İçeriğe geç
KÖK Ara:
KELİME Ara:
ANLAM içinde Ara:
❝ KS!R ❞ kökünden türeyen kelimeler... 18 Kayıt Listeleniyor.
Aynı Kökten Türeyen: xoxox Ekser iksar istiksar Kâsir Kesir kusur kusurat kesr kesir kesret kevser Meksur Mukesser Muksir Musteksir Mutekasir Mutekessir Mutekessir Tekâsur tekasur Teksir
xoxox
ك ث ر KS!R
Ekser
ك ث ر KS!R

Pek fazla. Daha çok. Kesrette olan. En çok.

DuruMeal'de toplam 80 kayıtta geçiyor.
iksar
ك ث ر KS!R

Çoğaltma, fazlalaştırma, arttırma.

DuruMeal'de toplam 1 kayıtta geçiyor.
istiksar
ك ث ر KS!R

Çok görme, çok görünme. Çoğumsama, çoğumsanma. Çokluğu isteme.

DuruMeal'de toplam 3 kayıtta geçiyor.
Kâsir
ك ث ر KS!R

Kıran, kırıcı. Tavşancıl kuşu.

Kesir
ك ث ر KS!R

Çok. Bol. Kesret üzere olan. Türlü. Çeşitli. Artan parçalar, geri kalan adetler. Artık.

DuruMeal'de toplam 73 kayıtta geçiyor.
Çğl.kusurÇğl.kusurat
kesr
kesir
ك ث ر KS!R

Kırmak. Parçalamak. Parçalara ayırmak. Mat: Bir bütünün parçalarından her biri.

DuruMeal'de toplam 73 kayıtta geçiyor.
kesret
ك ث ر KS!R

Çokluk, sıklık. Bir şeyin ekserisi ve muazzamı. Bolluk.

DuruMeal'de toplam 2 kayıtta geçiyor.
kevser
ك ث ر KS!R

İlim, hikmet. Bereket. Kesretten mübalağa. Gayet çok şey. Pek çok hayır. Çokluğun gayesine varan şey. İlm-i Ledün. Ma'rifetullah. Kıyamete kadar gelecek Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları. Cennet ırmaklarının kaynakları. Cennet'te bir havuz veya nehir.

DuruMeal'de toplam 1 kayıtta geçiyor.
Meksur
ك ث ر KS!R

Kırılmış, kesrolunmuş. Gr: "İ" şeklinde kesreli okunan harf.

Mukesser
ك ث ر KS!R

Çoğaltılmış, teksir edilmiş.

Muksir
ك ث ر KS!R

Çoğaltan, iksar eden. Çok mala sahib olan.

Musteksir
ك ث ر KS!R

Çok gören, çok kabul eden, büyüten.

Mutekasir
ك ث ر KS!R

Çok çoğalan, tekâsür eden, çoğalmış.

Mutekessir
ك ث ر KS!R

Çoğalan, artan, tekessür eden.

Mutekessir
ك ث ر KS!R

Kırılan. Parçalanan.

Tekâsur
tekasur
ك ث ر KS!R

Çoğalma. Kesret bulma. Çok öğünme. Mal ve evlâdın çokluğu ve bu çokluk ile fahirlenme.

DuruMeal'de toplam 4 kayıtta geçiyor.
Teksir
ك ث ر KS!R

Çok kırma. Parçalama.

2. BAKARA / 26-27

Muhakkak ki ALLAH, mesel darb etmekten istihya etmez!
Bazen, bir sivrisineği...
ve hatta bazen, onun fevkinde olanı...
ya da hatta... iman eden... ve ardından hakk olanın Rabblerinden olduğuna alim olanları...
ve hatta... kafir olan... ve ardından "bu mesel ile ALLAH ne irade etti?" diyenleri.

Çoğunu bunlarla dalalete düşürür... ve çoğunu bunlarla ihda eder.

Bunlarla dalalete düşürdükleri, sadece...
misaklarından sonra ALLAH'ın ahdini nakz eden...
ALLAH'ın, vasl olunmasını emir ettiği şeyi kata eden...
ve arzda fesad çıkaran...
fasıklardır!
İşte onlar hüsranda olanlardır.

2. BAKARA / 100

Ahd ederek ahd etikleri her seferde, onlardan bir ferik, onu nebz etmedi mi?
Bilakis!
Onların pek çoğu iman etmezler.

2. BAKARA / 109

Kitab ehlinin çoğu... kendilerine beyan edilmiş hakk olan şeyin ardından (rağmen)... nefsleri indindeki hased yüzünden... imanınızın ardından, keşke küfür edenlere redd olsanız diye vedd ederler.
Artık siz,
ALLAH emrini verinceye kadar onları afv edin ve safh edin.
Muhakkak ki ALLAH, kulli şeye kadirdir.

2. BAKARA / 243

Mevt hazeriyle diyarlarından ihrac olan binlercesini görmedin mi!?
Ardından,
ALLAH onlara "mevt olun!" dedi.
Sonra onları hayy etti.

Muhakkak ki ALLAH, nas üzre kesinlikle fazl sahibidir. Fakat nasın pek çoğu şükür etmezler.

2. BAKARA / 245

ALLAH'a, hasene karz ile ikraz edebilecek kimse… artık ona, çoğunu zıf olarak zıf eder.

ALLAH, kabz eder… ve bast eder. O'na rücu edeceksiniz!

2. BAKARA / 249

Ardından Talut, orduya fasl olduğunda, dedi ki:
"Muhakkak ki ALLAH, sizi, nehir ile belv edecektir. Ondan şürb eden kimse... artık o, benden değildir. Ondan taam etmeyen kimse... artık muhakkak o, bendendir... eliyle garf ederek, garf eden müstesna."

Ardından, onlardan birazı dışında, ondan şürb ettiler.
Ardından, o ve beraberinde iman edenler cevaz olunca, dediler ki:
"Bizim bu yevmde Calut ve ordusuna karşı tavkımız yoktur."

ALLAH'a mülaki olacaklarını zann edenler dediler ki:
"Az fieden nicesi, çok fieye ALLAH'ın izniyle galib gelmiştir. ALLAH, sabır edenlerle beraberdir."

2. BAKARA / 269

O, dilediğine hikmet verir.
Hikmet verilen kimse… artık ona, kat'iyyetle çokça hayr verilmiştir!
Ancak, lübb sahibleri tezekkür edebilir!

3. ALİ İMRAN / 41

Dedi ki:
"Rabbim!
Bana bir ayet kıl?"
Dedi ki:
"Senin ayetin, üç yevm nasa, remz dışında kelime etmemendir. Rabbini çok zikir et. Aşiyy ve ibkar ile O'nu sebbih et."

3. ALİ İMRAN / 110

Maruf ile emir etmektesiniz!...
ve münkeri nehy etmektesiniz!...
ve ALLAH'a iman etmektesiniz!
Siz, nas için ihrac edilmiş, hayr olan ümmetsiniz!

Şayet kitab ehli de iman etseydi... elbette kendileri için hayr olurdu. Onlardan mü'min olanlar vardır... ancak pek çoğu fasıktır.

3. ALİ İMRAN / 146

Nebilerden nicesi, beraberinde çoğu Rabbani ile katl etti… ardından (buna rağmen) kendilerine isabet eden şeyler için ALLAH sebilinde vehn etmediler ve zayıf olmadılar ve istikane etmediler.
ALLAH, sabır edenlere muhabbet duyar.

3. ALİ İMRAN / 186

Mallarınız ve nefsleriniz hakkında kesinlikle belv edileceksiniz. Elbette öncenizden kitab verilenlerden ve şirk koşanlardan, çok ezalar işitirsiniz.
Eğer sabır ederseniz ve ittika ederseniz... artık muhakkak bu, azim emirlerdendir.

4. NİSA / 1

Ey nas!
Sizi vahid nefsten halk eden...
ve ondan zevcesini halk eden...
ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar bess eden...
Rabbinize ittika edin!
KENDİSİNE ve rahimlere sail olduğunuz ALLAH'a ittika edin!
Muhakkak ki ALLAH, sizin üzerinize rakib olandır.

4. NİSA / 7

Erkekler için ana-baba ve akrabalarından geriye kalan terekelerden bir nasib vardır. Kadınlar için de ana-baba ve akrabalarından geriye kalan terekelerden bir nasib vardır.
Ondan az veya çok mefruz nasibtir.

4. NİSA / 12

Eğer evladları yoksa, zevcelerinizin terekelerinin yarısı sizindir.
Eğer evladları varsa, terekenin dörtte biri sizindir.
(Bunlar) vasiyet ettiklerinin veya deyn ardındandır.

Eğer sizin evladınız yoksa, terekenizin dörtte biri onlarındır.
Eğer evladınız varsa, terekenin sekizde biri onlarındır.
(Bunlar) vasiyet ettiklerinin veya deyn ardındandır.

Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve ana-babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer.
Eğer bundan daha çok olursa, üçte birde şeriktirler.
(Bunlar) darr vermeksizin vasiyet ettiklerinin veya deyn ardındandır.

ALLAH'tan vasiyettir.
ALLAH, alimdir, halimdir.

4. NİSA / 19

Ey iman edenler!
Kadınlara kerhen ter'is olmanız size helal değildir.
Mübeyyin olarak fahiş olanı işlemeleri dışında... kendilerine verdiklerinizin bazısını zehab etmek için onları azil etmeyin.
Onlara maruf ile aşr olun.
Eğer onlardan ikrah ederseniz... gerekir ki (belki)… sizin ikrah ettiğinize... ALLAH, onda, çok hayr kılmıştır.

4. NİSA / 82

Kur'an'ı tedbir edinmiyorlar mı!?

Şayet o, ALLAH'tan gayrısının indinden olsaydı... elbette onda çok ihtilaf vecd ederlerdi.

4. NİSA / 94

Ey iman edenler!
ALLAH sebilinde darb ettiğinizde... artık tebeyyün edin.
Size selam ilka eden kimseye, dünya hayatının arızlarına ibtiga ederek, "Sen mü'min değilsin" demeyin.
ALLAH indinde pek çok magnemler vardır.
Böyledir!...
Siz de önceden böyleydiniz... ve ardından ALLAH, sizi menn etti.
Artık tebeyyün edin!
Muhakkak ki ALLAH, amel ettiklerinize habir olandır.

4. NİSA / 100

ALLAH sebilinde hicret eden kimse… arzda, muragame olarak birçok vesia vecd eder.
Evinden, ALLAH'a ve Rasulüne muhacir olarak ihrac olan kimse... sonra mevti idrak ederse... artık onun ecri, kat'iyyetle ALLAH'a vaki olmuştur!
ALLAH, gafur, rahim olandır.

4. NİSA / 114

Necvanın çoğunda hayr yoktur.
Sadakati veya marufu veya nasın arasını ıslahı emir eden kimse müstesna.
ALLAH'ın marzasını ibtiga ederek buna fail olan kimse… artık yakında ona azim ecir vereceğiz.

4. NİSA / 160-161

Artık, Hadü kimselerden...
zulüm ile...
ve çoğunu ALLAH sebilinden sadd etmeleri ile…
kendilerine helal edilmiş tayyib olanları (bazılarını), onlara haram kıldık.
Onlar,
ribayı ahz ettiler... ki o, kat'iyyetle kendilerinden nehy edilmişti!
ve nasın mallarını batıl ile yediler.
Onlardan kafir olanlar için... elim azab atid ettik.

5. MAİDE / 15-16

Ey kitab ehli!
Size Rasulümüzü kat'iyyetle kıldık!
O, kitabtan sizin hafy ettiklerinizin çoğunu size beyan etmektedir... ve de çoğunu afv etmektedir.
ALLAH'tan size, kat'iyyetle nur ve mübin kitab kılınmıştır!
ALLAH, KENDİ rıdvanına tabi olanları...
onunla, selam sebillerine ihda eder.
ve KENDİ izni ile zulmetlerden nura ihrac eder.
ve sırat-ı mustakime ihda eder.

5. MAİDE / 32

Bu ecelden... İsrailoğullarına ketb ettik ki:
"Muhakkak, nefs gayrısı ile nefs katl eden veya arzda fesad çıkaran kimse... artık, cemian nası katl etmiş gibidir.
Hayy eden kimse ise... artık cemian nası hayy etmiş gibidir."

Rasullerimiz, elbette kat'iyyetle beyyineler ile geldiler!... sonra, muhakkak onlardan çoğu... bundan sonra... arzda kesinlikle müsrif olacaklardır!

5. MAİDE / 49

Aralarında, onların hevalarına tabi olmaksızın, ALLAH'ın izal ettiği ile hükmet. ALLAH'ın sana inzal ettiğinin bazısında, seni fitnelemelerinden hazer et.
Ardından eğer tevella ederlerse, artık alim ol ki; muhakkak ki ALLAH, bazı zenblerini, kendilerine isabet ettirmeyi irade ediyor.
Muhakkak nasdan çoğu kesinlikle fasıktılar.

5. MAİDE / 59

De ki:
"Ey kitab ehli!
Siz, sadece,
ALLAH'a
ve bize inzal edilene
ve önceden inzal edilmiş olana
iman ettiğimiz için mi bizden nekam ediyorsunuz!?
Sizin pek çoğunuz fasıktır!"

5. MAİDE / 62

Onlardan çoğunun, ismde ve düşmanlıkta ve suht yemekte seri olduklarını görürsün.
Amel etmiş oldukları şey, elbette beistir.

5. MAİDE / 64

Yahudiler, "ALLAH'ın eli magluldur" dediler.
Kavil ettikleri ile kendi elleri gall edildi ve lanetlendiler.
Bilakis!
O'nun eli mebsuttur. Nasıl dilerse infak eder.
Rabbinden sana inzal edilen şey, onlardan kesirinin tuğyanını ve küfrünü, elbette ziyade edecektir.
BİZ, onların arasına, kıyamet yevmine kadar düşmanlık ve buğz ilka ettik.
Harb için nar vakd ettikleri bütün kerreler, ALLAH onu itfa etmiştir.
Onlar arzda fesad say ederler.
ALLAH, müfsidlere muhabbet duymaz.

5. MAİDE / 66

Şayet onlar Tevrat'ı ve İncil'i ve Rabblerinden kendilerine inzal edileni ikame etselerdi... fevklerinden ve ayaklarının altından elbette yerlerdi.
Onlardan muktesid ümmet vardır… (fakat) onlardan çoğunun amel ettikleri şey suidir.

5. MAİDE / 68

De ki:
"Ey kitab ehli!
Tevrat'ı
ve İncil'i
ve Rabbinizden size inzal edileni
ikame edinceye kadar bir şey üzere değilsiniz."

Rabbinden sana inzal edilen, onlardan çoğunun tuğyanını ve küfrünü, kesinlikle ziyade edecektir.
Artık kafirler kavmi üzre üsve olma.

5. MAİDE / 71

Kendilerine fitne olmayacağını hesab ettiler… ve ardından kör oldular ve sağır oldular.
Sonra ALLAH, onlara tevbe etti.
Sonra onlardan çoğu yine kör oldular ve sağır oldular.
ALLAH, onların amel ettiklerine basirdir.

5. MAİDE / 77

De ki:
"Ey kitab ehli!
Dininizde, hakk gayrısında gulv etmeyin!
Sakın ola…
önceden kat'iyyetle dalalete düşmüş!...
ve de pek çoklarını dalalalete düşürmüş!...
seva sebilden dalalet etmiş!...
bir kavmin hevasına tabi olmayın!"

5. MAİDE / 80

Onlardan çoğunun kafirlere tevella ettiklerini gör!
ALLAH'ın onlara suht etmesiyle… nefslerinin kendileri için takdim ettiği şeyler, elbette beistir!
Azab içinde ebedidir onlar!

5. MAİDE / 81

Şayet,
ALLAH'a
ve Nebiye
ve ona inzal olana
iman ediyor olsalardı... onları veliy ittihaz etmezlerdi.
Fakat onların çoğu fasıktır.

5. MAİDE / 100

De ki:
"Habis olanın çoğu acayib olsa bile, habis ile tayyib istiva olmaz.
Artık ALLAH'a ittika edin, ey lübb sahibleri!... umulur ki felaha ulaşırsınız!"

5. MAİDE / 103

ALLAH; ne "Bahire", ne "Saibe", ne "Vasile", ne de "Hamm" (diye adlandırılan kurbanlıklar) kılmamıştır. Fakat, kafir olanlar, ALLAH'a karşı kizb iftira ediyorlar.
Onların pek çoğu akıl edemez.

6. ENAM / 37

Rabblerinden ayetler, keşke kendilerine inzal olsaydı... diyecekler.
De ki:
"Muhakkak ki ALLAH, ayet inzal etmeye kadirdir. Fakat onların pek çoğu alim değildir."

6. ENAM / 91

"ALLAH, beşere birşey inzal etmedi" diyerek... O'nun kadrini hakk olarak ALLAH'a kaderleyemediler!

De ki:
" Musa'nın nasa, onunla nur ve huda verdiği...
kırtas haline getirip ibda ettiğiniz...
ne var ki çoğunu hafy ettiğiniz...
sizin de ata-babalarınızın da alim olmadığı şeylere sizi ilimlendiren...
o kitabı kim inzal etti!?"

De ki:
"ALLAH!"

Sonra vezr et onları havzlarına... ilab olsunlar!

6. ENAM / 111

Şayet
onlara melekleri inzal etseydik…
ve mevt olmuşlar kendilerine kelime etselerdi...
ve kubulde olan herşeyi onlara haşr etseydik...
onlar, ALLAH dilemedikçe, yine iman etmezlerdi.
Fakat onların pek çoğu cahildir.

6. ENAM / 116

Arzdaki kimselerin pek çoğu, eğer itaat edersen, ALLAH'ın sebilinden seni dalalete düşürürler. Onların tabi oldukları sadece zanndır. Onlar sadece hars ederler.

6. ENAM / 119

Ne oluyor size!?
Muztar olmanız dışında... size haram kıldığı şeyler size kat'iyyetle tafsil edilmişken!... üzerine ALLAH'ın ismi zikir edilenlerden yemiyorsunuz!?
Muhakkak onların çoğu, ilmin gayrısında hevalarına uymakla dalalete düşüyorlar.
Muhakkak ki Rabbin... O, mutedlere alimdir.

6. ENAM / 128

Cemian haşr olacakları yevmde,
"Ey cinn aşrı! Siz, insden istiksar etmiştiniz."
Onların insden veliyleri derler ki:
"Rabbimiz!
Bazımız bazımızdan (birbirimizden) metalandık ve bize ecel ettiğinin eceline baliğ olduk."
Der ki:
"Mesvanız nardır!
ALLAH'ın diledikleri dışında, orada ebedisiniz!"
Muhakkak ki Rabbin, hakimdir, alimdir.

6. ENAM / 137

Böyledir!...
Şirk koştukları şeyler, müşriklerden çoğuna; redi olmaları için ve dinlerini kendilerine ilbas etmeleri için; evladlarını katl etmeyi ziynetledi.
Şayet ALLAH dileseydi buna fail olamazlardı.
Artık onları iftira ettikleri şeylere vezr et!

7. ARAF / 16-17

Dedi ki:
"Artık bana gavayet ettiğin şey ile... onlar için SEN'in sırat-ı mustakimine elbette kuud edeceğim.
Sonra,
ellerinin arasından...
ve halflerinden...
ve yeminlerinden...
ve şimallerinden...
kesinlikle onlara kendimi vereceğim.
Pek çoğuna, şükür edenler olarak vecd olmayacaksın."

7. ARAF / 85-86

Medyen'e kardeşleri Şu'ayb, dedi ki:
"Ey kavmim!
ALLAH'a abd olun! O'ndan gayrı size ilah yoktur.

Rabbinizden size kat'iyyetle beyyineler geldi!
Artık,
keyl ve mizanı vefa edin...
ve nasın eşyasını bahs etmeyin...
ve ıslah edildikten sonra arzda fesad çıkarmayın.
Eğer mü'min iseniz, bunlar sizin için hayrlıdır.
O'na iman edenleri, ALLAH'ın sebilinden sadd etmek üzere... vaad ederek ve ivec ibga ederek... bütün sıratlara kuud etmeyin!
Zikir edin!... siz az idiniz... ve ardından O, sizi çoğalttı!
Nazar edin!... müfsidlerin akibeti nasıl oldu!"

7. ARAF / 102

Pek çoğunda ahde vecd olmadık... ancak, pek çoğuna kesinlikle fasıklar olarak vecd olduk.

7. ARAF / 131

Kendilerine hasene geldiğinde, "Bu bizimdir" derler.
Eğer seyyie isabet ederse... Musa ve onunla beraber olanlara uçururlar.
Değil mi ki... muhakkak onların uçucu (uğursuz) şeyleri, ALLAH indindedir!?... fakat pek çoğu alim değiller.

7. ARAF / 179

Cinn ve insden pek çoğunu, elbette kat'iyyetle!... cehennem için zer ettik;
kalbleri vardır... onunla fıkh etmezler!
aynları vadır... onunla basir olmazlar!
kulakları vardır... onunla işitmezler!
İşte bunlar, enam gibidir!
Bilakis!
Daha da dalalettedirler!
İşte bunlar... bunlar gafillerdir!

7. ARAF / 187

Sana mürsa olacak saatten sual ediyorlar.
De ki:
"Muhakkak onun ilmi Rabbimin indindedir. Onun vakti için, O'ndan başkası tecelli edemez. Semalarda ve arzda sekaldir. O size, sadece, ansızın verilir."
Sanki sen ona hafiysin gibi sana sual ediyorlar.
De ki:
"Muhakkak onun ilmi ALLAH indidedir. Fakat nasın pek çoğu alim değildir."

7. ARAF / 188

De ki:
"ALLAH'ın dilediğinden başka, ben nefsim için menfaate ve de darra malik değilim.
Şayet gayba alim olsaydım, elbette/kesinlikle hayrdan istiksar ederdim. Bana sui mess olmazdı.
Ben, iman eden kavim için sadece nezir ve beşirim."

8. ENFAL / 19

Eğer fetih isteğindeyseniz... fetih size kat'iyyetle kılınmıştır!
Eğer nehy ederseniz... artık bu, sizin için hayrdır.
Eğer ida ederseniz, BİZ de avdet ederiz. Fieniz, velev ki çok bile olsa, size bir şey ganiy etmez.
Muhakkak ki ALLAH, mü'minler ile beraberdir.

8. ENFAL / 34

ALLAH onlara neden azab etmesin?
Onlar mescid-i haramdan sadd ediyorlar. Onlar onun veliyleri de değiller.
Onun veliyleri, sadece, muttakilerdir. Fakat onların pek çoğu alim değiller.

8. ENFAL / 43

ALLAH, menamında, sana onları pek az olarak göstermişti.
Şayet çok olarak gösterseydi, elbette feşel ederdiniz... ve emir hakkında tenazu ederdiniz…
Fakat ALLAH, selim etti.
Muhakkak ki O, sadrların zatına alimdir.

8. ENFAL / 45

Ey iman edenler!
Bir fie ile mülaki olduğunuzda,
artık sebat edin.
ALLAH'ı çokça zikir edin…
umulur ki felaha ulaşırsınız!

9. TEVBE / 8

Nasıldır!
Eğer size izhar olsalardı... kendinizde illiyetle rakib olmazlar ve de zimmet etmezlerdi.
Ağızları ile size razı olurlar, kalbleri ile imtina ederler… pek çoğu fasıktır.

9. TEVBE / 25

ALLAH, vatan edindiğiniz yerlerin çoğunda ve Huneyn yevminde elbette kat'iyyetle size nasr etti!
Kalabalığınız sizi acayib etmişti... ve ardından size birşey ganiy etmemişti. Arz, irhab olduğu şey ile size dıyk gelmişti. Sonra, mudbir olarak tevella etmiştiniz.

9. TEVBE / 34

Ey iman edenler!
Muhakkak habrlardan ve ruhbanlardan çoğu,
nasın mallarını elbette/kesinlikle batıl ile yerler…
ve ALLAH sebilinden sadd ederler.
ALLAH sebilinde infak etmeksizin... altın ve gümüş kenz edenleri… artık onları elim azab ile ibşar et!

9. TEVBE / 69

Öncenizden olanlar gibisiniz.
Kuvvet olarak sizden daha şedid ve mal ve evlad olarak daha kalabalıktılar. Ardından, halakları ile metalanmak istediler.
Ardından, (siz de)... öncenizden olanların, halaklarından metalanmak istedikleri gibi... kendi halaklarınız ile metalanmak istediniz! Havz edenler gibi havz ettiniz.
İşte onlar, dünyada ve ahirette amelleri habt olanlardır... ve işte onlar, hasar alanlardır.

9. TEVBE / 82

Artık, kesb etmiş oldukları şeylere ceza olarak… pek az dıhk etsinler ve çok büka etsinler!

10. YUNUS / 36

Pek çokları, ancak, zanna tabi olur!
Muhakkak zann, hakktan bir şey ganiy etmez!
Muhakkak ki ALLAH, onların fail olduklarına alimdir.

10. YUNUS / 55

Değil mi ki... muhakkak, semalarda ve arzda olan herşey ALLAH'ındır!?
Değil mi ki... muhakkak ALLAH'ın vaadi hakktır!?
Fakat onların pek çoğu alim değildir.

10. YUNUS / 60

ALLAH'a kizb ederek iftira edenler… kıyamet yevmini ne zann ediyor!?
Muhakkak ki ALLAH, nas üzre elbette/kesinlikle fazl sahibidir. Fakat onların pek çoğu şükür etmezler.

10. YUNUS / 92

Artık bu yevmde, senin bedenini… senin halefindeki kimselere ayet olması için necat edeceğiz!
Muhakkak nasdan çoğu, ayetlerimize kesinlikle gafildir!

11. HUD / 17

Rabbinden beyyine üzre olan kim midir!?

O'ndan bir şahid...
ve öncesinden imam ve rahmet olarak Musa'nın kitabı...
ona tilv olmaktadır. İşte onlar, ona iman ederler (edenlerdir).

Hizblerden, buna kafir olan kimse... artık onlara vaad edilen, nardır!

Artık sakın, bundan mirye içinde olma!
Muhakkak o, Rabbinden hakktır... fakat nasın pek çoğu iman etmezler.

11. HUD / 32

Dediler ki:
"Ey Nuh!
Bizimle kat'iyyetle cedel etmiş oldun!... ve artık iksar ettin. Eğer sadıklardan isen... artık bize vaad ettiğin şey ile gel."

11. HUD / 91

Dediler ki:
"Ey Şu'ayb!
Kavl ettiğin şeylerin çoğuna fıkh etmiyoruz. Muhakkak biz, elbette/kesinlikle seni, içimizde zayıf görüyoruz.
Şayet senin rehtin olmasaydı, elbette/kesinlikle seni recm ederdik. Sen bizim üzerimize aziz değilsin."

12. YUSUF / 21

Onu iştira eden Mısır'lı kimse, hanımına dedi ki:
"Onu, mesvasında daha kerim et... gerekir ki (belki)… bize menfaati olur veya onu evlad ittihaz ederiz."

Böyledir!...
Yusuf'u arzda... kendisine hadislerin te'vilinden ilim vermek için... temekkün ettik.

ALLAH, KENDİ emri üzre (her zaman) galibtir... fakat, nasın pek çoğu alim değildir.

12. YUSUF / 38

"Ata-babalarım İbrahim ve İshak ve Yakub'un milletine tabi oldum. Birşeyi ALLAH'a şirk koşmak bize olamaz!
Bu, bizim üzerimize ve nasın üzerine ALLAH'ın fazlındadır. Fakat nasın pek çoğu şükür etmezler."

12. YUSUF / 40

"Siz, O'nun gayrısından, ancak, sizin ve ata-babalarınızın isimlerdirdiği isimlere abd oluyorsunuz!... ALLAH onlara sultandan inzal etmemiştir!
Hüküm, sadece, ALLAH'ındır!...
O, sadece, yalnızca O'na abd olmanızı emir eder.
Bu, kayyime dindir... fakat, nasın pek çoğu alim değildir."

12. YUSUF / 68

Babalarının emir ettiği yerden dahil olduklarında... Yakub'un nefsinde ki hacetin kaza olması dışında... ALLAH'tan şey onlardan ganiy olmuş olmaz!
Muhakkak o, elbette/kesinlikle kendisini alim ettiğimiz şeyde (kadar) ilim sahibidir... fakat nasın pek çoğu alim değildir.

12. YUSUF / 103

Şayet sen hırs etsen de... nasın pek çoğu mü'minler ile değildir.

12. YUSUF / 106

Pek çokları ALLAH'a, ancak, müşrik olarak iman ederler.

13. RAD / 1

Elif. Lam. Mim. Ra.
İşte bunlar kitabın ayetleri!
Rabbinden sana inzal edilen, hakktır… fakat nasın pek çoğu iman etmezler.

Huruf-u Mukattaa
14. İBRAHİM / 36

"Rabbim!
Muhakkak onlar, nasdan çoğunu dalalete düşürdüler.
Bana tabi olan kimse… artık muhakkak o, bendendir.
Bana asi olan kimse... artık muhakkak ki SEN, gafursun, rahimsin."

16. NAHL / 38-39

Onlar, cehd yeminleriyle ALLAH'a kasem ettiler:
"ALLAH, mevt olanı baas edemez."
Bilakis!
Bu, onların üzerine,
hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri, kendilerine beyan etmek için…
kafirlerin kazib oldukları şeylere alim olmaları için…
hakk vaaddir… fakat nasın pek çoğu alim değil.

16. NAHL / 75

ALLAH, bir şeye ikdar edemeyen memluk abd ile kendimizden hasene rızk ile rızıklandırdığımız ve ardından ondan sırr olarak ve cehr olarak infak eden kimseyi, mesel darb eder.
Bunlar istiva olabilir mi!?
Hamd etmek, ALLAH'ındır...
Bilakis!
Pek çoğu alim değildir.

16. NAHL / 83

Onlar, ALLAH'ın nimetine ariftirler… sonra onu inkar ederler. Onların pek çoğu kafirdir.

16. NAHL / 101

BİZ bir ayetin mekanını bir ayetle bedellendirdiğimiz zaman... ***ki; ALLAH, inzal edeceği şeye alimdir.***
"Muhakkak sen, ancak müfterisin!" derler.
Bilakis!
Onların pek çoğu alim değillerdir.

17. İSRA / 6

Sonra BİZ,
sizi, bir kerre daha onlara redd ettik.
Size mallarla ve oğullarla imdad ettik.
Sizi neferler olarak daha çok kıldık.

17. İSRA / 70

BİZ, Ademoğullarını elbette kat'iyyetle kerim kıldık!
Berrde ve bahrda onlara hamil olduk.
Onları, tayyib olanlardan rızıklandırdık.
Onları, halk ettiklerimizin çoğu üzre fazl ederek fazl ettik.

17. İSRA / 89

BİZ, bu Kur'an'da nas için, elbette kat'iyyetle bütün mesellerden sarf ettik! Ardından... kafirler dışında... nasın pek çoğu da imtina etti.

18. KEHF / 34

Ona semere oldu.
Havr ederken, sahibi için dedi ki:
"Ben mal olarak senden daha kalabalığım. Nefer olarak da azizim."

18. KEHF / 54

BİZ, elbette kat'iyyetle bu Kur'an'da nas için bütün mesellerden sarf ettik!
(Ancak) İnsan pek çok şeye cedel eden olur.

20. TAHA / 25-26-27-28-29-30-31-32-33-34-35-36

Dedi ki:
"Rabbim!
Sadrıma şerh et.
Emrimi yesir et.
Lisanımın ukdesini hall et… kavlimi fıkh edebilsinler.
Ehlimden kardeşim Harun'u bana vezir kıl... ezrimi onunla şedid kıl... ve emrimde onu şerik yap ki... SEN'i çok sebbih edelim, SEN'i çok zikir edelim.
Muhakkak ki SEN, ikimize de basir olansın."

Dedi ki:
"Sail oldukların kat'iyyetle sana verilmiştir, ey Musa!"

20. TAHA / 25-26-27-28-29-30-31-32-33-34-35-36

Dedi ki:
"Rabbim!
Sadrıma şerh et.
Emrimi yesir et.
Lisanımın ukdesini hall et… kavlimi fıkh edebilsinler.
Ehlimden kardeşim Harun'u bana vezir kıl... ezrimi onunla şedid kıl... ve emrimde onu şerik yap ki... SEN'i çok sebbih edelim, SEN'i çok zikir edelim.
Muhakkak ki SEN, ikimize de basir olansın."

Dedi ki:
"Sail oldukların kat'iyyetle sana verilmiştir, ey Musa!"

21. ENBİYA / 24

Yoksa O'nun gayrısından ilahlar mı ittihaz ettiler?
De ki:
"Haydi getirin burhanınızı!
Bu, benimle beraber olan kimselerin zikridir… ve benden önceki kimselerin zikridir."
Bilakis!
Onların pek çoğu hakka alim değiller. Artık onlar murizler.

22. HACC / 18
SECDE AYETİ

Görmez misin?...
Pek çoğuna azab hakk olduğu halde... muhakkak ki ALLAH'a...
semalardakiler...
ve arzdakiler...
ve güneş...
ve kamer...
ve necmler...
ve dağlar...
ve şecereler...
ve dabbeler...
ve nasın çoğu...
O'na secde etmektedir.
ALLAH'ın hevan ettiği kimse... artık ona, ikram edebilecek yoktur.
Muhakkak ki ALLAH, dilediğine faildir.

22. HACC / 39-40

Kendilerine zulüm edildi diye... katle uğrayanlara izin verildi... ki onlar;
hakk gayrısında; sadece "Rabbimiz ALLAH'tır" demelerinden ötürü diyarlarından ihrac edildiler.
Muhakkak ki ALLAH, onlara nasr üzre elbette/kesinlikle kadirdir.

Şayet ALLAH, nasın bazısını bazısı ile def etmeseydi... içlerinde ALLAH'ın isimlerinin içinde çokça zikir edildiği... manastırlar ve kiliseler ve havralar ve mescidler elbette/kesinlikle hedm edilirdi.
ALLAH, KENDİSİNE nasr edene, elbette/kesinlikle nasr eder.
Muhakkak ki ALLAH, elbette/kesinlikle kaviydir, azizdir.

23. MU'MİNUN / 18-19

BİZ, semadaki sudan, bir kader ile inzal ettik ve onu arzda sükun buldurduk.
Muhakkak ki BİZ, onu zehab etmeye de kadiriz.

Onunla sizin için, hurmalardan ve ineblerden (üzüm) cennetler inşa ettik. İçlerinde sizin için pek çok fakihler vardır... ve siz, onlardan yiyorsunuz!

23. MU'MİNUN / 21-22

Enamda da sizin için kesinlikle ibretler vardır.
Onların batınlarından sizi iska ederiz. Onlarda sizin için çok menfaat vardır… ve siz, onlardan yersiniz. Onlarda ve gemilerde hamil olunursunuz.

23. MU'MİNUN / 68-69-70

Onlar kavli dübür etmediler mi?
Yoksa, kendilerine, evvelki ata-babalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
Yada onlar, Rasullerine arif değiller de onun için mi ona munkirler?
Yada, "O cinnet getirmiş!" mi diyorlar?
Bilakis!
Pek çoğu hakk olanı kerih görse de... o, hakk ile geldi.

25. FURKAN / 14

"Yevmde vahid süburu davet etmeyin, çok süburu davet edin!"

25. FURKAN / 38

Ad ve Semud ve Ress ashabını ve bunların arasında bir çok karinleri!…

25. FURKAN / 44

Yoksa sen, onların pek çoğunun işiteceğini veya akıl edeceklerini mi hesab ediyorsun?
Onlar enam (hayvan) gibidir!
Bilakis!
Onlar, sebil olarak dalalettedirler.

25. FURKAN / 48-49

O, rahmet elinin arasında, büşra olarak rihleri irsal edendir.
BİZ,
Mevt beldeyi onunla hayy etmek için...
ve halk ettiğimiz çoğu enam ve ünası onunla iska etmek için...
semadan tahur su inzal ettik.

25. FURKAN / 50

elbette kat'iyyetle!... BİZ onu, aralarında tezekkür etmeleri için sarf ettik.
Ancak, küfür edenlerin dışında… nasın pek çoğu da imtina etti.

26. ŞUARA / 8

Muhakkak bunlarda, elbette/kesinlikle ayetler var. Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 67

Muhakkak işte bunda kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu, mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 103

Muhakkak bunda, kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 121

Muhakkak işte bunda, elbette/kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 139

Artık onu kizb ettiler… ve ardından BİZ onları helak ettik.
Muhakkak işte bunda, kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 158

Artık onları azab ahz etti.
Muhakkak işte bunda, kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 174

Muhakkak işte bunda, kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 190

Muhakkak işte bunda, kesinlikle ayet vardır.
Onların pek çoğu mü'min olmadılar.

26. ŞUARA / 221-222-223

Şeytanların kimlere inzal edileceğini size haber vereyim mi?...
Onlar…
işittiklerine ilka eden…
pek çoğu da kazib olan...
bütün esim effak üzere
inzal edilirler!

26. ŞUARA / 224-225-226-227

Şairler!...
Onlara tabi olanlar, gavundur!
Görmez misin onları...
onlar, bütün vadide, him hastalığına kapılmış deve gibidirler.
ve onlar fail olamayacakları şeyleri söylerler.
(onlardan),
- salih (iş)lere amil olarak iman edenler...
- ve ALLAH'ı çokça zikir edenler...
- ve kendilerine zulüm edildikten sonra intisar edenler müstesna...

Alim olacak o zalimler!...
Nasıl bir munkaleb ile inkılab edeceklerine!

27. NEML / 15

Davud'a ve Süleyman'a elbette kat'iyyetle ilim verdik!
Onlar dediler ki:
"Hamd etmek, kendisine ibadet eden mü'minlerin çoğuna bizi fazl eden ALLAH'ındır."

27. NEML / 61

Yoksa,
arzı karar kılan ve onun hilaline nehirler kılan ve ona rasiyeler kılan ve iki bahrın arasına hacz kılan mı!?

ALLAH'la beraber ilah mı var!?
Bilakis!
Pek çoğu alim değiller.

27. NEML / 73

Muhakkak ki Rabbin, nas üzere kesinlikle fazl sahibidir. Fakat, onların pek çoğu şükür etmezler.

27. NEML / 76

Muhakkak bu Kur'an, ihtilafa düştükleri şeylerin pek çoğunu, israiloğullarına kıssa etmektedir.

28. KASAS / 13

Ardından onu, aynı karar olsun ve hüzünlenmesin diye annesine redd ettik.
Muhakkak ki ALLAH'ın vaadi hakktır… fakat onların pek çoğu ilim etmezler.

28. KASAS / 57

Dediler ki:
"Seninle beraber hudaya tabi olursak, arzımızdan hatf ediliriz."

BİZ onları, BİZ'im VARLIĞIMIZDAN rızık olarak… herşeyin semerelerinin kendilerine ictiba edildiği, emin Haram'a mekanlandırmadık mı?
Fakat onların pek çoğu alim değiller.

28. KASAS / 78

Dedi ki:
"Muhakkak bunlar bana, indimdeki ilim üzere verildi."

ALLAH'ın kendinden önceki karinlerden, kuvvet bakımından ondan daha şedid ve cemaat olarak daha kalabalık olanları kat'iyyetle helak etmiş olduğuna alim değil miydi!?
Mücrimlere zenblerinden sual edilmez!

29. ANKEBUT / 63

Eğer onlara sual etsen:
"Semadan suyu inzal eden... ve ardından mevt olduktan sonra arzı hayy eden kimdir?"
elbette/kesinlikle,
"ALLAH" diyeceklerdir.
De ki:
"Hamd etmek ALLAH'ındır."
Bilakis!
Onların pek çoğu akıl etmezler.

30. RUM / 6

ALLAH vaad etti. ALLAH, vaadinden hilaf etmez. Fakat, nasın pek çoğu alim değildir.

30. RUM / 8

Onlar, nefsleri hakkında tefekkür etmezler mi?
ALLAH, semaları ve arzı ve ikisinin arasında olanları, ancak, bi-hakkın ve müsemma ecel ile halk etti.
Muhakkak nasdan çoğu, Rabblerine mülaki olacaklarına elbette/kesinlikle kafirdir.

30. RUM / 9

Onlar, arzda seyir etmediler mi?
Nazar etmediler mi; öncekilerin akibetleri nasıl olmuş?
Kuvvet olarak onlardan daha şedidtiler.
Arzı sürüp havalandırmışlardı.
Onu, onların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi.
Onlara beyyineler ile Rasuller kılınmıştı.
ALLAH, onlara zulüm eden olmadı! Fakat onlar, kendi nefslerine zulüm edenler oldular.

30. RUM / 30

Artık vechini, Hanif din için kaim et!..
Nas 'ın üzerine fatr olduğu ALLAH'ın fıtratı… ALLAH'ın halkıyetine tebdil olmaz!
Bu, kayyime dindir.
Fakat nasın pek çoğu alim değildir.

30. RUM / 42

De ki:
"Arzda seyir edin… ve ardından nazar edin!... sizden öncekilerin akibetleri nasıl olmuş!"
Onların pek çoğu müşriklerdi.

31. LOKMAN / 25

Eğer onlara,
"Semaları ve arzı kim halk etti?" diye sual etsen,
elbette diyecekler ki:
"ALLAH!"

De ki:
"Hamd etmek, ALLAH'ındır."

Bilakis!
Onların pek çoğu alim değiller.

33. AHZAB / 21

elbette kat'iyyetle!...
ALLAH'a ve ahir yevmine rica etmiş kimselere...
ve ALLAH'ı çokça zikir eden kimselere…
sizin için, ALLAH Rasulünde hasene üsve vardır!

33. AHZAB / 35

Muhakkak,
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar...
ve mü'min erkekler ve mü'min kadınlar...
ve kanit erkekler ve kanit kadınlar...
ve sadık erkekler ve sadık kadınlar...
ve sabır eden erkekler ve sabır eden kadınlar...
ve huşu duyan erkekler ve huşu duyan kadınlar...
ve mutasaddık erkekler ve mutasaddık kadınlar...
ve oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar...
ve ferclerine hafız erkekler ve hafız kadınlar...
ve ALLAH'a çokça zakir erkekler ve zakir kadınlar...
ALLAH, onlar için mağfiret ve azim ecir idad etmiştir.

33. AHZAB / 41-42

Ey iman edenler!
ALLAH'ı çokça zikirle zikir edin!
Bükre ve asile, O'nu sebbih edin!

34. SEBE / 28

BİZ seni, ancak, nas için kaffeten beşir ve nezir olarak irsal ettik! Fakat nasın pek çoğu alim değiller.

34. SEBE / 35

Demişlerdi ki:
"Biz, malen ve evladen daha kalabalığız. Biz, azab edilecekler olmayız."

34. SEBE / 36

De ki:
"Muhakkak ki Rabbim, dilediği kimse için rızkı bast eder... ve ikdar eder.
Fakat nasın pek çoğu alim değildir."

34. SEBE / 41

Derler ki:
"SEN subhansın! SEN, onların gayrısından, bizim veliymizsin!
Bilakis!
Onlar, cinnlere abd olmuş oldular… onların pek çoğu onlara iman edenlerdi."

36. YASİN / 7-8-9-10

Kavil, onların pek çoğuna elbette kat'iyyetle hakk olmuştur!... artık, onlar iman edemezler.

Muhakkak ki BİZ, onların unklarına, zaknlarına kadar guller kıldık... artık onlar, mukmahtırlar.

BİZ, ellerinin arasından sedd ve halflerinden sedd kıldık... ardından onları gışa ettik... artık onlar basar edemezler.

Onları nezr etmen yada nezr etmemen onlar için sevadır.
Onlar iman etmezler!

36. YASİN / 60-61-62

"BEN size ahd etmemiş miydim, ey Ademoğulları!...
Şeytana abd olmamanızı;
muhakkak onun sizin için mubin düşman olduğunu;
ve BANA abd olmanızı;
sırat-ı mustakimin bu olduğunu!

Sizin cibilliyetinizin çoğunu elbette kat'iyyetle dall etmişti... akıl etmiyor muydunuz!?"

37. SAFFAT / 71-72

Kendilerinden önce, elbette kat'iyyetle evvelkilerin pek çoğu dall olmuşlardı!… ve BİZ onlara, inzar edenler irsal etmiştik.

38. SAD / 24
SECDE AYETİ

Dedi ki:
"Kendi koyunlarının yanına senin koyununa da sail olmakla... sana elbette kat'iyyetle zalim olmuş!"
Muhakkak... salih (iş)lere amil olarak iman edenler dışında ***ki onlar pek azdır***... halit olanlardan çoğu, bazısı bazısına (birbirlerine) kesinlikle bagy ederler.

Davud, BİZ'im kendisine fitne ettiğimizi zann etti... ve ardından Rabbine istiğfar etti. Rüku ederek harra etti ve inabe etti.

38. SAD / 51-52

Oradaki müttekiler... orada, pek çok fakihler ve şarablar davet ederler… ve onların indinde, tarfını kasr eden tirbler vardır.

39. ZUMER / 29

ALLAH, mesel darb etti:
bir adam ki… onun hakkında teşaküs eden şerikler vardır...
ve başka bir adam ki… tek bir adama selemedir...
(Bu) Meselde, ikisi (birbirine) istiva mıdır!?
Hamd etmek ALLAH'ındır!
Bilakis!
Onların pek çoğu alim değiller.

39. ZUMER / 49

Artık,
İnsana darr mess olduğunda… o, BİZ'i davet eder...
Sonra BİZ'den nimet havl ettiğimizde… muhakkak kendisine, ancak, ilim üzre verildiğini söyler.
Bilakis!
Bu bir fitnedir... fakat onların pek çoğu alim değildir.

40. MUMİN / 57

Elbette, semaların ve arzın halkıyeti, nasın halkıyetinden ekberdir… fakat nasın pek çoğu alim değildir.

40. MUMİN / 59

Muhakkak… hakkında rayb olmayan saat kesinlikle gelecek… fakat nasın pek çoğu iman etmiyorlar!

40. MUMİN / 61

Size, içinde teskin olamanız için geceyi... ve mubsır gündüzü kılan, ALLAH'tır.
Muhakkak ki ALLAH, kesinlikle nas üzre fazl sahibidir… fakat nasın pek çoğu şükür etmiyorlar!

40. MUMİN / 82

Arzda seyir etmiyorlar mı... artık kendilerinden öncekilerin akibetlerinin nasıl olduğuna nazar etsinler!
Onlardan pek çoğu kuvvetçe ve eserleriyle arzda daha şedid olmuştu… ve ardından kesb etmiş oldukları şeyler kendilerini daha ganiy etmemişti.

41. FUSSİLET / 2-3-4

Ayetleri, alim olan kavim için beşir ve inzar edici olarak... arabiyye Kur'an olarak fasl edilen Kitab, Rahman, Rahimden tenzil olmaktadır.
Ancak onların pek çoğu arız olur... ve artık onlar işitmezler.

41. FUSSİLET / 22

İşitmelerinizin...
ve basarlarınızın...
ve cildlerinizin…
size karşı şahidlik etmesinden kendinizi setr etmemiştiniz.
Fakat... amel ettiklerinizin çoğuna ALLAH'ın alim olmadığını zann ediyordunuz.

42. ŞURA / 30

Musibetten size isabet eden şey… kendi ellerinizle kesb ettikleriniz iledir.
Çoğundan afv eder.

42. ŞURA / 34

Yahut, kesb ettikleri ile onları vebk eder!... ve de çoğundan afv eder.

43. ZUHRUF / 73

Orada pek çok fakihler sizin içindir... onlardan yersiniz.

43. ZUHRUF / 78

elbette kat'iyyetle!... size bi-hakkın gelmiştik!... Fakat pek çoğunuz hakkı kerih gördü.

44. DUHAN / 39

BİZ o ikisini, sadece, bi-hakkın halk ettik.
Fakat pek çoğu alim değiller.

45. CASİYE / 26

De ki:
"ALLAH sizi hayy eder... sonra mevt eder.
Sonra hakkında rayb olmayan kıyamet yevminde sizi cem eder… fakat, nasın pek çoğu alim değildir."

48. FETİH / 18-19

Şecerenin altında sana biat ettiklerinde… ALLAH mü'minlerden elbette kat'iyyetle razı oldu!
Kalblerinde olan şeye alimdir…
ve ardından onlara sekine inzal eder…
ve onlara karib fetih...
ve ahz edecekleri çokça magnemler esabe ettirir.
ALLAH, aziz, hakim olandır.

48. FETİH / 20-21

ALLAH size… ahz edeceğiniz pek çok magnem vaad etmektedir.
Artık…
mü'minler için ayet olması için…
ve sizi sırat-ı mustakime ihda etmesi için...
sizin için bunda acele etti... ve nasın ellerini sizden keff etti.
Sizin ikdar edemediğiniz... ALLAH'ın kat'iyyetle ihata etmiş olduğu başka şeyler de vardır!
ALLAH, herşeye kadir olandır.

49. HUCURAT / 4-5

Muhakkak, hacerlerin (oda) verasından sana nida edenler... onların pek çoğu… şayet senin onların yanına ihrac olmana kadar sabır etselerdi, elbette/kesinlikle kendileri için hayr olduğunu akıl edemezler!
ALLAH gafurdur, rahimdir.

49. HUCURAT / 7

Alim olun ki... kendinizde ALLAH Rasulü vardır!
Şayet emirlerin çoğunda size itaat etseydi... elbette/kesinlikle siz anet olurdunuz.
Fakat ALLAH, size, iman etmeye muhabbet duyurdu... ve onu kalblerinizde ziynetlendirdi. Küfür ve füsuk ve isyan size kerih gelmektedir.

İşte onlar... raşid olanlar onlardır!

49. HUCURAT / 12

Ey iman edenler!
Zanndan çokça ictinab edin! Muhakkak zannın bazısı ismdir.
Tecessüs etmeyin!
Bazınız bazınıza (birbirinize) gıybet etmeyin! Herhangi biriniz meyyit kardeşinin etini yemeye muhabbet duyar mı? Artık bu, size kerihtir.
ALLAH'a ittika edin!
Muhakkak ki ALLAH, tevvabdır, rahimdir.

52. TUR / 47

Muhakkak zalimler için bunun gayrısında, azab vardır... fakat onların pek çoğu alim değildir.

56. VAKIA / 28-29-30-31-32-33-34

Mahzud sidre…
ve manzud talh…
ve memdud zıllar…
ve meskub sular…
ve kata edilmemiş ve memnu edilmemiş bir çok fakihler…
ve merfu firaşlar içindedirler.

57. HADİD / 16

İman edenler için...
ALLAH'ı zikir etmeye...
ve hakktan inzak olana...
kalblerinin huşu duymasına vakit gelmedi mi!?

önceden kitab verilen...
ve ardından med olarak tavl olunca (üstünden zaman geçince) kalbleri kasvetlenen...
kimseler gibi olmayın!... onlardan çoğu fasıktır!

57. HADİD / 20

Alim olun ki... dünya hayatı,
laibdir...
ve lehvdir...
ve ziynettir...
ve aranızda tefahurdur...
ve mal ve evlad içinde tekasürdür.
Şu mesel gibidir:
Gays, küffarın (çifçilerin) nebatına acayib gelir... sonra heyecan olur... ardından sararmış... sonra da hutam olmuş olarak görür.

Şedid azab... ve ALLAH'tan mağfiret... ve rıdvan, ahirettedir!
Dünya hayatı, ancak, garr eden metadır.

57. HADİD / 26

Nuh'u ve İbrahim'i elbette kat'iyyetle irsal ettik!…
Onların zürriyetlerinde, nübüvvet ve kitab kıldığımız kimseler de vardır…
onlardan, mühtediler de vardır…
ancak onlardan çoğu fasık oldular.

57. HADİD / 27

Sonra, eserleri üzre
Rasullerimiz ile kafv ettik...
İncil verdiğimiz, Meryem oğlu İsa ile kafv ettik...
Tabi olanların kalblerinde refet ve rahmet kıldık.

Kendi ibtida ettikleri Ruhbaniyet...
BİZ, onların üzerine... ALLAH'ın rıdvanını ibtiga etmek dışında... bunu ketb etmedik!... ancak onlar, ona da hakk riayetle riayet etmediler!
Artık onlardan iman edenlere, ecirlerini veriririz... ancak onlardan çoğu fasıktır.

58. MUCADELE / 7

Görmüyor musun... ALLAH'ın semalarda ki şeylere ve arzda ki şeylere alim olduğunu!?
Necvada... dördüncüsü O olmadan üç olmaz!... Altıncısı O olmadan beş olmaz!... Bundan edna da olsalar... çok da olsalar... her nerede olsalar... onlarla beraber olan muhakkak O'dur.
Sonra, kıyamet yevminde, amil oldukları ile kendilerine haber verir.
Muhakkak ki ALLAH herşeye alimdir.

62. CUMA / 9-10

Ey iman edenler!
Cuma yevminde, salat için nida edildiğinde... hemen ALLAH'ı zikre say edin!... ve bey'i vezr edin!
Eğer alim olmuş olursanız… sizin için hayr olan budur.
Ardından... salatı kaza ettiğiniz zaman... ardından arzda intişar edin... ve ALLAH'ın fazlından ibtiga edin.
ALLAH'ı çok zikir edin... umulur ki felaha ulaşırsınız!

71. NUH / 24

"Kat'iyyetle çoğunu dalalette bırakmış oldular!
Zalimlere, sadece, dalaleti ziyade et!"

74. MUDDESSİR / 1-2-3-4-5-6-7

Ey müddessir!
Kıyam et!... ve artık nezr et!
ve artık kebirle Rabbini!
ve artık tahir et sevblerini!
ve artık hicr et riczi!
ve istiksar ederek menn etme!
ve artık sabır et Rabbin için!

89. FECR / 11-12-13-14

Bunlar; beldelerinde tuğyan eden… ve ardından orada fesadı daha çoğaltan… kimselerdi!
Artık Rabbin onlara azab savtını sabb etti!
Muhakkak ki Rabbin, kesinlikle, mirsad iledir.

102. TEKASUR / 1-2

Tekasür size lehv oldu!... Hatta, kabirleri bile ziyaret ettiniz.

108. KEVSER / 1-2-3

Muhakkak ki BİZ, Kevser'i sana verdik.
Artık Rabbin için
salat et
ve nahr et!
Muhakkak sana şani olmaktadır… o ebter olan!

Sure Listesi

Kelam-ı Kadim'de Geçen Kelimeler Sözlüğü;Teolog A.Kadir İmamoğlu tarafından derlenerek hazırlanmıştır.