Kur’an’ı, kendimize “Kerim” etmek ve “Kelam-ı Kadim”
Kur’an kıraat edilir… Kelam-ı Kadim tilavet edilir.
Kur’an kıraat edilir… Kelam-ı Kadim tilavet edilir.
Kulları Allah’tan ayrı değildir ki! Ne var ki İnsan, maalesef unutmakla maluldür. Allah’ı da, Allah’ın Duru’sunu da, Dava’sını da unutuverir….
Adam kafasında ki Hızır’ı bekliyor, ama…
Osmanlı bakiyesi Ortadoğu topraklarının küresel sömürge odaklarından kurtulması için ciddi bir plan yapılması ve faaliyete geçilmesi gerekiyordu.
Küresel Sömürgeci Güç konumunda bulunan odaklar, Toplumları Yıkım Planı başlığıyla yayımladıkları bu planı uygulayarak, özellikle Müslüman Toplumların mahv-u perişan olmasına neden olmuşlardır.
Abdiyet ve İbadet kavramlarında, bir bakıma, fiil-fail ilişkisi vardır. İbadet abdiyetin sonucudur. Ancak abdiyet, körü körüne kölelik değildir.
Anahtar; İnsan olabilmenin şartı, “unutmadan anmak”tır.
Allah adına iş yapmak, vahdet meselesidir. “Allah adına” bir işe başlayan vekil-i sahibtir.
Bir şeyi sahibine emanet etmeye kalkmak ancak kendini kandırmaktır. Hiç bir şey zaten ait olduğu sahibine emanet edilemez!
Regaib’i idrak ve ihya edebilmek için, öncelikle İnsan denilenin ne olduğunu anlamak zorundayız. Öncelikle kendimizi tanımak zorundayız.
Haçlı/Siyonist işgalci ve sömürgeci Yıkıcı Odakların, Anadolu Türk Devleti’ni önce parçalamak sonra da yok etmek emelleri, hiç vaz geçmeyecekleri temel ideolojileridir.
Beden, canlılığının emir ve iradesi altında yaşamak için var. Tıpkı kainatın, hayatın emir ve iradesinde yaşaması gibi…
İnsan, Allah’ın kendisine ilettiği emri duymasa da, Allah’ın iradesine icbar olur ve yerine getirir.
Sürekli kurgulamak olayı içinde faaliyet gösteren düşünce sistemi, hiçbir anda boş durmaz, duramaz. Fiziksel hastalıklarımızın bile kaynağı düşüncelerimizdir.
Kişi, kendisini İslam’dan uzaklaştıran düşünce ve esaretlerden, kendisini alıkoyarsa, doğal ve kaçınılmaz olarak yönleneceği yer İslam’dır.
Türkiye Devleti 26 Ağustos 1071’de kurulmuş, İstiklal Savaşımız Mondros Antlaşması ile başlamış ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet Sistemi yönetime geçilmiştir. Tarihimiz böyledir.
Tarih boyunca DÜNYA’ya EGEMENLİĞİ’ni kaybetmeyen TÜRK Milletinin, 16 Büyük Dünya Devleti…
Üniversite hocaları arasında, büyük tasfiyeler gerçekleşti ve Türk yükseköğrenim sistemi tümüyle yerleşik düzenin denetimine girdi.
Fulbright Anlaşması, yeni nesillerin nasıl şekilleneceğini ve nasıl bir düşünce ve inanç sisteminde olacağını belirleyerek ülkemizi tam bir sömürge konumuna getirmiştir.
Köy Enstitülerinin kurulmasında ulaşılmak istenen hedef, geniş halk kitlelerinin eğitim düzeyini yükseltmek, böylece reformların yerleşmesi için gerekli koşulları yaratmak, halkın politik, ekonomik ve kültürel yaşama aktif olarak katılmasını sağlamak ve aynı zamanda kendi hakları konusunda bilinçlendirmektir.
Öğretmenlerimiz, Milli Eğitim Sistemimizde, 1949’da ABD ile yapılan anlaşmaya uygun olarak, EĞİTMEME ve ÖĞRETMEME projesinin parçaları olmuştu.