! |
12. YUSUF / 87 "Ey oğullarım! |
19. MERYEM / 98 BİZ, karin olanlardan önce nicelerini helak ettik! |
21. ENBİYA / 12 Ardından onlar, beisimizi hissettiklerinde… ondan, hemen, rükuz etmişlerdi. |
21. ENBİYA / 102 Onlar onun hasisini işitmezler. |